Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2023/224 E. 2023/256 K. 22.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2023/224
KARAR NO : 2023/256

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : MANİSA ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 20/05/2022 (Dava) – 04/11/2022 (Karar)
NUMARASI : 2022/507 Esas – 2022/1388 Karar
DAVA : Şirketin İhyası
BAM KARAR TARİHİ : 22/02/2023
KARARIN YAZIM TARİHİ: 22/02/2023

İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen Manisa Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 04/11/2022 tarihli 2022/507 Esas ve 2022/1388 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin … Ltd. Şirketi’nin yetkili müdürü olduğunu, Ticaret Sicil Müdürlükleri tarafından eski kanun zamanında kurulup 10.000-TL kuruluş sermayeleri bulunmayan limited şirketlere eksik sermayeyi tamamlamaları için tebligatlar yapıldığını, şirket için sermaye arttırımına gitmelerini belirten bir tebligatın gönderilip, tebligat iade olunca Tebligat Kanunu madde 21/2’ye göre şirketin mernis adresine tebliğ yapılması gerekirken … tarafından ilanen tebligat yapıldığını, böylece yapılan ilanen tebligatın usulsüz tebligat haline geldiğini ve hiçbir zaman müvekkilinin yapılan bu usulsüz tebligattan haberdar olmadığını, usulsüz tebligatlar neticesinde müvekkiline ait şirketin sermaye arttırımı ile 10.000-TL’ye çıkartılmadığı gerekçesi ile re’sen ticaret sicilinden terkin ettiğini, müvekkilinin şirketin terkin edildiğini 19/01/2022 tarihinde öğrendiğini, şirketin şu an terkin halinde olup tüzel kişiliğinin ticaret sicilinden de silindiğini, açık bir şekilde hukuka aykırı olarak re’sen terkin edilen şirketin ihyası gereği işbu davanın açılması zaruretinin hasıl olduğunu, şirket adına kayıtlı … ili … ilçesi … Mah. … ada … parsel zemin kat 3 nolu bağımsız bölümde kain değerli bir taşınmaz olduğunu, şirketin müvekkilinden habersiz bir şekilde terkin edilmesinden dolayı müvekkilinin bu taşınmazı ihya edemediğini, terkin işleminden dolayı söz konusu bu taşınmazın Hazine’ye intikal etme durumu olduğunu, halbuki müvekkilinin yapılan tebligatlardan haberi olsaydı üzerine düşen gerekli işlemleri yapıp işbu terkin işleminin yapılmayacak olduğunu, şirkete ait taşınmazın da Hazine’ye intikal etme durumunun olmayacak olduğunu, müvekkilinin mağduriyetinin söz konusu olduğunu belirterek, … Ltd. Şirketi’nin ihyasına ve yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; … Şirketi’nin, davalı müvekkili kurum tarafından gerçekleştirilen inceleme sonucu sermayesinin 10.000-TL üzerine çıkarılmadığının tespit altına alındığını, 6102 sayılı TTK’ nın geçici 7. maddesi uyarınca, infisah sebeplerinin ortadan kaldırılması ve bilgi verilmesi için ihtarda bulunulduğunu, bu hususun ayrıca Türkiye Ticaret Sicil Gazetesi’nde de ilan edildiğini, tanınan 2 aylık süre içerisinde infisah sebeplerini ortadan kaldıran işlemlerin yerine getirildiğini ispatlayıcı belgelerinin sunulmaması veya tasfiye memuru bilgilerinin iletilmemesi halinde şirketin ünvanının ticaret sicilinden silineceği ve şirketin mal varlığının kaydın silindiği tarihten itibaren 10 yıl sonra Hazine’ye intikal edeceğine yönelik ihtaratın da yapıldığını, ihtar yazıları, şirketin kayıtlı adresine gönderilse de muhatap şirket merkez adresinde bulunamadığından bila döndüğünü, ihtarın bir nüshasının ise davacıya tebliğ edildiğini, müvekkilinin yasal gerekliliklere ve usule uygun şekilde prosedürü takip ettiğini, firmanın usule uygun olarak sicilden terkin tarihinin 01.10.2014 olduğunu, üzerinden sekiz yıla yakın bir süre geçtiğini, davacının dava ve taleplerine karşı zamanaşımı itirazında bulunduklarını, 6102 sayılı TTK geçici 7/15. maddesi uyarınca kaydı silinen şirketlerin ihya davası açması için tanınan yasal sürenin silinme tarihinden itibaren beş yıl olduğunu, işlemleri usul ve mevzuata uygun olarak yapan müvekkilinin işbu davanın açılmasına sebebiyet vermediğini ve davada sadece yasal hasım sıfatı gereği taraf olduğu dikkate alınarak müvekkili aleyhine vekalet ücreti ve yargılama giderlerine hükmedilmemesini beyanla, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
YEREL MAHKEME KARARI:
Mahkemece, “….Yapılan yargılama sonucunda; davacının davalı şirketin hisselerini devralarak şirketin tek yetkilisi ve ortağı konumunda bulunduğu, şirketin sermaye arttırımına gitmesi hususunda davalı … tarafından TTK geçici 7. madde uyarınca işlem başlatıldığı, aynı madde gereğince düzenlenen ihtarların davacı ve şirkete tebliğe çıkartıldığı, şirkete çıkartılan tebligatın tanınmadığından bahisle iade edildiği, davacı için çıkartılan tebligatın tebliğ edildiğine ilişkin herhangi bir belgenin davalı tarafından dosyaya sunulmadığı, şirkete yapılan tebligatın iade edilmesi halinde TK’nun 35. veya TK 21/2. maddelerine göre tebligat yapılmadan ilanen tebligat yoluna gidilmesinin TTK’nin geçici 7. maddesi hükmüne aykırı olduğu, şirketin terkin işlemlerinin bu nedenlerle usulüne uygun olmadığı anlaşıldığından TTK’nun 547. maddesi gereğince davanın kabulüne karar verilmesi gerektiği, davacı vekili tasfiye memuru adayı bildirilmediğinden, mahkemece re’sen …’nın tasfiye memuru olarak belirlenip kendisine tebligat yapıldığı, davalı her ne kadar yasal hasım olsa da terkin işlemlerini usulsüz olarak gerçekleştirip davanın açılmasına sebebiyet verdiğinden yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıya yükletildiği, sonuç olarak; DAVANIN KABULÜ İLE, … Limited Şirketi’nin TTK’nun 547. ve devamı maddeleri gereğince İHYASINA, tasfiye memuru olarak …’nın tayinine, görevinin karar kesinleştikten sonra başlamasına, 5.000,00 TL tasfiye memuru ücretinin davalıdan tahsiline, kararın … Memurluğu aracılığıyla tescil ve ilanına….” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF İTİRAZLARI:
DAVACI VEKİLİ TARAFINDAN, “….İlk derece mahkemesinin, davanın kabulü yönünde hüküm kurmasının usul ve yasaya uygun olduğunu, fakat talepleri dışında tasfiye memuru atanmasına karar vermesinin davanın kabulü kararına ters düştüğünü, davanın konusu; şirketin usulsüz bir şekilde terkininden dolayı şirketin ihyası ve bunun sonucu olarak şirketin faaliyetlerine devam etmesiyken, mahkemenin, davalı tarafından şirketin terkinini usulsüz kabul edip şirketin ihyasının kabulüne karar vermesinin yanında bu yönde bir talepleri olmamasına rağmen re’sen tasfiye memuru atamasının mahkemenin verdiği şirketin ihyası yönündeki kabul kararını tamamiyle etkisiz hale getireceğini, sadece tasfiye memuru tayini yönünden istinaf incelemesi yapılmasını ve tasfiye memurunun tayini kararının kaldırılmasını….” beyanla, mahkeme kararı istinaf kanun yoluna getirilmiştir.
DAVALI VEKİLİ TARAFINDAN, “…Öncelikle müvekkilinin 04.06.2014 tarihli ihtarını, dava konusu şirketin yetkilisi olan davacıya tebliğe çıkardığını ve davacının iadeli taahhütle gönderilen ihtarı tebliğ aldığını, ihtar yazısı şirketin kayıtlı adresine de gönderilse de işbu dilekçe ekindeki tebligat parçasından görüleceği üzere muhatap şirket merkez adresinde bulunamadığından bila döndüğünü, her iki tebligatın belgelerinin dosyaya cevap dilekçesi ekinde sunulduğu gibi işbu dilekçe ekinde yeniden sunulduğunu, müvekkilinin yasadan kaynaklı tebligat yükümlülüğünü yerine getirdiğini, TTK geçici 7. maddesinin 4/a fıkrası uyarınca müvekkili idarenin, dava konusu şirketin sicilde kayıtlı son adresine tebligat göndermesinin yeterli olduğunu, şirketin infisah öncesi son merkez adresinin … Mahallesi … Sokak No:… …/… olarak kayıtlı olduğunu, müvekkili idarenin de sundukları tebligat parçalarından görüleceği üzere şirkete bu adres aracılığı ile tebligat gönderdiğini, anılan hükümde tebligatın Tebligat Kanunu madde 35 hükmüne göre yapılmasına dair bir hüküm bulunmadığını, tam aksine ‘İlan, ihtarın ulaşmadığı durumlarda, ilan tarihinden itibaren otuzuncu günün akşamı itibarıyla, 11/2/1959 tarihli ve 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümlerine göre yapılmış tebligat yerine geçer.’ ifadesiyle kanun koyucunun, Sicil Müdürlüklerinin ulaşmayan ihtarlar için ilanla tebliğ yolunun uygulanması gerektiğini açıkça belirttiğini, davacıya ve şirkete gerekli ihtaratların yapıldığını, ihtar ve yayınlanan ilana rağmen, tanınan iki aylık sürede bildirimde bulunmayan ilgili şirketin, yasal süre dolduktan sonra 01.10.2014 tarihinde ticaret sicilinden re’sen silindiğinin tescil edildiğini, bu hususun ilan edildiğini, müvekkilinin yasal gerekliliklere ve usule uygun şekilde prosedürü takip ettiğini, üzerinden sekiz yıla yakın bir süre geçtiğini, bu aşamada ayrıca davanın süre yönünden reddi istemini de yinelediklerini, TTK’ nın geçici 7/15. maddesi uyarınca şirketlerin ihya davası açması için tanınan yasal sürenin silinme tarihinden itibaren beş yıl olduğunu, somut olayda kayıt silinme tarihinin 01.10.2014 olup işbu davanın 20.05.2022 tarihinde açıldığını (11. HD E. 2022/405-K. 2022/2295), işlemleri usul ve mevzuata uygun olarak yapan müvekkilinin işbu davanın açılmasına sebebiyet vermediğini ve sadece yasal hasım olduğu dikkate alınarak müvekkili aleyhine vekalet ücreti ve yargılama giderlerine de hükmedilmemesi gerektiğini (11. Hukuk Dairesi E. 2014/16398-K. 2015/1464), ilk derece mahkemesinin tasfiye memurunun ücreti hakkında kurduğu hükmün de kabul edilemez olduğunu, bir an için müvekkili aleyhine yargılama giderine hükmedilebileceği kabul edilse dahi, tasfiye memurunun ücretinin yargılama giderleri arasında kabul edilmediğini, tasfiye memurunun ücretinin davacı tarafça mahkeme veznesine depo edilmesi gerekirken hiçbir yasal dayanak bulunmadığı halde müvekkiline yüklenmesinin yerinde olmadığını, tasfiye memuru ücretinin davacı tarafça veya şirket malvarlığından karşılanması gerektiğini….” beyanla, mahkeme kararı istinaf kanun yoluna getirilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, TTK geçici 7.madde kapsamında re’sen terkin edilen şirketin ihyası istemine ilişkindir.
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda; yukarıda yazılı gerekçelerle davanın kabulüne karar verildiği, karara karşı davacı vekili ve davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulduğu anlaşılmıştır.
6102 sayılı TTK’nın geçici 7. maddesinin 15. fıkrası son cümlesi uyarınca, şirket alacaklıları ve hukuki menfaati bulunanlar haklı sebeplere dayalı olarak silinme tarihinden itibaren 5 yıl içerisinde şirkete ait tasfiye edilmemiş malvarlığının bulunması halinde ise 10 yıl içerisinde mahkemeye başvurarak şirketin ihyasını isteyebilirler. Somut uyuşmazlıkta da, 01.10.2014 tarihinde terkin edilen şirket bakımından dosyaya sunulan taşınmaz tapu kaydı gözetilerek ihya kararı verildiği anlaşılmakta olup, ihya kararına yönelik bir istinaf itirazı da bulunmadığı görülmektedir.
TTK geçici 7. madde uyarınca davaya konu şirketin sermaye arttırımı yapmaması nedeniyle re’sen terkin edildiği anlaşılmakla birlikte, dosyaya davalı tarafça sunulan belgelerin incelenmesinde, terkin öncesi yapılan tebliğ işlemlerinin usule uygun olmadığı anlaşılmıştır. Bilindiği üzere, 6102 sayılı TTK’nın geçici 7. maddesinde şirketlerin hangi şartlarda ve usullerde tasfiye edileceği ve ticaret sicilinden re’sen kayıtlarının silineceği düzenlenmiş olup, aynı maddenin 4.fıkrasının “a” bendinde; kapsam dâhilindeki şirket ve kooperatiflerin ticaret sicilindeki kayıtlı son adreslerine ve sicil kayıtlarına göre şirket veya kooperatifi temsil ve ilzama yetkilendirilmiş kişilere bir ihtar yollanacağı, yapılacak ihtarın, ilan edilmek üzere Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi Müdürlüğüne aynı gün gönderileceği, ilanın, ihtarın ulaşmadığı durumlarda, ilan tarihinden itibaren otuzuncu günün akşamı itibarıyla, 11/2/1959 tarihli ve 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümlerine göre yapılmış tebligat yerine geçeceği, aynı maddenin 11.bendinde ise; dördüncü fıkra uyarınca yapılan ihtar ve ilana rağmen süresi içerisinde cevap vermeyen veya tasfiye memuru bildirmeyen veyahut durumunu kanuna uygun hale getirmeyen veya faaliyette bulunduğunu adres ve kanıtları ile birlikte bildirmeyen şirketin ünvanının ticaret sicilinden re’sen silineceği düzenlenmiştir. Somut uyuşmazlıkta, terkin işlemi öncesinde … tarafından yapılması gereken tebligatların usule uygun olmadığı, zira şirket yetkilisi olan davacıya tebligat yapılmışsa da, davadışı şirkete çıkarılan tebligatta adresin eksik yazılmış olup, nitekim adres yetersizliğinden iade geldiği görülmekle, yapılan re’sen terkin işleminin usule uygun olmadığı anlaşılmıştır. Yasa gereğince, ihtarın öncelikle şirkete ve şirketin yetkilisine tebliğ edilmeksizin doğrudan Ticaret Sicil Gazetesinde ilanı suretiyle yapılan ihtar usule aykırıdır. Bu nedenle dava konusu ihyası istenen şirketin terkin işleminin hukuka uygun olmadığı açık olup, şirketin sicil kaydının usulüne uyulmadan silindiği anlaşıldığından mahkemece, şirketin ihyası ile yeniden ticaret siciline tesciline karar verilmesi ile yetinilmesi gerekirken, ihya edilen şirkete tasfiye memuru da atanması yerinde olmamıştır (Bu yönde bknz. Yargıtay 11. HD 2019/1992 E.- 2019/4024 K., 2016/8629 E.- 2017/6341 K). Ancak, bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, HMK 353/1-b-2.madde uyarınca kararın kaldırılıp düzeltilerek Dairemizce yeniden hüküm tesis edilmesi gerekmiştir.
Davalı vekilinin, tasfiye memurunun ücretinden kendilerinin sorumlu tutulmaması gerektiğine dair istinaf itirazı bakımından yapılan değerlendirmede; esasen mahkemenin kabulüne göre bu itiraz yerinde ise de, yukarıda açıklanan nedenlerle, şirketin ihyası kararı ile yetinilip şirkete tasfiye memuru atanmayacak olması nedeniyle kaldırma nedenine göre bu hususta karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
Davalı tarafın TTK geçici 7.madde uyarınca gerekli usule uygun olmayan tebligat işlemleri nedeniyle terkin yapılıp, işbu davanın açılmasına sebebiyet vermesinden dolayı, davalı taraf aleyhine vekalet ücreti ve yargılama giderlerine hükmolunmasında ise bir isabetsizlik bulunmadığından, davalı vekilinin bu husustaki itirazlarının reddi gerekmiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde; davalı vekilinin istinaf itirazlarının kısmen kabulü, davacı vekilinin istinaf itirazlarının kabulü ile HMK 353/1-b-2. maddesi uyarınca yerel mahkeme kararının kaldırılarak Dairemizce yeniden hüküm tesisine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı vekilinin istinaf itirazlarının KISMEN KABULÜ, davacı vekilinin istinaf itirazlarının KABULÜ ile, Manisa Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2022/507 Esas – 2022/1388 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-b-2. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, KALDIRILAN KARARIN YERİNE GEÇMEK ÜZERE;
“a-Davanın KABULÜ ile, … Limited Şirketi’nin TTK’nın 547. ve devamı maddeleri gereğince İHYASINA,
b-Kararın … Memurluğu aracılığıyla tescil ve ilanına,
c-Alınması gerekli 179,90-TL karar ve ilam harcından peşin alınan 80,70-TL harcın mahsubu ile bakiye 99,20-TL harcın davalıdan tahsili ile Hazine’ye gelir kaydına,
d-Davacı tarafından yapılan 161,40-TL harç ve 54,50-TL tebligat ve posta giderinden oluşan 215,90-TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
e-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden AAÜT uyarınca hesaplanan 9.200,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
f-Artan gider avansının karar kesinleştiğinde ilgili olduğu tarafa iadesine” ,
ŞEKLİNDE YENİDEN HÜKÜM TESİSİNE,
2-Davalı vekilinin sair istinaf itirazlarının REDDİNE,
3-İSTİNAF AŞAMASINDA;
a-Davacıdan alınan 80,70-TL istinaf karar harcının talep halinde davacıya iadesine,
b-Davalıdan alınan 80,70-TL istinaf karar harcının talep halinde davalıya iadesine,
4-İstinaf incelemesi esnasında;
a-Davacı tarafça yapılan 220,70-TL istinaf kanun yolu başvuru harcı, 273,00-TL posta ve tebligat gideri olmak üzere toplam 493,70-TL istinaf yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
b-Davalı tarafça yapılan 220,70-TL istinaf kanun yolu başvuru harcından oluşan istinaf yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
6-Kararın, Dairemizce taraflara tebliğine,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre zarfında Yargıtay’a temyiz yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 22/02/2023