Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2023/262 E. 2023/389 K. 09.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2023/262
KARAR NO : 2023/389

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 05/02/2020
NUMARASI : 2018/268 Esas – 2020/105 Karar

DAVA : Zorunlu ve İhtiyari Mali Sorumluluk Sigorta Poliçesinden
Kaynaklanan Tazminat
DAVA TARİHİ : 25/12/2018

BAM KARAR TARİHİ : 09/03/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 09/03/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen İzmir 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 05/02/2020 tarihli 2018/268 Esas ve 2020/105 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; maliki … ve kaza anındaki sürücüsü … olan … plakalı aracın, maliki … ve kaza anındaki sürücüsü müvekkili … olan … plakalı araca çarptığını, kaza sonucu müvekkilinin kullandığı araçta yüksek maddi hasar meydana geldiğini, resmi trafik kolluk kuvvetlerince tutulan tutanağa göre kazada … plakalı araç sürücüsünün tam ve asli kusurlu olduğunu, bu aracın kaza tarihi itibariyle …A.Ş. tarafından ZMMS, … A.Ş. tarafından ise İMMS sigortalı olduğunu, dava konusu kaza sonucu meydana gelen zararın tespiti amacıyla İzmir 3. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2018/181 D.İş dosyası kapsamında hasar tespiti yapıldığını, anılı dosyada düzenlenen bilirkişi raporuna göre araçta meydana gelen toplam hasarın 248.087,39 TL olduğunu, davalı sigorta şirketlerine başvuru yapılarak hasar dosyalarının açıldığını, ancak dava tarihine kadar müvekkili aracında meydana gelen zararın tazmin edilmediğini belirterek, poliçe teminat limiti ve şartları dahilinde şimdilik 36.000,00 TL’nin kusurlu araç trafik sigortacısı olarak davalılardan … A.Ş.’den 36.000,00 TL’yi aşan 100,00 TL’nin kusurlu araç ihtiyari mali mesuliyet sigortacısı olarak davalı … A.Ş.’den temerrüt tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile tahsiline, İzmir 3. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2018/181 D.İş dosyası kapsamında 485,00 TL vekalet ücreti, 500,00 TL giderler de dahil edilmek üzere işbu davacı tarafın davasında yapılacak yargılama giderleri ile vekalet ücretinin de davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava ettiği görülmüş, dava değerinin yargılama esnasında arttırmıştır.
Davalı …A.Ş. vekili cevap dilekçesinde özetle; kazanın vuku bulduğu yerin Muğla ili Fethiye ilçesi olup … plaka sayılı aracın müvekkili şirket nezdinde genişletilmiş kasko sigorta poliçesi kapsamında İhtiyari mali mesuliyet sigortası ile sigortalı olduğunu ve sigorta şirketinin merkezi ile sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yerin İstanbul olmasına rağmen iş bu davanın yetkisiz İzmir Mahkemeleri’nde ikame edildiğini, HMK 19.maddesi gereği seçimlik yetkinin kendilerine geçtiğini, bu nedenle dosyanın müvekkili şirketin adresi itibariyle yetkili olduğu İstanbul Asliye Ticaret Mahkemelerine gönderilmesine karar verilmesini talep ettiklerini, ayrıca davanın 06.04.2018 tarihinde açıldığını, 26/04/2016 tarihinde resmi gazetede yayınlanan 6704 sayılı yasa gereğince sigorta şirketlerine başvuru yapılmadan haklarında dava açılması mümkün olmadığından 6100 sayılı HMK’nın 15. maddesinin 1. fıkrası gereğince dava şartı noksanlığı nedeni ile davanın reddine karar verilmesi gerektiğini çünkü dava öncesinde davacı tarafın değer kaybı talepleri yönünden müvekkili şirkete başvuruda bulunmadığını, ayrıca dava değeri davacı tarafça biliniyor olmakla belirsiz alacak davası açılmasının mümkün olmadığını, müvekkili şirketin hukuki sorumluluğunun poliçe limiti ile sınırlı olup sigortalı araç sürücüsünün kusuruna bağlı ve orantılı olduğunu, kazanın meydana gelmesinde sigortalı araç sürücüsünün kusuru bulunmadığından müvekkili şirket yönünden davacının davasının reddi gerektiğini, davacı tarafça talep edilen hasar miktarının fahiş olduğunu, ayrıca müvekkili şirketten avans faizi talep edilmesinin mümkün olmadığını, davaya konu aracın ticari bir araç olmaması nedeni ile müvekkili şirketin herhangi bir sorumluluğu bulunsa dahi uygulanacak faiz türünün yasal faiz olduğunu, davanın esastan reddine karar verilmesini savunmuştur.
Davalı … A.Ş. vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı …’in dava konusu aracın maliki olmaması nedeni ile davada taraf sıfatı olmadığını, bu nedenle açılan davanın husumetten reddine karar verilmesi gerektiğini, esasa ilişkin beyanlarında ise … plaka sayılı aracın müvekkili sigorta şirketine Zorunlu Trafik Sigorta Poliçesi kapsamında sigortalı olduğunu, davacı tarafından müvekkili şirkete yapılan başvuruda bir kısım evraklar eksik sunulmuş olduğundan davalı müvekkili sigorta şirketi tarafından hesaplama yapılamadığını, davayı kabul anlamına gelmemekle müvekkili şirketin sorumluluğunun poliçe limiti ile sınırlı olduğunu, İzmir 3. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2018/181 D.İş sayılı dosyasında yapılan bilirkişi incelemesinin müvekkilin yokluğunda ve tek taraflı değerlendirme ile yapılması nedeni ile objektiflikten uzak olduğu ve gerçeği yansıtmadığından hüküm kurmaya elverişli olmadığını, hasar onarım bedelinin piyasa rayiç bedellerinin çok üzerinde belirlendiğini, mahkeme tarafından kazalı araç üzerinde yeniden inceleme yapılması, ayrıca aracın hasar durumu dikkate alınarak pert total işlemine tabi tutulup tutulmasının da değerlendirilmesi gerektiğini, her ne kadar davacı taraf İzmir 3. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2018/181 D.İş sayılı dosyasında yapılan tespit masraflarını ve vekalet ücretini talep etmiş ise de; anılan masrafların dolaylı zarar olup müvekkili sigorta şirketinin sorumluluğu dışında kaldığından bu yöndeki taleplerin reddine karar verilmesi gerektiğini belirterek haksız, mesnetsiz ve dayanaksız davanın reddine, yargılama giderleri ve ücreti vekaletin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:
Mahkemece; “…Davacının davasının kabulü ile; 36.000,00 TL hasar bedeli tazminatının … A.Ş.’den temerrüt tarihi olan 10/12/2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile, 67.000,00 TL hasar bedeli tazminatının … A.Ş.’den temerrüt tarihi olan 13/12/2018 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile alınarak davacı tarafa verilmesine…” şeklinde hüküm kurulmuştur.
Karara karşı davalı … A.Ş. vekili ve davalı … A.Ş. vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Davalı … A.Ş. vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2019/59317 Hz. No ile soruşturması devam eden ve müvekkil dahil 3 ayrı sigorta firmasının ayrı ayrı yaptıkları şikayetlerin birleştirilmesi kararı verilmiş olan savcılık dosyasında, işbu davanın davacısı olan … de, diğer ismi geçen şahıslar gibi “suç işlemek için örgüt kurma” ve “nitelikli dolandırıcılık” ve diğer türde suçlara dair inceleme ve soruşturmanın altında olduğunu, işbu davada davacı, bir mizansen çerçevesinde müvekkilden ve diğer davalıdan yüksek miktarda haksız bedel talep ettiğini, bilgileri verilen hazırlık soruşturmasında 3 ayrı sigorta firmasının yaptığı şikayetlerin birleştirilmesiyle yürütülen savcılık dosyasında, kazaya karışan kişilerin listesi ve kazaların ortak özellikleri; kazalarda iki aracın birbirine ya da başka bir cisme çarparak durmakta olduğunu, kazaya karışan araçları, araç malikleri değil; hepsi erkek olan belli bazı şahıslar kullanmakta olduğunu, kazaya karışan araçlar ve/veya hasara uğrayan ve dava açılması yoluna gidilen araç mutlak surette yeni model lüks araç olmakta olduğunu, iki aracın çarpıştığı kazada, daha lüks olan aracın sürücüsünün kusursuz, diğer aracın sürücüsünün de mutlak surette tam ve asli kusurlu olduğu görülmekte olduğunu, bir davada taraf olarak gösterilen kişiler, taraf ve dava ehliyetine ve davayı takip yetkisine sahip olsalar bile, taraflardan birinin o davada gerçekten davacı ve davalı sıfatı yoksa, davanın esası hakkında bir karar verilemeyeceğini; dava, sıfat yokluğundan, husumetten reddedildiğini, bu bilgiler ışığında yerel mahkemenin verdiği karara dair olaya bakıldığında; davacı … , … plaka sayılı aracın malikinin olmadığını, davacı, dava konusu trafik kazasında sadece araç sürücüsü olduğunu, davacı araç maliki olmadığından dava açma hakkının da olmadığını, bu sebeple açılan davanın husumetten reddine karar verilmesinin gerektiğini, davacı taraf, hasar bildiriminde bulunduğunu dile getirdiğini, her ne kadar dosya içinde bulunan PTT kargo evrakından postaya verilme ve teslim edildiğine dair ekleri bulunduğu karara yansımış olsa da; bu evraklara bakarak davacının müvekkile herhangi bir kargo gönderdiğini ancak yasal bildirimin müvekkile ulaşmadığını, iddia sahibinin bu iddiasını ispatla mükellef olduğu temel hukuk kurallarından olduğunu, fakat davacının gönderdiğini iddia ettiği evrakın ne olduğunu, hasar bildirimi olup olmadığının ispatlanmadığını, yerel mahkeme, müvekkile gönderilen evrakın içinde yasal bildirimin bulunduğunu varsaydığını, HMK ve diğer yasal mevzuat, hukuk yargılamasında varsayıma izin vermediğini, ilgili zarfta müvekkile gönderilmiş bir hasar ihbarının olmadığını; zaten ilgili kargoda ne bulunduğunu karşı tarafın da ispatlayamadığını, bu nedenle, Noterlik Hizmetlerinin kurulduğunu ve gönderilen evrakın içeriği kayıtlı hale getirilerek ispat gücünün arttırıldığını, davacının müvekkile tebliğ edildiğini, içeriği ispat edilmiş bir hasar bildiriminin olmadığını, kabul anlamına gelmemekle birlikte, ilgili hasar bildiriminin noter aracılığıyla müvekkile aynı tarihlerde gönderildiğini ve teslim alınmış olduğunu, farzedildiğinde; bu aşamada gönderme ve tebliğ alma tarihi ile kazanın ve hasarın oluşma tarihlerini dikkate alınması gerektiğini, kaza ve hasar tarihi 14.10.2018 olduğunu, hasar bildirimi yapıldığı farzedilen tarih ise 27.11.2018 olduğunu, müvekkilin varsayımsal öğrenme tarihi itibariyle dahi, hasarın oluşmasının üzerinden yaklaşık 1,5 ay geçmiş ve hasarlı aracın hasarlı halinin müvekkil tarafından değerlendirilmesinin imkansız hale getirildiğini, diğer yandan hasar bildirimin sigortacıya kısa sürede yapılmasının yasada düzenlenmesinin amacı, sigortacının zarar miktarı ile delilleri saptamaya ve rücu hakkının kullanılmasına imkan tanınması olduğunu, davacı bu aşamada, hasar ihbarını yaptığını varsaysak dahi müvekkil aracı eksper aracılığıyla inceleyemediğini, daha makul fiyata tamir imkanı elde edemediğini; hasarlı aracı pert total işlemine tabi tutup tutamayacağına dair tüm inceleme ve değerlendirme haklarının elinden alındığını, bu aşamada davacının kasti olarak çok geç bildirimde bulunduğunu, aracın müvekkilce değerlendirilmesine fırsat tanımadığını, yasal sorumluluklarından kaçınarak mevcut durumdan fayda elde etmeye çalıştığını, davalı tarafın dilekçesinin ilk kısmında yaptığı açıklamalar ışığında, davacının hasarı ihbar etmeyişi, ihbar ettiğini iddia ettiği tarih; ihbar ettiğini iddia ettiği tarihten önceki bir tarihte delil tespitine başvurması, delil tespitini takiben müvekkilin araçta inceleme ve değerlendirme hakları dahil tüm haklarını elinden almasını değerlendirecek olursak, davacının açıkça kast ile hareket ettiğini, mizansen oluşturularak gerçekleştirilen kazalardan biri olan bu kazada, sigorta şirketlerini herhangi bir farklı şekilde hareket etme ve delil elde etme imkanından uzak tutarak yargıyı alet olarak kullanıp dilediği haksız alacağı, davalılardan tahsil etme amacı güttüğünü ve bu amaçla da yargı sistemini araç olarak kullandığının görüldüğünü, kazayı dahi müvekkil şirkete bildirmediğini, kazaya karışan aracın müvekkil şirket yetkili servislerince incelenmesine olanak vermemiş hasar dosyası açılmasına imkan tanımadığını, müvekkilin yasadan doğan hak ve yetkilerini kullanmamasını sağladığını, gelinen bu noktada ise müvekkil, haklarını kötüye kullanan davacının açtığı davanın kabulünü izlemek durumunda bırakıldığını, hukukta temel ilkelerden olan “silahların eşitliği” ilkesinin çarpık bir ihlali, müvekkil şirketin davacı yanca özellikle “silahsız” bırakılması kastının söz konusu olduğunu, davacı taraf usule uygun şekilde ve hiçbir başka şekilde hasar ihbarında bulunmadığından müvekkil şirketin hasarı azaltıcı önlemler alamadığını; hasar tespiti için inceleme yapması veya rücu imkanı var ise bu haklarını kullanamadığını, davalı tarafın davaya cevaplarında bu husustan bahsedilmesine rağmen yerel mahkemece bu hususa değinilmediğini; araştırma ve değerlendirme yapılmadığını; iddialarının irdelenmemiş hukuki çerçevede yorumlanmadığını, doğrudan hüküm kurma yoluna gidildiğini, 07.03.2019 tarihli bilirkişi raporunda; “… plakalı araçta oluşan hasarın tamirinin ekonomik olmadığından aracın pert olarak değerlendirilmesinin uygun olduğu, bu çerçevede araçta oluşan toplam zararın/hasar bedelinin 103.000 TL olduğu” şeklinde tespit ve değerlendirmede bulunmuş ise de; bu raporda dava konusu aracın bedeli, piyasa rayiç bedeline göre oldukça yüksek tespit edilmiş olup raporun hükme dayanak olmasının mümkün olmadığını, işbu dosyada bilirkişi raporuyla 190.000,-TL olarak değer biçilen aracın, değerinin belirlenmesinde aracın kilometresi, kazalı olup olmaması, çok çeşitli faktörler önemli rol oynamaktayken hükme dayanak olan raporda hiçbir değerlendirmenin kriterine değinilmediğini, herhangi bir kabul anlamı taşımamakla birlikte faiz ve faiz başlangıç tarihinin de hatalı olduğunu, ilgili hasar bildirimi müvekkile yapılmadığından, müvekkilin bu hasarla ilgili sorumluluğu, izah edilen nedenlerle bulunmadığını, bu nedenle hem hükmedilen tazminat hem de ferileriyle birlikte faiz ve faiz başlangıç tarihi de hatalı olduğunu beyan ederek, istinaf incelemesine konu karar İzmir 22. İcra Müdürlüğü’nün 2020/3554 E. sayılı dosyası ile icra takibine konulmuş olduğundan işbu dilekçe ekinde sunulu mehil vesikası dikkate alınarak istinaf incelemesi sonucuna kadar icranın geri bırakılmasına karar verilmesini, İzmir 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin verdiği 2018/268 E. sayılı dosyasından verilen davanın kabulü kararın kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep ettiklerini beyan ederek belirterek istinaf isteminde bulunmuştur.

Davalı … A.Ş. vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; dava değeri davacı tarafça kesin şekilde biliniyor olmakla belirsiz alacak davası açılmasının mümkün olmadığını, işbu davanın belirsiz alacak olarak açılmasıyla davanın hukuki yarar yokluğundan reddinin gerekeceğini, davaya konu trafik kazası ile olayın oluş şekli incelendiğinde sigortalı araç sürücüsünün asli ve tam kusurlu olmadığını; diğer araç sürücüsüne de kusur izafe edilebilceği net bir şekilde anlaşılabilecekken bilirkişi raporunun bu şekilde hatalı ve eksik inceleme ile tanzim edilmiş olması kabul edilebilir nitelikte olmadığını, bu nedenle de müvekkil sigorta şirketinin, İhtiyari Mali Mesuliyet Sigorta poliçesi kapsamında meydana gelen zararlardan sorumlu tutulabilmesinin mümkün olmadığını, Bilirkişi Raporunda yapılan değerlendirmeler; usul ve yasaya aykırı İzmir 3. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2018/181 D.iş sayılı dosyasına sunulmuş olan bilirkişi raporu ile mutabık kalarak düzenlenmiş olduğundan bu rapor dikkate alınarak hüküm kurulmasının yerinde olmadığını, dava konusu kaza ile hasarın uyumlu olduğu şeklindeki tespitin ve fahiş olarak belirlenmiş olan bu tutarın davalı tarafça kabulünün imkansız olduğunu, hasar miktarının fahiş olduğunu, bahse konu delil tespitinde, KTK ve Poliçe genel şartları uyarınca müvekkil şirketin katılımını da şart koşarken, müvekkil şirkete hiçbir şekilde tebligat yapılmaksızın; davalı tarafın yokluğunda, tek yanlı olarak incelemenin yaptırıldığını, usul ve yasaya aykırı delil tespitine tamamen paralel şekilde tanzim edilen bilirkişi raporu dikkate alınarak ilk derece mahkemesince hüküm kurulmasının hatalı olduğunu, silahların eşitliği ilkesi uyarınca da davacının dava değerini biliyor olmasına rağmen işbu davasını belirsiz alacak olarak açması ve Yerel Mahkemece bu hususun kabul edilmesinin hukuka aykırı olduğunu, Yerel Mahkemece alınan bilirkişi raporu keşif yapılmaksızın hazırlandığını ve sadece Sulh Hukuk Mahkemesi bilirkişi rapor baz alınarak kanaat bildirildiğini, tespit dosyası incelendiğinde incelemenin “hasarlı aracın çekici üzerinde adliyeye getirilmek suretiyle çekici üzerinde yapıldığı” bilirkişi raporunda beyan edildiğini, bu şekilde yapılan bir incelemenin gerçekleri yansıtmadığını, bu sebeple de işbu dosya bilirkişisi tarafından tespit dosyasındaki değerlendirmelerin dikkate alınmış olmasının gerçeğe uygun bir değerlendirmeyi ortaya çıkarmayacağını, keza davacı yan tarafından; poliçe genel şartları maddelerinin uygulanmasını engellemek amacıyla, kanuna karşı hile yoluna başvurularak sunulan tespit dosyasındaki tespitlerin aynı şekilde işbu rapora aktarılmasının kabul edilemeyeceğini, İzmir 3. Sulh Hukuk Mahkemesi 2018/181 d.iş dosyası yargılama giderleri müvekkil aleyhine hükmedilemeyeceğini, müvekkil şirkete bildirilmeksizin ve sırf müvekkil şirketçe yapılacak gerçek bir incelemeyi engelleme adına kanuna karşı hile ile yapılan tespitin davalı tarafça kabulü mümkün olmadığı gibi yargılama giderlerinin müvekkil aleyhine hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğunu, zira davacıdan araç hasar bedelinin tespiti için aracı göstermesi istenilmişse de davacı taraf müvekkile aracını göstermediğini, işbu davanın açılmasına sebebiyet vermediği gibi bu hususta üstelik yokluğunda yapılan tespitin giderlerinin müvekkil aleyhine hükmedilmesinin kabul edilemeyeceğini, kabul anlamına gelmemekle, aracın rayiç bedeline ilişkin tespitleri gerçeğe uygun olmadığını, Yerel Mahkemece alınan raporda aracın rayiç bedeli çok yüksek belirtilmiş olup sovtaj değerinin ise çok düşük belirtildiğini, dolayısıyla, dava konusu kaza nedeniyle araçtaki değer kaybı zararının belirlenmesi yönünden ayrıntılı, gerekçeli ve denetime açık rapor alındıktan sonra varılacak sonuca göre karar verilmesinin gerektiğini, tüm bunların aksine verilen bu hükmün Mahkemece kaldırılmasının gerektiğini, işbu kazada şahibe olabileceğinden yerel mahkemece bu hususta da araştırma yapılması gerekmekteyken eksik incelemelerle hüküm kurulmasını kabul etmediklerini, zira araç maliki … ‘ın eşi hakkında İzmir Cumhuriyet Başşsavcılığı’na şikayette bulunulduğunu, 2019/59317 hazırlık numarası ile de soruşturmasının devam ettiğini, bu sebeple kazanın kasti olup olmadığının tespit edilmesi gerektiğini, eldeki kazaya konu hasarın irdelenmesi halinde olayın akışı göz önüne alındığında ortada hayatın olağan hayatına aykırı bir trafik kazası meydana geldiği işbu sebeplerle trafik kazasının kasıtlı yapıldığını, sigorta şirketinden haksız kazanç elde etmek maksadıyla işbu kazanın gerçekleşme ihtimali mevcut yaşamda sıkça rastlanıldığından dava konusu trafik kazasının işbu kasıtlı işlenme ihtimalinin de göz önüne alınarak işbu yargılamanın görülmesi gerektiğini, görülmekte olup kazanın oluşumu da göz önüne alınınca da olayın hayatın olağan akışına aykırı gerçekleştiği işbu sebeple dava konusu trafik kazasının hileli davranışlarla oluşup oluşmadığının ayrıca irdelenmesi gerekmektedir. Yine benzer kazaya ilişkin İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/735E. Sayılı dosyasında dava reddolunup müvekkil lehine hüküm kurulduğunu, İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı 2019/59317 Hazırlık No’lu soruşturma dosyası da dikkate alınarak işbu davanın istinafen incelenerek reddine karar verilmesinin gerektiğini, davacı tarafından eldeki dava öncesinde Sulh Hukuk Mahkemesinde tespit davası açılmış olup hasar bedeline ilişkin belirsizlik somut olarak giderilmesine rağmen ve dava dilekçesinde açıkça belirsiz alacak davası açıldığına yönelik ibare bulunmamasına rağmen Yerel Mahkemece bu husus kabul edilerek faiz başlangıç tarihi olarak müvekkil sigorta şirketinin sorumluluğu ıslah edilen tarih olması gerekirken buna aykırı hüküm kurulmasının hukuka aykırı olduğunu, davacının değer arttırım dilekçesine istinaden alınmış olan harç da ıslah harcı olarak alındığını, işbu dilekçe bir değer artırım dilekçesi olmayıp ıslah dilekçesi olduğunu, Mahkemece bu husus göz ardı edilerek ıslah harcına rağmen faize ilişkin hüküm tesisinde ıslah dilekçesinin sunulduğu tarihten itibaren değil de müvekkil sigorta şirketini 13.12.2018 tarihinden itibaren faiz işletilerek sorumlu olduğu yönünde hüküm kurmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, davayı kabul anlamına gelmemekle birlikte davacı tarafından ıslah harcı ile harçlandırılıp sunulan ıslah dilekçesinde bildirilen taleplerine ilişkin faizler ancak ıslah edilen tarihten itibaren işleyebileceğini, bu sebeple faizlerin temerrüt tarihi olarak Mahkemece kabul gören 13.12.2018 tarihinden itibaren işletilmesinin hatalı olduğunu belirterek istinaf isteminde bulunmuştur.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, 14/10/2018 tarihli trafik kazası sonucu davacının kullandığı araçta oluşan hasar bedeline ilişkin, zorunlu mali mesuliyet sigorta poliçesi ve kasko sigorta poliçesinden kaynaklanan tazminatın tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemece; davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm davalılar … A.Ş. vekili ile … A.Ş. vekili tarafından istinaf edilmiştir.
İstinaf incelemesi 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak inceleme yapılmıştır.
Dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle, yasaya uygun gerektirici nedenlere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmamasına, davanın belirsiz alacak davası olarak açılmasının mümkün bulunmasına, belirsiz alacak davası açılması halinde dava değerinin arttırılmasına, değer arttırımın ıslah müessesesinden ayrı olmasına, faizin temerrüt tarihinden işletilmesinde yasal bir engel olmamasına, davacının kaza sırasında … plakalı aracın sürücüsü bulunup, iş bu davayı açmakta aktif dava ehliyetinin olmasına, davalı … vekilinin bildirdiği ceza soruşturma dosyasında davaya konu araçların ve kazanın yer almamasına, davacı hakkında kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmek üzere dosyanın ana dosyadan tefrik edilmesine, hükme esas alınan bilirkişi raporunun denetime elverişli ve hüküm kurmaya yeterli olmasına, davalıların hasarın sigorta poliçeleri teminat kapsamı dışında olduğu hususlarını ispat edememelerine göre, HMK.nun 355. maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin konularda da kararın esasına etkili bir aykırılık bulunmaması nazara alınarak, davalılar vekillerinin istinaf sebepleri yerinde görülmediğinden, istinaf başvurularının ayrı ayrı esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;

1-Davalı … A.Ş. Vekili ve davalı … A.Ş. vekilinin İzmir 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 05/02/2020 tarihli 2018/268 Esas ve 2020/105 Karar sayılı kararına yönelik istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-İSTİNAF AŞAMASINDA;
a)Davalı … A.Ş.’ den alınması gereken 2.459,16 -TL istinaf karar harcından peşin alınan 1.089,80- TL ve 460,66 -TL’nin mahsubu ile eksik kalan 908,70 -TL’nin anılan davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
b)Davalı … A.Ş yatırılan istinaf kanun yoluna başvuru harcının (148,60 TL)Hazineye gelir olarak kaydına,
c)Davalı … A.Ş tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerilerinde bırakılmasına,
ç)Davalı … A.Ş’ den alınması gereken 4.576,77 -TL istinaf karar harcından peşin alınan 1.089,80 TL ve 54,40-TL’nin mahsubu ile eksik kalan 3.432,57 -TL’nin anılan davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
d)Davalı … A.Ş tarafından yatırılan istinaf kanun yoluna başvuru harcının (148,60 TL) Hazineye gelir olarak kaydına,
e)Davalı … A.Ş tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin üzerilerinde bırakılmasına,
3-HMK 333.maddesi uyarınca davalılar tarafından yatırılan gider avansı bakiyesinin yerel mahkemece hesaplanarak ilgili olduğu tarafa iadesine,
4-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
5-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ve gider avansı işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair; dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince miktar itibariyle kesin olmak üzere 09/03/2023 tarihinde oy birliği ile karar verildi.