Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2023/190 E. 2023/1283 K. 14.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2023/190
KARAR NO : 2023/1283

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 06/04/2022
NUMARASI : 2020/648 Esas – 2022/305 Karar
DAVA : Anonim Şirket Genel Kurul Kararının İptali
DAVA TARİHİ : 25/11/2020
BAM KARAR TARİHİ : 14/09/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 14/09/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen İzmir 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 06/04/2022 tarihli 2020/648 Esas ve 2022/305 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin, davalı şirketin %16,96 paylı ortağı olduğunu, davaya konu 28/08/2020 tarihli genel kurul toplantısına 4 ortaktan 3 ortağın katıldığını, şirketin ortak … tarafından yönetildiğini, müvekkilinin 2014 yılında, …’ın yönetim yetkisini kötüye kullandığı düşüncesiyle yönetim kurulu üyeliği görevinden istifa ettiğini, şirketin takı ve mücevherat imalatı ile satımı alanında uzun yıllar faaliyet gösterdiğini, faaliyetini 6.000 metrekare kapalı alan ve 100 çalışan ile yürütür hale geldiğini, şirket içerisindeki görevlendirme gereği müvekkilinin …’da faaliyet gösteren işletmenin başında bulunduğunu, idari ve finansal yönetim … tarafından gerçekleştirildiğini, şirketin 9 metrekarelik bir alana taşınmasının … tarafından 20.000.000-USD’yi bulan tutarda kredilerin çekilmesine rağmen şirket için kullanılmadığı başkaca gerçek ya da tüzel kişilere aktarıldığı sonucu olduğunu, çalışanların …’ın himayesinde eşi … tarafından kurulan … Limited Şirketi’ne aktarılmış olabileceğinin müvekkilince ileri sürüldüğünü, şirket envanterinde bulunan makine takı ve araçların bulunmadığını, akıbetinin bilinmediğini, şirkete ait ürünlerin farklı şirketlerin internet sayfalarında satışa sunulduğunu, şirket merkezinin kapalı olup, tespit edilebilen herhangi bir işletmesi ve faaliyetinin bulunmadığını, gelinen aşama itibarıyla şirketin tüm malvarlığının başka gerçek ve tüzel kişilere aktarıldığını kredilerin geri ödenmediğini, şirketin makinelerinin ve hammaddelerinin kaybolduğunu, şirketin merkezinin …’da olmasına rağmen genel kurul toplantısının …’taki adreste yapılacağının ilan edildiğini ve müvekkiline bir bildirim yapılmadığını, müvekkilinin ticari kayıtları incelemek amacıyla şirket merkezine gittiğinde kapalı olduğunu gördüğünü, toplantı günü ilan edilen adrese gittiğinde …’ın toplantı başlamadan toplantıyı terk ettiğini, bu durumun tutanak altına alındığını, yeminli mali müşavir … tarafından tutanağın daha sonra düzenleneceği ifade edilerek toplantıya son verildiğini, ertelenen toplantı neticesinde 11/8/2020 tarihli 10135 sayılı Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinin 1014. sayfasında yayımlanan ilan ile toplantının 28/8/2020’de yapılacağı duyurulduğunu ve belirlenen tarihte 2017, 2018 ve 2019 yılları olağan genel kurulu toplantısının yapıldığını, müvekkili tarafından genel kurulda alınan tüm kararlara ret oyu verilerek muhalefet şerhi konulduğunu, gündemin 3.maddesinde 2017, 2018 ve 2019 yıllarına ait bilanço ve gelir – gider hesaplarının görüşülerek oylandığını, gündemin 4.maddesinde aynı yıllara ait yönetim kurulu faaliyet raporlarının görüşülüp onaylandığını, gündemin 5.maddesinde yönetim kurulu üyelerinin ibrasının oylandığını, gündemin 6.maddesinde yönetim kurulu üyelerinin seçimi, yetki ve sürelerinin tespitinin görüşülüp oylandığını, gündemin 7.maddesinde Türk Ticaret Kanunu’nun 395 ve 396. maddeleri hükmü gereğince, yönetim kurulu üyelerine izin verilmesi hususunun görüşülüp oylandığını, şirket ana sözleşmesinin 13.maddesi gereğince bakanlık temsilcisinin toplantıda bulunmasının şart olup, şirket tarafından 22/07/2020’de icra edilen toplantıya ilişkin azlık pay sahibine usulüne uygun davetiye gönderilmemesini ve şirket merkezinin kapalı olması sebebiyle erteleme neticesinde yapılacak toplantı için bakanlık temsilcisinin görevlendirilmesi konusunda Anonim Şirketlerin Genel Kurul Toplantılarının Usul ve Esasları ile Bu Toplantılarda Bulunacak Gümrük ve Ticaret Bakanlığı Temsilcileri Hakkında Yönetmeliğin 32. maddesi uyarınca … Ticaret Sicil Müdürlüğüne iletilmek üzere şirkete başvuru yapıldığını, buna karşın şirketin, … Ticaret Sicil Müdürlüğüne başvuru yapmayarak davaya konu toplantıya Bakanlık temsilcisi çağırılmadan toplantının yapıldığını, bu hükme aykırı olarak toplantıya bakanlık temsilcisinin katılmaması nedeniyle alınan kararların yoklukla malul olduğunu, TTK’nun 436 (2)maddesi hükmüne aykırı olarak yönetim kurulu üyesi …’ın ibrasında yeterli olumlu oy kullanılmamasına rağmen ibra kararı alındığını, 3,4 ve 5 nolu gündem maddeleriyle ilgili …’ın oydan yoksun olmasına rağmen alınan kararların hükümsüz olduğunu, 6 ve 7 nolu gündem maddelerine ilişkin alınan kararların, …’ın şirketi zarara uğratmaya yönelik eylemleri nedeniyle sermayenin korunması ilkesine ve dürüstlük kuralına aykırılık teşkil ettiğini ve şirket menfaatlerine aykırı olduğunu, rekabet izni verilmesine ilişkin gündem maddesinde yasak olmasına rağmen …’ın oy kullandığını bildirdiğini, şirkete tedbiren yönetici kayyım atanmasına, genel kurul toplantısında alınan dava konusu kararların yürütmesinin geri bırakılmasına, dava konusu alınan kararların hükümsüzlüğüne veya iptaline karar verilmesini talep ve dava ettiği görülmüştür.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; dava dilekçesindeki iddiaların tamamen asılsız olup, hiçbir geçerliliğinin bulunmadığını, 2014 yılı Eylül ayına kadar …, … ve …’ın münferiden şirketi temsile yetkili olduklarını, davacının aynı yıl mayıs ayında bankaların icra işlemine başlamaları nedeniyle Haziran sonunda istifa ettiğini, …’nın yetkisini kötüye kullandığı iddiasının iftira olduğunu, şirketin bütün mal varlığı, makinaları ve alacaklarının bankalar tarafından 27/05/2014 tarihinde haczedildiğini, istifasından sonra …’daki şirkete ait demirbaşları önceden kurduğu … şirketine kaçırdığını, davalı şirketin 6000 metrekare kapalı alan ve 100 çalışanı olduğu iddiasının doğru olmadığını, ruhsatlı alanının 1200 metrekare olup, çalışanların büyük bölümünün davacının bizzat kontrol ettiği …, …, … ve …’deki şubelerde çalıştığını, şubelerin tek imza ile tek yetkilisinin de davacı olduğunu, şirket içinde bir görevlendirme aşamasının olmadığını, …’ın çok sayıda görevi ve zamanının büyük bölümünü şirket dışında geçirmesi nedeniyle davacının şirketin tamamını bilfiil …’deki adresinde idare ettiğini, davacının iddia ettiği miktarda kredi kullanılmadığını, kredi sözleşmelerinde davacının ve eşinin de imzasının bulunduğunu, kredilerin nasıl alındığını ve nasıl kullanıldığını davacının bildiğini, kredinin başka yerlerde kullanılmasının mümkün olmadığının herkesçe bilindiğini, şirketin mali ve idari ve muhasebe sistemini davacının yönetmesi nedeniyle şirket bilançolarını gördüğünü ve 2014 yılına kadar olan tüm genel kurullarda bilançoların oybirliği ile ibra edildiğini, haczedilmeyen makinelerin davacı tarafından el konularak, oğlu üzerine kurduğu … Anonim Şirketinde kullanıldığını, şirketin marka tescili olup, ürün tescili bulunmadığını, bu sebeple isteyenin kullanmasında herhangi bir hukuki engelin olmadığını, şirketin takriben 2015 yılından beri ticari faaliyetinin ve çalışan personelinin bulunmadığını, bu sebeple yanıltıcı bilgi verilmesinin mümkün olmadığını, şirketin devamlı olarak açık tutulmasının mümkün olmayıp, davacıya gerekli tebligatın yapılmasına rağmen davacının defterleri inceleme talebinde bulunmadığını, kötü niyetle genel kurulun ertelenmesi talebinde bulunduğunu, talebinin kabul edilmesine rağmen inceleme yapmadığını, …’ın toplantıyı terk etmediğini, davacının dayandığı tutanağın kötü niyetle ve toplantı harici tutulmuş bir tutanak olabileceğini, 2010 yılında Türk Ticaret Kanunu’nun değişmiş olması nedeniyle sermaye arttırımı ve pay dağıtımı dışındaki durumlarda bakanlık temsilcisinin çağrılma zorunluluğunun bulunmadığını, buna uygun olarak 2010 yılından sonra yapılan bütün genel kurullara temsilcinin çağrılmadığını ve davaya konu kararlar da dahil olmak üzere bütün kararların Ticaret Sicil Müdürlüğünce tescil edildiğini, şirketin 2017, 2018 ve 2019 yıllarında üretim, alım satım ve gelir gider işlemi yapmadığını, bilançoların boş olduğunu, bilançonun oylanmasının ibra mahiyetinde olamayacağını, ibra ile ilgili gündem maddesinde ise …’ın oy kullanmadığını, davacının bilançoları okumadığı gibi genel kurulda soru sormadığını, …’ın huzur hakkı kar payı vesaire adı altında bir menfaat sağlamadığını, zarar eden şirketi bilfiil sevk ve idare edenin davacı olduğunu, …’ın kendi mal varlığının tamamını kaybetmesine rağmen sorumluluğu gereği şirketi sürdürmeye çalıştığını, davaları takip ettiğini, şirketi basiretle yönettiğini, 7.maddede alınan kararda TTK’nun 436.maddesine bir aykırılık ve usulsüzlük bulunmadığını, …’ın eşinin davalı şirkette 20 yıl çalıştığını, deneyimini değerlendirmek üzere küçük bir şirket kurduğunu, bazı çalışanların da farklı unvanlarda şirketler kurduklarını, hiç bir deneyimi olmayan davacının oğlunun şirket kurması karşısında …’ın eşinin mütevazi bir iş yeri açmasının normal bir durum olduğunu bildirerek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNCE VERİLEN KARAR:
Mahkemece; “…dava konusu edilen alınan tüm kararların Bakanlık Temsilcisinin hazır bulunmaması sebebine bağlı olarak ana sözleşmeye aykırılık nedeniyle iptalinin gerektiği..” gerekçesiyle “…davanın kabulü ile, davalı … ….Şirketinin 28/08/2020 tarihinde yapılan olağan genel kurul toplantısının 3, 4, 5, 6 ve 7. gündem maddeleri ile alınan genel kurul kararlarının iptaline…” şeklinde hüküm kurulmuştur.
Karara karşı davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; davacının, davalı şirketin ortağı olduğunu, şirkete tedbiren yönetici kayyımının atanmasını, 28/08/2020 tarihli genel kurul toplantısında alınan kararların yürütmesinin geri bırakılmasını ve dava konusu alınan kararların hükümsüzlüğüne veya iptaline karar verilmesinin talepleri ile eldeki davayı açtığını, davacının davalı şirkete yönetim kayyımı atanmasına dair tedbir talebinin, mahkemenin 27/11/2020 tarihli ara kararı ile reddine karar verildiğini, 19/01/2021 tarihli tedbirin kararına itiraz edildiğini, mahkeme, 03/03/2021 tarihli kararı ile itirazın reddine karar verdiğini, mahkeme, davalı şirketin “28/08/2020 tarihinde yapılan olağan genel kurul toplantısının 3, 4, 5, 6 ve 7.gündem maddeleri ile alınan genel kurul kararlarının iptaline” karar verdiğini, ilk derece mahkemesi, 28/08/2020 tarihli genel kurul toplantısında 5 nolu gündem maddesi ile alınan, şirket yöneticilerinin ibra edilmesine ilişkin kararın ve gündemin 7.maddesi ile alınan ve yönetici ortağa TTK’nun 395 ve 396.maddeleri uyarınca izin verilmesine ilişkin kararın, oy hakkından yoksun olduğu iddia edilen ortağın oy kullandığından bahisle iptaline karar vermiş ise de kararın yasaya uygun olmadığını, davacının iddia ettiği zararlarının tazmini için açacağı davanın dayanağı ise TTK’nın 553/1. maddesi olduğunu, TTK’nın 553/1. maddesi bağlamında doğrudan zarar, bir kurucunun, yönetim kurulu üyesinin/müdürlerin, yöneticinin veya tasfiye memurunun, kanundan ve/veya şirket sözleşmesinden doğan bir yükümlülüğü kusuruyla ihlâl ederek, şirket ortağının doğrudan malvarlığında bir değer eksilmesine yol açan veya malvarlığında oluşması beklenen değer artışının meydana gelmemesi şeklindeki zarar olduğunu, anonim şirket genel kurulu tarafından alınan ibra kararı, ortakların doğrudan doğruya uğradıkları zararların tazmini için açacakları sorumluluk davalarına etkili olmadığını, davacının böyle bir dava açmadığını, alınan kararın davacının açacağı tazminat davasına etkisi yok iken; oy hakkından yoksun olduğu iddia edilen ortağın oy kullandığından bahisle iptal kararının verilmesini, TTK.m.446/1 hükmüne aykırı olduğunu, madde hükmünce davacının “…sayılan aykırılıkların genel kurul kararının alınmasında etkili olduğunu” ispat etmesinin gerektiğini, böyle bir durumun söz konusu olmadığını, gündemin 7.maddesi ile alınan kararın da yasanın 446/1 maddesinden doğan etki kuralına aykırı şekilde iptaline karar verilmesinin isabetli olmadığını, ilk derece mahkemesi, 28/08/2020 tarihli genel kurul toplantısında, 3 nolu gündem maddesi ile alınan bilanço ve gelir tablolarının görüşülüp oylanması, 4 nolu gündem maddesi ile alınan yönetim kurulu faaliyet raporunun görüşülüp oylanmasını ve 6 nolu gündem maddesi ile alınan yönetim kurulunun seçimine ilişkin kararların ise Bakanlık Temsilcisinin hazır bulunmaması sebebine bağlı olarak ana sözleşmeye aykırılık nedeniyle iptaline karar verdiğini, eğer bakanlık temsilcisi görevlendirilmiş olsa idi ve bu temsilicinin yokluğunda da dava konusu kararlar alınsa idi alınan kararlar Yönetmeliğin 32/4 maddesi hükmünce geçersiz olacağını ancak temsilci görevlendirmesinin söz konusu olmadığını, yönetmelik, talebin görevlendirme makamına iletilmemesine geçersizlik yaptırımının ön görmediğini, yaptırımın yorumla veya kıyasla uygulanmasının ise mümkün olmadığını, istinaf konusu karar ile yapılanın ise bu olduğunu ve hukuka aykırı olduğunu, temsilcinin bulunmamasını, davacının herhangi bir hakkını kullanmasına engel olmadığını, davacının toplantıya katıldığını, oy kullandığını, müstakil dilekçeler ile divan başkanı olarak avukatının seçilmesini önerdiğini, başkanlık divanına toplantı tutanaklarını imzalama yetkisi verilmesine, ibraya dair kararlara ihtirazî kayıtlar koyabildiğini, özel denetçi tayinini talep edebildiğini, yönetim kuruluna sorular yöneltebildiğini, faaliyet raporunu alabildiğini bildirerek, davanın reddine karar verilmesini istediklerini beyan ederek belirterek istinaf isteminde bulunmuştur.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, davacının ortağı olduğu, davalı anonim şirketin 28/08/2020 tarihinde yapılan 2017, 2018 ve 2019 mali yılı olağan genel kurul toplantısında alınan 3, 4, 5, 6 ve 7. gündem maddelerine ilişkin kararların hükümsüzlüğü veya iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece; davanın kabulü ile belirtilen kararların iptaline karar verilmiş; hüküm davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
İstinaf incelemesi 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak yapılmıştır.
Dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle, yasaya uygun gerektirici nedenlere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmamasına göre davalı vekilinin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan tüm istinaf sebebleri yerinde görülmediğinden ileri sürülen istinaf sebeplerinin reddine karar verilmesi gerekmiştir.
1-Yokluk, bir hukuki işlemin doğabilmesi için öngörülen kurucu/şekli nitelikte olan emredici hükümlere aykırılık halidir (Mehmet Bahtiyar, Ortaklıklar Hukuku, 14. Bası, Beta, İstanbul,2020,s.198). Bu aykırılık, işlemin esaslı noktadaki kurucu unsurlarında eksikliğe yol açar ve işlemi “yokluk” ile sakat hale getirir. Yok sayılan işlem, şeklen dahi meydana gelmemiştir. Yokluk, bunu ileri sürme konusunda hukuki menfaati bulunan herkes tarafından her zaman ileri sürülebilir ve tespit ettirilebilir, hâkim tarafından da re’sen dikkate alınır. Mahkemenin vereceği tespit hükmü, bu durumu açıklayıcı niteliktedir. Yokluk ve butlan hallerinin varlığı halinde bu hususun mahkemelerce re’sen gözönünde bulundurulacağı ve herkesin bu geçersizliği, mülga 6762 sayılı TTK’nın 381. maddesinde (6102 S. TTK 445-446) düzenlenen koşullara tabi olmaksızın ileri sürebileceği Hukuk Genel Kurulu’nun 12.03.2008 gün ve 2008/11-246 E., 2008/239 K. sayılı ilamı ile de benimsenmiştir.
A)Anonim şirket genel kurulunda alınan en önemli kararlar arasında ‘ibra kararı’ yer almaktadır. İbra, mevzuatımızda tanımlanmış değildir. Doktrine paralel olarak Yargıtay 11. Hukuk Dairesi kararlarında da ibra, yönetim ve denetim kurulunun faaliyetlerinden dolayı, genel kurulun o yıla ilişkin olarak tazminat talebi hakkı bulunmadığı yönünde menfi bir borç ikrarı olarak nitelendirilmektedir. TTK’nın 436. maddesi uyarınca, şirket yönetim kurulu üyeleriyle yönetimde görevli imza yetkisini haiz kişiler, yönetim kurulu üyelerinin ibra edilmelerine ilişkin kararlarda kendilerine ait paylardan doğan oy haklarını kullanamazlar. Şayet oy kullanmaları vuku bulmuş ise, bu halde oyların sonuca etkisi dikkate alınmalıdır.
Öte yandan, TTK’nun 395. maddesiyle yönetim kurulu üyelerine anonim şirketle ticari işlem yapma yasağı, 396. maddesiyle de şirketin konusuna giren işlerde rekabet yapma yasağı getirilmiştir. Bu düzenlemeler, mutlak emredici nitelikte hükümler değildir. Her iki maddede getirilen yasağın genel kurul kararı ile kaldırılması mümkündür. Genel kurul, yönetim kurulu üyelerinin tamamı veya biri veyahut birkaçı için bu yasakların kaldırılmasına izin verebilir. Ancak, TTK’nın 395 ve 396. maddeleri çerçevesinde alınan kararlarda, hakkında izin verilen yönetim kurulu üyesi veya üyeleri oy kullanamazlar.
Somut olayda;; davalı şirketin dört ortağının (…, …, …, …) bulunduğu, davaya konu genel kurul toplantısına …, … ve davacı …’nün katıldıkları, …’ın aynı zamanda şirket yönetim kurulu başkanı olup, yönetim kurulu üyelerinin ibrasına ilişkin (5) numaralı karar alınırken TTK’nın 436/(2). maddesine aykırı olarak kendi ibrasında oy kullandığı, bu oy çıkartıldığında geriye ibrayı sağlayacak hiçbir oyun kalmadığı, bu nedenle anılan kararın yoklukla malul olduğu anlaşılmıştır. Mahkemece, bu hususun gözden kaçırılarak anılan iptali kararın yoklukla malul olduğuna hükmedilmemesi doğru görülmemiştir.
B)Yine, dava konusu genel kurul toplantı tutanağının 7. maddesinde yönetim kurulu başkan ve üyelerine TTK 395 ve 396. maddelerindeki iznin verilmesine toplantıya katılanlardan … ile …’ın oyları ile karar verildiği, oysa kendisine verilen izinler yönünden yönetim kurulu başkanı olan …’ın TTK’nın 436/(1). maddesi gereğince oydan yoksun olmasına rağmen, anılan kararın alınmasında oy kullandığı, bu nedenle anılan bu kararın da yoklukla malul olduğu nazara alınmaksızın hüküm tesisi doğru olmamış, hükmün kamu düzenine ilişkin nedenlerden ötürü resen kaldırılması gerekmiştir. (Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2019/1366 ESAS – 2020/4391 KARAR sayılı ilamı aynı doğrultudadır.)
2-Genel kurul kararları kanuna, ana sözleşmeye ve iyiniyet kurallarına aykırı olamaz. Dava konu diğer 3,4,6 maddeler ise, şirket ana sözleşmesinin 13. Maddesi uyarınca bakanlık temsilcisinin yokluğunda alındığından bakanlık temsilcisinin hazır bulunmaması nedeniyle iptale tabi olup bu yöndeki ilk derece mahkeme gerekçesi yerindedir.
Açıklanan nedenlerle; yokluk müeyyidesinin hakim tarafından resen nazara alınması gerektiğinden, davalı vekilinin istinaf itirazlarının kabulü ile kararın HMK nın 353/1-b/2 maddesi uyarınca kaldırılmasına ve Dairemizce aşağıdaki şekilde yeniden esas hakkında hüküm kurulmasına karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı vekilinin istinaf itirazlarının KABULÜNE; İzmir 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 06/04/2022 tarihli 2020/648 Esas ve 2022/305 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-b-2. Maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, KALDIRILAN KARARIN YERİNE GEÇMEK ÜZERİNE;
a)Davanın KABULÜNE; davalı şirketin 28/08/2020 tarihli genel kurul toplantısının 3., 4., ve 6. maddelerinin İPTALİNE,
b)Davalı şirketin 28/08/2020 tarihli genel kurul toplantısının 5., ve 7. Maddelerinin yoklukla batıl olduklarının TESPİTİNE,
c)Alınması gereken 269,85-TL maktu karar ve ilam harcından başlangıçta davacıdan alınan 54,40-TL harcın mahsubu ile 215,45-TL bakiye harcın davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
c)Davacının yargılama sırasında yaptığı 141,40-TL harç, 229,10-TL tebligat ve posta masrafı, 1.750,00-TL bilirkişi gideri olmak üzere toplam 2.120,50-TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
ç)Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden, Dairemiz karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre hesaplanan 9.200,00-TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
d)Davalı tarafça yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
e)Karar kesinleştiğinde resen kullanılmayan gider avansının yatıran ilgilisine iadesine,”
ŞEKLİNDE YENİDEN HÜKÜM TESİSİNE,
2-İSTİNAF AŞAMASINDA;
a)İstinaf başvurusu sırasında davalıdan alınan istinaf karar harcının talep halinde kendisine iadesine,
b)İstinaf incelemesi esnasında davalı tarafça yapılan istinaf başvuru harcı 220,70-TL’nin hazineye gelir olarak kaydına,
c)Davalı yanca istinaf kanun yolu aşamasında yapılan 220,70-TL istinaf harcı gideri ile 9,00-TL istinaf posta gideri olmak üzere toplam 229,70-TL yargılama giderinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
ç)İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
d)Kararın, temyize tabi bulunması nedeniyle Dairemizce taraflara tebliğine,
Dair; dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre zarfında Yargıtay 11. Hukuk Dairesi nezdinde temyiz yolu açık olmak üzere oybirliği ile 14/09/2023 tarihinde karar verildi.