Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2023/1825 E. 2023/1840 K. 28.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2023/1825
KARAR NO : 2023/1840

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 13/02/2023 (Dava) – 31/05/2023 (Karar)
NUMARASI : 2023/112 Esas – 2023/424 Karar
DAVA : Alacak
BAM KARAR TARİHİ : 28/11/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 28/11/2023
İstinaf incelemesi için Dairemize gönderilen İzmir 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 31/05/2023 tarih ve 2023/112 Esas – 2023/424 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; İzmir 16. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2022/202 esas ve 2022/198 karar sayılı dosyasında açtıkları davanın, görevsizlik nedenine bağlı olarak dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verildikten sonra istinaf başvurularının esastan reddine karar verildiğini, bu kararın ardından davanın açılmamış sayılmasına karar verilerek kararın kesinleştiğini, davadan önce yaptıkları zorunlu arabuluculuk görüşmelerinden sonuç alınamadığını, davalıların, davacının vefat eden ağabeyi …’in eşi ve oğlu olduğunu, tarafların ortak murisi olan …’in 1950’li yıllarda kardeşleri ile birlikte başladığı pastahane işine 1960’lı yılların sonunda kardeşlerinden ayrılarak …’ni açarak devam edip 1997 yılında kurduğu şirketin, hisselerinin aile bireylerinin adına yapıldığını, …’in öldüğü güne kadar çalışıp tüm kararların … tarafından alınıp uygulandığını ve tüm kazancı tahsil edip yanında fiilen çalışan …, …, … ve …’e ücretlerini ödediğini, işlerin artması ile işyerinin tüm ihtiyacını karşılayacak bir çiftlik kurulması nedeniyle tüm işlerin tek elden yönetilmesinin güçleşip, muris …’in ölmeden önceki son 5-6 yılda yaptığı görevlendirme ve organizasyon ile çiftliğin tüm idaresinde oğlu …’i, …’nin idaresi ve müşteri ilişkilerinde …, …, … ve …’i, şirketin ve …’nin mali işleri ile ilgili ödemelerinin yapılması işlerinde de oğlu …’i görevlendirdiğini, şirketin hissedarı ve müdürü olan davalıların babası …’in 2008-2009 yıllarında babası, annesi, tüm kardeşleri, davalılar hariç diğer tüm şirket ortakları ve aile bireylerinden gizli olarak …’nden elde edilen kazançla ve şirket adına bankalardan aldığı kredilerle kendi adına Bodrum’da bir arsa satın aldığını, elden aldığı borçları ile kendi adına ve şirket adına aldığı banka kredilerinin geri ödemelerini uzunca bir süre şirketten yaptığını, şirket adına almış olduğu kredileri kendi harcama ve işlerinde kullandığını, borçlarını ödeyemez hale geldiğinde birtakım insanlardan olağanüstü yüksek faizlerle borç almaya başladığını ve ödenemez hale gelen bu borçlarını da yine olağanüstü yüksek faizlerle borçlanarak kapatmaya çalıştığını, …’in vefatından sonra davacıyla diğer aile bireylerinin bu durumdan haberdar olduklarını, …’in vefatından sonra Bodrum’daki taşınmazın davalılar tarafından satıldığını ve …’in şirket tarafından ödenmeyen bakiye kredi borçlarının ve üçüncü şahıslardan elden almış olduğu diğer borçların ödendiğini, …’in, şirkete verdiği zararların tahsili için İzmir 6. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2022/344 esas sayılı dosyasında davalılardan miras hisseleri oranında tahsili için açılan davanın görülmekte olduğunu, …’in çok yüksek faizli borçlarının ödenmesi için davacı ile vefat eden kardeşi …’in mirasçıları olan …, … ve … ile …’in 1/3 oranında müştereken malik oldukları İstanbul Çengelköy’de bulunan çok değerli bir dükkan ile İzmir Basmane’de bulunan 4 adet bağımsız bölümün …’in taşınmazların satılarak paraların kendisine borç olarak verilmesini talep etmesi üzerine satıldığını, satış bedellerinin tamamı ile …’in borçlarının sadece bir kısmının ödenebildiğini, Eylül 2019 tarihinde … ve … isimli şahıslara satılan dükkandan 3.500.000,00 TL satış bedeli elde edildiğini, basmanedeki taşınmazın değerinin 600.000,00 TL olarak kabul edilerek satış için vekaletname verilen emlakçı …’nin satışı yaptığını, satıştan elde edilen tüm bedelin …’in alacaklısı …’e veya onun gönderdiği kişiye verildiğini, …’in, davacı ve diğer kardeşlerine ve şirkete milyonlarca lira borçlu bir şekilde vefat ettiğini, davalıların da bu durumdan haberdar olduğunu ileri sürerek, davacının vefat eden …’ten alacaklı olduğu 1.366.666,00 TL’den, 341.666,00 TL’sinin davalı …’ten, 875.000,00 TL’sinin davalı …’ten,23/03/2022 tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafça, aynı nitelikte açılan davanın, görev nedeniyle reddine karar verilip, istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesine rağmen davanın mutlak ve nispi ticari dava niteliğinin bulunmadığını, uyuşmazlığın tarafların ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğmadığını, ödünç sözleşmesi kurulduğu iddia edilen taşınmaz satış bedelleri bakımından tarafların ticari olmayan ve ticari işletmeleriyle ilgili olmayan özel mülkiyetlerinin söz konusu olduğunu, tarafların tacir de olmadığını, uyuşmazlığın kardeşler arasında borç alma, verme ilişkisinden kaynaklandığını, tarafların, ortakları olduğu şirketin bu ilişkide bir rolünün olmadığını, şirket ilişkileri ile kardeşlerin kendi iç ilişkilerinin ayrı ayrı olduğunu, uyuşmazlıkla ilgili hükümlerin, Türk Borçlar Kanununun ödünç sözleşmeleri başlıklı 379 ilâ 392’inci maddelerinde düzenlenip Türk Ticaret Kanununda bir düzenleme bulunmadığını, görevsizlik kararında muris …’in şirket müdürü olduğu gerekçe olarak gösterilmişse de iddia edilen sorumluluğun limited şirket müdürünün kanundan yahut esas sözleşmeden doğan yükümlülükleriyle ilgili olmadığını, müteveffanın sözde ödünç sözleşmesini yapma saiklerinin sıralanmış olmasının davayı mutlak ticari dava yapmayacağını, bu nedenlerle Asliye Ticaret Mahkemesinin görevsiz olduğunu, şirketin 1969 yılında … tarafından kurulduğunu, şirketin hissedarlarının …, …, …, …, …, davacı … ve davalıların murisi … olduğunu, …’in 14/02/2014 tarihinde vefat etmesi ile mirasçıları …, … ve …’in 24/04/2014 tarihinde, 02/02/2020 tarihinde de …’in vefat etmesi ile mirasçıları davalıların, 14/12/2020 tarihinde şirketin hissedarı olduklarını, …’in babası …’in, …’ten önce vefat etmesi sebebiyle davalıların, …’in kardeşleri ve annesi ile beraber hak sahibi olduklarını, bu nedenle aralarında miras kaynaklı bir husumet bulunduğunu, bu çerçevede aralarında görülmekte olan çok sayıda dava bulunduğunu, davalıların salt ortaklığın giderilmesini istemeleri üzerine adeta dava yığılmasının yaşandığını, davalıların aileden dışlandığını, dava dilekçesinde hukuki sebeplerin karmaşık ifade edilmesi nedeniyle alacağın kaynağının ticari iş ve işlemlerden doğmuş gibi anlaşıldığını, davacı tarafın, …’in 2008-2009 yıllarında tüm ailesinden gizleyerek bir arsa aldığı iddiasının doğru olmadığını, arsanın satın alınmasından davacı dahil …’in de haberi bulunduğunu, benzin istasyonu yapmak amacıyla alınan arsanın, imar işlemlerinin uzun sürmesi nedeniyle …’in amacını gerçekleştiremeden vefat ettiğini, şirketin borçları sebebiyle arsanın davacının baskısı ile satılıp, şirket borçlarının ödendiğini, İzmir 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2022/344 esas sayılı dosyasında asıl ve birleşen davaların davalılar ile şirket arasında olup şirketin kredi ödemelerinde kullanılan davalıların kişisel mallarının gelirleri ile şirketten tahsil edilemeyen kâr payı alacaklarının, SGK primlerinin ödenmemesinden doğan tazminatların, …’tan şirket adına çekilen kredi nedeniyle doğan alacak taleplerinin yargılama konusu olduğunu, …’in her bir bankadan şirket adına farklı krediler çekerek bunu kendi kişisel ödemelerine harcadığı ve sahte imzalar kullanarak kredi çektiği iddialarının söz konusu olamayacağını, uyuşmazlığın esasının …’in sözde şahsi borçlarının ödenebilmesi amacıyla içinde davacının da hissesi bulunan taşınmazların satılması ve satış bedellerinin tamamının borç olarak …’e verildiği noktasında toplandığını, Çengelköyde ki taşınmazın 2019 yılı Eylül ayında 3.499.000 TL bedelle satılıp tüm satış bedelinin belge örneklerinde yazılı kişi ve hesaplara gönderildiğini, … ile ilgili Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından soruşturma yapıldığını, soruşturmadan davacının da haberdar olduğunu, tahsil edilen taşınmaz bedelinin 2.149.500,00 TL’lik bölümünün, müteveffa … ve davacının müşterek hesabının bulunduğu banka hesabına gönderildiğini, …’in yağma suçunun mağduru olması ve haksızlığa uğramasının söz konusu olup, kendi iradesi yahut savurganlığıyla bir borç yükü altına girmesinin söz konusu olmadığını, taşınmazların satış bedellerinden …’e yapılan ödemeler dışında kalan bakiye tutarların davacı uhdesinde değerlendirilmiş olduğunun açık olduğunu, müşterek hesaba yatan 1.650.000 TL’nin davacı tarafından çekildiği yahut yine davacı tarafından belirli kişilere gönderildiğinin söylendiğini, ancak davacının bu paraları hiçbir şekilde kendi uhdesinden çıkarmadığını, cebir ve tehdit altında …’e ödenen 2.450.000 TL’nin …’den ve onunla iştirak halinde hareket eden diğer kişilerden istenmesi gerektiğini, bakiye kalan 1.650.000 TL bakımından taşınmazların 1/3 hisseli olduğunun iddia edilmesi nedeniyle 1/3 payın müteveffaya, bu yolla davalılara ait olduğunu, bu ödemeler dışında taşınmazların satış bedellerinden kalan bakiyenin akıbetinin bilinmediğini, Basmane’deki bağımsız bölümlerin satışından elde edilen satış bedellerinin tamamının, …’e veya …’ün gönderdiği kişiye verildiğinin iddia edildiğini, satış bedelinin …’ün, …’e ve davacıya yönelik cebir ve tehdit altında ödenmiş bir para olduğunu, bu nedenle davalıların davada taraf sıfatlarının bulunmaması nedeniyle davanın husumet yokluğu nedeniyle reddinin gerektiğini, davacının iddiasını … ve bu kişiyle birlikte hareket edenlere karşı ileri sürmesi gerektiğini savunarak, davanın görev, taraf sıfatı ve husumet yokluğu ile esas yönünden reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:
İlk derece mahkemesince; “… İzmir 16 Asliye Hukuk Mahkemesinin 2022/202 esas sayılı dosyası ile ilgili verilen kararın, bu dava dosyası yönünden HMK’nun 23(2) maddesi hükmünün uygulama yerinin bulunmadığı, her ne kadar Asliye Hukuk Mahkemesi ve Bölge Adliye Mahkemesi tarafından verilen kararların gerekçesinde tarafların şirket ortakları olup, davalıların murisinin aynı zamanda şirket müdürü olduğu, uyuşmazlığın limited şirketi ortaklık ilişkisinden doğan mutlak ticari dava olduğu, taraflar arasında sorumluluk davasının görüldüğü, bu davanın çözümünün de Asliye Ticaret Mahkemelerinin görevi içerisinde olduğu belirtilmiş ise de, gerek davacı tarafın Asliye Hukuk Mahkemesinde verilen karara ilişkin sunduğu istinaf dilekçesinde, gerek davalı tarafça sunulan cevap dilekçelerinde; davanın mutlak ve nispi ticari dava niteliğinin bulunmadığının, dile getirilmesi nedeniyle tarafların davanın ticari dava olduğu konusunda bir beyan ve iddialarının bulunmadığı, davanın; tarafların ve davalıların murisinin ortaklık ilişkisinden ve şirket tüzel kişiliği ile şirketin faaliyet konularından tamamen bağımsız kardeşler arasında tüketim ödüncü sözleşmesinden kaynaklanan alacak istemli olup, mutlak ve nispi ticari dava niteliğinin bulunmadığı, ticari dava niteliği bulunmayan uyuşmazlığın kanun ve usul kuralları gereği Asliye Ticaret Mahkemesinde görülmesinin mümkün bulunmadığı, Asliye Hukuk Mahkemesinde açılıp görevsizlik kararı sonrasında açılmamış sayılmasına karar verilen aynı davanın, kesinleşen kararın niteliğine göre olumsuz görev uyuşmazlığı sonucunu doğurur niteliğinin bulunmadığı, taraflar arasındaki uyuşmazlığı çözme görevinin HMK’nun 2.maddesi uyarınca asliye hukuk mahkemesine ait olup mahkememizin görevsiz olduğu, mahkemelerin görevinin dava şartlarından olması nedeniyle HMK nun 115(1) maddesi uyarınca davanın her aşamasında resen gözetilmesi gerektiği…” gerekçesiyle görevsizlik karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; yerel mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu, açılan davada mahkemenin görevine ilişkin dava şartı noksanlığı bulunduğundan usulden reddine karar verildiğini, karar karşı istinaf kanun yoluna müracaat ettiklerini, BAM tarafından istinaf başvurusunun esastan reddine karar verildiğini, İzmir 16. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 18/05/2022 tarih ve 2022/202 Esas – 2022/198 Karar sayılı kararının 15/09/2022 tarihinde kesinleştiğini, dosyada ek karar verilerek, davacının davasının açılmamış sayılmasına dair karar verildiğini, bu kararında 07/12/2022 tarihinde kesinleştiğini, dava öncesinde arabulucuya başvurduklarını ancak herhangi bir anlaşma sağlanamadığını, BAM kararı uyarınca bu davanın Asliye Ticaret Mahkemesinde görülmesinin yasal ve usulü zorunluluk olduğunu belirterek, yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, alacak istemine ilişkindir.
Mahkemece; göreve dair dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar verilmiş olup; hüküm davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
İstinaf incelemesi 6100 sayılı HMK’nın 355. maddesindeki düzenleme gereğince, istinaf dilekçesinde belirtilen nedenler ve kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususlarıyla sınırlı olarak inceleme yapılmıştır.
Uyuşmazlık, hangi mahkemenin görevli olduğu noktasında toplanmaktadır.
Asliye Ticaret Mahkemeleri, 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. Maddesi gereğince ticari davalara bakmakla görevlidir.
Ticarî davalar, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4/1. maddesinde sayılmış olup, buna göre, “Her iki tarafın da ticarî işletmesi ile ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın aynı maddenin a), b), c), d), e) ve f) bentlerinde sayılan davalar” ticari dava olarak adlandırılmıştır.
TTK’nun 4. maddesine göre; tarafların tacir olup olmadıklarına ve dava konusu edilen işin ticarî nitelikte olup olmadığına bakılmaksızın ticarî dava olarak sayılan dava türleri mutlak ticarî davalar, tarafları tacir olan ve tarafların ticarî işletmesi ile ilgili olan uyuşmazlıklar nispi ticari davalardır. Bir davanın nispi ticari dava sayılabilmesi için; uyuşmazlığın her iki tarafının tacir olması ve uyuşmazlığın her iki tarafın ticarî işletmesi ile ilgili olması gerekli ve zorunludur.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. maddesini değiştiren 6335 sayılı Kanun ile asliye hukuk mahkemeleri ile asliye ticaret mahkemeleri arasındaki ilişki, iş bölümü ilişkisi olmaktan çıkarılıp, görev ilişkisi haline getirilmiştir. Görev ilişkisi mahkemece re’sen davanın her aşamasında nazara alınan ve kamu düzeninden sayılan bir dava şartıdır. Ancak, 6335 sayılı Yasa’nın 38. maddesi uyarınca 6102 sayılı TTK’na eklenen geçici 9. madde ile bu kanunun göreve ilişkin hükümlerinin, bu kanunun yürürlüğe girdiği 01.07.2012 tarihinden önce açılan davalarda uygulanmayacağı, bu davaların açıldıkları tarihte yürürlükte bulunan kanun hükümlerine tabi olduğu belirtilmiştir.
Somut olayda; davacının, davalıların murisleri … ile kardeş olup dava dışı şirkette ortak oldukları, davalıların murislerinin borçlarından ötürü müşterek malik bulundukları gayrimenkulleri satıp davalıların murisleri …’in borçlarının ödendiğini iddia ile ödenen bu bedelin tahsilini eldeki dava ile talep ettikleri, davalılar murisi …’in aynı zamanda şirket müdürü olduğu, davaya konu uyuşmazlığın, limited şirket ortaklık ilişkisinden doğan mutlak ticari dava olup, aynı zamanda taraflar arasında İzmir Asliye Ticaret Mahkemelerinde sorumluluk davasının görüldüğü, iş bu davanın çözümünün de Asliye Ticaret Mahkemelerinin görevi içerisinde bulunduğu anlaşıldığından, ilk derece mahkemesince davanın esasına girilerek yargılamaya devam edilmesi yerine görev yönünden usulden reddine karar verilmesi doğru olmamış, davacı vekilinin istinaf sebepleri yerinde görülerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf kanun yolu başvurusunun esastan KABULÜNE; İzmir 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 31/05/2023 tarih ve 2023/112 Esas – 2023/424 Karar sayılı kararının HMK’nın 355. ve 353/1-a-3 maddeleri uyarınca KALDIRILMASINA,
2-HMK 353/1-a-3 maddesi gereğince yeniden yargılama yapılmak ve davanın esası hakkında bir karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf edenler tarafından yatırılan istinaf karar harcının talebi halinde ve ilk derece mahkemesi tarafından istinaf eden ilgilisine iadesine,
4-Taraflarca istinaf başvurusu için yapılan giderlerin, esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesi tarafından yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine,
5-Kararın 6100 sayılı HMK’nın 359-(3) maddesi uyarınca; ilk derece mahkemesi tarafından taraflara tebliğine,
6-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair; dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 362/1-g maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 28/11/2023