Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2023/455 E. 2023/469 K. 22.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2023/455
KARAR NO : 2023/469

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 20/11/2018 (Dava) – 11/02/2020 (Karar)
NUMARASI : 2018/1357 Esas – 2020/112 Karar
DAVA : İstirdat
BAM KARAR TARİHİ : 22/03/2023
KARARIN YAZIM TARİHİ : 22/03/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 11/02/2020 tarihli 2018/1357 Esas ve 2020/112 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili …’ın, … Bankası A.Ş. tarafından davadışı …’a 14.01.2015 tarihli genel kredi sözleşmesi ile kullandırılan kredinin 85.000,00-TL’lik kısmına müteselsil kefil olduğunu, davalı bankanın, asıl borçlu tarafından kredi borcunun ödenmesinde temerrüde düşülmesi nedeniyle, 20.07.2016 ve 29.08.2017 tarihli ihtarnameleriyle hesabı kat ettikten sonra, müvekkili ve diğer müşterek kefil aleyhine İzmir 12. İcra Müdürlüğü’nün 2017/14699 sayılı dosyası üzerinden ilamsız icra yoluyla takibe giriştiğini, takibi kesinleştirerek müvekkilinin çok sayıda taşınmazı üzerine haciz koydurduğunu, müvekkilinin de haciz ve satış baskısı altında, icra dosyası borcunu oluşturan asıl alacak ve fer’ileri toplamı 108.950,00-TL’yi, kızı … aracılığıyla 23.10.2018 günü davalı bankaya ödediğini, İzmir 12. İcra Müdürlüğü’nün 2017/14699 sayılı dosyasının haricen tahsil ile kapandığını, dekontun açıklama kısmında da, ödemenin, müvekkilinin kefili olduğu sözleşmeden kaynaklı takip borcuna ilişkin olduğunun belirtildiğini, ödemenin müvekkilinin veya kızı tarafından ödenmiş olmasının herhangi bir etkisinin bulunmayıp, istirdat davasının davacısının, icra takip dosyasının borçlusu olan müvekkili olacağını (Yargıtay 19. HD. E: 2009/2481-K: 1830), TBK 583/1.maddenin; “Kefalet sözleşmesi, yazılı şekilde yapılmadıkça ve kefilin sorumlu olacağı azamî miktar ile kefalet tarihi belirtilmedikçe geçerli olmaz. Kefilin, sorumlu olduğu azamî miktarı, kefalet tarihini ve müteselsil kefil olması durumunda, bu sıfatla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girdiğini kefalet sözleşmesinde kendi el yazısıyla belirtmesi şarttır.
” şeklinde olduğunu, genel kredi sözleşmesi incelendiğinde, TBK tarafından aranan şekil koşullarına uyulmadığının anlaşılacağını, öncelikle kefalet tarihinin belirtilmediğini, ayrıca sorumlu olunan azami miktarın ve kefalet türünü belirten “müteselsil” ibaresinin, müvekkilinin kendi el yazısıyla belirtilmediğini, sözleşmenin, müvekkili açısından geçersiz olduğunu, buradaki geçersizlikten kastın, mutlak butlan/kesin hükümsüzlük olduğunu belirterek, İzmir 12. İcra Müdürlüğü’nün 2017/14699 sayılı dosyası borcu olan ve haciz/satış baskısı altında davalıya ödenen 108.950,00-TL’nin ödeme tarihi olan 23.10.2018’den itibaren hesaplanacak ticari faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı banka vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının dava dışı … ile bankanın Menemen şubesi arasında imzalanan genel kredi sözleşmesinin müşterek borçlu ve müteselsil kefili olduğunu, …’a kullandırılan kredi geri ödenmeyince hesap kat ihtarnamesi ile borcun ödenmesinin ihtar edildiğini, buna rağmen borcun ödenmediğini ve İzmir 12.İcra Müdürlüğünün 2017/14699 sayılı dosyası ile ilamsız takip başlatıldığını, borçlunun takibe itiraz etmediğini ve takibin kesinleştiğini, takip kesinleştikten yaklaşık 1 yıl sonra kredi borcunun 23/10/2018 tarihinde kefiller tarafından müştereken ödendiğini, kredi borcu ödendiğinden diğer kefil olan davadışı … aleyhine İzmir 3.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/403 E. sayılı dosyasında açılan itirazın iptali davasının ödeme nedeniyle karar verilmesine yer olmadığı kararı ile sonuçlandırıldığını, bu karardan 6 gün sonra davacının kefaletinin geçerli olmadığı iddiası ile işbu davayı açtığını, davanın haksız ve yersiz olup yasal dayanaktan yoksun olduğunu, ödemeyi yapanın … olduğunu, bu nedenle davacının aktif dava ehliyeti olmaması nedeniyle davanın reddine karar verilmesini, davacı borçlu olmadığı iddiasında ise takibin açıldığı tarihten ödeme yaptığı tarihe kadar geçen 1 yıl içinde icra takibine itiraz edebilecek ya da menfi tespit davası açabilecekken, borcu kabul edip ödediğini, diğer kefil hakkında açılan itirazın iptali davası ödeme nedeniyle sonuçlandırıldıktan sonra kötüniyetle işbu istirdat davasını açmasının haksız ve yasal dayanaktan yoksun bir talep olduğunu, hakkın kötüye kullanılması mahiyetinde olduğunu, kabul anlamına gelmemek üzere, davacı ödeme yaptığı sırada kefaleti ile ilgili olarak bu davada ileri sürdüğü varsa geçersizlik sebeplerini bilerek ödemeyi yaptığını, ileri sürdüğü hususlara ödeme yaptığı sırada vakıf olduğunun açık olup, bilerek kefalet borcunu alacaklıya ödediğinden sebepsiz zenginleşme talebi ile geri isteyemeyeceğini, kefaleti incelendiğinde miktarının belli olduğunu, müteselsil olduğunu, tarihi yazılmamış olsa bile aynı sahifede iki kez kefalet tarihinin yazılı olduğunun görüldüğünü, bu nedenle kefalete yönelik iddiaların yersiz olup reddi gerektiğini, TBK’nun 78.maddesine göre borçlanmadığı edimi kendi isteğiyle yerine getiren kimsenin, bunu ancak, kendisini borçlu sanarak yerine getirdiğini ispat ederse geri isteyebileceğini, davacının kefaleti müteselsil kefalet olarak kabul edilmese dahi adi kefalet olarak kabul edilmesi gerektiğini, adi kefalet sorumluluğu nedeniyle yapmış olduğu ödemelerin istirdadını da talep edemeyeceğini beyanla, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
YEREL MAHKEME KARARI:
Mahkemece, “…Toplanan tüm deliller bir bütün olarak değerlendirildiğinde; her ne kadar davalı ödemeyi yapanın … olduğunu belirterek husumet itirazında bulunmuş ise de, 23/10/2018 tarihli dekontta …’ın ‘Kefili …, 0130661720320 ait sözleşme tutarına bağlı takip borcu’ açıklaması ile 108.950,00-TL’yi bankanın hesabına gönderdiği, buna göre davadışı …’ın, kefil davacı adına ödeme yaptığının anlaşıldığı, ödemenin üçüncü bir kişi tarafından yapılmış olmasının bir önemi olmadığı (bknz. Seyit Çavdar, İtirazın iptali, Borçtan Kurtulma Menfi Tespit Davası ve İstirdat Davaları, syf 1446), takip borçlusunun istirdat talebinde bulunabileceği anlaşıldığından davalının husumet itirazlarının yerinde görülmediği, mahkemece alınan Adli Tıp bilirkişi raporuna göre, İzmir 12. İcra Dairesi’nin 2017/14699 sayılı takibine konu, dava dışı … ile davalı banka arasında imzalanan 14/01/2015 tarihli genel kredi sözleşmesinin yirminci sayfasındaki ‘85.000, Seksenbeşbin müteselsil’ içerikli el yazılarının davacı …’ın eli ürünü olmadığı, Türk Borçlar Kanunu’nun 583. maddesine göre kefilin, sorumlu olduğu azami miktarın, kefalet tarihinin ve müteselsil kefil olması durumunda bu anlama gelen herhangi bir ifade ile yükümlülük altına girdiğinin kefalet sözleşmesinde kendi el yazısı ile belirtilmesi gerektiği, buna göre kefaletin geçersiz olduğu, dolayısıyla davacının söz konusu kredi sözleşmesi nedeniyle başlatılan İzmir 12. İcra Dairesi’nin 2017/14699 sayılı takibi nedeniyle borçlu olmadığı anlaşılmakla; DAVANIN KABULÜ İLE, davacı tarafından davalı bankaya ödenen 108.950,00-TL’ nin 23/10/2018 tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine…” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF İTİRAZLARI:
Davalı banka vekili tarafından, “…Davacının davasının kötüniyetli olup, borçlu olmadığı hususunu ödeme yapmadan önce de ileri sürebilecek iken ileri sürmediğini, borcu kabul edip ödediğini, ödeme yaptığı sırada kefalet ile ilgili olarak geçersizlik nedenlerini bildiğini, kefalet incelendiğinde miktarın belli olduğunu, müteselsil olduğunu, tarihi yazılmamış olsa bile aynı sayfada iki kez kefalet tarihinin yazılı olduğunun görüldüğünü, kefaleti müteselsil kefalet olarak kabul edilmese bile adi kefalet olarak kabul edilmesi gerektiğini, adi kefalet sorumluluğu gereği yapmış olduğu ödemenin istirdatını talep edemeyeceğini, dosyada mevcut bilirkişi raporunun uzman kişilerce düzenlenmediğini, raporun İzmir Kriminal Dairesi Başkanlığı tarafından düzenlendiğini, Adli Tıp Kurumundan alınması gerektiğini, dosyanın davacısının aynı zamanda bankanın müşterisi olduğunu, bu nedenle 2012 yılından önceye dayanan genel kredi sözleşmesine dayalı bakiye borcunun olup olmadığının da araştırılması gerektiğini, eksik inceleme ile hüküm tesis edildiğinden kararın kaldırılması gerektiğini…” beyanla, mahkeme kararı istinaf kanun yoluna getirilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, genel kredi sözleşmesindeki müteselsil kefalete istinaden yapılan icra takibinde ödenen meblağın istirdadı istemine ilişkindir.
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda; yukarıda yazılı gerekçelerle davanın kabulüne karar verildiği, karara karşı davalı banka vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulduğu anlaşılmıştır.
6098 sayılı Borçlar Kanununun 583/1. maddesinde: “Kefalet sözleşmesi, yazılı şekilde yapılmadıkça ve kefilin sorumlu olacağı azamî miktar ile kefalet tarihi belirtilmedikçe geçerli olmaz. Kefilin, sorumlu olduğu azamî miktarı, kefalet tarihini ve müteselsil kefil olması durumunda, bu sıfatla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girdiğini kefalet sözleşmesinde kendi el yazısıyla belirtmesi şarttır.” denilmiştir.
Dosyadaki bilgi ve belgelerin incelenmesinde; davaya konu genel kredi sözleşmesinde, müteveffa davacının kefaleti kısmında “kefalet tarihi” nin olmadığı görülmüştür. Elyazılı kısımlar bakımından mahkemece alınan İzmir Kriminal Polis Laboratuvarı grafoloji raporunda da, “müteselsil” ifadesi ve “sorumlu olunan miktar” kısmındaki elyazılarının davacı murise ait olmadığı belirtilmiş, davalı bankanın bu rapora yönelik itiraz dilekçesinde ise rapora yönelik bir itirazda bulunulmayıp, itirazın yalnızca davacının bu davayı açmakla dürüstlük kuralına uygun davranmadığı, hakkını kötüye kullandığı, ihtirazi kayıtsız borcu ödemiş olduğuna yönelik olduğu görülmüştür. Bu nedenle, istinaf aşamasında grafoloji raporunun içeriğine yönelik itirazda bulunması HMK 357.madde uyarınca mümkün bulunmadığı gibi, ayrıca yukarıda da belirtildiği üzere davacı murisin kefaletine ilişkin kısımda hiçbir tarihin de yazılmaması karşısında mahkeme kararında bir isabetsizlik görülmemiştir. (Bu yönde bknz. Yargıtay 11. HD 2021/4786 E- 2022/9306 K, 2022/6793 E.- 2022/8738 K., Yargıtay (kapatılan) 19. HD 2018/1415 E.- 2020/720 K.)
Yukarıda açıklanan nedenlerle, HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde; davalı vekilinin istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1-Davalı vekilinin İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/1357 Esas – 2020/112 Karar sayılı kararına yönelik istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-İSTİNAF AŞAMASINDA; alınması gereken 7.442,37-TL istinaf karar harcından peşin alınan 1.860,50-TL’nin mahsubu ile eksik kalan 5.581,87-TL’nin davalıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına,
3-Davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
4-HMK 333.maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde varsa taraflarca yatırılan avansdan kalan bakiyenin yerel mahkemece hesaplanarak ilgili olduğu tarafa iadesine,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
6-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç, teminat ve avans iade işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair; dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 22/03/2023