Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2023/186 E. 2023/221 K. 16.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2023/186
KARAR NO : 2023/221

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 01/09/2022 (Dava) – 13/12/2022 (Karar)
NUMARASI : 2022/710 Esas – 2022/959 Karar
DAVA : Tazminat (Haksız Rekabetten Kaynaklanan)
BAM KARAR TARİHİ : 16/02/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 16/02/2023
İstinaf incelemesi için Dairemize gönderilen İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 13/12/2022 tarih ve 2022/710 Esas – 2022/959 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA:
Davacı dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirket tarafından, davalı personel aleyhine, rekabet etmeme taahhüdüne aykırılık sebebi ile (fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak) rekabet etmeme taahhüdünde yer alan cezai şartın 5.000-TL’lik kısmının tahsiline ilişkin olarak İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2020/54 E. sayılı dosyasında kısmi dava ikame edildiği, söz konusu davada, Mahkemece “Davanın KABULÜNE, 5.000,00-TL cezai şart tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, tazminat miktarına dava tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesi” yönünde karar verilerek, davanın müvekkili şirket lehine sonuçlandığı, bu sebeple, davalının rekabet etmeme taahhüdünde yer alan 24 brüt maaşın cezai şart tutarından, yukarıda arz edilen davada kabul edilen 5.000-TL’nin mahsubu sonrası bakiye miktarın şimdilik 191.000-TL’lik kısmının tahsili için, davalının arabuluculuk görüşmelerine katılmaması sebebiyle anlaşamama ile sonuçlanması akabinde işbu davayı ikame etme zorunluluğu hasıl olduğu, davalının, müvekkili şirkete verdiği rekabet etmeme taahhüdüne aykırı olarak ve taahhütnamede belirlenen süre dolmadan önce rakip işletme olan … A.Ş’de işe başladığı, müvekkili şirketin, 1932’den bu yana yapı alçıları, alçı levha ve türevi ürünleri üretim-satış faaliyetleri ile iştigal eden bir firma olduğu, müvekkili şirketin ürünleri Türkiye çapında yaygın olarak kullanılmakta olup müvekkili şirketin bu sektörde yaygın ve güçlü pazar payına ve geniş bayilik ağına sahip bir şirket olduğu, müvekkili şirketin üretimini yaptığı ürünler ve bunlara ilişkin her türlü üretim, pazarlama, satış bilgisi ve bunlara dair politikalar, müvekkil şirket açısından ticari sır niteliğinde bilgiler olduğu, davalı …’in 03.02.2014 tarihinde müvekkili şirkette Ege Bölgesi Satış Temsilcisi pozisyonunda işe başlamış olup, zamanla Ege Bölgesi Satış yöneticiliğine terfi ettirildiği ve istifa ettiği 08.10.2018 tarihine kadar Ege Bölgesi satış yöneticisi olarak görevini sürdürdüğü, davalının bu tarihe kadar Ege Bölgesi satış yöneticisi olarak görevini sürdürmesinden ötürü, müvekkili şirketin tüm müşteri çevresi, satış-pazarlama stratejileri, fiyat politikaları gibi pek çok hassas bilgiye vakıf bir bir pozisyonda çalıştığı, bu sebeple davalının rekabet yasağına aykırı davranışlardan kaçınması, müvekkili şirket açısından önem arz ettiğinden, davalının, müvekkili şirkete karşı rekabet etmeme hususuna ilişkin olarak bir taahhütname verdiği, davalının, müvekkil şirkettin satış ve pazarlama biriminde, en son Ege Bölge Satış Yöneticisi olarak ve yaklaşık 5 sene gibi uzunca bir çalışmış olup, müvekkili şirketin ticari sırrı ve iş sırrı niteliğindeki üretim, stok, satış, pazarlama, fiyat, müşteri portföyü gibi alanlarına ilişkin oldukça hassas ve ticari değeri çok yüksek bilgilere sahip ve yetkili bir kişi olduğu, müvekkili şirketçe davalıya rekabet yasağına aykırılık nedeniyle İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2020/54 E. Sayılı dosyadında açılan kısmi dava kapsamında, Uşak 3. Asliye Hukuk Mahkemesi 2020/18 Tal sayılı dosyasında alınan tanık … (müvekkilin bayisi) beyanı ile de sabit olduğu, zira, …’nin aynen ”davalı … alçıda Ege bölge sorumlusu olarak çalıştığı için çok fazla sayıda müşteriyi tanıyordu, … isimli şirkete geçtikten sonra eski müşterilerle irtibatını devam ettirerek bu müşterileri yeni çalıştığı şirkete çekme yönünde eylemleri oldu, bu şekilde rekabet yasağına aykırı davrandı, davalı Uşak’a geldiğinde bana bizimle çalış, fiyatlarımız daha uygun, size daha uygun fiyat ayarlarız şeklinde söylemleri olmuştu ancak ben kabul etmedim,” şeklinde beyanda bulunmuş olup; kanunda aranan koşulun davalı eylemleri ile uyumlu olduğunun sabit hale geldiği, davalının ve bir kısım satış personelinin münhasıran iş için kendilerine tahsis edilen ve müvekkili şirkete ait hat ve mobil telefon cihazları üzerinde müvekkili şirketin yaptığı incelemeler neticesinde; davalının, müvekkil şirkette çalıştığı sırada da rakip işletmeye bilgi verilen bir whatsapp konuşma grubunda yer alarak dürüstlük kurallarına aykırı davrandığı ve davalının da içinde bulunduğu bir grup satış personelinin rakip işletmeye geçisini adım adım tasarladığı belirtilerek açıklanan tüm nedenlerle; İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2020/54 E. Sayılı dosyasının kararı da gözetilmek suretiyle, fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak, davanın kabulü ile başkaca her türlü dava ve hukuki başvuru hakları saklı kalmak kaydı ile fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak taahhütte belirlenen cezai şarttan, İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2020/54 E. Sayılı dosyasında hükmedilen miktar sonrası kalan bakiyenin şimdilik 191.000-TL’lik kısmının dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, yargılama giderleri, harçlar ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesinin talep edildiği görülmüştür.
CEVAP:
Davalı cevap dilekçesinde özetle; görev konusu kamu düzenine ilişkin olduğundan mahkemece kendiliğinden dikkate alınmak zorunda olduğu, 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 1. maddesi uyarınca işçi sayılan kimselerle işveren veya işveren vekilleri arasında iş akdinden veya iş Kanununa dayanan her türlü hak iddialarından doğan hukuk uyuşmazlıklarının çözüm yerinin iş mahkemeleri olduğu, bu nedenle öncelikle görevsizlik kararı verilmesinin talep edildiği, davacı yanın 191.000 TL lik cezai şartın ödenmesi istemli olarak dava açtığı, davacı yanın daha önce açtığı ve bu davaya dayanak kıldığı İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesindeki (2020/54 esas) davanın 20.01.2020 de kısmi dava olarak açıldığı ve 10.03.2021 tarihinde belirsiz alacak davası olarak ıslah yapıldığı, Mahkemenin bu konuda 5.000 TL lik cezai şartın ödenmesi yönünde hüküm kurduğu, davacı tarafın bir yandan alacağım belirsiz derken şimdi de belirledim diyerek yeni bir dava açtığı, hükmü veren İzmir 2. ATM’sinin taleple bağlılık ilkesinden uzaklaşmış, bir tarafın lehine olarak hukuki nitelemede bulunmuş ve sonuç olarak usulden reddedilmesi gereken bir davanın kabulüne karar verdiği, bu kararın hem usul hem esas yönüyle bozulması için istinaf yasa yoluna başvurulduğu, İzmir BAM tarafından henüz bir karar verilmediği, davacı yanın istinafa taşınan bu kararı dayanak alarak bu davayı açmış ise de bu davanın yasal bir dayanağının kalmadığı, bu nedenle öncelikle istinaf yasa yolunun bekletici mesele yapılmasının talep edildiği, talep ediyoruz. 1 nolu bölümü davacı şirketin tanıtımına ilişkin olup herhangi bir açıklamaya gerek görülmediği, 2 nolu bölümde davacının ileri sürdüğü hususların yanlış ya da eksik anlatıldığı, bu kısımda iddia edildiğinin aksine müvekkilinin 5 yıl boyunca İzmir’de yönetici olarak çalışmadığı, 3 yıl Antalya’da Satış Temsilcisi, 1 yıl İzmir’de Satış Şefi ve 1 yıl İzmir’de Satış Yöneticiliği pozisyonlarında çalıştığı, 3 nolu bölümde müvekkilinin istifası sonrası rakip firma olarak telakki edilen … AŞ de işe başlamasının rekabet yasağının ihlali olarak ileri sürüldüğü, bu konuda aşağıda yapılacak açıklamalardan da anlaşılacağı üzere ortada bir rekabet yasağı ihlali bulunmadığı, II. nolu bölümde müvekkilinin taahhütnamesi ile rekabet yasağının ihlali koşullarının oluştuğunun ileri sürüldüğü, davacının rekabet yasağına aykırı davranıldığına ilişkin iddiaların tamamen yersiz olduğu, iddia edilen ticari sır fiyat bilgisi hususunun gerçeği yansıtmadığı, bayi fiyat listesi ilgili şirketin internet sitesinde yazılı ve herkese açık olduğu, ürünler ile ilgili maliyet, kar, reçete vb bilgilerin davacı şirket tarafından satış kadrosu ile hiçbir şekilde paylaşılmadığı ve müvekkilinin bilgisi dâhilinde olmadığı, ayrıca ekledikleri ürün listesinde müvekkilinin şu an çalıştığı … firmasıyla ortak sadece 5 ürün olduğu, 119 üründen 5 ürünün ortak olmasının firmalarını rakip firma yapmadığı, müvekkilinin söz konusu şirkette 03/02/2014 tarihinde çalışmaya başladığı, çalıştığı süre boyunca hiçbir fazla mesaisi ödenmediği için 08/10/2018 tarihinde işinden istifa etmek durumunda kalmış olup davalının iş yerinde toplam 3 yıl 8 ay 5 gün çalıştığı ve bu süre boyunca kendisine fazla mesai ücretleri ödenmediği gibi kıdem tazminatı da ödenmediğini, müvekkilinin ve diğer dava dışı işçilerin açtığı davalara ilişkin tutanakların dosyaya sunulduğunu, İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2021/274 esas sayılı dava dosyasında aynı davacının bir başka müvekkil … hakkında aynı mahiyette rekabet yasağına aykırılık iddiasıyla açtığı davanın reddedildiği belirtilerek açıklanan nedenlerle öncelikle görevsizlik kararı verilerek dosyanın İş Mahkemesine gönderilmesine, haksız açılan davanın reddine, avukatlık ücreti ile yargılama masraflarının davacıya yükletilmesine karar verilmesinin talep edildiği görülmüştür.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:
İlk derece mahkemesince; “… her ne kadar davacı tarafça yukarıda belirtilen hususlar kapsamında davalı aleyhine haksız rekabetten kaynaklı tazminat talepli iş bu dava açılmış ve İzmir 2. ATM’nin 2020/54 Esas sayılı dosyası üzerinden yapılan değerlendirme neticesinde verilen karar işbu dosyaya dayanak tutulmak suretiyle taraflar arasındaki iş akdinin sona ermesinden sonra davalının dava dışı şirkette (davacı ile aynı alanda faaliyet gösterdiği belirtilen) çalışmasının haksız rekabet teşkil etmesinden kaynaklı talep ileri sürülmekle birlikte uyuşmazlığın her ne kadar iş akdinin sona ermesinden sonraki sürece ilişkin olduğu görülmekte ise de davanın esas dayanağının taraflar arasındaki feshedilmiş olsa bile iş sözleşmesinden kaynaklandığı göz önüne alındığında 6102 sayılı TTK’nın görev hususunu düzenleyen maddeleri bakımından somut uyuşmazlığın öncelikli olarak değerlendirilmesi gerektiği, bu kapsamda adı geçen yasanın TTK nın 5/1 maddesinde belirtildiği gibi “aksine hüküm bulunmadıkça” ibaresinin somut olayımızdaki karşılığının 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 5/1-a maddesi olduğu, bu maddede açıkça 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanununa veya 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun İkinci Kısmının Altıncı Bölümünde düzenlenen hizmet sözleşmelerine tabi işçiler ile işveren veya işveren vekilleri arasında, iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden veya kanundan doğan her türlü hukuk uyuşmazlıklarına, İş Mahkemelerinin bakacağının düzenlendiği, dolayısıyla 6098 sayılı TBK nun 444 ve devamı maddelerine dayalı olarak açılan iş bu davada görevli mahkemenin İş Mahkemeleri olduğu kanaatine varılmakla…” gerekçesiyle “1- Davanın GÖREVSİZLİK NEDENİ ile 6100 sayılı HMK’nın 114/1-c ve 115/2 maddeleri gereğince USULDEN REDDİNE, 2- Karar kesinleştiğinde ve talep halinde dosyanın görevli ve yetkili İzmir Nöbetçi İş Mahkemesi’ne gönderilmesine, 3- 6100 sayılı HMK’nın 20. maddesi gereği kararın kesinleşmesinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde dosyanın görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesinin talep edilmemesi halinde iş bi dosya resen ele alınarak Mahkememizce davanın AÇILMAMIŞ SAYILMASINA KARAR VERİLMESİNE, 4- Yargılama giderleri konusunda görevli ve yetkili mahkemece karar verilmesine, davanın açılmamış sayılma şartları oluştuğu takdirde yargılama giderleri konusunda MAHKEMEMİZCE KARAR VERİLMESİNE…” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; yerel mahkeme kararının usul ve yasaya uygun olmadığını, huzurdaki davanın ticaret mahkemesinde görülmesi gerektiğini, belirterek, İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 13.12.2022 tarih 2022/710 Esas – 2022/959 Karar sayılı kararının istinaf kanun yolu hükümlerine göre incelenerek kaldırılması, yerel mahkemenin görevli olduğuna dair karar verilerek, esas incelemeye geçilmesi için dosyanın yerel mahkemeye iadesine, istinaf yargılama giderleri dahil, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; rekabet yasağına aykırılık iddiasına dayalı bakiye cezai şart alacağının tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemece; mahkemenin görevsiz olması ve İş Mahkemesi’ nin görevli olduğu gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verilmiş olup, hüküm davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
İstinaf incelemesi HMK.nun 355. maddesi uyarınca istinaf sebebleri ile sınırlı olarak ve kamu düzeni yönünden yapılmıştır.
Somut olayda; davalının davacı şirkette 03/02/2014 tarihinde Ege Bölgesi Satış Temsilcisi olarak işe başladığı, sonrasında Ege Bölgesi Satış Yöneticiliğine terfi ettiği, davalının davacı şirketten 08/10/2018 tarihinde davacı şirketteki görevinden istifa ettiği, daha sonra ise 01/01/2019 tarihinde dava dışı … A.Ş.’ de işe başladığı anlaşılmaktadır.
Dava konusu rekabet yasağı ve buna dayalı cezai şarta ilişkin olarak taraflarca hizmet sözleşmesi dışında, hizmet sözleşmesinin eki niteliğindeki rekabet etmemeye yönelik ” Taahhütname ” başlıklı sözleşme akdedilmiştir. Bahsi geçen bu sözleşmeye işçi aleyhine rekabet yasağı öngörülmüş ve yasağın ihlali ceza koşuluna bağlanmıştır.
Rekabet yasağı 6098 sayılı TBK’nın Genel Hizmet Sözleşmesi hükümleri içinde 444 ilâ 447. maddelerinde düzenlenmiştir.
TBK’nın 444. maddesi uyarınca, fiil ehliyetine sahip olan işçi, işverene karşı, sözleşmenin sona ermesinden sonra herhangi bir biçimde onunla rekabet etmekten, özellikle kendi hesabına rakip bir işletme açmaktan, başka bir rakip işletmede çalışmaktan veya bunların dışında, rakip işletmeyle başka türden bir menfaat ilişkisine girişmekten kaçınmayı yazılı olarak üstlenebilir. Öte yandan, TBK’nın 445/1. maddesi hükmüyle, rekabet yasağı kaydının işçinin ekonomik geleceğini hakkaniyete aykırı olarak tehlikeye düşürecek biçimde yer, zaman ve işlerin türü bakımından uygun olmayan sınırlamalar içeremeyeceği hüküm altına alınmıştır. Bununla birlikte Kanun’un 445/2. maddesinde ise hakime, sözleşmede yer alan aşırı nitelikte rekabet yasağını kapsam ve süre yönünden sınırlayabilme yetkisi verilmiştir.
İş görme ve sadakat borçları, açıkça kararlaştırılmasa bile her iş sözleşmesinde vardır. Sözleşme sona erdikten sonraki dönemde rekabet etmeme borcu ise ancak iş sözleşmesi taraflarının açıkça kararlaştırmaları halinde ortaya çıkar. İş sözleşmesi devam ederken, işçinin rekabet sayılacak davranışları ise “doğruluk ve bağlılığa uymayan davranışlar olup” İş Kanunu’nun 25/II-e kapsamına girer ve işveren için haklı fesih nedeni oluşturur. Rekabet yasağına aykırı hareket edilmesi halinde ise işçi, zararı tazmin ile mükelleftir. Bu kapsamda, iş akdinin devamı sırasında işçinin sadakat borcundan kaynaklanan rekabet etmeme yasağına aykırılık halinde, bu tür davalara bakmakla görevli mahkeme iş mahkemesidir (Yargıtay 22. HD 2016/27017 E., 2020/665 K.).
Ancak; somut olayda davacının ceza koşulu alacağı, hizmet sözleşmesi sona erdikten sonra davalının rakip ve aynı zamanda davacı şirketin iş yaptığı firmada çalışmaya başlamış olmasına dayandırılmaktadır. Yani, dava konusu eylem, davalı işçinin, hizmet sözleşmesi sona erdikten sonraki rekabet yasağını ihlal ettiği iddiasıdır. Davacının talebinin, TBK’nın 444 ve devamı maddelerinde düzenlenen rekabet yasağı sözleşmesine aykırı eylemler nedeniyle sözleşme ile kararlaştırılan ceza koşununun tahsili olduğu anlaşılmıştır.
Bu durumda, 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu yürürlüğe girdikten sonra, hizmet sözleşmesinin sona ermesinden sonraki döneme ilişkin rekabet yasağı anlaşmasına aykırılık iddiasıyla açılan davalarda iş mahkemesinin mi yoksa asliye ticaret mahkemesinin mi görevli olduğunu ortaya koymak gerekir.
İlk derece mahkemesi, görevsizlik kararını 12.10.2017 tarihli, 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 5. maddesindeki görev düzenlemesine dayandırmaktadır. Anılan madde ile iş mahkemelerinin görev alanı düzenlenmiş ve mülga 5521 sayılı Kanun’un 1. maddesinden farklı olarak, İş Kanunu kapsamında kalmayan ve sadece TBK’nın hizmet sözleşmesi hükümlerine tabi hizmet sözleşmelerinden kaynaklanan uyuşmazlıklar da iş mahkemelerinin görev alanına alınmıştır.
Yani, mülga 5521 sayılı Kanun’un 1. maddesi, “İş Kanununa göre işçi sayılan kimselerle (o kanunun değiştirilen ikinci maddesinin Ç, D ve E fıkralarında istisna edilen işlerde çalışanlar hariç) işveren veya işveren vekilleri arasında iş akdinden veya iş Kanununa dayanan her türlü hak iddialarından doğan hukuk uyuşmazlıklarının çözülmesi ile görevli olarak lüzum görülen yerlerde iş mahkemeleri kurulur.
” şeklinde bir düzenleme getirmiş iken 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 5. maddesinde, “(1) İş mahkemeleri; a) 5953 sayılı Kanuna tabi gazeteciler, 854 sayılı Kanuna tabi gemiadamları, 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanununa veya 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun İkinci Kısmının Altıncı Bölümünde düzenlenen hizmet sözleşmelerine tabi işçiler ile işveren veya işveren vekilleri arasında, iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden veya kanundan doğan her türlü hukuk uyuşmazlıklarına, b) İdari para cezalarına itirazlar ile 5510 sayılı Kanunun geçici 4 üncü maddesi kapsamındaki uyuşmazlıklar hariç olmak üzere Sosyal Güvenlik Kurumu veya Türkiye İş Kurumunun taraf olduğu iş ve sosyal güvenlik mevzuatından kaynaklanan uyuşmazlıklara, c) Diğer kanunlarda iş mahkemelerinin görevli olduğu belirtilen uyuşmazlıklara, ilişkin dava ve işlere bakar.” düzenlemesi getirilmiştir (Basın İş Kanunu ve Deniz İş Kanunu kapsamındaki uyuşmazlıklar, eski Kanun döneminde de iş mahkemelerinin görev alanı içinde kalmaktaydı).
Görüldüğü üzere, iş mahkemelerinin görev alanını düzenleyen her iki kanun da iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden veya kanundan doğan her türlü hukuk uyuşmazlıklarına bakma görevini iş mahkemelerine vermiştir. Aralarındaki fark ise, İş Kanunu kapsamında kalmayıp sadece TBK’nın hizmet sözleşmesine ilişkin hükümlerine tabi olan sözleşmelerden kaynaklı hukuk uyuşmazlıklarının da iş mahkemesinin görev alınına alınmasından ibarettir.

Bu husus, 7036 sayılı Kanun’un 5. Maddesinin gerekçesinde ; ” Maddenin birinci fıkrasının (a) bendinde yapılan düzenleme ile, iş mahkemelerinin görev alanı genişletilerek 5521 sayılı Kanunda düzenlenen uyuşmazlıkların yanı sıra 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun İkinci Kısım Altıncı Bölümünde düzenlenen hizmet sözleşmelerinden (genel hizmet sözleşmesi, pazarlamacılık sözleşmesi ve evde hizmet sözleşmesi) kaynaklanan işçi ve işveren uyuşmazlıkları da kapsama alınmaktadır. Ayrıca sadece 4857 sayılı İş Kanununa tabi işçiler değil 5953 sayılı Basın Mesleğinde Çalışanlarla Çalıştıranlar Arasındaki Münasebetlerin Tanzimi Hakkında Kanun kapsamındaki gazeteciler ile 854 sayılı Deniz İş Kanunu kapsamındaki gemiadamları da kapsama alınmakta ve bunlar ile işveren veya işveren vekilleri arasında, iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden veya kanundan doğan her türlü hukuk uyuşmazlıklarına iş mahkemelerinin bakacağı kabul edilmektedir. Bu düzenlemeler 5953 sayılı Kanunun ek 4 üncü maddesi ve 854 sayılı Kanunun 46 ncı maddesiyle de uyumludur. Böylece iş mahkemeleri, işçi ve işveren arasındaki tüm ihtilafları çözmekle görevlendirilerek tam bir ihtisas mahkemesi olarak kabul edilmektedir. Bu yaklaşımla, işçi ve işveren arasında iş ilişkisinden kaynaklanan uyuşmazlıklarda istikrarlı kararların verilmesi sağlanacak, uzmanlık sebebiyle kısa sürede daha güvenilir sonuçlar elde edilecek ve yargı yoluna başvuranların hakları daha iyi korunacaktır ” şeklinde ifade edilmiştir. Görüldüğü üzere, Kanun gerekçesinde, TTK’nın 4/1-c maddesinin yürürlükten kaldırıldığına dair bir iradenin varlığından bahsedilmemiştir.
7036 sayılı Kanun’un genel gerekçesi ve 5. maddesinin gerekçesi göz önünde bulundurulduğunda, bu düzenleme ile kanun koyucunun TTK’nın 4/1-c ve dolayısıyla aynı Kanun’un 5. maddesindeki düzenlemeyi bertaraf etmek gibi bir arzu ve iradesinin bulunmadığı, aksine TTK’nın anılan hükümlerinin 1956 tarihli eski TTK’dan bu yana hiç değişmeden gelmesinin kanun koyucunun bu uyuşmazlığın asliye ticaret mahkemesinde görülmesi yönündeki iradesinin ne derece güçlü olduğunu gösterdiği, sonuçta 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu ile TTK arasında üstünlüğün TTK’ya tanınması gerektiği ve TBK’nın 444 vd. maddelerinde düzenlenen rekabet yasağı anlaşmasından doğan uyuşmazlıklarda görevli mahkemenin asliye ticaret mahkemesi olduğu kabul edilmelidir (İbrahim Çağrı Zengin, “Pazarlamacının -ve İşçinin- Taraf Olduğu Rekabet Yasağı Sözleşmesinden Doğan Uyuşmazlıkların Çözümünde Görevli Mahkeme- 7036 Sayılı (Yeni) İş Mahkemeleri Kanunu Bakımından Değerlendirme”, İÜHFM, C: LXXV, S: 2, 2017, s.809).
Ticari davaları düzenleyen TTK’nın 4/1-c maddesi gereğince, işçinin rekabet yasağına ilişkin TBK’nın 444 ilâ 447. maddelerinde düzenlenen uyuşmazlıklar mutlak ticari dava olup, bu tür dava ve uyuşmazlıklara ticaret mahkemelerince bakılması gerekir. Ayrıca davacının iddiası iş sözleşmesi sona erdikten sonraki dönemde, davalının ticari sırlara vakıf olduğundan bahisle ticari sırların paylaşılacağı iddiasına dayalı olup, ticari sır kavramının ve niteliğinin de tayin ve tespitinin Ticaret Mahkemesi tarafından yapılması gerekmektedir. (Yargıtay 11. HD’nin yerleşik içtihadı da bu yöndedir: Yüksek 11. HD’nin 2014/19137 E- 2015/1379 K sayılı, 06.02.2015 tarihli kararı; aynı Dairenin 2015/4187 E- 2015/5893 K sayılı, 27.04.2015 tarihli kararı; aynı Dairenin 2016/11603 E- 2018/3697 K sayılı, 17.05.2018 tarihli kararı; Yargıtay HGK’nun 29.02.2012 tarih ve 2011/11-781 Esas, 2012/109 karar sayılı kararı).
Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında, 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 5. maddesinde yapılan düzenlemenin, TTK’nın 4/1-c maddesini ortadan kaldırdığından söz edilemez. O halde, mutlak ticari dava niteliğinde olan uyuşmazlığa ticaret mahkemesince bakılması gerekirken, göreve ilişkin dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olmuştur.
Açıklanan tüm bu gerekçelerle; davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan kabulüne; kararın HMK nın 353/1-a-3. maddesi uyarınca açıklanan gerekçeler doğrultusunda kaldırılmasına ve yeniden yargılama yapılması için dosyanın mahkemesine gönderilmesine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun ise yukarıda açıklanan gerekçelerle ESASTAN KABULÜNE; İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 13/12/2022 tarih ve 2022/710 Esas – 2022/959 Karar sayılı kararının HMK’nın 355. ve 353/1-a-3 maddeleri uyarınca KALDIRILMASINA,
2-HMK 353/1-a-3 maddesi gereğince yeniden yargılama yapılmak ve davanın esası hakkında bir karar verilmek üzere dosyanın MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf eden davacı tarafından yatırılan istinaf karar harcının talep halinde ilk derece mahkemesi tarafından istinaf eden davacıya iadesine,
4-İstinaf edenler tarafından istinaf başvurusu için yapılan giderlerin, esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesi tarafından yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine,
5-Kararın 6100 sayılı HMK’nın 359-(3) maddesi uyarınca; ilk derece mahkemesi tarafından taraflara tebliğine,
6-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
7-İstinaf eden tarafından yatırılan istinaf avansından kullanılmayan kısmının HMK’nın 333. maddesi uyarınca; karar kesinleştikten sonra ilk derece mahkemesince istinaf eden ilgilisine iadesine,
Dair; dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-a-3 ve 362/1-c maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi.16/02/2023