Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2023/2155 E. 2023/1806 K. 23.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2023/2155
KARAR NO : 2023/1806

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 18/01/2023 (Dava) – 09/05/2023 (Karar)
NUMARASI : 2023/51 Esas – 2023/369 Karar
DAVA : Tazminat (Rücuen Tazminat)
BAM KARAR TARİHİ : 23/11/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 23/11/2023
İstinaf incelemesi için Dairemize gönderilen İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2023/51 Esas- 2023/369 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesi ile özetle; müvekkilinin Almanya’da tüzel kişilik sahibi … denkliğinde sigorta şirketi olduğunu, dava dışı sigortalısı …’ın halen Almanya’da ikamet ettiğini, tatil için bulunduğu Türkiye’de 18.07.2009 tarihinde davalı … Sigorta ve davalı … Sigorta sigortalanmış araçların çarpışması sonucu ağır yaralandığını; davalı …’ın kazada asli ve tam kusurlu olduğunu; Pazarcık Sulh Ceza Mahkemesinin 2009/419 Esas 2010/334 Karar sayılı ilamı ile …’ın asli ve tam kusurunun tespit edildiğini; sigortalının ilk tedavisinin Türkiye’de yapıldığını, akabinde tedaviye Almanya’da devam edildiğini, Almanya’da yapılan tedavi giderinin 80.031,588-Euro olduğunu, bu miktarın 6111 sayılı yasanın 59. maddesi ile değişik 2918 sayılı yasanın 98. maddesi kapsamına dahil olanlarından davalı …’nın; anılan madde kapsamı dışında kalan tedavi giderlerinden davalı sigorta şirketi ile diğer davalı Hasan’ın sorumlu olduklarını belirterek 80.031,588 Euro tutarındaki tedavi giderinin 2918 sayılı yasanın 98. md. kapsamında kalan kısmının 12.11.2013’ten itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalı …’dan; anılan madde kapsamı dışında kalan kısmının müşterek müteselsil sorumluluk kapsamında davalı sigorta şirketleri ile şahıstan faizleri ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; dava şartı, yetki ve zamanaşımı itirazlarında bulunmuş; 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 98. maddesinde kazazedenin aldığı sağlık hizmet bedellerinin … tarafından karşılanacağının düzenlendiğini; yine Geçici 1. maddede kanunun yayımı tarihinden önce meydana gelen kazalar nedeniyle oluşan sağlık hizmet bedellerinin de …’ca karşılanacağı düzenlemesinin yapıldığını; Trafik Kazaları Nedeniyle İlgililere Sunulan Sağlık Hizmet Bedellerinin Tahsiline İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik’in 4 (1) maddesinde, bu sağlık bedellerinin Sağlık Uygulama Tebliği’ndde (SUT) hükümler doğrultusunda karşılanacağının; Geçici 1. maddesinde, kanun öncesi meydana gelen kazalardan kaynaklanan giderlerin Kurumca ödeneceğinin düzenlenmesinden sonra bu kazalar nedeniyle ilgili sigorta şirketlerinden tahsil edilen tutarlar bakımından sigorta şirketlerine iade yapılmayacağını, bu tutarların mahsup da edilemeyeceğinin düzenlendiğini; bu konuda 08.02.2012 tarihinde yayınlanan genelgede de SUT’a atıf yapıldığını; genelgenin 5. maddesinde yabancı uyruklu kişilerin tedavilerinin yurt dışında sürdürülmeleri halinde bedelin kurumca karşılanmayacağının, vatandaşların yurt dışı tedavilerinde ilgili mevzuatın uygulanacağının belirtildiğini; …’ın Alman vatandaşı olduğunu, Türk vatandaşı olsa dahi sorumluluk doğmayacağını, zorunlu mali sorumluluk sigortasını aşan tedavi giderlerinden …’nın sorumlu olmadığını; davacının tedavi giderlerini talebin halefiyete dayandığını, halefiyetin ön koşulunun devrin kanun hükmü ile yasaklanmamış olması olduğunu, oysaki sağlık hizmeti sunucusunun sağlık hizmet bedelini kurumdan alma hakkının devrinin 5510 sayılı kanunun 93. .maddesi ile yasaklandığını, bu hali ile husumet itirazında bulunduklarını belirterek davanın reddini talep etmiştir.
Davalı … Sigorta A.Ş. vekili cevap dilekçesinde özetle; kazaya karışan … plakalı aracın zorunlu mali mesuliyet sigorta poliçesi ile müvekkili şirkete sigortalı olduğunu, davacı tarafından talep edilen rakamın poliçe teminat limitini aştığını, müvekkilinin sorumluluğunun azami poliçe teminat limiti dahilinde sigortalı araç sürücüsünün kusuru oranında ve gerçek zararın tazmini ile sınırlı olduğunu; davacının dilekçesinde belirttiği Pazarcık Sulh Ceza Mahkemesinin 2009/419 Esas 2010/334 Karar sayılı ilamı ile karşı araç sürücüsü davalı …’ın asli ve tam kusurlu olduğunun tespit edildiğini, sigortalıları …’ın beraatine karar verildiğini, bu kapsamda sigortalılarının kusuru bulunmadığından kendilerinin de sorumluluğunun bulunmadığını; 6111 sayılı yasa ile …’nın sorumluluğunun düzenlendiğini; müvekkilinin temerrüde düşebilmesi için tüm belgelerin tam olarak ibrazının gerektiğini, bu sebeple temerrüt tarihini kabul etmediklerini belirterek davanın reddini, aksi halde azami poliçe sınırı ile sorumlu tutulmaları talebinde bulunmuştur.
Davalı … Sigorta A.Ş. vekili cevap dilekçesinde özetle; yetki husumet ve zamanaşımı itirazında bulunduklarını, geçici iş göremezlik tazminatı ve tedavi giderlerinin teminat dışı olduğunu, muhatabın … olması gerektiğini, 6111 sayılı yasanın 59. md. ile geçici 1. md. uyarınca sigorta şirketlerinin sorumluluğunun sona erdiğini; kusurun tespiti ile kusur oranında indirim yapılması gerektiğini; poliçe teminat limitinin 150.000,00-TL olduğunu, davacının sigortalı için 31.12.2009 tarihinde Gaziantep Şahinbey Araştırma ve Uygulama Hastanesi’ne 17.428,00-TL ödeme yapıldığını, bu tutarın içtihat hukuku kapsamında güncellenmesi ile 26.598-TL ödeme yapıldığının ve kalan poliçe sorumluluğunun 123.402,00 TL olduğunu; hatır taşıması nedeni ile indirim talep ettiklerini; davadan önce yeterli bilgi ve belge ile başvuru olmadığından, ancak dava tarihinden itibaren yasal faiz talep edilmesi gerektiğini belirterek davanın reddini talep etmiştir.
Davalı … cevap dilekçesinde özetle; yetki ve zamanaşımı itirazında bulunmuş, kazada kusuru kabul etmediğini, …’ın yaşlı ve bir takım rahatsızlıkları olan kişi olduğunu, kazadan önce de tedavisinin devam ettiğini, yapılan harcamaların kazadan kaynaklandığını düşünmediğini, sorumluluğun sigorta şirketleri ile …’ya ait olduğunu, talep edilen tutarın fahiş olduğunu belirterek davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:
İlk derece mahkemesince; “….dava dışı Alman uyruklu kişinin 18.07.2009 tarihinde Pazarcık ilçesinde geçirdiği kaza nedeniyle Almanya ülkesinde yaptığı tedavi giderlerinin davacı kurum tarafından ödenmesi sonucu ödenen yurtdışı tedavi bedellerinin trafik kazasına sebebiyet veren aracın sürücüsü, zorunlu mali mesuliyet sigortacısı ve …’dan rücuen tahsili istenmiştir. Davalı … vekili, davalı … Sigorta A.Ş. vekili ve davalı … vekili, yasal süresi (esasa cevap süresi) içinde zamanaşımı def’i ileri sürmüştür. Trafik kazası nedeniyle ödenen tedavi bedellerinin rücuen tazmini istemiyle açılan bu dava TBK 73.maddesinde ve 2918 Sayılı KTK.’nun 109/4. maddesinde belirtilen 2 yıllık zamanaşımı süresine tabidir. Davacı tarafça dava dilekçesi ekinde tercümesi ibraz edilen ve yapılan tedavi giderlerini gösteren belgelerde davacı kurum tarafından düzenlenen faturanın 27.09.2012 tarihli olduğu, sigortalı için yapılan tedavi giderlerinin ise 2009-2010 ve 2011 yıllarında ödendiği, davacı tarafından ödenen tedavi giderlerine ilişkin düzenlenen 27.09.2012 fatura tarihi en son ödeme tarihi olarak dikkate alındığında dahi bu tarihten itibaren iki yıllık süre geçtikten sonra eldeki davanın 07.10.2015 tarihinde açıldığı…” gerekçesiyle “dava tarihi itibariyle 2 yıllık zamanaşımı süresinin geçirilmiş olması nedeniyle bu davalılar hakkındaki davanın zamanaşımı nedeniyle reddine….” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekili tarafından; “….Müvekkili kuruluşun Almanya ülkesi yasaları çerçevesinde kurulduğunu ve halen anılan ülke yasaları çerçevesinde faaliyet gösteren bir sosyal sigorta kuruluşu olduğunu, müvekkilinin sigortalısı …’ın 18.07.2009 tarihinde trafik kazası geçirdiğini, müvekkilinin, kazada kusuru bulunmayan sigortalısının tedavisine ilişkin masrafları karşıladığını, bu masrafların toplamının, 80.031,588 Euro olduğunu, müvekkilinin dava dışı sigortalısı …’ın tedavisine ilişkin harcamalarına kazadan sonra uzun bir süre boyunca devam ettiğini, yapılan tedavilere ilişkin en son ödemenin ise yerel mahkeme kararında da yer aldığı üzere 27.09.2012 tarihi olduğunu, sorumluların öğrenilmesinin belirli bir araştırma süresi sonucunda mümkün olduğunu ve derhal … ve diğer davalılar olan özel sigortalara taraflarınca 04.11.2013 tarihinde başvurular yapıldığını, … ve özel sigortalara yapılan bu başvuruların bir sonuç vermemesi neticesinde ise 07.10.2015 tarihinde dava açıldığını, anlaşılacağı üzere, zamanaşımı açısından TBK m.73 uygulansa dahi, öğrenme tarihleri olan 04.11.2013 tarihinden itibaren 2 yıllık süre içerisinde davanın açıldığını, zaman aşımının sorumluların öğrenildiği tarihten başlamak kaydıyla, iki yıl içinde dava açılmaması halinde dolduğunu, davanın taraflarınca öğrenme tarihinden iki yıl içerisinde açıldığını ve zaman aşımının dolmadığını, TTK Açısından: somut olayın sigortacının ardıllığı (halefiyet) açısından, 17.01.1972 gün gün 2/1 İçtihadı Birleştirme Kararı’na göre sigortacının ardıl sıfatıyla açacağı dava için zamanaşımı, ödeme tarihinden değil olay tarihinden başlayacağını, somut olayda, zararın yaralamalı trafik kazası neticesinde meydana geldiğinden ve 8 yıllık uzamış ceza zamanaşımı işleyeceğinden, zaman aşımının haksız fiil tarihi olan 18.07.2009’ten itibaren başlayacağını ve dava açmanın son gününün 18.07.2017 tarihi olacağını, eldeki davanın öncelikle asliye ticaret mahkemesinde açıldığını, daha sonra dosyanın İş Mahkemesine gönderildiğini ve yine İş Mahkemesinin kendini görevsiz sayması üzerine, dosya görev uyuşmazlığının çözülmesi amacıyla İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 23. Hukuk Dairesi’ne gönderildiğini, sigorta şirketi olan müvekkillerinin, sigortalısı olan ve trafik kazasında yaralanan dava dışı …’ın haklarına halef olacağının aşikar olduğunu, bu durumun “Halefiyet” başlığı altında TTK 1472. Maddede düzenlendiğini, halefiyet ilkesinin doğal bir sonucu olarak, dava dışı …’ın dava açma hakkının uzamış ceza zamanaşımı uygulanacağından kaza tarihinden 8 yıl olacağını, …’ın tedavi giderlerini karşılayan müvekkilinin dava açma hakkının da, yine kaza tarihinden itibaren 8 yıl boyunca devam edeceğini, eldeki uyuşmazlığın TTK çerçevesinde değerlendirildiğinde davanın zamanaşımına uğramadığının aşikar olduğunu, davalılardan … Sigorta AŞ’nin sigortalısı araç sürücüsünün kazada kusurunun bulunmamasından hareketle, kendilerince davalılardan yalnızca … Sigorta AŞ yönünden feragat edildiğini ve bu durumun 31.10.2018 tarihli dilekçe ile mahkemeye bildirildiğini, … Sigorta AŞ’nin aynı şekilde kendi yönünden davanın konusuz kaldığını ve vekalet ücreti ile yargılama giderine ilişkin alacaklarından feragat ettiğini bildirir dilekçesini dosyaya sunduğunu, ancak mahkemece, gerekçeli kararın 4.maddesinde … Sigorta AŞ lehine vekalet ücretine takdir edilmesinin yerinde olmadığını….” beyanla, mahkeme kararı istinaf kanun yoluna getirilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; davacının trafik kazasında yaralanan sigortalısına ödediği tedavi giderlerinin davalılardan rücuen tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemece; davanın davalılar …, … Sigorta A.Ş. ve … yönünden zamanaşımı nedeniyle reddine, davalı … Sigorta A.Ş hakkındaki davasının feragat nedeniyle karar verilmiş olup, hüküm davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
İstinaf incelemesi HMK.nun 355. maddesi uyarınca istinaf sebebleri ile sınırlı olarak ve kamu düzeni yönünden yapılmıştır.
1-818 sayılı BK.nun 41. maddesinde haksız fiil tanımlanmış, 60. maddesinde de haksız fiilden zarar görenin bundan kaynaklanan zararın tazmini istemi ile açacağı davaların, zararı ve faili öğrendiği tarihten itibaren 1 yıl ve herhalde haksız fiil tarihinden itibaren 10 yıllık zamanaşımı süresine tabi bulunduğu belirtilmiştir.
Buna karşılık, 2918 sayılı KTK.nun 109/1. maddesinde “Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak 2 yıl ve her halde, kaza gününden başlayarak 10 yıl içinde zamanaşımına uğrar.” hükmüne, yine aynı Kanunun 109/2. maddesinde ise, “dava, cezayı gerektiren bir fiilden doğar ve Ceza Kanunu bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörmüş ise, bu süre maddi tazminat talepleri için de geçerlidir.” hükmüne yer verilmiştir.
2918 sayılı Kanunun anılan madde hükmünde, gözden kaçırılmaması gereken husus, ceza kanununda öngörülen daha uzun zamanaşımı süresinin, tazminat talebi ile açılacak davalar için de geçerli olabilmesinin, sadece eylemin Ceza Kanununa göre suç sayılması koşuluna bağlanmış bulunmasıdır. Bu düzenlemenin iki ayrı sonucu bulunmaktadır. Söz konusu yasa hükmü, ceza zamanaşımının uygulanabilmesi için sadece eylemin aynı zamanda bir suç oluşturmasını yeterli görmekte; bunun dışında, fail hakkında mahkumiyet kararıyla sonuçlanmış bir ceza davasının varlığı, hatta böyle bir ceza davasının açılması ya da zarar görenin o davada tazminat yönünden bir talepte bulunmuş olması koşulu aranmamaktadır. Dahası, söz konusu hükümde, ceza zamanaşımının uygulanması bakımından sürücü ve diğer sorumlulular (örneğin işleten) arasında bir ayrım da yapılmamış, böylece kuralın bunların tümü için geçerli olduğu, hepsi için aynı zamanaşımı süresinin uygulanacağı öngörülmüştür. (HGK’nın 10.10.2001 gün 2001/19-652-705 ve HGK’nın 16.04.2008 gün, 2008/4-326-325 sayılı kararları ile uzamış ceza zamanaşımı benimsenmiştir.
Somut olayda; davaya konu trafik kazası 18.07.2009 tarihinde gerçekleşmiş, dava ise 07/10/2015 tarihinde açılmıştır. Davacının son tedavi gideri ödemesi yatığı tarih ise 27/09/2012 tarihidir. Bu durumda mahkemece, olay tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 5237 sayılı TCK.’nun 89/1. ve 66/e maddeleri uyarınca sekiz yıllık ceza zamanaşımı süresi dolmadan davanın açıldığı anlaşılmakla zamanaşımı def’i reddedilip işin esası incelenerek karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir. (bkz. aynı yönde Yargıtay (Kapatılan) 17. Hukuk Dairesi’ nin 14/05/2012 tarihli ve 2012/5099 esas – 2012/6124 karar sayılı ilamı)
2-Kabule göre ise; davalı … Sigorta A.Ş vekili 30/10/2018 tarihli dilekçesi ile yargılama gideri ve vekalet ücreti talep etmediğini bildirmesine rağmen, anılan davalı lehine talep dışına çıkılarak vekalet ücreti takdiri hatalı olmuştur.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde; davacı vekilinin istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-a-6. maddesi gereğince esastan kabulüne karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf itirazlarının ESASTAN KABULÜNE; İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2023/51 Esas- 2023/369 Karar sayılı kararının HMK 353/1-a-6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
3-İSTİNAF AŞAMASINDA; davacı tarafından yatırılan 269,85 TL istinaf karar harcının istek halinde davacı tarafa iadesine,
4-İstinaf aşamasında taraflarca yapılan yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek nihai kararda ele alınmasına,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
6-Kararın taraflara tebliği, harç ve avans iade işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair; dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 353/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 23/11/2023