Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2021/1226 E. 2022/1370 K. 17.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21. HUKUK DAİRESİ

ESAS NO : 2021/1226
KARAR NO : 2022/1370

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 19/01/2021
NUMARASI : 2020/261 ESAS – 2021/29 KARAR
DAVA KONUSU : Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
KARAR YAZIM TARİHİ : 17.06.2022

İSTEM:
Davacı vekili, davacının ev arkadaşı olan dava dışı …’in arkadaşı olan davalı …, davacıdan, arkadaşı olan ve son zamanlarda arası bozulan dava dışı … ile aralarını düzeltmesini istediğini, davacının kabul etmemesi üzerine, davalının davcıyı silahla tehdit ederek, daha önce vermiş olduğu 1.500,00 TL borca karşılık boş senet imzalattığını, bilahare onun bilgisi ve rızası dışında gerçek borç miktarının çok üzerinde miktar (50.000 TL) yazmak suretiyle senedi doldurarak davacı hakkında İzmir 25. İcra Dairesi’nde 2016/15166 esas sayılı dosya numarasıyla icra takibi yaptığını, bu eylem neticesinde davacının, davalıdan şikayetçi olduğunu, yapılan yargılama sonunda İzmir 9. Asliye Ceza Mahkemesi 2019/471 E. – 2019/860 K. sayılı ilamı, davalının 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 209. maddesi 1. fıkrasına göre “Açığa İmzanın Kötüye Kullanılması” suçundan cezalandırılmasına dair verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiğini, açığa imza atan davacının imzayı borçlanma iradesiyle atmadığını, kambiyo taahhüdüne girmek iradesi bulunmadığını, bir mutlak def’i olarak iyi niyetli olup olmadıklarına bakılmaksızın kendisine başvuran herkese karşı ileri sürülebileceğini belirterek; İzmir 25. İcra Dairesi’nin 2016/15166 E. sayılı dosyasındaki kambiyo senedinin hükümsüzlüğünün ve davacının borcu olmadığının tespitine, takip dayanağı senedin ve icra takibinin iptaline, İcra İflas Kanunu m.72/5 uyarınca tazminata hükmedilmesine karar verilmesini istemiştir.
CEVAP:
Davalı vekili, dava şartı olan zorunlu arabuluculuk yoluna başvurulmadan açılan davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiğini, davalının davacıdan alacaklı olduğunu ve senetle ispat kuralı gereği davacının davalıya olan borcun ödendiğini yazılı belge ile ispat etmesi gerektiğini, davalı hakkında İzmir 9. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2019/471 Esas 2019/860 Karar sayılı dosyası ile HAGB kararı verildiğini, HAGB kararının kati mahkumiyet niteliğinde kabul edilemeyeceğini ve Hukuk hakimini bağlamayacağını savunarak davanın reddine karar verilmesini cevaben bildirmiştir.
MAHKEME :
” …, Buna göre, davalı hakkındaki İzmir 9. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 15/10/2019 tarih, 2019/471 Esas 2019/860 Karar sayılı kararının, davalı hakkında hukuki bir sonuç doğurmayacağı (5271 sayılı CMK.nun m. 231/5) ve hukuk hakimini bağlamayacağı, davacının bononun, davalı ile aralarındaki anlaşmaya aykırı doldurulduğuna dair yazılı bir delilinin bulunmadığı, davacının bu hususta açıkça yemin deliline dayanmadığı anlaşılmakla ispat olunamayan davanın reddine, takibin durdurulması yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmiş ise de teminat yatırılmadığı için uygulanmadığından ve alacaklı davalının bu nedenle bir zararı oluşmadığından davalı lehine İİK’nun 72/4. Fıkrası uyarınca tazminata hükmedilmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.” gerekçesiyle,
“1-Davacının menfi tespit davasının REDDİNE
2-Yasal koşulları oluşmadığından davalı lehine İİK’nun 72/4. Fıkrası uyarınca tazminata hükmedilmesine yer olmadığına,” karar vermiştir.
BİLDİRİLEN İSTİNAF NEDENİ:

Davacı vekili, davalı tarafından davacıya 1.500 TL’lik bir borç verilmiş olsa da bu borca karşılık olarak davacı tarafından davalıya önceden rızaya dayalı olarak verilmiş bir senet bulunmadığından mahkemenin, tarafların aralarındaki anlaşmaya aykırı olarak davalı tarafından doldurulduğunu ve hususun ancak yazılı delille ispat edilebileceğine yönelik değerlendirmesinin somut olayla örtüşmemekte olduğunu, taraflarınca iddia edilen hususun davacı ile aynı evde kalan … ile bir dönem birlikte olan davalının, dava dışı … ile barıştırması yönünde davacıya baskı uyguladığını, davalının, bunu kabul etmeyen davacıyı silahla tehdit ederek boş bir senet imzalattığı olduğunu, davacı tarafından daha öncesinde davalıya verilmiş olan bir senet bulunmadığını, korkutmanın maddi bir vakıa niteliğinde olduğundan ve kanun koyucunun bu vakıanın senede bağlanmasının mümkün olmadığını öngörerek, ispat vasıtası olarak senet dışındaki delillere başvurulmasına olanak sağladığından mahkemenin yazılı delille ispat edilmesi gerektiğine yönelik değerlendirmesinin kabulünün mümkün olmadığını, davacının senedi davalının tehditi altında imzaladığının tanık beyanları ile ispatlanabileceğini, mahkemece yapılan incelemenin eksik ve hatalı olduğunu, her ne kadar ceza mahkemesince bir kesinleşmiş bir mahkumiyet kararı bulunmasa da bu durumun özel hukuk anlamında haksız fiil sayılmayacağı anlamına gelmediğini, davanın kabulüne karar verilmesi gerektiğini istinaf başvuru sebep ve gerekçeleri olarak ileri sürmüştür.
GEREKÇE:
Dava, kambiyo takibe konu edilen bono nedeniyle borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkin olup, istinaf başvuru sebep ve gerekçeleri ile kamu düzeni kapsamında Daire önüne gelen uyuşmazlık; taraflar arasında düzenlenmiş bulunan senetten dolayı davacının sorumlu olduğu miktarın tespiti noktasında toplanmaktadır.
Dosyadaki kayıt ve belgelerden; davalı tarafından, davacı aleyhine İzmir 25. İcra Müdürlüğü’nün 2016/15166 esas sayılı takip dosyası ile, keşidecisi davacı, lehtarı davalı olan 10.05.2016 tanzim, 17.06.2016 vade tarihli 50.000,00 TL bedelli bonoya dayanarak, 50.000,00 TL asıl alacak ile 2.258,22 TL işlemiş faiz, 150,00 TL komisyon toplamı 52.408,22 TL alacağın tahsili amacıyla kambiyo senedine özgü icra yoluyla takip başlattığı, davacının şikayeti üzerine başlatılan soruşturma sonucunda, açığa atılan imzanın kötüye kullanılması suçundan davalı hakkında açılan kamu davasında, yapılan yargılama sonucunda; İzmir 9. Asliye Ceza Mahkemesinin 2019/471 esas – 2019/860 karar sayılı ilamı ile, “… sanık …’ın olay öncesi arkadaşlık yaptığı …’in arkadaşı olan katılan …’a borç olarak 1500 TL paraya karşılık, …’in kendisinden ayrılması üzerine buna sinirlenerek geldiği katılanın ikametgahında ona … ile aralarını düzeltmesini söylediği, katılanın kabul etmemesi üzerine üzerinde bulundurduğu senedi çıkararak alacak miktarını boş bırakmak suretiyle katılana imzalattıktan sonra bilahare senedi katılanın bilgisi ve rızası dışında 50.000 TL olarak düzenleyip hakkında icra takibi başlattığı, …” gerekçesiyle, 5237 sayılı TCK’nın 209/1. maddesinde belirtilen açığa imzanın kötüye kullanılması suçundan cezalandırılmasına dair verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının 31.10.2019 tarihinde kesinleştiği anlaşılmaktadır.
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı, sonuçları itibariyle bir mahkumiyet kararı değildir. Kural olarak, sanığın aleyhine sonuç doğuracak şekilde bir etki yaratmaz. Anılan ceza kararı türü, hukuk hakiminin mutlaka bağlı olmasını gerektiren ceza kararı niteliğinde değildir. Ancak hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kararın belirtilen nitelikleri, zikredilen kararla sonuçlanan ceza davalarına hukuk davalarında delil olarak dayanılmasını engellemez. Keza, bir ceza davasının hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kararla sonuçlanması, hukuk mahkemesinin, ceza davası kapsamında toplanan delilleri ve tespit edilen olguları tamamıyla gözardı etmesini de gerektirmez. (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 2020/5104 esas – 2021/5750 karar sayılı ilamı)
Bu anlamda, somut olay incelendiğinde ise; ceza davası içeriği, tanık anlatımları ve olayın gelişimi dikkate alındığında; davacı borçlu tarafından, davalıya ödenmemiş 1.500,00 TL borca karşılık imzalanarak verilen, takip dayanağı bononun, tedavül sırasında, davalı yanca anlaşmaya aykırı 50.000,00 TL bedelli olarak doldurulduğunun kabulü gerekir.
Hal böyle olunca, mahkemece, davacı borçlunun 1.500,00 TL asıl alacak, geç ödeme nedeniyle gecikme faizi 67,32 TL ve komisyon bedeli 4.50 TL’den sorumlu olduğu kabul edilerek; takibe konu edilen 48.500,00 TL asıl alacak, 2.190,90 TL gecikme faizi, 145,50 TL komisyon yönünden davacının, davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmesi gerekirken, bu yön gözetilmeksizin yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Öte yandan, davacı, davalının icra takibinde kötüniyetli olduğunu yasal delillerle kanıtlayamamış olup, dosya içeriğinde de kötüniyetin varlığını açıkça ortaya koyacak bir yöne rastlanmamıştır. Bu halde, davacının kötüniyet tazminatı isteminin reddine karar vermek gerekmiştir.
Bu halde, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile, incelenen kararın HMK’nin 353/1-b.2 maddesi uyarınca düzeltilmek üzere kaldırılması ve yeniden hüküm tesis edilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı;
A)Davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüyle; İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 19.01.2021 tarih ve 2020/261 Esas – 2021/29 Karar sayılı kararının, HMK’nin 353/1-b.2 maddesi uyarınca düzeltilmek üzere KALDIRILMASINA ve ESAS HAKKINDA YENİDEN KARAR VERİLMESİNE;
B-1)Davanın Kısmen Kabulü ile;
a-İzmir 25. İcra Müdürlüğü’nün 2016/15166 esas sayılı dosyasında takibe konu edilen asıl alacağın; 48.500,00 TL’si, gecikme faizinin 2.190,90 TL’si ve komisyon bedeli 145,50 TL’si yönünden davacının, davalıya borçlu olmadığının tespitine, fazlaya ilişkin istemin reddine,
b-Davacının kötüniyet tazminatı isteminin reddine,
c-Yasal koşulları oluşmadığından davalı lehine İİK’nun 72/4. fıkrası uyarınca tazminata hükmedilmesine yer olmadığına,
2-a)Davacı tarafça peşin olarak yatırılan 895,01 TL harçtan, harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli 107,37 TL harcın mahsubu ile, bakiye 787,64 TL harcın isteği halinde davacıya iadesine,
b-Davacı tarafça yatırılan 107,37 TL peşin harcın davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
3)Davacı tarafından karşılanan 41,00 TL yargılama giderinden davanın kabul ve red oranı nazara alınarak takdiren 39,08 TL kısmının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazla kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
4-a)Davacı taraf kendisini bir vekil aracılığı ile temsil ettirmiş olması sebebiyle yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca 7.408,73 TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
b)Davalı taraf kendisini bir vekil aracılığı ile temsil ettirmiş olması sebebiyle yürürlükte bulunan AAÜT uyarınca 1.571,82 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
5)Gider avansından kalan kısmın karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine,
C-1)Ödediği istinaf karar ve ilam harcının isteği halinde davacıya iadesine
2)İstinaf başvurusunda bulunan davacının yapmış olduğu 27,50 TL istinaf giderinin davalıdan alınarak, davacıya verilmesine,
3)Kullanılmayan istinaf gider avansının HMK’ nin 333/1. maddesi uyarınca ilgilisine iadesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme ve değerlendirme sonunda, HMK’nin 362/1-a maddesi uyarınca KESİN olmak üzere 17.06.2022 günü oybirliği ile karar verildi.