Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2023/802
KARAR NO : 2023/733
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 14/06/2019 (Dava) (10/05/2022-08/11/2022-02/02/2023Tarihli Ek Kararlar)
NUMARASI : 2019/232 Esas – 2022/135 Karar
DAVA : Ticari Şirket (Fesih İstemli)
BAM KARAR TARİHİ : 03/05/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 03/05/2023
İstinaf incelemesi için Dairemize gönderilen İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 10/05/2022, 08/11/2022, 02/02/2023 Ek Karar tarihli ve 2019/232 Esas – 2022/135 Karar sayılı dosyasının, dosya üzerinden yapılan ön inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
TALEP:
Fer’i müdahil … 18/04/2022 tarihli ve … 05/05/2022 tarihli dilekçeleri ile; İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 18/02/2022 tarihli, 2019/232 Esas ve 2022/135 Karar sayılı ilamına karşı istinaf yoluna başvurarak, kararın kaldırılmasını talep ettikleri anlaşılmıştır.
Feri Müdahil … 30/10/2022 tarihli dilekçesinde özetle; mahkemece 27/02/2020 tarihinde verilen ara kararla …’in kayyım olarak atandığını, TMK hükümlerine göre atama yapan mahkemenin söz konusu işlemi “kayyım atama işlemi” olarak görmeyip bir “geçici hukuki koruma olarak” adlandırdığı için ara karara karşı hatalı olarak kanun yolu bakımından istinafın gösterildiğini ancak TMK’nın 397. maddesine göre vesayet makamı konumunda olan İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin vesayetle ilgili bu kararına karşı denetim makamının Asliye Hukuk Mahkemesi olduğunu, 22/10/2020 tarihli dilekçesiyle mahkemeden tedbiren atanan kayyımın bizzat kendisinin işlemleri ile şirketin sona erdirilmek istendiğini, bu sebeple yerine makine mühendisi olan başka bir kayyımın atanmasının istendiğini, herhangi bir dönüş alınamadığını, eldeki ara karara karşın yapılan istinaf yargılamasında bu noktada herhangi bir belirleme yapılmadığını, HMK’nın 305/A maddesine göre hükmün tamamlanmasına sebebiyet verildiğini, davalı yanında feri müdahale isteğinin reddedildiğini, denetim makamı olarak Asliye Hukuk Mahkemesi gösterilmeden istinaf kanun yoluna gönderme yapmanın kanuna aykırı olduğunu, 26/02/2021 tarihli ara kararda da yine görevli mahkeme olarak Asliye Hukuk Mahkemesi yerine istinaf mahkemesinin işaret edildiğini, istinaf başvurularının ise esas hükümle birlikte ara kararın denetlenebileceği sebebiyle reddedildiğini, mahkemenin dava ve cevap dilekçelerinin verildiği tarihte şirkette herhangi bir organ yokluğu söz konusu değilken, bu durumun dikkate alınmadığını, kayyımın görevine son verilmesi yönündeki isteklerinin görmezden gelindiğini, gerekçeli kararlarda açıklama yapılmadığını, bunun adil yargılanma hakkına aykırı olduğunu, hüküm kurulmayan kısımlar hakkında kanun yoluna gidilebilmesinin imkansız hale geldiğini, HMK’nın 305/A maddesinin taraflarca mahkemeye yöneltilen hukuki korunma isteği hakkında mahkemenin karar verme zorunluluğu bulunmasına rağmen, kısmen veya tamamen karar vermemesi durumunda nihai kararda oluşan boşluğu ortadan kaldırdığını, hükmün tamamlanması isteği kanun yolu olmadığından feri müdahil tarafından istenebilmesinin mümkün olduğunu, hükmün tamamlanmasının şartlarının mahkemece verilmiş bir nihaî karar olması ve mahkeme tarafından karar verilmesi gereken bir konuda karar verilmemiş olması olarak sıralandığını, eldeki davada kayyım hakkındakiisteklerle ilgili olarak nihai kararda herhangi bir belirleme yapılmadığını, denetim makamı Asliye Hukuk Mahkemesi olarak da belirtilmediğinden başvuru merci olarak her defasında hatalı olarak istinaf mahkemesi adres gösterildiğinden kayyım hakkındaki tüm başvuruların denetimsiz kaldığını, istinaf mahkemesinin ise yapılan başvuruları her defasında inceleme yetkisi olmadığından reddettiğini, bunun ise adil yargılanma hakkına açıkça aykırılık oluşturduğunu belirterek, verilecek bir tamamlama kararıyla; ara kararlarda ve istinaf mahkemesince verilen kararlarda gösterilmeyen denetim makamının TMK gereğince Asliye Hukuk Mahkemesi olarak gösterilmesine, kayyımın görevine son verilmesi konusunda yapılan başvurular hakkında herhangi bir gerekçeli karar sunulmadığından bu konudaki hükmün eksikliklerinin tamamlanmasına, menfaat çatışması bulunan şirket avukatının yapmış olduğu işlemler nedeniyle şirketin organ yokluğuna bizzat sürüklenmeye çalışıldığı göz önüne alındığında, davanın açıldığı tarih itibariyle dava şartlarının değerlendirilmesi gerektiği hakkındaki istinaf isteklerine tamamlama yoluyla cevap verilmesine karar verilmesini istemiştir.
Tasfiye Memuru … 19/01/2023 tarihli dilekçe ile; 2019/232 Esas sayılı dava dosyasında 17/03/2020 tarihinden itibaren yönetici kayyım olarak, 29/04/2022 tarihinden itibaren de tasfiye memuru olarak görev yaptığını; yönetici kayyım olduğu dönem için aylık 4.500,00 TL olarak takdir edilen kayyımlık ücretinin, tasfiye memuru olarak görevlendirildiği 29/04/2022 tarihinden itibaren 5.500,00 TL olarak belirlendiğini; günümüz ekonomik koşulları ve yüksek enflasyonla birlikte görev aldığı dosya ile ilgili gerek tarafına gerekse şirkete açılan bir çok dava sebebiyle beyan ve savunmada bulunduğunu, delil sunduğunu, emek ve mesai harcadığını, görevi kapsamında şirketin rutin işlemlerinin takibi dolayısıyla da şirket aracını ve şirket telefonunu kullanmayıp, şahsi aracını ve telefonunu kullanarak masraflar yaptığını; ayrıca 2021 yılından itibaren maaşına asgari ücret zam oranı üzerinden zam yapıldığı düşünüldüğünde maaaşının 2023 yılı Ocak ayından itibaren asgari ücrete yapılan % 54,6 oranındaki zam ile birlikte 16.358,00 TL olacağını belirterek, asgari ücret zam oranlarının maaşına yansıtılmamasından kaynaklı kayıpları da dikkate alınarak ücretinin hakkaniyetli seviyeye çıkarılmasını istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN 10/05/2022 TARİHLİ EK KARARI:
İlk derece mahkemesince; “…… ve …’ün 6100 sayılı kanunun 66. maddesinde kapsamında fer’i müdahil olduğu tartışmasızdır. Fer’i müdahillerin yanlarında yer aldıkları tarafın ve hatta davanın taraflarının yasal süre içerisinde karara karşı istinaf yoluna başvurmamış olmaları sebebiyle fer’i müdahiller … vekilinin ve …’ün karara karşı tek başına istinaf yoluna başvurma hakları bulunmadığı…” gerekçesiyle Fer’i müdahil … vekilinin ve fer’i müdahil …’ün mahkememiz kararına yönelik istinaf başvurusunun sıfat yokluğu nedeniyle usulden REDDİNE karar verilmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN 08/11/2022 TARİHLİ EK KARARI:
İlk derece mahkemesince; “…mahkememizce verilen nihai karar kesinleştiğinden ve bu suretle mahkememizce davadan el çekildiğinden, diğer yandan fer’i müdahil davanın tarafı olmayıp, hükmün tamamlanması sadece davanın taraflarınca istenebileceği…” gerekçesiyle Feri müdahil … vekilinin 30/10/2022 tarihli dilekçesindeki isteği ile ilgili olarak karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN 02/02/2023 TARİHLİ EK KARARI:
İlk derece mahkemesince; “…davalı şirkete tasfiye memuru olarak atanan …’in yaptığı için kapsamı, niteliği, sarf ettiği emek ve mesai, günümüz koşullarında paranın alım gücü de dikkate alınarak…” gerekçesiyle davalı şirkete tasfiye memuru olarak görevlendirilen tasfiye memuru …’in ücretinin tasfiye görevi sona eren kadar ve bu ek karar tarihinden itibaren aylık 10.000,00 TL’ye yükseltilmesine, Tasfiye memurunun ücretinin davalı şirketin mal varlığından karşılanmasına karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ:
Feri Müdahil … vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Yargıtay’da temyiz incelemesinde olan İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/232 E. – 2022/135 K. sayılı kararının henüz kesinleşmesi mümkün değilken kesinleştirilmiş olduğunu, dosyadan el çektiği halde, taleplerine karşılık karar vermeye yer olmadığına dair karar verip ücret artışı hakkında istinafa konu karar verilmesinin çelişkili olduğunu, şirket henüz fesih etmemiş iken tasfiyeye geçilemeyeceğini, …’in tasfiye memuru unvanına sahip olmadığından, söz konusu mahkemeye TTK’da ücret artışı hakkında karar vermesi hakkında görev verilmediğini belirterek, İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesinin 02/02/2023 tarihli ek kararının kaldırılmasına karar verilmesini, yerel mahkemenin 08/11/2022 tarihli ek kararınında hatalı olduğunu, istinaf dilekçesindeki talepler hakkında hüküm kurma yetkisinin İzmir BAM 20. Hukuk Dairesi olduğunu, İzmir 20. Hukuk Dairesi’nin yerel mahkemeye gönderdiği dilekçelerinin tekrar 20. Hukuk Dairesi’ne bir üst yazı ile iade edilmesi gerektiğini belirterek, İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 08/11/2022 tarihli ek kararın kaldırılmasına karar verilmesini, yerel mahkemenin 10/05/2022 tarihli ek kararınında usul ve yasaya aykırı olduğunu, taraf sıfatı bulunmadığı gerekçesiyle karar verilmesinin izahının olmadığını, davacı ile davanın davayı en başından beri danışıklı şekilde yürüttüklerini, yerel mahkemenin gerek ilk kararı, gerekse bu ek kararıyla kamuya, pay sahiplerine, şirketin müşterileri, çalışanları, tedarikçileri gibi paydaş çevresine ve davanın taraflarına olan adil olma sorumluluğunu yerine getirmediğini, davayı, adil olmayan bir kararla sonlandıran mahkemenin, kararında kullandığı ifadeler de yine kararın ne kadar özensiz bir şekilde hazırlandığını ortaya koyduğunu, mahkemenin istinaf başvurusunu “usulden red” etmesi imkanını kendisine tanıyan bir görevi olmadığını, mahkemelerin görevlerini kanundan aldıklarını ve HMK m. 346’ya uygun olarak verilmiş kesin bir karar ya da süresi dışında sunulmuş bir istinaf başvurusunun bulunmadığını, yargılama boyunca ve bu ek kararla mülkiyet hakkının ve adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini, faal olan ve bizzat kâr ettiği davacı tarafından beyan edilen şirketteki ortaklığına son veren, istinaf hakkının “usulden red” kararıyla elinden alan yerel mahkeme kararının hatalı olduğunu, mahkeme kararı ile tasfiyeye sorulan şirketine tedbiren kayyım atanması gerektiğini, kararın kesinleşmesine kadar kayyım atanması gerekirken tasfiye memuru olarak taraflı kayyımın atanması hatasından dönülmesi gerektiğini, yönetici kayyımın çabaları, tasarrufları ve mahkemeyi yanıltması ile davalı şirketi, sadece maddi zarara uğratmadığını, tasfiye kararına sürüklediğini, hiçbir tasarrufu mahkeme tarafından incelenmeyen yönetici kayyımı savunmak hem davacı vekili, hemde davalı vekili tarafından üstlenildiğini, davalı vekilinin önceliğinin şirketin ve ortaklarının çıkarlarını korumak olması gerekse de, talimatları yönetici kayyımdan aldığından tavrının kabul edilmediğini, fakat davacı vekilinin kayyımın tasarruflarını savunması hususunu anlamadığını, davacı zararlardan ortak olarak etkileneceğinden, kayyımın zarar doğuran tasarruflarını savunmasının hayatın doğal akışına uygun olmadığını, şirket hesapları ve muhasebe kayıtlarının düzgün tutulmaması nedeniyle özel denetçi görevlendirilmesi gerektiğini belirterek yerel mahkemenin 10/05/2022 tarihli ek kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Feri Müdahil … vekili istinaf başvuru dilekçelerinde özetle; kesinleşmemiş bir fesih kararı nedeniyle tasfiyeye başlanamayacağını, İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2019/232 E. Sayılı dosyasında verilen karar Yargıtay 11. Hukuk Dairesi – 2022/6785 E. Sayılı dosyada temyiz incelemesinde olduğunu, yerel mahkemenin müvekkili yönünden davayı ele alış biçiminin hatalı olduğunu, müvekkilinin dahili davalı olarak davaya dahil edilmesi gerekli ise, bu hususun Yargıtay aşamasında davanın esasına girilerek düzeltileceğini, yüksek yargı kararlarının fer’i müdahil yönünden temyiz hakkının varlığını kabul ettiğini, ortada kesin bir karar bulunmaksızın feshin gerçekleşmediğini, dolayısıyla da tasfiyeye geçilemeyeceğini, yerel mahkeme dosyadan el çektiğinden ücret artışına karar verilemeyeceğini, tasfiye memurunun görevden alınması davasında verdiği kararla çelişkili olacak şekilde, aynı mahkemenin ücret artışına karar veremeyeceğini, şirket ortağının sahip olduğu paylardaki ortaklığın giderilmesi davası derdest iken söz konusu payları temsilen sulh hukuk mahkemesinden bir temsilci atanmadan karar verilmesinin hatalı olduğunu, yargılama süresince tasfiye işlemlerinin sonlanması için tedbir kararı verilmesi gerektiğini, istinaf başvurularının Cumhuriyet Savcılığı’na ihbar edilmesi gerektiğini belirterek, yerel mahkemenin 02/02/2023 tarihli ek kararının kaldırılmasına karar verilmesini, yerel mahkemenin 10/05/2022 tarihli ek kararının da usul ve hukuka aykırı olduğunu, mahkemenin istinaf başvurularını reddetmek için ek karar vermesi için kanunen kendisine verilmiş bir yetkisi bulunmadığını, müvekkilinin verilen hükümden doğrudan etkilendiğini, davaya davalı olarak dahil edilmeden verilen kararın hatalı olduğunu, müvekkilinin dahili davalı olarak davada yer alması kabul edilmez ise, davalı şirket yanında feri müdahil olarak müvekkilinin davaya dahil edilmesi gerektiğini, verilen hükümle birlikte müvekkilinin şirkette ortalığının son bulacağını, müvekkilinin davalı şirket aleyhine verilen karara karşı, kanun yoluna başvuru hakkının olduğunu, aksi düşüncenin hem yargı kararlarına, hem de anayasaya aykırı olduğunu, davalı şirket vekillerinin, şirketin savunmasını yapmadıklarından ağır kusurlu olduğunu, bu nedenle müvekkilinin davalı yanında feri müdahillik talebinde kabulünün gerektiğini, anayasa ve avrupa insan hakları mahkemesi kararlarına göre mahkemenin ek karar ile istinaf hakları olmadığına dair hüküm kurması ve davalı yanında feri müdahil olma taleplerinin reddedilmesi, hem adil yargılanma hakkı hem de mülkiyet hakkını ihlal ettiğini, yerel mahkeme dosyadan el çektiğinden öncelikle, duruşmalı olarak HMK m. 360 yollamasıyla HMK m. 394 uyarınca istinaf incelemesi süresince faal olan ve bizzat Davacı beyanıyla kar ettiği anlaşılan şirkete ivedilikle TEDBİREN makine mühendisi olarak yönetici kayyım görevlendirilmesine, bu kayyıma şirket hesaplarının bağımsız denetçi tarafından incelettirilmesi için yetki verilmesine, şirketin yapılmayan olağan genel kurullarının yapılmasını temin etmek üzere hukukçu bir kayyım tayinine, … şayet halen görevdeyse görevden el çektirilmesine, yeni atanacak kayyımın da TMK’ya göre vesayet ve denetim makamının tarafımıza bildirilmesine karar verilmesi gerektiğini belirterek, tedbir taleplerinin kabulü ile yerel mahkemenin ek kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Talep; 10/05/2022, 08/11/2022, 02/02/2023 tarihli ek kararların kaldırılması istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Mahkemece; yukarıda yazılı gerekçelerle verilen ek kararlara karşı feri müdahiller tarafından istinaf kanun yoluna başvurulduğu anlaşılmıştır.
6100 sayılı HMK’nın 66. maddesinde; ” Üçüncü kişi, davayı kazanmasında hukuki yararı bulunan taraf yanında ve ona yardımcı olmak amacıyla, tahkikat sona erinceye kadar, fer’î müdahil olarak davada yer alabilir.”; 68. maddesinde; “(1) Müdahale talebinin kabulü hâlinde müdahil, davayı ancak bulunduğu noktadan itibaren takip edebilir. Müdahil, yanında katıldığı tarafın yararına olan iddia veya savunma vasıtalarını ileri sürebilir; onun işlem ve açıklamalarına aykırı olmayan her türlü usul işlemlerini yapabilir. (2) Mahkeme, katıldığı noktadan itibaren, taraflara bildirilen işlemleri müdahile de tebliğ eder.”; 69. maddesinde; “(1) Müdahilin de yer aldığı asıl davada hüküm, taraflar hakkında verilir.” düzenlemelerine yer verilmiştir.
Yukarıda yazılı düzenlemelerde de açık bir şekilde belirtildiği üzere; müdahale isteğinin kabulü durumunda fer’i müdahil, lehine katıldığı tarafla birlikte hareket eder ve davayı ancak bulunduğu noktadan itibaren takip eder. Karar, lehine müdahale edilen taraf hakkında verilir. Müdahil hakkında karar verilemez. Fer’i müdahil de kararı ancak, lehine katıldığı tarafla birlikte istinaf edebilir. Lehine müdahale edilen taraf istinaf yoluna başvurmazsa, 6100 sayılı HMK’nın 68. maddesi uyarınca, yanında katıldığı tarafla birlikte hareket etmek zorunda olan fer’i müdahil, yalnız başına kararı istinaf edemez. Bu itibarla, davalı yanında davaya feri müdahil olarak katılan ve kararı istinaf eden feri müdahillerin istinaf istemlerinin usulden reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Feri müdahiller … ve …’ ün İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 10/05/2022 – 08/11/2022 – 02/02/2023 Ek Karar tarihli ve 2019/232 Esas – 2022/135 Karar sayılı sayılı kararına karşı yaptıkları istinaf başvurularının kararı istinaf hakları bulunmadığından HMK.’nun 352-(1)-ç) maddesi gereğince ayrı ayrı USULDEN REDDİNE,
2-İstinaf edenler tarafından yatırılan 492,00 TL istinaf başvuru harcı ve 179,90 TL istinaf karar harçlarının istinaf eden taraflara iadesine,
3-İstinaf edenler tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Kararın tebliği, kesinleştirme, harç ve yargılama giderlerinin iadelerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair; dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 362/1-f maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 03/05/2023