Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2021/1852 E. 2022/2323 K. 24.11.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/1852
KARAR NO : 2022/2323

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 17/06/2021
NUMARASI : 2020/326 ESAS – 2021/500 KARAR
DAVA KONUSU : Menfi Tespit
KARAR YAZIM TARİHİ : 24.11.2022
İSTEM:
Davacı vekili, davacı tarafından, davalıdan … plakalı araç 10.08.2018 tarihinde 28.000,00 TL bedelli senet karşılığında satın alındığını, satıştan kısa süre sonra davalıya 8.000,00 TL ödeme yapılarak senedin geri alındığını, bakiye bedel için 02.11.2018 tanzim 20.000,00 TL bedelli takip konusu senet keşide edilerek davalıya verildiğini, ancak söz konusu araç ayıplı çıkınca, taraflar arasında yapılan görüşme sonucu aracın davalı tarafından geri alınmasına karar verildiğini, davalı “biz galericiyiz bizim masrafımız çok, aracı alırız ama 8.000,00 TL zararlarımızı anca karşılar aracı senede karşılık geri alırız” dediğini, davacıda eğitimsiz olmanın yanında bilgi ve deneyimden de yoksun olduğu için davalının teklifini kabul ettiğini, 06.11.2018 tarihinde davalının aracı geri aldığını, davacının bilgisizliği ve tecrübesizliği sebebiyle satış sözleşmesinde araç bedelinin 15.000,00 TL olarak gösterildiğini, aradan geçen süreçte hiçbir kazası olmayan aracın 28.000,00 TL’den 15.000,00 TL’ye düşmüş olması ve yine 20.000,00 TL bedelli senetle alacaklı olan kişinin alacağını tahsil etmek yerine üstüne borçlunun aracını 15.000,00 TL’ye alması da hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, davalının aracı teslim aldığını, ancak senedi geri vermediğini, senedi de icraya koyacağı tehdidiyle para istemesi üzerine, davacının 18.12.2018 tarihinde banka yoluyla davalıya 5.000,00 TL para ödediğini, ancak buna rağmen davalının, davacı hakkında İzmir 23. İcra Müdürlüğünün 2019/4000 Esas sayılı dosyası ile dava konusu senet bedelinin tahsili için icra takibi başlattığını, takipten sonrada icraya tehdidiyle davacı tarafından davalının avukatına 6.000,00 TL daha ödeme yapıldığını, aracın iadesine ilişkin satıştan da anlaşılacağı üzere ortada araçtan kaynaklı bir alacak kalmadığını, taraflar arasında başkaca mal alışverişi olmaması ve aracın iadesi sebebiyle de senedin hükümsüz kalacağını, iadesi yapılmamış bir mal söz konusu olmadığını, yapılan ödemeler ile de senedin hükümsüz kaldığını, mahkemenin bu iadeyi borcun ortadan kalkmasına yeterli görmemesi halinde senedin varlığına konu araçtan kaynaklı aracın davalıya 06.11.2018 tarihinde devri sonrasında artık taraflar arasındaki senet alacağı 5.000,00 TL’ye inmiş olduğunu, davacı tarafından bu nedenle 18.12.2018 tarihinde davalıya 5.000,00 TL ödeme yapılmış olduğunu, 18.12.2018 tarihi itibariyle davalının söz konusu senetten dolayı davacıdan hiçbir alacağının kalmamış olduğunu ileri sürerek; davacının borçlu olmadığının tespiti ile dava konusu senedin ve takibin iptaline; davacı hakkında haksız yere takibe geçildiğinden ve alacaklı kötü niyetli olduğundan davalı aleyhinde %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine; icra baskısıyla ve haksız olarak yapılan 11.000,00 TL’nın istirdadına karar verilmesini istemiştir.
CEVAP:
Davalı vekili, süresinden sonra sunmuş olduğu cevap dilekçesinde, husumet ve hak düşürücü süre itirazında bulunarak, davacı ile müvekkilin araç alıp sattığı doğru olduğunu, davalının dava dışı …’e ait aracı davacıya sattığını, peşinatın …’e ödendiğini, bakiye bedel içinde davalının araç malikine 20.000 TL daha ödediğini, davacıdan da kalan bedel için senet aldığını, aylar sonra aracı satmak isteyen davacının, davalıyı aradığını, davalının da komisyoncu olduğu ve senet bedelinden tahsilat yapamadığı için pazarlıkla aracı geriye 15.000 TL bedel ödeyerek satın almış olduğunu, peşin alış veriş yapılmış, vadeli senedin davalı tarafından bekletilmiş olduğunu, ticaret gereği davalı bu sayede 5.000,00 TL kâr etmeyi ummuşsa da, davacının 2 yıldır ödeme yapmaması nedeni ile zarar ettiğini, davacının icra takibine itiraz etmediğini, hacze gidildiğinde taahhütte bulunduğunu, devamında 6.000,00 TL ödeme daha göndermiş olduğunu, davacının iyiniyetli olmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini cevaben bildirmişlerdir.
MAHKEME :
” Somut olayda davacı, davalıya verdiği 25.11.2018 ödeme tarihli 20.000,00 TL bedelli takip ve dava konusu olan bonoya karşılık daha önce mülkiyetin saklı tutulması kaydıyla satın aldığı… plakalı aracı 15.000,00 TL’ye noterde sattığını iddia ettiği, dava ve takip konusu bononun ve araç satış sözleşmesinin taraflarının davacı ile davalı olduğu anlaşıldığından davalının husumet itirazı yerinde görülmemiş, 06/11/2018 tarihli Ödemiş 2.Noterliğinde düzenlenen 08151 yevmiye nolu araç satış sözleşmesi incelendiğinde satıcı olan davacının söz konusu aracı 15.000,00 TL bedelle alıcı olan davalıya satarak bedelini nakden ve peşin olarak aldığı ve aracı teslim ettiğinin yazılı olduğu, araç satışının 20.000,00 TL’lik bononun davacıya verilmesi karşılığında yapıldığına dair ibare bulunmadığı, resmi belge olan noterde yapılan iş bu satış sözleşmesinin aksinin davacı tarafça aynı güçte bir belge ile ispatlanmasının gerektiği, taraflar arasında daha sonra araç satışının 20.000,00 TL’lik bononun davacıya verilmesi karşılığında yapıldığına dair sözleşme de yapılmadığı, senet borcunu inkar eden davacının iddiasını yazılı delillerle ispatlaması gerektiği, davacının yemin deliline dayanmadığından davalıya yemin teklif etme hakkının hatırlatılmadığı, davacının 20.000,00 TL’lik bono yönünden sadece takipten önce 18.12.2018 tarihinde ”araba senet ödemesi’ açıklaması ile davalıya ödeme yaptığını ispatladığı, davacı tarafça ödendiği beyan edilen 6.000,00 TL’nin ise İzmir 23. İcra Müdürlüğü’nün 19/4000 Esas sayılı dosyasında bonoya dayalı olarak başlatılan takipten sonra “avukat ücreti” açıklamasıyla yapılan ödeme olduğu, böylece davacının dava ve takip konusu 20.000,00 TL bedelli bono yönünden sadece takipten önce 5.000,00 TL ödediğini ispatladığından bu miktar yönünden menfi tespit davasının kısmen kabulüne, davacının İzmir 23. İcra Müdürlüğünün 2019/4000 Esas sayılı takip dosyasında takibe konu lehtarı …, keşidecisi …, keşide tarihi 02/11/2018 ve ödeme tarihi 25/11/2018 olan 20.000,00 TL bedelli bono nedeniyle davalıya 5.000,00-TL borçlu olmadığının tespitine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiş, takipte davalı tarafın kötüniyeti ispat edilemediğinden, davacı yararına kötüniyet tazminatına hükmedilmesine yer olmadığına karar verilmiş, davacının davalıya 11.000 TL fazla ödeme yaptığı iddiasını ise ispatlayamadığından istirdat davasının reddine karar verilerek aşağıdaki hüküm kurulmuştur.” gerekçesiyle,
” a)Davacının Menfi Tespit Davasının Kısmen KABULÜ ile,
Davacının İzmir 23. İcra Müdürlüğünün 2019/4000 Esas sayılı takip dosyasında takibe konu lehtarı …, keşidecisi …, keşide tarihi 02/11/2018 ve ödeme tarihi 25/11/2018 olan 20.000,00 TL bedelli bono nedeniyle davalıya 5.000,00-TL BORÇLU OLMADIĞININ TESPİTİNE, fazlaya ilişkin istemin reddine,
Takipte davalı tarafın kötüniyeti ispat edilemediğinden, davacı yararına kötüniyet tazminatına hükmedilmesine yer olmadığına,
b)Davacının İstirdat davasının reddine,” karar vermiştir.
BİLDİRİLEN İSTİNAF NEDENİ:

Davacı vekili, yukarıda “istem” kısmında yer verilen iddialarına ek olarak, davalı tarafça da senedin araç bedeline ilişkin alındığı kabul edilmişken tanıkların beyanlarının alınmamasının eksik inceleme olduğunu, davacı tarafından davalıya yapılan 5.000,00 TL ödeme dışında, davalı /alacaklı vekiline “İzmir 23. İcra Müdürlüğü’nün 2019-4000 E sayılı dosyası borcuna mahsuben avukat ücreti” açıklamasıyla yapılan ödemenin icra dosyasına bildirilmediğinden menfi tespit davasının konusunu oluşturması yanında icra takibinde hesaplanan avukatlık ücretinin 2.571,00 TL olduğu dolayısıyla hem bu kısmın icra dosyasına bildirilmemesi sebebiyle menfi tespit kararında belirtilmesi gerektiği hem de avukatlık ücreti düştükten sonra (6.000-2.571=3.429 TL) 3.429,00 TL ödemenin de alacaklının alacağından düşülmesi gerektiğini, davanın kabulüne karar verilmesi gerektiğini istinaf başvuru sebep ve gerekçeleri olarak ileri sürmüştür.

GEREKÇE:
Dava, borçlu olmadığının tespiti, fazladan ödenen bedelin istirdatı istemine ilişkin olup, istinaf başvuru sebep ve gerekçeleri ile kamu düzeni kapsamında Daire önüne gelen uyuşmazlıklar dikkate alınmak sureti ile yapılan inceleme ve değerlendirme sonucu;
Sözleşme ve dava tarihinde yürürlükte bulunan 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun Amaç başlıklı 1. maddesinde yasanın amacı açıklandıktan sonra kapsam başlıklı 2. maddesinde ”Bu Kanun, her türlü tüketici işlemi ile tüketiciye yönelik uygulamaları kapsar.” hükmüne yer verilmiştir. Yasanın 3. maddesinde; ”Mal: Alışverişe konu olan; taşınır eşya, konut veya tatil amaçlı taşınmaz mallar ile elektronik ortamda kullanılmak üzere hazırlanan yazılım, ses, görüntü ve benzeri her türlü gayri maddi malları, Satıcı: Kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla tüketiciye mal sunan ya da mal sunanın adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi, Tüketici: Ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi, Tüketici işlemi: Mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi” olarak tanımlanmıştır.
Bir hukuki işlemin 6502 sayılı yasa kapsamında kaldığının kabul edilmesi için yasanın amacı içerisinde yukarıda tanımları verilen taraflar arasında mal ve hizmet satışına ilişkin bir hukuki işlemin olması gerekir.
Tüm bu açıklamalar kapsamında somut olaya gelince; dava tarihinde yürürlükte olan 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (6102 sayılı TTK) 4/1. maddesine göre, bu Kanun’da öngörülen hususlardan doğan davaların tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmasızın ticari dava sayıldığı belirtilmiştir. Menfi tespit davasına konu bono da 6102 sayılı TTK’nın 776 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir.
Davacı ile davalı arasındaki uyuşmazlık 6102 TTK’nın 4. maddesi gereğince mutlak ticari işlerden olan bonodan kaynaklanmakta ise de, taraflar arasında araç alım satımına yönelik temel ilişki bulunmaktadır. Davacı, menfi tespite konu bononun araç alımı nedeniyle verildiğini, davalı da araç alım satımından kaynaklanan akdi ilişki nedeniyle alacaklı olduğunu iddia etmektedir.
Davacı, ticari ve mesleki amaçlarla hareket etmeyip tüketici, davalının ise ticari ve mesleki amaçla, araç alım satımı ile iştigal eden galerici olduğu, tarafların bu sıfatlarına ve dava konusu alacağın dayanağı araç alım satım işleminin 6502 sayılı Kanun’un 3. maddesi kapsamında bir tüketici işlemi olduğundan ve tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkemeleri görevli bulunduğundan eldeki davaya bakmakla görevli mahkeme tüketici mahkemeleridir.
Hal böyle olunca, davayı yürütmekte Tüketici Mahkemelerin görevli olduğu belirgin olduğundan, HMK’nin 114/1-c ve 115/2. maddeleri uyarınca usul (görev) yönünden davanın reddine karar verilmesi gerekmesine karşın, esasa girilerek yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve esas yönlerden hukuka aykırı olup; sair istinaf başvuru gerekçeleri bu aşamada değerlendirilmeksizin aynı kanunun 353/1-a.3 maddesi uyarınca Tüketici Mahkemelerin görevli olduğuna dair görevsizlik kararı verilmesi için mahkeme kararının kaldırılmasına yönelik davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabul edilmesine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı;
1)Davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile; İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 17.06.2021 tarih ve 2020/326 Esas – 2021/500 Karar sayılı kararının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanun’unun 353/1-a.3 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,
2)Davanın yeniden görülmesi için dosyanın Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3)Ödediği istinaf karar ve ilam harcının isteği halinde davacıya iadesine,
4)HMK’nin 331/2. maddesi gözetilmek suretiyle istinaf kanun yolu başvuru giderlerinin yeniden verilecek hükümde değerlendirilmesine, kullanılmayan istinaf giderinin davalıya iadesine,
Dava dosyası üzerinden yapılan inceleme ve değerlendirme sonunda, HMK’nin 362/1-a maddesi uyarınca KESİN olmak üzere oybirliği ile 24.11.2022 tarihinde karar verildi.