Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2023/901 E. 2023/813 K. 11.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2023/901
KARAR NO : 2023/813

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 19/07/2022 (Dava) – 17/11/2022 (Karar)
NUMARASI : 2022/591 Esas – 2022/805 Karar
DAVA : Tazminat
BAM KARAR TARİHİ : 11/05/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 11/05/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 17/11/2022 tarihli 2022/591 Esas ve 2022/805 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili idarenin 25/10/2017 tarihli 34781 sayılı “pos kurulum hk.” başlıklı yazısı ile aralarında davalının … Şubesi’nin de bulunduğu bankalara çağrıda bulunduğunu, bahse konuya yazıya, davalı 27/10/2017 tarihli yazısı ile cevap verdiğini ve bu bağlamda müvekkilinin davalı nezdinde olan hesabına yönelik pos cihazları kurulumuna yönelik akdi ilişki bu yazıdaki teklifin kısmen müvekkil belediyece 27/10/2017 tarih ve 35174 tarihli yazısı ile kabul edilmesiyle kurulduğunu, bu akdi ilişki sonucu müvekkili belediyenin, davalı nezdinde hesap açılışı 31/10/2017 tarihine gerçekleştiğini, müvekkil belediye veznelerinde tahsilat işlemlerinde kullanılmak üzere pos cihazları kurulumu da hesap açılışıyla birlikte sağlandığını ve davalının pos cihazlarıyla belediyece tahsilatlar yapılmaya başlandığını, devam eden süreçte davalının, taraflar arasında bu yönde bir akdi ilişki olmamasına rağmen, hesaba yatan paralarda “eft, masraf tutarı, hesap işletim ücreti, verimsizlik ücreti vs.” adlar altında kesintiler yaptığı tespit edildiğini, 04/05/2018 tarih 15812 sayılı, 25/09/2018 tarih 20902 ve 20/12/2019 tarih ve 48990 sayılı yazılar ile davalı bu meblağların iadesi için uyarıldığını, bugüne kadar ise herhangi bir ödeme yapılmadığını belirterek, 2.494,33 TL tutarındaki alacağın kesinti tarihlerinden itibaren devlet bankalarınca uygulanan en yüksek mevduat faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın arabuluculuğa gidilmeden açıldığını, bu nedenle dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddedilmesi gerektiğini, kabul anlamına gelmemekle söz konusu işlem/eylem tarihlerinden itibaren 1 yıllık süre geçmekle zaman aşımına uğradığını, her ne kadar davacı, taraflar arasında davaya konu ettiği eft, masraf tutarı, hesap işletim ücreti, verimsizlik ücreti gibi masraf kalemlerinin alınmayacağı yönünde anlaşma olduğunu beyan etmişse de taraflar arasında böyle bir sözleşme olmadığını, müvekkil bankanın verdiği bu hizmet için sözleşmeye konu ücretleri almaya hakkı olduğunu, davacının herhangi bir itirazi kayıt ileri sürmeden bu sözleşmeyi imzalayarak bu ücretleri ödeme yükümlülüğünü kabul ettiğini, davacı yana hesap açılırken imzalatılmış bulunan Ticari Bankacılık Hizmet Sözleşmesi de hem üye iş yeri çalışmasını hem de bunun dışında hesap işlemlerini düzenlemekte olduğunu, alınan bir kısım masraflar da bu sözleşmede düzenlendiğini, davacı yan basiretli davranma yükümlülüğünde olup, imzaladığı sözleşmenin şartlarına uymakla mükellef olduğunu, davacı kendisi ile akdedilen sözleşmeler uyarınca gerek sözleşmelerde yer alan gerek müvekkil banka şubelerinde ve internet sitesinde ilan edilen masraf kalemlerini ödemekle mükellef olduğunu belirterek, davanın öncelikle usuli itirazlarlarının değerlendirilmesine ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI :
Mahkemece, ”….davacı tarafça gerek görevsiz mahkemede görülen dava öncesinde gerekse dosyanın mahkememize tevzi edilmesinden önce arabuluculuk dava şartının yerine getirilmediği, dava şartının tamamlanabilir nitelikte bir dava şartı olmadığı, bu haliyle davanın usulden reddi gerektiği değerlendirilmekle …” gerekçesiyle; ”…Dava şartı yokluğu nedeniyle DAVANIN USÜLDEN REDDİNE….” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davanın, gerekçeli kararda da belirtildiği üzere, davalı banka nezdinde bulunan müvekkili belediye hesabına yönelik Pos cihazları kurulumuna dair akdi ilişki sonrası hesaba yatan paralarda muhtelif isimler altında yapılan haksız ve herhangi bir anlaşmaya dayanmayan kesintilerin tahsili istemine ilişkin olduğunu, davanın ilk olarak taraflarınca İzmir 6. Asliye Hukuk Mahkemesi nezdinde açıldığını, yargılama aşamasında bilirkişi raporu alındığını, esastan karar aşamasına gelen dosyada hakim değişikliği sonrası görevsizlik kararı verildiğini, İzmir 6. Asliye Hukuk Mahkemesinin 10/03/2022 tarih 2020/175 esas, 2022/54 sayılı görevsizlik kararı taraflarınca istinaf edilmekle İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesinin 20/06/2022 tarih ve 2022/1021 esas, 2022/974 karar sayılı ilamı ile görevsizlik kararı onaylanarak dosyanın ticaret mahkemesine geldiğini, Asliye Hukuk Mahkemesinde, arabuluculuğun dava şartı olmadığını, dolayısıyla davanın arabuluculuk müessesine başvurulmadan açıldığını, daha sonra görevsizlik kararı verilmesi üzerine, taraflarınca gönderme dilekçesi verildiğini, ticaret mahkemesine gelen dosyada, süre verilmesi üzerine dava şartı nedeniyle arabuluculuk müessesine başvuru yapıldığını ve başvuru tutanağının mahkemeye sunulduğunu, hal böyle iken; 6100 sayılı kanunun 30’uncu ve 165’ıncı maddeleri dikkate alınarak, mahkememin arabuluculuk sürecinin tamamlanmasına yönelik bekletme kararı vermesi gerekirken, davanın usulden reddine karar vermesinin hukuka aykırı olduğunu belirterek davanın usulden ret kararının kaldırılarak, dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi ni talep etmiştir.
Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; müvekkili banka ile davacı arasında 30.10.2017 tarihinde “Ticari Hizmetler Sözleşmesi” ve “Üye İşYeri Sözleşmesi” imzalandığını , davalı yana hesap açıldığını ve pos cihazı teslim edildiğini, davacının, bankaca sunulan bu hizmetin ücretsiz sağlanacağı yönünde anlaşma olduğunu iddia ederek işbu davayı açtığını, yerel Mahkemece dava “arabuluculuk dava şartının yerine getirilmemiş” olması nedeni ile haklı ve yerinde bir kararla reddedildiğini, Yerel Mahkemece verilen karar esas yönünden doğru olmakla birlikte kararın aşağıdaki hususlar yönünden düzeltilmesi gerektiğini, davaya cevap dilekçelerinde zamanaşımı ve hak düşürücü süre ilk itirazlarında bulunulmuş olup, Yerel Mahkemece davanın sadece arabuluculuk şartı yönünden irdelendiğini ve diğer ilk itirazlar yönünden değerlendirme yapılmadığını, kararın bu yönden düzeltilmesi gerektiğini belirtmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, davacı … Başkanlığının davalı banka nezdinde bulunan hesabına yönelik Pos cihazları kurulumuna dair akdi ilişki sonrası hesaba yatan paralarda muhtelif isimler altında yapılan kesinlerin tahsili istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş olup, karar davacı vekili ve davalı vekilince istinaf edilmiştir.
6100 sayılı HMK.’nun 341-(2) maddesinde; “miktar veya değeri Üçbin Türk Lirasını geçmeyen malvarlığı davalarına ilişkin kararlar kesindir” hükmü mevcuttur. Ayrıca, 6100 sayılı HMK.’nun Ek 1. maddesi 1. fıkrasında; HMK.’nun “341. maddesindeki parasal sınırın her takvim yılı başından geçerli olmak üzere, önceki yılda uygulanan parasal sınırların; o yıl için 4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun mükerrer 298. maddesi hükümleri uyarınca Maliye Bakanlığınca her yıl tespit ve ilan edilen yeniden değerleme oranında artırılması suretiyle uygulanır. Bu şekilde belirlenen sınırların On Türk Lirasını aşmayan kısımları dikkate alınmaz” hükmünün yanı sıra, aynı maddenin 2. fıkrasında; HMK.’nun “341. maddesindeki parasal sınırların uygulanmasında hükmün verildiği tarihteki miktarın esas alınacağı” düzenlenmiş bulunmaktadır.
Yeniden değerleme oranındaki artış sonucu yerel mahkeme hükmünün verildiği 2022 yılı için HMK.’nun 341-(2) maddesindeki kesinlik sınırı 8.000,00 TL olmuştur.
Mahkemece dava şartı yokluğu nedeniyle “…davanın usülden reddine…” karar verilen dava konusu uyuşmazlığın, dava dilekçesinde gösterilen dava değerine ve bilirkişi raporuna göre istinaf incelemesine konu edilen, 2.494,33 TL’nin karar tarihi itibarı ile HMK.’nun 341-(2) maddesinde düzenlenen kesinlik sınırının altında olup, ilk derece mahkemesince verilen karar kesin niteliktedir.
Miktar olarak kesin nitelikteki karar ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince, karara karşı kanun yolunun açık olduğunun belirtilmesi sonuca etkili değildir.
Buna göre; mahkemece verilen karar kesin nitelikte olup, kesin olan kararlara karşı HMK’nın 346. maddesi hükmü uyarınca ilk derece mahkemesince istinaf dilekçesinin reddine karar verilebileceği gibi, HMK’nın 352. maddesi uyarınca yapılan ön inceleme sonucunda Bölge Adliye Mahkemesince de bu yönde karar verilebilir. Bu karar usule ilişkin nihai karardır. Bölge Adliye Mahkemesince verilen bu usulden ret kararına karşı temyiz yolu da kapalıdır. (Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 05/01/2018 tarih, 2017/5397 esas ve 2018/5 karar sayılı ilamı bu yöndedir.)
Öte yandan; mahkemece verilen kararlara karşı tarafların hangi kanun yoluna ve hangi sürede başvuracağının tereddüde mahal vermeyecek şekilde belirtilmesi, bu belirlemenin tarafların iradesini yanıltmayacak bir şekilde doğru olarak yapılması gerekeceği, başka bir deyişle, verilen karar ara ve ek kararlarda, yargı mercii tarafından hem kanun yolunun hem de kanun yoluna ilişkin başvuru süresinin tarafları hataya düşürmeyecek şekilde doğru olarak gösterilmesi gerekecektir. Aksi takdirde, bu durumun tarafların haklarını arayabilmelerini zorlaştıracağı, dolayısıyla mahkemece verilen kararda kanun yolunun hatalı belirlenmesi durumunda, hatalı belirlemenin sonuçlarının taraflara yükletilmeyeceğinden gerek istinaf başvuru harcı ve gerekse istinaf karar harcının iadesine karar vermek gerekmiştir.
Açıklanan nedenlerle; karar tarihi itibariyle miktar olarak kesin olan mahkeme kararlarına karşı istinaf kanun yoluna başvurulamayacağından, davacı vekili ve davalı vekilinin istinaf başvurusunun usulden reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekili ve davalı vekilinin İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 17/11/2022 tarihli 2022/591 Esas ve 2022/805 Karar sayılı kararına ilişkin istinaf başvurusunun HMK.’nun 341-(2) ve 346-(1) maddeleri gereğince USULDEN REDDİNE,
2-İstinaf eden davacı ve davalı tarafından yatırılan istinaf başvuru harcı ile istinaf karar harcının karar kesinleştiğinde ve istek halinde kendilerine iadesine,
3-Davacı ve davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendileri üzerinde bırakılmasına,
4-Kararın tebliği, kesinleştirme, harç ve yargılama giderlerinin iadelerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair; dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda uyuşmazlık konusu miktar dikkate alındığında Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 352/1-b ve 362/1-a maddeleri uyarınca kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 11/05/2023