Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2023/95 E. 2023/79 K. 19.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2023/95
KARAR NO : 2023/79

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : AYDIN ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 17/02/2020 (Dava) – 17/11/2021 (Karar)
NUMARASI : 2021/247 Esas – 2021/135 Karar
DAVA : Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli)
BAM KARAR TARİHİ : 19/01/2023
KARARIN YAZIM TARİHİ : 19/01/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen Aydın Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 17/11/2021 tarihli 2021/247 Esas ve 2021/135 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin, davalı şirketin kuruluşundan, 10.10.2019 tarihine kadar müdürlüğünü yaptığını ve davalı şirketin %25 hissedarı olduğunu, iptali talep edilen 13.01.2020 tarihli genel kurulda kendisini vekili Av. … aracılığıyla temsil ettirtiğini, TTK’nın “İptal davası açabilecek kişiler” başlıklı 446/1-a maddesinde “Toplantıda hazır bulunup da karara olumsuz oy veren ve bu muhalefetini tutanağa geçirten” kişilerin genel kurul kararının iptaline yönelik dava açabileceklerini belirttiğini, bu sebeple davacının işbu davayı açmaya yetkili olduğunu, davanın karar tarihinden itibaren 3 (üç) ay içinde yasal süre içerisinde açıldığını, davalı şirket tarafından 13.01.2020 tarihinde gerçekleştirilen olağanüstü genel kurul toplantısı 4 (dört) gündem maddesinin görüşülmesi amacıyla toplandığını, toplantının 3. maddesinin “Hesapların incelenmesi hususunda mahkemeden bilirkişi istenmesi hususunun görüşülmesi” olup, davacı müvekkil tarafından maddeye olumsuz oy kullanıldığını ve aynı zamanda muhalefet şerhi de tutanağa geçirildiğini, incelenmesi talep edilen defterlerin şirket müdürü …’ın uhdesinde bulunduğunu, inceleme veya bilgi alma hakkının mahkemeye başvurulmaksızın bizzat kullanılabileceğini, gereksiz bir şekilde mahkemeye başvurulmasının şirketin işleyişini olumsuz etkileyeceğini ve şirket üzerinde para/zaman kaybına neden olacağını, davalı şirketin hakim hissedarı … tarafından hukuka aykırı bir şekilde Didim 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2020/80 E. sayılı dosyası dahilinde “şirket defterlerinin ve hesaplarının incelenmesi amacıyla özel denetçi atanması” talepli dava açıldığını, alınan kararın TTK’ya aykırı olduğunu, Didim 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2020/80 E. sayılı dosyası dahilinde özel denetçi atanmasını isteyen davalı Şirketin ortağı … ve diğer ortak …’ın daha önce hiçbir şekilde bilgi alma ve inceleme hakkını kullanmadığını, her bir pay sahibine tanınan bilgi alma veya inceleme hakkının bir uzantısı olduğunu, özel denetim hakkının kullanılabilmesi için öncesinde mutlaka bilgi alma veya inceleme hakkının kullanılması gerektiğini, yine bunun yanı sıra TTK’nın 438. maddesinde pay sahibinin “belirli olayların özel bir denetimle açıklığa kavuşturulmasını” isteyebileceğini belirttiğini, buna karşın olağanüstü genel kurul toplantı tutanağı incelendiğinde talebin belirli bir noktayı işaret etmediğini, hesapların incelenmesi denildiğinde; hangi hesapların hangi seneler özelinde inceleneceğinin belirtilmesi gerektiğini, alınan genel kurul kararı belirlilik kriterini hiçbir şekilde karşılamadığını, mahkemenin hangi konularda hangi sınırlar içerisinde özel denetçi atanmasının isteneceği hususlarına yer verilmediğini, bu haliyle de genel kurul kararının TTK’nın amir hükümleriyle çeliştiğini, yine alınan kararın dürüstlük kuralına aykırı olduğunu,TTK’nın 438. maddesi, doktrinde yer alan görüşler ve Yargıtay kararları uyarınca özel denetim hakkının kullanılabilmesi için özel denetimin pay sahipliği haklarının, özellikle oy hakkının kullanımı yönünden gerekli olması gerektiğini, davacı …’ın, davalı şirket’in %50 ortağı olup tek imza yetkilisi olduğunu, davacı …’ın, şirket ile ilgili tüm bilgi ve belgelere kolaylıkla ulaşma ve gerekli tespitleri yapma şansına sahip olduğunu, buna karşın tek başına imza yetkilisi olduğu 10.10.2019 tarihinden bu yana hiçbir çalışma yapmayıp, şirket dışı menfaat sağlamak amacıyla bu yola giriştiğini, davalı şirket’in diğer ortakları … ve …’ın kötü niyetli bir şekilde müvekkil üzerinde baskı kurmaya çalıştığını belirterek 13.01.2020 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısının icrasının ve bilhassa bu kararlar çerçevesinde işlem yapılmasının dava sonuna kadar tedbiren durdurulması amacıyla ihtiyati tedbir kararı verilmesini ve haklı davalarının kabulü ile birlikte 13.01.2020 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısında alınan kararların iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP :
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili …nin kuruluşundan itibaren ortağı ve toplam 300.000 TL sermayeli şirkette,150.000 TL’lik pay sahibi ve şu an münferiden şirket müdürü olan … (%50), yine 75.000 TL’lik pay sahibi …(%25) ve şirketin kuruluşundan 10.10.2019 tarihine kadar … ile birlikte münferiden müdürlük yapan diğer ortak davacı … (%25) olduğunu, davacı şirket eski müdürü …’e 10.10.2019 tarihine kadar şirkete ait tüm harcamaları yapma yetkisi ve şirket hesaplarını kontrol yetkisi müdür olarak atanmasından itibaren verildiğini, 2015 yılında şirket müdürü hakkında ibra kararı verildiğini, bu zamana kadar şirket ortakları harcama yetkilisi ortak …’in şirket adına yapmış olduğu işlemleri şirket ortakları aralarındaki güven ilişkisi nedeniyle sorgulamadığını, ancak bu tarihten sonra birkaç noktada özellikle de kargo ile gönderilen yağ ve zeytinlerin kilosu ile hesaplara giren paraların tutmaması gibi bariz bir açığın fark edilmesi sonucunda ortak … ve diğer ortak …’ın şirket hesaplarını incelemek istemeleri üzerine davacı hesapları vermekten çekindiğini ve karşı çıktığını, … ve diğer ortak …’ın kendi imkanları ile hesapların bir kısmını incelemesi üzerine eski müdür davacı ve şirket çalışanı oğlu …’in çok ciddi bir şekilde şirketi ve ortakları zarara uğratıcı harcama ve işlemler de bulundukları ve bunları diğer ortaklardan gizlediklerinin ortaya çıktığını, tespit edilen bu durumların açıklanması amacıyla davacıdan bilgi ve belge talep edildiğini ancak davacı ve oğlu tarafından bu talebin olumsuz karşılandığını ve şirket hesabında kalan son 20.000-TL’yi de kendi hesabına aktararak, emanette olan yağları bile yeniden satarak, şirket defterlerini, tutulan satış fişlerini, faturaları yani tüm delilleri ortadan kaldırarak şirketten adeta kaçtığını, tüm bu yaşananların üzerine ortak … 10.10.2019 tarihinde münferiden tek başına şirket müdürü olarak atanmış olup ilk fırsatta da genel kurul için ortaklara çağrı yaparak davacının elinde olan tüm defter ve hesapların, finansal tablolar, bilançoların, gerçek karın belirlenmesi, gelir ve gider tablosunun incelenmesi için şirket ortaklarını genel kurulun toplanmasını sağladığını, bilgi alma ve akabinde özel denetçi atanmasını isteme hakkı ortakların TTK uyarınca en doğal hakkı olduğunu, … ve diğer ortak …’ın diğer ortak ve şirketin eski müdürü olan …’in şirket adına yapmış olduğu şirketi ve ortakları zarara uğratıcı harcama ve işlemlerin ortaya çıkarılması amacıyla 03.12.2019 ve 13.01.2020 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısında şirket hesaplarının ve defterlerinin incelenmesi için denetçi atanması talep edildiğini ve … ve diğer ortak …’ın olumlu oyları ( %75 oy çoğunluğu) ile kabul edildiğini, genel kurulda alınan bu karar üzerine bir an önce şirket hesaplarındaki açıkların ortaya çıkarılması amacıyla Didim 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2020/80 E. Sayılı dava dosyası açılarak yukarıda bahsetmiş olduğumuz nedenlerle internet üzerinden yapılan satışların ödemelerinin nereye yatırıldığı, şirket hesaplarından şirket ihtiyaçları dışındaki özel harcamaların sebepleri ve …’in oğlu … hesabına yapılan havale/eft’lerin ne amaçla yapıldığı, faturasız satışların yapılması konularında bağımsız bir uzman denetçi atanması ile geriye dönük son 5 yıllık şirket finansal tablolarının çıkarılması, ticari defterlerin, şirket hesaplarının incelenmesi, bilançoların, gerçek karın belirlenmesi, gelir ve gider tablosu incelenmesi ile rapor hazırlanması için bağımsız bir uzman denetçi atanmasının mahkemeden istendiğini, TTK 392. Maddesi gereğince bilgi alma hakkı ortaklarca kullanıldığını,ve şirket defter ve hesaplarının incelenmesi konusu itibariyle de özel denetçi tarafından incelenmesi istenilen hususların belirli ve açık olduğunu belirterek haksız, hukuka aykırı ve kötüniyetli davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk derece mahkemesince “… Davacının davasının KABULÜ ile, 13/01/2020 tarihli Olağanüstü Genel Kurul Toplantısında alınan 3 nolu kararın İptaline …” şeklinde hüküm kurulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde; öncelikle işbu davanın Didim 1. Asliye Hukuk Mahkemesi 2020/101 Esas sayı ile devam ederken Hakimler ve Savcılar Genel Kurulunun 07/07/2021 tarih ve 608 sayılı kararı ile Aydın’da Asliye Ticaret Mahkemesi kurulması üzerine 07/09/2021 tarihinde görevsizlik kararı verilerek Aydın Asliye Ticaret Mahkemesinde gönderildiğini ve mahkemece 17/11/20221 tarihli ilk duruşmada davanın kabulüne karar verilerek 13/01/2020 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısında alınan 3 nolu kararın iptaline karar verildiğini, ancak dosyada karar veren Asliye Ticaret Mahkemesinin görevsiz olduğunu, zira benzer dosyalar hakkında yapılan istinaf incelemesi sonucunda İzmir Bölge Adliye Mahkemesince “Davanın 01/09/2021 tarihinden önce açıldığı, yukarıda da ifade edildiği üzere, taraflar arasındaki uyuşmazlığı yargılayacak ve çözecek olan mahkeme, uyuşmazlığın doğmasından önce kanunen belli olan Didim 2. Asliye Hukuk Mahkemesi (Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) olup, dava tarihinden sonra kurulan ve faaliyete geçirilen Aydın Asliye Ticaret Mahkemesi’nce davanın görülmesi ve sonuçlandırılması mümkün olmadığından..” gerekçesi ile Didim Asliye Hukuk Mahkemesine gönderme kararı verildiğini, bu haliyle görevsizlik itirazlarını tekrar ettiklerini, işbu dosyanın istinaf mahkemesince esasa girilmeksizin görevsizlik kararı ile görevli Didim Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesi gerektiğini beyan ederek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; şirket genel kurul karar iptali istemine ilişkindir.
İstinaf kanun yolu başvurusuna konu edilen karar hakkında; 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine ilişkin aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak inceleme yapılmıştır.
Yargıtay 5. Hukuk Dairesi’nin 21.02.2022 tarih ve 2022/1073 Esas 2022/2686 Karar sayılı …Bölge Adliye Mahkemeleri Hukuk Daireleri’nin kesin nitelikteki kararları arasındaki uyuşmazlığın giderilmesine yönelik kararı ile ”…Genel anlamda bir mahkemenin görevi belirli bir davaya, dava konusunun niteliği veya değerine göre o yerdeki aynı yargı koluna ait ilk derece mahkemelerinden hangisi tarafından bakılabileceğini belirtir. Bilindiği üzere, ilk derece mahkemeleri genel mahkemeler ve özel mahkemeler olarak ikiye ayrılmışlardır. Hangi davalara özel mahkemelerde, hangi davalara genel mahkemelerde bakılacağı ve genel mahkemelerde bakılacak davalardan hangilerine asliye hukuk mahkemesinde, hangilerine sulh hukuk mahkemesinde bakılacağı hususuna görev, bunu düzenleyen kurallara da görev kuralları denir. Genel mahkeme ile özel mahkeme arasındaki ilişkinin bir görev ilişkisi olduğu ve görevle ilgili kuralların kamu düzenine ilişkin bulunduğu konusunda öğretide ve uygulamada duraksama yoktur. Genel mahkemelerin bakacakları davalar, belirli kişi ve iş gruplarına göre sınırlandırılmamış olup aksi belirtilmedikçe medeni yargılama hukukuna giren her türlü işe bakmakla görevlidirler. Açık kanun hükmü ile özel mahkemelerde görüleceği belirtilmemiş olan bütün davalar genel mahkemelerin görevine girer. Buna karşılık özel mahkemeler, belirli kişiler arasında çıkan veya belirli uyuşmazlıklara bakmakla görevlidir. Diğer bir ifadeyle, özel mahkemeler özel kanunlarla kurulmuş olup özel kanunlarda belirtilen davaları yürütür.
Göreve ilişkin kurallar kamu düzenine ilişkin olup, HMK’nın 114/1-c maddesine göre mahkemenin görevli olması dava şartıdır. HMK’nın 115. maddesine göre ise dava şartlarının mevcut olup olmadığı, taraflarca ileri sürülüp sürülmediğine bakılmaksızın yargılamanın her aşamasında mahkemece kendiliğinden gözetilir. Diğer taraftan görevsiz mahkeme davanın esası hakkında karar veremez. Bu nedenle, dava açılırken dayanılan hukukî ve maddi olguların göreve etkili olduğu durumda öncelikle hukukî niteleme yapılmalı ve sonucuna göre mahkemenin görevsiz olduğu kanısına varılırsa dava dilekçesinin usulden reddine karar verilmelidir. Görev nedeniyle dava dilekçesinin reddi kararında görevli mahkemenin hangi mahkeme olduğu belirtilmeli ve dava dosyasının bu görevli mahkemeye gönderilmesine karar verilmelidir (HMK m.20).
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “asliye hukuk mahkemelerinin görevi” başlıklı 2. maddesi; “Dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın malvarlığı haklarına ilişkin davalarla, şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkeme, aksine bir düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemesidir. Bu Kanunda ve diğer kanunlarda aksine düzenleme bulunmadıkça, asliye hukuk mahkemesi diğer dava ve işler bakımından da görevlidir.” hükümlerini içermektedir.
6335 sayılı Türk Ticaret Kanunu ile Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 2. maddesi ile değişik TTK’nın 5. maddesinin 1. fıkrası; “Aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın, asliye ticaret mahkemesi tüm ticarî davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir.” hükmünü, 5. maddesinin 3. fıkrası ise; “Asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisi olup, bu durumda göreve ilişkin usul hükümleri uygulanır.” hükümlerini içermektedir.
Görüldüğü üzere, asliye ticaret mahkemesi ile asliye hukuk mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki hukuki ilişki, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’ndan ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 6335 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki halinden farklı olarak iş bölümü ilişkisi değil görev ilişkisidir. Bu nedenle, asliye ticaret mahkemesinin bakması gereken davalarda, asliye hukuk mahkemesi görevli sayılamaz. Göreve ilişkin düzenlemeler, 6100 sayılı HMK’nın 1. maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin olup mahkemelerce ve temyiz incelemesi aşamasında Yargıtayca re’sen dikkate alınır. Bu kuralın tek istisnası, 6335 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı TTK’nın 5/4. maddesinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemeye göre, yargı çevresinde ayrı bir asliye ticaret mahkemesi bulunmayan yerlerde, asliye hukuk mahkemelerine açılan davalarda görev kuralına dayanılmamış olması görevsizlik kararı verilmesini gerektirmez.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın “Kanuni hakim güvencesi” başlığını taşıyan 37’nci maddesi; “Hiç kimse kanunen tabi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamaz.” hükmünü öngörmektedir.
Bilimsel çevrelerde ve uygulamada, kanuni hakim güvencesi, uyuşmazlığı yargılayacak ve çözecek olan mahkemenin o uyuşmazlığın doğmasından önce kanunen belli olması olarak kabul edilmektedir. 1982 tarihli Anayasa’yı kabul eden Danışma Meclisi’nin Anayasa Komisyonu’nun gerekçesinde “…bu suretle davanın olaydan sonra çıkarılacak bir kanunla yaratılan bir mahkeme önüne getirilmesi yasaklanmakta, yani kişiye yahut olaya göre kişiyi yahut olayı göz önünde tutarak mahkeme kurma imkanı ortadan kaldırılmaktadır. Bu ise tarafsız yargı merciinin ilk gereğidir.” denilmektedir.
Dikkat edilecek olursa Anayasa’daki bu düzenleme hukuk ya da ceza davaları yönünden herhangi bir ayrım gözetmemiş ve uyuşmazlığın doğduğu tarihte bu uyuşmazlığı çözecek olan mahkemenin belli olması durumunda yargılama yapacak veya yargılamaya devam edecek mahkemeyi gösteren yasal bir düzenleme yapılmadığı takdirde davanın, mutlaka bu mahkeme tarafından çözüme kavuşturulması öngörülmüştür. Bu açıklamalardan da anlaşılacağı üzere; uyuşmazlık konusunu teşkil eden her hukuki olay, meydana geldiği tarihteki yasal düzenlemelere tabidir ve olayın meydana geldiği zamanda mevcut olan mahkemeler tarafından çözümlenmelidir.
O halde yeni bir mahkeme kurulurken o mahkemenin kuruluş yasasında zaman bakımından faaliyete geçme gününden önceki uyuşmazlıklara bakacak mahkemelerle ilgili özel bir düzenleme bulunmadığı taktirde her uyuşmazlık, meydana geldiği tarihte bu işe bakacak olan mahkemece çözümlenecektir. Başka bir anlatımla her dava açıldığı koşullara göre görülüp sonuçlandırılacaktır. Nitekim aynı hususlar Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 04.04.2019 tarihli ve 2017/11-10 E., 2019/401 K. sayılı kararında da vurgulanmıştır.
Dava konusu edilen hukuki uyuşmazlığın meydana geldiği tarihte yürürlükte olan yasalara göre kurulmuş bulunan mahkemelerin uyuşmazlığı çözmesi ana kural olmakla birlikte bazen yasal düzenlemelerle böyle bir uyuşmazlığın çözümü yeni kurulan mahkemelere de verilebilmektedir.
4787 Sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun geçici 1. maddesi; “Aile Mahkemesi kurulan yerlerde bu mahkemeler faaliyete geçtiğinde, yargı çevresinde ve görev alanına giren sonuçlanmamış dava ve işler, yetkili ve görevli aile mahkemelerine devredilir.” hükmünü içerdiğinden, bu yasal düzenlemeye istinaden diğer mahkemeler, Aile Mahkemelerinin görev alanına giren dava ve işleri bu mahkemelere devretmiştir.
Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun 07.07.2021 tarih ve 608 sayılı kararı ile yeni kurulan (Alanya, Aydın, Balıkesir, Diyarbakır, Manisa, Muğla, Sakarya ve Tekirdağ) asliye ticaret mahkemeleri ile mevcut bulunan (Adana, Ankara, Ankara Batı, Antalya, Bakırköy, Bursa, Denizli, Erzurum, Eskişehir, Gaziantep, Gebze, İskenderun, İstanbul, İstanbul Anadolu, İzmir, Karşıyaka, Kayseri, Kocaeli, Konya, Mersin, Samsun, Şanlıurfa ve Trabzon) asliye ticaret mahkemelerinin yargı çevreleri belirlenmiştir. Ancak halihazırda açılmış davaların yeni kurulan mahkemeye devredileceğine ilişkin bir düzenleme mevcut değildir.
O halde, yeni bir mahkemenin faaliyete geçirildiği tarihten önce derdest bulunan davaların, istek üzerine veya doğrudan doğruya görevsizlik ya da gönderme kararı ile yeni kurulan mahkemeye gönderilmesine olanak bulunmadığından, Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi’nin Hakimler ve Savcılar Genel Kurulu’nun, 07.07.2021 tarih ve 608 sayılı kararı ile müstakil asliye ticaret mahkemelerinin görev sınırlarının belirlenmesi kararı sonrası asliye ticaret mahkemesi olmayan ilçelerde asliye hukuk mahkemesinin asliye ticaret mahkemesi sıfatıyla baktığı derdest dosyaların devredilerek, asliye ticaret mahkemesinde görülmesi gerektiğine ilişkin kararı yerinde değildir.
Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi ile Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesinin kesin kararları arasındaki uyuşmazlığın bu çerçevede giderilmesi gerekmiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, Hakimler ve Savcılar Genel Kurulu’nun, 07.07.2021 tarih ve 608 sayılı kararı ile müstakil asliye ticaret mahkemelerinin görev sınırlarının belirlenmesi kararı sonrası asliye ticaret mahkemesi olmayan ilçelerde asliye hukuk mahkemesinin asliye ticaret mahkemesi sıfatıyla baktığı derdest dosyaların devredilerek, asliye ticaret mahkemesinde görülmesi gerektiğine ilişkin kararının usul ve yasaya uygun bulunmadığı, Hakimler ve Savcılar Genel Kurulu’nun, 07.07.2021 tarih ve 608 sayılı kararı ile müstakil asliye ticaret mahkemelerinin görev sınırlarının belirlenmesi kararı öncesinde asliye ticaret mahkemesi olmayan ilçelerde asliye hukuk mahkemesinin asliye ticaret mahkemesi sıfatıyla baktığı derdest dosyaların görülmeye devam edilmesi gerektiği; şeklinde Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi ile Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairelerinin kesin kararları arasındaki görüş ve uygulama uyuşmazlıklarının bu şekilde giderilmesine,
5235 sayılı Kanun m.35/1-(3) bendi uyarınca, kesin olarak YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE,..” şeklinde karar verilmiştir.
Ayrıca Yargıtay 5. Hukuk Dairesi’nin 21.02.2022 tarih ve 2022/1760 Esas 2022/2689 Karar sayılı İlamı ile ”…Dava, davacının kullanmış olduğu ticari krediler nedeniyle çeşitli adlar altında yapılan kesintilerin istirdadı istemine ilişkindir.
Didim (Yenihisar)1. Asliye Hukuk Mahkemesince (Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla), Hakimler ve Savcılar Genel Kurulu’nun 07/07/2021 tarihli ve 608 sayılı kararı ile 01/09/2021 tarihi itibariyle Aydın Asliye Ticaret Mahkemesi’nin faaliyete geçirildiği gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiştir.
Aydın Asliye Ticaret Mahkemesi’nce ise, Hakimler ve Savcılar Genel Kurulu’nun 07/07/2021 tarihli ve 608 sayılı kararında halihazırda açılmış davaların yeni kurulan mahkemeye devredileceğine ilişkin bir düzenlemenin mevcut olmadığı gerekçesiyle yetkisizlik kararı verilmiş, dosya yargı yerinin belirlenmesi için Dairemize gönderilmiştir. Hakimler ve Savcılar Genel Kurulu’nun 07/07/2021 tarihli ve 608 sayılı kararıyla 01/09/2021 tarihi itibariyle Aydın Asliye Ticaret Mahkemesi’nin faaliyete geçirildiği, davanın 17/02/2020 tarihinde açıldığı, 07/07/2021 tarihli ve 608 sayılı kararda derdest dosyaların devredileceği yönünde bir ibare bulunmadığı anlaşıldığından, dosyanın Aydın Tüketici Mahkemesi’nce Asliye Ticaret Mahkemesi sıfatıyla görülerek sonuçlandırılması gerekmektedir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle; 6100 sayılı HMK’nın 21 ve 22. maddeleri gereğince Didim (Yenihisar) 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin (Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE,…” şeklinde karar verilmiştir.
Açıklanan bu hukuki ve maddi olgular karşısında somut olay irdelendiğinde; dava tarihi 17/02/2020 tarihi olup, davanın 01/09/2021 tarihinden önce açıldığı, Hâkimler ve Savcılar Kurulu’nun 07.07.2021 tarihli ve 608 sayılı kararında; kurulmasına karar verilen Asliye Ticaret Mahkemeleri’ nin yargı çevrelerinin kuruldukları illerin “mülki sınırlarını” kapsayacak şekilde belirlenmesine ve kararın 01/09/2021 tarihinden itibaren uygulanmasına karar verilmiş olup, halihazırda açılmış davaların il merkezlerinde yeni kurulan Asliye Ticaret Mahkemelerine devredileceğine ilişkin bir düzenleme mevcut olmadığından yeni bir mahkemenin faaliyete geçirildiği tarihten önce derdest bulunan davaların, istek üzerine veya doğrudan doğruya görevsizlik ya da gönderme kararı ile yeni kurulan mahkemeye gönderilmesine olanak bulunmadığından somut uyuşmazlığı yargılayacak ve çözecek olan mahkeme, uyuşmazlığın doğmasından önce kanunen belli olan Didim (Yenihisar) 1. Asliye Hukuk Mahkemesi (Asliye Ticaret Mahkemesi Sıfatıyla) olup, dava tarihinden sonra kurulan ve faaliyete geçirilen Aydın Asliye Ticaret Mahkemesi’nce davanın görülmesi doğru görülmemiştir.
Bu itibarla, yerel mahkemece verilen kararın 6100 sayılı HMK’nın 355. ve 353/(1)-a-3. maddeleri uyarınca re’sen kaldırılmasına, kaldırma kararının sebep ve şekline göre istinaf kanun yoluna başvuran davalı vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun bu aşamada incelenmesine yer olmadığına dair aşağıda belirtilen şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Aydın Asliye Ticaret Mahkemesinin 17/11/2021 tarihli 2021/121 Esas-2021/132 Karar sayılı hükmünün 6100 sayılı HMK’nın 355. ve 353/(1)-a-3 maddeleri gereğince RE’SEN KALDIRILMASINA,
2-HMK’nın 353/(1)-a maddesi gereğince davanın Dairemiz kararına uygun şekilde yeniden görülmesi için dava dosyasının görevli ve yetkili DİDİM (YENİHİSAR) 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNE (ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ SIFATIYLA) GÖNDERİLMESİNE,
3-Kaldırma kararının sebep ve şekline göre istinaf kanun yoluna başvuran davalı vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun bu aşamada incelenmesine yer olmadığına,
4-Karardan bir örneğin istinaf kaydının kapatılması için Aydın Asliye Ticaret Mahkemesi’ne gönderilmesine,
5-Kararın re’sen kaldırılması nedeniyle istinaf kanun yoluna başvuran tarafından yatırılan istinaf karar harcının yatıran tarafa iadesine,
6-İstinaf kanun yolu başvurusu aşamasında istinaf kanun yoluna başvuran tarafından yapılan yargılama giderlerinin yerel mahkemece verilecek nihai kararda hüküm altına alınmasına,
7-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından istinaf kanun yoluna başvuran yararına vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
8-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ve gider/delil avans iadesi işlemlerinin yerel mahkemece yerine getirilmesine,
Dair; dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda HMK’nun 353/(1)-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 19/01/2023