Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2023/1798
KARAR NO : 2023/1511
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KARŞIYAKA ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 26/12/2017 (Dava) – 07/07/2023 (Karar)
NUMARASI : 2022/446 Esas – 2023/486 Karar
DAVA : Tazminat
BAM KARAR TARİHİ : 11/10/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 11/10/2023
İstinaf incelemesi için Dairemize gönderilen Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2022/446 Esas – 2023/486 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 06/07/2017 tarihinde davadışı sürücü …’nin sevk ve idaresindeki ZMMS’siz … plakalı aracı ile seyir halinde iken aracının ön kısmı ile, yaya kaldırımını kapatacak şekilde park etmiş olan davadışı … plakalı araç yüzünden yaya kaldırımını kullanamayıp yolda yürümekte olan yaya müvekkili …’a çarptığını, bu şekilde yaralamalı ve maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiğini, müvekkilinin ağır derecede yaralandığını, davanın safahatında rapor alındığında müvekkilinin maluliyet oranının (kalıcı iş göremezlik) açığa kavuşacağını, düzenlenen kaza tespit tutanağında … plakalı aracın asli kusurlu olduğunun belirlendiğini, kazaya dair Karşıyaka 4. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2017/459 Esas sayılı dosyasında yargılama yapıldığını, kusur durumunun alınacak bilirkişi raponu ile netlik kazanacağını, kazaya sebebiyet veren sürücü olan … sevk ve idaresindeki … plakalı aracın herhangi bir sigorta şirketinde poliçesi bulunmadığından dolayı davayı …’na karşı yönelttiklerini, davalı sigorta şirketine 14/12/2017 tarihinde yazılı başvuruda bulunulduğunu, verilen cevapta birtakım evrakların eksik olduğu belirtilerek bunların istendiğini, ancak kaza tarihi dikkate alındığında, istenen evrak olan kesin ve tam raporun alınabilmesinin, tedavi sürecinin bitmesi ve en azından kaza tarihi üzerinden 1 yıl geçmesi ile mümkün olduğunu, müvekkilinin herhangi bir sağlık kuruluşundan ivedi şekilde alacağı raporun hak kaybına sebep olacağını, yazılı başvurularına verilen bu cevabın, ilgili yasa maddesinde yer alan “verilen cevabın talebi karşılamadığına ilişkin uyuşmazlık olması” olarak değerlendirilmesi gerektiğini belirterek, fazlaya dair hakları saklı olmak üzere, 100,00-TL kalıcı iş göremezlik tazminatı, 100,00-TL geçici iş göremezlik tazminatı olmak üzere toplam 200,00-TL maddi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan kusuru oranında tahsili ile müvekkiline ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiş, talep arttırım dilekçesi ile sürekli işgöremezlik tazminat talebinin 42.291,41 TL’ye çıkarıldığı, akabindeki ıslah dilekçesi ile de 118.456,08-TL’ye çıkarıldığı anlaşılmıştır.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın KTK md. 97′ deki dava şartı yerine getirilmediğinden reddi gerektiğini, müvekkili kuruma başvuru yapıldığını ve müvekkilince 15 gün içerisinde cevap verildiğini, bu cevapta kurum tarafından değerlendirme yapılabilmesi adına gerekli evrakların kazazede tarafından temin edilmesinin istendiğini, ancak yerine getirilmediğini, davanın yetkili mahkemede de açılmadığını, müvekkili şirketin ikametgah adresi Şişli/İstanbul olduğundan İstanbul Mahkemelerinin yetkili olduğunu, davanın kusurlu sürücü …’e ihbarı gerektiğini, kaza tarihinde geçerli ZMMS poliçesi bulunmayan araç bakımından sorumluluklarının, olay tarihi itibariyle kişi başı azami 330.000,00-TL ile sınırlı olduğunu, kaza tarihi itibarı ile yeni genel şartların uygulanması gerektiğini, sürekli sakatlık raporunun Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurulu Raporları Hakkında Yönetmeliği çerçevesinde yetkili bir hastaneden alınmasının yasal bir zorunluluk olduğunu, mevcut kaza ile ilgili bir rapor alınabilmesi için kaza ile ilgili tedavinin sona ermiş olması ve sonrasında yetkili ve resmi kurumdan rapor alınması gerektiğini, sakatlığın tespitinde kaza ile illiyet bağı bulunup bulunmadığının önem arz ettiğini, sağlık gideri teminatından SGK’nın sorumlu olduğunu, “geçici iş göremezlik-kazanç kaybı tazminatına” ilişkin itirazları olup, müvekkili şirket olan …nın bu konuda herhangi bir sorumluluğunun kalmadığını, tazminattan müterafik kusur indirimi yapılması gerektiğini, kabul anlamına gelmemek kaydı ile müvekkili şirketin dava tarihinden itibaren yasal faizle sorumlu olduğunu beyanla, davanın reddini talep etmiştir.
DAİREMİZİN KALDIRMA KARARI:
Mahkemece daha önceden “davanın kısmen kabulü” ne dair verilen kararın istinaf incelemesi neticesinde, Dairemizin 29.06.2022 tarihli, 2020/1423 E.- 2022/1082 K.sayılı kararı ile; “…Davalı vekilinin maluliyet raporuna yönelik itirazları incelendiğinde; mahkemece, Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Adli Tıp Sağlık Kurulundan heyet raporu alınmış olup anılan kurul tarafından maluliyet raporu düzenlenmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamakta ise de, rapordaki dayanak mevzuatın hatalı olduğu görülmüştür. Somut uyuşmazlıkta kaza tarihi 06.07.2017 olduğundan, 01.06.2015-20.02.2019 tarihleri arasında uygulanması gereken ‘Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurul Raporları Hakkında Yönetmelik’ hükümleri dikkate alınarak maluliyet tespiti yapılması gerekmektedir. Bununla birlikte, mahkemece hastaneye yazılan müzekkerede ‘Sağlık İşlemleri Tüzüğü’ hükümleri uyarınca rapor düzenlenmesinin istendiği, bu nedenle düzenlenen raporun da bu hükümler dikkate alınarak hazırlanmış olduğu görülmekle, hatalı mevzuat hükümlerine göre düzenlenmiş ve süresinde davalı tarafça itiraza uğramış maluliyet raporunun hükme esas alınması doğru olmadığından, mahkeme kararının hatalı ve eksik inceleme nedeniyle kaldırılması gerekmiş (Bu yönde bknz. Yargıtay 4. HD. 2021/13892 E.-2022/7562 K), bu nedenle davalı vekilinin bu yöndeki istinaf itirazlarının kabulüne karar verilmiştir. Mahkemenin geçici işgöremezlik tazminatına ilişkin gerekçesi ve hükmü yerinde değil ise de, davacı tarafın bir istinaf başvurusu bulunmadığından bu hususa girilmemiş, yine davalı vekilinin istinaf itirazlarında ileri sürdüğü tedavi giderleri ve bakıcı ücretine yönelik itirazların işbu davada zaten dava konusu edilmediği ve hüküm altına alınmadığı da açık olmakla, burada belirtilmekle yetinilmiş, mahkeme kararının yalnızca yukarıda açıklanan maluliyet raporundaki usul ve yasaya aykırılık yönüyle kaldırılması gerekmekle, mahkemece kazanılmış haklar da gözetilerek usulünce alınacak heyet raporu sonucuna göre yeniden bir hüküm tesis edilmesi için hükmün HMK 353/1-a-6. madde uyarınca kaldırılması gerekmiştir…” gerekçeleriyle kaldırılmış olduğu anlaşılmıştır.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:
Mahkemece yeniden yapılan yargılama sonucunda, “…Tüm dosya kapsamı ve bilirkişi raporunun bir bütün olarak değerlendirilmesi sonucunda; mahkemece daha önce verilen 2017/706 Esas – 2019/306 Karar sayılı dosyanın istinaf incelemesinde, dosya kapsamında alınan ATK raporunun kaza tarihi 06/07/2017 olduğundan Özürlülük Ölçütü ve Sınıflandırılması ve Özürlülere Verilecek Olan Sağlık Kurulu Hakkında Yönetmelik hükümleri dikkate alınarak maluliyet tespiti yapılması yönünden kaldırıldığı, bu yönde rapor aldırılması için dosyanın Ege Üniversitesi Tıp Fakültesinin Adli Tıp Kurumuna gönderilmesine karar verildiği, bu yönde alınan raporda davacının özürlülük oranının %7 olduğu ve iyileşme süresinin 3 ay olarak uygun olacağı şeklinde rapor düzenlendiği, davacı vekilinin 02/12/2022 tarihli celsede kusur ve aktüer raporu alınması talebi üzerine dosya aktüer alanında uzman bilirkişiye tevdi edilmiş ise de istinaf kararı ile; mahkeme kararının yalnızca maluliyet raporundaki usul ve yasaya aykırılık yönüyle kaldırıldığı ve mahkemece kazanılmış haklar da gözetilerek usulünce alınacak heyet raporu sonucuna göre yeniden bir hüküm tesis edilmesi gerektiğinin bildirildiği, verilen ilk kararın davalı vekili tarafından istinaf edildiği, davacı vekilince istinaf edilmediği, davalı vekilinin istinaf talebinin yalnızca maluliyet raporundaki usul ve yasaya aykırılık yönüyle kaldırıldığı anlaşılmakla ve davalı tarafın yararına bozulmuş olmakla bozma ilamı ile birlikte davalı yararına kazanılmış hak doğduğundan önceki karar gibi hüküm tesis etmek gerekmekle; DAVANIN KISMEN KABULÜNE; 42.291,41-TL sürekli iş gücü kaybından kaynaklanan maddi tazminatın 27/12/2017 temerrüt tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsil edilerek davacıya ödenmesine, 100,00-TL geçici iş gücü kaybından kaynaklanan maddi tazminat isteminin reddine, fazlaya ilişkin 76.264,67 TL’ nin reddine….” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ:
DAVACI VEKİLİ TARAFINDAN, “…Mahkemenin ilk kararını istinaf etmemiş olmalarının, davalı taraf lehine usuli kazanılmış hak doğurmayacağıını, mahkemenin yanlış yönetmelik hükümlerini esas alarak karar vermesinin, hukuki anlamda maddi hata olup, maddi hata hükümlerinin varlığı halinde usuli kazanılmış haklardan bahsedilemeyeceğini, bunun Yargıtay kararlarına da aykırı olduğunu, müvekkilinin işbu dosyayı vekil ile takip etmeyebileceği hususunun da gözetilmesi gerektiğini, maluliyet konusunda hangi yönetmeliğe göre rapor alınması gerektiğini hukuki bilgi ve becerisi olmamasından dolayı bilemeyebileceği hususunun da aşikar olduğunu, bu durumda, mahkemenin söz konusu durumun kamu düzenini ilgilendiren bir husus olmasından kaynaklı olarak, uygun yönetmeliğe göre rapor aldırılması hususunu re’sen gözetmesi gerektiğini, bakiye alacağa ilişkin taleplerinin de kabulü gerektiğini (bu yönde Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2016/1528 E.-2019/1169 K., T.12.11.2019), gerçek zararın tespit edilebilmesi için, gerçek ücretin esas alınmasının koşul olduğunu, gerçek zararın hüküm tarihine en yakın tarihteki verilere göre hesaplanması gerektiğini, asgari ücret kamu düzeni ile ilgili olduğundan davanın her aşamasında uygulanmasının zorunlu olduğunu, bozmadan sonra dahi asgari ücrette artış olmuşsa, yeniden tazminat hesabı yapılması gerektiğini, hâkimin de, yargılamanın her aşamasında asgari ücret artışlarını doğrudan dikkate almakla yükümlü olduğunu, müvekkili bilirkişi raporuna itiraz etmemiş olsa dahi, sonradan yürürlüğe giren asgari ücretin uygulanmasının kamu düzeni gereği ve zorunlu olduğundan davalı yararına usuli kazanılmış hak oluşmayacağını, Yargıtay kararında da görüleceği üzere, kamu düzenini ilgilendiren ve maddi hatadan kaynaklı hususlarda, tarafların usuli kazanılmış hakkının bulunmadığının açıkçaya ortaya konulduğunu, bu nedenlerle istinaf taleplerinin kabulü ile, yerel mahkemenin kararının kaldırılarak, tüm taleplerinin kabulü yönünde karar verilmesi gerektiğini…” beyanla, mahkeme kararı istinaf kanun yoluna getirilmiştir.
DAVALI VEKİLİ TARAFINDAN; “…Dosyanın KTK. mdde 97′ deki dava şartı yerine getirilmediğinden reddi gerektiğini, şöyle ki; davanın usulden reddedilmesi gerekirken yerel mahkemece bu savunmalarının üzerinde durulmadan karar verilmiş olması nedeniyle kaldırılmasının gerektiğini, belgelerin eksiksiz sunumundan sonra 8 işgünü içerisinde ödeme yapılmaması halinde, dava yoluna gidilebileceğinin düzenlendiğini, somut olay incelendiğinde; davacı vekili tarafından, dava açılmadan önce müvekkili şirkete başvurduğu belirtilmiş ise de; sağlık kurulu raporu bulunmadığı gibi yerel mahkemece de bu yönetmeliğe uygun şekilde rapor alınmadan usul ve yasaya aykırı şekilde gerek başvuru gerekse esas yönünden yasaya aykırı karar verildiğini, sürekli sakatlığı tespit edilinceye kadar uğradığı zararın SGK’nın sorumluluğunda olduğunu, davacı vekilince özürlü sağlık kurulu raporu alınmadan başvuru yapılmış olması, sebebiyle; usulüne uygun başvurusu bulunmadığının kabulünün gerektiğini, davanın yetkisiz mahkemede açıldığını, davada İstanbul Asliye Ticaret Mahkemeleri’nin görevli ve yetkili mahkeme olduğunu, mahkemenin kararının, İzmir Bölge Adliye Mahkemesi’nin ilamına uygun olmadığını, kök raporun usuli kazanılmış hak doğurduğunu, işbu rapora göre revize yapıldığında kabul anlamına gelmemek üzere %7 maluliyet ve %70 kusurla 22.258,63 TL; %50 kusurla ise 15.899,02 TL tazminat hesaplandığını, alınacak maluliyet raporunun Karayolları Motorlu Araçlar Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları A.5 (c) bendindeki şartları taşıması gerektiğini, şöyle ki; sakatlığın tespitinde kaza ile illiyet bağının bulunup bulunmadığının önem arz ettiğini, maluliyet oranlarının Adli Tıp Kurumu tarafından tespit edilmesi gerektiğini, dosyaya sunulan Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi maluliyet raporunun hükme elverişli olmayıp, uzman mütalaası niteliğinde olduğunu, kusur oranlarının tespit edilmesinin gerektiğini, dosyanın Adli Tıp Trafik İhtisas Dairesi’ne gönderilerek kusur raporu alınmasının gerektiğini, kabul anlamına gelmemek kaydıyla, başvuran için maluliyet tazminatı hesaplaması yapılmasına karar verilmesi halinde 26.04.2016 tarihinde yürürlüğe giren düzenlemenin göz önünde bulundurulması gerektiğini, hesaplamalarda ölüm tablosu olarak TRH 2010 tablosunun dikkate alınması ve hesaplamalarda iskonto oranı (teknik faiz), %1,65 olarak dikkate alıması hususlarının göz önüne alınması gerektiğini, hesaplanan tazminattan müterafik kusur indirimi yapılması gerektiğini…” beyanla, mahkeme kararı istinaf kanun yoluna getirilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, trafik kazasına dayalı geçici ve sürekli işgöremezlik tazminatı istemine ilişkindir.
Mahkemece yeniden yapılan yargılama sonucunda; yukarıda yazılı gerekçelerle davanın kısmen kabulüne karar verildiği, karara karşı davacı vekili ve davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulduğu anlaşılmaktadır.
1-Dairemizce verilen kaldırma kararının, yalnızca doğru yönetmelik hükümlerine göre maluliyet raporu alınmaması gerekçesine dayalı olduğu, mahkemece, Dairemizin kaldırma kararına uygun olarak Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi Adli Tıp Sağlık Kurulundan “Özürlülük Ölçütü, Sınıflandırması ve Özürlülere Verilecek Sağlık Kurul Raporları Hakkında Yönetmelik hükümleri” dikkate alınarak heyet raporu düzenlenmesinin istenilmiş olduğu, düzenlenen heyet raporunda davacının kalıcı maluliyetinin %7 olacağının belirtildiği, istinaf öncesinde alınmış olan raporda maluliyet oranı %13,3 olarak belirlenip hesaplama da bu şekilde yapıldığından, mahkemece istinaf kararı uyarınca usule uygun yönetmelik hükümlerine göre alınan maluliyet raporuna göre yeniden aktüer raporu alındığı, yeniden belirlenen maluliyet oranına dair raporun usul ve yasaya uygun bulunduğu anlaşılmakla, maluliyete dair davalı vekilinin itirazlarının reddi gerekmiştir.
2-Davalı vekilinin diğer istinaf itirazları incelendiğinde; başvuru şartının yerine getirilmediğine dair, daha önceki kaldırma kararımızda karşılanmış olan itirazının, önceki kararımızda da belirtildiği üzere; “…Davalı … vekili her ne kadar davadan önce usulünce başvuru şartının yerine getirilmediğini, sağlık kurulu raporunun eksik olduğunu ileri sürmüş ise de, bizzat davalı vekilinin cevap dilekçesinde de belirttiği üzere tüm tedavilerin sonlanmasından belli bir süre sonra kesin olarak belirlenmesi mümkün olabilen maluliyet durumu bakımından sağlık heyeti raporunun yargılama sırasında alınması mümkün olup, davacı tarafça yapılmış olan başvurunun bu rapor eklenmediğinden bahisle usule aykırı bir başvuru olduğunun kabulü mümkün değildir. ” gerekçeleriyle yeniden reddi gerekmiştir.
3-Davalı vekilinin yetki itirazının da, dosya kapsamına, önceki istinaf istemi kapsamına ve özellikle kaza yerinin İzmir ili Karşıyaka ilçesi olmasına göre reddi gerekmiştir.
4-Müterafik kusura dair davalı itirazının da kabulü mümkün görülmemiştir. Zira, davalı vekilinin bu itirazını daha önceki istinaf isteminde ileri sürmemesinin davacı yararına usuli müktesep hak oluşturmasının yanısıra, davacının bahse konu kazada yaya konumunda olmasına ve kazada davacıya da %10 kusur izafe edilmiş olmasına göre bu itirazın reddi gerektiği açıktır.
Yine, davalı tarafça daha önceden istinaf konusu edilmeyip, istinaf kaldırma kararı sonrasında ileri sürülen kusur konusundaki itirazların da reddi gerekmiştir.
5-İstinaf kararı sonrasında mahkemece alınan aktüer raporundaki hesaplamaya ilişkin olarak her iki tarafın da istinaf isteminde bulunduğu anlaşılmaktadır. Bu kapsamda davacı vekili, yeniden tesis edilecek hüküm tarihine en yakın rapordaki güncel verilerin, yani bu zaman içerisinde asgari ücrette meydana gelen artışların da dikkate alınarak son aktüer raporu ile belirlenen 118.456,08-TL maddi tazminata hükmedilmesi gerektiğini iddia etmiştir. Mahkemece verilen kararda ise, önceki karara yönelik olarak sadece davalı vekilinin istinafa geldiği, davacı tarafça istinaf isteminde bulunulmadığı ve ilk kararın yalnızca usule uygun yönetmelik hükümlerine göre maluliyet raporu alınması için kaldırıldığı, bu nedenle asgari ücretteki artış dikkate alınarak yeniden yapılan hesaplamaya, davalı yararına oluşan usuli müktesep haklar gözetilerek itibar edilmediği gerekçesiyle, önceki hükümdeki 42.291,41-TL’nin aynen yeniden hüküm altına alındığı görülmektedir.
Davacı taraf, asgari ücretteki artışın kamu düzenine ilişkin bir husus olup karar tarihine en yakın şekilde güncel tazminat hesabı yapılması gerektiğini, bu konuda karşı taraf yararına usuli mültesep hak oluşamayacağını, Yargıtay HGK kararının da bu yönde olduğunu ileri sürmüş ise de, daha önceki istinaf kaldırma nedeninin yalnızca maluliyet raporuna ilişkin olmasına göre, bu süreçte asgari ücrette gerçekleşen artışın dikkate alınması ve tazminat miktarının ilk hükme karşı istinafa gelmeyen davacı yararına, ilk hükümdeki tutarı aşacak şekilde belirlenmesi, davalı yararına oluşan usuli müktesep hakları ihlal edeceğinden, davacı vekilinin istinaf itirazlarının esastan reddi gerekmiştir (Bu yönde bknz. Yargıtay 4.HD 2021/25848 E.-2022/9852 K., 2022/12591 E.- 2022/15705 K., YHGK 2016/21-817 E.- 2020/167 K).
6-Bununla birlikte, mahkemece hüküm altına alınan tazminat tutarının hatalı olduğuna dair davalı vekili itirazının ise kabulü gerekmiştir. İstinaf kararı öncesinde alınan aktüer raporunda TRH 2010 tablosu ve 1,8 teknik faize göre hesap yapılmış olup, davacı tarafça istinafa gelinmediğinden bu husus bakımından da davalı yararına usuli müktesep hak oluşmuş olup, mahkemece yalnızca istinaf kararı uyarınca usule uygun olarak belirlenen %7 maluliyet oranına göre tazminatın yeniden hesaplanması suretiyle hüküm tesis edilmesi gerekirken, maluliyet oranının daha düşük çıktığı hususuna dikkat edilmeksizin önceki hükümdeki tazminat tutarına hükmedilmesi doğru olmamıştır. Ne var ki, dosya kapsamında 01.02.2019 tarihli aktüer raporunda hesaplanan tutarın, yeni belirlenen %7 maluliyet oranı gözetilerek revize edilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmeyip mevcut rapora göre hesap yapılması mümkün görüldüğünden, hükmün davalı yararına kaldırılıp HMK 353/1-b-2.madde uyarınca düzeltilerek, 22.258,64-TL maddi tazminat tutarı üzerinden yeniden tesis edilmesi gerekmiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde; davacı vekilinin istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b-1. maddesi gereğince esastan reddine, davalı vekilinin istinaf itirazlarının kısmen kabulü ile, HMK’nın 353/1-b-2. maddesi gereğince yeniden hüküm tesisine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf itirazlarının HMK 353/1-b-1.madde uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Davalı vekilinin istinaf itirazlarının KISMEN KABULÜ ile, Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2022/446 Esas – 2023/486 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-b-2. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, KALDIRILAN KARARIN YERİNE GEÇMEK ÜZERE;
“a-Davanın KISMEN KABULÜNE; 22.258,64 TL sürekli iş gücü kaybından kaynaklanan maddi tazminatın 27/12/2017 temerrüt tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsil edilerek davacıya ödenmesine,
b-Fazlaya ilişkin 96.197,44 TL sürekli işgöremezlik tazminatı talebinin REDDİNE,
c-100,00 TL geçici iş gücü kaybından kaynaklanan maddi tazminat isteminin reddine,
ç-Kabul edilen bedel üzerinden alınması gereken 1.520,48 TL harçtan, davacı tarafından yatırılan 31,40 TL peşin harç, 145,00 TL tamamlama harcı ve 268,00 TL ıslah harcı olmak üzere toplam 444,40TL’nin mahsubu ile eksik 1.076,08 TL harcın davalıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
d-Davacı tarafından yatırılan 31,40 TL peşin harç, 145,00 TL tamamlama harcı ve 268,00 TL ıslah harcı olmak üzere toplam 444,40 TL’nin davalıdan tahsil edilerek davacıya ödenmesine,
e-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden AAÜT uyarınca kabul edilen bedel üzerinden hesaplanan 17.900,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
f-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden redde konu bedel üzerinden AAÜT 13/3.md. hükmü de gözetilerek hesap edilen 17.900,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
g-Davacı tarafından sarf edilen ve peşin harç haricinde kalan, 31,40 TL başvuru harcı, 4,60 TL vekalet harcı, 1,50 TL dosya gideri, 1.800,00 TL bilirkişi ücreti, 285,15 TL tebligat gideri toplamı 2.122,65 TL yargılama giderinden kabul-ret oranına göre hesaplanan 398,52 TL’lik kısmının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
h-Davalı tarafından sarfedilen 83,15 TL yargılama giderinden kabul-ret oranına göre hesaplanan 67,53 TL’lik kısmının davacıdan alınarak davalıya verilmesine, bakiye kısmın davalı üzerinde bırakılmasına,
ı-Sarfedilmemiş gider avansının karar kesinleştiğinde ilgili olduğu tarafa iadesine”,
ŞEKLİNDE YENİDEN HÜKÜM TESİSİNE,
3-Davalı vekilinin sair istinaf itirazlarının REDDİNE,
4-İSTİNAF AŞAMASINDA;
a-Davacıdan alınan 269,85 TL istinaf karar harcı yeterli görüldüğünden yeniden harç tahsiline yer olmadığına,
b-Davalıdan alınan 722,23 TL istinaf karar harcının talep halinde davalıya iadesine,
5-İstinaf incelemesi esnasında davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
6-İstinaf incelemesi esnasında davalı tarafça yapılan 40,00 TL tebligat gideri ve 738,00 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcına ilişkin toplam 778,00 TL istinaf yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
7-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
8-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ve avans iade işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair; dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 11/10/2023