Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2023/660 E. 2023/730 K. 03.05.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2023/660
KARAR NO : 2023/730

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 06/06/2007 (Dava) – 13/06/2019 (Karar)
NUMARASI : 2007/384 Esas – 2019/652 Karar

A- İZMİR 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ’NİN
2007/384 ESAS SAYILI ASIL DAVA DOSYASI

DAVA : Alacak
DAVA TARİHİ : 06/06/2007

B- İZMİR 5. ATM’NİN BİRLEŞEN 2007/642 E. 2009/37 K. SAYILI DOSYASI:
DAVA : ALACAK
DAVA TARİHİ : 11/09/2007

C-İZMİR 5. ATM’NİN BİRLEŞEN 2007/642 E. 2009/37 K. SAYILI DOSYASINDA
BİRLEŞTİRİLEN İZMİR 1. ATM’NİN 2008/829 E. 2008/727 K. SAYILI DOSYASI:
DAVA : Alacak
DAVA TARİHİ : 22/12/2008

D-İZMİR 1. ATM’NİN BİRLEŞEN 2008/64 E. – 2008/452 K. SAYILI DOSYASI:
DAVA : Alacak
DAVA TARİHİ : 17/01/2008

E-İZMİR 2. ATM’NİN BİRLEŞEN 2008/264 E. 2010/326 K. SAYILI DOSYASI:
DAVA : Alacak
DAVA TARİHİ :26/03/2008

F-İZMİR 8. ATM’NİN BİRLEŞEN 2013/204 E. 2013/248 K. SAYILI DOSYASI:
DAVA : Alacak

BAM KARAR TARİHİ : 03/05/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 03/05/2023
İstinaf incelemesi için Dairemize gönderilen İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 13/06/2019 tarihli ve 2007/384 Esas – 2019/652 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
ASIL DAVA :
Asıl dosya davacısı … vekili dava dilekçesinde özetle; yönetim ve denetimi Fon Kurulunun 16/05/2002 tarih 326 sayılı kararı ile mülga 4389 sayılı Bankalar Kanununun 15/7-a maddesi kapsamında fon tarafından devir alınan … AŞ. nin İzmir 3. ATM nin 27/10/2003 tarih 2002/464 Esas ve 2003/802 Karar sayılı kararı ile iflasına karar verildiğini ve İzmir İflas Müdürlüğünün 2003/5 sayılı dosyası ile de tasfiye işlemlerine başlandığını, firmanın iflasına karar verilmesi üzerine … dahil tüm alacaklı tarafların şirketten olan alacaklarını iflas masasına kayıt ettirdiklerini, şirketin sıra cetvelinde kayıtlı toplam 811.211.936,00 YTL borcu bulunduğunu, bunun 318.920.151,00 YTL tutarlı kısmının davacı kurum alacağı olduğunu, 27/03/2006 , 31/03/2006 ve 10/04/2006 tarihli denetçi raporları ile … AŞ. yi zarara uğratarak iflasına sebep oldukları hususunda sorumlulukları tespit edilen müflis şirketin eski yönetim ve denetim kurulu üyeleri hakkında mali sorumluluk davasının … tarafından açılması ve takip edilmesi yönünde İİK 245. Maddesi gereğince İflas İdaresinden yetki talep edildiğini ve 10/04/2007 tarihli müflis şirketin Olağanüstü Alacaklılar Toplantısında … a ve talep eden diğer alacaklılara dava açma hakkı devir edilerek yetki verildiğini, toplantıda Tasfiye Halindeki … AŞ , … AŞ , … AŞ , … Ltd Şti , … Ltd Şti , … Bankası AŞ , … AŞ , … AŞ , … AŞ, … Tic AŞ, …, … Bankası AŞ nin de … a yetki verilmesini talep ettiğini, yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğunun TTK 336. Maddesine dayalı olduğunu, denetim kurulu üyelerinin sorumluluğunun da TTK nun 359. Maddesinde düzenlendiğini, 2001 yılına ilişkin denetçi raporunda belirtildiği üzere şirketin 2001 yılını 23.314 Milyar TL zarar ile kapattığını, şirketin öz kaynaklarının tamamının yitirildiğini ve öz kaynakların 6.606 Milyar TLye düştüğünü, şirketin bu hali ile TTK nun 324. Maddesi kapsamına girdiğini, şirketin vergisel mali durumunun tespiti amacıyla … A.Ş. tarafından 16 Eylül 2002 tarihi itibariyle düzenlenen raporun 4.5. Ticari Mal Satışları bölümünde ” 2007 yılı içinde özellikle … AŞ den olan kredi alacağının tahsili maksadı ile alınan tekstil / konfeksiyon ürünü mamullerin 2001 senesi içinde muhtelif alıcılara maliyetinin altında satıldığı,” nın ifade edildiğini, ticari malların zararına satışı nedeni ile yönetim kurulu üyeleri ile denetim kurulu üyelerinin mali sorumluluklarının rapordaki tabloda belirtilen tutar üzerinden aranmasının yerinde olacağı kanaatine varıldığını, 31/12/2001 tarihi itibariyle bilançoda finansal duran varlıklar/ bağlı menkul kıymetler hesabında yer alan … AŞ hisse senetlerinin 225.000.000.000 TL nominal değerli kısmının 1999 yılından önce iktisap edilmiş olup, 459.000.000.000 TL nominal değerli kısmının 19/09/2000 tarih 35 sayılı yönetim kurulu kararı ile 1.009.100.000.000 TL nominal değerli kısmının 30/10/2000 tarih ve 40 sayılı yönetim kurulu kararı ile ve 1.980.199.000.000 TL nominal kısmının 12/12/2000 tarih ve 50 sayılı yönetim kurulu kararı ile satın alındığını, …nin önceki dönemlerden gelen zararının 1999 yılında artarak devam ettiği, 2000 yılında öz kaynaklarını da tamamen kaybettiğinin görüldüğünü, iştiraklerin alımından daha sonra göreve gelen yönetim ve denetim kurulu üyeleri tarafından da halefleri hakkında söz konusu zarara sebebiyet verilmesi nedeniyle TTK gereği işlem yapılmadığını, 2000 yılında alınan 3.448.299.000,000 TL tutarındaki … AŞ hisse senetlerinin alımı ile ilgili olarak yönetim kurulu üyeleri ile denetim kurulu üyelerinin mali sorumluluklarının rapordaki tabloda belirtilen tutar üzerinden aranmasının yerinde olacağı kanaatine varıldığını, 18/12/2000 tarih ve 56 sayılı yönetim kurulu kararı ile … San ve Tic AŞ. nin aktifindeki gayrimenkulün … Grubu Şirketlerinin şirkete olan borçlarına mahsuben 2.000.000.000.000 TL değer ile satın alınmasının kararlaştırıldığını, bu kararı istinaden de 26/04/2001 tarihinde söz konusu gayrimenkulün tapu devir işleminin gerçekleştiğini, gayrimenkulün alımına ilişkin karardan ve alım işleminden önce 12/01/1999 tarihli … AŞ. lehine 5,3 Trilyon TL birinci derece , 05/10/2000 tarihli 5,3 Trilyon TL iki ve üçüncü derecelerde, … AŞ. lehine ipoteklerin mevcut olduğunun tespit edildiğini, 20/12/2000 tarih ve 57 sayılı Yönetim Kurulu Kararı ile de İstanbul Kartal’da bulunan … AŞ. nin aktifindeki gayrimenkulün söz konusu şirketin borçlarına mahsuben KDV hariç 2.640.000.000.000 TL değer ile satın alınmasının kararlaştırıldığını, bu karara istinaden de 24/04/2001 tarihinde söz konusu gayrimenkulün tapu devir işleminin gerçekleştiğini, gayrimenkulün alımına ilişkin karardan ve alım işleminden önce 16/11/2000 tarihli … AŞ lehine 5 Trilyon TL ipotek mevcut olduğunun tespit edildiğini, söz konusu gayrimenkuller ile ilgili olarak yönetim kurulu üyeleri ile denetim kurulu üyelerinin mali sorumluluklarının rapordaki tabloda belirtilen tutar üzerinden aranmasının yerinde olacağı kanaatine varıldığını, şirket kaynaklarından grup şirketlerine şirketin yönetiminde görev yapmış kişilerin ilişkili şirketlerine, şirketin küçük ortaklarına, şirketin ödenmiş sermayesine oranla büyük miktarlarda krediler ya da kredi niteliğinde cari hesaplar kullandırıldığını, söz konusu alacak hesaplarının uzun süredir cüzi miktarlar dışında hareket görmedikleri ve bu nedenle donuk oldukları, söz konusu alacakların ya da kredilerin bazılarının genel kredi sözleşmelerinin ya da alacak sözleşmelerinin dahi bulunmadığı ve her hangi bir teminata bağlanmadıkları, mevcut teminatların ise risklere göre küçük tutarlarda ipotekler ile grup şirketlerinin ya da şirketin kendisine ait hisse rehinleri olduğu, alınan ipoteklerin genellikle 2 ve daha sonraki dereceler olduğu, rehin alınan hisse senetlerinin bugün itibariyle teminat değerlerinin bulunmadığı, söz konusu alacakların bazılarının şüpheli alacaklılar hesabına aktarılarak karşılık ayrıldığı, geri kalanların uzun süredir donuk oldukları, bugüne kadar yasal takiplerden yapılan tahsilatların sınırlı kaldığı, bundan sonraki tahsil kabiliyetlerinin mevcut ipotekli gayrimenkullerin satışından elde edilecek cüzi tahsilatlar dışında bulunmadığı ya da çok zayıf olduğu ve bu nedenle bu alacakların zarar niteliğinde oldukları, söz konusu kredi ve cari hesapların kullandırılması geri dönüşü ile takipleri ile ilgili olumsuzlukların şirketin iflasında önemli etken olduğu kanaatine varıldığını, söz konusu alacakların oluşumu ile ilgili genel olarak yönetim kurulu kararlarının alınmadığı ancak zarar niteliğindeki bu alacaklar ile ilgili alacakların bilanço içindeki büyüklükleri de göz önüne alındığında ilgili yönetim ve denetim kurulu üyelerinin sorumlu tutulmamalarının söz konusu olamayacağını ayrıca daha sonra göreve gelen yönetim ve denetim kurulu üyeleri tarafından halefleri hakkında TTK gereği işlem yapılmamasının da sorumluluk doğuracağı kanaatine varıldığını, rapor tarihi itibariyle risk bakiyeleri ve mevcut teminatlar göz önüne alınarak söz konusu alacaklardan şirketin firma bazında uğradığı zararların tablo halinde sunulduğunu, bu zararlarda sorumluluğu bulunan yönetim kurulu ve denetim kurulu üyelerinin mali sorumluluklarının tablolarda belirtilen tutar üzerinden aranmasının yerinde olacağı kanaatine varıldığını ve toplamdaki tüm zararlar yönünden rapordaki tabloda belirtilen rakamlar üzerinden yönetim kurulu ve denetim kurulu üyelerinin mali sorumluluklarının mevcut olduğunun belirtildiğini, gerek kanunun ve esas mukavelenin yüklediği vazifeleri gereğince yerine getirmemeleri gerekse kendilerinden önceki seleflerinin yapmış oldukları işlemler ile ilgili olarak gerekli aksiyon ve önlemleri almamaları ve bu nedenle şirketin öz kaynaklarının yitirilmesinde ve iflasa sürüklenmesinde sorumlulukları bulunması nedeniyle denetçi raporuna istinaden ibra edilmeyerek şirketin uğramış olduğu her türlü zarardan dolayı mali sorumlulukların aranması ve bu bağlamda TTK nun 309/2 maddesi hükmü gereğince şirketin iflası halinde pay sahiplerinin ve şirket alacaklılarının haiz olduğu hakların iflas idaresine ait olduğu hususu da göz önüne alınarak İflas İdaresinden alınan yetki uyarınca adı geçen yönetim ve denetim kurulu üyeleri hakkında mali sorumluluk davası açılması ve toplantıda Tasfiye Halindeki … AŞ , … A.Ş., … A.Ş., … Ltd. Şti., …. Ltd. Şti., … Bankası A.Ş., … A.Ş., … A.Ş., … A.Ş., … San. ve İç Dış Tic. A.Ş., …, … Bankası A.Ş.’nin … a yetki verilmesini talep ettiklerinden söz konusu alacaklıların alacaklılarınında hüküm altına alınmasını talep etme zarureti doğduğunu ileri sürerek, fazlaya ilişkin dava ve talep hakları saklı kalmak kaydı ile 69.629.353,00 YTL’lik zararın zararın meydana geldiği tarihten itibaren işleyecek TC Merkez Bankası tarafından ilan edilen avans faiz oranı ile birlikte davalılardan sorumlulukları oranında müştereken ve müteselsilen tahsiline, toplantıda Tasfiye Halindeki … AŞ , … AŞ, … AŞ, … Ltd. Şti., … Ltd Şti , …Bankası AŞ , … AŞ, … AŞ , … AŞ, … San ve İç Dış Tic AŞ, …, …Bankası AŞ nin de … a yetki verilmesini talep ettiklerinden söz konusu alacaklıların alacaklarının da hüküm altına alınmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
ASIL DAVADA CEVAP :
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; dava dilekçesindeki iddiaları kabul etmediklerini, müvekkilinin … AŞ de 24/09/2001 ila 03/06/2002 tarihleri arasında yönetim kurulu üyeliği görevinde bulunduğunu, müvekkilinin bu görevde bulunurken hiçbir yönetim kurulu toplantısına katılmadığını ve iddia olunan yönetim kurulu kararlarına da imza atmadığını, dava konusu olaylar ile müvekkilinin herhangi bir ilişkisi olmadığı gibi alınan bu yönetim kurulu kararlarından haberdar dahi olmadığını, ayrıca davacı yanın iddia ettiği olayların müvekkilinin yönetim kurulu üyeliği yapmasından önce vuku bulmuş olaylar olduğunu, dolayısıyla işlemediği bir suçtan dolayı hakkında dava açılmasının yasalara aykırılık teşkil ettiğini, müvekkilinin imzası bulunmadığı yönetim kurulu kararlarının müvekkilini bağlayıcı işlem sayılamayacağını davacı tarafın bunun yanı sıra müvekkilinden önce yönetim kurulu üyelerinin yapmış olduğu işlemler ve almış oldukları yönetim kurulu kararları ile şirketin zarara girmesine sebebiyet verilmesinin sorumlusu olarak yine müvekkilini ve diğer yönetim kurulu üyelerini gösterdiğini ve haklarında dava açtığını oysa her şahsın kendi yaptığı işlem ve eylemlerinden sorumlu olduğunu, başkasının veya başkalarının yaptığı işlemlerden ve işledikleri suçlardan ötürü kimsenin zan altında bırakılamayacağını ve hakkında dava açılamayacağını savunarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar …, …, … ve … vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın zamanaşımına uğradığını, 2 yıllık zamanaşımı süresinin davacının fiilleri öğrendiği tarihten itibaren 5 yıllık zamanaşımı süresinin de fiillerin yapılmasından itibaren başlayan zamanaşımı süresi olduğunu, davacının fiili 16/09/2002 tarihinde kendisinin bizzat bir bağımsız denetim şirketine yaptırdığı denetim raporu ile öğrendiğini, 2 yıllık sürenin dolduğunu, 5 yıllık süre açısından en son fiilin 2001 yılında yapıldığını, 2001 yılından davanın açıldığı tarihe kadar geçen sürenin neredeyse 6 yıl olduğunu, 5 yıllık süre açısından da davanın zamanaşımına uğradığını, açılan davada müvekkilleri ile ilgili sorumluluk sebepleri ve miktarlarının dava dilekçesinde somutlaştırılmadığını, dava dilekçesinin bu açıdan usule aykırı olup, reddi gerektiğini, 2006 yılında müflisin genel kurulunun yapıldığını ve müvekkili de dahil yönetim ve denetim kurulu üyelerinin ibra edilmediğini, hatta pek çok üyenin ibralarının geçmişe etkili olarak hukuka aykırı şekilde kaldırıldığını, ibranın kaldırılması ve ibra etmeme yönündeki genel kurul kararının usulsüz olduğunu, bilanço zararı doğmasından müvekkillerinin değil olsa olsa 17/05/2002 tarihinde yönetime gelen … yöneticilerinin sorumlu tutulabileceğini, dava dilekçesinde 2001 yılı bilanço zararının müvekkillerinden talep edildiğini, 09/07/2001 tarihinde grup bankası … Bank AŞ. ye el konulduğunu daha sonra da müflisin yönetim ve denetimine 17/05/2002 tarihinde el konulduğunu, grup bankası na el konulması ile yapının dengesinin bozulduğunu, bir dış ticaret şirketi olan müflisin … Bank AŞ. de trilyonlarca ve gerçek sahibi ihracatına aracılık edilen imalatçılar olan KDV iadesine el konulduğunu, müflisin imalatçıların KDV iadesini ödeyemediği için faaliyetinin zorunlu olarak sona erdiğini, 2001 bilanço zararının çok büyük bir bölümünün tek sorumlusunun grup bankasına ve müflisin hesaplarına … tarafından el konulması olduğunu, müvekkilinin ortada bir kusurunun bulunmadığını, müvekkili …’ın 09/07/2001- 24/09/2001 tarihleri arasında yönetim kurulu 15/04/1999 – 23/05/2001 tarihleri arasında ise denetim kurulu üyeliği yaptığını, davaya dayanak yapılan 10/04/2006 tarihli denetçi raporunda da belirtildiği üzere müvekkilinin yönetim kurulu üyeliği döneminde yapılan satışlarda zarar değil karın söz konusu olduğunu, dolayısıyla müvekkilinin ticari mal satışlarından sorumlu tutulduğundan bahsedilemeyeceğini, müvekkillerinin basiretli bir tacir gibi davranmış olup kusurlu olmadıklarını, davaya ilişkin olarak muğlak hususların açıklanması gerektiğini, dava dilekçesindeki hiçbir eleştirinin herhangi bir ekonomik ve hukuki gerekçeye oturtulmadığını, eleştirilen işlemlerin doğrusunun ne olduğunun açıklanmadığını, eleştirilen hiçbir husus ile ilgili o dönemin ve şirketin ticari ve ekonomik koşullarının dikkate alınmadığını, şirketin yatırım, organizasyon ve şirketin ve çatı şirket kimliği altında bir holdingin kontrolü altında olduğu hususunun dikkate alınmadığını, işlemlerde halka açık olan bir şirket olunması dolayısıyla mutlak suretle zaten Sermaye Piyasası Kurulu gibi bir kamu kurumunun denetiminin varlığı ve bu nedenle işlemlerin zaten yapıldıkları dönemde bir kamu otoritesince denetlendiğinin dikkate alınmadığını, yapılan işlemler sorgulanırken işlemlerin ekonomik ve hukuki boyutları ve şartlarının bir arada değerlendirilmediğini, şirket yöneticilerinin ya da denetçilerinin basiretsizliği hangi noktada gösterdiği ve bu işlemin veya kararın doğrusunun ne olduğunun açıklanmadığını, adeta şirket yönetimin yerine geçilerek ticari tercihler ve kararların sorgulandığını ancak sonuçlara neden olan olgulara ve sonuca etkisine bakılmadığını, zararın tam olarak tutarının tespit edilmediğini, bu hususu davacının ispat etmesi gerektiğini, kusur olup olmadığının dikkate alınmadığını, eğer … grubun bankasına veya bu şirketlere el koymasaydı veya el koyduktan sonra da bu şirketler faal durumda kalıp bu projeleri gerçekleştirme şansları olsaydı yine de bir zarar doğup doğmayacağı hususunun incelenmediğini, her şeyden önemlisi müvekkillerinin bu olaydaki kusurunun net olarak belirlenmediğini, dava dilekçesindeki ihtiyati haciz talebinin yerinde olmadığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının dava ve talep hakkının zamanaşımına uğradığını, 2000-2001 yıllarında yönetim kurulu üyeliği yapan müvekkili hakkında zamanaşımı süreleri dolduğundan davanın zamanaşımı nedeniyle reddi gerektiğini, var olduğu iddia edilen zararın davacı tarafça öğrenilme tarihinin 16/05/2002 … a devir tarihi ya da iflas kararının verildiği 27/10/2003 tarihi dahi olsa her halükarda 2 yıllık zamanaşımı süresinin geçtiğini, dava dilekçesinden müvekkili davalının zarar doğuran eyleminin ne olduğu, hangi firma için hangi eylemin sonucu ne oranda zarar doğduğunun anlaşılamadığını, davacı tarafın Türkiye’de yaşanan ekonomik krizlerin faturalarını müvekkiline yüklemek istercesine aradan geçen bunca yıldan sonra davalılara yükletilebilecek hiçbir kusur olmadan ve dava dilekçesinde bu durum ikrar edilmiş olmasına rağmen davayı açtığını, davacı tarafça dava dilekçesinde açıkça ” Söz konusu alacakların oluşumu ile ilgili genel olarak yönetim kurulu kararlarının alınmadığı ” nın belirtildiğini hal böyle iken müvekkili davalının hangi eylemden dolayı sorumlu olduğu ve hangi kararı dolayısıyla zarar doğduğu dahi ortada yok iken soyut bir takım iddialar ile dava açılmasının yasa ve hakkaniyete uygun olmadığını, müvekkili davalının sorumluluğundan söz edilebilmesi için zarar doğuran bir eylem olması ve bu eyleme bir şekilde müvekkilinin de katılması gerektiğini, zarar doğurduğu iddia edilen işlemler için ortada müvekkilinin imzasını taşıyan yönetim kurulu kararı olmadığını, dolayısıyla müvekkilinin bu eyleme katıldığına dair bir delil bulunmadığını, müvekkilinin profesyonel yönetici konumunda olmadığını, şirkette yönetici sıfatı da bulunmadığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; dava dilekçesindeki suçlamaların kabul edilmediğini, müvekkilinin hiçbir şekilde belirtilen fiillerden yahut kararlardan dolayı sorumlu tutulamayacağını, davanın zamanaşımına uğradığını, 2 yıllık zamanaşımı süresinin davacının fiilleri öğrendiği tarihten itibaren 5 yıllık zamanaşımı süresinin de fiillerin yapılmasından itibaren başlayan zamanaşımı süresi olduğunu, davacının fiili 16/09/2002 tarihinde kendisinin bizzat bir bağımsız denetim şirketine yaptırdığı denetim raporu ile öğrendiğini, 2 yıllık sürenin dolduğunu, 5 yıllık süre açısından en son fiilin 2001 yılında yapıldığını, 2001 yılından davanın açıldığı tarihe kadar geçen sürenin neredeyse 6 yıl olduğunu, 5 yıllık süre açısından da davanın zamanaşımına uğradığını, açılan davada müvekkili ile ilgili sorumluluk sebepleri ve miktarlarının dava dilekçesinde somutlaştırılmadığını, dava dilekçesinin bu açıdan usule aykırı olup, reddi gerektiğini, 2006 yılında müflisin genel kurulunun yapıldığını ve müvekkili de dahil yönetim ve denetim kurulu üyelerinin ibra edilmediğini, hatta pek çok üyenin ibralarının geçmişe etkili olarak hukuka aykırı şekilde kaldırıldığını, ibranın kaldırılması ve ibra etmeme yönündeki genel kurul kararının usulsüz olduğunu, bilanço zararı doğmasından müvekkillinin değil olsa olsa 17/05/2002 tarihinde yönetime gelen … yöneticilerinin sorumlu tutulabileceğini, dava dilekçesinde 2001 yılı bilanço zararının müvekkilinden talep edildiğini, 09/07/2001 tarihinde grup bankası … Bank AŞ. ye el konulduğunu daha sonra da müflisin yönetim ve denetimine 17/05/2002 tarihinde el konulduğunu, grup bankasına el konulması ile yapının dengesinin bozulduğunu, bir dış ticaret şirketi olan müflisin … Bank AŞ. de trilyonlarca ve gerçek sahibi ihracatına aracılık edilen imalatçılar olan KDV iadesine el konulduğunu, müflisin imalatçıların KDV iadesini ödeyemediği için faaliyetinin zorunlu olarak sona erdiğini, 2001 bilanço zararının çok büyük bir bölümünün tek sorumlusunun grup bankasına ve müflisin hesaplarına … tarafından el konulması olduğunu, müvekkilinin ortada bir kusurunun bulunmadığını, müvekkilinin basiretli bir tacir gibi davranmış olup kusurlu olmadığını, davaya ilişkin olarak muğlak hususların açıklanması gerektiğini, dava dilekçesindeki hiçbir eleştirinin herhangi bir ekonomik ve hukuki gerekçeye oturtulmadığını, eleştirilen işlemlerin doğrusunun ne olduğunun açıklanmadığını, eleştirilen hiçbir husus ile ilgili o dönemin ve şirketin ticari ve ekonomik koşullarının dikkate alınmadığını, şirketin yatırım, organizasyon ve şirketin ve çatı şirket kimliği altında bir holdingin kontrolü altında olduğu hususunun dikkate alınmadığını, işlemlerde halka açık olan bir şirket olunması dolayısıyla mutlak suretle zaten Sermaye Piyasası Kurulu gibi bir kamu kurumunun denetiminin varlığı ve bu nedenle işlemlerin zaten yapıldıkları dönemde bir kamu otoritesince denetlendiğinin dikkate alınmadığını, yapılan işlemler sorgulanırken işlemlerin ekonomik ve hukuki boyutları ve şartlarının bir arada değerlendirilmediğini, şirket yöneticilerinin ya da denetçilerinin basiretsizliği hangi noktada gösterdiği ve bu işlemin veya kararın doğrusunun ne olduğunun açıklanmadığını, adeta şirket yönetimin yerine geçilerek ticari tercihler ve kararların sorgulandığını ancak sonuçlara neden olan olgulara ve sonuca etkisine bakılmadığını, zararın tam olarak tutarının tespit edilmediğini, bu hususu davacının ispat etmesi gerektiğini, kusur olup olmadığının dikkate alınmadığını, eğer … grubun bankasına veya bu şirketlere el koymasaydı veya el koyduktan sonra da bu şirketler faal durumda kalıp bu projeleri gerçekleştirme şansları olsaydı yine de bir zarar doğup doğmayacağı hususunun incelenmediğini, her şeyden önemlisi müvekkilinin bu olaydaki kusurunun net olarak belirlenmediğini, dava dilekçesindeki ihtiyati haciz talebinin yerinde olmadığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … cevap dilekçesinde özetle; hakkında 69.620.353,00 YTL tutarında sorumluluk davası açıldığını, 26/04/2000 ila 09/07/2001 tarihleri arasında yönetim kurulu üyeliği yaptığını, hiçbir ücret almadığını, dava dilekçesindeki hiçbir suçlamayı kabul etmediğini, hiçbir şekilde söz konusu fiillerden yahut kararlardan sorumlu tutulamayacağını, davacının dava ve talep hakkının zamanaşımına uğradığını, TTK nun 336. Maddesi delaleti ile 309. Maddesi gereği dava açılması için yetki veren kuruluşların ve dava açan … nin açılan davada zamanaşımı incelemesi yapılması gerektiğini, 2 yıllık zamanaşımı süresinin davacının fiilleri öğrendiği tarihten itibaren başlayan zamanaşımı süresi olduğunu, kabul anlamına gelmemek üzere eğer bir sorumluluk doğuran fiil var ise bu fiilin … AŞ ve hatta birçok işlemde de ortaklar tarafından fiilin yapıldığı anda öğrenildiğini, şirketin halka açık şirket olduğunu, yapılan ilanlar, duyurular, kamuya açıklanan birçok bilgi ve belgenin işlemlerin alenen yapıldığını gösterdiğini, mahkemece dava sırasında karşı taraftan istenecek belgeler üzerinde her olay için ayrı ayrı öğrenme tarihinin tespitinin zorunlu olduğunu, davanın zamanaşımına uğradığını, dava dilekçesinde zarar doğuran eylemin ne olduğu, hangi firma için hangi eylem sonucu ne oranda zarar doğduğunun anlaşılamadığını, davacı tarafça söz konusu alacaklıların oluşumu ile ilgili genel olarak yönetim kurulu kararlarının alınmadığının belirtildiğini, hal böyle iken hangi eylemden dolayı sorumlu olduğu, hangi karar dolayısıyla zarar doğduğu dahi ortada yok iken soyut bir takım iddialar ile dava açılmasının yasa ve hakkaniyete uygun olmadığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin … ‘ce el konulan … Bank AŞ. yönetim kurulunda 07/03/2000 tarihinde başladığı görevinden 19/06/2001 tarihinde istifa yoluyla ayrıldığını, BDDK nun 09/07/2001 tarih 383 sayılı kararı ile … Bank AŞ nin yönetim ve denetiminin Bankalar Kanunu ‘nun 14/3 ve 4 fıkraları gereğince … ye devredildiğini, davada zamanaşımı süresinin geçtiğini, davanın zamanaşımından reddinin gerektiğini, evvelki yıllara ilişkin ibraların hükümsüz sayılmasına ilişkin kararın hukuka ve kanuna tamamen aykırı olduğunu, yerleşik yargı uygulaması ve bilimsel içtihatların menfi borç ikrarı niteliği taşıdığına hem fikir oldukları ibranın sonradan icra kılınan bir genel kurul kararı ile ortadan kaldırılmasının olası olmadığını, bu temel hukuk kuralının bir tek istisnasının ibra kararının mutlak butlan ile batıl olması koşuluna bağlı olduğunu, olayda böyle bir durumun söz konusu olmadığını, davanın hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, davada zararın somut biçimde ispatı gerektiğini, oysa talep edilen zararın ne şekilde tespit edildiği, hesaplamaların hangi esas ve yöntemler ile yapıldığının anlaşılamadığını, raporda sözü edilen iddiaların tümüyle mesnetsiz olduğunu, davacı tarafından açılan davada müvekkili yönünden husumet ehliyeti ve davalı sıfatı bulunmadığını, mahkemenin esasa ilişkin incelemeye geçmeden davanın bu sebeple reddi gerektiğini, davacının ihtiyati tedbir talebinin hukuki dayanağını ve gerekçelerini belirtmeyerek müphem bir talepte bulunduğunu, davacının tedbir talebinin kabul edilemez nitelikte olduğunu belirtmiş, davanın öncelikle husumet bakımından, zamanaşımı süreleri yönünden hukuki ve maddi dayanaktan yoksun bulunduğundan müvekkilinin her türlü bankacılık kural ve teammüllerine uygun davranarak kusurlu olmadığı ve özen borcuna riayet ettiğini savunarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; TTK nun 309. maddesi uyarınca mali sorumluluk davalarında sorumluluğu gerektiren karar ve işlemlerin öğrenilmesinden itibaren 2 yıl , her halükarda bu karar ve işlemlerin icrasından itibaren 5 yıl içinde dava açılması gerektiğini, müvekkilinin 2 dönem yönetim kurulu üyeliği yaptığını, ilk dönem sonu olan 18/03/1998 tarihinden itibaren işleyen 5 yıllık zamanaşımı süresinin 18/03/2003 tarihinde , 2. Dönem sonu olan 12/04/2001 tarihinden itibaren işleyen 5 yıllık zamanaşımı süresinin ise 12/04/2006 tarihinde sona erdiğini, davanın zamanaşımı sürelerinin dolmasından sonra açıldığını, uygulanacak zamanaşımı süresinin İİK 245. maddesi uyarınca dava açma hakkını devralan alacaklar yönünden de aynı olduğunu ve değişmediğini ayrıca 2 yıllık sürenin 5 yıllık süreden daha önce dolduğunu, dava dilekçesinde davalıların sorumluluğu bulunduğunun iddia edildiğini ancak hangi karar ve işlemler nedeniyle zarar oluştuğu, oluşan zararın miktarı davalıların bu zarardan sorumlu olmalarını gerektiren illiyet bağı vb. konularında yeterli açıklama yapılmadığını, şirketin belirli bir dönemde zarar etmesinin bu zarara davalıların yol açtığı sonucunu kendiliğinden doğurmayacağını, piyasa ekonomisi koşulları içerisinde pek çok şirketin yöneticilerin sorumluluğunu gerektirecek özel bir durum, karar ve işlem olmasa dahi zarar edebildiğini, sorumluluk gerektiren zararlar ile ilgili iddialara cevap verilebilmesinin ancak davacının bu konudaki iddialarını tüm detayları ile ve belgeleri ile birlikte açıklaması halinde mümkün olabileceğini savunarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılardan …’nun ölü olduğu belirlenmiş, veraset ilamının alınarak mirasçıların davaya dahil edilmesi için davacı vekiline süre verilmiş, davacı tarafça … ile ilgili veraset ilamı ibraz edilerek mirasçıları davaya dahil edilmiş, davalı … mirasçıları vekili mahkememize verdiği 21/04/2009 tarihli cevap dilekçesinde; davanın zamanaşımına uğradığını, 2 yıllık zamanaşımı süresinin davacının fiilleri öğrendiği tarihten itibaren, 5 yıllık zamanaşımı süresinin de fiillerin yapılmasından itibaren başlayan zamanaşımı süresi olduğunu, davacının fiili 16/09/2002 tarihinde kendisinin bizzat bir bağımsız denetim şirketine yaptırdığı denetim raporu ile öğrendiğini, 2 yıllık sürenin dolduğunu, 5 yıllık süre açısından en son fiilin 2001 yılında yapıldığını, 2001 yılından davanın açıldığı tarihe kadar geçen sürenin neredeyse 6 yıl olduğunu, 5 yıllık süre açısından da davanın zamanaşımına uğradığını, davanın … ile yapılan protokol dahilinde imzalanan taahhütname doğrultusunda konusuz kaldığını, …’nun miras bırakan adına 18/06/2008 tarihinde taahhütnameyi imzaladığı ve taahhütnamede belirtilen protokol hükümleri doğrultusunda da … hesabına ve … AŞ adına … tarafından talep edilen bedellerin yatırıldığını, açılan davada miras bırakan ile ilgili sorumluluk sebepleri ve miktarlarının dava dilekçesinde somutlaştırılmadığını, dava dilekçesinin bu açıdan usule aykırı olup, reddi gerektiğini, miras bırakanlarının görev döneminin çok kısa bir süreyi kapsadığını, dava dilekçesinde bahsedilen işlemlerin yapıldığı sırada miras bırakanın görevde olmadığını, dolayısıyla miras bırakanın gelecekteki işlemler sebebiyle sorumlu tutulmasının gündeme geldiğini, davanın müteselsil sorumluluk esasına dayandırılarak açıldığını ancak maddede tek tek sayılan sorumluluk hallerinden hangisi ya da hangilerine dayanıldığının belirtilmediğini, dava dilekçesinde TTK 346 maddesine göre müdürlerin verdiği zararlardan da söz edildiğini ancak bu maddeye göre sorumluluğun 2. derece sorumluluk olduğunu, bu konuda miras bırakan hakkında bir açıklama yapılmadığını, tespitte bulunulmadığını, 2006 yılında müflisin genel kurulunun yapıldığını ve miras bırakan da dahil yönetim ve denetim kurulu üyelerinin ibra edilmediğini, hatta pek çok üyenin ibralarının geçmişe etkili olarak hukuka aykırı şekilde kaldırıldığını, davacının davasını genel olarak daha önce şirket genel kurulunun aldığı ibra kararlarının yeni yönetimce iptal edilmesi üzerine kurduğunu, dilekçede belirtilen Yargıtay kararlarında sorumluluk hallerinin bilanço yapısına yönelik olarak belirtildiğini, bilançoların gerçeği göstermemesi hileli düzenlenmesi hallerinin sorumluluk doğurduğunu ancak dava dilekçesinde bu tür bir durumdan söz edilmediğini, miras bırakanın hangi davranışı veya aldığı hangi yönetim kurulu kararı ile zarara neden olduğuna ilişkin açıklama bulunmadığını, dilekçede miras bırakanın kusuruna yönelik hiçbir açıklama bulunmadığını, davaya esas olarak söz edilen TTK maddelerinden hiç birinde kusursuz da olsa sorumlu tutulacağına yönelik düzenleme bulunmadığını, miras bırakanın kusurlu olduğunun kanıtlanması gerektiğini, 09/07/2001 tarihinde grup bankası … Bank AŞ. ye el konulduğunu daha sonra da müflisin yönetim ve denetimine 17/05/2002 tarihinde el konulduğunu, grup bankasına el konulması ile yapının dengesinin bozulduğunu, bir dış ticaret şirketi olan müflisin … Bank AŞ de trilyonlarca ve gerçek sahibi ihracatına aracılık edilen imalatçılar olan KDV iadesine el konulduğunu, müflisin imalatçıların KDV iadesini ödeyemediği için faaliyetinin zorunlu olarak sona erdiğini, 2001 bilanço zararının çok büyük bir bölümünün tek sorumlusunun grup bankasına ve müflisin hesaplarına … tarafından el konulması olduğunu, miras bırakanın hiçbir şekilde kusurlu davranmadığını, görevde kaldığı süre boyunca sorumluluğunu doğuracak hiçbir basiretsiz fiili yada kararı olmadığını, böyle bir fiil ya da karara da iştirak etmediğini, davaya ilişkin olarak muğlak hususların açıklanması gerektiğini, dava dilekçesindeki hiçbir eleştirinin herhangi bir ekonomik ve hukuki gerekçeye oturtulmadığını, eleştirilen işlemlerin doğrusunun ne olduğunun açıklanmadığını, eleştirilen hiçbir husus ile ilgili o dönemin ve şirketin ticari ve ekonomik koşullarının dikkate alınmadığını, şirketin yatırım, organizasyon ve şirketin ve çatı şirket kimliği altında bir holdingin kontrolü altında olduğu hususunun dikkate alınmadığını, işlemlerde halka açık olan bir şirket olunması dolayısıyla mutlak suretle zaten Sermaye Piyasası kurulu gibi bir kamu kurumunun denetiminin varlığı ve bu nedenle işlemlerin zaten yapıldıkları dönemde bir kamu otoritesince denetlendiğinin dikkate alınmadığını, yapılan işlemler sorgulanırken işlemlerin ekonomik ve hukuki boyutları ve şartlarının bir arada değerlendirilmediğini, şirket yöneticilerinin ya da denetçilerinin basiretsizliği hangi noktada gösterdiği ve bu işlemin veya kararın doğrusunun ne olduğunun açıklanmadığını, adeta şirket yönetimin yerine geçilerek ticari tercihler ve kararların sorgulandığını ancak sonuçlara neden olan olgulara ve sonuca etkisine bakılmadığını, zararın tam olarak tutarının tespit edilmediğini, bu hususu davacının ispat etmesi gerektiğini, kusur olup olmadığının dikkate alınmadığını, eğer … grubun bankasına veya bu şirketlere el koymasaydı veya el koyduktan sonra da bu şirketler faal durumda kalıp bu projeleri gerçekleştirme şansları olsaydı yine de bir zarar doğup doğmayacağı hususunun incelenmediğini, her şeyden önemlisi miras bırakanın bu olaydaki kusurunun net olarak belirlenmediğini, dava dilekçesindeki ihtiyati haciz talebinin yerinde olmadığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın zamanaşımına uğradığını, 2 yıllık zamanaşımı süresinin davacının fiilleri öğrendiği tarihten itibaren, 5 yıllık zamanaşımı süresinin de fiillerin yapılmasından itibaren başlayan zamanaşımı süresi olduğunu, davacının fiili 16/09/2002 tarihinde kendisinin bizzat bir bağımsız denetim şirketine yaptırdığı denetim raporu ile öğrendiğini, 2 yıllık sürenin dolduğunu, 5 yıllık süre açısından en son fiilin 2001 yılında yapıldığını, 2000 yılından davanın açıldığı tarihe kadar geçen sürenin neredeyse 8 yıl olduğunu, 5 yıllık süre açısından da davanın zamanaşımına uğradığını, açılan davada müvekkili ile ilgili sorumluluk sebepleri ve miktarlarının dava dilekçesinde somutlaştırılmadığını, dava dilekçesinin bu açıdan usule aykırı olup, reddi gerektiğini, 2006 yılında müflisin genel kurulunun yapıldığını ve müvekkili de dahil yönetim ve denetim kurulu üyelerinin ibra edilmediğini, hatta pek çok üyenin ibralarının geçmişe etkili olarak hukuka aykırı şekilde kaldırıldığını, ibranın kaldırılması ve ibra etmeme yönündeki genel kurul kararının usulsüz olduğunu, denetim kurulu üyesi olan müvekkilinin 2001 yılı görev döneminin 2001 yılı içinde sona ermiş olup dönem kapanmadığı için de müvekkilinin bir denetim raporu sunmasının söz konusu olmadığını, bu yönü ile bakıldığında müvekkili için 2001 yılında yapılan işlemlerden dolayı sorumluluğun söz konusu olmadığını, müvekkilinin 23/05/2001 yılında atandığı denetim kurulu üyeliğine, 23/10/2001 yılında son verdiğini , 5 ay görevde kaldığını ve rapor tanzim etmediğini ayrıca 2001 yılının şirket için zor bir yıl olduğunu, müvekkilinin ihmal ettiği bir denetim görevinden söz edilemeyeceğini , bilanço zararı doğmasından müvekkilinin değil olsa olsa 17/05/2002 tarihinde yönetime gelen … yöneticilerinin sorumlu tutulabileceğini, dava dilekçesinde 2001 yılı bilanço zararının müvekkilinden talep edildiğini, 09/07/2001 tarihinde grup bankası … Bank AŞ. ye el konulduğunu daha sonra da müflisin yönetim ve denetimine 17/05/2002 tarihinde el konulduğunu, grup bankasına el konulması ile yapının dengesinin bozulduğunu, bir dış ticaret şirketi olan müflisin … Bank AŞ. de trilyonlarca ve gerçek sahibi ihracatına aracılık edilen imalatçılar olan KDV iadesine el konulduğunu, müflisin imalatçıların KDV iadesini ödeyemediği için faaliyetinin zorunlu olarak sona erdiğini, 2001 bilanço zararının çok büyük bir bölümünün tek sorumlusunun grup bankasına ve müflisin hesaplarına … tarafından el konulması olduğunu, müvekkilinin ortada bir kusurunun bulunmadığını, denetim kurulu üyesi olan müvekkilinin sorumluluğunun işlemlerin detayına girmek, ince ince bunları araştırmak olmadığını, denetim görevinin kayıt ve belgeler üzerinde olup ancak şikayet halinde belge denetiminin ötesine geçebileceğini, kaldı ki görevde kalınan sürenin sadece 5 ay ve görev yapılan dönemin de kısa ve olağanüstü bir dönem olduğunu, davaya ilişkin olarak muğlak hususların açıklanması gerektiğini, dava dilekçesindeki hiçbir eleştirinin herhangi bir ekonomik ve hukuki gerekçeye oturtulmadığını, eleştirilen işlemlerin doğrusunun ne olduğunun açıklanmadığını, eleştirilen hiçbir husus ile ilgili o dönemin ve şirketin ticari ve ekonomik koşullarının dikkate alınmadığını, şirketin yatırım, organizasyon ve şirketin ve çatı şirket kimliği altında bir holdingin kontrolü altında olduğu hususunun dikkate alınmadığını, işlemlerde halka açık olan bir şirket olunması dolayısıyla mutlak suretle zaten Sermaye Piyasası Kurulu gibi bir kamu kurumunun denetiminin varlığı ve bu nedenle işlemlerin zaten yapıldıkları dönemde bir kamu otoritesince denetlendiğinin dikkate alınmadığını, yapılan işlemler sorgulanırken işlemlerin ekonomik ve hukuki boyutları ve şartlarının bir arada değerlendirilmediğini, şirket yöneticilerinin ya da denetçilerinin basiretsizliği hangi noktada gösterdiği ve bu işlemin veya kararın doğrusunun ne olduğunun açıklanmadığını, adeta şirket yönetimin yerine geçilerek ticari tercihler ve kararların sorgulandığını ancak sonuçlara neden olan olgulara ve sonuca etkisine bakılmadığını, zararın tam olarak tutarının tespit edilmediğini, bu hususu davacının ispat etmesi gerektiğini, kusur olup olmadığının dikkate alınmadığını, eğer … grubun bankasına veya bu şirketlere el koymasaydı veya el koyduktan sonra da bu şirketler faal durumda kalıp bu projeleri gerçekleştirme şansları olsaydı yine de bir zarar doğup doğmayacağı hususunun incelenmediğini, her şeyden önemlisi müvekkilinin bu olaydaki kusurunun net olarak belirlenmediğini, dava dilekçesindeki ihtiyati haciz talebinin yerinde olmadığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … beyan dilekçesinde özetle; … AŞ firmasında belli bir dönem yönetim kurulu üyesi olarak görev yaptığını ancak bu dönem içerisinde hiçbir zaman imza sirkülerinde bulunmadığını, yetkili olmadığını ve hiçbir belge imzalamadığını, yönetim kurulu üyesi bulundğu … AŞ de kanuni temsilci sıfatı olmadığından sorumluluğunun da bulunmadığını belirtmiştir.
Diğer davalılar adına usulüne uygun tebligat yapılmış, diğer davalılar cevap dilekçesi sunmamışlardır.
İZMİR 1. ATM’NİN BİRLEŞEN 2008/64 ESAS SAYILI DOSYASINDA DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 69.620.353,00 YTL tutarındaki zararın meydana geldiği tarihten itibaren işleyecek reeskont faiz oranı ile birlikte davalılardan sorumlulukları oranında fazlaya ilişkin dava ve talep hakları saklı kalmak kaydı ile müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesinin talep edildiği, mahkemece 11/07/2008 tarihinde dosyanın İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2007/384 sayılı dosyası ile aralarında fiili ve hukuki irtibat bulunduğundan bahisle her iki davanın birleştirilmesine karar verildiği, dosyanın asıl dava dosyası içerisine gönderildiği ve yargılamaya iş bu dava dosyası üzerinden devam olunduğu anlaşılmıştır.
İZMİR 1. ATM’NİN BİRLEŞEN 2008/64 ESAS SAYILI DOSYASINDA CEVAP:
Davalı … vekili İzmir 1. ATM 2008/64 sayılı dosyasına verdiği cevap dilekçesinde özetle; davanın zamanaşımına uğradığını, davacı tarafın fiilleri kendi beyanında belirttiği gibi 2006 yılında değil fiilleri yapıldığı anda öğrendiğini, 2 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğunu, 5 yıllık süre açısından en son fiilin 2001 yılında yapıldığını, bu tarihten dava tarihine kadar 7 yıl süre geçtiğini, 5 yıllık süre açısından da zamanaşımının dolduğunu, açılan davada müvekkili ile ilgili sorumluluk sebepleri ve miktarlarının dava dilekçesinde somutlaştırılmadığını, dava dilekçesinin bu açıdan usule aykırı olup, reddi gerektiğini, 2006 yılında müflisin genel kurulunun yapıldığını ve müvekkili de dahil yönetim ve denetim kurulu üyelerinin ibra edilmediğini, hatta pek çok üyenin ibralarının geçmişe etkili olarak hukuka aykırı şekilde kaldırıldığını, ibranın kaldırılması ve ibra etmeme yönündeki genel kurul kararının usulsüz olduğunu, bilanço zararı doğmasından müvekkilinin değil olsa olsa 17/05/2002 tarihinde yönetime gelen … yöneticilerinin sorumlu tutulabileceğini, dava dilekçesinde 2001 yılı bilanço zararının müvekkillinden talep edildiğini, 09/07/2001 tarihinde grup bankası … Bank AŞ. ye el konulduğunu daha sonra da müflisin yönetim ve denetimine 17/05/2002 tarihinde el konulduğunu, grup bankasına el konulması ile yapının dengesinin bozulduğunu, bir dış ticaret şirketi olan müflisin … Bank AŞ. de trilyonlarca ve gerçek sahibi ihracatına aracılık edilen imalatçılar olan KDV iadesine el konulduğunu, müflisin imalatçıların KDV iadesini ödeyemediği için faaliyetinin zorunlu olarak sona erdiğini, 2001 bilanço zararının çok büyük bir bölümünün tek sorumlusunun grup bankasına ve müflisin hesaplarına … tarafından el konulması olduğunu, müvekkilinin ortada bir kusurunun bulunmadığını, müvekkillinin basiretli bir tacir gibi davranmış olup kusurlu olmadıklarını, davaya ilişkin olarak muğlak hususların açıklanması gerektiğini, dava dilekçesindeki hiçbir eleştirinin herhangi bir ekonomik ve hukuki gerekçeye oturtulmadığını, eleştirilen işlemlerin doğrusunun ne olduğunun açıklanmadığını, eleştirilen hiçbir husus ile ilgili o dönemin ve şirketin ticari ve ekonomik koşullarının dikkate alınmadığını, şirketin yatırım, organizasyon ve şirketin ve çatı şirket kimliği altında bir holdingin kontrolü altında olduğu hususunun dikkate alınmadığını, işlemlerde halka açık olan bir şirket olunması dolayısıyla mutlak suretle zaten Sermaye Piyasası Kurulu gibi bir kamu kurumunun denetiminin varlığı ve bu nedenle işlemlerin zaten yapıldıkları dönemde bir kamu otoritesince denetlendiğinin dikkate alınmadığını, yapılan işlemler sorgulanırken işlemlerin ekonomik ve hukuki boyutları ve şartlarının bir arada değerlendirilmediğini, şirket yöneticilerinin ya da denetçilerinin basiretsizliği hangi noktada gösterdiği ve bu işlemin veya kararın doğrusunun ne olduğunun açıklanmadığını, adeta şirket yönetimin yerine geçilerek ticari tercihler ve kararların sorgulandığını ancak sonuçlara neden olan olgulara ve sonuca etkisine bakılmadığını, zararın tam olarak tutarının tespit edilmediğini, bu hususu davacının ispat etmesi gerektiğini, kusur olup olmadığının dikkate alınmadığını, eğer … grubun bankasına veya bu şirketlere el koymasaydı veya el koyduktan sonra da bu şirketler faal durumda kalıp bu projeleri gerçekleştirme şansları olsaydı yine de bir zarar doğup doğmayacağı hususunun incelenmediğini, her şeyden önemlisi müvekkillinin bu olaydaki kusurunun net olarak belirlenmediğini davacının alacaklarının tam tutarını , dönemlerini ve kaynaklarını açıklaması gerektiğini, haricen bilindiği üzere … AŞ ile ilgili vergi ihtilaflarına ilişkin davaların neredeyse tamamının … AŞ lehine sonuçlandığını , … lehine sonuçlanan davanın ise çok az sayıda olup bu davalar için de verilmiş teminat mektupları bulunduğunu ve … sinin bu teminat mektuplarını paraya çevirmek suretiyle tahsil yoluna başvurduğunu, ihtiyati haciz talebinin yerinde olmadığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İZMİR 5. ATM’NİN BİRLEŞEN 2007/642 SAYILI DOSYASINDA DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; fazlaya ilişkin dava ve talep hakları saklı kalmak kaydı ile, 64.822.673,03 YTL tutarındaki zararın meydana geldiği tarihten itibaren işleyecek TC Merkez Bankası tarafından ilan edilen avans faiz oranı ile birlikte davada sorumluluk oranında müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesinin talep edildiği, yargılama aşamasında davalılardan …’nun öldüğünden bahisle …’nun veraset ilamını ibraz ve davadan sonra ölmüş ise varislerini davaya dahil etmek üzere veya davadan önce ölmüş ise ayrı dava açıp bu dava ile birleştirmek üzere süre verildiği, verilen süre doğrultusunda İzmir 1. ATM’nin 2008/829 sayılı dosyası ile … AŞ tarafından … mirasçıları, …, …, … ve … hakkında dava açıldığı, söz konusu davanın İzmir 5. ATM’nin 2007/642 sayılı dosyası ile birleştirilmesine karar verildiği, mahkemece 24/02/2009 tarihinde dosyanın İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2007/384 sayılı dosyası ile aralarında fiili ve hukuki irtibat bulunduğundan bahisle her iki davanın birleştirilmesine karar verildiği, dosyanın asıl dava dosyası içerisine gönderildiği ve yargılamaya iş bu dava dosyası üzerinden devam olunduğu anlaşılmıştır.
İZMİR 5. ATM’NİN BİRLEŞEN 2007/642 SAYILI DOSYASINDA CEVAP:
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın TTK 336 ve 309. Maddeleri uyarınca zamanaşımına uğradığını, dava dilekçesinde belirtilen hususları kabul etmediklerini, müvekkilini söz konusu şirkette kısa bir dönem yönetim kurulu üyeliği yaptığını, herhangi bir ücret almadığını ayrıca dava dilekçesinde zarar doğuran eylemin hangi şirket için hangi eylem sonucu ve ne oranda olduğunun anlaşılamadığını, davanın tamamen soyut, mesnetsiz ve yasal dayanaktan yoksun olduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İZMİR 2. ATM’NİN BİRLEŞEN 2008/264 SAYILI DOSYASINDA DAVA:
Davacı … Bankası Genel Müdürlüğü vekili dava dilekçesinde özetle; fazlaya ilişkin dava ve talep hakları saklı kalmak kaydı ile 9.827.716,64 YTL tutarındaki zararın meydana geldiği tarihten tamamen tahsil edileceği tarihe kadar 3095 sayılı kanunun 4489 sayılı kanunla değişik 2/2 maddesine göre işleyecek avans faizi ve BSMV ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesinin talep edildiği, mahkemece 10/06/2010 tarihinde dosyanın İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2007/384 sayılı dosyası ile aralarında fiili ve hukuki irtibat bulunduğundan bahisle her iki davanın birleştirilmesine karar verildiği, dosyanın asıl dava dosyası içerisine gönderildiği ve yargılamaya asıl dava dosyası üzerinden devam olunduğu anlaşılmıştır.
İZMİR 2. ATM’NİN BİRLEŞEN 2008/264 SAYILI DOSYASINDA CEVAP:
Davalı … vekili İzmir 2. ATM 2008/264 sayılı dosyasına verdiği 31/05/2008 tarihli cevap dilekçesinde; davanın zamanaşımına uğradığını, davacı tarafın fiilleri kendi beyanında belirttiği gibi 2006 yılında değil fiilleri yapıldığı anda öğrendiğini, 2 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğunu, 5 yıllık süre açısından en son fiilin 2000 yılında yapıldığını, bu tarihten dava tarihine kadar 8 yıl süre geçtiğini, 5 yıllık süre açısından da zamanaşımının dolduğunu, açılan davada müvekkili ile ilgili sorumluluk sebepleri ve miktarlarının dava dilekçesinde somutlaştırılmadığını, dava dilekçesinin bu açıdan usule aykırı olup, reddi gerektiğini, 2006 yılında müflisin genel kurulunun yapıldığını ve müvekkili de dahil yönetim ve denetim kurulu üyelerinin ibra edilmediğini, hatta pek çok üyenin ibralarının geçmişe etkili olarak hukuka aykırı şekilde kaldırıldığını, ibranın kaldırılması ve ibra etmeme yönündeki genel kurul kararının usulsüz olduğunu, bilanço zararı doğmasından müvekkilinin değil olsa olsa 17/05/2002 tarihinde yönetime gelen … yöneticilerinin sorumlu tutulabileceğini, dava dilekçesinde 2001 yılı bilanço zararının müvekkillinden talep edildiğini, 09/07/2001 tarihinde grup bankası … Bank AŞ. ye el konulduğunu daha sonra da müflisin yönetim ve denetimine 17/05/2002 tarihinde el konulduğunu, grup bankası na el konulması ile yapının dengesinin bozulduğunu, bir dış ticaret şirketi olan müflisin … Bank AŞ. de trilyonlarca ve gerçek sahibi ihracatına aracılık edilen imalatçılar olan KDV iadesine el konulduğunu, müflisin imalatçıların KDV iadesini ödeyemediği için faaliyetinin zorunlu olarak sona erdiğini, 2001 bilanço zararının çok büyük bir bölümünün tek sorumlusunun grup bankasına ve müflisin hesaplarına … tarafından el konulması olduğunu, müvekkilinin ortada bir kusurunun bulunmadığını, müvekkilinin basiretli bir tacir gibi davranmış olup kusurlu olmadığını, davaya ilişkin olarak muğlak hususların açıklanması gerektiğini, dava dilekçesindeki hiçbir eleştirinin herhangi bir ekonomik ve hukuki gerekçeye oturtulmadığını, eleştirilen işlemlerin doğrusunun ne olduğunun açıklanmadığını, eleştirilen hiçbir husus ile ilgili o dönemin ve şirketin ticari ve ekonomik koşullarının dikkate alınmadığını, şirketin yatırım, organizasyon ve şirketin ve çatı şirket kimliği altında bir holdingin kontrolü altında olduğu hususunun dikkate alınmadığını, işlemlerde halka açık olan bir şirket olunması dolayısıyla mutlak suretle zaten Sermaye Piyasası Kurulu gibi bir kamu kurumunun denetiminin varlığı ve bu nedenle işlemlerin zaten yapıldıkları dönemde bir kamu otoritesince denetlendiğinin dikkate alınmadığını, yapılan işlemler sorgulanırken işlemlerin ekonomik ve hukuki boyutları ve şartlarının bir arada değerlendirilmediğini, şirket yöneticilerinin ya da denetçilerinin basiretsizliği hangi noktada gösterdiği ve bu işlemin veya kararın doğrusunun ne olduğunun açıklanmadığını, adeta şirket yönetimin yerine geçilerek ticari tercihler ve kararların sorgulandığını ancak sonuçlara neden olan olgulara ve sonuca etkisine bakılmadığını, zararın tam olarak tutarının tespit edilmediğini, bu hususu davacının ispat etmesi gerektiğini, kusur olup olmadığının dikkate alınmadığını, eğer … grubun bankasına veya bu şirketlere el koymasaydı veya el koyduktan sonra da bu şirketler faal durumda kalıp bu projeleri gerçekleştirme şansları olsaydı yine de bir zarar doğup doğmayacağı hususunun incelenmediğini, her şeyden önemlisi müvekkillinin bu olaydaki kusurunun net olarak belirlenmediğini savunarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılardan …’nun 2002 yılında vefat ettiği ancak buna rağmen ana dava dosyası ile birleşen İzmir 1. ATM’nin 2008/64 Esas sayılı dosyasında … mirasçılarının davaya dahil edilerek yargılamaya devam olunduğu belirlendiğinden asıl dava dosya davacısı … vekili ile İzmir 1. ATM nin 2008/64 Esas sayılı dosya davacısı Hazine vekiline davadan önce öldüğü anlaşılan …’nun mirasçıları hakkında dava açıp asıl dosya ile birleştirilmesini temin etmek üzere süre verildiği, verilen süre doğrultusunda birleşen 1. ATM 2008/64 Esas sayılı dosya davacısı Hazine vekili tarafından İzmir 8. ATM nin 2013/204 Esas sayılı dosyasında …’nun mirasçıları …, …, … ve … hakkında dava açıldığı ve açılan davanın 27/05/2013 tarihinde asıl dava dosyası ile birleştirilmesine karar verildiği, dosya davacısı … vekilinin 06/05/2013 tarihli dilekçesinde … mirasçıları aleyhine dava açılmayacağını belirttiği anlaşılmıştır.
İzmir 1. ATM’nin 2007/384 esas sayılı dosyası ile birleşen İzmir 8. ATM’nin 2013/204 esas sayılı dava dosyasının dava dilekçesinde özetle; fazlaya ilişkin talep ve dava haklarımız saklı kalmak koşuluyla şimdilik 69.620.353.00 YTL’lik zararın, zararın meydana geldiği tarihten itibaren işleyecek … faiz oranı Üzerinden davalılardan sorumlulukları oranında müştereken ve müteselsilen tahsili, müşterek ve müteselsil sorumlu davalıların menkul ve gaöyrimenkul malları ile 3. şahıslardaki hak ve alacakları üzerine alacaklarını karşılayacak miktarda ihtiyati haciz konulmasına, aksi taktirde ihtiyati haciz zımmında ihtiyatı tedbir konulmasına karar verilmesinin talep edildiği, mahkemece dosyanın İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi 2007/384 sayılı dosyası ile aralarında fiili ve hukuki irtibat bulunduğundan bahisle her iki davanın birleştirilmesine karar verildiği, dosyanın asıl dava dosyası içerisine gönderildiği ve yargılamaya asıl dava dosyası üzerinden devam olunduğu anlaşılmıştır.
İZMİR 1. ATM’NİN 2007/384 ESAS SAYILI DOSYASI İLE BİRLEŞTİRİLEN İZMİR 5. ATM’NİN 2007/642 ESAS – 2009/37 KARAR SAYILI DOSYASINDA BİRLEŞTİRİLEN İZMİR 1. ATM’NİN 2008/829 ESAS – 2008/727 KARAR SAYILI DOSYASINDA DAVA:
Davacı dava dilekçesinde özetle; fazlaya ilişkin dava ve talep hakları saklı kalmak kaydıyla 25.403,847 YTL tutarındaki zararın, zararın meydana geldiği tarihten itibaren işleyecek T.C. Merkez Bankası tarafından ilan edilen avans faiz oranı ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, müşterek ve müteselsil sorumlu davalıların menkul ve gayrimenkul malları ile 3. Şahıslardaki hak ve alacakları üzerine alacaklarını karşılayacak miktarda teminatsız ihtiyati haciz konulmasına, haciz taleplerinin kabul edilmemesi halinde ihtiyati haciz zımmında ihtiyati tedbir konulmasına karar verilmesini talep ve dava ettiği, dosyanın İzmir 5. ATM’nin 2007/642 esas sayılı dosyası ile birleştirildiği, daha sonra asıl dava dosyası içerisine gönderildiği ve bu dosyanın da asıl dava dosyası olan 2007/384 esas sayılı dosyası ile birleştirildiği ve her iki dosyanın yargılamasının da asıl dava dosyası üzerinden devam ettiği anlaşılmıştır.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI :
İlk derece mahkemesince; “…A- MAHKEMEMİZİN 2007/384 ESAS SAYILI DOSYASI YÖNÜNDEN: Davanın REDDİNE,
B-MAHKEMEMİZİN 2007/384 E. SAYILI DOSYASI İLE BİRLEŞTİRİLEN İZMİR 5. ATM’ NİN 2007/642 E. 2009/37 K. SAYILI DOSYASI YÖNÜNDEN: Davanın REDDİNE,
C-MAHKEMEMİZİN 2007/384 E. SAYILI DOSYASI İLE BİRLEŞTİRİLEN İZMİR 5. ATM’ NİN 2007/642 E. 2009/37 K. SAYILI DOSYASINDA BİRLEŞTİRİLEN İZMİR 1. ATM’ NİN 2008/829 E. 2008/727 K. SAYILI DOSYASI YÖNÜNDEN: Davanın REDDİNE,
D-MAHKEMEMİZİN 2007/384 E. SAYILI DOSYASI İLE BİRLEŞTİRİLEN İZMİR 1. ATM’ NİN 2008/64 E. 2008/452 K. SAYILI DOSYASI YÖNÜNDEN: Davanın REDDİNE,
E-MAHKEMEMİZİN 2007/384 E. SAYILI DOSYASI İLE BİRLEŞTİRİLEN İZMİR 2. ATM’ NİN 2008/264 E. 2010/326 K. SAYILI DOSYASI YÖNÜNDEN: Davanın REDDİNE,
F-MAHKEMEMİZİN 2007/384 E. SAYILI DOSYASI İLE BİRLEŞTİRİLEN İZMİR 8. ATM’ NİN 2013/204 E. 2013/248 K. SAYILI DOSYASI YÖNÜNDEN: Davanın REDDİNE…” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davacı … vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; yerel mahkeme kararının hukuka ve yasaya aykırı olduğunu, borçlu … A. Ş. müvekkili bankaya kredi işlemlerinden borçlu olduğunu, borçlu firma hakkında, İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 27.10.203 tarih 2002/464 E. ve 2003/802 K. sayılı kararı ile … A.Ş.’nin iflasına karar verilmesi üzerine, müvekkili banka alacağının iflas masasına kaydettirildiğini, borçlu müflis firmanın yönetim kurulu üyeleri ve denetçilerinin hukuka aykırı olarak ve özen yükümlüğüne aykırı olarak birtakım işlemlerde bulunduğu ve bu nedenle müflis Firmanın alacaklılarının zarara uğratıldığının anlaşılması nedeniyle bu davanın açıldığını, 5020 sayılı Kanun’un ek.5.maddesi uyarınca, davalı taraf üzerindeki Bankamız alacağı Hazine alacağı hükmünde olup 5411 sayılı Kanunun geçici 11.maddesinin atfıyla halen uygulanmaya devam olunan 4389 sayılı Kanunun ek.3.maddesi uyarınca dava ve takiplerde zamanaşımı süresinin 20 yıl olarak düzenlendiğini, yerel mahkemeye sunulu bulunan 27.03.2006, 31.03.2006 ve 10.04.2006 tarihli Denetçi Raporlarında davalı yönetim ve denetim kurulu üyelerinin alacaklıları zarara uğratmak kastıyla hileli muamelelerde bulundukları, gerçeğe aykırı ve sahte bilançolarla aktiflerinin olduğundan fazla gösterildiği ve fiillerinin TCK.161. Maddesinde belirtilen hileli iflas suçunu oluşturduğunun açıklandığını, söz konusu suça ilişkin zamanaşımı süresinin de 8 yıl olarak düzenlendiğini, müflis şirketin denetçi raporlarında ve dava dilekçesi ve sonraki tüm beyanlarında ayrıntılı olarak açıklanan davaya konu zarar verici tüm işlemlerin, … A.Ş tarafından düzenlenen bağımsız denetim raporunda da detaylı ve şüpheye yer bırakmayacak şekilde yer aldığını, davalıların gerek Kanun gerekse ana sözleşmenin yüklediği vazifeleri yerine getirmemiş olmaları, ayrıca görevlerinin gereği önlemleri almamış olmaları sebebiyle sorumlulukları nedeniyle dava açıldığını, davalıların söz konusu kusurlu davranışları dosyada mübrez bağımsız denetim raporunda da açıkça ifade edildiğini, davalıların itirazlarının haksız ve dayanaksız olduğunu, TTK 36. Maddesinde belirtilen hallerde, yönetim kurulu üyelerinin ortaklığa ve alacaklarına karşı kusursuz olduklarını ispat etmedikçe müteselsilen mesul olacağını, yani yönetim kurulu üyelerinin görevlerini ifalar sırasında bir zarar oluşmuşsa, bu zararın üyelerin kusurlu eylemi sonucu meydana geldiğinin kabulünün gerektiğini, yasa gereği, yönetim kurulu üyeleri ile ortaklık arasında sözleşme ilişkisinin mevcut bulunduğundan TTK yönetim kurulu aleyhine kusur karinesi kabul ettiğini, denetim kurulu üyeleri ile de ortaklık arasındaki ilişkinin sözleşme ilişkisi olduğu ve denetçiler aleyhine de kusur karinesinin var olduğu TTK’nın 359. Maddesi uyarınca kabul edildiğini, davalılar aleyhine kusur karinesinin mevcut olduğunu, iş bu davada ispat yükü davalılara düştüğünü, genel kurul kararının iptali ancak bir mahkeme kararı ile yapılabilecek olup söz konusu kararların iptaline ilişkin bir karar mevcut bulunmadığından ibra kararlarının kaldırılmasına ilişkin kararlar geçerliliğini koruduğunu, yönetim kurulu üyeleri, kendilerine verilmiş olan görevlerin gereği gibi yerine getirilmemesi veya ihlali nedeniyle oluşan tüm zararlardan dolayı müteselsilen sorumlu olduklarını belirterek, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı … (birleşen 2008/64 esas sayılı dosyası) vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; dosya kapsamında alınan bilirkişi raporlarının denetime elverişli olmadığını, bu raporların hükme esas teşkil etmesinin hukuka aykırı olduğunu, eksik inceleme ile verilen ilk derece mahkemesi kararını kabul etmediklerini, yerel mahkeme kararında kanun yolu gösterilmediğini, bu durumun hak ihlali olduğunu, kararda iddia ve savunmaların özeti, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan deliller, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkartılan sonuç ve hukuki sebeplerin gösterilmesinin gerektiğini, yerel mahkeme kararında bu ölçütlerin sağlanmadığını, mahkemenin hüküm fıkralarından önceki son değerlendirmesinde, değerlendirme yapılmasına uygun verilerin dosyada bulunmadığı, zarar ve sorumluluk tespitinin mevcut delil durumuna göre imkanlı olmadığının belirlenmesinin açıkça hukuka aykırı olduğunu, iflasına karar verilen şirketin yönetici ve denetçisi olan davalıların kasıtlı hareket ederek, maliyetinin çok altında mal satışları gerçekleştirdikleri, takyidatlı gayrimenkullerin alımına karar verdiklerini, değerinin çok üzerinde hisse aldıklarını, teminatsız ya da yeterli teminat alınmadan şirket kaynaklarını kullandırttıklarını, … tarafından atanan denetçilerin hazırlamış oldukları 31/03/2006, 27/03/2006 ve 10/04/2006 tarihli raporların yerel mahkeme ve mahkemece atanan bilirkişiler tarafından dikkate alınmadığını belirterek, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı … A.Ş (İzmir 5. ATM birleşen 2007/642 Esas-2009/37 karar ve birleşen İzmir 1. ATM 2008/829 esas- 20208/272 karar sayılı dosyası) vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; İzmir 3B Asliye Ticaret Mahkemesinin 27.10.203 tarih 2002/464E ve 2003/802K sayılı kararı ile … A.Ş nin iflasına karar verilmesi üzerine, müvekkili banka alacağının İzmir İflas Müdürlüğünün 2003/5 İflas sayılı iflas masasına kaydettirildiğini, müflis şirketin sıra cetvelinde bulunan borçlarından 64.822.673,03-TL tutarındaki kısım müvekkili banka alacağı olduğunu, müflis … AŞ’nin 10.04.2007 tarihinde yapılan ikinci alacaklılar toplantısında, İcra İflas Kanununun 245 nci maddesi hükmü uyarınca müvekkili …’a … Vergi Dairesi, … Vergi Dairesi Müdürlüğü, …nı temsilen …, …Bankası AŞ, …, vs alacaklılara sorumluluk davası açma yetkisinin devredildiğini, ikinci alacaklılar toplantısında verilen yetki gereği, İzmir 1 Asliye Ticaret Mahkemesinin 2007/384 Esas sayısına kayıt edilen davada (Birleşen İzmir 5.ATM 2007/642E 2009/37K – Birleşen İzmir 1.ATM 2008/829E 727K), gerek kanun ve gerek ise ana sözleşmenin yüklediği vazifeleri yerine getirmemiş olmaları gerek ise selefleri tarafından alınan kararlar muvacehesinde gerekli önlemleri almamış olmaları sebebi ile, Müflis … AŞ nin Yönetim Kurulu üyeleri haklarında kusurlu eylem ve kararları ile vermiş oldukları 64,822,673.03 TL zararın faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen tahsili taleb ile dava açıldığını, müflis … ANONİM ŞİRKETİ yönetim ve denetim kurulu üyelerinin şahsi sorumluluklarını doğuran eylem ve işlemlerin yanı sıra … AŞ ve Grup Firmalarında aynı sürelerde Yönetim ve Denetim Kurulu üyesi olarak görev yaptıklarını, nitekim, davalılardan …, …, …, …, özvarlıklarını tamamen kaybeden … A.Ş.’nin, hisse senetlerinin 1999 – 2000 yılları arasında 3,448 milyar TL sı nominal değeri ile satın alınması esnasında, Şirketin Yönetim Kurulunda; …, … ise Denetim Kurulunda görev yaptıklarını, davalılardan …, …, …, …, …, …, … aynı süreçte; ipotek yüklü taşınmazı satın alınan … AŞ nin Yönetim Kurulunda; … ve … ise Denetim Kurulunda görev yaptıklarını, davalılardan, …, …, …, … aynı süreç içerisinde, usulsüz veya karşılığı teminat aranmaksızın kredi ve cari hesap kullandırılan … Anonim Şirketi’nin yönetim kurulunda ve … ve … ise Denetim Kurulunda görev yaptıklarını, davalıların beş ana kalemde doğan zarara dayanak işlemlerde, işlemlerin iki tarafında da yer alan ve şirketlerin gerek mali durumlarını gerekse taşınmaz mal rayiç değerlerini ziyadesiyle bilebilecek, değerlendirebilecek durumda kişiler olduğunu, Denetim Raporu ve ekinde yer alan müstenit evrak ile sabit olduğunu, ancak, yerel mahkeme tarafından ilam hükmünde, zararınamal satışının yapıldığına ilişkin dosya içerisinde yeterli delil ve belge bulunmadığı, söz konusu malların maliyetinin tespitinin imkan dahilinde olmadığı, … AŞ nin hisselerinin değer kaybedeceği, şirketin mali yapısının bozuk olduğu yönünde bir delilin bulunmadığı, taşınmazların alım tarihindeki değeri ile bir kıyaslama yapılması gerektiği, söz konusu tespit yapılmadan zarar veya sorumluluğun bulunup bulunmadığının söylenemeyeceği, dosyada buna ilişkin bir delil bulunmadığı, bir şirketin tahsil edemediği alacaklarından yöneticilerin sorumluluğunun doğması için yöneticilerin özen borcuna aykırı olarak borçlanma işlemleri yaptığının tespiti gerektiği, bunun için de kredi kullandırılmış ise kredi ile tüm belgelerin veresiye mal satılmış ise cari hesapla çalışılmış ise mal verilen firmaların mali durumlarının kötü olduğuna dair delillerin sunulmasının gerektiği ancak ispatlayacak bilgi ve belgeyi sunulmadığı, bu durumda sorumluluk iddiasının hiçbir dayanağının bulunmadığı gerekçesine yer verilmiş ise de, Şirketin 2000 takvim yılı denetim raporu içeriğine göre; Şirketin öz varlığını kaybetmesi ve nihayetinde iflası yukarıda anılan sebeplerle oluştuğunu, bu işlemler sebebiyle zararın gerçekleştiğini, yönetim kurulu üyeleri şirket adına yaptıkları işlemlerden dolayı kişisel olarak sorumlu tutulamazlarsa da, 6762 Sayılı TTK’nin 336. maddesinde belirtilen hallerde ortaklığa ve ortaklık alacaklılarına karşı kusursuz olduklarını ispat etmedikçe tüm yöneticiler oluşan zarardan müteselsilen sorumlu olduklarını, yönetim kurulu üyelerinin görevlerini ifaları sırasında bir zarar oluşmuşsa, bu zararın üyelerin kusurlu eylemi sonucunda meydana geldiğini, 6762 Sayılı TTK’nın 338. maddesinde, yönetim kurulu üyelerinin kusur ve sorumluluklarının bulunmadığını ispat etmedikleri takdirde zarardan sorumlu olacaklarını, dolayısıyla yönetim kurulu üyelerinin görevlerini ifaları sırasında bir zarar oluşmuşsa, bu zararın üyelerin kusurlu eylemi sonucunda meydana geldiğini anılan işlemler dolayısıyla yönetim ve denetim kurulu üyelerinin sorumluluğunun bulunmadığı, işlemlerin şirketin menfaatine olduğu, ya da şirketin bir zararının bulunmadığını ispat külfetinin davalılara ait olduğu ve bunun aksine bir delil ibraz edilmediği nazara alınmaksızın yanılgılı değerlendirmeye dayalı olarak tesis edilen hükmün kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı …. vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumunun; 10.07.2001 tarih ve 24458 mükerrer sayılı Resmi Gazetede yayınlanan 09.07.2001 tarih ve 384 nolu kararıyla, … Bankası A.Ş.’nin yönetimi 4389 sayılı Bankalar Kanununun 14 üncü maddesinin (3) ve (4) numaralı fıkralarına istinaden … na devredildiğini, … tarafından … Bank AŞ’ne 87,5 Trilyon TL’sı mevduat karşılığı kaynak olarak aktarılmış; neticede Bankalar Kanununun 14 üncü maddesinin (5) numaralı fıkrasının (a) bendinin (ab) alt bendi uyarınca … , sigorta kapsamında bulunan mevduat tutarını aşmamak ve hisselerinin tamamına sahip olmak kaydıyla, sermayeye tekabül eden zararları devralmaya yetkili olduğundan, … nu tarafından devralınmış, bunun sonucunda da Banka hisse senetlerinin tamamının mülkiyeti … a intikal ettiğini, … Anonim Şirketinin … ’na devredildiği 09.07.2001 tarihi itibarı ile hazırlanan devir bilançosunda … Bank AŞ Yönetiminin Bankanın toplamış olduğu mevduatları, Bankanın emin bir şekilde çalışmasını tehlikeye düşürecek bir biçimde … Grubu Firmalarına aktarmak sureti ile Bankaya verdikleri 719.709 Milyar TL zararın önemli bir kısmının; kredi talebinde bulunan firmalar için mali tahlil ve analiz yapılmadan, Firmaların geri ödeme yeterlilikleri araştırılmadan, kredi teminatına alınması öngörülen çek ve senetlerin istihbaratı yapılmadan, gayrimenkullerin ekspertiz değerlerinin çok üzerinde gösterilmesinden, batık firmalara kredi tahsis edilmesinden, Diğer bankaların yasal takip yolu ile risklerini azaltmaya çalıştıkları firmalara bu aşamada kredi tahsis edilmesi gibi sebeplerden kaynaklandığı tesbit edildiğini, Nominal sermayesi 110 Trilyon olan Bankanın 87,5 Trilyon tutarında ödemiş sermayeye ait hisselerinin 8,5 Trilyon tutarında % 9,82 isi … Anonim Şirketine ait olduğunu, … Bank A.Ş. kaynaklarından, … Anonim Şirketine kredi tahsis edilmesi ve kullandırılması sonucu oluşan Banka zararı ile ilgili olarak düzenlenen 20.12.2001 tarih ve 01/01 nolu inceleme raporuna göre; … AŞ’ne firmanın ihracat teşviklerinden yararlanarak yüksek montanlı ihracat rakamları gerçekleştirmesine rağmen, firmaya kredi tahsis edilen 1996 – 2000 dönemlerde bilançolarında öz kaynak yapısının zayıf olduğu, Firma kaynaklarının büyük oranda kısa vadeli borçlardan oluştuğu, 1996 – 2001 yıllarında Firma kar etmiş gözüktüğü halde, Firma kısa vadeli borçlarının Firma Öz kaynaklarının ortalama 10 misli olduğu, Anılan yıllarda işletme sermayesinin negatif seyrettiği, Firmanın ticari faaliyetlerinin devam ettirebilmesinin … AŞ’nin mevcudiyetine bağlı olduğunu, şirket ile Banka arasında kredi ilişkisinin başladığı tarihten itibaren, Şirket Yönetim Kurulunda görevli üyelerin bir bölümünün, aynı zamanda firmaya kredi limit tahsis ve kullandırılması kararlarını alan … Bank AŞ Yönetim Kurulunda da görevli olmalarından hareketle Banka/Kredi Kullanan Şirket ilişkisinin olması gerektiğinin objektif ölçülerde kurulmadığını, firmaya kullandırılan kredilerin bir kısmının … Grubuna ait diğer firmalara geçiçi hesap kapama amacı ile aktarıldığını, Firmaya kullandırılan kredilerin büyük bir kısmı ile diğer bankalara kredi borçlarının ödendiğini, Hazine Müsteşarlığı ve BDDK 13.06.2000 tarih ve 47669 sayılı yazıları ile Firmaya Kredi kullandırılmaması talimatı verildiği halde, kredi tahsis ve kullandırılmasına devam edildiğini, Firmanın kullandığı kredilerin teminatını oluşturmak üzere alınan değerlerin, riski karşılamaktan çok uzak olduklarını, nihayetinde 2001 yılının ilk üç ayında firma zararı 3,986,096 TL sına baliğ olarak, 09.07.2001 tarihi itibarı ile, … Anonim Şirketi riski faiz, kur farkı ve diğer feri’ler hariç 29,469,588.00 TL’sı olarak tesbit edildiğini, huzurdaki davanın davalıları, … Anonim Şirketinin 1993 – 2001 yılları arasında, Banka kaynaklarının kullanılmasına sebebiyet veren kararları aldığını, yönetim kurulu üyeleri olup,davalılardan …, …, … aynı zamanda … Bank AŞ nin yönetim kurulu üyesi sıfatı ile görev aldıklarını, … Yönetim Kurulunun 16.05.2002 tarih ve 326 sayılı kararı ile; … Bankası AŞ’nin yönetim ve denetimini doğrudan veya dolaylı olarak tek başına veya birlikte elinde bulunduran ortaklarından ve … Grup Şirketlerinden, Banka kaynaklarını kullanan … AŞ’nin de temettü hariç ortaklık hakları ile yönetim ve denetimi 4389 sayılı Bankalar Kanununun 15/7-a maddesi uyarınca … tarafından devralındığını, ancak bu aşamada İzmir 3 Asliye Ticaret Mahkemesinin 2002/464 Esas, 2003/802 Karar sayısı ile 27.10.2003 tarihli kararı ile … Anonim Şirketinin iflasının açılmasına karar verildiğini, şirkete … tarafından Denetim Kurulu üyesi olarak atanan denetçilerin Müflis Şirketin 01.01.2001-31.12.2001 dönemine ait 10.04.2006 tarihli Denetim Raporlarına istinaden, … Kuruluna ibraz edilen 02.06.2006 ve 263 sayılı kararı ile sorumluluk davası açılmasına karar verildiğini, Müflis … AŞ’ne … TAŞ nezdinde kullandırılan 95,426.39 TL gayri nakdi kredi alacağı ve bunun 12.642.28 TL komisyon bedeli 13.03.2003 tarihi itibarı ile, … tarafından, … TAŞ den temlik alınmış ve iflas masasına alacak kaydının yaptırıldığını, müflis … AŞ’nin … AŞ nezdinde, nakde çevrilen rehinli mevduat bakiyesi teminat mektupları karşılığı bakiye alacak 2,789,200.61 TL sı 29.04.2004 tarihi itibarı ile, … tarafından, … AŞ’den temlik alındığını ve ve iflas masasına alacak kaydı yaptırıldığını, Müflis … AŞ’nin asıl ve kefil sıfatı ile borçlu olduğu, … Bankası TAŞ nezdinde kullandığı kredilerin İzmir 4 İcra Müdürlüğü 2001/12127, 2001/12129, 2001/12130, 2001/18884 sayılı takiplerine dayanak 272,100,770.91 TL nakdi ve 36,202,883.27 TL gayri nakdi kredi alacakları, … tarafından, … TAŞ dan temlik alınmış ve ve iflas masasına alacak kaydının yaptırıldığını, Müflis … AŞ’nin borçlu olduğu, … AŞ nezdinde kullandığı kredinin İzmir 4 İcra Müdürlüğü 2002/339 sayılı takibine dayanak toplam 144,503.45 TL nakdi ve 291,811.36 TL gayri nakdi kredi alacakları, … tarafından, … AŞ’den temlik alınmış ve ve iflas masasına alacak kaydı yaptırıldığını, Müflis … AŞ’nin borçlu olduğu, … AŞ nezdinde kullandığı kredin İzmir 4 İcra Müdürlüğü 2001/20408 sayılı takibine dayanak toplam 10,406.68 144,503.45 TL nakdi kredi alacakları, … tarafından, … AŞ’den temlik alınmış ve iflas masasına alacak kaydı yaptırıldığını, Müflis … AŞ’nin borçlu olduğu, … AŞ nezdinde tazmin olunan 56,640.59 TL teminat mektubu bedeli ve 118.59 TL alacakları, … tarafından, … AŞ’den temlik alınmış ve iflas masasına alacak kaydının yaptırıldığını, Müflis … AŞ’nin borçlu olduğu, … AŞ nezdinde tazmin olunan 56,640.59 TL teminat mektubu bedeli ve 118.59 TL alacakları, … tarafından, … AŞ’den temlik alınmış ve ve iflas masasına alacak kaydının yaptırıldığını, müflis … AŞ’nin borçlu olduğu, … Bankası AŞ nezdinde tazmin olunan 3,757.00 teminat mektubu bedeli alacağı, … tarafından, … Bank AŞ’den temlik alınmış ve ve iflas masasına alacak kaydı yaptırıldığını, Müflis … ANONİM ŞİRKETİ yönetim ve denetim kurulu üyelerinin şahsi sorumluluklarını doğuran eylem ve işlemlerinin yanı sıra, … AŞ ve Grup Firmalarında aynı sürelerde Yönetim ve Denetim Kurulu üyesi olarak görev yaptıklarını, davalılar aşağıda beş ana kalemde doğan zarara dayanak işlemlerde, işlemlerin iki tarafında da yer alan ve şirketlerin gerek mali durumlarını gerekse taşınmaz mal rayiç değerlerini ziyadesiyle bilebilecek, değerlendirebilecek durumda kişiler olduğunu, davalıların görev yaptıkları diğer grup Şirketleri, Holding ve Banka Yönetim ve denetim kurulu üyeliklerini detaylı gösteren tablo dilekçemiz ekinde mübrezdir. Yukarıda görev süreleri ayrı ayrı belirtilen davalıların çalışma süreçlerinde; Şirketin 2001 yılı hesaplarının 23.314 milyar TL zarar ile kapatıldığı; Şirketi zararlandırıcı işlemlerin beş ana kalemde toplandığını, denetim raporu ve ekinde yer alan müstenit evrak ile sabit olduğunu, ancak yerel mahkeme tarafından ilam hükmünde, zararına mal satışının yapıldığına ilişkin dosya içerisinde yeterli delil ve belge bulunmadığı, söz konusu malların maliyetinin tespitinin imkan dahilinde olmadığı, … AŞ nin hisselerinin değer kaybedeceği, şirketin mali yapısının bozuk olduğu yönünde bir delilin bulunmadığı, taşınmazların alım tarihindeki değeri ile bir kıyaslama yapılması gerektiği, söz konusu tespit yapılmadan zarar veya sorumluluğun bulunup bulunmadığının söylenemeyeceği, dosyada buna ilişkin bir delil bulunmadığı, bu durumda sorumluluk iddiasının hiçbir dayanağının bulunmadığı gerekçesine yer verilmiş ise de, Şirketin 2000 takvim yılı denetim raporu içeriğine göre; Şirketin öz varlığını kaybetmesi ve nihayetinde iflası yukarıda anılan sebeplerle oluştuğuna göre; bu işlemler sebebiyle zararın gerçekleştiğin, kural olarak, yönetim kurulu üyeleri şirket adına yaptıkları işlemlerden dolayı kişisel olarak sorumlu tutulamazlarsa da, 6762 Sayılı TTK’nin 336. maddesinde belirtilen hallerde ortaklığa ve ortaklık alacaklılarına karşı kusursuz olduklarını ispat etmedikçe tüm yöneticiler oluşan zarardan müteselsilen sorumlu olacaklarını, yani yönetim kurulu üyelerinin görevlerini ifaları sırasında bir zarar oluşmuşsa, bu zararın üyelerin kusurlu eylemi sonucunda meydana geldiğini, nitekim 6762 Sayılı TTK’nın 338. maddesinde, yönetim kurulu üyelerinin kusur ve sorumluluklarının bulunmadığını ispat etmedikleri takdirde zarardan sorumlu olacaklarının düzenlendiğini, dolayısıyla yönetim kurulu üyelerinin görevlerini ifaları sırasında bir zarar oluşmuşsa, bu zararın üyelerin kusurlu eylemi sonucunda meydana geldiğini, anılan işlemler dolayısıyla yönetim ve denetim kurulu üyelerinin sorumluluğunun bulunmadığını, işlemlerin şirketin menfaatine olduğu, ya da şirketin bir zararının bulunmadığını ispat külfetinin davalılara ait olduğu ve bunun aksine bir delil ibraz edilmediği nazara alınmaksızın yanılgılı değerlendirmeye dayalı olarak tesis edilen hükmün kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Asıl ve birleşen dosya davalıları …, …, …, …, …, …, …, …, … vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; birleşen davaların davacılarının 5411 sayılı Bankacılık Kanunu madde 133/son hükmünden faydalanamayacağını, Yerel Mahkeme’nin hukuka uygun olarak verdiği davanın reddi kararının, vekalet ücreti kısmında her bir davacı aleyhine 5411 sayılı Kanun’un 133/son hükmü gereği maktu vekalet ücretine hükmedildiğini, ancak bu hüküm sadece asıl davanın davacısı olan … (“…”) açısından uygulanabilir nitelikte olduğunu, birleşen davaların davacıları olan … Bankası A.Ş., … ve … Bankası A.Ş. açısından uygulanabilir olmadığını, Yerel mahkemenin tüm davacılar bakımından maktu vekalet ücretine gerekçe olarak gösterdiği hüküm sadece ve sadece fon tarafından açılacak olan sorumluluk davalarında hükmedilecek olan vekalet ücretini düzenlediğini, birleşen davaların davacılarına bakıldığında ise bunların … Bankası A.Ş., … ve … Bankası A.Ş. olduğu konusunda hiçbir tereddüt bulunmadığını, yerel mahkemenin, açık kanun hükmüne rağmen, … bankası olmayan birleşen davaların davacılarının davası reddedildiğinde davalı vekili olarak lehlerine maktu vekalet ücreti hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğunu belirterek, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Asıl ve birleşen davalar; dava dışı … AŞ nin Yönetim ve Denetim Kurulu üyeleri olan davalıların kanunun ve esas mukavelenin yüklediği vazifeleri yerine getirmediği ve bu nedenle şirketin öz kaynaklarının yitirilmesinde ve iflasa sürüklenmesinde sorumluluklarının bulunduğundan bahisle oluşan zararın faizi ile birlikte tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemece; asıl ve birleşen davaların reddine karar verilmiş olup, hüküm davacılar ve davalılar vekilleri tarafından ayrı ayrı istinaf edilmiştir.
İstinaf incelemesi HMK.nun 355. maddesi uyarınca istinaf sebepleri ile sınırlı olarak ve kamu düzeni yönünden yapılmıştır.
1-) Birleşen İzmir 2. ATM’nin 2008/264 Es. sayılı dava dosyasının yapılan istinaf incelemesinde;
Somut olayda; davacı … Bankası A.Ş.nin sunduğu vekaletname uyarınca gerekçeli kararın davacı vekili olarak vekaletnamede adı geçen avukatlardan olan Av. …’a 06.11.2019 tarihinde tebliğ edildiği, kararı ise yine aynı vekaletnamede adı geçen vekil Av. …’nün 21/11/2019 tarihli istinaf başvuru dilekçesi ile istinaf ettiği anlaşılmaktadır.
6100 sayılı HMK’nın ”Başvuru süresi” başlığını taşıyan 345/1. maddesinde; ”İstinaf yoluna başvuru süresi iki haftadır. Bu süre, ilamın usulen taraflardan her birine tebliği ile işlemeye başlar. İstinaf yoluna başvuru süresine ilişkin özel kanun hükümleri saklıdır.” yönünde düzenleme mevcuttur.
HMK’nın ”Sürelerin başlaması” başlıklı 91/1. maddesinde; ”süreler, taraflara tebliğ tarihinden veya kanunda öngörülen hallerde, tefhim tarihinden itibaren işlemeye başlar.” düzenlemesine yer verilmiş olup, ”Sürelerin bitimi” başlıklı 92/2. maddesinde; ”Süre, hafta, ay veya yıl olarak belirlenmiş ise, başladığı güne son hafta, ay veya yıl içindeki karşılık gelen günün tatil saatinde biter. Sürenin bittiği ayda, başladığı güne karşılık gelen bir gün yoksa, süre bu ayın son günü tatil saatinde biter.” yönünde düzenleme mevcuttur.
Bu yasal düzenlemelere göre, iki haftalık istinaf süresi, ilamın veya ara kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren başlayıp, ikinci haftanın aynı güne karşılık gelen tatil saati bitiminde sona erer. Elektronik ortamda yapılan istinaf başvurularında ise ikinci haftanın aynı güne karşılık gelen gün sonunda (yani saat 00.00) biter.

Somut olayda, mahkemece gerekçeli karar, davacı avukatının daimi çalışanına 06.11.2019 tarihinde tebliğ edilmiş olup, HMK’nın 345/(1) maddesi uyarınca, 2 haftalık istinaf başvuru süresi 20.11.2019 Çarşamba günü mesai saati bitiminde, elektronik ortamda yapılan başvurularda ise gün sonunda yani saat 00.00’da son bulmuştur. UYAP üzerinden yapılan incelemede davalı vekili Avukat … arafından istinaf başvuru dilekçesinin 21.11.2019 gün ve saat 19:03:54’da gönderilmiş olduğu anlaşılmakla, elektronik ortamda yapılan başvuru süresi içerisinde yapılmamış olduğundan istinaf dilekçesinin süre yönünden usulden reddine karar vermek gerekmiştir.
2-) Asıl ve birleşen diğer dosyalar yönünden yapılan istinaf incelemesinde ise;
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, hükme esas alınan bilirkişi raporunun somut olayın özelliklerine uygun, açık, anlaşılır, denetime elverişli, hüküm kurmaya yeterli ve dosya kapsamı ile uyumlu olduğu, davacıların dayanmış olduğu denetim raporunun tek başına davalıların sorumluluğunu ispata yetmediği, dosyadaki delil durumuna göre özen eksikliğinin ve zararın tespiti mümkün olmadığı, vekaletin maktu şekilde tayininin de yerinde olduğu anlaşılmakla, asıl ve birleşen davacılar ve davalılar vekillerinin istinaf başvurusunun Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-1 maddesi gereğince ayrı ayrı esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı … Bankası vekilinin istinaf başvurusunun yukarıda (1) nolu bentte açıklanan gerekçelerle 6100 sayılı HMK’nin 345. ve 352/1-c maddesi uyarınca süre yönünden USULDEN REDDİNE,
2-Davacı … ğı (birleşen 2008/64 esas sayılı dosyası) vekili, Davacı … Bankası A.Ş (İzmir 5. ATM birleşen 2007/642 Esas-2009/37 karar ve birleşen İzmir 1. ATM 2008/829 esas- 20208/272 karar sayılı dosyası) vekili, Asıl ve birleşen dosya davalıları …, …, …, …, …, …, …, …, … vekilinin İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2007/384 Esas – 2019/652 Karar sayılı kararına yönelik istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
3-İSTİNAF AŞAMASINDA; asıl ve birleşen dosya davalıları … ve … tarafından yatırılan 44,40 TL ve 222,00 TL olmak üzere toplam 266,40 TL istinaf karar harcından, alınması gerekli 179,90 TL istinaf karar harcının mahsubu ile bakiye 86,50 TL istinaf karar harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde ilgili davalılara iadesine, (harç işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine),
4-Davacı … Bankası A.Ş harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına,
5-İstinaf eden taraflarca yapılan yargılama giderlerinin kendileri üzerinde bırakılmasına,
6-HMK’nın 333.maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde varsa taraflarca yatırılan gider avansından kalan bakiyenin yerel mahkemece hesaplanarak ilgili olduğu tarafa iadesine
7-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
8-Kararın, temyize tabi bulunması nedeniyle Dairemizce taraflara tebliğine,
Dair; dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre zarfında Yargıtay’a temyiz yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 03/05/2023