Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2020/474 E. 2021/507 K. 30.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2020/474
KARAR NO : 2021/507
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 11.04.2019
NUMARASI : 2018/1504 Esas 2019/496 Karar
DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR YAZIM TARİHİ : 30.03.2021

İSTEM:
Davacı vekili, tarım ürünleri ticareti yapan yabancı sermayeli bir Türk şirketti olan davacının, tüm Ege Bölgesinde bulunan çeşitli tacirlerden hammade, yarı-mamul veya bitmiş tarım / gıda ürünü şeklinde satın aldığı malları yurtiçinde ve yurtdışında sattığını, davalının davacı şirkete mal tedariki yapan üretici olduğunu, davalı ile davacı arasında geçmiş yıllarda düzensiz şekilde kuru domates alım satımına ilişkin anlaşmalar yapıldığını, işbu anlaşmalar neticesinde taraflar arasında mal teslimi yapıldığını ve bedellerinin de ödenerek sözleşme ifa edildiğini, sözleşmelerin sözlü olarak yapıldığını, ödenen bedeller haricinde anlaşmaya ilişkin herhangi bir belge mevcut olmadığını, taraflar arasındaki teamül gereğince, davacı şirketin çiftçi olan davalı yana sezon başında avans ödemeleri yaparak malı üretmesine katkıda bulunduğunu, mal teslim edildikten sonra malın bedeli olarak ödenmesi gereken toplam bedelden işbu avanslar düşürüldüğünü, 2017 senesi sezon başında (Temmuz ayı) davacı şirket ile davalı arasında kuru domates satımına ilişkin yapılan ön anlaşma uyarınca; davacı tarafından, davalı /borçlu banka hesabına, 25.07.2017 tarihinde 40.000,00 TL tutarında avans ödemesi yapıldığını, yapılan bu ödemenin 2017 yazında yapılacak hasattan elde edilecek ürünün işlenip satılmasına yönelik yapılmış olmasına karşın davalı / borçlu yanca davacı şirkete ürün teslimi yapılmadığını, ödenen paranın önceki borçları kapattığını, avans niteliğinde olmadığını beyan ederek ödeme yapmayı reddetmesi üzerine; alacağın tahsili için başlatılan İzmir 1. İcra Müdürlüğü’nün 2018/11252 Esas sayılı dosyasında, davalı borçlunun yaptığı itirazın iptaline, takibin devamına ve inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini istemiştir.
CEVAP:
Davalı vekili, görev ve yetki itirazında bulunarak davalı ile davacı şirketin uzun zamandır kuru domates alım satımı yaptığını, ancak son zamanlarda davacı şirketin davalıdan satın almış olduğu kuru domateslerin bedelini ödememesi üzerine, kuru domates satışını durdurduğunu, bunun üzerine davacı şirketin davalıya olan borcunun bir kısmını ödediğini, karşı tarafın avans olarak ödendiğini iddia ettiği miktarın işbu borca karşılık ödenmiş olan miktar olduğunu, davalının, davacı şirketten alacağının tamamen kapanmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
MAHKEME:
“Eldeki davada, davacı dava dilekçesinde “taraflar arasındaki teamül gereğince, davacı müvekkil şirket çiftçi olan davalı yana sezon başında …” beyanında bulunmakla dilekçe genelindeki anlatımından da davalının çiftçi olduğu anlaşılmıştır. Davalı vekili cevap dilekçesinde Mahkememizin görevsizliğine ilişkin açıklamada bulunmuş fakat bunun somut gerekçesini belirtmemiştir. 11.09.2019 tarihli duruşmada davalı vekili müvekkilinin çiftçi olduğunu beyan etmesi üzerine tüm dosya kapsamından davalının tacir olmadığı aksine çiftçi olduğu anlaşılmakla usul ekonomisi ve gereksiz yargılamanın uzamasına sebebiyet vermemek için davalının çiftçi olup olmadığı ayrıca araştırılmaksızın tarafların beyanları uyarınca davalının tacir sıfatının bulunmadığı gözetildiğinde eldeki davanın TTK 4/1 maddesi kapsamında nispi ticari bir dava olmadığı, davanın çözümünde, genel görevli ve yetkili mahkeme olan Asliye Hukuk Mahkemesi’nin görevli olduğu, mahkememizin görevli bulunmadığı kanaatine varıldığından, dava şartı yokluğundan, davanın usulden reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm tesisi gerekmiştir.,” gerekçesiyle,
“1-Davacının davalıya karşı açmış olduğu itirazın iptali davasında HMK.114/1-c,115/2 mad gereği göreve ilişkin dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden REDDİNE,
2-HMK’nun 20. maddesi uyarınca bu karara karşı süresi içerisinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmesi halinde kararın kesinleştiği tarihten, kanun yoluna başvurulması halinde bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içinde kararı veren mahkememize başvurularak dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesinin talep edilmesi halinde dava dosyasının görevli İzmir Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesi’ne gönderilmesine,
3-Bu karara karşı süresi içerisinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmesi halinde kararın kesinleştiği tarihten, kanun yoluna başvurulması halinde bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden 2 hafta içinde kararı veren mahkememize başvurularak dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesinin talep edilmemesi halinde Mahkememize davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğine,
4-Harç, yargılama gideri ve vekalet ücretinin görevli Mahkemede nazara alınmasına,” karar vermiştir.
BİLDİRİLEN İSTİNAF NEDENİ:
Davalı vekili, takibin yetkisiz icra dairesinde, davanın yetkisiz mahkemede açıldığını, Mahkemece cevap dilekçesinde ileri sürülen yetki itirazını dikkate almadan, sadece görev yönünden taleplerini kabul edilerek yetkisiz İzmir Mahkemelerinde yargılamaya devam edilmesi kararı verdiğini, davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken bu hususun görevli mahkemece nazara alınmasına dair verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu istinaf başvuru sebep ve gerekçeleri olarak ileri sürmüştür.
GEREKÇE:
İstinaf başvuru sebep ve gerekçeleri ile kamu düzeni kapsamında Daire önüne gelen uyuşmazlıklar dikkate alınmak sureti ile yapılan inceleme ve değerlendirme sonucu;
6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesinde ticari davalar tanımlanmış ve sayılmıştır. Bu maddeye göre “her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları”, “ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işleri” ve “tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın aynı maddenin (a),(b),(c),(d),(e) ve (f) bentlerinde sayılan davalar ticari dava sayılır. Bu maddeye göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için ya tarafların her ikisinin tacir olması ve uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğması, ya ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi olması, ya da açılan davanın maddede 6. bent halinde sayılan davalardan olması gerekir. Taraflardan biri tacir değilse veya tacir olmasına rağmen uyuşmazlığın ticari işletmeyle ilgisi yoksa ticari davanın varlığından söz edilemez.
Somut olayda; uyuşmazlık kuru domates satım sözleşmesinden kaynaklanmakta olup, bu nevi davaların ticari dava olduğuna ya da asliye ticaret mahkemelerinde görüleceğine ilişkin yasal bir düzenleme bulunmamaktadır. O halde, eldeki davanın ticari dava olarak kabulü ve mahkemenin uyuşmazlığı Asliye Ticaret Mahkemesi sıfatıyla çözmesi için uyuşmazlık konusu işin her iki tarafın birden ticari işletmesi ile ilgili olması zorunludur.
Somut olayda davalı çiftçi olup tacir sıfatı bulunmamaktadır.
Yukarıda açıklandığı üzere, davalı tacir olmadığından, dava konusu da kanunda özel olarak düzenlenen hallere girmediğinden 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesi hükmünce davayı ticari dava saymak ve asliye ticaret mahkemesini görevli kabul etmek mümkün değildir.
Yeri gelmişken açıklamak gerekir ki, 6100 Sayılı Hukuk Mahkemeleri Kanunu’nun 114/1. maddesinde dava şartları sırasıyla sayılmıştır. Bunlar;
a) Türk Mahkemelerinin yargı hakkının bulunması.
b) Yargı yolunun caiz olması.
c) Mahkemenin görevli olması.,
ç) Yetkinin kesin olduğu hâllerde, mahkemenin yetkili bulunması…
Eldeki davada öncelikli olarak belirlenmesi gereken husus görevdir. Mahkemece bir davada, dava şartlarının olup olmadığına 6100 sayılı HMK. 114/1 maddesinde gösterilen sıralamaya göre bakmak gerekmektedir. Bu durumda görevli olmayan bir mahkemede açılan davada, mahkemenin yetkili olup olmadığına bakılamaz. Öncelikle görevli mahkeminin belirlenmesi gerekir.
Öte yandan HMK’nin 331/2. maddesi “görevsizlik, yetkisizlik veya gönderme kararından sonra davaya bir başka mahkemede devam edilmesi halinde, yargılama giderlerine o mahkeme hükmeder.” hükmünü taşımaktadır.
Buna göre, görevsizlik nedeni ile verilen kararlarda yargılama giderlerinden olan vekalet ücretine hükmolunamayacağı açıktır.
Bu halde, Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olduğu kabul edilerek dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine, yargılama giderlerinin görevli mahkemece değerlendirilmesine, dair verilen kararın; dava dosyası kapsamında mevcut maddi delillere uygun, yasal ve hukuksal gerekçelere dayandığı, delillerin takdirinde herhangi bir isabetsizlik ve kamu düzenine aykırı bir halin varlığının tespit edilemediği dikkate alınmak sureti ile davalı vekili tarafından yapılan istinaf başvurusunun, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 353/1-b.1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
Ayrıca belirtilmelidir ki; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK’nin) “Hükmün kapsamı” başlıklı 297. maddesinde; “(1) Hüküm “Türk Milleti Adına” verilir ve bu ibareden sonra aşağıdaki hususları kapsar:
a) Hükmü veren mahkeme ile hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin ad ve soyadları ile sicil numaraları, mahkeme çeşitli sıfatlarla görev yapıyorsa hükmün hangi sıfatla verildiğini.
…” şeklindeki düzenleme dikkate alınmak sureti ile gerekçeli karar başlığında, mahkemenin adresinin yazılması isabetsiz ise de; söz konusu yanlışlığın bu aşamada sonuca etkili olmaması ve HMK’nin 304. maddesi uyarınca mahallinde her zaman düzeltilmesi mümkün olması nedenlerinden dolayı, bu yanlışlığa ilişkin hukuka aykırılık değerlendirmesi yapılmamıştır.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı;
1)Davalı vekilinin, İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 11.04.2019 tarih ve 2018/1504 Esas – 2019/496 Karar sayılı kararına yönelik istinaf başvurusunun, HMK’nin 353/1-b.3 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2)Alınması gereken 59,30 TL istinaf karar ve ilam harcından peşin alınan 44,40 TL’nin mahsubu ile bakiye 14,90 TL harcın davalıdan tahsili ile Hazineye GELİR KAYDINA,
3)İstinaf giderlerinin davalı üzerinde bırakılmasına,
4)İstinaf giderinin kullanılmayan kısmının HMK’nin 333/1. maddesi uyarınca davalıya iadesine,
Dava dosyası üzerinden yapılan inceleme ve değerlendirme sonunda, HMK’nin 362/1-a maddesi uyarınca KESİN olmak üzere 30.03.2021 günü oybirliği ile karar verildi.