Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2023/2059 E. 2023/1670 K. 26.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2023/2059
KARAR NO : 2023/1670

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 29/12/2021 (Dava) – 22/06/2023 (Karar)
NUMARASI : 2021/932 Esas – 2023/509 Karar
DAVA : Tazminat (Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
BAM KARAR TARİHİ : 26/10/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 26/10/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen İzmir 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 22/06/2023 tarihli 2021/932 Esas ve 2023/509 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 09/03/2021 tarihinde sürücü …’ın sevk ve idaresindeki … plaka sayılı aracı ile Eşrefpaşa Caddesinden 515. sokağa dönmek isterken Eşrefpaşa Caddesinden Yağhaneler istikametine seyir halinde bulunan müvekkilinin sevk ve idaresindeki … plaka sayılı motosiklete çarparak maddi hasarlı ve yaralamalı trafik kazası meydana geldiğini, meydana gelen kazada müvekkilinin ağır şekilde yaralandığını, dava açılmadan önce davalı sigorta şirketi tarafından müvekkiline bir miktar ödeme yapıldığını fakat yapılan ödemenin müvekkilimin gerçek zararını karşılamadığını, rapor alınması gerektiğini, müvekkilinin meydana gelen kazada kusursunun bulunmadığını, konusu trafik kazasının İzmir CBS tarafından 2018/93117 Soruşturma 2018/38419 Karar sayılı soruşturma dosyasında yürütüldüğünü, kazanın meydana geldiği aracı sigortalayan davalının, kaza tarihindeki poliçe üst limiti ile sınırlı olmak kaydı ile ve sigortalısının kusuru oranında müvekkile tazminat ödemekle yükümlü olduğunu, müvekkilimizin belirtilen kazadan kaynaklı geçici ve kalıcı maluliyetinin tespiti ile bu maluliyete tekabül eden maddi zararının davalı sigorta şirketinden tazmininin gerektiğini, müvekkilince davalı Sigorta Şirketine yazılı başvuruda bulunulduğunu fakat davalı sigorta şirketi tarafından 15 günlük yasal süre içerisinde olumlu bir cevap verilmediğini, sonrasında arabuluculuk görüşmelerinin olumsuz sonuçlandığını ve anlaşma sağlanamadığını, davanın belirsiz alacak davası olarak açıldığını belirtmiş, fazlaya ilişkin hak ve alacakları saklı kalmak kaydı ile müvekkili için 100,00-TL geçici iş göremezlik ve 100,00-TL kalıcı iş göremezlik tazminatı olmak üzere toplam 200,00-TL tazminatın başvuru tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı sigorta şirketinden sigortalısının kusuru oranında tahsili ile müvekkiline ödenmesine, dava masrafları ve vekalet ücretlerinin davalı üzerinde bırakılmasına, dava şartı olan arabuluculuk aşamasında davacı müvekkilini temsil ettiğinden lehine arabuluculuk vekalet ücretine hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP :
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle;Dava konusu kazaya karıştığı iddia edilen … plakalı aracın 452950817 numaralı ZMMS poliçesi ile sigortalı olduğunu, kabul anlamına gelmemek şartıyla müvekkilinin kusuru oranında poliçe teminat limiti ile sınırlı olduğunu, davacı tarafça Sigorta Tahkim Komisyonuna 2019/64181 sayılı dosyası ile sürekli sakatlık tazminatı talebi yönünde tahkim yoluna başvurulduğunu, müvekkili ile davacı arasında sulh protokolü ve ibraname imzalandığı ve müvekkili şirket tarafından davacıya 92.266,00-TL ödeme yapıldığını, yapılan ödeme ile davacı tarafından müvekkili şirketten alacağı kalmadığını, maddi hasara ilişkin anlaşma sağlandığını, davacı tarafın zorunlu dava şartı olan sigorta şirketine usulüne uygun başvurusunun yerine getirip getirmediğini ispat etmesi gerektiğini, zamanaşımı itirazlarının olduğunu, kaza ile sakatlık ve ölüm söz konusu olduğunda kaza ile meydana gelen ölüm arasında illiyet bağının tespiti gerektiğini, maluliyet oranının kaza tarihi itibariyle yürürlükte olan yönetmeliğe göre ATK 3. İhtisas Dairesi tarafından tespit edilmesi gerektiğini, geçici iş göremezlik tazminat talebinin TSGŞ uyarınca tedavi teminatı içerisinde değerlendirildiğini bu nedenle teminat kapsamı dışında bulunduğunu, kabul anlamına gelmemek üzere KTK’ nin 90. Maddesi gereğince ZMMS Genel Şartlarına göre aktüeryal yöntem ve teknik faiz kullanılarak hesaplama yapılması gerektiğini, söz konusu kazanın iş kazası olup olmadığının tespiti gerektiğini, KTK’ nin 87. maddesi gereğince hesaplanacak tazminattan hatır taşıması ve müterafik kusurun tenzili gerektiğini, faizin dava tarihinden itibaren başlayacak yasal faiz olması gerektiğini, dana önceki ödemelerin ve faizin güncellemesi yapılarak mahsubu gerektiğini, KTK’ nin 92. maddesinde belirtilen durumlardan birinin varlığı halinde davanın reddinin gerektiğini belirtmiş, haksız ve mesnetsiz olan davanın usulden ve esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI :
Mahkemece, ”…Davacının Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Nöroloji ve Ortopedi Polikliğine sevkinin sağlanarak davaya konu kaza nedeniyle şikayetleri de gözetilerek son sağlık durumuna ilişkin rapor düzenlenmesinin istenilmesine, bu doğrultuda davacı asile ve vekiline 2 haftalık kesin süre verilmesine karar verildiğini, ihtaratın davacı vekiline aynı tarihli celsede yapıldığı, davacı adına da tebligat çıkartıldığı, usulüne uygun tebligata rağmen verilen kesin süre içinde davacının hazır edilmediği, dava konusu tazminat bedelinin var olup olmadığı, var ise miktarının belirlenmesi açısından bilirkişi raporunun zorunlu olduğu, davacı tarafın ihtar gereği bilirkişi incelemesi deliline dayanmaktan vazgeçmiş sayılmaları gerektiği, neticede, davacı tarafça tazminat varlığı ve miktarına yönelik taleplerin usulüne uygun deliller vasıtasıyla ispatlanamadığı…” gerekçesiyle; ”…Davanın REDDİNE…” şeklinde karar verilmiştir.
Davacı vekilinin, mahkemenin 22/06/2023 tarih, 2021/932 Esas ve 2023/509 karar sayılı ilamına karşı 02/08/2023 tarihinde istinaf kanun yoluna başvurması üzerine;
Mahkemece, 15/09/2023 tarihli kararı ile”… İstinaf başvurusuna konu mahkememizin 22/06/2023 tarih, 2021/932 Esas ve 2023/509 karar sayılı ilamının, kesin nitelikli kararlardan olduğu, gerekçeli kararda da kararın kesin olmak üzere verildiğinin belirtildiği, HMK’nun 346(1) maddesinde kesin kararlara karşı istinaf yoluna başvurulması halinde kararı veren mahkemece istinaf dilekçesinin reddine karar verileceğinin düzenlendiği birlikte değerlendirildiğinde, kararın; istinaf edilmesinin kanun hükmü uyarınca mümkün bulunmadığı…” gerekçesi ile “…HMK’nun 346(1) maddesi uyarınca davacının istinaf dilekçesinin REDDİNE,
Kararın bir örneğinin HMK’nun 346(1) maddesi gereğince istinaf başvurusunda bulunan davacı vekiline tebliğine,
Ek kararın kesinleşmesi ve talep edilmesi halinde 03/08/2023 tarih, AB2023 Seri ve 186386 Sıra numaralı sayman mutemedi alındısından anlaşılacağı üzere, yatırılan 269,85 TL istinaf karar harcının talep halinde davacı tarafa iadesine,
2023/209 numaralı istinaf kaydının bu şekilde kapatılmasına,…” şeklinde istinaf dilekçesinin reddine karar verildiği anlaşılmıştır.
İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; yerel mahkeme tarafından verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, tebligat, yetkili makamlarca birtakım hukuki işlemlerin, bu işlemin hukuki sonuçlarından etkilenmeleri amaçlanan kişilere kanuna uygun şekilde bildirimi ve bu bildirimin usulüne uygun olarak yapıldığının belgelendirilmesi işlemi olup usulüne uygun işlemlerin kişilere bağlanan hukuki sonuçları doğurabilmesi için muhatabına bildirilmesi gerektiğini, usulüne uygun olarak yapılan tebligatın, Anayasa’da güvence altına alınmış olan iddia ve savunma hakkının tam olarak kullanılabilmesinin ve bireylere tanınan hak arama hürriyetinin önemli güvencelerinden biri olduğunu, tebligatta amaçlanan en önemli hususun, hakkında işlem tesis edilen kişilerin, işlem hakkında haberdar edilmesi ve kişilere hukuki yollara başvurma imkanlarının sağlanması olduğunu, kişilerin, hakkında tesis edilen işlemden haberdar olmadan, hukuki yollara başvurmalarının beklenemeyeceğini, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu, gerek 1136 sayılı Avukatlık Kanunu gerekse diğer ilgili yasal mevzuatlarda davacı vekilinin müvekkilini adli raporunun alınması için hazır etme yükümlülüğü bulunmadığını, tebliğ konusu işlem asil bakımından ağır hukuki sonuçlar doğuracaksa, örneğin her hangi bir hak kaybının yaşanmasına neden olacak ise tebliğin her ne kadar vekile yapılmış olsa da asile de yapılması gerektiğini, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi’nin 26.02.2019 Tarih, 2019/338 Esas- 2019/284 Karar Sayılı ilamının da bu hususu destekler nitelikte olduğunu, ilgili yasalar kapsamında her ne kadar istinaf kanun yoluna başvuru konusu dosyada … vekili konumunda yer almış olsalar da vekil olarak müvekkilinin adli raporunun alınması için hazır etme yükümlülükleri bulunmamakta olup ayrıca Anayasa’da güvence altına alınmış olan iddia ve savunma hakkının tam olarak kullanılabilmesinin ve bireylere tanınan hak arama hürriyeti kapsamında davacı asile de ihtaratlı tebligat yapılmadan yerel mahkemece verilen işbu davanın reddi kararına karşı istinaf kanun yoluna müracaat etme zorunluluğunun ortaya çıktığını, bu bakımlardan, müvekkilinin hastaneye başvurması hususunda müvekkili asile meşruhatlı davetiye çıkartılmadan davanın reddine karar verilmesinin hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu belirterek ilamının bozulmasına karar verilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Davanın; 09/03/2021 tarihinde meydana gelen yaralamalı maddi hasarlı trafik kazası nedeniyle yaralanan davacının bakiye kalıcı iş göremezlik ve geçici iş göremezlik tazminatının ZMMS kapsamında davalı sigorta şirketinden tahsili istemine ilişkindir
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş olup, karar davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
Davacı vekilinin, mahkemenin 22/06/2023 tarih, 2021/932 Esas ve 2023/509 karar sayılı ilamına karşı 02/08/2023 tarihinde istinaf kanun yoluna başvurması üzerine; Mahkemenin 15/09/2023 tarihli kararı ile “… İstinaf başvurusuna konu mahkememizin 22/06/2023 tarih, 2021/932 Esas ve 2023/509 karar sayılı ilamının, kesin nitelikli kararlardan olduğu, gerekçeli kararda da kararın kesin olmak üzere verildiğinin belirtildiği, HMK’nun 346(1) maddesinde kesin kararlara karşı istinaf yoluna başvurulması halinde kararı veren mahkemece istinaf dilekçesinin reddine karar verileceğinin düzenlendiği birlikte değerlendirildiğinde, kararın; istinaf edilmesinin kanun hükmü uyarınca mümkün bulunmadığı…” gerekçesi ile “…HMK’nun 346(1) maddesi uyarınca davacının istinaf dilekçesinin REDDİNE,
Kararın bir örneğinin HMK’nun 346(1) maddesi gereğince istinaf başvurusunda bulunan davacı vekiline tebliğine,
Ek kararın kesinleşmesi ve talep edilmesi halinde 03/08/2023 tarih, AB2023 Seri ve 186386 Sıra numaralı sayman mutemedi alındısından anlaşılacağı üzere, yatırılan 269,85 TL istinaf karar harcının talep halinde davacı tarafa iadesine,
2023/209 numaralı istinaf kaydının bu şekilde kapatılmasına,…” şeklinde karar verildiği; davacı vekilince karara karşı 27/09/2023 tarihinde istinaf kanun yoluna başvurulduğu anlaşılmıştır.
1-Mahkemece her ne kadar, 15/09/2023 tarihli karar ile mahkemece verilen kararın kesin nitelikli kararlardan olduğu, gerekçeli kararda da kararın kesin olmak üzere verildiğinin belirtildiği, HMK’nun 346(1) maddesinde kesin kararlara karşı istinaf yoluna başvurulması halinde kararı veren mahkemece istinaf dilekçesinin reddine karar verileceğinin düzenlendiğinden bahisle davacı vekilinin istinaf itirazının reddine karar verilmiş ise de; davacı vekilinin istinaf başvuru dilekçesinin reddi kararına da 27/09/2023 tarihinde istinaf kanun yoluna başvurarak itiraz ettiği; davacının davasını belirsiz alacak davası olarak ikame ettiği, dosya kapsamında henüz rapor alınmadığından dava değerinin belirli hale gelmediği, alacak belirli hale gelmediği sürece belirsiz alacak davasına ilişkin verilen kararlara karşı istinaf kanun yolunun açık olduğu anlaşılmıştır. Miktar olarak kesin nitelikteki olmayan karar ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince, karara karşı kanun yolunun kapalı olduğunun, kararın kesin olduğunun belirtilmesi sonuca etkili değildir. Belirtilen nedenle, mahkemece verilen 15/09/2023 tarihli ek kararın kaldırılmasına karar verilerek işin esasına ilişkin itirazların incelemesine geçilmiştir.
2-Mahkemece, 01/12/2022 tarihli duruşmada verilen ara kararlarda”…2-Davacının Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Nöroloji ve Ortopedi Polikliğine sevkinin sağlanarak davaya konu kaza nedeniyle şikayetleri de gözetilerek son sağlık durumuna ilişkin rapor düzenlenmesinin istenilmesine, bu doğrultuda davacı vekiline davacı asili mahkememiz kalemine başvurusunu sağlamak üzere 2 hafta kesin süre verilmesine, aksi halde maluliyet yönünden dosyanın mevcut durumuna göre değerlendirileceğinin ihtarına (ihtar yapıldı)
Davacının Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Nöroloji ve Ortopedi Polikliğine sevkinin sağlanarak davaya konu kaza nedeniyle şikayetleri de gözetilerek son sağlık durumuna ilişkin rapor düzenlenmesinin istenilmesine, bu doğrultuda davacı asile mahkememiz kalemine başvurmak üzere 2 hafta kesin süre verilmesine, aksi halde maluliyet yönünden dosyanın mevcut durumuna göre değerlendirileceğinin ihtarına, ara karar gereği için davacı asile meşruhatlı davetiye tebliğine,…” şeklinde verilen ara kararlar üzerine davacı asil adına duruşma tutanağı eklenerek tebligat çıkartıldığı ve çıkartılan tebligatın 12/12/2022 tarihinde konutta davacı yakına teslim edildiği anlaşılmıştır. Davacı asil adına çıkartılan tebligata” Tebligata Mahkememizin 01/12/2022 tarihli duruşma tutanağı eklidir. Duruşma tutanağının 3 no’lu bent gereği ihtaren tebliğ olunur” şeklinde meşruhat verildiği, bu durumda davacı vekilinin itirazında tebligatın davacı asile yapılması gerektiği halde yapılmadığı yönündeki itirazının da yerinde olmadığı anlaşılmıştır.
Hakim tarafından belirlenen sürenin kesin süre olarak nitelendirilebilmesi için bir takım unsurların bir arada yer alması gerekmektedir. HMK’nın 94. maddesi “Hakim, tayin ettiği sürenin kesin olduğuna karar verebilir. Bu takdirde hakim, tayin ettiği kesin süreye konu olan işlemi hiç bir duraksamaya yer vermeyecek şekilde açıklar ve süreye uyulmamasının, hukuki sonuçlarını açıkça tutanağa geçirerek ihtar eder…” şeklinde düzenlenmiştir. Buna göre hakim tarafından verilen sürenin kesin süre olarak nitelendirilebilmesi ve kesin sürenin sonuçlarını doğurabilmesi için;
-Süreye ilişkin kararın açık ve anlaşılır olması gerekmektedir. Hakimin verdiği kesin süreye ilişkin kararın, ilgilisi tarafından kolaylıkla anlaşılabilecek derecede açık ve anlaşılır olması gerekir.
-Kararda yapılacak işlerin belirtilmiş olması ve belirtilen işlemin gerekli olması gerekmektedir. Hangi işlemin yapılması için kesin süre verildiğinin açıkca yazılmış olması gereklidir. Usul ekonomisi ilkesinin ve adil yargılama hakkının ihlal edilmemesi için yapılması istenen işlemin yargılamanın seyri için tamamlanması zorunlu bir usul işlemi olması gerekmektedir.
-Kesin sürede yapılması istenen işlemin, ilgilisi tarafından bizzat yapılabilir olması ve verilen sürenin bu işlemin yapılması için yeterli olması gerekmektedir. Belirtilen işlemin yapılması için ilgilinin o işlemi yapma yetkisi olmalıdır.
-Son ve en önemli husus ise, kararda kesin süreye uyulmamasının sonuçlarının açıklanması gerekmektedir. Bu sonuçlar detaylıca açıklanmalı ve tutanağa geçirilerek ihtarat yapılmış olmalıdır. Duruşma tutanaklarında yazılan “kesin süre verildi (ihtarat yapıldı)” ibaresi HMK 94. madde ile aranan ihtarat şartını taşımadığından kesin sürenin sonuçlarını doğurmayacaktır.
Somut olayda, davacı asile yapılan ihtaratın incelenmesinde, davacıya ihtara esas işlemin veya işlemlerin yapılmaması halinde sonuçları hakkında yeterli bilgi verilmediği, ihtarın gereklerini yerine getirmemesi halinde yasal sonuçlarının açıklıkla hatırlatılmadığı, bu nedenle yapılan ihtarın HMK 94. maddesine uygun olarak yapılmadığı anlaşılmıştır.
Mahkemece, ihtarda belirtilen hususların yerine getirilmemesi halinde, açıkça Sigorta Tahkim Komisyonu 2019.E.64181 -K.2019/90219 sayılı dosyasında mevcut Karadeniz Teknik Üniversitesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığı tarafından düzenlenen 05/10/2018 tarihli 2018/3214 nolu Adli Kurul Raporunun tazminat hesabında esas alınacağı hususunun ihtarının da tutanağa geçirilerek davacı asile tebliği ile sonucuna göre hüküm kurulması gerektiği halde, davacı asile ihtara uymamanın sonuçları hakkında yeterli bilgi verilmeksizin usule ve yasaya uygun olarak yapılmayan ihtar uyarınca davanın reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, davacı vekilinin bu yöne itirazının kabulü ile kararın kaldırılması gerekmiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde; davacı vekilinin istinaf itirazlarının kabulü ile, yerel mahkeme kararının HMK 353/1-a-6. madde uyarınca kaldırılarak dosyanın mahkemesine iadesine karar verilmesi gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf itirazlarının yukarıda açıklanan gerekçelerle ESASTAN KABULÜNE, İzmir 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 22/06/2023 tarihli 2021/932 Esas ve 2023/509 Karar sayılı kararı ile 15/09/2023 tarihli, 2021/932 Esas ve 2023/509 Karar sayılı kararının HMK 353/1-a-6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
3-İSTİNAF AŞAMASINDA; davacı tarafından yatırılan istinaf karar harcının istek halinde kendilerine iadesine (harç işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine),
4-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek nihai kararda ele alınmasına,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
6–Kararın 6100 sayılı HMK’nın 359-(3) maddesi uyarınca ilk derece mahkemesince taraflara TEBLİĞİNE,
Dair; dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK 353/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi. 26/10/2023