Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2023/310 E. 2023/273 K. 22.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2023/310
KARAR NO : 2023/273
KARAR TARİHİ : 22/02/2023

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KARŞIYAKA ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 03/01/2023 tarihli ara karar
NUMARASI : 2022/619 Esas (derdest dosya)
DAVANIN KONUSU : Tazminat (Şirket Yöneticisinin Hukuki Sorumluluğuna Dayalı)
TALEP KONUSU : İhtiyati Haciz
BAM KARAR TARİHİ : 22/02/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 22/02/2023

İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA :
Davacı/ihtiyati haciz isteyen vekili dava ve talep dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalı … ile dava dışı …’in müdürlüğünü yaptıkları … Şti.’ nin muhasebe işlemlerini yürüttüğünü, 30/07/2017 tarihinde muhasebe hizmetine dair sözleşme imzalandığını, bu sözleşmede muhasebe hizmet ücretlerinin belirlendiğini, ancak şirket tarafından 2018 ila 2022 yıllarında ödeme yapılmadığını, ayrıca muhasebe ücreti dışında 2018 ila 2021 yıllarına ilişkin defter, noter ve kırtasiye masraflarını kapsayan defter tasdik ücretinin de ödenmediğini, Karşıyaka 4. İcra Müdürülüğü’nün 2022/1741 Esas sayılı dosyası ile şirket aleyhine icra takibi başlatıldığını, takibin kesinleştiğini, şirket üzerinde herhangi bir aktif bulunmadığı için muhasebe alacaklarının tahsil edilemediğini, TTK’nun 626/1, 644/1, 553/1 madde hükümleri uyarınca şirketin bu borçlarından şirket yöneticisi …’in sorumlu olduğunu bildirerek, 11/10/2022 tarihli tavzih dilekçesinde dökümü yapılan ve 2018 ila 2022 yıllarına ilişkin 600,00 TL muhasebe hizmet ücreti ve dava dilekçesinde dökümü yapılan 400,00 TL defter tasdik ücretinin tahsili zımnında ihtiyati haciz kararı verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; iddiaların doğru olmadığını, dava konusu alacağın zamanaşımına uğradığını, müvekkiline kusur atfedilmesinin mümkün olmadığını, davacının iş takibi konusunda müvekkili ile bir anlaşmaya varmadığını, şirketin borçlandırılabilmesi için sözleşmede her iki müdürün de imzasının gerektiğini, müvekkilinin sözleşme imzalamadığı gibi defterlerin tutulması yönünde bir talimat da vermediğini, dosyaya sunulu 30/05/2017 tarihli sözleşmede müvekkilinin ve şirketin imzasının bulunmadığını, iddianın aksine müvekkiline muhasebe hizmetinin karşılığı olduğu iddia edilen ücretin düzenli olarak şirkete bildirilmediğini, itirazları saklı kalmak kaydıyla 2016 yılındaki miras intikal işleminden sonra hiçbir ticari faaliyette bulunmayan hatta pasife alınmış şirket ile ilgili talep edilen ücretin fahiş olduğunu, ihtiyati haciz talebinin dayanaksız olduğunu, müvekkilinin adresinin belirli olduğunu, üzerine kayıtlı birçok taşınmaz ve araç bulunduğunu, mallarını kaçırma ya da gizlemeye yönelik hiçbir çabasının olmadığını bildirerek davanın reddi zımnında ihtiyati haciz talebinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
Mahkemece 03/01/2023 tarihli ara kararı ile; “…davacı vekilinin ihtiyati haciz talebinin reddine…” şeklinde karar verildiği görülmüştür.
İSTİNAF NEDENLERİ :
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; dava … Şti.’ nin borçlarından şirket müdürü olan davalı tarafın şirket alacaklısı olan davacı müvekkili zarara uğratacak şekilde hareket etmesinden, özen ve bağlılık yükümlülüğünü de ihlal etmesinden kaynaklandığını, davalı tarafın müteselsil sorumluluğu nedeniyle açmış olduğu tazminat davasının konusu sorumluluk tazminatı niteliğinde olan 2018-2019-2020-2021 ve 2022 yıllarına ait muhasebe hizmet alacaklarının ve 2018-2019-2020 ve 2021 yıllarına ait Defter Tasdik Ücretine dairdir ve bilirkişi tarafından hesaplanarak şirket müdürü sıfatı ile müştereken sorumlu olan davalı taraftan tazmininin gerektiğini, kısmi dava niteliğinde açmış olduğu davada gelecekte bilirkişi tarafından yapılacak hesap ile davanın tespiti halinde, alacağın sonuçsuz kalması ihtimaline binaen ihtiyati haciz talebinin gerektiğini, ihtiyati haciz talebi ile korunacak miktar her ne kadar davanın kısmi dava niteliğinde açıldığı için 1.000,00 TL olarak görünse de, 27.10.2022 tarihli dava dilekçesinin 8. ve 9. Maddelerinde davacı müvekkilinin davalı taraftan alacağı muhasebe hizmet bedellerinin kalem kalem belirtildiğini, Hazine ve Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığı tarafından tespit edilip Serbest Muhasebecilik, Serbest Muhasebeci Mali Müşavirlik ve Yeminli Mali Müşavirlik Asgari Ücret Tarifesi ile her yıl ilan edilen ücretlerin altında kalmayacak şekilde, sözleşmede yer alan düzenlemelere göre 2018 yılından itibaren ilgili “muhasebe hizmet bedeli” aylık olarak taraflarla yapılan anlaşma sonucu 2018 yılında 800,00 TL, 2019 yılında 960,00 TL, 2020 yılında 1.055,00 TL, 2021 yılında 1.215,00 TL ve 2022 yılında 1.500,00 TL olarak belirlendiğini, aynı zamanda şirketin her ay düzenli ödemeyi taahhüt ettiği aylık muhasebe bedelleri dışında Mali Müşavirler Muhasebeciler Birliği Derneği tarafından tavsiye niteliğinde olan defter, noter ve kırtasiye masraflarını kapsayan “Defter Tasdik Ücreti” de mevcut olup bu bedeller, 2018 yılında 3.300,00 TL, 2019 yılında 3.600,00 TL, 2020 yılında 3.900,00 TL, 2021 yılında 4.200,00 TL olarak belirlendiğini, dava tarihinden bu yana da muhasebe borçları ödenmemeye devam etmekte olup davacı müvekkilin zararının günden güne arttığını, tüm bu nedenlerden dolayı mahkemenin yargılaması sonucu alacağın tespiti halinde alacağın tahsilinin zorlaşmaması adına ihtiyati haciz talebinin kabulü gerektiğini, ara karar gerekçesinin davalı tarafın cevap dilekçesindeki “…üzerlerine kayıtlı bir çok taşınmaz ve araç bulunduğu, mallarını kaçırma ya da gizlemeye yönelik hiç bir çabasının olmadığı” beyanlarına itibar edilerek verilmiş olmasının da hukuka aykırı olduğunu, davacı müvekkilin davalı şirketin müdürü olan davalı borçludan para alacağı bulunmakta olup bu alacağın tespiti halinde o günün şartlarında davalı taraftan tahsilinin mümkün olup olmayacağının davacı tarafça bilinemeyeceğini, alacağın tespiti halinde tahsili mümkün olmaz ise geri dönüşü olmayan sonuçlar doğma tehlikesi ile karşı karşıya bırakılmamak adına hatalı verilen ihtiyati haciz talebinin reddi kararının kaldırılmasını ve ihtiyati haciz talebinin kabulüne karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :
Dava; şirket yöneticisinin hukuki sorumluluğuna dayalı olarak, davacının dava dışı şirketten ola muhasebe hizmeti alacağının davalıdan hisse payı oranında tahsiline yönelik tazminat istemine ilişkindir.
Talep konusu ise; ihtiyati haciz istemine ilişkindir.
Mahkemece; davacı vekilinin ihtiyati haciz talebinin reddine karar verilmiş olup, ara kararı davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
Geçici hukuki koruma yargılamasını asıl hukuki koruma yargılamasından ayıran özelliklerden biri ispat ölçüsü noktasındadır. HMK.’nun ihtiyati tedbirle ilgili 390. maddesinin gerekçesinde geçici hukuki korumalarda ispat hususu üzerinde durulmuştur. Kanunda açıkça öngörülmemişse ya da işin niteliği gerekli kılmıyorsa, bir davada (normal bir yargılamada yaklaşık ispat değil, tam ispat aranır. Çünkü, hakim, mevcut ispat ve delil kuralları çerçevesinde, tarafların iddia ettiği bir vakıa konusunda tam bir kanaate varmadan o vakıayı doğru kabul edemez.
Ancak kanun koyucu bazen ya doğrudan kendisi düzenleme yaparak ya da işin niteliği ve olayın özelliği gereği hakime, bu durumu belirterek, ispat olgusunu düşürme imkanı vermiştir. Bu düşürülmüş ispat ölçüsü çerçevesinde, tam kanaat değil, kuvvetle muhtemel, yaklaşık bir kanaat yeterli görülmektedir. Doktrinde bu yön karar verilmesi için tam ispat ölçüsü yerine yaklaşık ispat ölçüsü olarak ifade edilmektedir. Ancak, yaklaşık ispatla yetinilmiş olması, ispatın aranmayacağı ya da ispat kurallarının tamamen dışına çıkılacağı anlamına gelmez.
Bir taraf iddiasını mahkeme önüne ne kadar inandırıcı şekilde getirirse getirsin, bu sadece bir iddiadan ibarettir. İddia edilen vakıanın sabit yani doğru kabul edilebilmesi için, ispat yükü üzerine düşen tarafın bunu kanundaki delil sistemi içinde yine kanunun aradığı ispat ölçüsü çerçevesinde ispat etmesi gerekir.
Tam ispatın arandığı durumlarda bu ölçü tereddütsüz ortaya konmalıdır. Yaklaşık ispat durumunda ise hakim o iddianın ağırlıklı ihtimal olarak doğru olduğunu kabul etmekle birlikte, zayıf bir ihtimal de olsa, aksinin mümkün olduğunu gözardı etmez. Bu sebepledir ki, genelde geçici hukuki korumalara, özel de ihtiyati tedbire ve ihtiyati hacze karar verilirken haksız olma ihtimalide dikkate alınarak talepte bulunandan teminat alınması öngörülmüştür.
Geçici hukuki korumalarda, bazen karşı tarafın dinlenmemesi, tüm delillerin ayrıntılı bir biçimde incelenmesine yeterli zamanın olmaması gibi sebeplerle yaklaşık ispat yeterli görülmüştür; bu çerçevede, aslında ispat ölçüsü bakımından HMK.’nda bir yenilik getirilmemekle birlikte, “yaklaşık ispat” kavramı kullanılarak doktrinde kabul gören ifade tasarıya alınmış, ayrıca burada hem tam ispatın aranmadığı belirtilmiş hem de basit bir iddianın yeterli olmadığı vurgulanmak istenmiştir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde; davacının iddialarının yargılamayı gerektirdiği, mevcut dosya kapsamı, delil durumu ve yargılamanın bulunduğu aşama itibariyle davacının ihtiyati tedbir kararı verilmesi için haklılığını yasaya uygun ve yaklaşık olarak ispat edemediği anlaşılmakla, mahkemece ihtiyati tedbir taleplerinin reddine karar verilmesinde usul ve yasaya aykırı bir husus bulunmamaktadır.
Tüm bu açıklamalara, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle, yasaya uygun gerektirici nedenlere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına, İİK’ nın 257/1 maddesindeki ihtiyati haciz şartlarının gerçekleşmemiş olmasına, davalının sorumluluğuna ilişkin henüz bir inceleme yapılmamasına, davalı yönünden muaccel olmuş bir alacağın varlığından ve yaklaşık ispatın gerçekleştiğinden söz edilemeyecek olmasına ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmamasına, HMK.nun 355. maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin konularda da kararın esasına etkili bir aykırılık bulunmaması nazara alınarak davacı-ihtiyati haciz isteyen vekilinin istinaf sebebleri yerinde görülmediğinden istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesinin 2022/619 esas sayılı ve 03/01/2023 tarihli ara karar sayılı kararına karşı davacının istinaf başvuru sebeplerinin HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gereken harç bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
3-İstinaf eden tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf eden tarafından yatırılan istinaf avansından kullanılmayan kısmının HMK’nın 333. maddesi uyarınca; karar kesinleştikten sonra ilk derece mahkemesince istinaf edene iadesine,
5-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-Kararın 6100 sayılı HMK.”nun 359-(3) maddesi uyarınca ilk derece mahkemesince taraflara TEBLİĞİNE,
7-Dosyanın mahkemesine gönderilmesine,
Dair; dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK 362/1-f maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 23/02/2023