Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2023/1708 E. 2023/1561 K. 18.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2023/1708
KARAR NO : 2023/1561

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 06/07/2015 (Dava) – 06/04/2023 (Karar)
NUMARASI : 2021/920 Esas – 2023/323 Karar
DAVA : Maddi Tazminat
BAM KARAR TARİHİ : 18/10/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 18/10/2023
İstinaf incelemesi için Dairemize gönderilen İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2021/920 Esas – 2023/323 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili, müvekkili şirkete ait olan rüzgar türbin kanatlarının yurtdışından ithal edildiğini, 26-27 Ocak 2015 tarihinde gemi ile …ne ait limana getirildiğini, liman işletme yetkililerinin gösterdiği gümrüklü sahasında gösterilen yere istiflendiğini, türbin parçaları oldukça büyük ebatlı ve ağır tonajlı olduğundan ve yine aynı gemi içerisinde başka şirketlere de ait büyük ebatlı türbin, vagon ve ekipman olduğundan geminin boşaltımının uzun süreceğinin bildirildiğini, gemideki tüm tahliye tamamlanmadan gümrük işlemleri de yapılamayacağı için tüm emtiaların …ne ait gezici vinçler ile istiflenip depolandığını, tüm bu işlemlerin bizzat … insiyatifi doğrultusunda ve kendi usul ve esaslarına göre yapıldığını, hergün ton başına depo bedelinin de müvekkilince …ne ödendiğini, sözkonusu türbinler davalı …nün muhafaza ve koruması altında iken sahada bu davalı tarafından istiflendiği alanda bulunduğu sırada ilk olarak 01.02.2015 tarihinde …ne ait forkliftin çarpması neticesinde 156 nolu tribün kanadının hasar gördüğünü, bunun müvekkiline başka bir nakliye şirket çalışanı … tarafından bildirildiğini, kamera kayıtları istenmesine rağmen çalışmadığı gerekçesiyle liman yönetimince verilmediğini, türbin kanatlarının tam ve sağlam olarak gemiden indirildiğinin survey gözetim raporları ile sabit olduğunu, bu sebeple 156 nolu türbin kanadındaki hasardan davalı …nün sorumlu olduğunu, yine 08.02.2015 tarihinde de …nde bulunan 153 ve 181 nolu tribün kanatlarına davadışı sürücü …’ in sevk ve idaresindeki, davalı … Ltd.Şti’nin maliki olduğu … plakalı aracın çarpması ile hasar oluştuğunu, buna ilişkin tutanak tutulduğunu, üretici yabancı firma ile onarım konusunda irtibata geçildiğini, tamir masrafının yanısıra bu çalışmanın yapılması için gerekli çadır, iskele, jeneratör, vinç, nakliye işlemleri için de firmalardan teklif alındığını ve en uygun teklif veren şirketin teklifi de onarım bedeline eklendiğinde 230.354,88-TL tutarında zararlarının olduğunu, davalılardan hasarın talep edildiğini, ancak halen ödenmediğini, davalı …’nin bu aracın ZMM’si, diğer davalı … AŞ’nin de İMMS’sı olduğunu belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla tribün kanadında oluşan hasarların onarım bedeli 230.354,88-TL’nin davalılardan müşterek ve müteselsilen (sigorta şirketlerinin poliçe limiti ile sınırlı olarak) reeskont faiziyle tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı … vekili, davalı …nin kamu hizmeti yürüten bir idare olup işbu davanın hizmet kusuru sebebi ile bu davalı yönünden idari yargıda görülmesi gerektiğini, hasardaki tek sorumlunun da bu davalı olup müvekkilinin bir kusuru ve sorumluluğunun olmadığını, kaldı ki 01.02.2015 tarihinde meydana gelen forklift kazası ile müvekkilinin hiçbir ilgisi dahi bulunmadığı halde davacının taleplerini ayırt etmeden müşterek ve müteselsilen tüm zararını müvekkilinden de talep etmiş olmasının hatalı olduğunu, 08.02.2015 tarihli kazada da müvekkilinin kusuru bulunmadığını, sözkonusu alanda hiçbir uyarı işareti ve levha bulunmadığını, liman sahası içindeki trafikte tehdit oluşturacak şekilde dikkatsizce istiflenen rüzgar güllerine ilişkin önleyici işaret ve uyarı konulmamış olmasından dolayı …nin asli ve tam kusurlu olduğunu, rüzgar güllerinin boyutlarının sürücülerin öngöremeyeceği ebatta olmasına rağmen istiflendikten sonra korumasız şekilde açıkta bırakılmış olduğunu, kaldı ki 01.02.2015 tarihinde bir kaza meydana geldikten sonra davalı idarenin bu kazadan kendisine sorumluluk çıkararak başka kazaların da oluşmasına engel olmak adına gerekli tedbirleri alması beklenirken bunun da yapılmamış olduğunu ve davalı idarenin ağır kusurlu olduğunu, talep edilen hasar bedellerinin de çok fahiş olduğunu, türbinlerin hasarsız limana geldiğinin ve istiflendiğinin davacı tarafça ispata muhtaç olduğunu, davacının teklif aldığı bedellerin fahiş olduğunu beyanla, davanın usulden ve esastan reddini talep etmiştir.
Davalı … vekili; 01/02/2015 tarihinde 156 nolu tribüne forkliftin çarpmadığını, zira müvekkili idareye böyle bir kaza bildirimi yapılmadığını, 153 ve 181 nolu tribün hasarında da müvekkilinin ilgisinin olmadığını, … plakalı aracın sürücüsünün dikkatsizliği sonucunda çarpması ile hasarın oluştuğunu, meydana gelen hasarlar sebebi ile müvekkili kuruma kusur isnadının yerinde olmadığını, bahse konu yerin araçlarca manevra yapılacak bir yer olmayıp stok sahası olduğunu, geniş bir alan olduğundan her köşesinin kameralarla izlenmesinin mümkün olmadığını, limanda gerekli uyarı levhalarının asılı olup ilgili odalara bu konudaki talimatnamenin de gönderilmiş olduğunu, limanda değişik ebat ve türde yükler olduğundan her yük için özel koruma sağlanamayacağını, kabul anlamına gelmemek üzere talep miktarının da fahiş olduğunu beyanla, davanın reddini talep etmiştir.
Diğer davalılar … Şirketi ve … A.Ş’ne usulüne uygun davetiyeler tebliğ edildiği halde davaya cevap vermedikleri anlaşılmıştır.
DAİREMİZİN KALDIRMA KARARI:
Mahkemece daha önceden verilen “davanın kısmen kabulü” ne dair kararın yapılan istinaf incelemesi neticesinde, Dairemizin 17.11.2021 tarihli 2020/1470 E.- 2021/1173 K. sayılı kararı ile;
“…Davalı … A.Ş. vekilinin talebin teminat dışı olduğuna, kazanın meydana geldiği yerin KTK kapsamında bulunmadığına ilişkin istinaf itirazları yerinde görülmemiştir. Zira, KTK 2.maddesinde; ‘Bu Kanun, karayollarında uygulanır. Ancak aksine bir hüküm yoksa; a) Karayolu dışındaki alanlardan kamuya açık olanlar ile park, bahçe, park yeri, garaj, yolcu ve eşya terminali, servis ve akaryakıt istasyonlarında karayolu taşıt trafiği için faydalanılan yerler ile, b) Erişme kontrollü karayolunda ve para ödenerek yararlanılan karayollarının kamuya açık kesimlerinde ve belirli bir karayolunun bağlantısını sağlayan deniz, göl ve akarsular üzerinde kamu hizmeti gören araçların, karayolu araçlarına ayrılan kısımlarında da, Bu Kanun hükümleri uygulanır.’ denilmiştir. Somut olayda hasarın meydana geldiği yer giriş çıkışları kontrollü ve özel güvenlikli de olsa, sürekli yükleme ve boşaltma yapılan, araç giriş çıkışına müsait, limanın ‘karayolu ile bağlantılı’ yeri olması karşısında sigorta şirketinin poliçeye dayalı sorumluluğu bulunmaktadır (Bu yönde bknz.Yargıtay (kapatılan) 17. Hukuk Dairesi 2014/25063 E. – 2017/6130 K., Yargıtay HGK 2011/17-499 E.- 2011/557 K. ). Davalı … vekilinin istinaf itirazlarının değerlendirilmesinde; limanın muhtelif yerlerinde bilgilendirme tabelaları asılması ve ilgili odalara liman kurallarına dair talimatnamelerin gönderilmesi faydalı ise de, somut uyuşmazlıktaki gibi kaza ve hasar nedeniyle …nin sorumluluğunu bertaraf edecek nitelikte olmayıp, davacıya ait rüzgar türbin kanatlarının istiflenmesinde ve gümrük işlemlerinin tamamlanmasına kadarki süreçte depolanmasında davalı …’ye bağlı …nin rolü dikkate alındığında, sözkonusu malzemelerin korunup gözetilmesinde sorumluluğunun bulunduğu açıktır. Yine, dava konusu hasara uğrayan 156 nolu türbine dair anılan davalı vekili, müvekkiline bir forklift kazası bildirimi bulunmadığından, bu kazadan da sorumlu olmadıklarına dair itirazda bulunmuş ise de, davalının …ndeki koruma yükümlülüğünün forklift kazası ve başkaca sair kazalar bakımından geçerli olması, istifleme ve depolama işlemlerinin anılan davalı tarafça yapılıp bu hususta gereken özenin gösterilmesi sorumluluğunun kendisinde olması, ilk kazadan kısa bir süre sonra ikinci kazanın gerçekleştiği de gözetildiğinde, davalının sorumluluk sahası içinde gereken önlemleri almadığının anlaşılması karşısında kusura yönelik itirazları yerinde görülmemiştir. Kusur yönünden davalı … Ltd. Şti vekilinin, müvekkili şirketin kusursuz olduğuna, davalı …nin tek kusurlu olduğuna yönelik itirazları da, anılan davalının işleten sıfatına, maliki olduğu araç sürücüsünün dikkatsizliğine dayalı olarak kazanın meydana gelmesinde izafe edilen kusur oranına, dosya kapsamına ve kazanın meydana geliş şekline göre yerinde görülmemiştir. Davalı … ve davalı … Ltd. Şti vekillerinin hasar hesaplamasının çok fahiş olduğuna dair itirazları ise eksik incelemeye dayalı olarak yerinde görülmüş olup, bu hususta kararın kaldırılması gerekmiştir. Şöyle ki, esasen mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporu hüküm kurmaya ve denetime elverişli nitelikte değildir. Öncelikli olarak konunun uzmanlığı bakımından mahkemece içerisinde enerji (özellikle rüzgar alanında) mühendisi ve gümrük uzmanı bilirkişilerin de olduğu heyetten, tarafların tüm itirazlarının ayrıntılı olarak karşılandığı bir rapor alınması gerekirken yetersiz bilirkişi raporuna dayalı olarak hüküm tesis edilmesi yerinde olmamıştır. Mahkemece, 156 nolu türbin bakımından alınan ek raporda hesaplanan tutardan farklı bir tutara herhangi bir gerekçe de belirtilmeksizin hükmedilmesi, mahkeme kararlarının gerekçeli olması gereği karşısında doğru olmadığı gibi, kök raporda hesaplanan toplam zarardan diğer iki türbin bedelinin düşülmesiyle mahkemece varıldığı düşünülen 156 nolu türbin bakımından hükmedilen tutar da kabule göre hatalı olmuştur. Zira, kök raporda üretici firmanın düzenlediği faturaya göre hesaplanan toplam onarım ücreti hesaplanırken KDV’nin eklenmesiyle bulunan rakamda toplama hatası olduğu görülmektedir. Yine, üretici firmanın davacı şirketten karşılamasını istediği ek masraflar olan vinç, çadır, iskele, jeneratör, nakliye bedelleri bakımından davalı tarafların itirazlarının karşılanmadığı görülmüştür. Gerçek zararın belirlenmesinde türbinlerin garanti kapsamından çıkmaması adına ve işin özel niteliğine ve uzmanlığına göre üretici firma tarafından onarımının talep edilmesinde dosya kapsamına göre bir aykırılık yok ise de, yukarıda bahsedilen ve Türkiye’deki bir firmaya yaptırılacak olan ek masraflar bakımından dava dilekçesinde en uygun teklif denilerek sunulan teklif dışında başka bir teklif bulunmaması ve bilirkişilerce de sözkonusu masrafların piyasa şartlarına göre uygunluğunun hiç denetlenmemiş olması eksik inceleme olup bu yöndeki itirazların kabulü gerekmiştir. Yine, davalı … Ltd. Şti vekilinin, bilirkişi heyet raporunda 153 nolu türbinde daha az hasar olduğu şeklindeki saptamasından sonra, 156 nolu türbine göre daha fazla maliyet çıkarılmış olmasının raporu kendi içinde çelişkili hale getirdiğine yönelik itirazı da yerinde görülmüştür. Mahkemece alınacak raporda onarım detaylarının daha ayrıntılı ve çelişki içermeksizin belirlenmesi gerekmektedir. Bu inceleme yapılır iken, davadışı üretici firmanın türbin nolarının ilk faturada hatalı bildirildiğine ve yeniden düzeltilmiş faturayı gönderdiklerine dair evrakların da titizlikle irdelenmesi gerekmektedir. Davacı vekilinin istinaf itirazlarının değerlendirilmesinde; mahkemece davanın kısmen kabulü yönünde karar verildiği anlaşılmakla birlikte kararda reddedilen tutara ve red gerekçesine dair bir açıklama bulunmadığı gibi, davacı tarafından talep edilen reeskont faizine ilişkin olarak da bir karar verilmemiş olması yerinde görülmemiştir. Zira, davacı vekilinin dava dilekçesi incelendiğinde reeskont faiz talebinde bulunmuş olduğu görüldüğünden bu talebin mahkemece karşılanması gerekmektedir. Açıklanan nedenlerle davacı vekilinin istinaf itirazlarının kabulü gerekmiş, ancak karar kaldırma nedenine göre mahkemece yeniden araştırma yapılıp hüküm tesis edilecek olduğundan yeniden tesis edilecek hükümde gözetilmek üzere bu yönden de kararın kaldırılması gerekmiştir…” gerekçeleriyle kaldırıldığı anlaşılmıştır.
YEREL MAHKEME KARARI:
Mahkemece yeniden yapılan yargılama sonucunda, “….Toplanan deliller, bütün dosya kapsamı, alınan bilirkişi raporları ve istinaf ilamına göre; davacı vekili, müvekkili şirkete ait olan tribün kanatlarının yurtdışından ithal edildiğini, …ne ait sahada bulunduğu sürede …ne ait forkliftin çarpması neticesinde 156 nolu tribün kanadının hasar gördüğünü, yine …nde bulunan 153 ve 181 nolu tribün kanatlarına da sürücü … ‘in sevk ve idaresindeki … plakalı aracın çarpması ile hasar oluştuğunu, buna ilişkin tutanak tutulduğunu belirterek tribün kanatlarında oluşan hasarların onarım bedellerinin, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla reeskont faizi ile birlikte davalılardan tahsilini talep ettiği, İzmir BAM 20. Hukuk Dairesinin 2020/1470 Esas, 2021/1173 sayılı kararından sonra aldırılan 15/04/2022 tarihli bilirkişi raporuna göre, 153 ve 181 nolu türbin kanatlarında meydana gelen hasarın (113.754,01 TL + 98.501,43 TL olmak üzere) toplam 212.255,44 TL olduğu, 156 nolu türbin kanadında meydana gelen hasar bedelinin 17.149,60 TL olduğu, 153 ve 181 nolu türbin kanatlarında meydana gelen hasar sebebiyle …nin %30 kusuru sebebiyle 63.676,63 TL’sinden sorumlu olduğu, 156 nolu türbin kanadında meydana gelen zararın tamamı olan 17.149,60 TL’den sorumlu olduğu, 153 ve 181 nolu türbin kanatlarında meydana gelen hasarın %70 kusur oranına göre 148.578,80 TL’sinin tamamından … Şirketinin sorumlu olduğu, … Şirket lehine trafik poliçesi düzenleyen …’nin hasar bedelinin 58.000 TL ‘sinden sorumlu olduğu, … Şirketi lehine kasko sigorta poliçesi düzenleyen … AŞ’nin ise 90.578,80 TL’sinden sorumlu oldukları, 153 ve 181 nolu türbin kanatlarında oluşan zarardan … Şirketi ve …nün müteselsilen sorumlu oldukları, istinaf kaldırma kararında ve dava dilekçesindeki talepte reeskont faiz istemi mevcut olup, faiz istemi sehven kısa hükümde yazılmamış olduğundan bu hususta talep halinde HMK 305/A maddesine göre hükmün tamamlanmasına ilişkin karar verilebileceği anlaşıldığından, sonuç olarak; DAVANIN KISMEN KABULÜ İLE, 153 ve 181 nolu rüzgar türbin kanatlarında meydana gelen 212.255,44 TL hasar bedelinin, davalı … 63.676,64 TL’sinden, davalı … Ltd. Şti. 212.255,44 TL’nin tamamından, …. 58.000 TL’sinden, … AŞ. 90.578,80 TL’sinden sorumlu olmak üzere davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, 156 nolu türbin kanadında meydana gelen hasar sebebiyle 17.149,60 TL hasar bedelinin davalı …nden alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ait istemin reddine, … AŞ’nin Aliağa İcra Dairesinin 2018/820 sayılı dosyasına yaptığı 134.794,50 TL ödemenin BK 100. maddesine göre icra müdürlüğünce değerlendirilmesine….” şeklinde karar verilmiş olduğu, davacı vekilinin talebi üzerine 18.07.2023 tarihli EK KARAR İLE de; “…2021/920 Esas-2023/323 K.sayılı kararın 1 nolu bendinin; ‘davanın kısmen kabulü ile, 153 ve 181 nolu rüzgar türbin kanatlarında meydana gelen 212.255,44 TL hasar bedelinin … 63.676,64 TL’sinden, Davalı … Ltd. Şirketi 212.255,44 TL’nin tamamından, … 58.000 TL’sinden, … AŞ. 90.578,80 TL’sinden, (davalı …, davalı … Ltd. Şti. 08/02/2015 hasar tarihinden itibaren reeskont faizi ile birlikte sorumlu olmak üzere, …, … AŞ. 06/07/2015 dava tarihinden itibaren reeskont faizinden sorumlu olmak üzere) davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, 2 nolu bendinin de; ‘156 nolu türbin kanadında meydana gelen hasar sebebiyle 17.149,60 TL hasar bedelinin (01/02/2015 hasar tarihinden itibaren reeskont faizi ile birlikte sorumlu olmak üzere) davalı …nden alınarak davacıya verilmesine…’ şeklinde hükmün faiz yönünden tamamlanmasına karar verildiği görülmüştür.
İSTİNAF SEBEPLERİ:
DAVALI …Ş VEKİLİ TARAFINDAN, “…Öncelikle kazanın …’ne ait sahada gerçekleştiğini, bir trafik kazasına konu zararın zorunlu mali mesuliyet sigortası kapsamında görülebilmesi için kazanın karayolunda gerçekleşmesi gerektiğini, hadisenin meydana geldiği mahallin kamuya açık yer veya karayolu olarak kabulü mümkün olmadığından talebin trafik poliçesi kapsamı dışında olduğunu, mahkeme tarafından 58.000,00 TL’den sorumlu tutulmalarının haksız ve hukuka aykırı olduğunu, kaldı ki itirazları saklı kalmak kaydıyla dava konusu kazanın meydana gelmesinde sigortalı araç sürücüsünün kusurunun bulunmadığını, aynı dosya kapsamında alınan 03.08.2016 bilirkişi raporunda ZMM trafik sigortacısı olan müvekkili şirketin teminat limiti olan 29.000,00 TL’den sorumlu olduğu tespit edilmiş ise de 29.03.2017 tarihli bilirkişi ek raporunda müvekkili şirketin poliçe teminat limitinin 58.000,00 TL olduğu ve 58.000,00 TL’den sorumlu olduğunun tespit edildiğini, ek rapordaki bu değerlendirmenin kabulünün ve bu raporun hükme esas alınmasının mümkün olmadığını, kazanın 2015 yılında meydana geldiğini, kaza tarihinde poliçe limitinin 29.000,00 TL olduğunu..,” beyanla, mahkeme kararı istinaf kanun yoluna getirilmiştir.
KATILMA YOLUYLA İSTİNAF TALEBİNDE BULUNAN DAVACI VEKİLİ TARAFINDAN; “…Öncelikle kararda fazlaya ilişkin istemin reddine karar verildiğini, ancak reddedilen kısmın ayrıntılı olarak belirtilmediğini ve ret gerekçesinin yazılmadığını, reddedilen miktarın sadece hükmün 4. bendinde yer alan, reddedilen kısım olan 949,82 TL üzerinden hesaplanan karşı yan vekalet ücretinden anlaşılabildiğini, mahkemece bilirkişi raporunda hesaplanan miktar dikkate alınmadan taleplerinin kısmen reddine karar verildiğini, ayrınca fazlaya ait istemin reddi denilmek suretiyle üstü örtülü biçimde faiz istemlerinin de reddine karar verildiğini, ancak kararın gerekçesinde bunun yer almadığını, oysaki reeskont faizine ilişkin istemlerinin gerekçeli kararın iddia başlığı altında belirtildiğini, dava dilekçelerinde konu kısmında fazlaya ilişkin hakların saklı tutularak hasar bedeli ve reeskont faizine ilişkin taleplerinin belirtildiğini, dilekçelerinin içeriğinde ve talep kısmında fazlaya ilişkin haklarını saklı tuttuklarını belirtmekle birlikte, sehven talep kısmında reeskont faizine ilişkin taleplerine yer verilmediğini, ancak 10.03.2016 tarihli ön inceleme duruşmasında fazlaya ilişkin haklarını saklı tuttuklarını belirterek onarım bedeli ve reeskont faizine ilişkin taleplerini tekrar ettiklerini, karşı tarafın iddianın genişletilmesi hususunda itirazı olmaksızın ön inceleme tutanağının hep birlikte imza altına alındığını, HMK’nın ilgili maddesinde de karşı yanın muvafakati halinde iddianın genişletilmesinin mümkün olacağının belirtildiğini, ayrıca fer’i nitelikteki faizin davanın her aşamasında talep edilebileceğine ilişkin Yargıtay kararlarının sunulduğunu, buna rağmen mahkemece hukuka aykırı olarak faiz istemlerinin dikkate alınmadığını…” beyanla, mahkeme kararı katılma yoluyla istinaf kanun yoluna getirilmiştir.
DAVALI … VEKİLİ TARAFINDAN, “…Dilekçelerinde vurguladıkları üzere, 156 no.lu türbin kanadının liman sorumluluk alanında hasarlandığının ispatlanamadığını, tahmine dayalı olarak müvekkili idareye kusur yüklenmesinin ve tazminattan sorumlu tutulmasının hatalı olduğunu, 153 ve 181 no.lu türbin kanatlarının hasarlanmasında müvekkili idareye yüklenen kusurun hiçbir gerekçesinin olmadığını, zira stok sahasında sabit halde duran emtiaya çarpan araç şoförünün %100 kusurlu olduğunun açık olduğunu, kusuru kabul anlamına gelmemek kaydıyla hesaplanan hasar bedelinin fahiş olduğunu…” beyanla, mahkeme kararı istinaf kanun yoluna getirilmiş, DAVALI … VEKİLİ TARAFINDAN EK KARARA YÖNELİK İSTİNAF İTİRAZLARINDA İSE; “…Usule ve yasaya aykırı ek kararın kaldırılmasını talep ettiklerini, istinaf dilekçelerinde yer alan hususlara ilaveten, asıl kararda yer almayan faiz konusunun HMK 305/A maddesi kapsamında değerlendirilmesinin mümkün olmadığını, bu yönde ek karar verilmesinin HMK hükümlerine aykırı olduğunu, bununla birlikte faiz konusunun zaten davacı tarafından istinaf konusu edildiğini, istinaf mercii tarafından incelenecek bir hususta ek karar verilmesinin usule aykırı olduğunu, ayrıca dava dilekçesinin netice ve talep kısmında faiz talep edilmediği gibi kendilerince açık bir muvafakat de verilmediğini, iddianın genişletilmesi mahiyetinde olduğunu…” beyanla, mahkeme ek kararı istinaf kanun yoluna getirilmiştir.
DAVALI … LTD. ŞTİ. VEKİLİ TARAFINDAN; “…Kazaya ilişkin olarak müvekkili şirketin sorumluluğunun bulunmadığını, müvekkiline ait olan … plakalı aracın …nin sorumluluğunda olmasına karşın söz konusu alanda herhangi bir levha ve işaret ile uyarı yapılmadığı için manevra sırasında limanda bulunan davacıya ait rüzgar gülü kanatlarına çarptığını, bu kapsamda müvekkiline kusur izafe edilemeyeceğini, zarar ile müvekkilinin herhangi bir eylemi arasında illiyet bağı bulunmadığını, zararın … ve davacının kusurundan kaynaklandığını, idarenin tehlikeli bir faaliyeti yürütmesi ya da tehlikeli araç gereç kullanması durumunda ortaya çıkan bu tip bir zararın -ne kadar özen gösterilmiş olursa olsun- idarece tazmini gerektiğini, rüzgar türbinlerinin boyutları itibariyle oldukça geniş yer kapladıklarını, hem ürünlerin güvenliği hem de o bölgede seyredecek araçların güvenliği açısından gerekirse etrafını çevirmek suretiyle etkin ikaz işaretleriyle diğer araçların bu bölgeye belli mesafede yaklaşmasının önüne geçilmesinin gerektiğini, ancak Liman İdaresi’nin bu sorumluluğunu yerine getirmediğini, istinaf ilamı sonrası, ilk derece mahkemesince alınan bilirkişi raporunun eksik incelemeye dayalı olduğunu, yaptıkları itirazlar göz ardı edilerek karar verildiğini, heyet raporundaki kusur oranın da fahiş olduğunu, zira somut olayda asli kusurlu tarafın … olduğunu, kaldı ki, türbin kanatlarının gemiden indirilip güvenli bir şekilde bekletilmesi için davacı taraf ile … arasında sözleşme ilişkisinin olduğunu, … …nin ardiyeci olarak kendi depolama alanında bulanan ürünün hasara uğramasında şüphesiz kusur sorumluluğunun bulunduğunu, … sorumluluklarını yerine getirseydi, dava konusu kazanın meydana gelmeyeceğinin ortada olduğunu, bilirkişilerin davacı tarafça dosyaya sunulan tek taraflı bilgi ve belgeler doğrultusunda söz konusu arızaların ne olduğu ve ne şekilde giderildiğine dair hiçbir bilgiye sahip olmaksızın rapor tanzim ettiklerini, her zaman istenilen şekilde düzenlenebilen belgeleri esas alarak zarar hesabı yapmalarının hiçbir hukuki dayanağı bulunmadığını, bu itirazları da göz ardı edilerek karar verilmesinin usule ve yasaya aykırı olduğunu, kararın kendi içerisinde çelişkiler içerdiğini, karar içeriğinde müvekkilinin sorumlu olduğu tutar ile hüküm fıkrasında müvekkili aleyhine kararlaştırılan tutarın örtüşmediğini, hiçbir şekilde kusur oranını kabul anlamına gelmemek kaydı ile mahkeme aksi kanaatte ise, müvekkili şirketin izafe edilen kusur oranından daha fazla miktarda zarardan sorumlu tutulmasının açıkça hukuka aykırı olduğunu, kararın usuli hatalar da içerdiğini, karar içeriğinde; ‘…faiz istemi sehven kısa hükümde yazılmamış olduğundan bu hususta talep halinde HMK 305/A maddesine göre hükmün tamamlanmasına ilişkin karar verilebileceği anlaşıldığından…'” denildiğini, öncelikle hiçbir şekilde karşı tarafın faiz taleplerini kabul etmediklerini, aksini kabul anlamına gelmemek kaydı ile de, faize ilişkin verilmemiş olan bir kararın daha sonra, anılan şekilde HMK 305/A uyarınca hükmün tamamlanması talebine konu edilmesinin usul hukuku kurallarınca mümkün olmadığını, bu şekilde kararın aleyhleri yönde değiştirilmesine muvafakatlerinin bulunmadığını, kaldı ki, mahkemece bu şekilde davacı tarafa yol gösterir mahiyette karar verilmesinin de ayrıca usul ve yasaya aykırılık teşkil ettiğini…” beyanla, mahkeme kararı istinaf kanun yoluna getirilmiş, DAVALI … LTD. ŞTİ VEKİLİ TARAFINDAN EK KARARA YÖNELİK İSTİNAF İTİRAZLARINDA İSE; “…06.04.2023 tarihli karara ilişkin tüm istinaf talepleri ve gerekçeleri saklı kalmak kaydıyla, anılan 18.07.2023 ek kararın da usul ve yasaya aykırı olduğunu, faize ilişkin verilmemiş olan bir kararın daha sonra, anılan şekilde HMK 305/A uyarınca hükmün tamamlanması talebine konu edilmesinin usul hukuku kuralları bakımından mümkün olmadığını, bu şekilde kararın aleyhlerine değiştirilmesine muvafakatlerinin bulunmadığını, kaldı ki, mahkemece dosyadan el çekildikten sonra davacı tarafa yol gösterir mahiyette karar verilmesinin de usul ve yasaya aykırılık teşkil ettiğini, kaldı ki, davacı tarafça 19.06.2023 tarihli istinafa cevap dilekçesi ile birlikte katılma yolu ile istinafa başvurulduğu ve kararın faize ilişkin hususlarla ilgili olarak istinafa getirildiğini, dolayısıyla bu hususun istinaf incelemesine konu edildiğini, HMK m. 305/A kapsamında hükmün tamamlanması talebinde bulunulmasının ve bu yönde karar verilmesinin usulen mümkün olmadığını, dosya kapsamında davacı taraf lehine reeskont faizine hükmedilmesinin zaten hukuka aykırı olduğunu, davacı tarafça, dava dilekçesinde reeskont faizine ilişkin talepte bulunulmadığını, taleple bağlılık ilkesi ve iddiaların genişletilmesi veya değiştirilmesi yasağı kapsamında somut durum irdelendiğinde, davacı lehine reeskont faizi hükmedilmemesi gerektiğinin açıkça görüldüğünü, yargılamanın hiçbir aşamasında davacı tarafın sonradan ileri sürdüğü reeskont faizine ilişkin taleplerini kabul etmedikleri gibi kesinlikle hiçbir açık muvafakatlerinin de olmadığını, usul hukukunda tarafların cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçeleri sonrasında iddialarını ve taleplerini genişletmelerinin yalnızca karşı tarafın açık muvafakatine bağlı olduğunu, 18.07.2023 tarihli ek kararın usul ve yasaya aykırı olup istinaf incelemesi ile kaldırılması gerektiğini…” beyanla, mahkeme ek kararı istinaf kanun yoluna getirilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, liman istifleme sahası içinde rüzgar türbin kanatlarının hasarlanması nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda yukarıda yazılı gerekçelerle davanın kısmen kabulüne karar verildiği, karara karşı davalı … vekili, davalı … Ltd. Şti vekili ve davalı …A.Ş. vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulduğu, davacı vekili tarafından da katılma yoluyla istinaf isteminde bulunulduğu anlaşılmaktadır.
Dava konusu rüzgar türbin kanatlarının yurtdışından gemi ile getirildikten sonra gemideki tüm malların gümrük işlemlerinin uzun süreceği gerekçesiyle davalı …’nün gözetim ve denetiminde liman sahası içerisinde istiflenerek bekletildiği, bu bekleme süreci içerisinde 01.02.2015 ve 08.02.2015 tarihlerinde olmak üzere türbin kanatlarının hasara uğraması ve davalılarca zararın giderilmemesi nedeniyle eldeki tazminat istemli davanın açıldığı görülmektedir.
Mahkemece verilen ilk karara yönelik Dairemizce yapılan inceleme sonucunda verilen ilk istinaf kararı içeriğinde, olayın meydana geldiği yerin KTK kapsamında sayıldığı hususu ve kusura ilişkin hususlarda değerlendirme yapıldığı ve dosya kapsamı itibariyle bu hususların kesinleştiği görüldüğünden, aynı yöndeki tüm istinaf itirazlarının reddi gerekmiştir.
Mahkemece usule ve istinaf kararına uygun şekilde oluşturulan farklı bir bilirkişi heyetinden ayrıntılı heyet raporu alındığı, piyasa koşulları da gözetilerek bu raporda hasar miktarının değerlendirildiği, somut olayın özelliklerine göre yurtdışından getirilen dava konusu türbinlerin yüksek teknoloji gerektiren hassas imalatlar olması ve garanti kapsamının bozulmaması gerekliliği de gözetilerek, yurtdışı imalatçı firmadan alınan tekliflerin piyasa koşullarına göre uygunluğunun da açıkça irdelendiği, raporun denetime ve hüküm kurmaya elverişli bulunduğu anlaşılmakla, bu yöndeki itirazların da reddi gerekmiştir.
Davalı …’nin önceki istinafında istinaf itirazları arasında dile getirmediği poliçe limiti hususunu bu aşamada istinafa getirmesi, usuli müktesep hakların ihlali niteliğinde olacağı gibi, kaldı ki, 153 ve 181 nolu iki ayrı türbin kanadının hasarlandığı 08.02.2015 tarihli kazaya ilişkin olarak poliçe hükümleri uyarınca teminat limitinin 58.000-TL olarak esas alınmış olmasında da bir isabetsizlik görülmemiştir.
İstinaf kaldırma kararı sonrasında mahkemece alınan bilirkişi heyet raporuna davalı … vekilinin sunduğu itiraz dilekçesi ekinde birtakım icra dosyası belgeleri sunarak, davacının yapmış olduğu icra takibi nedeniyle 134.794,57-TL ödeme yaptıklarını (Aliağa İcra Md.lüğünün 2018/820 sayılı dosyası), bu nedenle poliçe limiti ve sorumluluklarının kalmadığını belirterek itiraz ettiği görülmüşse de, mahkemenin ilk karar tarihi 09.01.2018 olup, istinaf kaldırma kararının ise 17.11.2021 tarihli olmasına, sözkonusu icra takibinin 27.02.2018 tarihli “ilamlı takip” olup, takip konusunun ise istinaf kararı ile kaldırılmasına karar verilen İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’ nin 2015/794 E.-2018/7 K. sayılı 09.01.2018 tarihli ilamı olduğunun anlaşılmasına (bu davalı şirketin mehil vesikası ve tehiri icra kararı olmadığından) göre, aynı dosya kapsamında önceki kesinlememiş kararın icraya konulması mahiyetinde olduğu ve işbu hükmün infazı sırasında icra müdürlüğünce sözkonusu ödemenin dikkate alınacak olmasına, yine yerel mahkemece de, bu hususa dair “… AŞ’nin Aliağa İcra Dairesinin 2018/820 sayılı dosyasına yaptığı 134.794,50 TL ödemenin BK 100 maddesine göre icra müdürlüğünce değerlendirilmesine..” şeklinde bu hususun hükümde belirtilmiş olmasına göre, … tarafından istinafa getirilmeyen bu hususta, re’sen de kararın kaldırılmasını gerektirir bu durum olmadığı kanaatine varılmıştır.
Bununla birlikte, mahkemenin kararı incelendiğinde; davacıya karşı TBK 162 vd. maddeleri uyarınca müteselsil sorumluluk altında olan davalılar hakkında mahkemece kurulan hükmün hatalı ve kendi içinde çelişkili olduğu görülmekle, bu yöndeki davalı … Ltd. Şti vekilinin istinaf itirazlarının kabulü gerekmiştir. Zira, alınan kusur raporuna göre davalıların %30-%70 oranında sorumlu olmaları, meydana gelen zararda herhangi bir kusuru tespit edilemeyen davacıya karşı ileri sürülebilecek bir husus olmayıp, davalıların kendi iç ilişkilerinde önem arz edecektir. Bu nedenle, ikinci kazaya ilişkin olarak davalı … Ltd. Şti. tüm zarardan sorumlu tutulur iken, davalı … bakımından %30 kusuruna göre tazminat miktarı belirlenmiş olması doğru olmamış, … bakımından da davacıya karşı tüm zarar miktarından sorumluluğun hüküm altına alınması gerektiği görülmüştür. Yine aynı kapsamda, davalı … bakımından, poliçe limiti 100.000-TL olduğu halde, %30 kusur düşülerek yapılan hesap ile sonuç olarak hükümde 90.578,80-TL sorumluluğuna hükmedilmiş olması da doğru olmamıştır. Hükümde bu davalının sorumluluğu da poliçe limiti olan 100.000-TL ile sınırlı sorumluluk olarak belirtilmesi gerektiğinden, kararın bu yönden de kaldırılması ve HMK 353/1-b-2. madde uyarınca yeniden hüküm tesisi gerekmiştir.
Mahkemece hüküm altına alınan toplam tutar ve dava dilekçesinde talep edilen tutara göre, bilirkişilerce hesaplanan miktar üzerinden hüküm tesis edilmesine ve davacı tarafça cüz’i bir farkın fazladan talep edildiğinin görülmesine göre davacı vekilinin reddedilen tutara dair itirazlarının reddi gerekmiştir.
Ancak, davacı vekilinin reeskont faizine dair istinafı yerinde görülmüştür. Zira, dava dilekçesi içeriğinde açıkça reeskont faizi talep edilmiş olduğu görülmekle, mahkemece bu yönde hüküm kurulması gerekir iken, buna dikkat edilmemiş olması doğru olmamıştır. Bu hususta yerel mahkemece verilen asıl kararda; “….dava dilekçesindeki talepte reeskont faiz istemi mevcut olup, faiz istemi sehven kısa hükümde yazılmamış olduğundan bu hususta talep halinde HMK 305/A maddesine göre hükmün tamamlanmasına ilişkin karar verilebileceği…” şeklinde taraflara yol gösterir şekilde gerekçe yazılması usule uygun görülmemiş, davacı tarafça ek karar ile bu hususun tamamlanmasının istenilmesi üzerine mahkemece verilen ek karar ile reeskont faizine dair kelimelerin hükme eklendiği görülmüştür. Faiz yükümlülüğünün mahkemece bu şekilde ek karar ile getirilmesi doğru olmayıp, faiz konusu taraflara yeni hak ve yükümlülük yükleyecek nitelikte olmakla birlikte, Dairemizce yeniden tesis edilecek hükümde reeskont faizine dair de hüküm kurulması gerekmiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde; davalı …A.Ş vekilinin istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b-1. maddesi gereğince reddine, davalı … vekilinin, davalı … Ltd. ŞTİ vekilinin ve katılma yoluyla istinaf kanun yoluna başvuran davacı vekilinin itirazlarının kısmen kabulü ile, mahkeme kararının kaldırılıp düzeltilerek Dairemizce HMK’nın 353/1-b-2. maddesi gereğince yeniden hüküm tesisine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı … A.Ş vekilinin istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b-1. maddesi gereğince REDDİNE,
2-Davacı vekilinin, davalı … vekilinin ve davalı … Ltd. ŞTİ vekilinin istinaf itirazlarının KISMEN KABULÜ ile, İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2021/920 Esas – 2023/323 Karar sayılı dosyasından verilen 06.04.2023 tarihli kararın ve 18.07.2023 tarihli ek kararın HMK’nın 353/1-b-2. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, KALDIRILAN KARARIN YERİNE GEÇMEK ÜZERE;
“a-Davanın KISMEN KABULÜ ile, 153 ve 181 nolu rüzgar türbin kanatlarında meydana gelen 212.255,44 TL hasar bedeli bakımından; davalı … ve davalı … Ltd. Şti.nin bu bedelin tamamından, davalı …. poliçe limiti olan 58.000,00 TL’ye kadar ve davalı …. ise poliçe limiti olan 100.000,00 TL’ye kadar sorumlu olmak üzere, davalı … ve davalı … Ltd. Şti. 08/02/2015 hasar tarihinden itibaren reeskont faizi ile birlikte sorumlu olmak üzere, … ve … AŞ. 06/07/2015 dava tarihinden itibaren reeskont faiziyle sorumlu olmak üzere, davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
b-156 nolu türbin kanadında meydana gelen 17.149,60 TL hasar bedelinin, davalı …’nden 01/02/2015 hasar tarihinden itibaren reeskont faiziyle birlikte alınarak davacıya verilmesine,
c-Fazlaya ait istemin REDDİNE,
d-… AŞ’nin Aliağa İcra Dairesinin 2018/820 sayılı dosyasına yaptığı 134.794,50 TL ödemenin TBK 100. maddesine göre icra müdürlüğünce değerlendirilmesine,
e-Alınması lazım gelen 15.670,65 TL harçtan, peşin alınan 3.393,89 TL’nin mahsubu ile, bakiye 12.276,76 TL harcın (davalı … Ltd. Şti.nin sorumluluk üst limiti 11.105,28-TL’ye kadar, davalı … tamamından, davalı … 568,09-TL’ye kadar ve davalı … 3.437,11-TL’ ye kadar sorumlu olmak üzere) müşterek müteselsilen davalılardan alınarak Hazineye irad kaydına,
f-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirmiş olduğundan karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre kabul edilen kısım üzerinden hesaplanan 36.410,76 TL vekalet ücretinin (33.838,32-TL’ye kadar davalı … Ltd. Şti, tamamından davalı …, 17.900,00 TL’ye kadar davalı … ve 17.900,00 TL’ye kadar davalı …. sorumlu olmak üzere) müşterek müteselsilen davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
g-Davalı …, davalı … Ltd. Şti, davalı … ve davalı …. kendisini vekil ile temsil ettirmiş olduğundan, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre reddedilen kısım üzerinden hesaplanan 949,84 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
h-Davacı tarafından istinaf kaldırma kararından önce 7.210,10 TL ve sonrasında 5.402,65 TL olmak üzere toplam 12.612,75 TL olarak yapılan yargılama giderinin (11.603,73-TL’ye kadar davalı … Ltd. Şti, tamamından davalı …, 3.153,19-TL’ye kadar … ve 5.549,61-TL’ye kadar … AŞ sorumlu olmak üzere) davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
ı-HMK 333 md gereğince taraflarca yatırılan gider avansından arta kalan kısmın karar kesinleştiğinde ilgili olduğu tarafa iadesine”,
ŞEKLİNDE YENİDEN HÜKÜM TESİSİNE,
3-Davacı vekilinin, davalı … vekilinin ve davalı … Ltd. ŞTİ vekilinin sair istinaf itirazlarının ayrı ayrı REDDİNE,
4-İSTİNAF AŞAMASINDA;
a-Davacıdan alınan 179,90 TL istinaf karar harcının talep halinde bu davacıya iadesine,
b-Davalı …’nden alınan toplam 1.380,4‬0 TL istinaf karar harcının talep halinde bu davalıya iadesine,
c-Davalı …’nden alınan toplam 4.187,85‬ TL istinaf karar harcının talep halinde bu davalıya iadesine,
d-Davalı …A.Ş tarafından yatırılan toplam 1.170,40 TL istinaf karar harcının mahsubu ile kalan 2.791,58‬ TL istinaf karar harcının bu davalıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
5-İstinaf incelemesi esnasında taraflarca yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerilerinde bırakılmasına,
6-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
7-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ve avans iade işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair; dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 18/10/2023