Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2023/1801 E. 2023/1638 K. 26.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2023/1801
KARAR NO : 2023/1638

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : MANİSA ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 01/08/2022 (Dava) – 26/12/2022 (Karar)
NUMARASI : 2022/711 Esas – 2022/1483 Karar
DAVA : Şirketin İhyası
BAM KARAR TARİHİ : 26/10/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 26/10/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen Manisa Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 26/12/2022 tarihli 2022/711 Esas ve 2022/1483 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili banka ile … Sanayi ve Tic. Pazarlama Ltd. Şti. Arasında imzalanan Genel Kredi Sözleşmesine istinaden kredi kullandırıldığını, şirketin ödeme taahhüdünü yerine getirmediğini, Noter ihtarnamesi keşide edildikten sonra borçlu şirket hakkında İzmir 8. İcra Müdürlüğü’nün 2011/2061 esas sayılı dosyası ile ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile icra takibine başlandığını, ihale bedellerinin alacağı karşılamaması nedeniyle aynı dosyadan rehin açığı belgesi alındığını, rehin açığına dayalı takip üzereyken şirket hakkında yapılan araştırmada şirketin resen sicilden silindiğini öğrenildiğini iddia ederek bu şirketin ihyasına karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP :
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; davada bahsi geçen … San. ve Tic. Pazarlama Ltd. Şti.nin müvekkili Müdürlüğün … ticaret sicil numarasında tescilli üyesi olduğunu, şirketinin Türk Ticaret Kanunu geçici 7. madde kapsamında münfesih şirket sayıldığından kaydının Müdürlükçe 02 / 01/ 20I4 tarihinde re’sen silindiğini, davacı tarafından açılan davada bahsi geçen …nde … ticaret sicil numarasıyla kayıtlı bulunan … San. ve Tic. Pazarlama Ltd. Şti ile ilgili olarak ” 30.I2.20I2 tarih,28513 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan münfesih olmasına veya sayılmasına Rağmen Tasfiye Edilmeyip Anonim Ve Limited şirketler ile Kooperatiflerin Tasfiyelerine ve Ticaret sicili Kayıtlarının Silinmesine ilişkin Tebliğ ” gereği; T.C. Gümrük ve Ticaret Bakanlığı iç Ticaret Genel Müdürlüğü’nün 18.07.20I3 tarih,5782 sayılı yazılarında, vergi kayıtları resen silinen şirketlerin adreslerinde bulunmamalarının da tespit edilmesi ve şirket sözleşmelerinde, tescil ve ilan edilmiş adresinden ayrılmış olmasına rağmen,yeni adresini süresi içerisinde tescil ettirmemiş olmalarının fesih sebebi sayılacağına ilişkin bir düzenleme bulunması halinde ilgili tebliğ kapsamında değerlendirilecektir.” denildiğinden, şirketin vergi kaydının Akhisar Vergi Dairesi Müdürlüğünce 31.12.2011 tarihinde silindiği tespit edildiğinden; tebliğin 6.maddesi gereği …nce ihtar gönderilmiş olup, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun geçici 7 nci maddesi uyarınca, şirketin infisah sebeplerinin iş bu tebliğ tarihinden itibaren iki ay içinde münfesih olma sebeplerinin ortadan kaldırılarak buna ilişkin ispat edici belgelerin Müdürlüklerince ibraz edilmesi ya da şirketin faaliyetinin devamına mümkün olmaması halinde aynı süre içerisinde tasfiye memurunun bildirilmesi, ayrıca şirketin davacı veya davalı sıfatıyla devam eden davasının bulunup bulunmadığına ilişkin yazılı beyanın müvekkili müdürlüğe teslim etmesi gerektiğinin belirtildiğini, ihtar ilanının Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi’nin 01.10.2013 tarih 8416 sayısında ilan edildiğini, tebliğin 13.maddesi gereği; ihtara ve ilanlara rağmen iki ay içerisinde cevap verilmediği veya tasfiye memurunu bildirmediği, yahut durumunu Kanuna uygun hale getirmediği veya faaliyette bulunduğunu adres ve kanıtlarıyla birlikte bildirmediğinden, ayrıca şirketin davacı veya davalı sıfatıyla devam eden davasının bulunup bulunmadığına ilişkin yazılı beyanın müvekkili Müdürlüğe şirket yetkililerince verilmediğinden, şirketin ticaret sicil kaydı O2.01.2O14 tarihi itibariyle … resen silinmiş olup, Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi’nin 08.01.2014 tarih 8481 sayısında ilan edildiğini, şirketin kaydının söz konusu tebliğ gereği taraflarınca resen silindiğini, usul ve yasaya tamamen uygun olup, müvekkili … bu hususta herhangi bir kusuru bulunmadığını, bu Tebliğde geçen,” ticaret sicilinden kaydı silinen şirket veya kooperatiflerin alacaklıları ile hukuki menfaatleri bulunanlar haklı sebeplere dayanarak silinme tarihinden itibaren beş yıl içinde mahkemeye başvurarak şirket veya kooperatifin ihyasını isteyebileceklerdir.” hükmüne göre açılan ihya davasında müvekkili … zorunlu ve yasal hasım olarak yer aldığını, dava sonucunda ne karar verilirse verilsin müvekkili yasal hasım olduğundan ihya ile ilgili masraflar ve vekalet ücretinden sorumlu olmadığını belirterek müvekkili …nün yapmış olduğu işlemde kanuna aykırılık söz konusu olmayıp açılmış dava ile ilgili ne karar verilirse verilsin Müdürlük yasal hasım olduğundan ihya ile ilgili masraflar ve vekalet ücretinin ve yargılama giderlerinin davacılara yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk derece mahkemesince; “…Davanın KABULÜ ile, İzmir 8. İcra Müdürlüğü’nün 2011/2061 Esas sayılı takip dosyasında alınan rehin açığı belgesine dayalı takip yapılmasıyla sınırlı olmak üzere … Sanayi ve Tic. Pazarlama Ltd. Şti.’nin İHYASINA, tasfiye memuru olarak …’in tayinine…” şeklinde hüküm kurulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ:
Tasfiye memuru … istinaf başvuru dilekçesinde; yerel Mahkemece verilen kararın usule, yasalara ve yüksek mahkemenin yerleşik içtihatlarına aykırı olduğunu, yerel mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş olup kararın Yasal dayanaktan yoksun olduğunu, 6102 Sayılı TTK.7/15. maddesine göre ; ticaret sicilinden kaydı resen silinen şirketlerin alacaklıları ve menfaati bulunanların haklı sebeplere dayalı olarak silinme tarihinden itibaren 5 yıl içerisinde mahkemeye başvurarak şirketin ihyasını isteyebileceğini, ihyası istenen … San. ve Tic. Şti. nin, Mahkeme kararında da belirtildiği gibi, 2014 yılında ticaret sicilinden resen kaydının silindiğinin belirtildiğini, davanın 01.08.2022 tarihinde açıldığını, kayıt silme tarihi ile dava tarihi arasında, 8 yıldan fazla bir süre geçtiğini, ihya davası açmak için Kanunun aradığı 5 yılık hak düşürücü sürenin dolduğunu, bu nedenle davanın reddi gerektiğini, iş bu dava konusuna benzer olan konuda, daha önce Akhisar 2. Asliye Hukuk Mahkemesi 2019/549 E. ve 2019/782 K. sayılı dosyasında, 5 yıllık sürenin dolması nedeni ile davanın reddine ilişkin verilen kararın İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Bairesi 2020/474 E. ve 2020/451 K. sayılı İlamı ile onandığını, bu kararın Yargıtay tarafından da onandığını belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; ticaret sicilden 6102 sayılı TTK’ nın geçici 7. maddesi uyarınca resen terkin edilen dava dışı şirketin yeniden ihyası istemine ilişkindir.
Mahkemece; davanın kabulüne karar verilmiş olup, hüküm tasfiye memuru … tarafından istinaf edilmiştir.
İstinaf incelemesi HMK.nun 355. maddesi uyarınca istinaf sebebleri ile sınırlı olarak ve kamu düzeni yönünden yapılmıştır.
1-Somut olayda; davacı banka ile ihyası istenilen şirket arasında Genel Kredi Sözleşmesi imzalandığı, kredi kullandırıldığı, borcun ödenmemesi üzerine İzmir 8. İcra Müdürlüğü’nün 2011/2061 esas sayılı takip dosyası ile icra takibine başlandığı, ihaleler sonucunda ihale bedelinin alacağı karşılamaması nedeniyle aynı dosyadan rehin açığı belgesi alındığı, bu belgeye dayanarak takip yapılmak istendiğinde şirketin 2014 yılında Ticaret Sicil kaydının resen silindiğinin tespit edilmesi üzerine bu davanın açıldığı, TTK’nun Geçici 7. maddesi gereği ticaret sicil kaydının 02/01/2014 tarihinde resen silindiği, şirketin ihyasının sağlanmadan icra takibinin yapılmasının mümkün olmadığı anlaşılmakla, davacının ihya talebinde hukuki yararının bulunduğunun kabulü gereklidir.
Elde ki dava da, ihyası istenen şirketin terkin nedeni vergi kaydının kapalı olması ve adresinden ayrılmasına rağmen yeni adresinin tescil ettirilmemesidir.
30/12/2012 gün ve 28513 sayılı resmi gazetede yayınlanan “Münfesih olmasına veya sayılmasına rağmen tasfiye edilmemiş Anonim ve Limited Şirketler ile Kooperatiflerin Tasfiyelerine ve Ticaret Sicili Kayıtlarının Silinmesine İlişkin” Tebliğ’in 1. maddesinin “d” bendinde; “18/5/2004 tarihli ve 5174 sayılı Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Odalar ve Borsalar Kanununun 10 ve 32 nci maddelerine göre adreslerinin ve durumlarının tespit edilememesi nedeniyle ilgili odadaki üyelikleri askıya alınan ve oda yönetim kurulu kararını takip eden yılbaşından itibaren iki yıl sonunda oda kaydı silinerek, sicil kaydı silinmek üzere Müdürlüklere bildirilen şirketler ve kooperatifler.” ifadesi ile kanunda olmayan bir hali tebliğ ile düzenlemiştir.
6102 sayılı TTK’nın geçici 7. maddesinde; “01/07/2015 tarihine kadar aşağıdaki hâlleri tespit edilen ya da bildirilen anonim ve limited şirketler ile kooperatiflerin tasfiyeleri ve ticaret sicilinden kayıtlarının silinmesi, ilgili kanunlardaki tasfiye usulüne uyulmaksızın bu madde uyarınca yapılır” denilmek sureti ile ancak kanun metninde sayılan halleri tespit edilen şirketin tasfiyesi TTK hükümlerine uyulmaksızın anılan maddedeki usule göre tasfeyi edileceği belirtilmiştir. Diğer bir anlatımla bu madde belirtilen sınırlı hallere mühhasıran özel bir tasfiye yöntemi getirilmiştir. Bu nedenle tadadi nitelikteki (numerus clausus) bu haller dışındaki durumlarda geçici 7. maddeye göre değil TTK veya ilgili kanunlardaki tasfiye usulünü uygun tasfiye yapılacaktır. Maddenin geçici ve istisnai oluşu göz önüne alındığında anılan maddeki sayılan hallerin tadadi olduğu ve genişletilmeye tabi tutulamayacağı veya genişletici yorumda bulunulamayacağı açıktır. Kanunun istisnai tasfiye usulüne (geçici 7. Maddeye göre) tabi olacağını belirtmediği bir hal ikincil bir düzenleme ile de olsa geçici 7. madde kapsamına alınamaz. Hukuk Genel Kurulu’nun 14/06/2017 tarih ve 2017/4-1358 esas 2017/1193 karar sayılı kararında; “…Diğer taraftan normlar hiyerarşisi dikkate alındığında daha alt basamakta yer alan ve tamamen idarenin düzenleyici tasarrufu niteliğinde olan yönetmelikle, daha üst basamakta bulunan ve yasama organı tarafından objektif, soyut ve genel nitelikte bir yasama tasarrufu niteliğinde bulunan kanuna aykırı düzenleme getirilmesi mümkün değildir. Yönetmelik kaynağını kanundan alır ve ancak kanunun uygulanmasını gösterir. Kanunda bulunmayan bir düzenlemenin, yönetmelikle ihdası ve bu yolla kanunun önüne geçen bir uygulamanın benimsenmesi hukukun genel teorisine de aykırıdır” denilmek sureti ile yönetmeliğin kanunla çelişen hükümlerinin değil kanun hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiştir.
Özetle ikincil düzenlemeler dayandıkları kanun maddelerine aykırı olamaz ve çelişen hallerde ikincil düzenleme hükümleri dikkate alınmaz ve kanun hükümleri uygulanır.
Doktrinde de bu çelişkiye dikkat çekilerek tebliğdeki düzenlemenin kanuni dayanağının bulunmadığı ve kanundaki sayımın sınırlı olduğu vurgulanmıştır. (Murat Kaderoğlu Anonim Şirketlerin İnfisahı, sayfa 350-351, dipnot 251 atfı Çalışkan s. 200; Şengül Al Kılıç, Anonim Şirketlerde Tasfiyeden Dönme, sayfa 168 dipnot 418-aynı yöndeki atıf Karaman Coşgun s.316,)
Davalı …nce ihyası istenen şirketin vergi dairesi kaydının kapalı olması ve adresinde bulunmaması sebebi ile silinme hususu kanunda tadadi olarak sayılan hallerden olmadığından yapılan terkin işlemi bu nedenle de usul ve yasaya aykırıdır. Dolayısıyla, terkin işlemi kanunda sayılmayan bir nedene dayalı olarak yapıldığından 5 yıllık hak düşürücü sürenin olayda uygulanma yeri de bulunmamaktadır.
2-Ayrıca, Anayasa Mahkemesi’nin 15/09/2023 tarihli ve 32310 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan 22/06/2023 tarihli 2023//33 esas – 2023/117 sayılı kararı ile; 6102 sayılı TTK’nun geçici 7 (15) maddesindeki ” silinme tarihinden itibaren 5 yıl içerisinde ” ibaresinin Anayasanın 35. ve 40. maddelerine aykırı görülerek iptaline karar verilmiştir.
Uygulanması gereken bir kanun hükmü, hüküm kesinleşmeden önce Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilirse, artık usuli kazanılmış hakka göre değil, Anayasa Mahkemesinin iptal kararından sonra oluşan yeni duruma göre karar verilebilecektir. Bu sayılanların dışında ayrıca; görev konusu, hak düşürücü süre, kesin hüküm itirazı, harç ve maddi hataya dayanan bozma kararlarına uyulmasında olduğu gibi, “kamu düzeni” ile ilgili konularda usuli kazanılmış haktan söz edilemez (Kuru, B.: Hukuk Muhakemeleri Usulü 6. Baskı, cilt 5, 2001).
Bu açıklamalara göre; Anayasa Mahkemesi’ nin iptali kararı, eldeki davada da uygulanma yeri bulacaktır. Dolayısıyla, Dairemizin karar verdiği tarih itibariyle 5 yıllık hak düşürücü süre de yürürlükten kalkmış bulunmaktadır.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde; tasfiye memuru …’in istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Tasfiye memuru …’in Manisa Asliye Ticaret Mahkemesinin 26/12/2022 tarihli 2022/711 Esas ve 2022/1483 Karar sayılı kararına yönelik istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-İSTİNAF AŞAMASINDA; alınması gereken 269,85-TL istinaf karar harcından peşin alınan 179,90-TL’nin mahsubu ile eksik kalan 89,95-TL’nin …’den alınarak Hazineye gelir kaydına (harç işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine),
3-Tasfiye memuru … tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
4-HMK 333.maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde varsa taraflarca yatırılan gider avansından kalan bakiyenin yerel mahkemece hesaplanarak ilgili olduğu tarafa iadesine,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
6-Kararın, Dairemizce taraflara tebliğine,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre zarfında Yargıtay’a temyiz yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 26/10/2023