Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2021/1021 E. 2021/1384 K. 06.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2021/1021
KARAR NO : 2021/1384

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 30/03/2021
NUMARASI : 2018/1211 ESAS – 2021/345 KARAR
KARAR YAZIM TARİHİ :06/09/2021

İSTEM : Davacılar vekili, Davalının müvekkillerinden …’in yeğeni diğer davacı …’ın ise kuzeni olduğu, davalının davacılardan …’ın içerisinde bulunduğu mali sıkıntıyı kullanarak miras kalan taşınmazın satılmasını ve taşınmaz satılana kadar da kendilerine maddi olarak destek olayı teklif ettiği, yine davalının davacının elinde olan çek ve senetleri de faiz karşılığında paraya çevireceğini belirterek elinde bulunan çek ve senetleri de aldığı ancak bedellerini davacıya ödemediği, kendisince belirlediği oranda faiz kestiği, bu nedenle takip ve davaya konu senetler dışında da senetler imzalatıldığı, yine davalının müvekkilinin kendisine borçlu olduğunu ve bu borcu sanki kendi adına kullanılmış gibi göstererek bu şekilde müvekkilinin borcunu kabul etmesini ve sözleşme ile senetler imzalamasını istediği, davalı tarafından …. A.Ş …. Şubesi’nden 200.000,00 TL tutarlı kredi kullanıldığı ve sanki bu meblağ müvekkiline ödenmiş gibi 09.08.2017 tarihli borç kabul ve tasfiye sözleşmesini hazırladığı ve müvekkiline imzalattığı, aynı sözleşme kapsamında müvekkilinden toplamda 6.994,00 TL bedelli ve 36 adet senet imzalatarak aldığı, ayrıca iş bu sözleşme ve senetlerin davacılardan … tarafından da ayrıca imzalanmasını istediği, ancak davalı tarafından müvekkiline kullandırılan ne bir kredi ne de bir borcun söz konusu olmadığı, borç kabul ve tasfiye sözleşmesi incelendiğinde de müvekkilleri tarafından 200.000,00 TL’lik borç için 251.795,83 TL ödeme yapılacağının açıkça kararlaştırıldığını, davalının tehdit ve baskısı sonucunda iş bu sözleşmede yer alan ilk 4 senedinde müvekkili tarafından ödendiği, buna karşın davalı tarafından sözleşmede yer alan senedin tamamında yer alan İzmir 1. İcra Müdürlüğü’nün 2018/6916 Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığı ve ihtiyati haciz uygulandığı, icra takibi başlatıldıktan sonra davalı tarafından takibe karşı herhangi bir itiraz yapılmaması ve icra müdürlüğü nezdinde de borcun kabul edilmesinin istendiği, davalının icra müdürlüğü nezdinde borcun kabul edilmesi ve ödeme yapılması şartıyla evlere konulmuş olan ihtiyati hacizlerin kaldırılacağını söylediği, haciz baskısı altında müvekkili …’in hiçbir borcu olmamasına karşın icra müdürlüğü nezdinde borcu kabul etmek zorunda kaldığı, bununla birlikte davalıya toplamda 46.489,50 TL ödeme yapıldığı, davalı ile müvekkili arasında herhangi bir borç doğuracak hukuki ilişkinin mevcut olmayıp, müvekkilinin davalıya herhangi bir borcunun da bulunmadığı, davalı hakkında İzmir CBS’de suç duyurusunda bulunulduğundan bahisle öncelikle menfi tespit isteminin kabulüyle, davacıların İzmir 1. İcra Müdürlüğü’nün 2018/6916 Esas sayılı icra takibi ve iş bu takibe konu edilen 32 adet senetten dolayı davalıya borçlu olmadığının tespitine, takibe konu edilen senetlerin iptaline, icra tehdidi ve baskısı altında ödemesi yapılmış olan ve bilirkişi marifetiyle tam tutarı belirlenecek olan ödemelerin ödeme tarihlerinden itibaren işletilecek faizle birlikte davalıdan tahsiliyle müvekkiline verilmesine, kötüniyetli olarak müvekkili hakkında icra takibi başlatan davalı hakkında %20’den az olmamak üzere kötüniyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davacılar vekili, 24.07.2017 tarihli ıslah dilekçesiyle, bonolardaki imzanın müvekkili …’e ait olmadığını, bu nedenle takip dayanağı bonolar nedeniyle borçlu olmadığının tespiti, yapılan ödemenin istirdadı isteminde bulunduklarını bildirmiştir.
CEVAP : Davalı vekili sunmuş olduğu cevap dilekçesiyle : Davacıların davalıya gelerek bankadan kendilerine kredi verilmediğini, kendi adına kredi çekip kendilerine vermelerini, kredi taksitlerini kendilerinin ödeyeceğini bildirdikleri, müvekkillerinin de kendilerini kırmayıp …. Bankası …. Şubesi’nden 80.000,00 TL , 80.000,00 TL ve 40.000,00 TL olmak üzere toplam 200.000,00 TL’lik kredi kullandığı, davalının kullandığı krediler karşılığı bankadan aldığı 200.000,00 TL’yi davacılara teslim ettiği, her 3 kredinin geri ödenecek aylık taksit tutarının 6.994,00 TL olup, 36 ayda geri ödeneceği, taraflar arasında yapılan anlaşmaya göre kredi taksitlerinin davalı tarafından bankaya ödeneceği, davacılarında verdikleri senetler karşılığında alacaklıya ödemeye yapacağının kararlaştırıldığı, nitekim davacılar tarafından davalıya verdikleri 09.09.2017, 09.10.2017, 09.11.2017, 09.12.2017 vadeli senet bedellerinin ödendiği, ancak bu tarihten sonra senet bedellerinin ödenmemeye başlandığı, ancak davalının kredi taksitlerini bankaya ödemeye devam ettiği ve halende devam etmekte olduğu, bunun üzerine davalının davacılar hakkında İzmir 2. ATM’nin 2018/395 D.İş sayılı dosyası ile ihtiyati haciz kararı alarak İzmir 1. İcra Müdürlüğü’nün 2018/6916 Esas sayılı dosyası üzerinden icra takibine başladığı ve davacı borçlunun 3 adet taşınmazı üzerine ihtiyati haciz konulduğu, bunun üzerine davalının yanına gelen davacıların durumdan çok üzüntülü olduklarını ifade ederek 2 adet taşınmaz üzerinden ihtiyati haczin kaldırılmasını rica ettikleri ve bu durumda 2 taşınmaz üzerinden kredi kullanarak borcu ödeyeceklerini söyledikleri, davalının davacıları kırmadığı 2 adet taşınmaz üzerindeki ihtiyati haczin kaldırılması talimatını verdiği, davacı borçlulardan …’in de 18.06.2018 tarihinde icra dairesine gelerek dosya borcunu kabul ettiğini ve dosyada yapılan hacizlere de bir diyeceğinin olmadığını beyan ettiği, takipten sonra davacı borçlular tarafından davalıya 42.000,00 TL ödeme yapıldığı, bu ödemenin de icra dosyasına yatırılmış olduğundan bahisle açılan davanın reddine, davacıların %20’den az olmamak üzere kötüniyet tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARAR ÖZETİ : İlk derece mahkemesi, takibe konu bonoların dayanağı 09.08,2017 tarihli borç kabul ve tasfiye sözleşmesindeki imzanın davacılardan … adına atılı imzaların adı geçen tarafından inkar edilmediği, bu sözleşme içeriğine göre davalının bankalardan çektiği krediyi adı geçen davacıya verdiğinin kabul edilmesi gerektiği, davacı yanın aksini yazılı delille kanıtlayamadığı, alınan Adli Tıp Raporuna göre takip dayanağı bonolordaki imzanın davalı …’e ait olmadığının kuvvetle muhtemel olduğu bildirilmiş ise de, davalı …’in haciz baskısı olmadan özgür iradesiyle takip kesinleştikten sonra İcra Müdürlüğüne giderek borcu kabul ettiğini beyan ettiği, bu durumda her iki davacının da menfi tespit davasını ispatlamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar vermiştir.
İSTİNAF TALEBİNDE BULUNAN : Davacılar vekili istinaf talebinde bulunmuştur.
BİLDİRİLEN İSTİNAF SEBEPLERİ : Davacılar vekili istinaf dilekçesinde, dava ve ıslah dilekçesindeki iddialarını tekrar ederek, temel alacağın hiç doğmamış olması veya geçersiz olması durumunda kambiyo senedinin baştan itibaren geçersiz olduğunu, davalının iddia ettiği kredi ve borç vermesinin söz konusu olmadığından bonoların bedelsiz olduğunu, olayda irade bozukluğunun da söz konusu olduğunu, davalının 75 yaşındaki müvekkili …’i kendisine yardımcı oluyormuş gibi hareketlerle kandırarak beyanını aldığını, aşırı yararlanmanın da söz konusu olduğunu, senetler üzerindeki imzanın davacı …’e ait olmadığının Adli Tıp raporu ile belirlendiğini, hile ve cebir altında alınan borç kabul yazısına itibar edilmesinin mümkün olmadığını, haciz baskısı altında ve davalının yönlendirilmesi ve kandırmasıyla söz konusu yazının alındığının sabit olduğunu, müvekkilinin haciz ve satıştan kurtulmak için baskı altında yeğenine güvenerek beyanda bulunduğunu belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE : Taraflar arasındaki uyuşmazlık, takip dayanağı bonolar nedeniyle borçlu olunmadığının tespiti ve istirdat istemine yöneliktir.
HMK’nın 355. Maddesi uyarınca istinaf itirazları ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme sonunda;
Öncelikle, davaya konu takip dosyasının dayanağı bonolardaki imzanın davacı … tarafından inkar edilmeden kendisine borç verilmediği halde bonoların baskı ile imzalatıldığı iddia edilerek eldeki dava açılmış ise de, davacının bu yöndeki iddiasını kanıtlar nitelikte herhangi bir delil sunmadığı gibi, yine imzası inkar edilmeyen 09.08.2017 tarihli “borç kabul ve tasfiye sözleşmesi” uyarınca bankadan çekilen 200.000 TL’nin davalı …’a teslim edildiği ve ödeme tutarı olan 251.795,83 TL’nin sözleşmede yazılı bonolar ile davalı alacaklıya ödeneceğinin kararlaştırılmış olduğu anlaşıldığından davacı …’ın aksi yöndeki istinaf itirazlarına itibar edilmemiş ve bu davacının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Davalı … yönünden yapılan incelemede ise, davaya konu İzmir 1. İcra Müdürlüğünün 2018/6916 sayılı takip dosyasının tetkikinde, davalı tarafça her iki davacı hakkında İzmir 2. ATM’nin 2018/395 D.İş sayılı dosyası üzerinden her biri 6.994,00 TL bedelli, 09.01.2018-09.08.2020 tarihleri arasında vadeyi içeren toplam 32 adet senetten dolayı 223.808,00 TL üzerinden ihtiyati haciz talebinde bulunulduğu, mahkemece 28.05.2018 tarihli karar ile davacı tarafın ihtiyati haciz isteminin kabulüne karar verildiği, iş bu kararın 05.06.2018 tarihinde icra müdürlüğünün 2018/6916 Esas sayılı dosyası üzerinden infazının talep edildiği ve davalı alacaklı tarafından aynı takip dosyası üzerinden 06.06.2018 tarihi itibariyle yine her iki davalı hakkında her biri 6.994,00 TL olan 09.01.2018, ….., 09.08.2020 tarihli toplam 32 adet senetten dolayı faiz ve fer’ileriyle birlikte toplam 225.227,65 TL üzerinden kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla icra takibinin başlatıldığı, her iki davacı borçluya ödeme emrinin ve senet suretlerinin 08.06.2018 tarihinde tebliğ edildiği, takibin itiraza uğramadan kesinleştiği, takibin kesinleşmesinden sonra 19.06.2018 tarihinde tanzim edilen tutanağın tetkikinde davalı …’in “dosya borcuna bir diyeceğinin bulunmadığı, borcu kabul ettiğini ve dosyada yapılan taşınmaz hacizlerine bir diyeceğinin olmadığını, haczedilmezlik itirazında bulunmadığını bildirdiği” davalı alacaklı vekili tarafından da 2 adet taşınmaz üzerindeki haczin kaldırılmasının talep edildiği ve 19.06.2018 tarihli tutanağın davacı borçlu … ve alacaklı vekili tarafından imzalanmış olduğunun anlaşıldığı, her ne kadar dosyada mevcut Adli Tıp raporunda takip dayanağı bonolardaki imzaların kuvvetle muhtemel davalı …’e ait olmadığı bildirilmiş ise de, takibin kesinleştiği aşamadan sonra haciz baskısı olmadan kendi özgür iradesiyle İcra Müdürlüğüne giderek borcu kabul ettiğini bildiren davacı …’in bu kabul beyanıyla bağlı olduğunun kabulünde zorunluluk bulunmaktadır. Her ne kadar adı geçen davalı aşamalarda söz konusu borcu kabul beyanının, iradesinin fesada uğratılarak alındığı yönünde savunmada bulunmuş ise de; icra müdürlüğü huzurunda alınan borcu kabul ettiğine dair beyanını içerir belgenin hata, hile veya ikrah ile alındığını ispat edemediği dosya kapsamı ile belirgindir. Kaldı ki, adı geçen davacı, gerek İzmir C.Başsavcılığının 2019/81696 sayılı soruşturma dosyasına sunduğu şikayet dilekçesinde, gerekse de dava dilekçesinde bonoları kendisinin de imzaladığını kabul etmiştir. Her ne kadar davacı … ıslah dilekçesiyle imza inkarında bulunmuş ise de, ıslah hatalı usül işlemlerinin düzeltilmesi amacına yönelik olup somut olayda maddi hukuka ilişkin bir kabul söz konusu olduğundan HMK’nın 179/2 maddesi karşısında davacının dava dilekçesinde imzaların kendisine ait olduğu yönündeki kabulünü ıslah ile düzeltemeyeceği sonucuna varılmıştır.
Bu itibarla, ilk derece mahkemesince hukuki nitelendirmenin davadaki ileri sürülüş ve dosya kapsamına uygun olarak belirlenmesine, taraflarca ileri sürülen delillerin toplanarak usulüne uygun olarak değerlendirilmesine, delillerin değerlendirilmesinin dosya kapsamına uygun bulunmasına, taraflarca ileri sürülen iddia ve savunmaların tartışılarak gerekçeli kararın oluşturulmasına, ihtilafa uygulanması gereken yasal mevzuatın doğru olarak tespit edilmesine, mahkemenin karar gerekçesiyle hüküm fıkrasının birbiriyle uyumlu olmasına, mahkeme hükmünün yasal unsurları taşımasına göre ilk derece mahkemesi kararına karşı davacılar tarafından yapılan istinaf başvurusunun HMK 353/1-b.1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulması cihetine gidilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı;
1)Davacılar vekilinin İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 30/03/2021 tarih ve 2018/1211 Esas – 2021/345 Karar sayılı kararına yönelik istinaf başvurusunun, HMK’nin 353/1-b.1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2)Alınması gereken istinaf karar ve ilam harcı 02.04.2021 tarihli makbuzla peşin alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, davacı tarafça 12.04.2021 tarihli makbuzla fazla yatırılan 3.840 TL istinaf peşin harcının talep halinde iadesine,
3)İstinaf giderlerinin davacılar üzerinde bırakılmasına,
4)İstinaf giderinin kullanılmayan kısmının HMK’nin 333/1. maddesi uyarınca davalıya iadesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme ve değerlendirme sonunda, HMK’nin 361 vd. maddeleri uyarınca kararın taraflara tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere 06/09/2021 günü oybirliği ile karar verildi.