Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2023/317 E. 2023/378 K. 08.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2023/317
KARAR NO : 2023/378

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : MANİSA ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 01/12/2022 (Dava) – 29/12/2022 (Ara Karar)
NUMARASI : 2022/1071 Esas (derdest dosya)
DAVA : Maddi ve Manevi Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
TALEP KONUSU : İhtiyati Tedbir
BAM KARAR TARİHİ : 08/03/2023
KARARIN YAZIM TARİHİ : 08/03/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen Manisa Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 29/12/022 ara karar tarihli ve 2022/1071 Esas sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA :
Davacı/ihtiyati tedbir isteyenler vekili dava ve talep dilekçesinde özetle; müvekkillerinin murisi …’nin 12/03/2022 tarihinde, … isimli şahsın sürücüsü olduğu … plaka sayılı araçta yolcu koltuğunda iken, adı geçen şahsın direksiyon hakimiyetini kaybederek orta refüje çarpıp takla atması sonucu meydana gelen tek taraflı trafik kazasında yaşamını yitirdiğini, maddi tazminat talebine yönelik olarak davalı …’ın maliki olduğu ve kazaya sebebiyet veren … plaka sayılı aracın trafik sigortasını yapan sigorta şirketine başvuru yapıldığını ve bu başvurunun anlaşmazlık şeklinde sonuçlandığını, arabuluculuk kurumuna başvuru yapıldığını ancak davalı şirket ile yine uzlaşma sağlanamadığını, bu kazaya ilişkin olarak Salihli 5. Asliye Ceza Mahkemesinin 2022/603 Esas sayılı ceza dosyası açıldığını, dosyanın derdest olduğunu, Salihli Bölge Trafik Denetleme İstasyon Amirliği tarafından düzenlenen 12/03/2022 tarihli trafik tespit tutanağında;”Bu kazanın oluşumunda … plakalı otomobil sürücüsü …, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 56/1-A (şerit izleme ve değiştirme) maddesini ihlal ettiğinden kusurlu olduğu kaza yeri incelemesi ve sürücü beyanından anlaşılmış olup; bu görüş ve kanaate varılmıştır.” şeklinde tespit yapıldığını, müvekkillerinin çok genç yaştaki çocuklarını kaybettiklerini, davalının meydana gelen trafik kazasından sonra müteveffanın sağlık kurumuna sevkinde geç kaldığını ve müteveffanın kan kaybından vefat ettiğini, davalıların meydana gelen kazadaki kusurları sonucu …’nin vefatı sebebiyle anne- babasının müteveffa …’nin desteğinden yoksun kaldığını, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 53. maddesinde belirtilen maddi zararların, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 107. maddesine göre belirlenerek fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak kaydıyla şimdilik destekten yoksun kalan davacılardan müteveffanın annesi ve babası … ve … için ayrı ayrı 1000,00-TL olmak üzere toplamda 2.000,00-TL maddi tazminat, gerçekleşen haksız fiil ve meydana gelen ölüm neticesinde davalı … ve …’nin ağır kusurlu olduğu göz önüne alınarak müvekkillerinin her biri adına ayrı ayrı davalı … ve …’den tahsil edilmek üzere müsteselsilen 100.000,00-TL olmak üzere toplamda 200.000,00-TL manevi tazminata hükmedilmesine, davalıların taşınır ve taşınmaz malları ile banka ve 3. kişilerdeki hak ve alacakları üzerine “teminatsız ihtiyati tedbir” konulmasına; karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı … Sigorta A.Ş. vekili cevap dilekçesinde özetle; davaya konu trafik kazasının 12.03.2022 tarihinde, … sevk ve idaresindeki müvekkili şirket nezdinde Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk (Trafik) Sigorta Poliçesi ile sigortalı … plakalı araçta meydana geldiğini, … plakalı aracın 03.03.2022/2023 tarihleri arasında müvekkili şirket nezdinde Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk (Trafik) Sigortası ile sigortalı olduğunu, davacı tarafından sigorta şirketine yapılan başvuruda gerekli belgelerin ibraz edilmediğini, işbu belgeler olmadan hesaplama yapılması ve destek payı tespit edilmesi mümkün olmadığından tazminat hesabı ve dolayısıyla ödeme yapılması da mümkün olmadığını, müvekkili şirkete eksik evrakla başvurulmuş olmasına karşın, bu husustaki eksiklikler giderilmeden dava açıldığını, davacı tarafın, müvekkili şirkete eksik evrak ile başvuru yapmış olduğundan KTK madde 97 uyarınca haksız olarak ikame edilen işbu davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiğini, sigorta poliçesinden doğan taleplerin 2 yıllık zamanaşımına tabi olduğundan zamanaşımı süresi dolduktan sonra davanın açıldığını, dolayısıyla zamanaşımı süresi geçtikten sonra açılmış olan işbu davanın reddinin gerektiğini, davayı kabul anlamına gelmemek kaydıyla; poliçe nedeni ile sorumlulukların, davacının alacağını ispat etmesi kaydıyla azami teminat limiti olduğunu, teminat miktarının aşılamayacağını, poliçe teminat limitlerinin muaccel borçlar olmayıp, ödenebilecek azami teminat limitini ifade ettiğini, sigorta poliçesinin bir zenginleşme aracı olmayıp, sadece gerçek zarar tutarını teminat altına aldığı ve bu nedenle, poliçe üzerinde azami teminat tutarının yazılmış olmasının, tamamının ödeneceği anlamını taşımadığını, sadece zarar tutarı açısından ödenebilecek üst sınırın ifade edildiğini, kabul anlamına gelmemek kaydıyla, müvekkili sigorta şirketinin ilgili poliçeden doğan sorumluluğunun üst limiti sakatlanma ve ölüm hallerinde 500.000,00-TL ile sınırlı olduğunu, müvekkili şirketin sorumluluğunun poliçe limiti ile sınırlı olduğunu, sigortalı araç sürücüsünün kusuruna bağlı ve orantılı olduğunu, somut olayda sigortalı araç sürücüsünün kusuru bulunmadığından müvekkili sigorta şirketinin poliçe kapsamında sorumluluğunun bulunmadığını, davaya konu kazanın meydana gelmesinde sigortalı araç sürücüsünün kusurunun bulunmadığını, yapılacak yol ve zemin etüdü, Karayolları Genel Müdürlüğü yol planları ile mobese kayıtlarının incelenmesi akabinde yerleşik Yargıtay içtihatlarınca Adli Tıp Kurumundan alınacak kusur raporu neticesinde gerçek kusur dağılımının ortaya çıkacağını, davayı kabul anlamına gelmemek kaydıyla, dava konusu olayda hatır taşıması olduğunun kabulü ile işbu hususun bir indirim sebebi olarak göz önünde bulundurulması gerektiğini, davacıların destekten yoksun kalıp kalmadıkları hususunun tespit edilmesi gerektiğini beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk derece mahkemesince; “…Davacı vekilinin davalı gerçek kişiler … ve … adına kayıtlı taşınır ve taşınmazlara ihtiyati tedbir şerhinin işlenmesi şeklindeki ihtiyati tedbir talebi yönünden, tüm dosya kapsamı dikkate alınarak, HMK ‘nın 389/1 maddesi “mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlanacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir.” düzenlenmesini getirmiş olup davacı vekilinin uyuşmazlık konusu olmayan davalılar … ve … adına kayıtlı taşınır ve taşınmaz mallarına ihtiyati tedbir konulması talebi bu nedenle yerinde görülmediğinden reddine…” şeklinde hüküm kurulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacılar vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesinin işbu ret kararının, yasal ve yerinde olmadığını, müvekkillerinin oğlu …’nin davalılara ait ve davalı …’nın kullandığı ve diğer davalı …’ye ait aracın kaza yapması sonucu öldüğünü, kazadan hemen sonra davalıların kendilerine karşı açılacak olan tazminat davalarını sonuçsuz bırakmak için haricen edindikleri bilgilere göre kazadan çok kısa bir süre sonra aracı bir başkasına sattığını ve üzerilerinde kayıtlı bulunan taşınmazları da tazminat davalarını sonuçsuz bırakmak için 3. kişilere devrettiğini, davalıların üzerilerindeki taşınır ve taşınmazları satması halinde işbu ölümlü trafik kazasından dolayı sigorta şirketinin sorumlu olduğu limitin üzerindeki tazminat alacaklarının sonuçsuz kalacağının ortada olduğunu belirterek; ilk derece mahkemesinin ihtiyati tedbir kararının reddine ilişkin verdiği ara kararın kaldırılmasına, teminat dahilinde ihtiyati tedbir taleplerinin kabulüne karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatı ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Talep ise; 6100 sayılı HMK’ nın 389. maddesi uyarınca davalılar adına olan taşınır ve taşınmaz mallar ile 3. kişilerdeki hak ve alacakları üzerine ihtiyati tedbir konulması istemine ilişkindir.
Mahkemece; talebin reddine karar verilmiş olup, ara kararı davacılar vekili tarafından istinaf edilmiştir.
Dairemizce HMK’nın 355 maddesi kapsamında istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hükümlerle sınırlı olmak üzere inceleme yapılmıştır.
İhtiyati tedbir, 6100 sayılı HMK.’nun 389. vd. maddelerinde düzenlenmiştir.
HMK.’nun 389-(1) maddesinde; ”Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hallerinde uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir.
6100 sayılı HMK.’nun 390-(3) maddesinde; “Tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek” zorunda olduğu hüküm altına alınmıştır.

Geçiçi hukuki koruma yargılamasını, asıl hukuki koruma yargılamasından ayıran özelliklerden biri ispat ölçüsü noktasındadır. HMK.’nun ihtiyati tedbirle ilgili 390. maddesinin gerekçesinde, geçici hukuki korumalarda ispat hususu üzerinde durulmuştur. Kanunda açıkça öngörülmemişse ya da işin niteliği gerekli kılmıyorsa, bir davada, normal bir yargılamada yaklaşık ispat değil, tam ispat aranır. Çünkü, hakim, mevcut ispat ve delil kuralları çerçevesinde, tarafların iddia ettiği bir vakıa konusunda tam bir kanaate varmadan o vakıayı doğru kabul edemez.
Bu açıklamalara göre; davacılar vekili, davalıların taşınır ve taşınmaz malları ile 3. kişilerdeki hak ve alacakları üzerine ihtiyati tedbir talep etmiştir. Ne var ki; yukarıda belirtildiği üzere, ihtiyati tedbir kararı ancak uyuşmazlık konusu hakkında verilebilir. İhtiyati tedbir konulması talep edilen davalılarınn taşınır ve taşınmaz malları ile 3. kişilerdeki hak ve alacaklarının mülkiyeti doğrudan uyuşmazlığın konusu olmadığından, mahkemece ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmesi doğru olmuştur. Ancak; yargılama esnasında şartları varsa davacı tarafça her zaman ihtiyati haciz talep edilmesi ve mahkemece değerlendirilmesi mümkündür.
Tüm bu açıklamalara, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle, yasaya uygun gerektirici nedenlere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında; mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmamasına, HMK.’nun 355. maddesi uyarınca; kamu düzenine ilişkin konularda da kararın esasına etkili bir aykırılık bulunmaması nazara alınarak, davacıların istinaf sebebleri yerinde görülmediğinden istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Manisa Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 29/12/022 ara karar tarihli ve 2022/1071 Esas sayılı ara kararına karşı davacılar vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gereken harç bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
3-Davacıların yatırmış olduğu 492,00-TL istinaf başvuru harcı ve 179,90-TL istinaf karar harcı olmak üzere toplam 671,90-TL harcın Hazine’ye gelir yazılmasına,
4-İstinaf edenler tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,
5-İstinaf edenler tarafından yatırılan istinaf avansından kullanılmayan kısmının HMK’nın 333. maddesi uyarınca; karar kesinleştikten sonra ilk derece mahkemesince istinaf edenlere iadesine,
6-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
7-Kararın 6100 sayılı HMK.”nun 359-(3) maddesi uyarınca ilk derece mahkemesince taraflara TEBLİĞİNE,
8-Dosyanın mahkemesine gönderilmesine,
Dair; dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK 362/1-f maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 08/03/2023