Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2023/1615 E. 2023/1549 K. 12.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2023/1615
KARAR NO : 2023/1549

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 02/02/2023 (Dava) – 27/04/2023 (Karar)
NUMARASI : 2023/98 Esas – 2023/362 Karar
DAVA : İtirazın İptali
BAM KARAR TARİHİ : 12/10/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 12/10/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 27/04/2023 tarihli 2023/98 Esas ve 2023/362 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının 07/12/2006 tarihinde İzmir Limanında geçirmiş olduğu kaza nedeniyle uğradığı zararın tazmini için İzmir 4.Asliye Hukuk Mahkemesi’nde 2007/436 E sayıda dava açıldığını, davada müvekkili davacı lehine verilen sürekli iş göremezlik tazminatı kararının kesinleşmiş olduğunu, ancak söz konusu davadaki talebi bilirkişi raporunda hesaplanan tutara göre ıslah etmesi mümkün olmadığını “bakiye tazminat hakedişi” yönünden İzmir 8.İcra Müdürlüğü’nde 2019/11625 Esas sayıda EK takip başlatıldığını, davalıların takibe itirazı üzerine İzmir 5.Asliye Ticaret Mahkemesi’nde itirazın iptali talebiyle açmış olduğu 2019/610 Esas sayılı maddi tazminat talepli EK davanın, 15/11/2022 tarihinde 17.544,56-TL üzerinden kabul edildiğini ve asıl alacağa takip tarihinden itibaren yıllık % 9 yasal faiz uygulanmak suretiyle takibin devamına karar verildiğini,ancak İzmir 8. İcra Müdürlüğü’ndeki 2019/11625 Esas sayılı takibe konu asıl alacaklarına “sehven” yalnızca “takip tarihinden itibaren” faiz talep etmiş olduklarını, 07/12/2006 “kaza” tarihinden yukarıda belirttiği (İzmir 8.İcra Müd.nün 2019/11625 E.sayılı ek takibinin başlatıldığı) 29/08/2019 “takip” tarihine kadar işlemiş faiz için yeni bir icra takibi açması gerektiğini, bu sebeple “kaza” tarihinden, İzmir 8.İcra Müd.nün 2019/11625 Esas sayılı takibinin başlatıldığı tarihe kadar işlemiş avans faiz tutarı için (işbu işbu davamına konu) İzmir 13.İcra Müdürlüğü’nün 2022/9181 Esas sayılı takibini başlattığını, borçlu/davalı işbu takibe itiraz ettiği vaki itirazın iptali için itirazın iptaline karar verilmesini talep ettiklerini, gerçekten de müvekkili davacının geçirmiş olduğu kazanın tarihi 07/12/2006 olduğundan bu tarihten İzmir 8.İcra Müd.de 2019/11625 Esas sayılı takibin başlangıç tarihine (29/08/2019’a) kadar olan döneme kadar işlemiş faizi talep etmesi gerektiğini, bu sebeple bu dönemde işlemiş faiz için yeni bir takip açması gerektiğini, işbu dava konusu talep faiz alacağı olduğuna göre faiz alacağına esas alınacak olan asıl alacağın da belirlendiğini, İzmir 5.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2019/610 Esas sayılı dava dosyası davalı istinaf kanun yoluna başvurmadığını, söz konusu kararın davalı … A.Ş.yönünden kesinleştiğini, bu nedenlerle İzmir 13.İcra Müdürlüğü’nde 2022/9181 Esas sayılı takip, davalıların vaki itirazı sebebiyle durduğunu ve davalıların itirazının iptali için işbu davayı açma zorunluluğu doğduğunu, ayrıca işbu dava konusu icra takibi “faiz alacağı”na ilişkin olduğu ve ana para asıl alacağı için daha önce İzmir 5.Asliye Ticaret Mahkemesi’nde 2019/610 Esas sayılı davayı açmadan önce arabulucuya başvurduğunu ve söz konusu başvurunun işbu dava konusuna şamil olduğunu ve ıslak imzalı aslı gibidir şerhli arabulucu tutanağını mahkemeye sunacaklarını, fazlaya dair talep ve dava hakları mahfuz kalmak kaydıyla, davalıların/borçluların İzmir 13.İcra Müdürlüğü’nün 2022/9181 Esas sayılı icra takibine (takip çıkışının 41.000-TL’lik kesimine) vaki itirazının iptaline ve takibin devamına, borçlunun haksız ve mesnetsiz itirazı nedeniyle %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı her ne kadar asıl alacağı talep ettiği ve fakat asıl alacağa bağlı olan faiz alacağına yönelik sehven takip başlatmadığını bu nedenle yeni bir takip başlatarak faiz alacağını talep etmiş ise de faiz alacağı asıl alacağa bağlı bir feri olduğundan faiz alacağının da zamanaşımına uğradığını,
davacı tarafin İzmir 4. Asliye Hukuk Mahkemesi 16/10/2019 tarih, 2007/436 Esas, 2019/436 Karar sayılı ilama dayanarak birden çok takip başlattığını, tarafları aynı olan ve aynı ilamdan kaynaklanan alacaklar için aynı takip dosyası üzerinden icra takibi yapılması gerektiğini, davacı tarafın aynı ilama dayanarak birden fazla icra takibi yapması iyiniyet kuralları ile bağdaşmadığı gibi hakkın kötüye kullanılması ve usul ekonomisi yönünden de aykırılık teşkil ettiğini, müvekkilinin kazanın oluşumu sırasında çalıştığı şirkete ait araçta hareket dahi etmediği müvekkiline kusur yüklenmesi imkansız olduğunu, davacı aracından inmemesi gerektiği halde aracından indiği, asli ve tam kusurlu olan bizzat davacının kendisi olduğu, kaldı ki kaza da araçların arasından ve yanından geçmeye çalışan davacının başka bir tır şoförünün manevrası sonucunda araçların arasına sıkışması neticesinde kaza meydana geldiği, davacı kazadan iki gün sonraki ifadesinde de müvekkilinin kusurunun bulunmadığını bildirdiği, İzmir 6. Sulh Ceza Mahkemesi’nin 2007/25387 E. Sayılı dosyasında sunulan bilirkişi raporlarında müşteki …’in kazanın oluşumunda tam kusurlu bulunduğu, mahkeme de olayın oluşumunda müvekkilin kusurunun bulunmadığı hatta davacının bile kazanın önlenemeyeceğini ikrar ettiği gerekçesi ile müvekkilin beraatine karar verildiği, bu nedenle öncelikle davanın reddine mahkeme aksi kanaatte ise davanın müvekkilin kaza döneminde çalıştığı şirkete ihbarını talep etmektedir.
… A.Ş. vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin ancak sigortalısının kusuru oranında sorumlu olduğunu bu nedenle kusur oranının tespiti bakımından dosyanın Adli Tıp Trafik İhtisas Dairesi’ne gönderilmesi gerektiğini, Yargıtay 4. ve 17.,21,10. Hukuk Dairesinin istikrar kazanmış içtihatlarında da, bu konuya değinilerek, Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulu dışında alınan raporlara itibar edilemeyeceğine hükmedildiğini, tedavi giderleri açısından 6111 sayılı Kanun’un 59. maddesi ile değiştirilen Karayolları Trafik Kanunu’nun 98. Maddesi gereğince sigorta şirketlerinin sorumluluğu sona ermiş olup, kazazedenin sosyal güvencesi olup olmadığına bakılmaksızın bu masrafların SGK tarafından karşılanacağının hükme bağlandığını, Genel şartlarda açıklandığı üzere; mağdurun tedavi süresince ortaya çıkan çalışma gücünün kısmen veya tamamen azalmasına bağlı giderler yani geçici iş göremezlik talepleri, yine tedavi süresince ortaya çıkan bakıcı giderleri ve diğer tüm tedavi giderleri tedavi/sağlık giderleri teminatı dahilinde olmakla; işbu teminat bakımından yapılan prim aktarımı gereğince Karayolları Trafik Kanunu 98. maddesi hükmü ile sigorta şirketinin sorumluluğunun bulunmadığı ve SGK’nın sorumlu olduğunun açıkça izah edildiğini, aktüeryal hesaplamayı gerektiren tazminat ödemelerinde hesaplamanın Müsteşarlık nezdinde tutulan Aktüerler Siciline kayıtlı aktüerler ile Müsteşarlık nezdinde tutulan listeye kayıtlı yardımcı aktüerler tarafından yapılmasının esas olduğunu, hesaplama yapılırken müteveffanın bireysel özelliklerinin dikkate alınması gerektiğini, davacının yaşı, destek süresi, mesleği, somut olayda destekten yoksun kalanların destek süreleri, eşin tekrar evlenme olasılığı (TÜİK verileri) gibi hususlara dikkat edilerek ve genel şartlara uygun olarak, aktüer siciline kayıtlı bir aktüer tarafından destekten yoksun kalma tazminatının hesaplanması gerektiğini, buna göre; 26.04.2016 tarihinde yürürlüğe giren ve Karayolları Trafik Kanunu’nda yapılan değişiklik ile hesaplamanın Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarında öngörülen usul ve esaslara göre yapılacağının açıkça belirtildiğini, Zorunlu Mali Sorumluluk Genel Şartları hükmü uyarınca da tazminat hesaplamasında kullanılması gereken yaşam tablosu TRH 2010 ve hesaplamada esas alınması gereken teknik faizin %1,8 olarak düzenlendiğini, işbu nedenle tazminat hesaplanmasında bu tablonun kullanılmasını ve teknik faizin 1,8 olarak esas alınmasını talep ettiklerini, kabul manasında olmamak üzere hesaplamanın Aktüerler Siciline kayıtlı aktüerler ile Müsteşarlık nezdinde tutulan listeye kayıtlı yardımcı aktüerler tarafından yapılması gerektiğini, sosyal güvenlik kurumuna yazı yazılarak, öncelikle söz konusu kazanın iş kazası olup olmadığının, davacı tarafa peşin sermaye değerli gelir bağlanıp bağlanmadığının, herhangi bir ödeme yapılıp yapılmadığı hususunun sorulması, ödeme yapılması durumunda ödenen miktarın tazminat bedelinden düşülmesi gerektiğini, davacının, sigortalının kusurunu ve kusur ile maluliyeti arasında illiyet bağı bulunduğunu usulen ispat etmesi gerektiğini, davacının talebinin fahiş olduğunu, kusur ve davacının zararı konularında bilirkişi tetkikatı yapılması gerektiğini, kabul manasında olmamak faizin dava tarihinden itibaren yasal faiz olması gerektiğini, kabul manasında olmamak üzere davanın kabulü halinde işbu dava öncesinde müvekkili şirkete gerekli belgelerle başvuru yapılmadığı gözetilerek temerrüt tarihinin dava tarihi olarak alınması gerektiğini, kaldı ki hiçbir şekilde davayı kabul manasında olmamak üzere, aleyhlerine tazminata hükmedilmesi halinde ıslah edilmemiş tutar için tazminat faiz sorumluluğunun dava tarihinden itibaren, ıslah edilmiş tutara ilişkin tazminat ve faiz sorumluluğunun ise ıslah tarihinden itibaren başlatılması gerektiğini, kabul manasında olmamak üzere hesaplanacak tazminattan müterafik kusur nedeniyle indirim yapılıp yapılmayacağı açısından değerlendirme yapılması gerektiğini, başvuranın gerekli emniyet tedbirlerini (kask ve koruyucu tertibat) alıp almadığının tespiti gerektiğini, somut olayda davacının zararın artmasında müterafik kusuru dikkate alınarak kabul manasında olmamak üzere yapılacak hesaplama sonucunda belirlenecek tazminattan indirim yapılması gerektiğini, kabul manasında olmamak üzere hesaplanacak tazminattan hatır taşıması nedeniyle indirim yapılıp yapılmayacağı açısından değerlendirme yapılması gerektiğini, hatır taşımaları bir menfaat karşılığı olmadığı cihetle bu gibi taşımalarda 6098 sayılı TBK’nın 51. maddesi uyarınca tazminattan uygun bir indirim yapılmasının gerek öğretide gerekse Yargıtay İçtihatlarında benimsendiğini ve yerleşmiş bulunduğunu, başvuru sahibinin savcılık aşamasında sigortalı araç sürücüsüyle uzlaşıp uzlaşmadığı tespit edilerek, uzlaşmanın tespiti halinde CMK m. 253/19 gereğince davanın reddine karar verilmesi gerektiğini belirterek davanın usulden ve esastan reddine, yargılama masrafları ve vekâlet ücretinin davacı tarafa yüklenmesini talep etmiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI :
Mahkemece, ”…Davanın ticari uyuşmazlıklarda arabuluculuk kapsamında olduğu ve dava konusu uyuşmazlıkla ilgili olarak arabuluculuğa başvurulmaksızın açıldığı anlaşıldığından 6100 sayılı HMK’nın 115/2. maddesi hükmü uyarınca dava şartı yokluğu nedeniyle USULDEN REDDİNE…” karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; işbu davayı açmadan önce İzmir Arabuluculuk Bürosunda 2022/318 sayıya kayıtlı başvuruları olup başvuru kayıtlarının, arabulucu tarafından “ticari zorunlu arabuluculuk türüne değiştirilmek istenirken mükerrer kayıt uyarısı” sebebiyle kapatıldığını, somut durumda, işbu davayı 02/02/2023 tarihinde ikame etmeden önce İzmir Arabuluculuk Bürosuna iki kez 23/11/2022 ve 29/11/2022 tarihlerinde arabuluculuk başvurusunda bulunduklarını; ilk başvurularının vekaletnamede arabuluculuk yetkisi bulunmadığından reddedildiğini, ikincisinin 2022/318 numarasına kaydedildiğini, dosyaya Arabulucu atanan Arb. … tarafından ihtiyari başvuru sebebiyle “ticari zorunlu arabuluculuk türüne değiştirilmek” istendiğini ancak mükerrer kayıt oluşturacağı gerekçesiyle başvuru kayıtlarının kapatıldığını ayrıca arabulucu olarak Av.Arb. … ile telefonla görüştüklerini, arabulucudan “ihtiyari arabuluculuk” seçeneğini sistemden “zorunlu arabuluculuk” olarak değiştirmesini talep ettiklerinde “mükerrer kayıt” uyarısı nedeniyle değişikliğin gerçekleştirilemediğini, işbu uyuşmazlıktaki faiz taleplerinin İzmir 5.Asliye Ticaret Mahkemesi’nde 2019/610 Esas sayılı dosyasında derdest olan asıl alacağa bağlı faiz talebi olduğundan zorunlu arabuluculuğa tabi olmadığı şeklinde yönlendirildiklerini, bu hususların Arabulucu …’ın ve İzmir Arabuluculuk Bürosu yazı işleri müdiresi …’ün (… sicil numaralı) istinaf dilekçesine ekledikleri iki adet belgesinden de anlaşıldığını, bu sebeplerle işbu davayı ikame etmeden önce arabuluculuk başvurularının bulunduğu, daha önce asıl alacak için yaptıkları arabulucu sonuç tutanağını dava dilekçesine ekleyerek işbu davayı ikame etmek zorunda kaldıklarını, ancak İzmir 2.Asliye Ticaret Mahkemesinin, 6325 sayılı kanunun 18/A maddesi (2).fıkrası uyarınca arabulucu tutanağını sunmaları için taraflarına 1 haftalık kesin süre vermeden işbu davayı reddettiğini, şayet İzmir 2.Asliye Ticaret Mahkemesi bu hususta taraflarına ihtaratlı olarak süre vermiş olsaydı, yukarıda açıkladıkları ve sistemsel sorun sebebiyle kapatılmak zorunda kalınan İzmir Arabuluculuk Bürosunun 2022/318 sayıya kayden başvuru yaptıklarını beyan edebileceklerini, hatta söz konusu başvurularını tamamlayabilmeleri, mümkün olmasa bile yenileyebilmeleri için Mahkemeden süre verilmesini talep etmelerinin de mümkün olabileceğini, diğer yandan işbu itirazın iptali davasına konu edilen İzmir 13.İcra Müd.nün 2022/918 E.sayılı icra takibinin 07/12/2006 tarihinde meydana gelen trafik kazasına bağlı olarak İzmir 8.İcra Müd.’de 2019/11625 Esas sayıda açılan ve maddi tazminattan ibaret olan asıl alacağın talep olunduğu takip dosyasında talep olunmayan, “olay tarihinden icra takibinin açıldığı tarihe kadarki faiz talebi ile başlatıldığını, asıl alacağa ilişkin talepleri, İzmir 5.Asliye Ticaret Mahkemesi’nde 2019/610 Esas sayıda derdest olup o dava açılmadan önce arabuluculuk sürecinin tamamlandığını, uzlaşamama şeklindeki arabuluculuk son tutanağının dava dilekçesi ekinde mahkemeye sunulduğunu, davalı gerçek kişiye yöneltilen işbu davanın, bu gerçek kişi yönünden ticari dava olmadığından ve dava şartı olarak zorunlu arabuluculuk dava şartını ihtiva etmediğinden bu davalı aleyhine açılan davanın tefrik edilmesi gerektiğini, bu sebeple gerçek kişi davalı yönünden de HMK’nın 115/2.maddesi uyarınca işbu davanın reddine karar verilmesinin hatalı olduğunu, karara karşı tehiri icra talepli istinaf kanun yoluna başvuru taleplerinin kabulüne, kararın re’sen de rastlanacak sebeplerle de ortadan kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, haksız fiilden kaynaklanan maddi tazminat alacağının faizine yönelik başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali davasıdır.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda; kararda yazılı gerekçelerle davanın arabuluculuk dava şartı yerine getirilmediğinden usulden reddine karar verildiği, karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulduğu anlaşılmıştır.
Davacı tarafından 02/02/2023 tarihinde açılmış bulunan eldeki davanın davalı sigorta şirketi ve sürücüye karşı da yöneltilmiş olduğu, mahkemece incelemeye konu kararda tüm davalılar yönünden arabuluculuk dava şartı yokluğundan dolayı davanın usulden reddine karar verilmiş olduğu anlaşılmıştır.
1-Haksız fiil sorumlusu olan sürücü davalı hakkındaki dava, mutlak ticari dava olmadığı gibi, bu davalının sıfatına ve davanın niteliğine göre nisbi ticari dava da olmadığından dava dışı … San.Tic.Ltd.Şti.’ne ait aracın sürücüsü olan gerçek kişi davalı hakkındaki dava, mutlak veya nispi ticari dava niteliğinde olmamakla, ticari davalarda, davalar açılmadan önce zorunlu arabulucuya başvuru dava şartı olan, zorunlu arabuluculuğa ilişkin yasa hükümleri bu davalı yönünden uygulanamayacaktır. Bu durumda, ilk derece mahkemesince, dosyada yargılamaya devam olunması gerekmesine rağmen dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesi hukuka uygun bulunmamakla, kararın kaldırılması gerektiği anlaşılmıştır.
2-Sigorta hükümleri TTK’da düzenlendiğinden, davalı sigorta şirketi hakkındaki dava mutlak ticari dava ise de; Arabuluculuk Kanunun’da “Dava Şartı Olarak Arabuluculuk” başlığı altında düzenlenen 18/A maddesinde “Özel kanunlarda tahkim veya başka bir alternatif uyuşmazlık çözüm yoluna başvurma zorunluluğunun olduğu veya tahkim sözleşmesinin bulunduğu hâllerde, dava şartı olarak arabuluculuğa ilişkin hükümler uygulanmaz.” hükmü yer almıştır. Dava açılabilmesi için dava şartı olarak sigorta şirketine başvuru şartı düzenlenmiş olup ayrıca arabuluculuğa gidilmesinin zorunlu olmadığı ve arabulucuya gidilmiş olmasının bir dava şartı olmadığı hususu dikkate alınarak karar verilmesi gereklidir. Dolayısıyla, bu açıklamalara aykırı olarak, davalı sigorta şirketi yönünden de verilen mahkeme kararında isabet bulunmamaktadır. (bkz. aynı yönde Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin 30/06/2021 tarihli ve 2021/3476 esas – 2021/3999 karar sayılı ilamı; Dairemiz’in 13/09/2023 tarihli ve 2023/1437E.-2023/1247K.karar sayılı kararı)
Açıklanan tüm bu gerekçelerle; kararın açıklanan gerekçeler doğrultusunda kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353-(1)-a)-4) maddesi gereğince; dosyanın mahkemesine gönderilmesine, davacının diğer istinaf nedenlerinin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekilinin yukarıda açıklanan hususlara ilişkin olmak üzere istinaf kanun yolu başvurusunun ESASTAN KABULÜ ile; İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 27/04/2023 tarihli 2023/98 Esas ve 2023/362 Karar sayılı hükmünün 6100 sayılı HMK’ nın 353/(1)-a-4. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
2-Dava dosyasının HMK’nın 353/(1)-a maddesi uyarınca davanın yeniden görülmesi için İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf eden tarafından yatırılan istinaf karar harcının talebi halinde ve ilk derece mahkemesi tarafından istinaf edene iadesine, istinaf başvuru harcının hazineye gelir kaydına,
4-İstinaf eden tarafından istinaf başvurusu için yapılan giderlerin, esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesi tarafından yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine,
5-Kararın kaldırılması sebep ve şekline göre davacı vekilinin sair istinaf taleplerinin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına,
6-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
7-İstinaf eden tarafından yatırılan istinaf avansından kullanılmayan kısmının HMK’nın 333. maddesi uyarınca; karar kesinleştikten sonra ilk derece mahkemesince istinaf edene iadesine,
8-Kararın 6100 sayılı HMK’nın 359-(3) maddesi uyarınca; ilk derece mahkemesi tarafından taraflara tebliğine,
Dair; dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK’nın 353/(1)-a-4 maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 12/10/2023