Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2023/504 E. 2023/509 K. 23.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2023/504
KARAR NO : 2023/509

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ARA KARAR TARİHİ : 11/01/2023
NUMARASI : 2022/959 Esas(derdest)
DAVA : Limited Şirket Müdürünün Azli ve Ortaklıktan Çıkarılma
TALEP : İhtiyati Tedbir
BAM KARAR TARİHİ : 23/03/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 23/03/2023

İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 11/01/2023 ara karar tarihli ve 2022/959 Esas(derdest) sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
TALEP :
İhtiyati tedbir isteyen vekili (davacı-karşı davalı) ihtiyati tedbir talep dilekçesinde özetle; davacı ile davalı …’in diğer davalı şirketin % 50’şer hisse ile şirket ortağı oldukları, şirket yetkilisinin davalı … olduğu, şirket masraflarının davacı tarafından finanse edildiği, davalı tarafça işçi ücretleri, sigorta primleri ve sair firmalara ödenmesi gereken borçların zamanında ödenmediği, davacının şirketin itibarının zedelenmemesi adına ödemeleri kişisel hesabından yapmak zorunda kaldığı, yaptığı ödemeleri davalıdan talep ettiğinde ise hakaretlere maruz kaldığı, bununla ilgili CBS’nın 2022/151571 sayılı soruşturma dosyası ile suç duyurusunda bulunduğu, daha sonra kendisine ödenmeyen alacakların tahsili amacıyla İzmir 10. İcra Dairesi’nin 2022/14486 Esas sayılı dosyası ile şirkete karşı icra takibi başlattığı, davalının şirketi zarara uğrattığı, davacıya karşı bilgilendirme yapmadığı, tarafların bir araya gelemediği, bir türlü anlaşma sağlanamadığı, davacının davayı açmakta hukuki yararının bulunduğunu ileri sürülerek, öncelikle dava sonuçlanıncaya kadar davacının şirketi tek başına temsiline, bu mümkün değil ise davalı şirkete kayyım atanmasına ve davalının tüm yetkilerinin derhal ortadan kaldırılmasına karar verilmesini talep istemiştir.
Aleyhine İhtiyati Tedbir İstenilen(Davalı-karşı davacılar) cevap dilekçesinde özetle; davacının gerçek dışı beyanlarla oluşturduğu dava dilekçesini kabul etmediklerini, esasen davacının yaptığı iş ve eylemlerden dolayı davalı tarafından İzmir CBS’nın 2022/171379 sayılı dosyası ile şikayetçi olunduğunu, ortaklıktan çıkarma davalarında genel kurul kararı alınmasının zorunlu olduğunu ve bu nedenle davanın usulden reddi gerektiğini, esasa ilişkin olarak da davacının dava dilekçesindeki tüm iddialarının gerçeği yansıtmadığını, davacı tarafın kayyım atanması talebinin de tamamen hukuka aykırı olduğunu, şirket müdürü olan karşı davacının talimatı olmadan karşı davalının hiç bir işlem yapamayacağını, karşı davalının yaptığı tüm işlemlerin usulsüz olduğunu, davacının yaptığı eylemler nedeni ile CBS’na şikayette bulunulduğunu, karşı davalının şirketi zarara uğratıcı işlemler yaptığını, şirketin itibarının zedelenmesine sebep olduğunu, karşı davalının şirkette çalışmayan kişileri çalışan olarak gösterdiğini, kendi ahbaplarına şirket hesabında para gönderdiği eşya hediye ettiğini, şirketin internet sitelerinin şifrelerinin karşı davalıda olup davacıya vermediğini, şirket müdürü kendisiymiş gibi şirketle ilişki içerisinde olanlara karşı gerçeğe aykırı beyanlarda bulunduğunu ileri sürülerek asıl davanın ve ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARI:
Mahkemece; “…Asıl davacı vekilinin 10/01/2023 tarihli ihtiyati tedbir talebinin reddine…” şeklinde karar verilmiştir.
Karara karşı ihtiyati tedbir isteyen (davacı) vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ:
İhtiyati tedbir isteyen (davacı-karşı davalı) vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 2022/959 Esas sayılı dosyasında; tedbiren davalı şirkete kayyum atanması talepli olarak davalı …’in ortaklıktan çıkarılması talebiyle davanın ikame edildiğini, İlk Derece Mahkemesince 30.11.2022 tarihli tensip tutanağı 11 numaralı kararı uyarınca tedbiren kayyum atanmasına yönelik talebin Ticaret Sicil Müdürlüğü’nden yazı cevabı geldikten ve cevap dilekçesi sunulduktan sonra değerlendirilmesine karar verildiğini, bu süre zarfında davalı …’in davalı şirket malvarlığı üzerinde tek imza ile yetkili ve temsilci olmanın verdiği güç ile birtakım tasarrufta bulunma girişimlerine başladığı müvekkil tarafından haricen öğrenildiğini, 29.12.2022 tarihli dilekçe ile davalı şirkete ait … marka, … şaşi, 789 tescil sıra numaralı Forklift ile yine … marka, … şasi, 788 tescil sıra numaralı Forklif , … plakalı araç ve … plakalı araç hakkında üçüncü kişilere devri önleyici tedbir kararı verilmesinin talep edildiğini, İlk Derece Mahkemesince 30.12.2022 tarihinde üçüncü kişilere devri önleyici tedbir talebinin kabulüne karar verildiğini, tedbir kararının uygulanması adına 02.01.2023 tarihinde 15.000,00 TL nakit teminat dosyaya yatırıldığını ve mahkemece tedbir kararının gereğinin yerine getirildiğini, davalı şirkete ait forklifler üzerine ihtiyati tedbir işlenmesi talepli müzekkere, forkliftlerin kayıtlı olduğunun İzmir Ticaret Odasına gönderildiğini, İzmir Ticaret Odası müzekkere cevabında; “Odamız İş Makinesi Bilgi Sisteminde (İMBS) yapılan inceleme neticesinde; “… ŞİRKETİ (V.N….)” adına kayıtlı ”… (şasi no:… forklift) ve … (şasi no:… forklift)” plakalı iş makinelerinin Bornova 8. Noterliği ‘nde 30/12/2022 tarihinde … vergi nolu … Şirketi ‘ne satışı yapıldığı anlaşılmış olup, sistemde noter satışı bilgisi görülmektedir.” denilmek suretiyle ihtiyati tedbir şerhinin işlenemediğinin bildirildiğini, davalı …’in şirket malvarlığı üzerinde tasarrufta bulanma yetkisine sahip olmaya devam etmesi halinde davacı müvekkilin ve ortağı olduğu davalı şirketin daha ciddi zararlara uğrama ihtimali kuvvetle muhtemel olup, bu kerre davalı tarafından cevap dilekçesi de sunulmuş olduğundan tedbiren şirkete kayyum atanmasına karar verilmesinin talep edildiğini, İlk Derece Mahkemesi istinafa konu ara kararında; “davalının yönetim yetkilerini kötüye kullandığı iddiasının yargılamaya muhtaç olduğu bu aşamada tedbiren yönetim yetkisinin kaldırılması konusunda yaklaşık ispatın gerçekleşmediği anlaşılmakla davacının kayyım atanması konusunda ihtiyati tedbir talebinin reddine” karar verildiğini, ancak verilen kararın usule ve hukuka aykırı olduğunu, Yerel Mahkeme ara kararında, hangi hukuki gerekçe ile ihtiyati tedbir talebini reddettiğini açıklamamış olup hangi yönüyle tedbir şartlarının oluşmadığını ve hangi gerekçeyle zararın doğmayacağını, yargılama sona erinceye dek ihtiyati tedbir konulamayacağını belirtmediğini, Mahkeme kararında yalnızca, dilekçesinde açıklanan hususların ve davalının yönetim yetkisini kötüye kullandığı iddiasının yargılamayı gerektirdiğinden bahisle tedbir şartlarının oluşmadığının belirtildiğini, dilekçesinde belirttiği hususlar yargılamayı gerektirdiğinden ve Mahkemece yapılacak araştırma neticesinde bir karara bağlanması gerektirdiğinden işbu davanın derdest edildiğini, ancak dilekçesinde belirttiği iddiaların araştırılması ve yargılaması uzun süreceğinden yargılama sona erinceye dek ihtiyati tedbirin talep edildiğini, dolayısıyla Mahkeme’nin dava dilekçesinde belirttiği iddiaların yargılamayı gerektirdiğinden bahisle tedbir talebinin de reddetmesi dayanaksız ve hukuka aykırı olduğunu, ihtiyati tedbir; HMK md. 389 vd. düzenlenmiş olup; mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebileceğinin düzenlendiğini, şirkete ait araçların üçüncü kişilere devrini önleyici tedbir kararı ile ayı tarihte iş makinelerinin satılmış olması, talep dilekçesinde yer alan; davalının şirket malvarlığı üzerindeki tasarruf yetkisini kullanarak, şirkete ait mal varlıklarını satış ve sair yöntemlerle tasfiye etmekte olduğuna ilişkin iddiaları destekler nitelikte olduğunu, davalılar tarafından sunulan 06.01.2023 tarihli cevap dilekçesinde; “şirket yönetme kabiliyeti bulunmayan müvekkilinin yönettiği şirketin şu an için hiçbir borcu bulunmamakta olup ayrıca şirkete ait araçlar da mevcuttur.” denildiğini, açıklanan hususlar neticesinde; yargılama sürecinde kötü niyetli olarak şirket malvarlığının azaltılmaya çalışılması ihtimali kuvvetle muhtemel olduğundan şirket malvarlığının mevcudiyetinin korunması ve telafisi güç zararların meydana gelmemesi adına yargılama sona erinceye dek davalı şirkete kayyum atanması yönünde ihtiyati tedbir kararı verilmesi ve kararın kaldırılması gerektiğini bildirerek, istinaf başvurusunda bulunmuştur.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Talep, davalı şirketin ortağı ve müdürü olan diğer davalı …’in müdürlük görevinden azli (temsil yetkisinin kaldırılması), şirket ortaklığından çıkarılması davasında, davacıya tek başına şirketi temsil yetkisinin verilmesi ve davalı şirkete geçici olarak kayyım atanmasına ilişkin ihtiyati tedbir kararı verilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece; yaklaşık ispat sağlanmadığından ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmiş; karar, ihtiyati tedbir isteyen (davacı) vekili tarafından istinaf edilmiştir.
İstinaf incelemesi 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak inceleme yapılmıştır.
6100 sayılı HMK’nın “ihtiyati tedbirin şartları”na ilişkin 389/2. maddesinde; “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir” düzenlemesi bulunmaktadır.
Aynı Kanunun 390/3. maddesinde ise; “Tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır” hükmü bulunmaktadır.
Geçiçi hukuki koruma yargılamasını asıl hukuki koruma yargılamasından ayıran özelliklerden biri ispat ölçüsü noktasındadır. HMK.’nun ihtiyati tedbirle ilgili 390. maddesinin gerekçesinde geçici hukuki korumalarda ispat hususu üzerinde durulmuştur. Kanunda açıkça öngörülmemişse ya da işin niteliği gerekli kılmıyorsa, bir davada (normal bir yargılamada yaklaşık ispat değil, tam ispat aranır. Çünkü, hakim, mevcut ispat ve delil kuralları çerçevesinde, tarafların iddia ettiği bir vakıa konusunda tam bir kanaate varmadan o vakıayı doğru kabul edemez.
Ancak kanun koyucu bazen ya doğrudan kendisi düzenleme yaparak ya da işin niteliği ve olayın özelliği gereği hakime, bu durumu belirterek, ispat olgusunu düşürme imkanı vermiştir. Bu düşürülmüş ispat ölçüsü çerçevesinde, tam kanaat değil, kuvvetle muhtemel, yaklaşık bir kanaat yeterli görülmektedir. Doktrinde bu yön karar verilmesi için tam ispat ölçüsü yerine yaklaşık ispat ölçüsü olarak ifade edilmektedir. Ancak, yaklaşık ispatla yetinilmiş olması, ispatın aranmayacağı ya da ispat kurallarının tamamen dışına çıkılacağı anlamına gelmez.
Bir taraf iddiasını mahkeme önüne ne kadar inandırıcı şekilde getirirse getirsin, bu sadece bir iddiadan ibarettir. İddia edilen vakıanın sabit yani doğru kabul edilebilmesi için, ispat yükü üzerine düşen tarafın bunu kanundaki delil sistemi içinde yine kanunun aradığı ispat ölçüsü çerçevesinde ispat etmesi gerekir.
Tam ispatın arandığı durumlarda bu ölçü tereddütsüz ortaya konmalıdır. Yaklaşık ispat durumunda ise hakim o iddianın ağırlıklı ihtimal olarak doğru olduğunu kabul etmekle birlikte, zayıf bir ihtimal de olsa, aksinin mümkün olduğunu gözardı etmez. Bu sebepledir ki, genelde geçici hukuki korumalara, özel de ihtiyati tedbire ve ihtiyati hacze karar verilirken haksız olma ihtimalide dikkate alınarak talepte bulunandan teminat alınması öngörülmüştür.
Geçici hukuki korumalarda, bazen karşı tarafın dinlenmemesi, tüm delillerin ayrıntılı bir biçimde incelenmesine yeterli zamanın olmaması gibi sebeplerle yaklaşık ispat yeterli görülmüştür; bu çerçevede, aslında ispat ölçüsü bakımından HMK.’nda bir yenilik getirilmemekle birlikte, “yaklaşık ispat” kavramı kullanılarak doktrinde kabul gören ifade tasarıya alınmış, ayrıca burada hem tam ispatın aranmadığı belirtilmiş hem de basit bir iddianın yeterli olmadığı vurgulanmak istenmiştir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde; davacının iddialarının yargılamayı gerektirdiği, mevcut dosya kapsamı, delil durumu ve yargılamanın bulunduğu aşama itibariyle, davacının ihtiyati tedbir kararı verilmesi için haklılığını yasaya uygun ve yaklaşık olarak ispat edemediği, yargılamanın ilerleyen aşamalarında yeniden ihtiyati tedbir talebinde bulunulmasına yasal bir engel olmadığı anlaşılmakla, mahkemece ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamaktadır.
Tüm bu açıklamalara, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle, yasaya uygun gerektirici nedenlere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmamasına, HMK.nun 355. maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin konularda da kararın esasına etkili bir aykırılık bulunmaması nazara alınarak ihtiyati tedbir talep eden ( davacı) vekilinin istinaf sebebleri yerinde görülmediğinden istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere ;
1-İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 11/01/2023 tarihli ve 2022/959 Esas sayılı (derdest) sayılı ara kararına karşı ihtiyati tedbir talep eden (davacı) vekilinin istinaf başvuru sebeplerinin HMK’nın 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-a)İstinaf kanun yoluna başvuran taraftan alınması gereken harç 179,90 TL başlangıçta alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına,
b)Davacı tarafın yatırmış olduğu 492,00 TL istinaf kanun yoluna başvuru harcının hazineye gelir yazılmasına,
3-İstinaf yoluna başvuran tarafın yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin, ilk derece mahkemesince yapılacak yargılama sonucunda nihai karar ile birlikte hüküm altına alınmasına,
4-Kullanılmayan istinaf gider avansının resen HMK’nun 333. maddesi gereğince yatıran tarafa İADESİNE,
5-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından karşı taraf yararına istinaf vekalet ücreti verilmesine yer olmadığına,
6-Kararın tebliği, kesinleştirme, harç ve yargılama giderlerinin iadelerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair; dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 362/1-f maddesi gereğince kesin olmak üzere 23/03/2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.