Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2023/419 E. 2023/421 K. 15.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2023/419
KARAR NO : 2023/421

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KARŞIYAKA ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 15/05/2017 (Dava) – 24/11/2022 (Karar)
NUMARASI : 2022/79 Esas – 2022/813 Karar
DAVA : Alacak (Rekabet Yasağı Kaynaklı)
BAM KARAR TARİHİ : 15/03/2023
KARARIN YAZIM TARİHİ : 15/03/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 24/11/2022 tarihli 2022/79 Esas ve 2022/813 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili, davalı …’ın müvekkili şirkette 01.12.2014 tarihinde “teknik destek teknisyeni” olarak çalışmaya başladığını, 01.02.2017 tarihinde “müşteri teknik destek teknisyeni” olarak görevlendirildiğini, ancak 03.02.2017 tarihinde ailevi sebeplerini öne sürerek istifa etmek suretiyle iş akdini sonlandırdığını, müvekkili şirket ile davalı arasında 01.12.2014 tarihli iş akdinden ayrı ve yazılı olarak “Bilgi Koruma ve Rekabet Sözleşmesi” nin imzalandığını, işçinin rekabet yasağının iş sözleşmesinin bitmesiyle başladığını, hizmet ilişkisi içerisindeki sadakat yükümlüğünün hizmet ilişkisinin bitimi ile birlikte rekabet yasağına dönüştüğünü, taraflar arasındaki rekabet yasağı sözleşmesinin TBK 444. madde uyarınca bütün koşulları mevcut bulunan ve geçerli bir sözleşme olduğunu, davalının rekabet yasağının ihlali halinde müvekkili şirkete 6 aylık brüt ücreti tutarında cezai şart ödemeyi gayri kabili rücu olarak kabul ve taahhüt ettiğini, sözleşme uyarınca cezai şartın ödenmesi için şirketin uğramış olduğu zararı ispat etme yükümlüğünün olmadığını, çalışanın sadakat borcunu veya rekabet yasağını ihlal etmesinin yeterli olduğunu, sözleşmenin müvekkili işverenin faaliyette bulunduğu iş alanı ve çalışanın yürüttüğü iş konusu ile sınırlı olarak yapıldığını, davalı çalışanın Marmara, Ege ve İç Anadolu bölgelerinde bulunan rakip bir işletmede kısmen dahi olsa çalışamayacağı ve menfaat ilişkisine giremeyeceği düzenlenerek rekabet yasağı ile müvekkilinin zarar görmesinin engellenmesinin amaçlandığını, ancak davalının müvekkili şirketten ayrıldığı tarihten itibaren iki yıl süreyle rekabet etmemeyi taahhüt etmesine karşı akdin sonra ermesinden sonra aynı alanda faaliyet gösteren rakip firma konumundaki davalı şirkette çalışmaya başladığını, bu suretle rekabet yasağını ihlal etmesi nedeniyle davalıya noterden ihtarname gönderildiğini, ihtarnameye davalı tarafından verilen cevapta talep edilen isteklerin hukuka, iyiniyet kurallarına ve hayatın olağan akışına aykırı olduğunun ileri sürüldüğünü, kendilerine bu hususta bilgi verildiği halde konuya duyarsız kalan diğer davalı şirketin de 4857 Sayılı İş Kanunu’ nun 23.maddesi uyarınca sorumluluğunun olduğunu beyanla, haklı sebep olmaksızın istifa edilmiş olmasından dolayı ihbar tazminatının ve davalının 6 aylık brüt ücreti tutarındaki cezai şart alacağının fazlaya ilişkin hakları saklı kaymak kaydıyla 5.000,00-TL’sinin davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı … vekili; dava dilekçesindeki hususların gerçeğe aykırı olduğunu, müvekkilinin 03.02.2017 tarihinde çalışma şartlarındaki olumsuzluklar ve yoğun çalışma programı nedeniyle ailesine zaman ayıramadığından dolayı davacı şirketteki görevinden ayrılmak durumunda kaldığını, ayrılırken işçilik ücretlerini dahi almadığını, çalıştığı dönemlerde uzun mesafeli iş yolculuklarına gönderildiğini, müvekkilinin eşinin doğum yaptığı halde çalışma programına uymak zorunda kaldığını, ayrıca davacının iş güvenliği kıyafetlerini temin etmemesi, sürekli ve sık olarak seyahatler, seyahatle ilgili uygun vasıtaların sağlanmaması, dönüşler için uygun fiyatlı biletler alındığı için mesai saatleri dışında dönüş sağlanması, fazla çalışmalarının karşılığını alamaması, hastalık problemlerinde hafta içi izin verilmemesi, sağlık sigortasının yaptırılmaması gibi nedenlerden dolayı müvekkilinin istifa ettiğini, davacı şirkette işe başladıktan 4 ay sonra oldu bittiye getirilerek imzalatılan “Bilgi Koruma ve Rekabet Sözleşmesi” incelendiğinde adil olarak düzenlenmediğinin anlaşılacağını, zira davacı şirket açısından hiçbir kısıtlama getirilmeden tek tarafı bağlayıcı şekilde düzenlendiğini, oysa cezai şartın tek tarafı hukuki açıdan kısıtlayacak şekilde olmasının ve bunun geçerli olmasının düşünülemeyeceğini, işe başlamadan önce yapılan görüşmelerde herhangi bir sözleşme imzalatılacağı konusunda bilgi de verilmediğini, sözleşmede belirtilen tarihle ilgisi olmayan tarihte baskı altında imzalatıldığını, sözleşmelerin maktu olarak hazırlandığını, inceleme imkanının olmadığını, sektörde daha önce de çalıştığını, bilgi birikimine sahip olduğunu, müvekkilinin davacı şirket nezdinde görevini sonlandırdıktan sonra yine eğitimini aldığı iş dalı üzerine başvurularda bulunduğunu ve başvurusunun diğer davalı şirketçe kabul edilerek teknik satış müdürü olarak göreve başladığını, davacının ürünlerinin formülleri açısından müvekkilinin bilgi sahibi olmasının çalıştığı pozisyon nedeniyle imkansız olduğunu, müvekkilinin davacı şirketteki iş pozisyonu nedeniyle satış yapmasının, ürünler için teklif ve fiyat vermesinin söz konusu olmadığını, ayrıca diğer davalı şirket bünyesinde çalışmaya başladıktan sonra davacı ile çalışan hiçbir şirket ile görüşme yapmadığını, teklif vermediğini beyanla, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Diğer davalı … AŞ. vekilinin istinaf kararı öncesinde davaya cevap vermediği, ancak istinaf kaldırma kararından sonra vekili aracılığıyla sunduğu 26/04/2021 tarihli beyan dilekçesinde özetle; gerek dava dilekçesi ve tensip zaptı gerekse diğer herhangi bir belgenin müvekkiline tebliğ edilmediğini, Türk Borçlar Kanunu ve İş Kanunu’nun ilgili hükümlerine göre; işçinin eski işverenine karşı rekabet yasağını ihlal etmesi dolayısıyla yeni işverenin herhangi bir sorumluluğunun bulunmadığını, yükümlülüklerin ve hakların, yalnızca sözleşmenin tarafı olan işçi ve işveren arasında hüküm doğurduğunu, müvekkili şirketin cezai şarttan herhangi bir sorumluluğunun olmadığını, hiçbir suretle, diğer davalı …’ın davacı ile arasındaki iş sözleşmesini bildirim sürelerine uymaksızın feshetmesine sebep olmadığını ve bu davranışı bilerek onu işe almadığını, ayrıca, yükümlülüklerin bilinmesinin ve bilinmesinin beklenmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, davacının, müvekkili şirkete 28/03/2017 tarihli ihtarnameyi keşide ettiğini ve davalı …’ın iş akdini feshetmesini talep ettiğini, ihtarname içeriğinde iddialarını destekler herhangi bir belge bulunmadığını, ispata muhtaç iddialara binaen bir işçinin sözleşmesinin feshedilmesinin beklenmesinin kabul edilebilir olmadığını ve iş ahlakına da uygun olmadığını, son olarak, dava dilekçesi ve tensip zaptının müvekkiline tebliğ edilmemesi sebebiyle süresi içerisinde cevap dilekçesinin mahkemeye sunulamadığını, HMK m. 128’ye göre, dava dilekçesindeki tüm vakıaları inkâr etmiş sayıldıklarını beyanla, davanın müvekkili şirket açısından reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DAİREMİZİN KALDIRMA KARARI:
Mahkemece “davanın reddine” dair verilen karara ilişkin yapılan istinaf incelemesi neticesinde; “…Bilirkişi raporu kendi içinde çelişkili olup, hüküm kurmaya ve denetime elverişli bulunmadığı gibi, mahkemenin gerekçesi de yerinde olmamıştır…Raporda kendi içerisinde çelişki oluşturacak şekilde akabinde de, ‘sözleşmeye aykırılık var ise de, davacının zararı olmadığından, müşterileri azalmadığından davalının haksız rekabet eyleminin olmadığı sonucuna varıldığı’ denilmiştir. Davalının davacı şirkette çalışırken bilgi edinme imkanına sahip olduğu ve bu bilgileri yeni iş yerinde kullanma ihtimali bulunduğu saptanır ise, bu durumda davacının önemli nitelikte zararına sebebiyet verebileceği, bunun için davalının davacıya ait işyerinden ayrıldıktan sonra rakip bir işyerinde faaliyete başlamasının yeterli olacağı, ayrıca fiili bir zarar olgusunun gerçekleşip gerçekleşmediğinin araştırılmasına gerek olmadığı dikkate alınmaksızın, raporda somut bir zararın gerçekleşmediğinden yola çıkılarak sonuca varılması doğru olmamıştır…Mahkemece, konusunda uzman bilirkişi heyetinden, davalının davacı şirketteki iş tanımı ve davalı şirketteki iş tanımı değerlendirilerek, davacı şirkete ilişkin edindiği bilgileri yeni iş yerinde kullanma ihtimalinin bulunup bulunmadığına dair ayrıntılı rapor alınması gerekmektedir…Yine, mahkeme gerekçesinin aksine, TBK’nın 420. maddesi işçi ve işveren arasında düzenlenen hizmet sözleşmesine ilişkin olup hizmet sözleşmelerinde taraflardan sadece işçi aleyhine konulan ceza koşulunun geçersiz olduğu belirtilmiştir. Oysa somut olayda, davacı ‘hizmet sözleşmesine’ dayanarak değil TBK’nın 444. maddesi ve devamında düzenlenen ‘rekabet yasağı sözleşmesine’ dayalı olarak talepte bulunmaktadır. İş ilişkisinin sona ermesinden sonraki dönem için rekabet yasağı sözleşmelerinde kararlaştırılan ceza koşulunun karşılıklı olması gerekmemektedir…Ayrıca, somut uyuşmazlıkta, davalının imzaladığı rekabet yasağına ilişkin sözleşmedeki coğrafi alan sınırlaması, işçinin iktisaden mahvına sebep olacak düzeyde geniş bir alanı kapsamaktadır. Rekabet yasağı, işçinin ekonomik geleceğini tehlikeye düşürmeyecek biçimde yer, zaman ve konu bakımından hakkaniyete uygun sınırlamalarla yapılmalıdır. Somut olayda konu bakımından ve 2 yıllık süre ile sınırlama getirilmiş olmakla birlikte, coğrafi alan bakımından Ege, İç Anadolu ve Marmara denilmek suretiyle geniş bir düzenleme getirilmiş olup, bu durum işçinin çalışma hürriyetine engel teşkil edecek niteliktedir….TBK 444/2 hükmü uyarınca öncelikle, davacı tarafça dosya kapsamına ibraz edilen deliller değerlendirilerek davalının davacı şirketteki konumu ve edindiği bilgiler ile davalı şirkette yeni işe girmesinin rekabet yasağına aykırılık teşkil ettiğinin tespiti halinde, aynı Yasa’nın 444/2. hükmü uyarınca rekabet yasağının aşırı nitelikte olması durumundaki gerekli sınırlandırılmalar yapılarak bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde yanılgılı gerekçe ve eksik incelemeye dayalı olarak karar verilmiş olması doğru görülmemiştir. Bu halde, öncelikle davalının işyerindeki görevinin davacının müşteri çevresine, üretim sırlarına ya da işverenin yaptığı işler hakkında bilgi edinme imkânı sağlayıp sağlamadığı, sağlamakta ise bu bilgilerin kullanılmasının işverenin önemli bir zararına sebep olacak nitelikte olup olmadığının incelenerek rekabet yasağına ilişkin kaydın geçerli olup olmadığının belirlenmesi, geçerli olduğu sonucuna varılması halinde ise devam eden 445. madde koşulları ve yukarıdaki açıklamalar dikkate alınarak inceleme yapılarak sonucuna göre hüküm kurulması gerekmektedir…” gerekçesiyle kararın kaldırıldığı anlaşılmıştır.
YEREL MAHKEME KARARI:
Mahkemece yeniden yapılan yargılama sonucunda; “…Rekabet yasağı ihlalinin gerçekleşebilmesi için, davalı işgörenin eylemleri ile davacı işverene önemli ölçüde zarar verilmesi veya bu zarar ihtimalinin bulunmasının şart olduğu, Bölge Adliye Mahkemesinin kaldırma kararı çerçevesinde gerekli araştırmaların yapıldığı, bilirkişi raporları ve tanık beyanları birlikte değerlendirildiğinde; davalı …’ın ‘teknik destek teknisyeni’ olarak davacı firmada çalıştığı, ‘teknik satış müdürü’ olarak da davalı firmada çalıştığı, teknik destek kısmı olarak davacıya ait bazı ticari sırlara (sorunların çözüm şekli gibi) ulaşabilecek konumda olduğunun gerek bilirkişi raporunda gerekse alınan tanık beyanlarında açıkça belirtildiği, rekabet sözleşmesine aykırılık eyleminin gerçekleşmesi için somut bir zararın oluşması gerekmediği, davalının, davacı ile aynı iş kolunda ve aynı müşteri çevresinde hizmet veren ve davacıya rakip firma statüsünde bulunan bir firmada benzer iş tanımı ile çalışmış olmasının taraflar arasındaki rekabet sözleşmesine aykırılık teşkil ettiği görüş ve kanaatine varıldığı, taraflar arasında imzalanan rekabet sözleşmesinde düzenlenen coğrafi alan sınırlaması Ege Bölgesi, Marmara Bölgesi ve İç Anadolu bölgesi şeklinde olup, bu durumda söz konusu sözleşme tamamen geçersiz kabul edilmemekte mahkemeye bu konuda sınırlama yetkisi verilmekte olduğu, karar tarihi itibarı ile sözleşmede yer alan süre dolmuş olduğundan bu konuda bir uyarlamanın ise yapılmadığı, somut olay değerlendirildiğinde davacı ile davalı …’ın daha sonra çalışmaya başladığı davalı şirketin davacı şirket ile aynı müşteri çevresine hitap etmeleri ve rakip firma oldukları anlaşılmakla bu kapsamda değerlendirme yapıldığı, sözleşmeye göre, davacının haksız rekabet kapsamında davalının işten ayrıldığı tarih itibarı ile 6 aylık brüt ücreti (5.759,00-TL x 6) tutarında cezai şart öngörülmüş olup söz konusu cezai şartın belirlenebilir ve tarafların mali durumları itibarı ile ölçülü olduğu, fahiş olmadığı ve davacı tarafça talep edilen tutarın sözleşmeye göre talep edilebilecek tutarın altında kaldığı, ancak taleple bağlı kalınarak karar verilmesi gerektiği, her ne kadar davacı tarafça davalı şirket aleyhine de dava açılmış ise de, davalı şirketin davalı …’ın daha önce rakip firma olan davacı şirkette çalışması ve burada öğrendiği ticari sırlardan faydalanmak amacı ile işe aldığı yönünde bir delil bulunmadığı gibi davalı …’ın davalı şirkette çalışmaya başlamasından sonra yapılan bilirkişi incelemesine göre gerek davacının gerekse davalı şirketin mali durumlarında ve gelirlerinde herhangi bir artış ya da azılış tespit edilemediği, bu nedenle davanın davalı şirket yönünden reddine karar verilmesi gerektiği görüş ve kanaatine varılmakla; davalı … A.Ş. yönünden açılan davanın REDDİNE, davalı … yönünden açılan davanın KABULÜ ile, 5.000,00-TL alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine …” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF İTİRAZLARI:
DAVALI … VEKİLİ TARAFINDAN, “…Müvekkilinin davacı şirket nezdinde 01.12.2014 tarihinde teknik destek teknisyeni (…’e ait ürünlerle ilgili olarak çıkan problemleri ARGE departmanına ileterek, ARGE departmanı tarafından verilen talimatlarla sorunları çözmeye çalışan personel) olarak çalıştığını, 03.02.2017 tarihinde çalışma şartlarındaki olumsuzluklar ve yoğun çalışma programı nedeniyle ayrılmak zorunda kaldığını, herhangi bir maddi karşılık almadan işten ayrıldığını, davacı şirkette çalıştığı süreler içerisinde devamlı olarak uzun mesafeli iş yolculuklarına gönderildiğini, hak ettiği ücretleri alamadığını, sürekli ve sık olarak seyahatlere çıkması, en ucuz bilet alınarak mesai saatleri dışında dönüş sağlanması, fazla çalışma eylemlerinin karşılığının alınmaması, sağlık sigortasının yapılmaması nedenleriyle müvekkilinin davacı şirketteki görevinin sona erdiğini, müvekkili işe başladıktan 4 ay sonra oldu bittiye getirilerek imzalatılan iş sözleşmesi ve ‘Bilgi Koruma ve Rekabet Sözleşmesi’ incelendiğinde her iki taraf için de eşit ve adil olarak düzenlenmediğinin açıkça görüleceğini, müvekkilini bağlayan hususların, davacı şirket açısından hiçbir kısıtlama getirmeden tek tarafı bağlayıcı olacak şekilde düzenlendiğini, bu açıdan cezai şartın tek tarafı hukuki açıdan kısıtlayacak şekilde geçerli olmasının düşünülemeyeceğini, davacı şirketin, müvekkili göreve/işe başlamadan önce yapılan görüşmelerde herhangi bir sözleşme imzalatılacağı konusunda bilgi vermediğini, iş başı yaptıktan dört ay sonra imzalatılmış olup, sözleşmede yazan tarihin gerçeklikle ilgisinin olmadığını, müvekkiline imzalamazsa işten çıkartılacağı baskısı yapılarak imzalatıldığını, sözleşmelerin maktu olarak hazırlandığını ve müvekkilini seçimsiz bırakarak imzalatıldığını, bu tür sözleşmelerin geçerliliğinin açıkca Anayasa’da belirtilen çalışma hakkı ve özgürlüğüne aykırılık teşkil ettiğini, müvekkilinin, davacı şirket bünyesinde çalışmadan daha önce de bu sektörde çalışmış belli bir iş bilgisine sahip olduğunu, …’ın bu açıdan müvekkiline mesleği öğretir uygulamalar getirmediği, eğitim faaliyetlerinde bulunmadığının açıkça ortada olduğunu, müvekkilinin, davacı şirket nezdinde görevini sonlandırdıktan sonra, yine eğitimini aldığı iş dalı üzerine başvurularda bulunduğunu ve başvurusunun kabul edildiği …A.Ş.’de ‘teknik satış müdürü’ (müşteriye sistemlerine uygun mürekkep önererek satış gerçekleştirmek) olarak çalışmaya başladığını, ürünlerin formülleri açısından müvekkilinin bilgi sahibi olmasının, çalıştığı pozisyon nedeniyle imkansız olduğunu, bu sektörde çalışan firmalar açısından müşterileri ile süreli anlaşmalar yaparak satış işlemlerinin gerçekleştirildiğini, müvekkilinin müşteri çalmak, rekabet yaratmak açısından şartlarının oldukça zor olduğunu, yine ihale yöntemiyle alınan iş faaliyetlerinin kapalı usulde teklif verilerek yapıldığını, müvekkilinin …’ deki iş pozisyonu nedeniyle satış yapmasının, ürünler için teklif ve fiyat vermesinin söz konusu olmadığını, yine … A.Ş bünyesinde çalışmaya başladıktan sonra … ile çalışan hiçbir şirket ile görüşme yapmadığını ve teklif vermediğini, davacı tarafın art niyetli iddiasının içinin boş olduğunun davacı tanıklarının vermiş olduğu ifadelerden de açıkça anlaşıldığını, 22.09.2022 tarihli bilirkişi raporunda; rekabeti direkt olarak etkileyecek unsurlardan davalının sahip olduğu şirkete özel bilgilerin bulunmadığı, davalı ürün muhteviyatım kimyasal olarak bilecek veya üretim detayları konusuna haiz olabilecek bir pozisyonda çalışmamakta olduğu, satışta değil, satış sonrası teknik destekte çalıştığını, tüm bunlara ek olarak; satış fiyatlarını bilse dahi bilginin güncel akışına sahip olmasının gerektiğini, sadece satış fiyatını bilmenin de bu konuda yeterli olmayacağını, ürünlerin satış maliyetlerini de bilmesi gerekeceğini, ancak gerek firma yetkililerinin ifadelerinde, gerekse yapılan incelemede defler kayıtlarına göre müşteri kaybının olmadığının belirlendiğini, davalının rakip firmada çalıştığı sürece davacı firma aleyhine bir faaliyette bulunmadığının tespit edildiğinin bildirildiğini, 03.05.2018 tarihli bilirkişi raporu ve 22.09.2022 tarihli bilirkişi raporları birlikte değerlendirildiğinde; müvekkilinin satış sonrası destek ekibinde yer aldığı ve satış yapmadığı, ürünler hakkında fiyatlandırma yetkisinin bulunmadığı, fiyatların davacı şirket tarafından belirlendiği ve yine kimya alanında müvekkilinin bir bilgisinin bulunmadığının açıkça tespit edildiğini, kaldı ki; davacı şirketin ekonomik bir kaybının bulunmadığının ticari defter incelemesinden de anlaşıldığını, işçinin ayrıldığı şirkete zarar verme ihtimalinin olduğunun kanıtlanması gerektiğini, somut olayda bilirkişi raporlarının, ticari defter incelemeleri ve tanık anlatımlarının davacı şirketin müşteri kaybetmediğini açıkça ortaya koyduğunu, mahkemenin eksik ve hatalı hüküm kurduğunu, davanın reddine karar verilmesini…” beyanla, mahkeme kararı istinaf kanun yoluna getirilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
Dava, işçinin rekabet yasağına aykırılığı iddiasına dayalı cezai şart istemine ilişkindir.
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda davanın kısmen kabulüne karar verildiği, karara karşı davalı … vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulduğu anlaşılmaktadır.
Dosya kapsamındaki bilgi ve belgelerin incelenmesinde; Dairemizin istinaf kaldırma kararından sonra mahkemece bilirkişi heyetinden rapor alındığı, taraflar arasındaki rekabet yasağı sözleşmesi hükümleri ve iş tanımları dikkate alınarak, davalı …’ın teknik destek uzmanı olarak davacıya ait bazı ticari sırlara (sorunların çözüm şekli gibi) ulaşabilecek konumda olduğu, rekabet sözleşmesine aykırılık eyleminin gerçekleşmesi için somut bir zararın oluşması gerekmediği, davalının, davacı ile aynı iş kolunda ve aynı müşteri çevresinde hizmet veren ve davacıya rakip firma statüsünde bulunan diğer davalı firmada benzer iş tanımı ile çalışmış olmasının taraflar arasındaki rekabet sözleşmesine aykırılık teşkil ettiği gerekçeleriyle davanın bu davalı yönünden kabulüne karar verildiği görülmekle, mahkeme kararında ve gerekçesinde usul ve esas yönünden hukuka aykırı bir yön bulunmadığı anlaşılmıştır.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde; davalı … vekilinin istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1-Davalı … vekilinin Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2022/79 Esas – 2022/813 Karar sayılı kararına yönelik istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-İSTİNAF AŞAMASINDA; alınması gereken 341,55-TL istinaf karar harcından peşin alınan 179,90-TL’nin mahsubu ile eksik kalan 161,65-TL’nin davalı …’dan alınarak Hazine’ye gelir kaydına,
3-Davalı … tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
4-HMK 333.maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde varsa taraflarca yatırılan avansdan kalan bakiyenin yerel mahkemece hesaplanarak ilgili olduğu tarafa iadesine,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
6-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ve avans iade işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair; dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 15/03/2023