Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2023/763
KARAR NO : 2023/853
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 15/09/2014 (Dava) – 22/09/2022 (Karar)
NUMARASI : 2014/372 Esas – 2022/605 Karar
DAVA : İtirazın İptali
BAM KARAR TARİHİ : 17/05/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 17/05/2023
İstinaf incelemesi için Dairemize gönderilen İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 22/09/2022 tarihli ve 2014/372 Esas – 2022/605 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalının 31.08.2010 tarihinde vekalet sözleşmesi imzaladıklarını, sözleşmeye dayanarak davalının … Yüklenicisi olarak faaliyet gösterdiği, 20.05.2012 tarihinle vekalet sözleşmesinin feshedildiğini, davalının bu faaliyeti neticesinde müvekkiline 162.568,36 TL borçlu olduğunu, sözleşmenin feshi ile birlikte davalı borçlu ile çalışılan dönemlere ilişkin cari hesapların netleştirilmesi çalışmalarının başladığını, bu kapsamda şube müşterileri ile karşılıklı mutabakat görüşmeleri yapıldığını, bu esnada davalının bazı müşterilerden teslim tutanağı ile çek aldığı ancak bu çekleri müvekkiline vermediğini, toplamı çek adedinin 14 olduğunu, çek akıbetlerinin ilgili bankalarına sorulduğunda tümünün vadesinde hamilleri tarafından bankaya ibraz edilmek suretiyle tahsil edildiği bilgisinin edinildiğini, … bankasının 2886 no.lu 4.250,00 TL bedelli ve … Bankasının 9211443 nolu 5.570,00 TL bedelli çeklerin ön ve arka yüzlerinden davalının çekleri ciroladığının anlaşıldığını, davalının müşteriden taşımaya ilişkin borcun ödenmesi için almış olduğu çekleri başka kişi ve firmalara ciralayarak şahsı işi için kullandığını, bedellerini de müvekkiline vermediğini, davalı hakkında şikayette bulunduklarını, Cumhuriyet Başsavcılığının 2012/61503 Haz. Numarası ile soruşturmanın devam ettiğini, davalının müvekkili şirketinin Türkiye çapında yediyüzü aşkın acentesinden biri olduğunu ve aralarında acentecilik sözleşmesinin olduğunu, bu ilişkide faaliyeti ve niteliği açısından acentenin serbest ve bağımsız olduğunu, kendi vergi levhası ve işyeri sicil numarası ile faaliyet gösterdiğini, işyerinde çalıştırdığı işçilerinin istihdamının davalının kendisi – sorumluluğunda olduğunu, bağımsız tacir olarak faaliyet gösteren davalı ile müvekkili arasında işçi-işveren ilişkisinin bulunmasının mümkün olmadığını, bu nedenlerle, davalı yanın İzmir 4. İcra Müdürlüğünün 2012/14850 E sy takip dosyasında yapmış bulunduğu asıl alacağa ve takibe ilişkin itirazının iptaline, takibin devamına, haksız ve kötüniyetli olarak takibe itiraz nedeniyle, asıl alacağın %20’ından az olmamak kaydıyla davalı aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı şirkette 1989 yılından itibaren sigortalı olarak işe başladığını, sendika faaliyetleri başlayınca 1992 yılında kendisine zorla sözleşme imzalatıldığını, davacı şirketin sunmuş olduğu satıcı ekstrelerinde yer alan belgeler incelendiğinde 02/07/2012 tarihinde hesabına yattığı ifade edilen bedellerin kendisi tarafından tahsil edildiğine dair davalının imzasının bulunup bulunmadığının belirlenmesinin talep edildiğini, iddia edilen çeklerin vadelerinin uzun olması sebebi ile davacı yanca kabul edilmediğini, çek bedellerinin davalı cari hesabından kesileceğinin belirtildiğini, 1989 yılında sigortalı olarak başladığı işyerinin 1992 yılında korku ve baskı nedeniyle imzalatılan vekalet sözleşmesinin yasalara ve kanunlara uygun olup olmadığının belirlenmesini talep ettiğini, 1989-2012 yılları arasında davacı yanın puantaj sisteminde kaydının bulurup bulunmadığının belirlenmesini, masraf çizelgesinde kendisine maaş belirlenip belirlenmetiğinin tespit edilmesini, bu şartlarda aslında davacı şirketin çalışanı vasfına sahip olduğunun açık olduğunu, bu davanın iş mahkemesinde devam etmesi konusunda karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:
İlk derece mahkemesince; “…sözde acentelik sözleşmesinin TTK’nun 116. Maddeye (6102 sayılı TTK 102/1) uygun bulunmadığı, görünürdeki acentelik sözleşmesi altında hizmet sözleşmesi yattığının ve işlemlerin muvazaalı olduğu, gerçekte davalının davacıya işçi olarak hizmet verdiğinin İzmir 3. İş Mahkemesi’ nin 2013/436 Esas 2017/397 Karar ve bu karara karşı başvurulan istinaf kanun yolu sonucu İzmir BAM. 9. H.D.’ nin 2017/2498 Esas ve 2019/212 Karar sayılı ilamı ile temyiz incelemesi sonucu kesinleştiği tespit edildiğinden dava konusu uyuşmazlığı çözme görevinin iş mahkemesine ait olduğu…” gerekçesiyle “1-Açılan davada HMK’ nun 114/1-c maddesinde düzenlenen göreve ilişkin dava şartı noksanlığı bulunduğundan HMK’nun 115/2. maddesi gereğince DAVANIN USULDEN REDDİNE, 2-Kararın kesinleşmesine müteakip süresinde müracaat halinde yetkili ve görevli İzmir Nöbetçi İş Mahkemesi’ ne gönderilmesine, 3-Yargılama giderlerinin görevli ve yetkili mahkeme tarafından değerlendirilmesine….” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; yerel mahkeme kararını kabul etmediklerini, davalı tarafın acente olarak faaaliyet gösterdiğini, taraflar arasındaki sözleşmenin niteliğinin acentelik olduğunu, davalı tarafın “işçi” sıfatına haiz olmadığını, başlı başına bağımsız bir iş veren olduğunu, ticari defter ve kayıtlarda cari hesap ilişkisinden kaynaklı davalının müvekkili şirkete borçlu olduğunun tespit edildiğini, müvekkili şirketten almış olduğu ödemelerin ticari defter ve kayıtlar ile sabit olmasına rağmen davalının borçlu olduğunun sabit olduğunu, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken 8 yılı aşkın bir süre sonra görevsizlik kararı verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, taraflar arasındaki ilişkinin acentelik ilişkisi olduğunu, TTK’ya göre inceleme ve değerlendirme yapılması gerekirken bu yönde değerlendirme yapılmamış olmasının hukuka aykırı olduğunu, taraflar arasındaki sözleşme acentelik sözleşmesi olduğunu, davalının “bağımlı” çalıştığının kabulünün mümkün olmadığını, davalı tarafından ileri sürülen afaki iddiaya itiraz ettiklerini, davalı tarafından söz konusu davada hiç bir ispat yükümlülüğünün yerine getirilmediğini, buna rağmen salt iş yargılamasından yola çıkılarak görevsizlik kararın verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, taraflar arasındaki sözleşmenin görünüşte bir sözleşme olmadığını, gerçek bir sözleşme olduğunu, hiç bir şekilde kabul anlamına gelmemekle birlikte muvazaa olduğu düşünülse dahi sözleşmenin tarafının kendi muvazaasına dayanarak hak talep edemeyeceğini, ilk derece mahkemesi tarafından huzurdaki davada inceleme ve değerlendirme yapılması gerekirken hiç bir inceleme yapılmamış olmasının hukuka aykırı olduğunu, davalıya yıllarca sabit ücretli işçinin kazanabileceğinin kat ve kat üzerinde hak ediş ödemeleri yapıldığını, bu haliyle davalının işçi olduğunun kabulünün mümkün olmadığını, davalı ile müvekkili şirket arasında işçi-işveren ilişkisinin bulunduğu iddiasının kesinlikle doğru olmadığını, davalının istekli bir şekilde acentelik faaliyetini sürdürdüğünü, davalıya zorla acentelik dikte edilmesinin söz konusu olmadığını, davalının açıkça borçlarından kurtulma gayesi ile hareket ettiğini, davalı gibi bir çok çalışanın acente olmak için istekli olmalarına rağmen daha sonradan kendisinin işçi olduğunu ileri sürmelerinin hem çelişkili hareket etkinliklerini hem de haksız kazanç elde etmeye çalıştıklarını veya borçlarından kurtulmaya çalıştıklarını gösterdiğini, müvekkili şirketin alacaklı olduğunun bilirkişi raporları ile sabit olduğunu, aradaki ticari ilişkide tüm işlem ve uygulamaların taraflar arasında münakit acente sözleşmesi ve sair sözleşmeler hükümlerine göre yapıldığını, davalının işçi statüsünde bulunmadığını, kendisine zorla sözleşmenin dayatıldığını, muvazaalı işverenlik tesis edildiğini ve işçilik haklarının kısıtlandığı iddialarına katılmanın mümkün olmadığını belirterek, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; taraflar arasındaki iş ilişkisinden kaynaklanan bakiye alacağın tahsili amacıyla başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali davasıdır.
Dava itirazın iptali davası olup, uyuşmazlık esasen işçi işveren ilişkisi niteliğinde olup olmadığı noktalarında toplandığı ve İzmir 3. İş Mahkemesi’nin 13.07.2017 tarihli, 2013/436 esas – 2017/397 karar sayılı ilamı ile davalı ve davacı şirket arasında düzenlenen acentelik sözleşmesinin ve alt işverenlik ilişkisinin muvazaalı olduğunun tespit edildiği ve …’nun bir kısım işçilik alacakları yönünde karar verildiği, kararın Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’ nin 2021/11537 esas – 2021/15696 karar sayılı ve 22/11/2021 tarihli ilamı ile onanarak kesinleştiği, dolayısıyla taraflar arasındaki işçi/işveren ilişkisinin varlığının sabit olduğu, hal böyle olunca eldeki uyuşmazlıkta ticari dava niteliğinde bulunmadığı, davalının davacı firmanın çalışanı olduğu, dolayısıyla mahkemece verilen görevsizlik kararının yerinde olduğu anlaşılmakla; dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, istinaf kanun yoluna başvuranın dilekçesinde yer verdiği itirazların, açıklanan gerekçe ışığında yerinde olmamasına, kararda kamu düzenine ilişkin bir aykırılık bulunmamasına, kararın usul ve esas yönünden hukuka uygun olmasına göre duruşma açılmasına gerek görülmeyerek Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince davacının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/372 Esas – 2022/605 Karar sayılı kararına yönelik istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-İSTİNAF AŞAMASINDA; alınması gerekli 179,90 TL istinaf karar harcı peşin yatırıldığından yeniden harç alınmasına yer olmadıığına,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-HMK’nın 333.maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde varsa taraflarca yatırılan gider avansından kalan bakiyenin yerel mahkemece hesaplanarak ilgili olduğu tarafa iadesine,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
6-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ve gider avansı iade işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair; dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 362/1-c maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 17/05/2023