Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2023/757 E. 2023/973 K. 08.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2023/757
KARAR NO : 2023/973

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 01/03/2019 (Dava) – 10/11/2022 (Karar)
NUMARASI : 2020/701 Esas – 2022/781 Karar
DAVA : İtirazın İptali
BAM KARAR TARİHİ : 08/06/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 08/06/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 10/11/2022 tarihli 2020/701 Esas ve 2022/781 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; alacaklarının tahsili için İzmir 8.Asliye Hukuk Mahkemesi 2018/105 Esas sayılı davasında görevsizlik kararı verilmesi üzerine dosyanın gönderildiği İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2019/211 E 2019/703 K sayılı dosyasında arabuluculuk dava şartı yokluğundan davalarının reddine karar verildiğini, taraflar arasında 01.08.2016 tarihli Limited Şirket Pay Devir Ve Temlik Sözleşmesi Madde 3.de belirtildiği üzere davalıdan 270.000,00 TL alacaklı olduğunu ancak ödeme yapılmadığını, pay devir sözleşmesinin 4.maddesinde belirtildiği üzere 01.08.2016 tarihinden itibaren şirketin faaliyetinin aksamaması için davacının şirkete; toplamda 176.250,00 TL banka kanalı ile şirket hesabına havale yapıldığını, ancak geri ödenmediğini, toplamda 270.000,00 TL + 176.250,00 TL toplamı 446.250,00 TL’ nin kendilerine ödenmediğini, her ne kadar takip talebinde 38.045,87 TL işlemiş faiz talep edilmişse de takip tarihine kadar işlemiş faize itirazlarını kabul etmekle birlikte takip tarihinden sonra faiz taleplerinin baki olduğunu, yukarıda belirtilen nedenlerle fazlaya ilişkin talep haklarının saklı kalması kaydıyla, öncelikle dava sonunda alacaklarının tahsil riski ve davalı/borçlunun mal kaçırma ihtimali bulunduğundan davacı yanca gösterilecek teminat mukabili takipteki asıl alacak 446.250,00 TL miktarınca davalı/borçlunun taşınmaz ve taşınır malları ile adına kayıtlı motorlu araçların ihtiyaten haczine karar verilmesini, davalı borçlunun İzmir 21. İcra Müdürlüğü 2018/1887 Esas sayılı takibine yapılan asıl alacak miktarı 446.250,00 TL itirazının iptaline ve takibin takip tairihinden itibaren işleyecek reeskont avans faizi ile birlikte devamına ve alacaklarının tahsiline, davalının itirazının da kötü niyetli olmasından %20 den az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine ve yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; 2014 Nisan ile 2016 Aralık tarihlerinde … Ltd.Şti.’nin %75 hissedarı ve müdürünün davacı, %25 hissedarının davalı olduğunu, taraflar arasında pay devir sözleşmesinin 02.12.2016 da İzmir 10.Noterliğinin 15601 yevmiye nolu belgesi ile imzalandığını, 16.12.2016 ya kadar davacının şirket müdürü olarak kaldığını, davacının 16.12.2016 ya kadar şirketi tam yekili olarak temsil ettiğini, 6331 sayılı yasaya dayanarak çıkartılmış, İş Sağlığı ve Güvenliği Hizmetleri Yönetmeliği’nin 4-g maddesinde belirtilen sorumlu müdür olarak bulunduğunu, Ankara merkezli … firması ile İzmirdeki … arasında kar paylaşım sistemi kurgulandığını, …nin Ege Bölgesi dahilindeki temsilcisinin … olduğunu, davacının tüm paylarını davalıya devrettiğini, davalının da İSG Katip üzerinde aslında kendi adına kayıtlı bulunan müşterileri … … Şubesi’ne devretmeyi ve bu sebepten dolayı rekabet yasağı gibi bir hukuki yola başvurmayacağını taahhüt ettiğini, bu hususların taraflarca imzalanan 01.08.2016 tarihli sözleşmenin 9.maddesinde görüldüğünü, ortaklık ilişkisinin sonlanması için taraflar arasında Limited Şirket Pay Devir ve Temlik Sözleşmesi imza edildiğini, sözleşmede devir tarihi olarak 01.08.2016 yazılı ise de devir işleminin ancak 02.12.2016 tarihinde İzmir 10.Noterliğinin 15601 yevmiye numaralı Pay devir sözleşmesi ile yapıldığını, Pay devir sözleşmesinde ”Devir Bedelinin kendisinden nakden ve defaten aldım.” şeklinde beyan bulunduğunu, bu beyan ile davacının alacağının tamamını tahsil ettiğini kabul ve ikrar ettiğini, sözleşmede bahsi geçen 270.000 TL lik bononun davacının elinde bulunmadığını, hisse devri öncesi davalının borçlu değil alacaklı olduğunun kabul olması sebebi ile bono verilmediğini, bono verilmiş olsa idi 10 örnek ile icra takibine girişilmesinin beklenir olduğunu, o halde davacıya böyle bir borcun olmadığını, talebin adi yazılı sözleşme ile çeliştiği gibi, resmi noter belgesi ile de çeliştiğini, davacının devir bedeli talebinin reddi gerektiğini, bu durumun hem noter belgesi ile hem de davacının elinde olmayan bono ile açık olduğunu, davacının davalıdan alacaklı olabilmesi için noterden hisse devrini imza etmeden önce davalıdan Bono’yu almış olması gerekeceğini, aradan 2 yıl geçtikten sonra icra takibi başlatıldığını, davacının …’ye banka yolu ile gönderdiği paraların talebi ile ilgili olarak bu bedellerin LTD.ŞTİ.’ye gönderildiği halde davalının şahsından istenmesinin hukuka aykırı olduğunu, bunun yanısıra davacının dayanmakta olduğu ilgili sözleşmesinin 4.maddesinin de …’nin sözleşmede kaşe ve imzası olmaması sebebi ile sözleşmenin nisbiliği ilkesi gereği geçersiz olduğunu, 06.01.2017 tarihli 26.500 TL lik banka dekont açıklamasında; ”30 bin olarak gönderildi.nurdan dahil” ve 10.01.2017 tarihli 7.000 TL lik banka dekont açıklamasında ”57 tamamlandı.Aralık Hizmet Ödemesi” yazılanların sözleşmenin 8.maddesinin 3.fıkrasından da görüleceği üzere, 01.10.2016 sonrası personel, SGK ve KDV gibi tüm giderlerin davacı yanca karşılanacağının yazılı olduğunu, açıklamada yer alan nurdan isminin iş güvenliği uzmanı ”…” olduğunu, 57 tamamlandının ise davacının aylık ödemesi gereken 57.000 TL nin 7.000 TL ödenince tamamlandığına dair olduğunu belirtmek için yazıldığını, sözleşmenin EK 1 ve 2 numarasında yazılmış olan 34+9=43 adet müşterinin İSG katipte … de kayıtlı müşteriler olması sebebi ile personellerinin tamamının giderlerinin sözleşmenin 8.maddesi gereği davacı yanca ödenmesi gerektiğini, aylık ortalama masrafının 57.000 TL olduğunu, ayrıca giderlerin yanında elde edilen karın %50 sinin de …’ye verilmesi gerektiğini, ancak davacı yanca %50 karın ödenmediğini, müşterilere hizmeti verip giderleri üstlenen … olduğu halde tahsilatı …nin yaptığını, banka dekontları ile yapılan ödemenin sözleşmenin 8.maddesi gereği ödenen bedeller olduğunu ve hala davacının … ye borcu olduğunu, davacının şirketteki müdürlüğünün 16.12.2016 tarihine kadar sürdüğünü ve bunu kullanarak 06.12.2016 tarihinde şirketten 300.000 TL’ yi … hesabına aktardığını, gerçek dışı bir fatura karşılığı ödendiğinin anlaşıldığını, güveni kötüye kullandığını, bunun gibi birçok şirkete hizmeti … sunarken parasını …ye ödettirdiğini, alacak dava açma haklarını saklı tuttuklarını, kısaca izah edilen nedenlerden ötürü, davanın … Ltd. Şti. ve … Ltd. Şti.’ne ihbar edilmesini, müvekkili aleyhine açılan mesnetsiz, haksıız ve hukuka aykırı davanın reddine, davacının hukuki dayanaktan yoksun, haksız ve kötü niyetli olarak açılan iş bu itirazın iptali davası nedeniyle, takibe konu alacağın %20’sinden az olmamak üzere davalı lehine kötüniyet tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI :
Mahkemece,”…Davanın bir yıllık hakdüşürücü süre içerisinde açılmadığı anlaşıldığından usulden reddine…” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; öncelikle eldeki dava niteliği itibari ile bir alacak iddiasıyla eda davası olup süresinde açıldığını, dava konusunun davalıya karşı 16.02.2018 tarihinde başlatılan İzmir 21.icra Müdürlüğünün 2018/1887 sayılı takibine yapılan itirazın iptali davası olduğunu, bu sebeple davalıya karşı öncelikle itirazının iptali talebi ile İzmir 8.Asliye Hukuk Mahkemesi 2019/105 Esas sayılı dava açıldığını , bu davada 04.03.2019 tarihinde görevsizlik kararı verildiğini ve dosyanın görevli İzmir Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesi talepleri üzerine bu sefer ,dosyanın gönderildiği İzmir 3.Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/211 E 2019/703 sayılı dosyasında 12.06.2019 tarihinde davanın arabulucuya başvurulmadığından dava şartı yokluğundan reddine karar verildiğini , bu karardan sonra ise arabulucuya başvurulduğunu ve 11.12.2019 tarihinde Arabuluculuk Anlaşamama tutanağı düzenlendiğini ve Mart 2020 tarihinden Covid 19 Pandemi önlemleri ve adli ara vermelerle sürelerin durduğunu ve davanın görülmesinde İzmir Mahkemeleri yetkili olduğundan 30 Ekim 2020 tarihli İzmir Depremindeki ara vermeler de dikkate alındığında 11.12.2019 tarihinden itibaren 1 yıllık hak düşürücü süre dolmadan 20.11.2020 tarihinde eldeki itirazın iptali davasının süresinde açıldığını, kaldı ki davalı/borçlunun İzmir 21.İcra Müdürlüğü 2018/1887 sayılı takibe itirazının taraflarına tebliğ edilmediğini, taraflarınca itirazın iptali davası açmak için 1 yıllık hak düşürücü sürenin geçtiğini kabul anlamına gelmemek üzere, ola ki 1 yıllık hak düşürücü süre geçmiş olsa davanın itirazın iptali ve ferileri yönünden değil, itirazın iptali davalarının maddi hukuk yönünden bir alacak ve eda davası olduğu dikkate alındığında, asıl alacak yönünden toplanan delillerle alacağın varlığı sabit olduğundan, davanın kısmen kabulü ile itirazın iptali talebi yönünden talebin reddine, ıslah da gerektirmeyen ve talepten daha azının hükmedilmesi anlamına geleceğinden asıl alacak ve ferileri yönünden davanın kabulüne karar vermek gerekeceğini, nitekim Yargıtay’ın yerleşik içtihatları da bu yönde olup, hukuk hakimi önüne gelen hukuki uyuşmazlıklarda tarafların davayı nitelemesi ile bağlı olmayıp, eda hükmünün maddi hukuk bakımından sebebini ve hukuki gerekçesini ortaya koymakla yükümlü olduğunu, davalı tarafa 27.09.2022 tarihli celsede ara karar 1.madde uyarınca yemin teklif edip etmeyeceği konusunda 2 haftalık kesin süreye rağmen , süresinde yemin teklif edilmediğini, davalı tarafa 27.09.2022 tarihli celse de yemin teklifi için 2 haftalık kesin süre verildiği halde, yemin teklif edilmemiş ve davalının iddia ve savunmalarının aksi bu suretle kesin delille tarafları lehine ispat edildiğini, verilen kesin süreye rağmen yemin teklif edilmediği halde, davalı tarafça 11.10.2022 tarihli dilekçeleri ile hak düşürücü süre itirazında bulunulduğunu ancak bu itirazları iddia ve savunmanın genişletilmesi yasağına tabi olduğu ve taraflarına tebliğ edilmesi gerektiği halde, 10.11.2022 tarihindeki karar duruşmasında taraflarına davalının iddia ve savunmanın genişletilmesi mahiyetindeki hak düşürücü sürenin geçtiğine dair yeni iddia ve savunmaları taraflarına tebliğ edilmeden sözlü yargılamaya geçilerek, davanın 1 yıllık hak düşürücü süre geçtikten sonra açıldığı gerekçesi ile davanın reddi kararının haksız olduğunu belirterek, istemlerinin kabulü ile kararın kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, “Limited Şirket Pay Devir ve Temlik Sözleşmesi” başlıklı sözleşme hükümlerine dayalı alacağın tahsili için başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Mahkemece, davanın bir yıllık hakdüşürücü süre içerisinde açılmadığı anlaşıldığından usulden reddine karar verilmiş olup, karar davacı vekilince istinaf edilmiştir.
Somut olayda; davacının 16/02/2018 tarihinde icra takibi başlattığı, davalının asıl alacak ve ferileri yönünden borçlu bulunulmadığından bahisle 05/03/2018 tarihinde süresinde itiraz etmiş olduğu; takip borçlusu davalının takibe yapmış olduğu itirazı içeren dilekçesinin davacı- takip alacaklısına tebliğ edilmediği, bu durumda davacı/takip alacaklısının itirazın iptali davası açması için yasada öngörülen bir yıllık hak düşürücü sürenin başlangıç tarihinin davacının 01.03.2019 tarihinde açılan itirazın iptali davasında İzmir 8.Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2019/105 Esas-2019/96 Karar sayılı kararı ile dava dilekçesinin görev yönünden reddine ilişkin kararın 20/05/2019 tarihinde kesinleşmesi üzerine, dosyanın tevzi edildiği İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2019/211 Esas 2019/703 Karar sayılı kararı ile dava açılmadan evvel arabulucuya başvurulmadığı gerekçesiyle “davanın dava şartı yokluğu nedeniyle reddine” dair verilen kararın 09/07/2019 tarihinde kesinleştiği görülmektedir.
Davacı tarafından daha sonra 14/11/2019 tarihinde arabuluculuğa başvurulduğu, 11/12/2019’da son tutanağın düzenlendiği, bu tarihler aralığında 6325 sayılı yasanın 16/2. Maddesi uyarınca sürelerin işlemeyeceği, bu durumda bir yıllık hak düşürücü sürenin başlangıç tarihinin usulden red kararının kesinleştiği 09/07/2019 tarihinden itibaren başlamış olduğu ve 09/07/2020 tarihinde sona ereceği, bu tarihe 27 gün arabuluculuk süreci eklense bile İİK md. 67 ‘de belirtilen bir yıllık hak düşürücü sürenin en geç İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2019/211 Esas – 2019/703 Karar sayılı kararının kesinleştiği tarih olan 09/07/2019 tarihinden itibaren işleyecek 1 yıllık hak düşürücü süreyi geçirdikten sonra huzurdaki davayı 20/11/2020 tarihinde açtığı anlaşılmakla, yerel mahkemece verilen karar usul ve yasaya uygun olmakla davacı vekilinin itirazının reddine karar verilmiştir.

Yukarıda açıklanan nedenlerle, HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde; davacı vekilinin istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekilinin İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 10/11/2022 tarihli 2020/701 Esas ve 2022/781 Karar sayılı kararına yönelik istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-İSTİNAF AŞAMASINDA; alınması gereken 179,90-TL istinaf karar harcından peşin alınan 80,70-TL’nin mahsubu ile eksik kalan 99,20-TL’nin davacıdan alınarak Hazineye gelir kaydına (harç işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine),
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
4-HMK 333.maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde varsa taraflarca yatırılan gider avansından kalan bakiyenin yerel mahkemece hesaplanarak ilgili olduğu tarafa iadesine,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
6-Kararın, Dairemizce taraflara tebliğine,
Dair; dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre zarfında Yargıtay’a temyiz yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 08/06/2023