Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2023/311 E. 2023/407 K. 15.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2023/311
KARAR NO : 2023/407

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 04/11/2022 (Dava) – (28/12/2022 Ara Karar)
NUMARASI : 2022/939 Esas (Derdest Dosya)
TALEP : İhtiyati Tedbir
BAM KARAR TARİHİ : 15/03/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 15/03/2023
İstinaf incelemesi için Dairemize gönderilen İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 28/12/2022 ara karar tarihli ve 2022/939 Esas sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile ağabeyi …’nun, babalarının 1963 yılında kurmuş olduğu dava dışı …. A.Ş.’de % 50 oranında hissedar olduklarını, şirketin 59 yıldır piliç, tavuk, damızlık tavuk ve yumurta üretimi konularında hizmet verdiğini, şirketin girmiş olduğu finansal darboğazdan kurtulamayarak konkordato istemek zorunda kaldığını, konkordato süreci devam ederken müvekkilinin ve ağabeyi …’nun krizi aşmak için alacaklı kuruluşlarla görüşmeler yaptıklarını ve sonucunda davalı … Bankası ile anlaşmaya vararak 30/04/2020 tarihinde Geciktirici Şarta Bağlı Hisse Devir Sözleşmesini imzaladıklarını, bu sözleşme ile “müvekkili ile ağabeyinin dava dışı … A.Ş.’deki hisselerinin % 98’ini davalı … Bankası’na devretmeyi, devir gerçekleştiğinde de davalı … Bankası’nın müvekkiline olan ödeme ve taahhütlerini yerine getirmeyi” yüklendiklerini, sözleşmede müvekkilinin ve ağabeyi …’nun yükümlülükleri detaylı olarak yazılmışsa da davalı bankanın yükümlülüklerinin ne olduğunun yazılmadığını; bu sözleşmeden sonra 21/08/2020 tarihinde davalı … Bankası’nın da dahil olduğu 13 alacaklı banka ile dava dışı … A.Ş. arasında Finansal Yeniden Yapılandırma Sözleşmesinin imzalandığını, bu sözleşmeyle ilgili tüm onayların alındığını, 7186 sayılı kanunla 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’na eklenen geçici 32. madde ile ilişkilendirilen yönetmelik kapsamında düzenlenen bu Finansal Yeniden Yapılandırma Sözleşmesi ile davalı … Bankası’nın liderliğinde davalı Türkiye … Bankası ve TC … Bankası arasında bir konsorsiyum oluşturulduğunu, Finansal Yeniden Yapılandırma Sözleşmesi kapsamında dava dışı … A.Ş.’nin borçlarının davalı … Bankası liderliğindeki … Bankası ve … tarafından oluşturulan konsorsiyum tarafından ödeneceğini ve ödenen miktarların konsorsiyum bankaları tarafından temlik alınacağını, nitekim bu bağlamda konsorsiyum bankaları tarafından toplam 257.389.040,00-TL ödeme yapıldığını ve bu ödemelere ilişkin olarak alacaklılardan temlik alımının gerçekleştirildiğini, ödeme oranını kabul etmeyen alacaklılara olan borçların ise konkordato projesine göre ödeneceğini, taraflar arasında düzenlenen Geciktirici Şarta Bağlı Hisse Devir Sözleşmesinde davalıların yükümlülüklerinin “DEVREDENLER’in, sahibi bulunduğu ŞİRKETLER sermayesinin % 98’ine tekabül eden HİSSELER’in DEVİR BEDELİ’ni ŞART’ın gerçekleşmesi, teslime ilişkin hukuki işlemlerin tamamlanması ve devir pay defterine işlenmesini müteakip ödemeyi beyan, kabul ve taahhüt eder.” şeklinde yazılı olduğunu, davalıların yükümlülüklerinin sözleşmeye açık olarak yazılmadığını, sözleşmede yazılı olmayan bu yükümlülüklerin “müvekkilinin ve …’nun, … A.Ş.’deki hisselerinin % 98’inin konsorsiyum bankalarına devredilmesi ancak daha sonra bu hisselerin bir bölümünün şirket ortaklarına iade edilmesi, davalılar tarafından verilen taahhütlere göre bu oranın en az % 20 olması; ortakların şirketteki hisselerinin davalılara devrinden sonra müvekkili ve ağabeyi adına kayıtlı olan taşınmazların üzerlerindeki hacizler ve ipoteklerin kaldırılması ve taşınmazların tapu kayıtları temiz ve takyidatsız olarak teslim edilmesi; keza şirket adına kayıtla olup da şirket faaliyetinde kullanılmayan 84 adet taşınmazın da aynı şekilde üzerlerindeki tüm takyidatlar kaldırılarak müvekkiline ve ağabeyine devredilmesi; … Şirketler Grubunu oluşturan … Şti.’nin, … Şti.’nin, …. Şti.’nin, … A.Ş.’nin, …. Şti.’nin mevcut kamu borçlarının konsorsiyum bankaları tarafından ödenmesi, borçları ödendikten sonra bu dört şirketin tüm varlıkları ile birlikte müvekkiline ve ağabeyine verilmesi, … Şirketiyle uzun süreli bir taşımacılık anlaşmasının yapılması; % 20 hisse devri ile birlikte her bir şirket ortağına ONAR MİLYON DOLAR şerefiye ödenmesi” şeklinde olduğunu; edimler arasındaki açık orantısızlığa rağmen davalı bankalarca verilen bu taahhütler üzerine müvekkilinin ve ağabeyinin şirketteki % 98 hisselerini davalı bankalara devrettiklerini, Geciktirici Şarta Bağlı Hisse Devir Sözleşmesinin koşulları davalı bankaca tek taraflı olarak belirlenen ve zorla kabul ettirilen bir sözleşme olduğunu; müvekkilinin İzmir 3. Noterliği’nde düzenlenen 03/09/2020 tarihli ve 10199 yevmiye numaralı anonim şirket pay devri sözleşmesi ile şirketteki hissesinin % 49’u olan 539.000.000 hissesinin 178.200.000 adedini davalı …Bankası A.Ş.’ye, 216.150.000 adedini Türkiye … Bankası Anonim Ortaklığı’na ve 144.650.000 adedini Türkiye … Bankası Anonim Şirketi’ne BİR TÜRK LİRASI bedelle devrettiğini, konsorsiyumda yer alan Türkiye … Bankası A.Ş.’nin daha sonra hisselerini diğer davalı bankalara devrettiğini, müvekkilinin ve ağabeyinin sözleşmeyle yüklendikleri yükümlülüklerini yerine getirmelerine rağmen, davalı bankaların edimlerini yerine getirmemeleri üzerine İzmir 29. Noterliği’nden gönderdikleri 24/12/2021 tarihli ve 13383 yevmiye numaralı, 08/02/2022 tarihli ve 1130 yevmiye numaralı ihtarnameler ile davalılardan taahhütlerini yerine getirmelerinin istendiğini ancak davalıların taahhütlerini yerine getirmedikleri gibi ihtarlara da cevap vermediklerini; pay devir sözleşmesinde % 49 payın devir bedelinin sadece BİR TL olarak belirtildiğini, müvekkilinin, milyarlarca Lira değerindeki hissesini davalı bankalara sadece 1,00 TL bedelle devrinin ticari hayatın olağan akışıyla bağdaşmadığını, müvekkilinin iradesinin fesata uğratıldığını ve aldatıldıklarını, davalıların kamu bankası olması ve taahhütlerde bulunan kişilerin davalı bankaların en üst düzey görevlileri olmaları karşısında kendilerine güvenildiğini ve tahhütlerini yerine getireceklerine inanıldığını; davalıların, şirket hisselerinin % 98’ini devraldıktan sonra dava dışı … A.Ş.’nin borçlarına karşılık alacaklılarına sadece 257.389.040,00-TL ödeme yaptıklarını ve bu miktarı Finansal Yeniden Yapılandırma Sözleşmesi hükümleri gereğince şirketin sermaye artışında ayni sermaye olarak şirket sermayesine eklediklerini, bu sermaye artışı ile şirketin 110.000.000,00-TL olan sermayesinin 367.389.040,00-TL’ye çıkarıldığını, şirketin 98 hissesinin yine davalılara ait olduğunu; bunun yanında müvekkilinin ve ağabeyinin hisselerinin tamamına sahip oldukları …. Şti., … Şti., … Şti. ve … A.Ş.’deki % 98 hisselerini de davalıların “bu şirketler sizin üzerinde kalırsa, yumuşak karnımız olur, alacaklılarla anlaşamayız, indirim yapmazlar, şirket hisselerini bize devredin, daha sonra biz kamu borçlarını ödedikten sonra size devrederiz” şeklindeki yanıltıcı sözleri ve “tekrar size vereceğiz” taahhütleri sonucunda, 28/09/2020 tarihinde yapılan hisse devir sözleşmeleri ile … A.Ş.’ne hiç bir bedel almadan devrettiklerini, davalı bankaların müvekkilinin ve ağabeyinin tüm şirketlerini hiç bir bedel ödemeksizin devraldıklarını; davalı bankaların Finansal Yapılandırma Sözleşmelerine Ek Sözleşme ile “temlik alınan alacaklıların açmış olduğu icra takibi, ceza ve hukuk davalarından vazgeçeceklerini” taahhüt ettiklerini ancak bu taahhütlerini dahi tam olarak yerine getirmediklerini; şirketin yerine koyma tutarının 350 milyon Dolar tutarında olduğunu, Akhisar 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2018/362 Esas sayılı konkordato dosyasına sunulan 18/09/2019 tarihli bilirkişi raporuna göre şirketin değerinin 1.282.000.000,00-TL olduğunu, bu günkü Dolar/TL kuruyla işirketin değerinin 3.142.909.465,92-TL ettiğini, müvekkili ile ağabeyi …’nun İKİ LİRA karşılığı davalılara devrettikleri şirketlerinin değerinin Üç Milyar Yüzkırkiki Milyon Lira olduğunu, üstelik bu tutara diğer dört şirketin değerlerinin dahil olmadığını; müvekkilinin bu kandırma sonucunda tüm mal varlığını davalılara devrettiğini, hata, hile ve gabinin bütün koşullarıyla ortada olduğunu; davaya konu senede bağlanmamış anonim şirket pay devri sözleşmesinin İzmir’de düzenlendiğini ve sözleşme ile İzmir Mahkeme ve İcra Dairelerinin yetkili kılındığını, bu nedenle davanın İzmir Asliye Ticaret Mahkemesinde açıldığını ileri sürerek, öncelikle dava dışı …. A.Ş.’nin ticari defter kayıtları ve ticaret sicil kayıtları üzerine şirket hisselerinin üçüncü kişilere devrinin önlenmesi için ihtiyati tedbir konulmasına, … A.Ş.’nin müvekkili … tarafından davalılara devri gerçekleştirilen % 49 hissenin iptali ile müvekkili … adına tesciline; yargılama giderleri ile avukatlık ücretinin davalılara yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı … Bankası A.Ş. vekili cevap dilekçesi ile özetle; davanın yetkisiz mahkemede açıldığını, davaya dayanak Finansal Yeniden Yapılandırma ve Hisse Devri sözleşmelerinde “uyuşmazlık durumunda İstanbul Mahkemelerinin yetkili olduğunun” düzenlendiği, öncelikle taraflar arasında yetki sözleşmesi bulunduğundan mahkemenin yetkisine itiraz ettiklerini, HMK uyarınca genel yetki kuralı gereği davalının ikametgahının yetkili olduğunu, sözleşmenin tarafı olan davacının 1 yıllık hak düşürücü sürede iptal davası açmayarak sözleşmeyi onaylamış sayıldığını, davaya hak düşürücü süre yönünden itiraz ettiklerini, müvekkili bankanın davada taraf ehliyetinin bulunmadığını, müvekkiline husumet yöneltilemeyeceğini, müvekkili bankanın davaya konu … A.Ş. nezdindeki % 23,4557’ye tekabül eden 861.736,124 adet hissesini 08/03/2022 tarihli pay devri sözleşmesi ile diğer davalı … Bankası A.Ş.’ye devrettiğini, hisse devri işleminin … A.Ş. tarafından 09/03/2022 tarihli ve 2022/5 sayılı yönetim kurulu kararıyla tasdik olunduğunu, tescil ve ilanına karar verildiğini, 29/03/2022 tarihli 10547 sayılı Türkiye Ticaret Sicil Gazete’sinde ilan edildiğini, dolayısıyla müvekkilinin dava konusu şirket hisseleri açısından bu davada taraf ehliyetinin bulunmadığını, davaya konu hisse devir sözleşmesi ile bağlantılı diğer sözleşmelerin tamamen sözleşme serbestisi çerçevesinde düzenlendiğini, hiçbir şekilde irade sakatlığının söz konusu olmadığını, davaya konu şirketin müvekkili banka ile diğer kamu bankalarına olan yıllar içerisinde biriken yüksek miktarlarda ticari kredi borçlarının bulunduğunu, davacının da söz konusu kredi sözleşmelerini müşterek borçlu-müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığını, bu nedenle de kredi borçlarından sorumlu olduğunu, davacının hata, hile ve edimler arasında aşırı orantısızlık iddialarının hukuken kabul edilemeyeceğini, dayanaksız ve hayal ürünü olduğunu, borçlu şirketin hisse değerinin objektif finansal raporlar kapsamında belirlendiğini, müvekkili bankanın ve diğer kamu bankalarının davaya konu süreçte sözleşmelerdeki tüm edimlerini yerine getirdiklerini, çok yüksek oranda borca batık olan şirketi iflas etmekten, davacı ile diğer şirket sahiplerini ise haciz işlemlerinden ve hapis cezaları almaktan kurtardıklarını, davaya konu Finansal Yeniden Yapılandırma Sözleşmesi ve Hisse Devir Sözleşmelerinin süreç içerisinde şirket hissedarları ile kamu bankaları arasında karşılıklı müzakereler sonucu anlaşmaya varılarak düzenlendiğini, borçlu şirketin hisseler devralınmadan önce iflas etmek üzere olduğunu, hisseler devralındıktan sonra ise şirketin cirosunu artırdığını, şirket hisselerinin değerlendiğini, çalışan sayısının ve üretimin arttığını, davacının iddialarının senetle ve yazılı belgelerle ispatlanması gerektiğini, tanık deliline dayanılmasına muvafakatlerinin bulunmadığını savunarak, davanın yetki, husumet, zaman aşımı nedeniyle ve esastan reddine, vekalet ücreti ile yargılama giderlerinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini istemiştir.
Davalı … Bankası A.Ş. vekili cevap dilekçesi ile özetle; sözleşmelerde İstanbul Mahkemeleri’nin yetkili olduğu hususunun göz önüne alınmadığını, yetkili mahkemenin İstanbul Mahkemeleri olduğunu, davacı tarafın davayı sadece müvekkili banka ile … Bankası A.Ş’ye karşı açtığını, oysa iptali istenen sözleşmede davacıya ait 539.000.000 adet payın 178.200.000 adedinin müvekkili T.C … Bankası A.Ş.’ye, 216.150.000 adedinin T. … Bankası T.A.O’ya, 144.650.000 adedinin de T. … Bankası A.Ş.’ye devredildiğini, davanın T. … Bankası T.A.O’ya ihbar edilmesi gerektiğini, hata ve/veya hileye dair aranan şartların bulunması halinde iradesi sakat olan tarafın bu durumu öğrendiği tarihten itibaren 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde iptal hakkını kullanabileceğini, bu sürenin geçirilmesi durumunda sözleşmenin kanunen onaylanmış sayıldığını, davacının gerçekleştiğini iddia ettiği hata/hile sebebiyle sözleşmenin iptali isteğini hak düşürücü sürede kullanmadığını, davacının sözleşmenin iptali isteğini hem hata, hem hile, hem de gabin iddiasına dayandırmasının mümkün olmadığını, kabul anlamına gelmemek üzere davacının iddialarının “sözleşmeye aykırılık” iddiaları olduğunu, davacının nitelendirmesinin yanlış olduğunu, hata/hile ve gabine dayanan bu davayı açmakta davacının hukuki yararının bulunmadığını, davacının, …. A.Ş.’deki % 49’luk hissesini 30/04/2020 tarihinde üç kamu bankasına devrettiğini, davacının bu Geciktirici Şarta Bağlı Hisse Devir Sözleşmesinden doğan isteklerinin zaman aşımına uğradığını, müvekkili bankanın, verdiği tüm taahhütleri yerine getirdiğini, davacının iddia ettiği şekilde herhangi bir sözlü taahhütte bulunulmadığını, hisse değerinin objektif raporlar dikkate alınarak müzakere ile belirlendiğini, konkordato sürecinde dahi toplanamayan şirketin, hisseler devralınmadan önce iflas etmek üzere olduğunu, hisseler devralındıktan sonra ise şirketin cirosunu artırdığını, şirket hisselerinin değerlendiğini, çalışan sayısının ve üretimin arttığınıno, şirket hisseleri 1,00 TL’ye alınmış gibi görünse de ayrıca bu şirketin borçlarının bir kısmı tamamen, bir kısmı indirim yaptırılarak temlik alındığını, hissedarların söz konusu borçtan malvarlıkları ile sorumlu olmaktan kurtarıldığını, üretimin devamı için şirkete ek krediler kullandırıldığını, ek sermaye sağlandığını, şirket hissedarları aleyhine yapılan şikayetlerden vazgeçildiğini, … ve …’nun kefil olmaları sebebiyle adlarına başlatılan icra takiplerine konu edilen şirket borçlarının ödendiğini, şirket hisseleri üzerinde bulunan hacizlerin kaldırıldığını, davacıya ait hisselerin de değerinin artmasının sağlandığını, davacının bizzat sorumlu olduğu vergi borçlarının ödendiğini ve ödenmeye devam edildiğini, edimler arası aşırı orantısızlık (gabin) iddiasının kabul edilemeyeceğini, hukuken gabin şartlarının oluşmadığını, davacının bu davayı kötü niyetle açtığını, sözleşme serbestisi gereği kanuna aykırı olmamak üzere tarafların istedikleri konuda sözleşme yapabileceklerini, davacının basiretli bir tacir olduğunu, hata/hile veya gabin iddiasında bulunmasının mümkün olmadığını, davacının gönderdiği ihtarname, teyit mektubu ya da fatura olmadığından cevap verme yükümlülüğü bulunmadığı gibi kabul edilmiş sayılmasının da mümkün olmadığını savunarak, davanın öncelikle hak düşürücü süre ve hukuki yarara dayalı olarak usulden reddine, usulden red kararı verilmez ise yetki yönünden reddine, davanın … Bankası T.A.O’ya ihbar edilmesine, davanın esastan reddine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:
İlk derece mahkemesince; “…dava dilekçesi ekinde dosyaya sunulan sözleşmelere göre davalı tarafın yükümlülüklerinin neleri içerdiği ve yerine getirilip getirilmediği; olayda hata, hile, gabin durumunun yani irade sakatlığının söz konusu olup olmadığı, İzmir 3. Noterliği’nde düzenlenen 03/09/2020 tarihli ve 10199 yevmiye numaralı anonim şirket pay devri sözleşmesi ile şirketteki hisselerin % 49’unu davalı TC … Bankası A.Ş.’ye, Türkiye … Bankası Anonim Ortaklığı’na ve Türkiye … Bankası Anonim Şirketi’ye devreden davacının bu devrin iptalini isteyebilme koşullarının bulunup bulunmadığı hususunu dava dilekçesi ekinde sunulan belgelerden bu aşamada belirlemek mümkün olmayıp, gerek davalı tarafın yükümlülüklerinin kapsamı gerekse bu yükümlülüklerin davalı tarafça yerine getirilip getirilmediği ve davacı tarafın iradesinin sakatlanıp sakatlanmadığı hususu toplanacak deliller ve yaptırılacak bilirkişi incelemesi ile ortaya çıkacağından, bu aşamada mahkememizde “yaklaşık ispat kuralı” çerçevesinde ihtiyati tedbir kararı verilmesini gerektirir düzeyde kanaat oluşmadığı…” gerekçesiyle davacı vekilinin dava dilekçesi ile ileri sürdüğü ihtiyati tedbir isteğinin REDDİNE karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ:
İhtiyati tedbir talep eden/davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; mahkemenin ara kararının, gerekçesiz, dosya kapsamına ve yasaya açıkça aykırı olduğunu, yerel mahkeme kararında, bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkansız hale geleceği hususunun hiç dikkate alınmadığını, kanunun kesin ispatı değil, haklılığın yaklaşık olarak ispatından söz ettiğini, istinaf incelemesinden geçerek kesinleşen mahkeme kararına göre şirketin değeri, 1.282.000.000,00.TL olarak tespit edildiğini, değeri 1.282.000.000,00.-TL olan şirketin davalılara, sadece İki Türk lirasına devredildiğini, …. Şti., …. Şti., … Şti. ve …. A.Ş. hisslerinin de devredildiğini, devredilenlerin değerinin İki Milyar Beşyüzmilyon Lira, devir bedeli olarak kararlaştırılan miktarın İki Lira olduğunu, bunun iddialarının doğrulunu açıkça ortaya koyduğunu, edimler arasındaki fahiş farkın, haklılıklarını yaklaşık olarak ispat ettiğini, müvekkilinin, sözleşme gereği edimlerini fazlasıyla yerine getirmesine karşın, davalıların edimlerinin hiç birini yerine getirmediklerini, ihtiyati tedbir için kanunda öngörülen tüm şartların gerçekleştiğini, söz konusu taleplerinde, davalı tarafın yükümlülüklerini yerine getirmediği hususunda kesin değil, yaklaşık ispat ihtiyati tedbir talebinin kabul edilmesi için yeterli olacağını, davalı tarafından dava ve icra takiplerine konu olan ve davacının imzasını taşıyan çeklerin davacıya iade edilmediğini, söz konusu durumun, müvekkilinin tamamen aleyhine düzenlenen hisse devir sözleşmesindeki davalı yükümlülüklerinin gerektiği gibi yerine getirilmediğini gösterdiğini, yerel mahkemece verilen kararın eksik inceleme sonucunda verildiğini, kararın hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu, davalı tarafın tedbir talebi ile orantılı olarak hisseleri satışa çıkarması ve süreci geciktirme gayesi, tedbir kararı verilmesi ihtimaline binaen, ihaleyi bu kadar çabuk gerçekleştirmesinin akıl ve mantıkla bağdaşmadığını, 2022 Mart ayında davadan haberdar olan davalı yanın, 4 haftada cevap dilekçesini sunmasına rağmen, hisse satışını ise ilan ve ihale dahil 2 hafta gibi kısa bir sürede halletiğini, bu durumun hayatın olağan akışına aykırı olduğunu belirterek, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Talep, anonim şirket pay devrinin iptalinin istenildiği davada, söz konusu payların devrine yönelik tedbir konulması istemine ilişkindir.
Mahkemece; talebin reddine karar verilmiş olup, hüküm davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
İstinaf incelemesi HMK.nun 355. maddesi uyarınca istinaf sebepleri ile sınırlı olarak ve kamu düzeni yönünden yapılmıştır.
İhtiyati tedbir; 6100 Sayılı HMK’nın 389 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Davanın açılmasıyla hüküm arasında geçen zaman içinde müddeabihin çeşitli şekillerde istenmeyen değişikliklere maruz kalması veya maruz bırakılması mümkündür. Bu değişiklikler sonucu davanın sonunda elde edilecek hükmün icrası, mümkün olmayabilir veya çok güçleşebilir. İşte ortaya çıkan bu tehlikeyi bertaraf etmek amacıyla ihtiyati tedbir kurumu kabul edilmiştir.
HMK’nın 389. maddesinde, ihtiyati tedbirin şartları düzenlenmiş olup, söz konusu maddede; meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağı ya da tamamen imkansız hale gelebileceği veya gecikmesinde sakınca bulunması yahut ciddi bir zararın ortaya çıkacağı endişesi bulunan haller, genel bir ihtiyati tedbir sebebi veya şartı olarak kabul edilmiştir. Bu şartlardan birisinin mevcudiyeti halinde, mahkemece, uyuşmazlık konusu taşınmaz hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilecektir.
Geçiçi hukuki koruma yargılamasını asıl hukuki koruma yargılamasından ayıran özelliklerden biri ispat ölçüsü noktasındadır. Kanunda açıkça öngörülmemişse ya da işin niteliği gerekli kılmıyorsa, bir davada normal bir yargılamada yaklaşık ispat değil, tam ispat aranır. Çünkü; hakim, mevcut ispat ve delil kuralları çerçevesinde, tarafların iddia ettiği bir vakıa konusunda tam bir kanaate varmadan o vakıayı doğru kabul edemez.
Ancak, kanun koyucu bazen ya doğrudan kendisi düzenleme yaparak ya da işin niteliği ve olayın özelliği gereği hakime, bu durumu belirterek, ispat olgusunu düşürme imkanı vermiştir. Bu düşürülmüş ispat ölçüsü çerçevesinde, tam kanaat değil, kuvvetle muhtemel, yaklaşık bir kanaat yeterli görülmektedir. Doktrinde bu yön karar verilmesi için tam ispat ölçüsü yerine yaklaşık ispat ölçüsü olarak ifade edilmektedir. Ancak, yaklaşık ispatla yetinilmiş olması, ispatın aranmayacağı ya da ispat kurallarının tamamen dışına çıkılacağı anlamına gelmez.
Bir taraf iddiasını mahkeme önüne ne kadar inandırıcı şekilde getirirse getirsin, bu sadece bir iddiadan ibarettir. İddia edilen vakıanın sabit yani doğru kabul edilebilmesi için, ispat yükü üzerine düşen tarafın bunu kanundaki delil sistemi içinde yine kanunun aradığı ispat ölçüsü çerçevesinde ispat etmesi gerekir.
Somut olayda; taraflar arasındaki sözleşmeler uyarınca davacı kendi üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirdiğini ancak sözleşmede davalıların yükümlülüklerinin detaylı olarak yazılmadığını, oysa davalıların sözlü olarak her türlü taahhüdü verdiklerini ancak Konsorsiyum Bankalarının, baskıları nedeniyle, sözleşmeye açık olarak yazılamadığını, bu taahhütlerin davalılar tarafından yerine getirilmediğini, bunun üzerine İzmir 29. Noterliği’nden 24.12.2021 Tarih ve 13383 Yevmiye Nolu ve 08.02.2022 tarih ve 1130 yevmiye nolu ihtarnameler keşide edilerek davalıların, şirket hisselerinin devri karşılığında taahhüt ettikleri edimler hatırlatılarak, yerine getirmeleri konusunda uyarılmalarına rağmen ihtarlara cevap dahi vermediklerini, davacıya bu taahhütleri verenlerin, davalı Bankalarda ve ilgili kurumlarda, en üst düzeydeki görevli kişiler olduğunu, davalıların kamu bankası olması ve taahhütlerde bulunan kişilerin davalı bankaların en üst düzey görevlileri olmaları karşısında, kendilerine güvenilerek taahhütlerini yerine getireceklerine inanıldığını ancak taahhütlerin yerine getirilmediğini, bu taahhütlerle müvekkilinin kandırıldığını, hata, hile, ve gabinin bütün koşullarıyla ortada olduğunu, bu sebeple… A.Ş.’nin hisseleri üzerine, dava sonuçlanana kadar teminatsız olarak ihtiyati tedbir konulmasını talep etmiş olup, mahkemece yukarıda yazılı gerekçe ile talep reddolunmuştur.
Dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle, yasaya uygun gerektirici nedenlere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmamasına, HMK.nun 355. maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin konularda da kararın esasına etkili bir aykırılık bulunmamasına ve özellikle bu aşamada tarafların sözleşmelerdeki yükümlülüklerini yerine getirip getirmedikleri ile hata, hile ve gabin iddialarına dair yaklaşık ispat hususunun dosyadaki mevcut delillere göre henüz oluşmamasına göre ihtiyati tedbir talebinin reddine dair verilen karar doğru bulunmuş, davacının istinaf sebepleri ise yerinde görülmediğinden istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-İhtiyati tedbir talep eden/davacı vekilinin İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 28/12/2022 tarih ve 2022/939 Esas sayılı ara kararına yönelik istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-İSTİNAF AŞAMASINDA; harç peşin alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
3-İhtiyati tedbir talep eden/davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-HMK’nın 333.maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde varsa taraflarca yatırılan gider avansından kalan bakiyenin yerel mahkemece hesaplanarak ilgili olduğu tarafa iadesine
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
6-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ve gider avansı iade işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair; dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 362/1-f maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 15/03/2023