Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2023/2168 E. 2023/1782 K. 22.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2023/2168
KARAR NO : 2023/1782

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 01/11/2018 (Dava) – 15/10/2020 (Karar)
NUMARASI : 2018/1261 Esas – 2020/496 Karar
DAVA : Maddi Tazminat (Cismani Zarar Sebebiyle Açılan)
BAM KARAR TARİHİ : 22/11/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 22/11/2023
İstinaf incelemesi için Dairemize gönderilen İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/1261 Esas – 2020/496 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin; 07.06.2018 günü … plakalı, sürücü …’in sevk ve idaresindeki aracın; karşıdan karşıya geçmeye çalıştığı esnada, kendisine çarpması sonucu oluşan trafik kazasında sakatlandığını, kaza tespit tutanağından da açıkça anlaşıldığı üzere müvekkiline çarpan araç sürücüsünün, kusurlu davranması sonucu trafik kazasının meydana geldiğini, bu olay neticesinde hemen çocuk acile götürülen müvekkilinin ayaklarda uyuşma ve pelviste hassasiyet olduğunun kayıt altına alındığını, sonraki muayenesinde pubis kırığı olduğunun, sol omuz lateralde kesi olduğunun tespit edildiğini, bu yaralanma sonucu müvekkilinin ağrılarının uzunca bir süre devam ettiğini, günlük işlerini dahi kendisinin tek başına yapamadığını, … plakalı aracın … Sigorta A.Ş’ye zorunlu mali sorumluluk (trafik) sigorta poliçesi ile bağlı olduğunun anlaşıldığını, müvekkilinin zararının karşılanması gerektiğini, aksi halde dava yoluna başvurulacağının ihtar edildiğini, fakat söz konusu sigorta şirketinin zararı karşılamadığını, müvekkilinin kalıcı sakatlık durumunun oluştuğunu, henüz 17 yaşında bir öğrenci olan müvekkili için maddi ve manevi ciddi bir kayıp olduğunu belirterek, fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla işgücü kaybından doğan 1.000,00-TL daimi sakatlık tazminatının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte alınmasına karar verilmesini talep ve dava etmiş, ıslah dilekçesi ile talebini 20.442,84-TL’ye çıkardığı anlaşılmıştır.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davadan önce müvekkili sigorta şirketine usulüne uygun başvuru yapılmadığını, dava şartı noksanlığı nedeniyle davanın usulden reddi gerektiğini, davacı tarafın, dava öncesinde başvuruda bulunmuşsa da bunun usulüne uygun bir başvuru olmadığını, başvuru dilekçesi ekinde Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması Ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik çerçevesinde düzenlenmiş sağlık kurulu raporu ve hak sahibine ait banka hesap bilgileri bulunmadığını, davacı tarafın kalıcı maluliyet zararının … plakalı aracın müvekkili şirket nezdindeki zorunlu mali mesuliyet poliçesinden tazminini talep ettiğini, müvekkili şirketin poliçe sebebiyle sorumluluğunun sigortalı araç sürücüsünün kusur oranı ve poliçe limiti ile sınırlı olduğunu, yaralanma ve ölümlerde poliçenin kişi başına azami teminatının 360.000-TL olduğunu, sigortalı araç sürücüsünün kusur oranının Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesince belirlenmesini, kaza tespit tutanağında açıkça yazıldığı üzere davacı yayanın kusuru bulunduğunun tespit edildiğini, davacının iddia edildiği gibi malul kaldığının sabit olmadığını ve tespite muhtaç olduğunu, maluliyetin varlığı ve oranının belirlenmesinin Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Dairesi tarafından  yerine getirilmesi gerektiğini, malul kalıp kalmadığının Özürlülük Ölçütü Sınıflandırması Ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkındaki Yönetmeliğe göre tespiti için heyet raporu alınmasını, davacının malul olup olmadığı tespit edildikten sonra hesaplamaların, aktüerler siciline kayıtlı aktüer sıfatını haiz bilirkişi tarafından ve TRH 2010 tablosu ve genel şartlar ek 3‘de yeralan diğer esaslar dikkate alınarak yapılmasını, davacının iddia ettiği maluliyet sebebiyle SGK’dan herhangi bir ödeme alıp almadığı, kendisine maaş bağlanıp bağlanmadığının belirlenmesi gerektiğini, dava açılmasına sebebiyet vermemiş olan müvekkili şirketin faiz ve yargılama gideri ile vekalet ücretinden sorumlu tutulmasının mümkün olmadığını, müvekkili şirketin temerrüde düşmediği gibi davanın açılmasına da sebebiyet vermediğini beyanla, davanın reddini talep etmiştir.
YEREL MAHKEME KARARI:
Mahkemece, “…..Toplanan deliller, bütün dosya kapsamı, alınan bilirkişi raporu ve miktar arttırım dilekçesine göre; 07.06.2018 tarihinde davalı sigorta şirketine ZMMS ile sigortalı olan … plakalı aracın karşıdan karşıya geçmeye çalışan yaya davacı …’e çarpmasıyla davacının yaralandığı, yaralanmaya bağlı olarak kalıcı iş gücü kaybı zararının tahsilinin talep edildiği, alınan bilirkişi raporlarına göre, meydana gelen kaza sebebiyle davacının sakatlık oranının % 8, tıbbı iyileşme süresinin 3 ay olarak tespit edildiği, davacının %75 oranında, sigortalı araç sürücüsünün % 25 oranında kusurlu olduğu, maluliyet ve kusur oranı indirimi yapıldıktan sonra davacının maluliyet zararının 20.442,84-TL olduğu, zararın sigorta teminatı kapsamında bulunduğu, tazmininden 2918 sayılı yasanın 91. maddeye göre davalı sigorta şirketinin faiziyle birlikte sorumlu olduğu anlaşılmakla; DAVANIN KABULÜ İLE, 20.442,84-TL kalıcı iş gücü kaybı zararının 29.08.2018 temerrüt tarihinden itibaren yasal faiziyle davalı … Sigorta AŞ’den alınarak davacıya verilmesine…” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF İTİRAZLARI:
Davalı vekili tarafından, “…Davacı tarafından alacağın %25’i alacağın temliki sözleşmesi ile … San. Tic. Ltd. Şti.’ye devredildiğinden tazminatın %25’lik kısmının aktif husumet yokluğu nedeniyle reddi gerektiğini, temlik alan … San. Tic. Ltd. Şti. Antalya 10. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2019/48 E. dosyası ile davacı …’e karşı alacağın temlikine ilişkin dava açtığını, müvekkili şirkete de ihbar edildiğini, alacağın temliki ile alacak hakkının bunu devralan 3. kişiye geçtiğini, müvekkili şirket aleyhine hükmedilen tazminatın mahkemece temlik göz önüne alınmadan karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, maluliyet sağlık raporunun da Engellilik Ölçütü Yönetmeliğine göre düzenlendiğini, kaza tarihinde davacının 18 yaşından küçük olması sebebiyle Çocuklar İçin Özel Gereksinim Değerlendirmesi Hakkında Yönetmelik hükümlerine uygun alınması gerektiğini, mahkemece bu yöndeki itirazları dikkate alınmadan dosyanın karara çıkarılmasının haksız olduğunu, geçerli bir rapor olmadığını, gerek kurul üyelerinin, gerek raporun şablonunun yönetmeliğe uygun olmadığını, ilaveten; müvekkili sigorta şirketine başvuru sırasında ibraz edilmesi zorunlu olan kaza raporu/kaza tespit tutanağı veya kusur tespiti yapılabilecek herhangi resmi bir evrak sunulmadığından, müracaat şartı sağlanmadığı için başvurunun geçersiz olduğunu ve davanın reddi gerektiğini, müvekkili şirkete iletilen belgelerin eksik olması sebebiyle tazminat hesaplaması yapılabilmesinin mümkün olmadığını, dosyanın uygun yönetmelik ile rapor düzenlenmesi adına Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kuruluna tevdi edilmesi gerektiğini, tanzim edilen rapordaki %8’lik fahiş maluliyetin bir geçerliliği bulunmadığını, Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulunun meslekte kazanma gücü kaybı konusunda bilimsel ve teknik görüşlerini mahkemelere bildirmekle görevli olduğunu, Yargıtay 4. ve 17. Hukuk Dairesinin istikrar kazanmış içtihatlarında da bu konuya değinilerek, Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulu dışında alınan raporlara itibar edilemeyeceğine hükmedildiğini…” beyanla, mahkeme kararı istinaf kanun yoluna getirilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, trafik kazasına dayalı cismani zarar nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda; yukarıda yazılı gerekçelerle davanın kabulüne karar verildiği, karara karşı davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulduğu anlaşılmıştır.
Dosya kapsamındaki bilgi ve belgelere göre, dava açılmadan önce sigorta şirketine başvuru şartının yerine getirildiği anlaşılmakla, davalı vekilinin bu husustaki itirazlarının reddi gerekmiştir.
Davalı vekilinin maluliyet raporuna yönelik itirazları bakımından yapılan değerlendirmede; bilindiği üzere 01.06.2015 tarihi ile 20.02.2019 tarihleri arasında Özürlülük Ölçütü Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmelik hükümleri uygulanacak olup, mahkemece de kaza tarihi (07.06.2018) itibariyle doğru mevzuata göre ve usule uygun maluliyet raporu alınmış olduğu görüldüğünden, davalı vekilinin bu husustaki istinaf itirazlarının da reddi gerekmiştir.
Davalı vekilinin, dava konusu alacağın kısmen davadışı şirkete temlik edildiğine dair itirazları bakımından yapılan incelemede; davadışı … San. Tic. Ltd. Şti tarafından davacı …’e karşı Antalya 10.Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2019/48 E. sayılı dosyasından alacağın %25’ini temlik aldıkları halde davalının sigorta şirketinden tüm tazminat bedelini tahsil ettiği iddiası ile alacak davası açıldığının görüldüğü, yapılan yargılama sonucunda verilen 14.06.2019 tarihli karar ile sigorta şirketince bir ödeme yapılmadığı, bu nedenle dava açılmasında hukuki yarar olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği, kararın istinafa gönderilmediği, UYAP sisteminde ve dosya içerisinde kesinleşmesine dair bir evraka rastlanmadığı anlaşılmıştır. Aynı karar içeriğinde temlik iddiasında bulunan bu şirket tarafından herhangi bir temliknamenin de dosyaya sunulmadığı belirtilmiştir. Eldeki dosya bakımından değerlendirildiğinde, sunulan herhangi bir temliknamenin bulunmadığı, geçerli bir temlik sözleşmesi yapıldığına dair bir mahkeme kararının da bulunmadığı anlaşılmakla, mevcut bilgi ve belgelere göre davalı vekilinin işbu davada bu yönde ileri sürdüğü itirazın reddi gerekmiştir. Zira, davalının sorumlu olduğu tazminat tutarı mahkemece usule uygun şekilde belirlenmiş olup, davalı taraf bu miktarı davacıya ödemekle yükümlüdür. İleride davadışı şirketin davacıya karşı taraflar arasında ihtilaflı olan temlik hususunda bir iddia ileri sürüp sürmemesi eldeki davadaki belgelere kapsamında davalının tazminat sorumluluk miktarı bakımından etkili olmayıp, davacı ile davadışı şirket arasında başka bir uyuşmazlığa konu olabilecek bir husustur.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde; davalı vekilinin istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b-1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı vekilinin İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/1261 Esas – 2020/496 Karar sayılı kararına yönelik istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-İSTİNAF AŞAMASINDA; davalıdan alınması gereken 1.396,45 TL istinaf karar harcından peşin alınan 349,15 TL’nin mahsubu ile eksik kalan 1.047,30 TL’nin davalıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına,
3-Davalı tarafından hatalı olarak başta temyiz karar harcı adı altında yatırılan 350,00 TL’nin iadesi işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
4-Davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
5-HMK 333.maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde varsa taraflarca yatırılan avanstan kalan bakiyenin yerel mahkemece hesaplanarak ilgili olduğu tarafa iadesine,
6-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
7-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ve avans iade işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair; dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 22/11/2023