Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2023/1996 E. 2023/1552 K. 12.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2023/1996
KARAR NO : 2023/1552

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 24/07/2023 (Dava) – 26/07/2023 (Ara Karar)
NUMARASI : 2023/623 Esas (Derdest Dosya)
DAVA : Tazminat (Şirket Yöneticilerinin Sorumluluğundan Kaynaklanan)
TALEP : İhtiyati haciz
BAM KARAR TARİHİ : 12/10/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 12/10/2023

İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 26/07/2023 ara karar tarihli ve 2023/623 Esas sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;

GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA :
İhtiyati haciz talep eden/davacı vekili dava ve talep dilekçesinde özetle; Şirket kayıtlarının incelenmesi neticesinde, şirket eski yönetim kurulu döneminde şirketin maddi olarak büyük bir zarara uğratıldığını, yönetim kurulu üyelerinin özen yükümlülüklerini yerine getirmediğini ve şirkete karşı bir vekil gibi sorumlu olmaları dolayısıyla şirketi uğrattıkları zarardan müşterek ve müteselsilen sorumlu olmaları dolayısıyla ve zararın henüz net olarak miktarı belirlenebilir olmadığından iş bu belirsiz alacak davası ikame edildiğini, HMK’nın iş bu amir hükmü kapsamında mahkemece yaptırılacak bilirkişi incelemesi neticesinde şirket eski yöneticilerinin özen yükümlülüğünü yerine getirmeme ve şirketi zarara uğratma vs. nedenlerle neden oldukları zarar miktarı ortaya çıkabileceğini, … müvekkili şirketin GK-Tarihi 26.12.2019 – Tescil Tar. 30.12.2019 İlan Tar 06.01.2020 – 17.06.2021 tarihleri arasında imza yetkili yönetim kurulu üyesi, aynı zamanda şirket ortağı olduğunu, 17.06.2021 tarihli genel kurulda ibra edilmediğini ve yeni yönetim kurulu seçildiğini, İş bu dava …, aynı zamanda 02.10.2020 tarihinde şirket kasasında olan 10.850.000-TL’yi Nisan 2021 tarihinde kendi uhdesine borç olarak aldığını, … GK-Tarihi 26.12.2019 – Tescil Tar. 30.12.2019 İlan Tar 06.01.2020 – 17.06.2021 tarihli genel kurul ile yönetim kuruluna seçildiğini ve 17.06.2021 tarihli genel kurulda ibra edilmediğini, aynı zamanda hastanede doktor olarak çalıştığını, … GK-Tarihi 26.12.2019 – Tescil Tar. 30.12.2019 İlan Tar 06.01.2020 – 17.06.2021 tarihli genel kurul ile yönetim kuruluna seçildiğini ve 17.06.2021 tarihli genel kurulda ibra edilmediğini, yönetim kurulu üyeliği görevi yanında hastane müdürü olarak görev yaptığını, 20.12.2019 tarihli genel kurulda seçilen özer bağımsız denetim sözleşmesi,…-…-…’nin görev yaptığı dönemde tek taraflı olarak fesh edildiğini, bu nedenle, 2019 -2020 faaliyet dönemlerine ilişkin denetim raporları bulunmadığını, bu nedenle de mevcut yönetim kurulu, şirketin borçları ve eylemleri hakkında bilgi sahibi oladığını, mevcut yönetim kurulu bir kısım bilgilerden ancak 02.09.2021 tarihli tutanak ile bilgi sahibi olabildiğini, ancak halen zarar oluşturan eylemler ortaya çıkarıldığını, 17.06.2021 tarihli genel kurul, 2020 yılı faaliyetlerini kapsamakta olup bu genel kurulda yetkili yönetim kurulu üyeleri finansal tablo ve şirket kayıtları hakkında herhangi bir bilgi vermemiş ve belge sunmadığını, 12/12/2022 tarihli bağımsız denetim kurulu raporu ile de davaya konu edilen hususlar tespit edildiğini, 15.12.2021 tarihli genel kurulda gündemin 8. maddesinde “şirketin 3. şahıs ve ortaklardan olan alacaklarının ve ilgili alacakların borçlulardan ve bu borçların oluşumuna sebebiyet verenlerden tahsili” hususu müzakare edildiğini ve iş bu madde görüşülürken şirket uhdesinden nakit 32.550.000,00-TL’nin bir kısım ortaklara verildiği hususu da belirtilerek yapılan oylamada oy çokluğu ile şirkete bu hususta yetki verildiğini, davalı …, müvekkili şirket yönetiminden azledildikten sonra yapılan tüm genel kurulların iptaline yönelik davalar ikame ettiklerini, eski yönetimin azledildiği 17.06.2021 tarihli genel kurula karşı açtıkları İzmir 1 ATM 2021-619 Esas sayılı dava red edildiğini, 24.09.2021 tarihli genel kurul aleyhine açtıkları İzmir 3. ATM 2021-858 Esas Sayılı dosyasında alınan bilirkişi raporunda, eski yönetimin görevde olduğu dönemde şirketin borca batık durumda olduğunu, ekonomik zorluk yaşadığının belirlendiğini, dava konusu edilen zarar yönünden hem şirket kayıtları hem İzmir 5. ATM 2022/78 Esas sayılı dosyasında alınan bilirkişi raporu yaklaşık ispat koşullarını fazlasıyla yerine getirmekte olduğunu, iş bu dava nedeniyle davalıların mal varlıklarını kaçırma ihtimalleri de yüksek olduğunu, İİK’nın 257/1. maddesi kapsamında müvekkili şirketin davalılardan bir para borcunun alacaklısı olduğunu, borcun rehinle temin edilmediği ve borcun vadesinin gelmiş olduğu yaklaşık olarak mahkemeye kanaat getirecek ölçüde ispat edildiğini, dava sonucunda şirketin tahsil etme kabiliyetinin ortadan kalkmaması adına İİK 257. vd.maddeleri uyarınca dava değeri üzerinden davalıların menkul/gayrimenkul malları, bankalardaki alacakları ile üçüncü kişilerdeki hak ve alacaklarının ihtiyaten haczine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP :
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; TTK md. 560 uyarınca; “Sorumlu olanlara karşı tazminat istemek hakkı, davacının zararı ve sorumluyu öğrendiği tarihten itibaren iki ve her hâlde zararı doğuran fiilin meydana geldiği günden itibaren beş yıl geçmekle zamanaşımına uğrar. Şu kadar ki, bu fiil cezayı gerektirip, Türk Ceza Kanununa göre daha uzun dava zamanaşımına tabi bulunuyorsa, tazminat davasına da bu zamanaşımı uygulanır.” dendiğini, Anonim Şirketlerde yönetim kurulunun mali müşavirlerine Kurumlar Vergisi Beyannamesi vermek üzere yetki verdiğini, mali müşavirin de bu yetkiye dayanarak ve yönetim kurulu adına, ilgili yıl için takip eden Nisan ayı içerisinde Kurumlar Vergisi Beyannamesi verdiğini, işte bu Kurumlar Vergisi Beyannamesi’nin içerisinde bilanço ve gelir tablosu bulunduğunu, dolayısıyla ilgili yönetim kurulunun bilanço ve gelir tablosunu bu şekilde her yıl görüp incelediğini ve bu şekilde sunduğunu, dolayısıyla yönetim kurulu üyelerinin kasada oluşan bu farklılığı ve dava konusu iddia edilen açığı görmemesi ve bilmemesinin olanaksız olduğunu, ayrıca şirkete ait tüm ticari defterler (e-yevmiye, e-defteri kebir envanter), Genel Kurul Müzakere defteri, karar defteri yönetim kurulunda bulunmakta olup bu defterlere yönetim kurulunun bilgisi ve talimatı dışında hiçbir kayıt girişi yapılamadığını, yönetim kurulunun sorumluluğunda olan bu durum nedeniyle de, eski yönetim kurulu 17.06.2021 tarihinde azledildiğine ve bu azil ve ibra etmeme sebepsiz olmayacağına göre (hayatın olağan akışına göre aksi takdirde eski yönetim kurulunun ibra edilmiş olması gerekeceğini) en geç 17.06.2021 tarihinde zararın ve sorumlunun öğrenildiğinin kabul edilmesi gerektiğini, huzurdaki davanın tarihi 24.07.2023 olmakla, TTK md. 560’da öngörülen 2 yıllık zamanaşımı süresi dolduktan sonra dava açıldığının tartışma dışı olduğunu, bu bağlamda davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiğini, öte yandan davacı yanın kanunen zorunlu olduğunu iddia ettiği bağımsız denetimin, davacı şirketin çalışan sayısı, şirket mevcut aktif toplamı ve net satışlar toplamı kıstasları dikkate alındığında, gerçekte zorunlu olmadığı, müvekkilinin kendisine yüklenen görevi, Türk Ticaret Kanunu ve şirket ana sözleşmesi ile diğer hükümlere uygun biçimde ve azami özenle yerine getirdiğini, nitekim bu süreçte şirketin hiçbir zaman kanuna ve usulüne uygun bir Genel Kurul yapmamış olması, yapılan Genel Kurul için iptal davalarının açılmış olması ve anılı davaların halen derdest olması da davacı şirketin haksızlığını gözler önüne serdiğini, açılmış ve derdest durumdaki bu Genel Kurul iptali davalarının sonuçlarının da işbu haksız ve dayanaksız dava için beklenilmesi gerektiğini, bu kapsamda örneğin davacı yanın işbu davayı açmak üzere yetki aldığını ifade ettiği 17.06.2021 tarihli şirket genel kurul kararının iptaline ilişkin İzmir 1.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2021/619 Esas sayılı dosyasında davanın reddine dair verilen karar istinaf edilmiş olup kararın henüz kesinleşmediğini, bu davanın kabulü halinde zaten eldeki davanın herhangi bir yasal dayanağı kalmayacağını, hukuka aykırı fiil, kusur, uygun illiyet bağı ve zarar unsurları TTK m. 549 vd. hükümlerinde düzenlenen sorumluluk hallerinde de bulunmak zorunda olduğunu, sorumluluğun yaptırımının ise tazminat olarak öngörüldüğünü, zararın varlığını ve miktarını iddia ve ispat yükünün davacıya ait olduğunu, bu arada yansıma zararı niteliğinde olabilecek zararların da davalılardan haksız ve dayanaksız olarak talep edildiğinin de görüldüğünü, ancak meydana gelen bir zarar var ise bu zarara sebebiyet veren yönetim kurulu üyesinin sorumluluğu söz konusu olmak ve o kişi kusurlu olduğu ölçüde kendi yol açtığı zararla sınırlı olmak üzere tazminle yükümlü tutulması gerektiğini, ayrıca müvekkilini şirketi zarara sokmakla itham eden hali hazırdaki Yönetim Kurulunun, en son verdiği Kurumlar Vergisi Beyannamesinde şirketi, ileri sürülen zararın çok ötesinde zarara uğrattığını, şirketin ortaklara karşı büyük miktarlarda borçlandığını ifade ettiğini, bunu dahi işbu davanın haksızlığını ortaya koyduğunu belirterek fazlaya ilişkin her türlü talep ve dava hakkı saklı kalmak kaydıyla, davanın kabulü ile; davanın zamanaşımı nedeniyle başka inceleme yapılmasına gerek olmaksızın reddine, açılmış ve derdest durumdaki Genel Kurul iptali davalarının kesinleşmelerinin beklenilmesine, davanın reddi ile yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin davacı tarafa tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; 6100 Sayılı HMK. Madde 114/h gereğince, davacının, dava açmakta hukuki yararının bulunmasının dava şartlarından olduğunu, Aynı Kanun’un 115. Maddesine göre ise, mahkemenin dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar vereceğini, müvekkili davalı aleyhinde açılan işbu davada, davacı tarafın hukuki yararı bulunmadığını, zira davalıların ispatlanmış kusurlu birer davranışı bulunmadığını, davacı tarafından, HMK. madde 107 çerçevesinde belirsiz alacak davası açıldığını ve harca esas değerin 50.000,00-TL. olarak gösterildiğini, oysaki dava dilekçesinin içeriğinde, 32.550.000,00-TL.lik alacak tespitinden bahsedildiğini, bu durumda davacının belirsiz dava açması usulen mümkün olmayıp, eksik harcın davacı tarafından yatırılması noktasında kendisine kesin süre ihtiva eden bir muhtıra tebliğ edilmesini, kesin süre içinde ikmal edilmemesi durumunda davanın reddine karar verilmesini talep ettiklerini, diğer yandan kabul anlamına gelmemekle birlikte, davanın zamanaşımı süresi dolduktan sonra açıldığını, esasa dair sair itiraz ve beyanları saklı kalmak kaydıyla davanın, zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesini istediklerini, müvekkilinin davacı şirkette pay sahibi olmadığını ve kendisinin ” Dahiliye ve Hematoloji ” uzmanı ünvanı ile davacı tarafından işletilen ” … Hastanesi”nde, 07.11.2016 tarihinden, maaşlarını alamadığı için iş aktini feshettiği 01.11.2021 tarihine kadar aralıksız çalıştığını, bu arada taraflarınca takip edilen işçilik alacaklarına dair davanın ise halihazırda İzmir 13. İş Mahkemesi’nin 2021/409 Esasına kayıtlı ve derdest olduğunu, ayrıca mezkur iş mahkemesi dosyasında davacı şirket tarafından dinletilen ve işbu dava dilekçesinde de tanık olduğu ifade edilen muhasebe sorumlusu …’in yalan tanıklık yapması nedeniyle hakkında suç duyurusunda bulunulması için ilgili mahkemeden talepte bulunduklarını, diğer yandan müvekkilinin 26.12.2019 tarihli Genel Kurulu’nda, genel kurulun önerisi ile yönetim kurulu üyeliğine şirket dışından bir üye olarak seçildiğini, söz konusu yönetim kurulunda davalılardan …’ın yönetim kurulu başkanı olarak seçildiğini ve kendisinin “münferiden tek imza yetkilisi” olarak görev ifa ettiğini, müvekkilinin Yönetim Kurulu görev süresi boyunca imza yetkisi olmadığı gibi kendisine herhangi bir maaş, huzur hakkı vb.. ödeme yapılmadığını, bu nedenle davalı müvekkili aleyhindeki mesnetsiz beyan ve iddiaları kesinlikle kabul etmediklerini, kabul anlamına gelmemekle birlikte, 6100 Sayılı Türk Ticaret Kanun’un ” Kurucuların, yönetim kurulu üyelerinin, yöneticilerin ve tasfiye memurlarının sorumluluğu ” konu başlıklı madde 553/1’e göre sorumluluğun esasen kusura dayandığını, ayrıca Kanun’un 553/2. Maddesi hükmü gereğince davalı müvekkilinin sorumlu tutulamayacağını, kaldı ki madde 553/3 hükmü gereğince davalı müvekkilinin kontrolü dışında kalan hususlardan dolayı sorumlu tutulamayacağının açık kanun emri olduğundan açılan davanın kesinlikle kabul edilmediğini, davalı müvekkilinin, yeni yönetim kurulu tarafından devir-teslim için davet edilmediğini ve kendisi şirket ortağı da olmadığı için, genel kurul toplantısından haberdar edilmediğini, davalı müvekkilinin şirket yönetiminde de imza yetkisi olmadığı için kendisi idari ve mali kayıtlarla ilgili olarak herhangi bir evrak ya da bilgi devralmadığını, görev süresi içerisinde kendisine herhangi bir bilgi verilmediği gibi bir şey de devredilmediğini, davalının yönetim kurulundaki yeri aktif bir görev olmayıp hiçbir zaman olmadığını, dava dilekçesinde iddia olunan şirket ortaklarının, şirketten 32.500.000,00-TL nakit para çektiği yönündeki iddiada da müvekkilinin herhangi bir bilgisi ya da dahli bulunmadığını, bu nedenle de kusurundan ve de sorumluluğundan hukuken bahsedilemeyeceğini, dava dilekçesinde ileri sürülen iddialar bağlamında konunun yasal boyutu değerlendirildiğinde, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun “Özen ve bağlılık yükümlülüğü ” başlıklı 369/1. maddesinde; “ Yönetim kurulu üyeleri ve yönetimle görevli üçüncü kişiler, görevlerini tedbirli bir yöneticinin özeniyle yerine getirmek ve şirketin menfaatlerini dürüstlük kurallarına uyarak gözetmek yükümlülüğü altındadırlar.” şeklinde düzenleme bulunduğunu, bu kuralların aynı Kanun’un 553’üncü maddenin üçüncü fıkrasında yer alan hukuk kuralı ile somuta bağlandığını, dolayısıyla madde metni her ne kadar yönetim kurulu üyelerine, şirket işlerinin görülmesinde özen borcu yüklemişse de bu özenin ölçüsünün, tedbirli bir yöneticinin göstermesi gereken özenden ibaret olduğunu YK üyelerinin özen yükümlülüğüne uymadığı iddiasının ispat yükünün davacılara yüklendiğinin vurgulandığını, 4721 Sayılı Türk Medeni Kanun’un “İspat yükü” başlıklı 6’ncı maddesi “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür” hükmünde olup ispat yükünün davacıda olması gerekliliğini tevsik ettiğini, haksız, yersiz ve mesnetsiz olduğu değerlendirilen davanın reddine, yargılama giderlerinin davacıya tahmiline, 1136 Sayılı Avukatlık Kanunu’nun (4667 Sayılı Kanunla değişik) 164/son maddesi uyarınca, karşı vekâlet ücretinin, Avukat olarak lehlerine olacak biçimde davacıya yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili istinaf cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin … A.Ş. bünyesindeki … Hastanesinin, açılış tarihi olan Mart 2016′ dan itibaren 2021 yılı Ekim ayına kadar mesul müdürlük görevini üstlendiğini, şirkette herhangi bir ortaklığı ve/veya hissesi bulunmadığını, 26.12.2019 tarihli … A.Ş. Genel Kurulu’nda, genel kurulun önerisi ile yine hastanede hekim olarak görev yapan diğer davalı Dr. … ile yönetim kurulu üyeliği önerildiğini ve genel kurulun oyları ile yönetim kuruluna şirket dışından üye olarak seçildiklerini, bu dönem içerisinde davalılardan Dr. …’ın yönetim kurulu başkanı seçildiğini ve “(münferiden) tek imza yetkilisi” olarak görev yaptığını, müvekkili Dr. … ve diğer yönetim kurulu üyesi davalı Dr. …’nin görev süresince imza yetkileri olmadığını ve kendilerine herhangi bir maaş, huzur hakkı vb. ücret ödenmediğini, müvekkilinin iddia edildiği gibi; şirketin içini boşaltmadığını aksine ekonomik koşulların zorlayıcı etkilerine rağmen basiretli bir yönetici vasıflarına uygun davranarak, şirket varlığını koruma gayreti gösterdiğini, müvekkilinin görev yaptığı dönemde hastane ve müvekkili tarafından yapılan bütün işlemlerin mevzuata uygun olduğunu, müvekkili hakkındaki iddiaları ve dava dilekçesindeki mesnetsiz suçlamaları bu nedenle kabul etmenin mümkün olmadığını, dava dilekçesinde; şirketin 2020 ve 2021 yıllarında şüpheli bir şekilde genel kurul toplantısının yapılmadığı, önceki dönem yönetim kurulu tarafından, şirket kayıtlarının ve belgelerin bağımsız denetim şirketine teslim edilmekten imtina edildiğinin ileri sürüldüğünü, davacı tarafın; “Eski yönetim kurulu detaylı devir ve teslimden imtina etmiş, sağlıklı devir teslim yapmamış” iddiasıyla ilgili olarak; davalı müvekkilinin devir teslim için genel kurula davet edilmediğini ve zaten şirket ortağı olmadığı için genel kurul toplantısına katılmadığını, dava dilekçesinin (E) bendinde belirtilen şirket ortaklarının, şirketten 32.500.000,00-TL nakit para çektiği yönündeki iddiada ise, müvekkilinin herhangi bir bilgisi ya da dahli bulunmadığını, dava dilekçesinin (F) bendinde yer alan iddiayla ilgili olarak, davalı müvekkilinin huzur hakkı da dahil olmak üzere yönetim kurulu üyesi sıfatıyla hiçbir para almadığını, Olağanüstü Genel Kurul toplantısında, birçok bağımsız denetim şirketi ile görüşüldüğü ve neticeten biriyle uzlaşıldığının bildirildiğini ancak ne genel kurul toplantısı öncesi ne de sırasında yönetim kurulu tarafından hangi bağımsız denetim kuruluşlarıyla görüşüldüğü, ne kadar ücret karşılığında anlaşıldığı, ne kadar süre için anlaşıldığına dair herhangi bir bilgi verilmediğini, esasen davalı müvekkili tarafından, yeni yönetim tarafından sır gibi saklanan ve onayı empoze edilmek istenen bağımsız denetim kuruluşunun “bağımsızlık” niteliğinden kuşku duyulduğunu, davalı müvekkili … hakkında 29.03.2023 tarihli, 2023/22743 karar numaralı ‘Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair Karar’ verildiğini davacının bu karara itiraz ettiğini, İzmir 7. Sulh Ceza Hakimliği 2023/3422 Değişik İş sayılı ve 16.08.2023 tarihli kararıyla davacı tarafından yapılan bu itirazın reddine karar verildiğini ve müvekkili hakkında verilen KYOK kararının bu şekilde kesinleştiğini, yönetim kurulu üyelerinin karar alma sürecinde ilişkin karinenin aksini ispat yükünün de davacının üzerinde olduğunu, mkün olmadığını, açılan bu davanın, “İş adamı Kararı”(Business Judgement Rule) ilkesi yönünden değerlendirilip reddi gerektiğini belirterek davacının haklı sebep oluşturmayan talepleri ve davalı müvekkili yönünden davanın esastan reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI :
Mahkemece, ”…İhtiyati haciz talebinin REDDİNE…” karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; mahkeme kararının gerekçesi hatalı olup davada …’ın sadece şirket yöneticisi olması sıfatıyla sorumluluğu değerlendirilmeyecek olup ayrıca …’ın şirket ortağı olarak şirketten 10.850.000,00-TL borç aldığı ve bu borcunu şirkete ödemediği hususunda yapılan tespit neticesinde uğranılan zarar yönünden de açık ve kesin kanıtlar sunulmasına rağmen bu hususta hiçbir irdeleme yapılmadığını, İzmir 5 ATM 22/78 E sayılı dosyasında 3 kişilik bilirkişi heyetinden şirketin 2018-2019-2020-2021 yılı tüm defterleri, bilançoları, mizanları incelenerek bilirkişi raporu tanzim edildiğini, 24.03.2023 tarihli bilirkişi raporunda “şirketin ortakları ile olan ilişkilerinin incelenmesi ” başlığı altında mizan kayıtları incelemesinde, ortaklar alacaklar hesabında, davalıların şirket eski yönetim kurulu üyesi olmaları sıfatıyla iş bu davada sorumlulukları bulunmakta olup ayrıca davalı …’ın şirket ortağı olarak şirketten aldığı borç miktarını ödememiş olması dolayısıyla şirketin var olan bu alacağının tahsilinin de talep edildiğini, söz konusu zararın oluşumundan davalı yönetim kurulu üyelerinin müşterek ve müteselsilen sorumlu oldukları ve İİK 257. maddesi gereğince şartların oluştuğu gözetilerek tüm davalılar yönünden ihtiyati haciz talebinin kabulüne karar verilmesi gerektiğini, İİK 257 vd maddeleri gereğince yaklaşık ispat koşulu fazlasıyla yerine getirilmiş olup sundukları emsal kararlar ile de ortaya koydukları üzere davalıların müşterek ve müteselsilen sorumlu olacaklarını, belirterek davalılar hakkında İİK 257. vd.maddeleri uyarınca dava değeri üzerinden davalıların menkul/gayrimenkul malları, bankalardaki alacakları ile üçüncü kişilerdeki hak ve alacaklarının ihtiyaten haczine, Yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı yana yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, şirket yöneticilerinin sorumluluğundan kaynaklanan tazminat talebine ilişkindir.
Talep, ihtiyati hacze ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Mahkemece, ihtiyati haciz talebinin reddine karar verilmiş olup, karar davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
İİK’nın 257. maddesinde; “Rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para borcunun alacaklısı, borçlunun yedinde veya üçüncü şahısta olan taşınır ve taşınmaz mallarını ve alacaklariyle diğer haklarını ihtiyaten haczettirebilir. Vadesi gelmemiş borçtan dolayı yalnız aşağıdaki hallerde ihtiyati haciz istenebilir: 1-Borçlunun muayyen yerleşim yeri yoksa; 2-Borçlu taahhütlerinden kurtulmak maksadiyle mallarını gizlemeğe, kaçırmağa veya kendisi kaçmağa hazırlanır, yahut kaçar ya da bu maksatla alacaklının haklarını ihlâl eden hileli işlemlerde bulunursa; Bu suretle ihtiyati haciz konulursa borç yalnız borçlu hakkında muacceliyet kesbeder.” ve yine İİK’nın 258/1. maddesinin 2. cümlesinde de; “İhtiyati haciz kararı verilebilmesi için alacaklı, alacağı ve icabında haciz sebepleri hakkında mahkemeye kanaat getirecek delilleri göstermeye mecburdur.” şeklinde düzenleme yapılmıştır.
Somut uyuşmazlıkta, ihtiyati haciz talep eden davacı, anılan düzenlemeler uyarınca, bir para borcunun alacaklısı olduğunu, borcun rehinle temin edilmediğini ve borcun vadesinin gelmiş olduğunu yaklaşık olarak mahkemeye kanaat getirecek tarzda ispat etmek durumunda olup, davacı vekilinin dosyaya sunmuş olduğu deliller ve dosya kapsamı itibarı ile bu aşamada yaklaşık ispat boyutunda dahi ispatlanamamış olması karşısında, alacağın varlığının ve miktarının yargılamayı gerektirdiği anlaşılmakla, mahkemece verilen kararda usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığından ihtiyati haciz talep eden/davacı vekilinin istinaf itirazlarının reddi gerekmiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde; davacı vekilinin istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı-ihtiyati haciz isteyen vekilinin İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 26/07/2023 ara karar tarihli ve 2023/623 Esas sayılı sayılı kararına yönelik istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-İSTİNAF AŞAMASINDA; alınması gereken 269,85-TL istinaf karar harcı peşin olarak alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
4-HMK 333.maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde varsa taraflarca yatırılan gider avansından kalan bakiyenin yerel mahkemece hesaplanarak ilgili olduğu tarafa iadesine,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
6-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ve gider avansı işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair; dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK’nın 362/1-f maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 12/10/2023