Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2023/275 E. 2023/437 K. 15.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2023/275
KARAR NO : 2023/437

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 19/07/2022 (Dava) – 17/11/2022 (Karar)
NUMARASI : 2022/627 Esas – 2022/951 Karar
DAVA : Ticari Şirket (Ortaklıktan Çıkma Veya Çıkarılmaya İlişkin)
BAM KARAR TARİHİ : 15/03/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 15/03/2023
İstinaf incelemesi için Dairemize gönderilen İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 17/11/2022 tarihli ve 2022/627 Esas – 2022/951 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA:
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; muris …’in vefatından sonra mirasın müvekkillerine intikaliyle müvekkillerinin 2/8 ve 1/8 oranında olmak üzere davalı şirketin ortağı olduklarını, davalı şirketin yaklaşık 5 yıldır sürekli olarak zarar etmekte olduğunu, şirketin küçülmeye gittiğini, şirket envanterinde çok sayıda araç ve taşınmazın bulunduğunu, müvekkillerinin kendi paylarına düşen mal varlığının da riske sokulduğunu, bu nedenle müvekkillerinin kendi paylarını alarak şirket ortaklığından ayrılmak istediklerini ileri sürerek, müvekkillerinin şirket ortaklığından çıkarılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın zorunlu arabuluculuk dava şartını yerine getirmediğini, davanın usulden reddinin gerektiğini, davacı tarafın iddialarının gerçeği yansıtmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:
İlk derece mahkemesince; “… dava, limited şirket ortaklığından çıkma ve çıkma payının ödenmesi istemine ilişkin olup, çıkma payının ödenmesi istemi nedeniyle ticari bir alacak davası niteliğini haiz olduğu, ayrıca uyuşmazlığın tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri bir işleme ilişkin olduğu, dolayısıyla bu davada arabuluculuğa başvurmuş olmanın bir dava şartı olarak kabul edilmesi gerektiği, ancak bu dava şartının yerine getirilmediği…” gerekçesiyle davanın dava şartı yokluğundan USULDEN REDDİNE karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacılar vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; limited şirket ortaklarının şirketten ayrılmaları yönündeki davanın, eda davası olmadığını, inşai nitelikle bir dava olduğunu, inşai nitelikteki ticari davalarda arabulucuya başvurma zorunluluğunun olmadığını, zorunlu arabuluculuk dava şartının eda davası niteliğindeki davalar için olduğunu belirterek, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davanın, limited şirket ortaklığından çıkma ve çıkma payının ödenmesi istemine ilişkin olduğunu, çıkma payının ödenmesi istemi nedeniyle ticari bir alacak davası niteliğini haiz olduğunu, ayrıca uyuşmazlığın tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri bir işleme ilişkin olduğunu, dolayısıyla bu davada arabuluculuğa başvurmuş olmanın bir dava şartı olarak kabul edilmesi gerektiğini, ancak bu dava şartının yerine getirilmediği sonuç ve kanaatine varılarak, davanın usulden reddine dair karar verildiğini, davanın vekille takip edilmesine karşın dosyada lehlerine vekalet ücretine hükmedilmediğini, davanın dinlenilebilmesi için kanunlarda öngörülen ön şartın yerine getirilmemiş olması nedeni ile davanın görüldüğü mahkemeye göre tarifeye göre ikinci kısmın ikinci bölümünde yazılı miktarları geçmemek üzere üçüncü kısımda yazılı avukatlık ücretine hükmolunduğunu, davalı … Şirketi’nin kendisini işbu davada vekil ile temsil ettirmesi sebebi ile yerel mahkeme tarafından davanın reddine karar verildiğine göre, karar tarihinde yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret tarifesi gereğince vekalet ücretinin davalı lehine takdiri gerektiğini, davalı lehine vekalet ücreti takdir edilmemesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, belirterek, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; TTK 638 vd. m. uyarınca limited şirket ortaklığından çıkma ve çıkma payının ödenmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece; dava açılmadan önce arabulucuya hiç başvurulmamış olması dava şartı yokluğu sebebiyle davanın reddini gerektiren bir husus olup, somut uyuşmazlıkta davacı tarafından dava açılmadan evvel arabuluculuğa başvurulmadığından bahisle usulden reddine karar verilmiş olup, hüküm taraf vekilleri tarafından istinaf edilmiştir.
İstinaf incelemesi HMK.nun 355. maddesi uyarınca istinaf sebepleri ile sınırlı olarak ve kamu düzeni yönünden yapılmıştır.
Anayasamızın 9. maddesinde yer alan düzenleme uyarınca, ülkemizde yargı yetkisi, Türk Milleti adına bağımsız ve tarafsız mahkemelerce kullanılacağı ve 36. maddesinde de, herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip olduğu, mahkemelerin, görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçınamayacakları esası benimsenmiştir. Bununla birlikte, 07.06.2012 tarih ve 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu ile; bazı hukuk uyuşmazlıkları yönünden, bir yandan tarafların kendi iradeleriyle kendi çözümlerini üretebilmeleri ve daha hızlı sonuç elde edilebilmeleri, öte yandan da mahkemelerin iş yükünün azaltılması amacıyla, yine mahkemeler aracı kılınarak bazı tür hukuk uyuşmazlıklarında alternatif uyuşmazlık çözüm yöntemi olarak “Arabuluculuk” müessesesi benimsenmiştir.
Hukuk uyuşmazlıklarının arabuluculuk yöntemi ile çözülmesi ihtiyari olmakla birlikte, 6325 sayılı Kanun’da, 06.12.2018 tarih ve 7155 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikle, mahkemelerin iş yükünün azaltılması için bazı tür uyuşmazlıklar için mahkemeye başvurmadan önce bir dava şartı olarak “zorunlu arabuluculuk” şartı getirilmiştir. Bu bağlamda aynı kanun ile 6102 sayılı TTK’ya 5/A maddesi ile getirilen düzenleme ile konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmadan önce arabulucuya başvurulması bir dava şartı olarak kabul edilmiştir. Davanın konusunun birden fazla olması ve bunlardan bir kısmının bir miktar para alacağına, bir kısmının ise miktara tabi olmaması halinde, yani HMK 110. maddesi anlamında bir dava yığılması ve talepler arasında da HMK 166. maddesi anlamında bağlantı bulunması halinde, uyuşmazlığın ne şekilde çözümleneceğine ilişkin bir hüküm bulunmamakta ise de; Anayasamız uyarınca, uyuşmazlığın çözümünde asıl olanın mahkeme yargısı olduğu dikkate alındığında, aralarında bağlantı bulunan ve miktara tabi olan ve olmayan talepleri bir arada içeren, talep yığılmasının söz konusu olduğu davaların ticari arabuluculuğa tabi olmaksızın mahkemece çözüme kavuşturulması gerekir (Aynı yönde bkz. Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 17/03/2022 tarihli ve 2020/7524 esas – 2022/2040 sayılı ilamı).
Somut olayda; davacının ortaklıktan çıkma ve ortaklık payının tahsili talebinde bulunduğu, bu nitelikteki davaların bir bütün olarak ve işin esasına girilerek mahkemece çözüme kavuşturulması gerektiği halde, İlk Derece Mahkemesince uyuşmazlığın zorunlu arabuluculuğa tabi olduğu gerekçesiyle davanın usulden reddine, karar verilmesi doğru olmamış ve hükmün bu nedenle davacı taraf yararına kaldırılması gerekmiştir.
Bu nedenlerle; davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının HMK m.353/1-a-4 uyarınca kaldırılmasına ve dava dosyasının yeniden yargılama yapılmak üzere mahkemesine gönderilmesine, kararın kaldırılması sebep ve şekline göre davalı vekilinin vekalet ücreti yönünden istinaf başvurusunun incelenmesine yer olmadığına karar verilerek, aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-a-4 maddesi gereğince ESASTAN KABULÜNE, İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2022/627 Esas – 2022/951 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
2-Dosyanın yeniden yargılama yapılarak karar verilmek üzere kararı veren ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf kanun yoluna başvuran taraflarca yatırılan istinaf karar harcının talep halinde ilgili tarafa iadesine,
4-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
5-İstinaf kanun yoluna başvuran tarafların yaptıkları istinaf giderlerinin kararın niteliği gereği ilk derece mahkemesinde yeniden yapılacak yargılamada dikkate alınmasına,
6-Kararın 6100 sayılı HMK’nın 359/3. maddesi uyarınca Mahkemesince taraflara tebliğine,
7-Kararın kaldırılması sebep ve şekline göre davalı vekilinin vekalet ücreti yönünden istinaf başvurusunun incelenmesine yer olmadığına
Dair; dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK’nın 353/1-a-4 maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 15/03/2023