Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2023/732 E. 2023/747 K. 03.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2023/732
KARAR NO : 2023/747

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 15/11/2022 (Dava) – 25/01/2023 (Karar)
NUMARASI : 2022/932 Esas – 2023/51 Karar

DAVA : Şirketin İhyası

BAM KARAR TARİHİ : 03/05/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 03/05/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 25/01/2023 tarihli 2022/932 Esas – 2023/51 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA :
Davacı dava dilekçesinde özetle; davacı müvekkil, … Sanayi ve Ticaret – …, … Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi ve feri müdahil …’na 29/01/2019 tarihinde İzmir 9. İş Mahkemesi nezdinde 2019/32 E. sayılı dosya ile hizmet tespit davası açtığını, İzmir 9. İş Mahkemesi 2019/32 E. Sayılı dosyanın 22/05/2019 tarihli tensip zaptı 10 no’lu ara kararında … Vergi Dairesi Müdürlüğüne müzekkere yazılarak … Sanayi ve Ticaret A.Ş.’nin vergi kaydı bulunduğu dönem, faaliyet konusu ve davacı müvekkilin ilgili şirkette çalışmış olduğu tarihler olan 17/08/2017 – 12/07/2018 tarihleri arasındaki döneme ilişkin muhtasar beyannamelerin gönderilmesinin istendiğini ve dosyaya eklenen e-yoklama fişinde ilgili şirketin tasfiye halinde olduğunun görüldüğünü, 01/11/2022 tarihli duruşmada davacı müvekkile, tasfiye halindeki şirkete taraf teşkili sağlanması amacıyla ihya davası açması için iki haftalık kesin süre verildiğini, ihyası istenilen … ticaret sicil numaralı … Sanayi ve Ticaret A.Ş.’nin tasfiyeden önceki merkez adresi … Mahallesi … Blv. No: … …/… …/… olduğunu, şirketin Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi üzerinden yapılan sorgusunda 24/12/2019 tarihinde terkin edilmiş olduğunun tescillendiğinin görüldüğünü, şirketin ticaret sicil kaydının silinmesi tasfiye sonucu terkin edilmesi ile meydana geldiğinden 27/12/2019 tarihine kadar münferiden temsile yetkili olan … isimli tasfiye memuru ve yasal hasım olan …’ne husumet gösterildiğini, bu nedenle TTK md. 547 gereğince ilgili şirketin ek tasfiyesine karar verilerek ihyasının gerçekleştirilmesi için işbu davayı açmalarının hasıl olduğunu, açıklanan nedenlerle, …nün sicilinde kayıtlı … Sanayi ve Ticaret A.Ş. unvanlı şirketin tüzel kişiliğinin ihyasına karar verilmesini talep ve dava etmişlerdir.
CEVAP :
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; öncelikle davanın hukuki yarar yokluğu sebebiyle usulden reddi gerekeceğini, mahkemeye ait dosya kapsamında davacı tarafça dava açılmadan İzmir 9. İş Mahkemesi’nde yargılamalar yürütüldüğünü; tasfiye sürecinin öğrenildiğini; İzmir 9. İş Mahkemesi’nin 2019/32 E. Sayılı dosyasının 19/10/2021 tarihli duruşmasında; – şirket yönünden davadan feragat ettiklerini beyan ettiklerini, ancak daha sonra işbu ihya davasının açıldığını, dolayısıyla davanın açıldığı tarih dikkate alındığında davacı tarafın hukuki yararı bulunmadığını, esasa ilişkin olarak ise, sayın Mahkeme nezdinde dava konusu edilen şirketin, 30/12/2019 tarihli ilan ile tasfiye olduğunu, ticaret sicil gazetesinde üç kez çağrı yapıldığını ve alacaklılara alacaklarını bildirmesi için çağrıda bulunulduğunu, ilan akabinde müvekkilin tasfiye memuru olduğu şirket hakkında herhangi bir alacak kaydı yapılmadığını, dolayısıyla akabinde de 30.12.2019 Tarih ve 9983 sayılı gazete ile de şirket tüzel kişiliğinin sona erdiğinin tescil ve ilan olunduğunu, sicil kayıtları aleni olduğundan işbu kayıtlardan davacının haberinin olmadığını ileri sürülemeyeceğini, bu noktada davacı tarafın dava açma yoluna gitmesinin, açıkça hukuka aykırı olduğunu, bu hususu müvekkile bir kusur olarak yüklemeye çalışan davacı tarafın beyanlarını kabul etmediklerini, bu durum davacı tarafça daha önce bilinmesine ve şirket yönünden davadan feragat edilmesine karşın işbu davanın açılmasının kabulünün mümkün olmadığını, müvekkil, yasal prosedüre uygun olarak şirketin terkinini gerçekleştirdiğini, aksi yönde beyanların kabulünün mümkün olmadığını, davacı, bir ilam elde etmeksizin işbu davayı açtığını, dolayısıyla hukuki yararlarının yokluğunun da açık olduğunu, bu yönüyle davacının bir hukuki temeli olmadan açtıkları işbu davanın reddi gerektiğini, açıklanan nedenlerle öncelikle davanın usulden reddine; aksi halde esastan reddine; yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini savunmuştur.
Davalı … cevap dilekçesinde özetle; Tasfiye Halinde … Sanayi Ve Ticaret Anonim Şirketi’nin 27/12/2016
tarihinde kuruluş ile Müdürlüğe tescil edildiğini, 05/04/2019 tarihli olağan genel kurulu kararı
ile tasfiyeye girdiğini, tasfiye memuru olarak …’in seçildiğini, 19/12/2019 tarihli
olağanüstü genel kurul kararı ile tasfiye işlemlerinin tamamlanması nedeni ile unvan ve işletme
kaydının ticaret sicil memurluğunca silinmesine karar verildiğini ve 24/12/2019 tarihinde şirketin
kapanışının sicile tescili yapılarak unvan ve işletme kaydının sicilden silindiğinin tespit edildiğini, şirketin tasfiyesinin kanuna uygun olarak gerçekleştirilmesini ve sona erdirilmesinden
tasfiye memuru sorumlu bulunduğundan, sicil müdürlüğünün bu konuda herhangi bir tetkik
mükellefiyeti bulunmadığını, dolayısıyla usulüne uygun tamamlanmamış bir tasfiyeden
tasfiye memurunun sorumlu olduğunu, bununla birlikte Müdürlük, davanın türü itibariyle yasal hasım konumunda olup,
davanın açılmasına sebebiyet vermediğini, açıklanan nedenlerle, müdürlüğün davanın türü itibariyle
yasal hasım konumunda olduğundan ve davanın açılmasına sebebiyet vermediğinden
müdürlük aleyhine yargılama gideri ve vekâlet ücretine hükmedilmemesine karar
verilmesini talep ettiği görülmüştür.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI :
İlk derece mahkemesince; “…Davanın kabulü ile …nün Merkez – … sicil numarasında kayıtlı iken 24/12/2019 tarihinde tasfiye sonu terkin edilen “Tasfiye Halinde … Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi İzmir 9. İş Mahkemesi’nin 2019/32 esas sayılı dosyasının görülüp sonuçlandırılması ve infazı işlemleri ile ilgili ek tasfiye işlemleri ile sınırlı olmak kaydı ile ticaret siciline yeniden tescili ile ihyasına, tasfiye memuru olarak şirketin son yetkili temsilcisi … TC Kimlik numaralı davalı …’in atanmasına, ihya edilen şirketin terkin edilmeden önce son yetkilisi olan tasfiye memuruna ücret takdirine yer olmadığına, keyfiyetin ticaret sicile tesciline ve ilanına,…” şeklinde hüküm kurulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davalı … vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2022/932 E. Ve 2023/51 K. Sayılı ilamı ile davanın kabulü ile “Tasfiye Halinde … Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi İzmir 9. İş Mahkemesi’nin 2019/32 esas sayılı dosyasının görülüp sonuçlandırılması ve infazı işlemleri ile ilgili ek tasfiye işlemleri ile sınırlı olmak kaydı ile ticaret siciline yeniden tescili ile ihyasına” karar verilmiş olup söz konusu kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesinin gerektiğini, davacının dava şartı olarak “hukuki yararı” bulunmadığını, Hukuk Muhakemeleri Kanunu kapsamında dava şartı olarak gösterilen hususlardan bir tanesi “hukuki yarar” olduğunu, hukuki yarar, davacı tarafın hukuk düzenince kabul edilmiş meşru bir yararının olduğunu, aksi halde hukuki yararın yokluğu söz konusu olacağını, hukuki yarar, davanın açıldığı tarihte olması gereken bir dava şartı olup daha sonradan tamamlanmasının mümkün olmadığını, bu kapsamda davacı tarafın dava açarken hukuki yararının bulunmadığını, dolayısıyla davanın hukuki yarar yokluğu sebebiyle usulden reddinin gerektiğini, Mahkeme’ye ait dosya kapsamında davacı tarafça dava açılmadan İzmir 9. İş Mahkemesi’nde yargılamaların yürütüldüğünü; tasfiye sürecinin öğrenildiğini; İzmir 9. İş Mahkemesi’nin 2019/32 E. Sayılı dosyasının 19/10/2021 tarihli duruşmasında; şirket yönünden davalarından feragat ettiklerini, beyanına da yer verildiğini, beyanın imza altına alındığını, ancak daha sonra işbu ihya davasının açıldığını, dolayısıyla davanın açıldığı tarih dikkate alındığında davacı tarafın hukuki yararının bulunmadığını, aksi kabul, hukuki güvenlik ilkesinin ihlali mahiyetinde olacağını, İlk derece mahkemesince ihya kararı verilmeden önce ileri sürülen söz konusu feragat beyanının dikkate alınmadığını ve gerekçeli kararda da söz konusu itirazın hangi hak ve gerekçe ile reddedildiğine de yer verilmediğini, bu kapsamda kararın kaldırılmasının gerektiğini, davacı tarafça ticaret sicil gazetesi çağrılarında alacak kaydı yapılmamış ilana rağmen başvurunun yapılmadığını, Mahkeme nezdinde dava konusu edilen şirket, 30/12/2019 tarihli ilan ile tasfiye olduğunu, Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi’nin – 30.04.2019 tarih ve 9819 sayısında 1. Çağrı – 08.05..2019 tarih ve 9824 sayısında 2. Çağrı – 16.05.2019 tarih ve 9830 sayısında 3. Çağrı yapıldığını ve alacaklılara alacaklarını bildirmesi için çağrıda bulunulduğunu, ilan akabinde müvekkilin tasfiye memuru olduğu şirket hakkında herhangi bir alacak kaydının yapılmadığını, dolayısıyla akabinde de 30.12.2019 Tarih ve 9983 sayılı gazete ile de şirket tüzel kişiliğinin sona erdiği tescil ve ilan olunduğunu, sicil kayıtları aleni olduğundan işbu kayıtlardan davacının haberinin olmadığının ileri sürülemeyeceğini, bu noktada davacı tarafın dava açma yoluna gitmesinin hukuka aykırı olduğunu, bu hususu müvekkile bir kusur olarak yüklemeye çalışan davacı tarafın beyanlarının kabul edilemeyeceğini, bu durum davacı tarafça daha önce bilinmesine ve şirket yönünden davadan feragat edilmesine karşın işbu davanın açılmasının kabulünün mümkün olmadığını, müvekkil, yasal prosedüre uygun olarak şirketin terkinini gerçekleştirdiğini, aksi yönde beyanların kabulünün mümkün olmadığını, bu kapsamda davanın reddi kararı verilmesi gerekirken davanın kabulü kararı verilmesi açıkça kararın kaldırılması gerektiğini ortaya koyduğunu, ayrıca davacı, bir ilam elde etmeksizin işbu davayı açtığını, dolayısıyla hukuki yararlarının yokluğunun da açık olduğunu, bu yönüyle davacının bir hukuki temeli olmadan açtıkları işbu davanın reddinin elzem olduğunu, davacının dava dilekçesi içerisinde talebi, TTK m.547 kapsamında ek tasfiye olduğunu, ilgili hükmün şu şekilde olduğunu: “(1) Tasfiyenin kapanmasından sonra ek tasfiye işlemlerinin yapılmasının zorunlu olduğu anlaşılırsa, son tasfiye memurları, yönetim kurulu üyeleri, pay sahipleri veya alacaklılar, şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinden, bu ek işlemler sonuçlandırılıncaya kadar, şirketin yeniden tescilini isteyebilirler. (2) Mahkeme istemin yerinde olduğuna kanaat getirirse, şirketin ek tasfiye için yeniden tesciline karar verir ve bu işlemlerini yapmaları için son tasfiye memurlarını veya yeni bir veya birkaç kişiyi tasfiye memuru olarak atayarak tescil ve ilan ettirir.” ancak somut olayda işbu maddede aranan koşulların bulunmadığını, diğer bir ifade ile ek tasfiye için zorunlu bir halin söz konusu olmadığını, dava açıldığı sırada şirketin, tasfiyeye girdiğini, dolayısıyla davacı taraf bu durumdan haberdar olup ek tasfiye için herhangi bir zorunluluğun bulunmadığını, bu hükme rağmen mahkemece yanlış nitelendirme yapılarak davanın kabulü kararının verildiğini, açıklanan nedenlerle; İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2022/932 E. Ve 2023/51 K. Sayılı ilamının kaldırılarak öncelikle davanın usulden reddine; aksi halde esastan reddine; yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; ticaret sicilinden terkin edilerek tüzel kişiliği ortadan kalkmış bulunan dava dışı şirketin derdest dava nedeniyle yeniden ihyası istemine ilişkindir.
Mahkemece; davanın kabulüne karar verilmiş olup, hüküm davalı … vekili tarafından istinaf edilmiştir.
İstinaf incelemesi HMK.nun 355. maddesi uyarınca istinaf sebebleri ile sınırlı olarak ve kamu düzeni yönünden yapılmıştır.
Şirketin tüzel kişiliği ticaret sicilinden silinmesi (terkini) ile sona erer. Bunun için de öncelikle tasfiye işlemlerinin eksiksiz tamamlanması gerekir. Şayet tasfiyesi gereken hususlar eksik bırakılmışsa, tüzel kişilik ticaret sicilinden silinse bile, şirketin tüzel kişiliğinin sona erdiğinin kabulü olanaksızdır. İşte bu gibi durumlarda, menfaati olanlar tarafından, şirket tüzel kişiliğinin ihyası için dava açılabilir.
6102 sayılı TTK’nın 547. maddesi, “ (1) Tasfiyenin kapanmasından sonra ek tasfiye işlemlerinin yapılmasının zorunlu olduğu anlaşılırsa, son tasfiye memurları, yönetim kurulu üyeleri, pay sahipleri veya alacaklılar, şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinden, bu ek işlemler sonuçlandırılıncaya kadar, şirketin yeniden tescilini isteyebilirler. (2) Mahkeme istemin yerinde olduğuna kanaat getirirse, şirketin ek tasfiye için yeniden tesciline karar verir ve bu işlemlerini yapmaları için son tasfiye memurlarını veya yeni bir veya birkaç kişiyi tasfiye memuru olarak atayarak tescil ve ilan ettirir.” hükmünü içermektedir.
Ticaret sicilinden kaydı silinen şirketlerin alacaklıları ile hukuki menfaatleri bulunan diğer kişi ve kuruluşların haklı sebeplere dayanarak sicilden silinme tarihinden itibaren beş yıl içinde mahkemeye başvurarak şirketin ihyasını isteyebilecektir. (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 11/02/2020 tarih, 2020/288 esas ve 2020/1181 karar sayılı ilamı da bu yöndedir.)
Somut olayda; davacının, …nün Merkez-… sicil nosunda kayıtlı iken 24/12/2019 tarihinde ticaret sicilden terkin edilen dava dışı ” Tasfiye Halinde … San. Ve Tic. A.Ş. ” aleyhine İzmir 9. İş Mahkemesi’ nin 2019/32 esas sayılı dosyasında hizmet tespiti davası açtığı, dava tarihinin 29/01/2019 tarihi olduğu, davanın halen derdest olduğu ve davacı vekiline ihya davası açması için süre verildiği, dava tarihinin terkin tarihinden önce olduğu ve dava derdest iken terkin işleminin yapıldığı anlaşılmaktadır.
Tüm bu açıklamalara, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle, yasaya uygun gerektirici nedenlere, tasfiye memuru olarak son tasfiye memurunun atanmış olmasına, tasfiye memurunun kusurlu olmasına ve bu nedenle yargılama giderleri ile vekalet ücretinden davalı tasfiye memurunun sorumlu bulunmasına, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmamasına, HMK.nun 355. maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin konularda da kararın esasına etkili bir aykırılık bulunmaması nazara alınarak davalı tasfiye memuru vekilinin istinaf sebebleri yerinde görülmediğinden istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı … vekilinin İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 25/01/2023 tarihli 2022/932 Esas – 2023/51 Karar sayılı kararına yönelik istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-İSTİNAF AŞAMASINDA; alınması gereken istinaf karar harcı peşin olarak alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına,
3-İstinaf eden davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
4-HMK 333.maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde varsa taraflarca yatırılan gider avansından kalan bakiyenin yerel mahkemece hesaplanarak ilgili olduğu tarafa iadesine,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
6-Kararın, temyize tabi bulunması nedeniyle Dairemizce taraflara tebliğine,
Dair; dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre zarfında Yargıtay’a temyiz yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 03/05/2023