Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2023/1834
KARAR NO : 2023/1611
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 01/08/2023 (Dava) – 02/08/2023 (Ara Karar)
NUMARASI : 2023/582 Esas (Derdest Dosya)
DAVA : Tazminat (Ölüm Sebebiyle Açılan Tazminat)
TALEP : İhtiyati haciz mahiyetinde ihtiyati tedbir
BAM KARAR TARİHİ : 19/10/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 19/10/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen İzmir 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 02/08/2023 ara karar tarihli ve 2023/582 Esas sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 28.06.2020 günü saat 19.45’te müteveffa …’in (Müvekkili … eşi olup) … plakalı motosikleti ile Milas istikametinden Söke istikametine doğru kara yolu (anayol) üzerinde sol şeritte seyirle … Sanayi kavşağına girdiği esnada motosikletinin ön kısmıyla, ehliyetsiz sürücü davalı …’nin sevk ve idaresindeki … Plakalı traktör ile … Sanayi Kavşağında sanayi giriş çıkış yolundan anayol üzerinden yolun karşısına kontrolsüz şekilde çıkmak isterken traktörünün sol orta yan kısmına çarpması neticesinde müteveffa … aldığı darbeye bağlı olarak, kaburga çökme kırığı ve solunum ve kalbinin durması sonucu tedavi için kaldırıldığı hastanede hayatını kaybettiğini, müvekkili …’in müteveffanın desteğinden yoksun kaldığını, hak sahibi müvekkili …’in ölen eşinden dolayı destekten yoksun kaldığının tartışmasız olduğunu, yaşanan bu elem kaza sonucu müvekkilinin müteveffanın gelirinden mahrum kaldığını, öyle ki müteveffanın kaza tarihinde 66 yaşında olduğunu, her ne kadar emekli olmuş ise de kaza tarihine kadar aktif olarak dinç ve sağlıklı bir şekilde çalışmayı sürdürdüğünü, müteveffanın Çiğli/İZMİR’deki … A.Ş.’de eğitmen usta başı olarak çalıştığını, müteveffanın sağlığında edindiği birikimi ve kazancını ailesine özgülediğini, müvekkilinin herhangi bir geliri bulunmadığını ve çalışmadığını, müteveffanın vefatı öncesi müteveffanın geliri ile geçimlerini idame ettirdiklerini, davalı …’nin kusuru ile gerçekleşen ve müteveffanın ölümü ile sonuçlanan kaza olmasa idi müteveffanın emekli olmasına rağmen sağlıklı bir şekilde gelir elde edebilecek ve ailesinin geçimini sağlayabileceğini, davalı sürücü …’ye ait … Plakalı … Marka ve modelli Zirai traktörün, davalı … Sigorta Anonim Şirketi’de kaza tarihini kapsar ZMMS poliçeleri bulunduğunu, davalı … Sigorta Anonim Şirketi’ne başvuru yapıldığını, akabinde … Sigorta A.Ş. tarafından 287.986,36-TL tutarlı ödemenin 19/10/2022 tarihinde müvekkili hesabına yatırıldığını, ancak müvekkilinin zararını karşılamadığını, dava şartı olarak arabulucuya başvurulduğunu ancak anlaşma sağlanamadığını, HMK.nın ihtiyati tedbire ilişkin esasların HMK’nun 389/1 maddesinde düzenlendiğini, davalı tarafın mallarını devri halinde davacının hakkını elde etmesinin zorlaşacağı ve imkansız hale geleceği açık olmakla, dava sonuna kadar davalıya ait borca yeter menkul ve gayri menkul malların üzerine ihtiyati haciz mahiyetinde ihtiyati tedbir konulmasını istediklerini belirterek fazlaya ilişkin tüm talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla, dava sonuna kadar ileride telafisi güç ve imkansız zararların ve müvekkilinin alacağı kağıt üstünde kalmaması açısından ihtiyati haciz mahiyetinde ihtiyati tedbir taleplerinin kabulüne, 1.000,00-TL destekten yoksun kalma tazminatının kaza tarihi olan 28.06.2020 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsil edilerek davacı müvekkiline ödenmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı … Sigorta A.Ş. vekili cevap dilekçesinde özetle; başvuruya konu kaza sebebiyle müvekkili sigorta şirketine başvurmuş olup nezdinde açılan hasar dosyası altında aktüeryal rapor hazırlandığını, hazırlanan rapor sonucuna göre ve sigortalı araç sürücüsünün kusur oranına istinaden 19/10/2022 tarihinde toplam 287.986,36-TL tazminat ödemesi yapıldığını, yapılan ödemenin poliçe tanzim tarihi itibariyle amir Genel Şartlar’a uygun olarak hesaplanmış olup, bakiye tazminatın söz konusu olmadığını, yapılan bu ödeme ile müvekkili şirketin ve sigortalısının sorumluluğunun sona erdiğini, bu nedenle davacının söz konusu talebinin reddi gerektiğini, bir an için dahi kabul anlamına gelmemekle birlikte eğer herhangi bir tazminat sorumlulukları doğacak ise, ödeme tarihinden itibaren faiz güncellemesi yapılarak söz konusu ödemenin tazminattan mahsup edilmesi gerektiğini, bakiye tazminat için aktüer hesaplaması yapılırken ödemenin yapıldığı tarihe göre zararın karşılanıp karşılanmadığının tespit edilmesi gerektiğini, Yapılan bu ödemeler ile müvekkili şirketin sorumluluğunun sona erdiğini, bu nedenle de başvuru sahibinin söz konusu talebinin reddi gerektiğini, dava dilekçesinde bahsi geçen 28/06/2020 tarihli kazaya karıştığı belirtilen, …
plakalı aracın müvekkili şirkete 18/02/2020-2021 tarihleri arasında geçerli olmak üzere … (Trafik) Sigorta Poliçesi ile sigortalı olduğunu, söz konusu poliçede teminat limitinin kişi başı 410.000 TL olduğunu, müvekkili şirketinin sorumluluğunun sigortalının kusurlu olması halinde söz konusu olacağını, tazminat hesaplamasının aktüer sıfatına sahip bilirkişiler tarafından zmms genel şartlarına çerçevesinde yapılması gerektiğini, müteveffanın vukuatlı nüfus kayıt örneğinin dosyaya sunulması ve destek hallerinin devam edip etmediğinin araştırılması gerektiğini, destekten yoksun kalma tazminatı talebi hakkında kanuna ve yargıtay uygulamalarına uygun değerlendirme yapılması gerektiğini, müteveffanın ihmali sebebiyle meydana gelen müterafik kusur durumunun kusura etkisinin değerlendirilmesi gerektiğini, kazanın meydana gelmesindeki kusur durumu ile kaza sonucu olayda meydana gelen zararın artmasına sebebiyet veren müterafik kusur durumunun farklı olgular olduğunu, şikayete konu uyuşmazlık tamamen “haksız fiil”den kaynaklandığından ancak kanuni faiz uygulanabileceğini, kaldı ki halefiyet gereği sigortalı aracın özel araç olması durumunda müvekkili şirketin, sigortalısının sorumlu olduğu yasal faizden sorumlu olacağı hususunun tartışmasız olduğunu, yargılamaya konu kaza nedeniyle halihazırda yasa gereği bir karşılık ayrılmışken ek olarak müvekkili şirket aleyhine ihtiyati tedbire karar verilmesinin hukuka aykırı olacağını, davacının yargılama giderleri ve vekalet ücreti taleplerinin reddi gerektiğini, müvekkilinin, dava açılmasına sebebiyet vermesinin söz konusu olmadığını belirterek davanın dava şartı eksikliği nedeniyle reddine, başvurunun zamanaşımı nedeniyle redddine, eğer esas incelemesi yapılacak ise alanında uzman bilirkişilerce poliçe tanzim tarihi uyarınca geçerli mortalite tablosu dikkate alınarak azami poliçe limitleri ve aktüeryal kurallar gözetilerek hesaplama yapılmasını, yeterli ödemenin yapılmış olması nedeniyle davanın reddine, Dosyanın kusur tespiti yapılması için Adli Tıp Trafik İhtisas Kurumu’na sevkini, müterafik kusur araştırması yapılmasına, müteveffanın ölüm nedeninin tespiti amacıyla dosyanın Adli Tıp Kurumuna sevkine, eğer esas incelemesi yapılacak ise TRH 2010 Mortalite tablosu ve %1,65 Teknik Faiz ile hesaplama yapılmasına, aksi kanaatte PMF hükümlerinin uygulanmasına, usule aykırı başvuru nedeniyle müvekkili şirket temerrüde düşmediğinden, müvekkili şirket aleyhine faize hükmedilmemesini şayet bu talep reddolunacaksa faize esas alınacak tarihin ödeme tarihinden itibaren başlatılmasını, Müvekkili şirket aleyhine ihtiyati tedbir veya ihtiyati haciz uygulanamayacağından davacının ihtiyati tedbir talebinin reddini, haksız davanın reddine, aleyhlerine hüküm kurulmaması halinde, yargılama masrafları ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI :
Mahkemece, ”…Davacı vekilinin ihtiyati haciz mahiyetinde ihtiyati tedbir talebinin REDDİNE…” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; 28.06.2020 günü müteveffa … … plakalı motosikleti ile sol şeritte seyirle … Sanayi kavşağına girdiği esnada ehliyetsiz sürücü davalı …’nin sevk ve idaresindeki … Plakalı traktör ile yolun karşısına kontrolsüz şekilde çıkmak isterken çarpması neticesinde müteveffa …’in aldığı darbeye bağlı olarak, kaburga çökme kırığı ve solunum ve kalbinin durması sonucu hayatını kaybettiğini, müvekkilinin müteveffanın ölümü sonrası desteğinden ve gelirinden mahrum kaldığını, müteveffanın kaza tarihinde 66 yaşında olduğunu, her ne kadar emekli olmuş ise de kaza tarihine kadar aktif olarak dinç ve sağlıklı bir şekilde çalışmayı sürdürdüğünü, … A.Ş.’de eğitmen usta başı olarak çalıştığını, müteveffanın sağlığında edindiği birikimi ve kazancı ailesine özgülediğini, müvekkilinin herhangi bir geliri bulunmadığını ve çalışmadığını, müteveffanın vefatı öncesi müteveffanın geliri ile geçimlerini idame ettirdiklerini, HMK.nın ihtiyati tedbire ilişkin esaslar HMK’nun 389/1 Maddesinde düzenlendiğini, ihtiyati tedbirin şartlarını tespit ettiğini, dava sonuna kadar davalıya ait borca yeter menkul ve gayri menkul malların üzerine ihtiyati tedbir konulmasını istediklerini belirterek dava sonuna kadar ileride telafisi güç ve imkansız zararların ve müvekkilinin alacağı kağıt üstünde kalmaması açısından 02/08/2023 tarihli ara kararının kaldırılarak, ihtiyati tedbir kararı verilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; 28/06/2020 tarihinde meydana gelen trafik kazasında vefat eden …’in eşi davacının davalılardan destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir.
Talep, ihtiyati haciz mahiyetinde ihtiyati tedbir istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Mahkemece, davacının ihtiyati haciz mahiyetinde ihtiyati tedbir kararı verilmesi talebinin reddine karar verilmiş olup, karar davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
Eldeki davada davacı vekilince, “ihtiyati haciz niteliğinde ihtiyati tedbir” talebinde bulunulmuştur. İhtiyati tedbir, HMK 389. maddesinde, ihtiyati haciz ise İcra İflas Kanunu 257. maddesinde düzenlenmiş olup, yasada davacı vekilince anılan şekilde bir yasal düzenleme ve karar türü bulunmamaktadır.
HMK’nun 389 ve devamı maddelerinde düzenlenen ihtiyati tedbir ile İİK’nun 257 ve devamı maddelerinde düzenlenen ihtiyati haczin, geçici hukuki korumalar niteliğinde olmasına rağmen iki ayrı yasada düzenlenmiş, verilme şartları farklı olduğu gibi değişik sonuçlar doğuran nitelikleri mevcuttur. Geçici hukuki korumaların ve bu nitelikteki düzenlemelerin birbirine karıştırılmaması için HMK’nun 406(2) maddesinde ihtiyati haciz, muhafaza tedbirleri ve geçici düzenleme niteliğindeki kararlar gibi geçici hukuki korumalara ilişkin diğer kanunlarda yer alan özel hükümlerin saklı tutulduğu açıklanmıştır.
6100 Sayılı Yasanın 389/1. maddesinde, mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebileceği belirtilmiştir. HMK’nun 390.maddesinin 3.fıkrasında tedbir talep eden tarafın, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmenin yanında davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorunda olduğu vurgulanmıştır.
İİK’nun 257 . maddenin birinci fıkrasında rehinle temin edilmemiş ve vadesi gelmiş bir para borcunun alacaklısının, borçlunun yedinde veya üçüncü şahısta olan taşınır veya taşınmaz malları ve alacakları ile diğer haklarını ihtiyaten haczettirebileceği, aynı maddenin ikinci fıkrasında vadesi gelmemiş para alacaklarının da kanunda belirtilen koşulların varlığı halinde ihtiyati hacze konu olabileceği, İİK 258. maddesinin birinci fıkrasında alacaklının alacağı ve icabında haciz sebepleri hakkında mahkemeye kanaat getirecek deliller göstermeye mecbur olduğu belirtilmiştir.
Yukarıda açıklanan düzenlemeler çerçevesinde ihtiyati haciz ve ihtiyati tedbirin birbirinden farklı hüküm ve sonuçları olan geçici hukuki koruma tedbiri olmaları ile birlikte aralarındaki en önde gelen farkın ihtiyati haczin konusunun rehinle temin edilmemiş, vadesi gelmiş veya gelmemiş bir para borcu olması nedeni ile borçlunun uyuşmazlık konusu olan para borcu dışındaki mal varlıkları üzerine üçüncü kişilere devrini engellemeyecek nitelikte haciz konulması olup, ihtiyati tedbirin konusu ise; ancak uyuşmazlık konusu haklar, taşınır ve taşınmazlar gibi paradan başkaca şeylerdir. Bir başka deyişle, uyuşmazlık konusu olma koşulu ile uyuşmazlık konusunun üçüncü kişilere devrinin önlenmesi konusunda ihtiyati tedbir kararı verilmesinin talep edilmesi mümkün olup, ihtiyati haciz istemine dayalı geçici hukuki koruma tedbiri yönünden sicile kayıtlı bir taşınır veya taşınmaz malın üçüncü kişilere devrinin önlenmesinin talep edilmesi mümkün değildir.
Somut olayda, davacı tarafından davalılar aleyhine maddi tazminat davası açılmış ve davaya konu alacakların teminat altına alınabilmesi amacıyla devam eden yargılama sırasında davalılar adına kayıtlı taşınır ve taşınmazlar üzerine ihtiyati haciz mahiyetinde ihtiyati tedbir konulmasını talep etmiştir. Mevcut davada, ihtiyati tedbir konulması talep edilen davalılar adına kayıtlı menkul ve gayrimenkul mallar davanın konusu değildir. Bu nedenle, sırf alacağı teminat altına alabilmek amacıyla dava konusu olmayan adı geçen davalılar adına kayıtlı menkul ve gayrimenkul mallar bakımından ihtiyati tedbir kararı verilebilmesine hukuken olanak yoktur.
Tüm bu açıklamalara, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle, yasaya uygun gerektirici nedenlere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmamasına, davacı vekili dava dilekçesinde “ihtiyati haciz mahiyetinde ihtiyati tedbir kararı” verilmesini talep etmiş ise de, davalılara ait taşınır ve taşınmaz malların HMK’nun 389(1) maddesi hükmü gereği uyuşmazlık konusu olmaması nedeni ile ihtiyati tedbir kararına konu olması mümkün olmadığı, davacı vekilinin “ihtiyati haciz mahiyetinde ihtiyati tedbir kararı” verilmesi istemi hakkında gerek HMK gerekse İİK’nda bu şekilde bir kavram bulunmadığından mahkemece ihtiyati haciz niteliğinde ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmesinde usul ve yasaya aykırı bir husus bulunmaması nazara alınarak davacı vekilinin istinaf sebebleri yerinde görülmediğinden istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde; davacı vekilinin istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekilinin İzmir 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 02/08/2023 tarihli ve 2023/582 Esas sayılı ara kararına yönelik istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-İSTİNAF AŞAMASINDA; alınması gereken 269,85-TL istinaf karar harcı peşin olarak alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
4-HMK 333.maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde varsa taraflarca yatırılan gider avansından kalan bakiyenin yerel mahkemece hesaplanarak ilgili olduğu tarafa iadesine,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
6-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ve gider avansı işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair; dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK’nın 362/1-f maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 19/10/2023