Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2023/910 E. 2023/823 K. 11.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2020/2589
KARAR NO : 2023/776

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KARŞIYAKA ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 17/08/2017 (Dava) – 09/10/2020 (Karar)
NUMARASI : 2017/458 Esas – 2020/273 Karar

DAVA : Maddi Tazminat (Trafik Kazasına Dayalı)

BAM KARAR TARİHİ : 10/05/2023
KARARIN YAZIM TARİHİ : 10/05/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 09/10/2020 tarihli 2017/458 Esas ve 2020/273 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin 27.04.2016 tarihinde gece 23.45’de kendisine ait olan ve … plakalı araç ile seyir halinde iken aynı yol ve yönde davalı sürücünün sevk ve idaresindeki … plakalı aracın, müvekkilinin solundaki şeritten gelerek müvekkiline çarptığını, bu çarpmanın etkisiyle müvekkilinin aracının savrularak devrildiğini ve önündeki ağacı kırıp durduğunu, davalı sürücünün kaza anında durmayıp kaçtığını, kolluğun … plakalı araç ve ruhsat bilgilerini araştırıp, aracın park yerinde, çarpma nedeniyle hasarlı halini tespit ettiğini, müvekkilinin ambulans ile hastaneye yaralı olarak götürüldüğünü, kaza sonrası trafik ekiplerince tutulan trafik kazası tespit tutanağında, davalı …’in asli kusurlu olduğu ve müvekkilinin ise kusurunun bulunmadığının tespit edildiğini, müvekkilinin kaza anında ağır derecede yaralandığını, boynunda kırık meydana geldiğini, uzun sürelerle geçici işgöremezlik raporlu olarak işine devam edemediğini, … Hastanesi Sağlık Kurulunca düzenlenen 12.06.2017 tarihli özürlü sağlık kurulu raporuna göre; servikal fraktür teşhisine bağlı olarak vücut fonksiyon kaybının %10 olduğunun tespit edildiğini, mahkemece Adli Tıp Kurumuna sevk edilip, maddi zararının tespiti ve davalılardan tahsilini talep ettiklerini, müvekkiline ait … plakalı aracın, çekici marifetiyle servise çekildiğini, müvekkilinin çekici masraflarını ödemek zorunda kaldığını, müvekkiline ait araçta maddi hasar meydana geldiğini ve ayrıca aracın değer kaybına da uğradığını, müvekkilinin 02/09/1988 doğumlu olduğunu, kaza tarihinde 28 yaşında olduğunu, eşinin herhangi bir gelirinin olmadığını, kaza geçirdiği tarihte ve halen … Pastanesinde vasıflı personel olarak çalıştığını, kazadan sonra uzunca bir süre çalışamadığını, çalışmaya başladıktan sonra da tedavisi ve tam şifa bulamaması nedeniyle sıklıkla rapor almak zorunda kaldığını, geçici iş görmezliği nedeniyle, çalışamadığı günlere ilişkin ücretlerin de halen daha SGK tarafından müvekkiline ödenmediğini, müvekkilinde oluşan sürekli sakatlık nedeniyle, güç kaybına uğradığının kaçınılmaz olduğunu, 6100 sayılı Yasa’nın 107.maddesine göre bilirkişi raporlarınca maddi tazminat tutarı belirlendikten sonra bedensel zarara ilişkin olarak, müvekkilinde meydana gelen güç kaybının yanında, müvekkilinin tedavisi sürecinde SGK tarafından karşılanmayan bir kısım tedavi giderleri ve müvekkilinin hastaneye gidiş gelişi için harcadığı yol ve taksi giderlerinin de olduğunu, davalı tarafa ait … plakalı aracın kaza tarihinde geçerli poliçe ile davalıya trafik sigortalı olduğunu, müvekkilinin kazadan sonra 26.05.2016 tarihinde müracaat ve ihbarda bulunduğunu, hasar dosyasının açıldığını ancak müvekkiline ne bir bildirim yapıldığını ne de herhangi bir ödeme yapıldığını belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere; 6100 sayılı Yasa’nın 107.maddesi hükmünce belirlenecek maddi tazminatın (gerek davacı müvekkiline ait araçtaki maddi zarar-hasar değer kaybı ve çekici ücreti ve gerekse bedensel zararları, kazanç kaybı, beden gücü kaybı ve tedavi giderleri) toplam tutarının davalı … yönünden olay tarihinden; davalı sigorta şirketi yönünden sigorta limiti aşılmamak üzere temerrüt tarihinden itibaren %9’dan aşağı olmamak üzere kademeli reeskont-avans faiz oranından işletilecek faizi ve zincirleme sorumluluk kurallarına göre tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP:
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafça davalı …’in asli kusurlu olduğu ileri sürülmüş ise de, bu konuda henüz yeterli inceleme ve değerlendirme yapılmadığını, keşif ve bilirkişi incelemesi yapılması gerektiğini, davacı vekilinin maddi tazminat içerisinde tedavi giderlerini ve taksi/yol masrafını da talep etmişse de, bunu somut belgelerle kanıtlanması gerektiğini, davacının vücuttaki fonksiyon kaybının güç kaybı yaratacağı ve beden gücünde azalma meydana getireceği şeklinde bir tespit yapılmadığını, Adli Tıp raporu ile fonksiyon kaybının bu kaza sebebiyle meydana gelip gelmediğinin belirlenmesi gerektiğini, araçta maddi hasar meydana ve değer kaybı iddiasına dair herhangi bir miktar belirtilmediğini ve tespitinin yapılmadığını, ek olarak aracın çekici masraflarının da ne kadar olduğunun da belgelerle ispat edilmesi gerektiğini beyanla, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … Sigorta AŞ. (… Sigorta AŞ.) vekili cevap dilekçesinde özetle; kazaya karıştığı iddia edilen … plakalı aracın 30/03/2016 – 30/03/2017 tarihleri arasında geçerli olmak üzere müvekkili şirket nezdinde zorunlu mali sorumluluk sigortası poliçesi ile teminat altına alındığını, sigortalılarına atfedilen kusuru kabul etmediklerini, ceza davası neticesinin bekletici mesele yapılmasını, kusur yönünden dosyanın Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesine tevdiine karar verilmesini, müvekkili şirket tarafından 24/08/2017 tarihinde 75.932,00-TL ödeme yapıldığını, kaza nedeniyle talep edilmekte olan maluliyet tazminatının ödenmiş olması dolayısıyla davanın reddinin gerektiğini, aksi halde müvekkili şirketçe yapılmış olan ödemenin yetersiz olduğunun tespit edilmesi gerektiğini, güncellemenin ise ödenen tutarlara ödeme tarihinden bilirkişi raporunun tanzim tarihine kadar yasal faiz işletilmesi suretiyle mümkün olacağını, davacı tarafından talep edilmekte olan 4.000,00-TL maddi tazminat talebinin ne kadarının hangi alacak kalemine ilişkin olduğunun anlaşılamadığını, dava konusu kaza nedeniyle davacıda meydana gelen kaza ile irtibatlı maluliyet ve meslekte kazanma gücü kaybı oranının dosyanın Adli Tıp Kurumu Üçüncü İhtisas Dairesi’ne gönderilmesi suretiyle belirlenmesini, tedavi giderleri kapsamında, sigorta şirketinin yükümlülüğünün 6111 sayılı Yasa ile getirilen düzenleme ile sona erdirildiğini, herhangi bir delil sunmaksızın afaki olarak yapıldığı beyan edilen ulaşım gideri taleplerinin de reddi gerektiğini, geçici iş görmezlik tazminat talepleri de tedavi gideri teminatında olduğundan ve 6111 sayılı Yasa ile müvekkili şirketin sorumluluğu ortadan kaldırılmış olduğundan bu taleplerin reddi gerektiğini, huzurdaki davanın ikamesinden önce eksper incelemesi yaptırıldığını, yapılan incelemede araçta meydana gelen hasarın aracın piyasa rayiç bedelini geçmekte olduğu, bu nedenle aracın onarımının ekonomik olmadığı ve pert-total işleminin uygulanması gerektiğinin tespit edildiğini, ancak davacı tarafından kusur durumunu gösterir raporun sunulmamış olması dolayısıyla herhangi bir ödeme yapılamadığını, kabul anlamına gelmemek kaydı ile araç davacı yanın yedinde olduğundan müvekkili şirketin sorumluluğunun ancak piyasa rayiç değerinden (14.000,00-TL), sovtaj bedelinin (3.360,00-TL) düşülmesi sonucu çıkacak rakam (10.640,00-TL) kadar olacağını ve bu tutardan müvekkili şirketin kusuru oranında sorumlu tutulabileceğini, ayrıca davacıya ait araç pert-total olarak işlem görmesi gerekeceğinden değer kaybı zararı talep edilmesinin mümkün olmayacağını, çekici ücretine ilişkin faturanın müvekkili şirkete gönderildiği beyan edilmiş ise de gönderilen belgeler arasında bu faturaya rastlanılmadığını, kazanın meydana geliş şekli incelenerek davaya konu kazada, davacının kendi can güvenliği açısından gerekli tedbirleri alıp almadığının, emniyet kemeri takmış olup olmadığının tespiti ile davacının kusuru oranında indirim yapılması gerektiğini, … müzekkere yazılarak davacı yana yapılan herhangi bir ödeme bulunup bulunmadığı ve var ise tenzile tabi tutarının sorulmasını, ayrıca ancak işbu davanın açıldığı tarihten itibaren faize hükmedilebileceğini, davacının maddi tazminat taleplerini kademeli reeskont avans faiz ile birlikte talep etmesinin haksız olup, kazaya karışan aracın “hususi” araç olması sebebi ile avans faizi taleplerinin reddi gerektiğini beyanla, davanın reddini talep etmiştir.
YEREL MAHKEME KARARI:
Mahkemece, “… Dosya içerisine alınan deliller birlikte değerlendirildiğinde; gerçeğe ve hukuka uygun görülerek hükme esas alınan bilirkişi raporları ile de belirtildiği üzere, davacıya 24/08/2017 tarihinde 75.932,00 TL ödeme yapıldığı, davacının fonksiyonel araz bırakmadan iyileşmiş olduğu, geçici iş göremezlik tazminatı 11.966,83 TL ile … plakalı aracın pert total olması nedeniyle %75 kusura isabet eden 8.250,00-TL ve davacı vekilinin son celsede bilirkişi raporuna konu edilmediği için itiraz ettiği 600,00 TL çekici parası toplamı ile ödenen 75.932,00-TL’sı göz önüne alındığında, davalının maddi tazminat bakımından sorumlu tutulabileceği bir bedel olmadığı sonucuna varıldığı, davanın reddine karar vermek gerektiği, her ne kadar kısa kararda istinaf yolu açık olmak üzere karar verilmiş ise de, harçlandırılan dava değeri miktarı itibariyle kesinlik sınırı içerisinde kaldığı anlaşıldığından, bu husus gerekçeli kararda düzeltilerek, sonuç olarak; DAVANIN REDDİNE kesin olarak karar verildiği….” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF İTİRAZLARI:
Davacı vekili tarafından, “…İstanbul Adli Tıp Kurumu 2. İhtisas Kurulu’nun 29/04/2019 tarihli raporuna göre; müvekkili …’in 27/06/2016 tarihinde geçirmiş olduğu trafik kazasına bağlı gelişen yaralanması nedeniyle, 11/10/2008 tarih ve 27021 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği hükümleri kapsamında fonksiyonel araz bırakmadan iyileşmiş olduğu, sürekli maluliyet tayinine mahal olmadığı, iyileşme süresinin 27/04/2016 tarihinden itibaren 6 aya kadar uzayabileceğinin bildirildiğini, oysa dosyada dava dilekçesine ekli olarak sunulu bulunan ve davalı sigorta şirketinin de esas alarak bedensel tazminata mahsuben yaptığı ödemenin dayanağı olan … Hastanesince düzenlenen 17.06.2017 tarihli Özürlü Sağlık Kurulu Raporuna göre müvekkilinde %10 oranında tüm vücut fonksiyon kaybının mevcut olduğunu, raporlar arasında açıkça çelişki bulunması karşısında, dosyanın Adli Tıp Kurumu Genel Kuruluna gönderilerek, davacının maluliyet durumuna ilişkin Yönetmeliğe (Tüzüğe) uygun yeni bir rapor alınarak, raporlar arasındaki çelişki giderildikten sonra sonucuna göre karar verilmesi gerekmekte iken, çelişki giderilmeksizin 29.04.2019 tarihli rapora itibar edilerek hüküm kurulmasının hukuka uygun olmadığını, öte yandan dosyaya sayın aktüerya bilirkişisi … imzasıyla sunulan 04.05.2020 tarihli bilirkişi raporunun son sayfasında; ‘…maluliyet oranının Özürlülük Ölçütü Sınıflandırılması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkındaki Yönetmelik çerçevesinde düzenlenmesi gerektiği, oysa davacının Adli Tıp 2.İhtisas kurulunca düzenlenen raporunun 11.08.2008 tarihli ve 27021 sayılı RG yayınlanan Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliği çerçevesinde düzenlendiği’ nin ifade edildiğini, kendilerinin de bu tespit ve değerlendirme doğrultusunda yeniden maluliyet raporu alınması gerektiği yönünde 23.06.2020 tarihli dilekçeyle beyanda bulunduklarını, ilk derece mahkemesince bu taleplerinin kabul görmeyerek davanın reddine karar verilmiş olmasının istinaf gerekçelerinden bir diğeri olduğunu, son olarak; davalı sigorta şirketi tarafından yapılan ödemenin dava tarihinden ve hatta tensip zaptının tebliğinden sonra müvekkilinin bedensel zararlarına mahsuben yapılmış bir ödeme olduğunu, davanın açılmasına sebebiyet verildiğini, davadan sonra yapılan ödemenin, kabul anlamına gelmemek kaydıyla davaya konu tüm zararları karşılasa bile, davanın reddine değil, hüküm kurulmasına yer olmadığına karar verilmesini gerektireceğini, davalı sigorta şirketinin davadan sonra yapmış olduğu ödemenin, müvekkilinin bedensel zararlarına mahsuben yapılan bir ödeme olduğunun davalının davaya cevap dilekçesinde de açıkça ifade edildiğini, dava dilekçesi ile talep ettikleri ve açıkça HMK 107.madde kapsamına göre ikame edip belirttikleri araçtaki maddi hasar ve çekici ücreti toplam zararının da, müvekkiline davadan sonra davalı sigorta şirketince yapılan ödeme ile karşılandığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmesinin hukuken doğru olmadığını, öte yandan, ilk derece mahkemesince 19.10.2020 tarihli duruşmada verilen kısa kararda, hükmün istinaf yolu açık olmak üzere verildiği belirtilmiş olmasına rağmen, gerekçeli kararda, harçlandırılan dava değerinin istinaf sınırının altında kaldığı gerekçesiyle kesin olduğu belirtilmiş olup, davayı HMK 107. maddesine göre belirsiz alacak davası hükümlerine göre açtıklarını ifade etmelerine ve davacı taraf için red kararı kesin olamayacak olmasına rağmen, kararın bu yönden de hukuka uygun olmadığını, kaldı ki, mahkemelerin kısa kararları ve gerekçeli kararlarının birbiri ile çelişkili olamayacağını…” beyanla, mahkeme kararı istinaf kanun yoluna getirilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, trafik kazasına dayalı işgöremezlik, tedavi ve yol masrafı ile araç hasar bedeli/değer kaybı ve çekici ücretinin tazmini istemine ilişkindir.
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda; yukarıda yazılı gerekçelerle davanın reddine karar verildiği, karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulduğu anlaşılmıştır.
1-Mahkemece dava değerinin 4.000-TL olduğu ve davacının karşılanmayan zararı olmadığından davanın reddine dair verilen kararın kesin nitelikte olduğu belirtilmişse de, belirsiz alacak davası olarak açılan davada davacının henüz herhangi bir talep arttırım dilekçesi sunmuş olmadığı, ayrıca tüm zararının usulünce araştırılıp belirlenmemiş olması, bu kapsamda araç hasar bedeline yönelik talebin kararda karşılanmamış olması karşısında, kararın kesin nitelikte olduğunun kabulü mümkün görülmemiş, davacı vekilinin bu yöndeki itirazlarının kabulü ile istinaf incelemesine geçilmiştir.
2-Dosyadaki bilgi ve belgelerin incelenmesinde; esasen, maluliyet tespiti bakımından hükme esas alınan ATK raporunda kaza tarihi itibariyle uygulanması gereken yönetmelik hükümlerine göre değerlendirme yapılmadığı (davaya konu kazanın gerçekleştiği tarih olan 27.04.2016 itibariyle Özürlülük Ölçütü Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik hükümlerine düzenlenmesi gerekir iken, Çalışma Gücü ve Meslekte Kazanma Gücü Kaybı Oranı Tespit İşlemleri Yönetmeliğine göre değerlendirme yapılmış ise de), ATK maluliyet raporunun davacı vekiline tebliğ edilmesine rağmen, davacı vekilinin bu maluliyet raporuna süresinde itirazda bulunmadığı, süresinden sonra aktüer raporunda bu hususa değinilmesi üzerine itirazda bulunduğu görülmekle, bu konuda davalı taraf yararına usuli müktesep hak oluşmuş olması nedeniyle, kesinleşen bu husus bakımından davacı vekilinin istinaf itirazlarının reddi gerekmiştir.
3-Araç hasar bedeli/değer kaybı/çekici ücreti bakımından yapılan değerlendirmede ise, davacı vekilinin bu yöndeki istinaf itirazlarının kabulü gerekmiştir. Zira, davalı sigorta şirketi vekilinin cevap dilekçesinde açıkça davadan sonra yaptıkları ödemenin maluliyet tazminatı olduğunun ve aracın pert olduğu belirlenmesine rağmen araç hasar bedeli bakımından kusur raporu sunulmadığından ödeme yapılamadığının belirtilmiş olmasına göre, bu açık beyana rağmen, mahkemece sigorta şirketi ödemesi içinde araç ile ilgili maddi tazminat kalemlerinin de bulunduğunun kabulü doğru görülmemiş, davacının hasar raporuna yönelik itirazları da gözetilerek, araç hasarına, aracın pert olup olmadığına, buna göre değer kaybı olup olmadığına ve belgesi de davacıdan istenerek çekici ücretine dair alınacak ek rapor sonucunda mahkemece bir değerlendirme yapılıp karar verilmesi için kararın kaldırılması gerekmiştir.
4-Ayrıca kabule göre de, mahkemece davalının ödemesi sonucunda davalının sorumlu tutulabileceği bir maddi tazminat tutarı kalmadığından bahisle davanın reddine karar verilmişse de, sigorta şirketince yapılan ödemenin dava tarihinden sonra olması karşısında, ödendiği için karar verilmeyen işgörmezlik tazminatı bakımından davanın konusuz kalması nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına dair hüküm kurulması gerektiğinin gözardı edilmiş olması ve yine 6100 sayılı Kanun’un 331. maddesindeki; “davanın konusuz kalması sebebiyle esası hakkında bir karar verilmesine gerek bulunmayan durumlarda, hâkim, davanın açıldığı tarihteki tarafların haklılık durumuna göre yargılama giderlerini takdir ve hükmeder” hükmünün gözetilmemiş olması da doğru olmamıştır (Bu yönde bknz. Yargıtay (kapatılan) 17. HD 2016/18035 E.- 2019/7596 K).
Yukarıda açıklanan nedenlerle, HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde; davacı vekilinin istinaf itirazlarının kısmen kabulü ile, yerel mahkeme kararının HMK 353/1-a-6. madde uyarınca kaldırılarak dosyanın mahkemesine iadesine karar verilmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf itirazlarının KISMEN KABULÜ ile; Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2017/458 Esas – 2020/273 Karar sayılı kararının HMK 353/1-a-6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
3-Davacı vekilinin sair istinaf itirazlarının REDDİNE,
4-İSTİNAF AŞAMASINDA; davacı tarafından yatırılan 54,40-TL istinaf karar harcının istek halinde davacı tarafa iadesine,
5-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda ele alınmasına,
6-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
7-Kararın taraflara tebliği, harç, teminat ve avans iade işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair; dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK 353/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi. 10/05/2023