Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2023/2153 E. 2023/1780 K. 22.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2023/2153
KARAR NO : 2023/1780

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 18/11/2013 (Dava) – 09/05/2023 (Karar)
NUMARASI : 2022/279 Esas – 2023/364 Karar
DAVA : Maddi-Manevi Tazminat (Ölüm ve Cismani Zarara Dayalı)
BAM KARAR TARİHİ : 22/11/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 22/11/2023
İstinaf incelemesi için Dairemize gönderilen İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2022/279 Esas- 2023/364 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA:
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; 23/07/2012 tarihinde meydana gelen trafik kazasında davalı …’ nin sevk ve idaresinde bulunan ve maliki diğer davalı … San.Tic. Ltd. Şti. olan … plakalı aracın, müvekkillerinin babası müteveffa …’ın sevk ve idaresinde bulunan … plakalı araca sol arka kapıdan çarptığını, kazada müvekkili …’ın yaralandığını, …’ın ise olay yerinde hayatını kaybettiğini, trafik polisi ekibi tarafından tutulan trafik kazası tespit tutanağında davalının olayda 8/8 oranında kusurlu olduğunun belirlendiğini, müvekkili …’ın kazada yaralanmasından dolayı tedavi masrafı ödemek zorunda kaldığını ve kazadan sonra düzenli olarak ilaç kullanmaya başladığını, cenaze giderleri ve kazanç kaybı olduğunu, çalışma gücünün azaldığını, ayrıca müvekkillerinin annelerinin yıllar önce kendilerini terk ettiği ve boşandığı için babalarıyla kalırken kaza nedeniyle kimsesiz kaldıklarından babalarının desteğinden de yoksun kaldıklarını, şuan müvekkillerine vasi olarak atanan … ve ailesinin çocukların öz bakımı ile ilgilendiklerini belirterek, müvekkillerinin yaşadığı maddi ve manevi zararın bir nebze olsun karşılanabilmesi amacıyla bilirkişice hesaplanmak üzere fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla, şimdilik … için 500,00 TL, … için 500,00 TL, … için 300,00 TL olmak üzere 1.300,00 TL maddi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tüm davalılardan tahsiline ve ayrıca … için şimdilik 100.000,00 TL, … için 100.000,00 TL, … için 100.000,00 TL olmak üzere toplam 300.000,00 TL manevi tazminatın sigorta şirketi dışındaki davalılardan tahsili ile müvekkillerine ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiş, daha sonradan verdiği 22.01.2019 tarihli dilekçesi ile maddi tazminat talebini toplamda 109.752,51-TL’ye çıkardığı anlaşılmıştır.
CEVAP:
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; … plakalı aracın müvekkili şirkette ZMMS ile sigortalı olup teminat limitlerinin 225.000-TL olduğunu, 15.07.2013 tarihinde davacı tarafa 39.567-TL ödeme yapıldığını, müvekkilinin sorumluluğunun kalmadığını, kusur oranını kabul etmediklerini, davacı …’ın maluliyet iddiası bakımından rapor alınması gerektiğini, tedavi giderlerinin de SGK sorumluluğunda olduğunu beyanla, davanın reddini talep etmiştir.
Davalılar … ve … San.Tic. Ltd. Şti. vekili cevap dilekçesinde özetle; kusura ilişkin davacı tarafın iddialarının doğru olmadığını, gerek kaza tespit tutanağında gerekse ceza yargılamasında alınan raporlarda müteveffanın aşırı hızla ve kontrolsüz bir şekilde araç sürdüğünün, trafik işaretlerine uymadığının tespit edildiğini, her ne kadar bu dosyada alınan raporlarda müteveffaya tali kusur verilmiş ise de kendilerince bu raporlara itiraz edildiğini, zira müteveffanın bu eylemlerinin kazanın oluşmasında etken olduğunu, ATK’nın son karar merci olmadığını, İTÜ’den rapor alınması gerektiğini, davacı …’ın basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek şekilde yaralandığını ve bu nedenle kazanç kaybı ve sair taleplerinin yerinde olmadığını, davacının tazminat taleplerinin sigorta şirketinin sorumluluğunda olduğunu, manevi tazminat taleplerinin de fahiş olduğunu, müvekkili …’in işçi olduğunu beyanla, davanın reddini talep etmiştir.
DAİREMİZ KALDIRMA KARARI:
Mahkemece daha önceden “davanın kısmen kabulü” ne dair verilen kararın istinaf incelemesi neticesinde Dairemizin 16.02.2022 tarihli 2020/1800 E.- 2022/268 K.sayılı kararı ile; “….Davalı … şirketinin istinaf itirazları bakımından yapılan değerlendirmede; somut uyuşmazlıkta, destek … ile davadışı … arasındaki boşanma davasının kaza tarihi itibariyle derdest olduğu ve müteveffanın vefatından önce henüz kesinleşmiş bir boşanma kararı bulunmadığı, tarafların nüfus kayıtlarında da evli görünmekte oldukları anlaşılmakla, evlilik birliği devam ettiği sürece ayrı yaşıyor olsalar dahi müteveffanın dava dışı eşe desteği olduğunun kabulü gerektiğinden bu husus gözetilmeden ölenin davacıya destek olmadığı kabul edilerek eşe pay ayrılmadan maddi tazminat hesaplanması doğru olmamıştır (Bu yönde bknz. Yargıtay (kapatılan) 17 HD 2019/5324 E.-2021/145 K, 2019/5930 E.-2020/8010 K). Küçük …’ün yaşının küçük olup, 18 yaşına kadar destek hesabı yapılması gerekirken 22 yaşına kadar destek hesabının hatalı olduğu itirazı bakımından; çocuklar için destekten yoksun kalacakları sürenin belirlenmesinde yaşları, okuldaki eğitim durumları, içinde yaşadıkları sosyal ve ekonomik koşulların ayrı ayrı değerlendirilmesi, yüksek öğrenim yapacaklar ise 25 yaşının doldurulmasına kadar; yüksek öğrenim yapmamakta ise yerleşik ve kabul gören uygulamaya göre, erkek çocukları için 18 yaşın, kız çocukları için 22 yaşın desteğin sona ereceği yaş olarak kabul edilerek hesaplama yapılması gerektiğinden, davalı … vekilinin bu itirazı yerinde görülmüştür (Aynı yönde bknz. Yargıtay (kapatılan) 17. Hukuk Dairesi 2019/2401 E.-2021/613 K). Cenaze ve def’in giderleriyle, davacı …’ın yaralanmasına dair talepler bakımından mahkemece bir karar verilmediği itirazı bakımından; davacı … adına sürekli-geçici işgöremezlik taleplerinden vazgeçildiğine dair davacılar vekilince 06.03.2019 tarihli dilekçe sunulmuş olup, vekilin feragat yetkisi de bulunduğu anlaşılmakla, mahkemece bu yönde feragate dair bir hüküm kurulmaması doğru olmadığı gibi, cenaze ve def’in giderleri yönündeki talebe dair de mahkemece bir karar verilmemiş olduğu anlaşılmakla, bu istinaf itirazlarının kabulü gerekmiştir. Davalılar … ve … San.Tic. Ltd. Şti. vekilinin istinaf itirazlarının değerlendirilmesinde; kusura ilişkin olarak, dosya kapsamındaki kaza tutanağına, ceza mahkemesi dosyası içerisinde mevcut üç adet kusur raporuna, ceza mahkemesi kararında ve hatta Yargıtay onama ilamında açıkça müteveffanın tali kusurlu olduğunun kabul edilmiş olmasına göre ve nihayet yerel mahkemece alınan ATK raporunda da davalıya %75, müteveffaya %25 kusur izafe edilmiş olmasına göre bu itirazın reddi gerekmiştir. Daha önce ödeme yapılıp davacı tarafça ibraname verildiğinden davanın reddi gerektiğine ilişkin itiraz bakımından; davadan önce sigorta şirketi tarafından davacılar … (26.640-TL) ve … (12.926-TL) yönünden hesaplanıp ödenen tutarların davacıların destekten yoksun kalma tazminatını açıkça karşılamadığı görüldüğünden, bu yöndeki itirazın da reddi gerekmiştir. Tazminat tutarlarının fahiş hesaplandığı ve aktüer raporunun hatalı olduğuna ilişkin itirazlar bakımından, yukarıda davalı … bakımından belirtilen bu hususta belirtilen istinaf kabul sebepleri bu itiraz kapsamında da geçerlidir. Ancak bu doğrultuda davacı … bakımından dosya kapsamına göre 18 yaş yerine 22 yaşa göre hesap yapılması doğru olmamakla birlikte, davacı … (kız çocuğu) için 22 yaşına kadar hesap yapılmasında bir hata görülmemiş olup, bu kapsamdaki davalılar vekilinin istinaf itirazları kısmen yerinde görülmüştür. Müteveffanın maaş hesabının hatalı yapıldığına dair itiraz bakımından yapılan değerlendirmede; dosya kapsamındaki aktüer bilirkişi raporunda 2012 yılı Mayıs ayı maaşının esas alınarak hesaplama yapıldığının açıkça yazılı olduğu, oysa dosya içerisinde müteveffanın 2012 Temmuz-Haziran maaşlarının (ücret pusulaları) da mevcut olduğu görülmektedir. Sözkonusu belgelerin incelenmesinde bazı aylarda prim ödemeleri olup bazı aylarda olmadığı görülmekle, müteveffanın gerçek kazancının belirlenebilmesi bakımından gerekirse bir senedeki aylar bazında karşılaştırma ve değerlendirme yapılarak müteveffanın gerçek kazancı tespit edilmek suretiyle aktüer raporu düzenlenmesi için mahkeme kararının bu itiraz bakımından da kaldırılması gerekmiştir. Islahın usule uygun yapılmadığı, ıslah edilen tutara faizin ıslahtan itibaren yürütülmesi gerektiği ve ıslah zamanaşımı itirazı bakımından; dava dilekçesinde “bilirkişi raporuyla tespit edilecek maddi tazminat” denilmek suretiyle belirsiz alacak davası şeklinde dava açılmış olup, bu nedenle, zamanaşımı dolmadığı gibi ve faiz bakımından da verilen kararda bir hata bulunmadığı anlaşılmıştır. Yine, harç ikmalinin yargılama tamamlanıncaya kadar yerine getirilmiş olduğu da görülmekle, bu yöndeki itirazın da reddi gerekmiştir. Yine, ölüm aylığına yönelik itirazın bakımından; rücuya tabi bir gelir olmayıp, ölenin çalışması karşılığı bağlanan maaş olduğu dikkate alınarak, bu yöndeki itiraz da yerinde görülmemiştir. Davalılar vekilinin manevi tazminatın fahiş olduğu itirazı bakımından yapılan değerlendirmede; tarafların kusur durumlarına, dosya kapsamına, sosyal ve ekonomik durum tespitlerine ve kaza tarihine göre, davacılar yararına hükmedilen manevi tazminat tutarlarının “bir miktar yüksek” olduğu kanaatine varılmış, bu istinaf itirazının kabulü gerekmiştir. Davacı …’ın 50-TL (ayrı ayrı kalemler olarak iş güçten kalma 20-TL, çalışma gücünün kaybı olarak 20-TL ve tedavi giderleri olarak 10-TL olmak üzere) olarak açıklamış olduğu maddi tazminat isteminden feragat ettiği halde, bu hususta karar verilmediği, lehlerine de yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedilmediği itirazının değerlendirilmesinde; davacılar vekilinin 09.10.2014 havale tarihli ve 06.03.2019 tarihli dilekçeleri de dikkate alınarak, yerel mahkemece bu yönde karar verilmemiş olduğu da anlaşılmakla, yukarıda sigorta şirketi vekilinin istinaf itirazlarının değerlendirilmesinde de açıklandığı üzere bu istinaf itirazının kabulü gerekmiştir. Davacılar vekilinin istinaf itirazlarının değerlendirilmesinde; manevi tazminat miktarının daha fazla olması gerektiğine dair itirazı yukarıda açıklanan gerekçelerle yerinde görülmemiştir. Bununla birlikte, gerek davacılar vekilinin ve gerekse davalılar vekillerinin vekalet ücreti ve yargılama giderlerine yönelik istinaf itirazları yerinde görülmüştür. Şöyle ki mahkemece, maddi ve manevi tazminat davalarında harç, yargılama giderleri ve vekalet ücretlerinin ayrı ayrı değerlendirilmesi gerekliliği dikkate alınmaksızın hüküm kurulması, manevi tazminattan sorumlu olmayan davalı … aleyhine manevi tazminata konu tutar bakımından da vekalet ücreti, yargılama gideri ve harç yüklenmesi, reddedilen manevi tazminat bakımından verilecek vekalet ücretinin davalı … şirketini de kapsar şekilde verilmesi doğru olmadığı gibi, yukarıda açıklanan feragate konu kısımlar bakımından da verilecek kararda vekalet ve yargılama giderlerinin gözetilmesi gerekmektedir. Bu yönler bakımından tüm taraf vekillerinin istinaf itirazları haklı görülerek, karar kaldırma nedenine göre bu hususlar mahkemece verilecek yeni kararda dikkate alınması için burada belirtilmiştir. Yukarıda açıklanan nedenlerle, yerel mahkeme kararının HMK 353/1-a-6. madde uyarınca kaldırılarak dosyanın mahkemesine iadesine karar verilmiştir….” gerekçeleriyle kaldırılmasına karar verildiği anlaşılmıştır.
YEREL MAHKEME KARARI:
Mahkemece yeniden yapılan yargılama sonucunda, “…İstinaf ilamı doğrultusunda müteveffa …’ın 2012 yılı tüm aylara ilişkin SGK dökümlerinin dosya arasına alındığı ve aktüerya bilirkişisinden ek rapor aldırıldığı, yerleşik Yargıtay içtihatları uyarınca, tazminat hesabında gerçek ücretin esas
alınması ve devamlılık arz eden fazla mesai, prim vb. ek ödemelerin de ücrete dahil edilmesi gerektiği, Yargıtay içtihatlarına uygun olarak tazminat hesabının, TRH-2010 yaşam tablosu ile
% 10 artırım ve % 10 iskonto oranı esasına dayalı progressif rant yöntemiyle yapıldığı (bu yönde Yargıtay 4.HD.nin
2021/14963 E.-2021/2953 K.), davacı … adına sürekli-geçici işgöremezlik taleplerinden vazgeçildiğine dair davacılar vekilince 06.03.2019 tarihli dilekçe sunulmuş olup, vekilin feragat yetkisi de bulunduğu anlaşılmakla sürekli ve geçici iş göremezlik, tedavi giderleri ve kazanç kaybına ilişkin taleplerine ilişkin davanın feragat nedeniyle reddine karar verildiği, davacıların dava dilekçesinde cenaze giderleri dolayısıyla yapılan giderleri talep ettiği, ancak bu talep açısından harç yatırılmadığı anlaşılmakla bu konuda usulüne uygun açılmış dava bulunmadığından bu talep hakkında karar verilmesine yer olmadığına dair karar verildiği, dosyaya istinaf kaldırma kararı sonrasında alınan Manisa 1.Aile Mahkemesi’nin 06.06.2013 T., 2013/310
E.-2013/401 sayılı ilamının sunulmuş olup, davacı koca …’ın boşanma ilamı kesinleşmeden
23.07.2012 tarihinde vefat ettiği, bu nedenle evlilik birliğinin ölümle sona erdiği,
boşanmaya sebep olan olaylarda tamamen davalı kadın kusurlu bulunduğundan davalı
kadının davacı müteveffa eşi …’ın mirasçısı olamayacağının tespitine karar verildiği, desteklik ilişkisinin mirasçılık sıfatından bağımsız olduğu, evlilik birliği devam ettiği sürece ayrı yaşıyor olsalar dahi
müteveffanın dava dışı eşe desteği olduğunun kabulü gerektiğinden, bu husus
gözetilmeden ölenin davacıya destek olmadığı kabul edilerek eşe pay ayrılmadan maddi
tazminat hesaplanmasının doğru olmadığı, bu sebeplerle,
davacıların destek payı belirlenirken, müteveffanın dava dışı eşi …’a da pay ayrıldığı, destek …’ın 20.08.1965 doğumlu, vefat tarihinde
(47) yaşında olup, TRH 2010 Erkek Yaşam tablosuna göre muhtemel bakiye ömrünün 28 yıl 5
ay 7 gün olduğu, davacı erkek çocuk …’ın; 28.11.1994 doğumlu olup,
desteğin vefat tarihinde (18) yaşında olduğu, dosya içerisinde bulunan SGK Hizmet döküm
cetvelinde 17.09.2012 tarihinde çalışmaya başladığı ve gelir elde ettiği görüldüğü, bu
nedenle 17.09.2012 tarihine kadar destekten yoksunluk zararı hesaplandığı, davacı kız çocuk …’ın; 05.07.1998 doğumlu olup
desteğin vefat tarihinde (14) yaşında olduğu, kız çocuklarının 22 yaşına kadar destek görecekleri, bu nedenle 22 yaşını
dolduracağı 05.07.2020 tarihine kadar destek zararı hesaplandığı, davacı erkek çocuk …’ın; 10.03.2003 doğumlu olup,
desteğin vefat tarihinde (9) yaşında olduğu, yerleşik Yargıtay içtihatları uyarınca erkek
çocuklarının, yükseköğrenime devam etmedikleri takdirde 18 yaşına kadar destek göreceği, dosya içerisinde davacının yükseköğrenime devam ettiğine dair bir bilgi olmadığı, İzmir BAM 20.HD.nin 2020/1800 E. 2022/268 K. sayılı ilamında, … için
18 yaşın dikkate alınması gerektiğinin belirtildiği, bu açıklamalar doğrultusunda, davacı
… için 18 yaşını doldurduğu tarihe kadar destek zararı
hesaplandığı, aldırılan kök raporun bozma ilamındaki hususları karşılayacak nitelikte ve hüküm kurmaya elverişli olduğunun anlaşıldığı, manevi tazminat açısından yapılan değerlendirmede; bozma ilamında dosya kapsamındaki kaza tutanağına, ceza mahkemesi dosyası içerisinde mevcut üç adet kusur raporuna, ceza mahkemesi kararında ve hatta Yargıtay onama ilamında açıkça müteveffanın tali kusurlu olduğunun kabul edilmiş olmasına göre; tarafların kusur durumlarına, dosya kapsamına, sosyal ve ekonomik durum tespitlerine ve kaza tarihine göre, davacılar yararına hükmedilen manevi tazminat tutarlarının kısmen kabulüne karar vermek gerekmekle, sonuç olarak; davacı …’ın sürekli ve geçici işgöremezlik, tedavi giderleri ve kazanç kaybına ilişkin taleplerine ilişkin davanın FERAGAT NEDENİYLE REDDİNE, davacıların dava dilekçesinde cenaze giderleri dolayısıyla yapılan giderleri talep ettiği, ancak bu talep açısından harç yatırılmadığı anlaşılmakla bu konuda KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA, davacıların destekten yoksun kalmaya ilişkin maddi tazminat taleplerinin KISMEN KABULÜ ile; davacı … için 20.634,29 TL, davacı … için 3.928,44 -TL, davacı … için 401,48 TL’ nin ayrı ayrı davalılar … ve … Yem. San. Tic. Ltd. Şti.’dnen olay tarihi olan 23/07/2012’den itibaren, sigorta şirketi yönünden ise kısmi ödemenin yapıldığı 15/07/2013’den itibaren yasal faizi ile tüm davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, davalı … yönünden olay tarihinden itibaren faiz işletilmesi talebinin ve tüm davalılar yönünden avans faizi talebinin şartları oluşmadığından REDDİNE, faizin başlangıç tarihi ve nev’i, feri nitelikte olduğundan, davalı lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, DAVACILARIN MANEVİ TAZMİNAT TALEBİNİN KISMEN KABULÜ İLE, davacı … için 50.000,00-TL, davacı … için 50.000,00-TL, davacı … için 50.000,00-TL manevi tazminatın ayrı ayrı davalılar … ve … Yem. San. Tic. Ltd. Şti.nden, talep doğrultusunda; dava tarihinden itibaren yasal faiziyle müştereken ve müteselsilen tahsiline, fazlaya ilişkin taleplerinin REDDİNE….” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ:
DAVALILAR … ve … LTD. ŞTİ. VEKİLİ TARAFINDAN; “…Kazanın müvekkillerinin kusurundan kaynaklanmadığını, keşif ve bilirkişi incelemesi yapılmadan, yalnızca ceza yargılamasındaki raporlarla yetinilerek trafik bilirkişiliğinde son merci niteliğinde olmayan ve oluşa aykırı tespitler içeren Adli Tıp Kurumunun raporundaki kusura göre hüküm tesisinin hukuka aykırı olduğunu, müteveffa …’ın kullandığı aracın müvekkilinin aracını sıyırıp yüksek hızının etkisiyle takla attığını, tanık …’ün beyanlarından ve ilk kaza tespit tutanağını hazırlayan memurların çekmiş olduğu fotoğraflardan da bunun açıkça anlaşıldığını, müteveffanın kusurunun tali değil, asli olduğunu, yolun sağında araç bulunmadığı halde yolun sol tarafında seyrettiğini, sürekli sol şeridin işgal edilmesinin yasak olduğunu, dosyanın kusur tespitine ilişkin olarak İstanbul Teknik Üniversitesi Karayolları Kürsüsüne gönderilmesi taleplerinin reddinin açıkça hukuka aykırı olduğunu, …AŞ’nin cevabi yazısında davacı tarafa 15/07/2013 tarihinde 39.567,00 TL tazminat ödemesi yapıldığının belirtildiğini, kabul anlamına gelmemekle birlikte, bu cevabi yazının ekindeki davacılar vekili tarafından hiçbir ihtirazi kayıt konulmadan imzalanmış makbuz ve ibranameden davacı tarafın tazminat hakkının kalmadığının açıkça anlaşıldığını, davacı tarafın tazminat taleplerinin diğer davalı … şirketinin sorumluluğunda olduğunu, sigorta şirketince ödeme yapıldığı da sabit olup işbu davayı açmakta hukuki yararın bulunmadığını, hükmedilen tazminat tutarlarının fahiş olduğunu, aktüerya bilirkişi raporunda yetersiz incelemeye dayalı ve açıkça hatalı bir biçimde yüksek tazminat hesabı yapıldığını, müteveffanın 23/07/2012 tarihinde vefat ettiğini, son net maaşının 2012 haziran ayı maaşı olup 1.168,03TL olduğunu, raporda hesaplamaya esas alınan 2.083,91 TL net ücretin ise fahiş oranda yüksek olduğunu, yine raporda davacı … için destek süresinin 22 yaş itibariyle sonlanacağının belirtildiğini, oysa Yargıtay içtihatlarında davacı çocuklar için destek süresinin 18 yaş bitiminde sonlanacağının kabul edildiğini, müteveffanın bakiye yaşam süresinin ve destek süresinin usul ve yasaya aykırı bir biçimde uzun tutulup yüksek tazminat hesabına yol açıldığını, askerliğini yapmış, reşit ve çalışmakta olan davacı …’ın müteveffanın desteğinden yoksun kalmasının söz konusu olmadığını, tüm davacıların reşit olduğunu, davacılara bağlanan ölüm aylığının da tazminattan indirilmediğini, ayrıca istinaf kaldırma kararının davalıların itirazı üzerine verildiğini, tazminat hesaplamasında davalılar yararına usuli kazanılmış hak ilkelerinin de gözetilmesi gerektiğini, raporlarda hesaplanan tazminata, kullanılan gelire, bakiye ömür sürelerine ve destek paylarına itiraz ettikleri halde bu itirazlarının hukuka aykırı bir biçimde reddedildiğini, hükmedilen her bir davacı için 50.000,00 TL’den toplam 150.000,00 TL manevi tazminatın da emsallerine göre fahiş olup hakkaniyete aykırı olduğunu, müvekkili …’nin işçi olup bakmakla yükümlü olduğu iki çocuğu ve eşinin bulunduğunu, dolayısıyla sosyal ve ekonomik durumu da nazara alındığında hükmedilen tazminat tutarlarının açıkça fahiş, hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu, davacıların usulüne uygun ıslah işlemi de yapmadıklarını, ıslah harcını yatırmadıklarını, sonradan ıslah harcı yatırılmasına muvafakat etmediklerini, davacının dava dilekçesindeki talepleri dışında kalan kısım için zamanaşımının işlemeye devam edeceğini, 2918 sayılı yasanın 109. maddesinde öngörülen (2) yıllık ve ceza kanunları ile öngörülen (5) yıllık ceza zaman aşımı sürelerinin ıslah tarihi itibariyle geçtiğini, bu çerçevede zamanaşımı itirazında bulunulduğunu, yine yerleşik Yargıtay kararları gereğince davacının dava dilekçesindeki talepleri dışında kalan kısım için faizin ıslah tarihinden itibaren başlatılmamasının da açıkça hukuka aykırı olduğunu…” beyanıyla mahkeme kararı istinaf kanun yoluna getirilmiştir.
DAVACILAR VEKİLİ TARAFINDAN; “…Hükümde dava tarihinin 17/04/2014 olarak belirtildiğini, ancak 18/11/2013 olduğunu, hükmü bu yönü ile istinaf ettiklerini, müvekkilleri lehine hükmedilen maddi ve manevi tazminat tutarlarının düşük olduğunu, yine lehlerine hükmedilen vekalet ücretinin düşük olması yönünden ve müvekkilleri aleyhine hükmedilen vekalet ücretleri de fahiş olduğundan, ayrıca tazminatlara hükmedilen faiz ve faiz başlangıç tarihleri yönünden kararı istinaf ettiklerini, maddi tazminat alacağı hesabında müteveffanın eski eşi …’a pay ayrılmasını kabul etmediklerini, hayatın olağan akışına göre müvekkilinin evlilik birliğinin sona ermesinde tam kusurlu olan eşi …’a destek olmasının beklenemeyeceğini, bu halde müvekkillerinin murisinin …’a farazi ya da fiili desteğinin söz konusu olmadığını, …’ın evlenip evlenmediği hususunun da mahkemece araştırılmadığını, her yönü ile eksik araştırıldığını, farazi yorum yapılamayacağını, müvekkillerinin murisinin dava dışı …’a destek ilişkisinin olmadığını, maddi tazminat hesapları yapılırken, en son bilinen ücret unsurları hesaplamada gözetilmesi gerektiğinden, hüküm gününe en yakın güne kadar yürürlüğe giren tüm asgari ücretlerin uygulanması gerektiğini, dava bitinceye kadar yürürlüğe giren asgari ücretler için yeniden ek rapor alınmasının zorunlu olduğunu, asgari ücret, kamu düzeni ile ilgili olduğundan, davanın her aşamasında uygulanmasının zorunlu olduğunu, bozmadan sonra dahi asgari ücretlerde artış olmuşsa, yeniden tazminat hesabı yapılması gerektiğini, yeni asgari ücretlerin uygulanması zorunluluğu nedeniyle, istemle bağlılık ve kazanılmış hak ilkelerinin uygulanamayacağını, bu açıdan hükme esas alınan bilirkişi raporunun bu yönüyle tamamen hatalı olduğunu, güncel ve günümüz asgari ücret tutarı üzerinden yeniden hesap yapılarak müvekkillerinin destekten yoksun kalma tazminatının hesaplanması gerektiğini, yoksa müvekkillerinin telafisi imkansız bir hak kaybına uğrayacaklarını, kız çocukları için 26,2 yaşına kadar destekten yoksun kalma tazminatı hesabı yapılması gerektiğini, evlenme tarihine kadar gelire hak kazanacağı belirgin bulunan kızın, aile bağlarına, sosyal ve ekonomik duruma, ülke şartlarına ve yörenin töresel koşullarına göre evlenme yaşı değişkenlik arz ettiğinden bu konuda Türkiye İstatistik Kurumunca bölgelere göre hazırlanan istatistiklerden yararlanılmasını, bu yönü ile de müteveffanın kızı … için yapılan hesabın hatalı olduğunu, yeniden hesap yapılmasını, müvekkillerinin yaşanılan hadise nedeniyle küçücük yaşlarında babasız kaldıklarını, anneleri de onları terk etmiş olduğundan babalarının ölümünün müvekkilleri üzerinde telafisi imkansız bir etki bıraktığını, bu halde müvekkilleri lehine hükmedilen manevi tazminatın düşük olduğunun kabulü gerektiğini, maddi ve manevi tazminat talepleri için faiz ve faiz başlangıç tarihi yönünden de hükmü istinaf ettiklerini, maddi tazminat taleplerinin tüm davalılar yönünden olay tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile davalılardan müşterek ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini, manevi tazminat taleplerinin de sigorta şirketi dışındaki davalılardan olay tarihinden itibaren işleyecek faizi ile tahsiline karar verilmesini talep ettiklerini…” beyanla mahkeme kararı istinaf kanun yoluna getirilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; trafik kazası nedeniyle destekten yoksun kalma ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece yeniden yapılan yargılama sonucunda; yukarıda yazılı gerekçelerle davanın kısmen kabulüne karar verildiği, bu karara karşı davacılar vekili ve davalılar … ile … Limited Şirketi vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulduğu anlaşılmıştır.
Dosya kapsamındaki bilgi ve belgelere göre, davalılar vekilinin kusura, ıslah zamanaşımına, faiz başlangıcına, davacı … (isim değişikliği ile …) bakımından 18 yaşa kadar destek tazminatı hesaplanması gerektiğine, ibraname ve ödeme nedeniyle davanın reddi gerektiğine, ölüm aylığına dair itirazlarının, önceki istinaf kararı ile karşılanmış olduğu görülmekle, tüm bu itirazların reddi gerekmiştir.
Davalılar vekilinin tazminat hesabı bakımından sadece kendilerince istinafa gelindiği için, önceki karar ile kendileri yararına usuli müktesep hak oluştuğu yönündeki itirazın da, önceki karara karşı davacılar vekilinin de “maddi tazminatların az hesaplandığı” gerekçesiyle açıkça istinaf itirazında bulunmuş olması karşısında kabulü mümkün görülmemiş, bu nedenle son alınan raporda aktüer bilirkişi tarafından TRH 2010-progresf rant usulünce hesap yapılmasında usul ve yasaya aykırı bir yön görülmemiştir.
Müteveffanın maaşına yönelik itirazların incelenmesinde; SGK’dan kayıtların dosyaya getirtildiği ve bu belgelere göre müteveffanın düzenli olarak aldığı ücret toplamına göre tazminatın usulünce hesaplandığı görüldüğünden bu itirazın da reddi gerekmiştir.
Manevi tazminatlar bakımından her iki tarafın itirazı değerlendirildiğinde; herbir davacı bakımından 50.000’er TL manevi tazminata hükmedildiği görülmekle, mahkemece hükmedilen tutarların olayın oluşumuna, müteveffanın kusur durumuna, tarafların sosyal ve ekonomik durumlara ve tüm dosya kapsamına uygun olduğu kanaatine varılmış, her iki tarafın bu yöndeki itirazlarının ayrı ayrı reddi gerekmiştir.
Davacılar vekilinin dava tarihine dair itirazları yerinde olmakla birlikte, dava tarihinin 18.11.2013 olduğuna dair düzeltmenin her zaman mahallinde mahkemesince yapılabilecek bir düzeltme olması nedeniyle istinaf kaldırma nedeni olarak görülmemiştir.
Yine maddi ve manevi tazminatlar bakımından davacılar yararına ve aleyhine hükmedilen vekalet ücretlerinde de bir isabetsizlik olmadığı, faiz türü ve başlangıcı yönünden kararın hukuka uygun olduğu, müteveffanın boşanma aşamasında olmakla birlikte vefat tarihinde henüz boşanmadığı davadışı …’in UYAP’taki son güncel durumuna göre de halen evlenmemiş olduğu, dul göründüğü ve önceki istinaf kaldırma kararındaki hususlar geçerliliğini koruduğundan bu itirazların da ayrı ayrı reddi gerekmiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde; davalılar … ve … Ltd. Şti. vekilinin ve davacılar vekilinin istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b-1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacılar vekilinin ve davalılar … ve … Limited Şirketi vekilinin İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2022/279 Esas – 2023/364 Karar sayılı kararına yönelik istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE,
2-İSTİNAF AŞAMASINDA;
a-Davacı …’dan alınması gereken 269,85 TL istinaf karar harcı peşin alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
b-Davacı …’dan alınması gereken 269,85 TL istinaf karar harcı peşin alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
c-Davalı …’den alınması gereken 11.951,80 TL istinaf karar harcından peşin alınan 2.988,00 TL’nin mahsubu ile kalan 8.963,80 TL’nin bu davalıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
d-Davalı … Limited Şirketi’nden alınması gereken 11.951,80 TL istinaf karar harcından peşin alınan 2.988,00 TL’nin mahsubu ile kalan 8.963,80 TL’nin bu davalıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
3-Davacılar ve davalılar tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendileri üzerinde bırakılmasına,
4-HMK 333.maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde varsa taraflarca yatırılan avanstan kalan bakiyenin yerel mahkemece hesaplanarak ilgili olduğu tarafa iadesine,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
6-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ve avans iade işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair; dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 22/11/2023