Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2020/860 E. 2021/1199 K. 06.07.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2020/860
KARAR NO : 2021/1199
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 16.05.2019
NUMARASI : 2017/880 Esas 2019/602 Karar
DAVANIN KONUSU : Menfi Tespit (Abonelik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR YAZIM TARİHİ : 06.07.2021
İSTEM:
Davacı vekili, davacının, davalı ile İzmir Çeşmede yaptırdığı otel inşaatı sırasında abonelik sözleşmesi ile elektrik alımı gerçekleştirdiğini, yapılan sorgulamada davacının davalıya 4 adet faturadan dolayı toplam 2.298,021 TL borcu olduğunun ve bu faturalara uygulanmış olan 10.600,901 TL gecikme cezası ile birlikte toplamda 12.898,921 TL borcunun olduğunun öğrenildiğini, ilgili aylarda gerçekleştirilen elektrik tüketimine ait borçların zaman aşımına uğradığını, davacı tarafından inşaat sona erdikten sonra otelin dava dışı 3. kişiye satıldığından dava konusu faturalara konu dönemde elektriği tüketen satın alan 3. kişi olduğunu ileri sürerek, davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini istemiştir.
CEVAP:
Davalı vekili, davaya konu faturalardan kaynaklı bir borcunun bulunmadığının tespiti istemesinde korunmaya değer ve güncel bir hukuki yararı bulunmadığını, davacının aleyhinde bir icra takibi yapılması ihtimalinde dahi zamanaşımı defin de bulunarak takibi durdurabilme imkanına sahip olduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini cevaben bildirmiştir.
MAHKEME:
“Davalı tarafça davacı aleyhine söz konusu faturalardan dolayı herhangi bir yasal başvuruda bulunulmamıştır. Borcun zaman aşımına uğradığı hususu ancak ve ancak alacağın tahsili için başvurulduğunda ileri sürülebilecek yasal bir kurum olup borç zamanaşımına uğrasa dahi eksik borç mahiyetinde varlığını devam ettirmektedir. Davacının borcun zaman aşımına uğradığı iddiası ile borçsuzluğunu tespitini istemesi halinde ortada korunacak hukuki bir yarar söz konusu değildir. Zira söz konusu borç her halükarda mevcut olup, ancak istenebilirliği tartışmalı haldedir. Davacının isterse, borcunu eksik borç olsa dahi ödeyerek kapatma ve bu şekilde borçlu olmaktan kurtulma yolu bulunmaktadır. İleride davalı tarafından davacı hakkında icra takibi başlatılır ise ticari itibarı sarsılabilir şeklindeki bir savunmanın hukuken dinlenmesi mümkün değildir….” gerekçesiyle, “Davanın REDDİNE,” karar vermiştir.
BİLDİRİLEN İSTİNAF NEDENİ:
Davacı vekili, zamanaşımına uğramış olan borç eksik borç niteliğinde olup ödenmesi halinde iadesinin talep edilmesi mümkün olmadığından mahkemenin davacıyı eksik borç niteliğinde olan bir borcu ödeyerek kapatma yükümlülüğüne tabi tutmasının Menfi tespit hükümlerini işlevsiz kılacağını, kaldı ki dava dilekçesinin 4. bendinde otel şantiyesinde kullanmak üzere bahsi geçen abonelik sözleşmesiyle elektrik temin eden davacının, inşaat sona erdikten sonra oteli 3. kişiye sattığından dava konusu faturalara konu dönemlerde yapılan elektrik kullanımlarıyla hukuki ve fiili hiçbir ilgisi bulunmadığı beyan edilmiş olmasına karşın bu beyan yönünden Mahkemece herhangi bir inceleme ve araştırma yapmaksızın davacı aleyhine tahakkuk ettirilen borcun mevcut olduğu, ancak istenebilirliğinin tartışmalı olduğu yönündeki kabulün de hukuka aykırı olduğunu, menfi tespit davası açılabilmesi için gerekli tüm koşulların davacı açısından gerçekleşmiş olduğundan verilen kararın hukuka aykırı olduğunu istinaf başvuru sebep ve gerekçeleri olarak ileri sürmüştür.
Davalı vekili, davanın reddine karar verilmiş olmasına karşın mahkemece maddi hata sonucu davacı lehine vekalet ücretine hükmedilmesinin hatalı olduğunu istinaf başvuru sebep ve gerekçeleri olarak ileri sürmüştür.
GEREKÇE:
Dava, davalı şirket kayıtlarında görünen elektrik tüketim bedelinin zamanaşımına uğramış olduğu iddiasına dayalı menfi tespit istemine ilişkin olup, istinaf başvuru sebep ve gerekçeleri ile kamu düzeni kapsamında Daire önüne gelen uyuşmazlıklar dikkate alınmak sureti ile yapılan inceleme ve değerlendirme sonucu;
1)Davacı vekilinin istinaf başvurusu yönünden yapılan değerlendirme;
Tespit davaları, bir hakkın veya hukuki ilişkinin var olup olmadığının tespitine ilişkin davalardır. Tespit davası yolu ile, mahkemeden bir hakkın veya hukuki ilişkinin varlığı veya yokluğu yahut bir belgenin sahte olup olmadığının belirlenmesi talep edilebilir.
Tespit davası, eda davasının öncüsüdür. Tespit davasının dinlenebilmesi için, diğer genel dava şartlarından başka, davacının tespit davasına konu yapılan hukuki ilişkinin hemen tespit edilmesinde hukuki yararının bulunması şarttır. Bir hukuki ilişkinin hemen tespit edilmesinde hukuki yararın bulunması üç şartın varlığına bağlıdır. İlk olarak, davacının hakkının veya hukuki durumunun güncel bir tehlike ile tehdit edilmiş olması gerekir. İkinci olarak, bu tehdit nedeniyle davacının hukuki durumunun tereddüt içinde olması ve bu hususun davacıya zarar verebilecek nitelikte bulunması gerekir. Üçüncü olarak da; yalnız kesin hüküm etkisine sahip olup, cebri icraya yetki vermeyen tespit hükmü, bu tehlikeyi ortadan kaldırmaya elverişli olmalıdır.
Davacının tespit davası ile istediği hukuki korunma, diğer dava çeşitlerinden biri ile sağlanabiliyorsa, o zaman, davacının, o konuda tespit davası açmakta hukuki yararı yoktur. Tespit davasının konusunun hak veya hukuki ilişki olması ve davacının tespit davası açmakta hukuki yararının bulunması dava şartıdır. Davanın her aşamasında mahkemece kendiliğinden gözetilir.
6100 sayılı HMK’nın 114/1 maddesine göre; davacının, dava açmakta hukuki yararının bulunması, dava şartlarındandır. HMK 115. maddesine göre; Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler. Mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir.
Somut olayda, davalı şirket kayıtlarında görünen elektrik tüketim bedelinin zamanaşımına uğramış olduğu ve elektrik aboneliğinin kurulu olduğu oteli 3. kişiye satıp devrettiğinden tahakkuk edecek faturadan sorumluluğunun bulunmadığı iddiasına dayalı borçlu olmadığının tespitine dair iş bu tespit davasını açmakta hukuki yararı bulunmamaktadır. Zira zamanaşımı iddiası davacıya karşı açılacak bir eda davasında defi olarak ileri sürülebilecek olup, yine davacının devir nedeniyle tahakkuk edecek faturadan sorumluluğunun bulunmadığına yönelik talepleri de davacı tarafça veya davacıya karşı açılacak eda davalarında ileri sürülerek çözüme kavuşturulabilecektir.
Hal böyle olunca mahkemece; davacının zamanaşımı ve diğer talepleri yönünden tespit davası açmakta hukuki yararının olmadığı göz önünde bulundurularak, davanın hukuki yarar yokluğundan reddine dair verilen karar usûl ve esasa uygun olduğu sonuç ve kanaatine ulaşıldığından; davacı vekilinin istinaf başvuru sebep ve gerekçelerinin yerinde ve kabul edilebilir olmadığı sonucuna varılmıştır.
2)Davalı vekili tarafından yapılan istinaf başvurusu yönünden değerlendirme;
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 326. maddesine göre, Kanunda yazılı hâller dışında, yargılama giderlerinin, aleyhine hüküm verilen taraftan alınmasına karar verilir. Davada iki taraftan her biri kısmen haklı çıkarsa, mahkeme, yargılama giderlerini tarafların haklılık oranına göre paylaştırır.
326. maddede tarafların kusuru değil, davada haklı çıkma oranları göz önünde tutulmuştur. Davacının, isteminin hukuki yarar yokluğundan reddine karar verilmiş olmakla hüküm tarihinde yürürlükte olan tarife uyarınca davalı yararında maktu vekalet ücretine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde karar verilmiş olması; usul ve esas yönlerden hukuka uygun bulunmamış, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile bu yönde kararın düzeltilerek yeniden karar verilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
Bu halde, davalı vekili tarafından yapılan istinaf başvurusunun kabulü ile, incelenen kararın HMK’nin 353/1-b.2 maddesi uyarınca düzeltilmek üzere kaldırılması ve yeniden hüküm tesis edilmesi, davacı vekili tarafından yapılan istinaf başvurusunun ise HMK’nin 353/1-b.1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi, gerektiği sonucuna varılmıştır.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı;
İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 16.05.2019 tarih ve 2017/880 Esas – 2019/602 Karar sayılı ilamına yönelik olarak;
A)Davalı vekilinin, istinaf başvurusunun kabulü ile, mahkeme kararının, HMK’nin 353/1-b.2 maddesi uyarınca düzeltilmek üzere KALDIRILMASINA ve ESAS HAKKINDA YENİDEN KARAR VERİLMESİNE;
1)Davanın, HMK’nun 114/1-h ve 115. maddeleri gereğince dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine,
2)Peşin alınan harcın red harcına mahsubu ile bakiye, 175,89 TL harcın karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
3)Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden vekilin harcadığı emek ve mesaiye karşılık yürürlükte bulunan AAÜT ne göre 2.725,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine,
4)Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5)Karar kesinleştiğinde artan gider avansının taraflara ödenmesine,
B)Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nin 353/1-b maddesinin (1) numaralı alt bendi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
C-1-a)Alınması gereken 59,30 TL istinaf karar ve ilam harcından peşin alınan 44,40 TL’nin mahsubu ile bakiye 14,90 TL harcın davacıdan tahsili ile Hazineye GELİR KAYDINA,
b)Ödediği istinaf karar ve ilam harcının isteği halinde davalıya iadesine,
2)İstinaf giderlerinin yapanların üzerinde bırakılmasına, istinaf gider avansı bakiye kısımlarının HMK’nin 333/1. maddesi uyarınca ilgilisine iadesine,
Dosya üzerinden yapılan inceleme ve değerlendirme sonunda KESİN olmak üzere 06.07.2021 günü oybirliği ile karar verildi.