Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2023/1589 E. 2023/1560 K. 18.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2023/1589
KARAR NO : 2023/1560

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : KARŞIYAKA ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 19/02/2015 (Dava) – 31/05/2023 (Karar)
NUMARASI : 2022/426 Esas – 2023/377 Karar
DAVA : Müdürlük Görevinden Azil-Kayyım Atanması
BAM KARAR TARİHİ : 18/10/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 18/10/2023
İstinaf incelemesi için Dairemize gönderilen Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2022/426 Esas – 2023/377 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin %93 oranında zihinsel engelli olduğunu, İzmir 4.Sulh Hukuk Mahkemesi’ nin 2013/745 E.-2013/815 K sayılı dosyası ile annesi …’un vasisi olarak atandığını, müvekkilinin babası …’ın 15.05.2013 tarihinde dava konusu … San Tic Ltd. Şti’nin %50 hissedarı iken vefat ettiğini, İzmir 4. Sulh Hukuk Mahkemesi’ nin 2013/745 E- 2013/815 K. sayılı dosyasına, müvekkilinin %50 hissesinin değer tespiti ile hisse devri için yetki verilmesi amacıyla talepte bulunulduğunu, bu kapsamda İzmir 4. Sulh Hukuk Mahkemesince alınan 06.01.2015 tarihli bilirkişi raporunda “davalı … San.Tic.Ltd.Şti’ nin özkaynak değerlendirmesi ve hisse oranlarının tespitinin firmadan alınan/alınamayan bilgi ve belgelere göre yapılamaması ve bilanço tabloları üzerinde değişiklikler yapılmış olması nedeniyle de tabloların güvenilirliğinin ortadan kalkmasından dolayı ancak dışardan kayyum atanması durumunda tespit yapabileceği” sonucuna ulaşıldığını, işbu bilirkişi raporunda şirketin diğer ortağı ve yöneticisi … tarafından gereği gibi yönetilmediği ve şirketin mali kaynaklarının akıbetinin meçhul olduğunun da belirtildiğini, gerçek durumunun tespitinin ve müvekkilinin hak kaybının önlenmesinin ancak şirkete yönetici kayyumu atanması halinde gerçekleşebileceğini, müvekkiline, ortak olarak hakkı bulunan (hisse oranında yıllık kar payı vb.) hiçbir ödemenin yapılmadığını belirterek, davalılardan …’in şirket müdürlüğü görevinden azline, diğer davalı … San Tic. Ltd. Şti.’ne İzmir 4.Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2013/745 E.-2013/815 K. sayılı dosyasına sunulan 06.01.2015 tarihli bilirkişi raporu doğrultusunda yönetici kayyumu atanmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı … vekili süresinden sonra sunduğu cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin, diğer davalı … San. Tic. Ltd. Şti.’nin kurucusu ve hissedarı olduğunu, davacı tarafın yıllardır tek bir lira katkı koymadığını, borç yığını içinde varlığını sürdürmeye çalışan bir şirket üzerinden menfaat elde etme ümidiyle hareket eden vasi (davacının annesi) …’un iradesiyle bu davanın açıldığını, davacının kötü niyetli olduğunu, davanın esasının TTK m.630/2, 3 hükmüne dayalı olup kabul edilebilmesi için haklı sebeplerin var olması gerektiğini, tespit dosyasında rapor hazırlayan bilirkişinin şahsi kanaatine bakılarak müvekkilinin şirketi nasıl yönettiğinin belirlenemeyeceğini, şirketin ayakta kalması için hiçbir çaba harcamayan davacı tarafın, kendi şahsi parasıyla şirketi finanse etmeye çalışıp gece gündüz şirketin batmaması için çaba sarf eden müvekkilini itham etmesinin kabul edilemez ve kötü niyetli bir davranış olduğunu, müvekkilinin hâlihazırda anılan şirketten 172,426.86-TL alacağı olduğunu, bunun yanında; SGK, Çiğli VD, banka kredisi, şirket kredi kartı, kira borcu olmak üzere şirketin yüzbinlerce lira ödemesi gereken, kısmen ödeme planına bağlanmış borcu olduğunu, müvekkilinin taraftarın eşit sorumluluklarını derhal yerine getirerek ihtilafın hallini talep ettiğini, bunun gerçekleştirebilmesi için de davacı tarafın en kısa sürede en az 150.000-TL nakit parayı şirket kasasına aktarması gerektiğini beyanla, davanın reddini talep etmiştir.
Diğer davalı … San. Tic. Ltd. Şti.’nin davaya cevap dilekçesi sunmadığı anlaşılmıştır.
DAİREMİZİN KALDIRMA KARARI:
Mahkemece daha önceden verilen “davanın reddi” kararına ilişkin olarak yapılan istinaf incelemesi neticesinde Dairemizin 16.06.2022 tarihli 2020/1337 E.-2022/990 K. sayılı kararı ile; “…Dosya kapsamındaki bilgi ve belgelerin incelenmesinde; bizzat davalı … vekilince sunulan beyan dilekçesinde davalı şirketin borç yığını içinde olduğunun beyan edilmiş olduğu, anılan davalının davalı şirketten alacaklı olduğunu da iddia etmekte olduğu, tarafların %50’şer hisse ile eşit iki ortak oldukları görülmektedir. Mahkemece bilirkişi heyet raporları alındığı görülmüş olup, davacının 11.11.2016 tarihli ek rapora itirazında belirttiği şirket adresinde başka kişilerin olduğu ve bu kişilerin artık şirketin kendilerine ait olduğuna yönelik beyanda bulunulduğu iddiaları bakımından; dosya kapsamına göre davalı şirket adresine Tebligat Kanunu 35. maddeye göre tebligat yapılmaya başlanılmasına, bizzat davalı tarafın şirket borçlarıyla ilgili beyanlarına ve dosya kapsamına göre, şirketin gayri resmi eldeğiştirdiğine ve yönetilemediğine dair iddiaların araştırılmaya muhtaç olduğu anlaşılmıştır. Mahkeme kararında; davalı şirketin faal olmadığı belirtildikten sonra, yıllar itibariyle satışlarının artıp zararlarının azalmakta olduğu belirtilmekle, karar çelişkili hale gelmiş olup dosya kapsamında yeterli araştırmanın yapılmış olduğu da söylenemez. Eksik inceleme ile karar verilemez. Nitekim, mahkeme gerekçesindeki kabulün aksine, yetkili mahkemece alınan bilirkişi heyeti kök ve ek raporlarında; davalı şirketin bilinen adresinde faal olmadığı, GK toplantılarının yapılmadığı, VUK gereğince şirketin re’sen kaydının terkin edilmiş olduğu, 2014 yılı sonu itibariyle net işletme sermayesinin hiç kalmadığı, özvarlıklarının gerilediği, SGK borçlarının yapılandırılmakla birlikte ödendiğine dair belge sunulmadığı, bilançolar vs. de eksik sunulduğundan defterlerle uyumunun belirlenemediği, iştigal konusu işin devam edip etmediğine dair hiçbir belge ibraz edilmediği, 2015 Mayıs sonundan itibaren işçi çalıştırıldığına dair bir kayıt olmadığı, şirketin iyi yönetimi için gerekli şartların kaybedildiğinin takdirinin mahkemeye ait olduğu, şirketin mevcut varlıklarının ne şekilde değerlendirildiğinin de şirket müdürünün sorumluluğunda olduğu kanaatine varıldığı belirtilmiştir. Raporlara her iki tarafça itiraz edildiği de görülmektedir. Sözkonusu bilirkişi heyetine mahkemece açıkça yerinde inceleme yetkisi de verildiği halde davalı şirket adresine gidilmediği, zira bu hususta davalı şirket müdüründen gerekli tüm bilgiler temin edilerek inceleme yer ve kapsamının mahkemece usulünce belirlenmemiş olduğu, bilirkişilerce de bu hususlar belirtilerek dosya kapsamına göre rapor düzenlenmiş olduğu, bu haliyle şirket demirbaş/taşınır vs. dahi görülmeden, halen var olup olmadıkları belirlenmeden, eksik olduğu açıkça raporda belirtilen belgelere göre sağlıklı bir rapor düzenlenemeyeceği açık olmakla, alınan bilirkişi raporlarının yeterli incelemeye dayalı olmadığı, bu suretle mahkeme kararının da çelişkili olmasının yanısıra eksik incelemeye dayalı olduğu anlaşıldığından, kararın kaldırılması gerekmiştir….” gerekçesiyle kararın kaldırıldığı anlaşılmıştır.
YEREL MAHKEME KARARI;
Mahkemece yeniden yapılan yargılama sonucunda, “…İstinaf kararı sonrasında yargılamaya devam edildiği, ilgili mercilerden kayıtların celbedildiği, istinaf kararı çerçevesinde mahallinde keşif yapılmak suretiyle muhasebe uzmanı/makina mühendisi/kimya mühendisi bilirkişilerinden oluşan heyetten 23/11/2022 tarihli kök ve 03/04/2023 tarihli ek raporun alındığı, TTK’nın 630.maddesi gereğince; her ortağın haklı sebeplerin varlığı halinde yöneticilerin yönetim hakkının ve temsil yetkilerinin kaldırılmasını veya sınırlandırılmasını mahkemeden isteyebileceği, yöneticinin, özen ve bağlılık yükümü ile diğer kanunlardan ve şirket sözleşmesinden doğan yükümlüklerini ağır bir şekilde ihlal etmesi veya şirketin iyi yönetimi için gerekli yeteneği kaybetmesinin haklı sebep olarak kabul edildiği, tüm dosya içeriği delil ve belgelerin, özellikle bilirkişiler rapor ve ek raporunun değerlendirilmesi sonucunda; 15/10/2013 tarihinde vefat eden …’ın davalı … ile birlikte davalı şirketin %50 hisse ile ortağı olduğu, sicil kayıtları ve şirket ana sözleşmesine göre, müteveffa …’ın diğer davalı … ile birlikte davalı şirketi müştereken temsil ve ilzama yetkili kılındıkları, …’ın vefatıyla birlikte 15/05/2013 tarihinden itibaren şirketi temsil ve ilzama yetkili tek müdürünün davalı … olduğu, davalı şirketin keşif tarihi 15/10/2022 itibariyle sicil adresinin kapalı olduğu, faal olmadığı, adresin yanında bulunan dava dışı şirketin çalışanı …’ın davalı şirketin 4-5 yıl öncesinde işyerini başkasına devrettiğini ve sonra iki defa el değiştirdiğini, kimsenin eşyasını bırakmadığını, hali hazırda kendi eşyalarının bulunduğunu, mülk sahibi …’dan kiraladıklarını bildirdiği, davalı şirketin genel kurul toplantılarının gerçekleştirilmesi ile ilgili yönetici davalı … tarafından çağrının yapıldığına ilişkin herhangi bir belgenin sunulmadığı, şirketin genel kurullarının yapılmadığı, esasen bu hususa ilişkin tarafların herhangi bir itirazının bulunmadığı, davalı şirketin … Ticaret Odası kayıtlarında ‘geri kazanım meslek grubu ana kategorisi, meslek grubu (74) geri kazanım’ şeklinde yazılı olduğu, konu ile ilgili 02/04/2015 tarihli Resmi Gazetede yayınlanmış I.Atık Kodu Belirleme Hiyerarşisi Atık Listesi ve 02/04/2015 tarihli Resmi Gazetede yayınlanmış Atık Yönetimi Yönetmeliği çerçevesinde atık işleme tesislerinin çevre lisansı almak zorunda olduğu, tesisin kapatılması için de kapatma planı hazırlayarak Bakanlığa başvurmak ve onay almakla, onayı kapatmakla, planında belirtilen termine uygun çalışmaların tamamlandığına ilişkin onaydan sonra tesisi kapatmakla yükümlü olduğu, oysa … Valiliği Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğünün 27/12/2022 tarihli yazısında, ‘..şirketin adına kapatma planı hazırlanıp, başvuruda bulunulmadığının tespit edildiği’ nin belirtildiği, yapılan yargılama sırasında şirketle ilgili herhangi bir defter kaydı ibraz edilemediği, davalı … vekilinin 22/02/2023 tarihli dilekçe ile, 2014 yılı yevmiye defterinin dosyaya sunulduğunu bildirdiği, ancak aynı dilekçede müvekkilinin şirketin muhasebecisi ile yaptığı görüşmede arşivin yok olduğunun bildirildiğini ileri sürdüğü, davalı şirketin defter kayıt ve belgelerinden sorumlu olan şirket müdürü diğer davalı …’in İzmir Asliye Ticaret Mahkemesine sunduğu şirkete ait 2004 yılı yevmiye defteri dışında başka defter sunulmadığı, bu sebeple mevcut durum ve dosyaya sonradan celbedilen belgeler ile bilirkişiler tarafından inceleme yapıldığı, dosyaya sunulan 2014 yılı kurumlar vergisi beyannamesi ekinde yer alan bilanço ve diğer mali tabloların defter kayıtlarıyla uyumlu olduğu, belgeler ibraz edilmediğinden bilanço defter kayıtları ve belgelerle karşılaştırma imkanının bulunmadığı, şirketin net satış hasılatı 2013 yılında 312.585,06 TL iken 2014 yılında 368.803,05 TL olduğu, önceki yıllarda geçmiş yıl karlarının 65.716,16 TL olmakla birlikte 2013 yılındaki toplam zararının 30.244,94 TL, 2014 yılındaki toplam zararının da 16.847,66 TL olduğu, davalı şirketin faaliyetinin Vergi Dairesi tarafından 30.06.2016 tarihinde terkin edilmiş olduğu, inceleme günü ibraz edilen belgeler arasında Çiğli Vergi Dairesinin 6736 sayılı bazı Alacakların Yapılandırılmasına ilişkin kanuna göre borcun yapılandırıldığı, ekli ödeme makbuzlarından da vergi borçlarının ödendiği, Sosyal Güvenlik Kurumu Çiğli Sosyal Güvenlik Merkezi’nin 26/12/2022 tarihli yazısında, 6736 sayılı Kanun kapsamında şirketin borçlarının 18 taksit yapılandırılmasını internet üzerinden yaptığının belirtildiği, banka aracılığı ile 18 eşit taksitte kurumun yapılandırma listesindeki tutarlar gibi ödemesini gerçekleştirdiği, yine SGK Çiğli Sosyal Güvenlik Merkezi yazısında davalı şirket için ‘bu işyeri kanun kapsamından çıkmıştır’ olarak belirtildiği, böylece, şirketin ticari defter kayıt ve belgelerinin usule ve kanuna uygun şekilde tutulması; şirketin faaliyetinin verimlilik ve karlılık esasına göre yürütülmesi yükümlülüklerinin davalı müdür … tarafından ağır şekilde ihlal edildiği, fiilen işyeri-adresi bulunmayan ve vergi dairesinden faaliyet kaydı terkin edilen şirketin müdürlük görev ve yetkisinin hukuka uygun şekilde yürütüldüğü savunmasının hiçbir hukuki ve maddi dayanağının olamayacağı, şirketin iyi yönetilebilmesi için davalının gerekli yeteneği kaybettiği, davacı ortak yönünden TTK’nun 630.maddesinde öngörülen haklı sebebin oluştuğu anlaşıldığından, müdürlük görev ve yetkisinin kaldırılmasına ilişkin davanın kabulüne karar vermek gerektiği, buna karşılık, bir şirkete kayyım tayininin, geçici bir hukuki koruma aracı olduğu, mahiyeti gereği sürekli bir görev halini ifade etmediği, ancak, yönetim kurulunun toplanamaması veya karar alamamasının devam etmesi halinde şirketin feshi vs.hukuki yollara başvurulmasının mümkün olduğu anlaşılmakla, sonuç olarak; davacı tarafından açılan dava ile ilgili olarak: Müdürlük görev ve yetkisinin kaldırılması davasının KABULÜNE, … Ticaret Sicil Müdürlüğünün Merkez 129190 sicil nosunda kayıtlı ‘… … Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi’ni münferiden temsil ve ilzama yetkili olan davalı …’in tek başına temsil yetkisi ve müdürlük görevinin KALDIRILMASINA, davalı şirkete yönetim kayyımı tayin edilmesi talebinin REDDİNE….” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF İTİRAZLARI:
Davalı … vekili tarafından, “…Yerel mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olup esasen kendi içinde çelişkili olduğunu, şirketin en önemli yükümlülüklerinden olan kamu borçlarının bizzat müvekkili tarafından eksiksiz olarak ödendiğini ve şirketin borçsuz hale gelmesinin sağlandığını, şirketin iki hissedarından biri olan …’ın 2013 yılında vefatından önce doğan ve onun ölümünden sonra şirketin uğradığı tüm mali olumsuzluklar sonucunda ağır bir ödeme yükümlülüğü haline gelen borçların, yıllar içinde sadece müvekkili tarafından yürütülen müdürlük faaliyeti neticesinde eksiksiz biçimde ödenebilmiş olmasının, şirketin iyi yönetildiğinin en büyük kanıtı olduğunu, dikkat edilirse gerek vergi borçları gerekse SGK borçları için yapılandırma başvurusu ve ödemelerinin şirketin mali açıdan kazancının olmadığı dönemlere rastlamakta olduğunu, ki bu borçların ödenebilmesinin sadece ve sadece müvekkilinin müdürlük görevini layığı ile yerine getirebilmesi sayesinde gerçekleşebildiğini, bu süreçte davalı şirket idaresinin her anlamda tek başına bırakıldığını, her şirketin mali sıkıntı yaşayıp kapanma noktasına gelebileceğini, bu durumun şirketin kötü yönetildiği anlamına gelmeyeceğini, dava için de söz konusu olanın bu olduğunu, …’ın 2013 yılındaki vefatından sonra davacı veya başkaca herhangi bir üçüncü kişinin en ufak bir katkısı ve hatta teklifi olmadığını, tüm süreçte şirketin borçlarının ödenmesi dahil her türlü işlerin sadece müvekkilinin şahsi gayretleri ve maddi katkısı ile başarıya ulaştırıldığını, dikkat edilirse kârlı giden bir şirketin iki hissedardan birinin vefatının ardından zarar etmeye başladığını, mahkeme kararında yer alan ‘şirketin faaliyetinin verimlilik ve karlılık esasına göre yürütülmesi yükümlülüklerinin davalı müdür … tarafından ağır şekilde ihlal edildiği’ varsayımının tamamen haksız ve dayanaksız olduğunu, müvekkili şirketin muhasebesi ile yapılan görüşmede arşivin yok olduğu, ancak 2013 – 2014- 2015- 2016 yıllarına BS formlarını sunabileceği bilgisinin verildiğini, mahkemenin kendisine sunulan evraklar üzerinden inceleme yaptırmadığını, şirketin ticari defterler müvekkili tarafından profesyonel faaliyet gösteren mali müşavire teslim edilmiş olup mali müşavirce de yasal saklama süresi sonunda arşive kaldırıldığını, anılan ticari defterlere 2023 yılında (yaklaşık 8 yıl) ulaşılamamasının müvekkilinin müdürlük görevini yerine getiremediği şeklinde yorumlanamayacağını, yerel mahkemeye ait kararın kaldırılmasına karar verilmesini…” beyanla, mahkeme kararı istinaf kanun yoluna getirilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, 6102 sayılı TTK 630/2-3. maddeler uyarınca haklı nedenle müdürlük görevinden azil ve şirkete yönetici kayyımı atanması istemine ilişkindir.
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda yukarıda yazılı gerekçelerle davanın kısmen kabulüne karar verildiği, karara karşı davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulduğu anlaşılmıştır.
Dosya kapsamındaki bilgi ve belgelerin incelenmesinde; mahkemece istinaf kararı sonrasında keşif yapıldığı, davalı şirketin adresinde faal olmadığının ve hiçbir demirbaş, defter, kayıt vs.nin belirtilen adreste bulunmadığının tespit edildiği, kök raporda; diğer ortağın vefatı ile davalının tek başına yetkili hale gelmiş olduğu, şirket sermayesinin gün geçtikçe azaldığı, şirketin zarar ettiği, genel kurul toplantılarının yapılmadığı, vergi ve SGK borcunun olduğu, önceki raporlarda bahsi geçen şirket araç, makine ve teçhizatının, mamullerinin, stoklarının akıbetine dair bilgi ve belge bulunmadığı, davalı şirket özvarlığının menfi durumda olduğu, atık geri dönüşüm şirketi olmasından dolayı kapanış yapabilmesi için kapatma planı hazırlanarak Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği il müdürlüğüne bildirim yapılması gerektiği, bu yönde bir belgenin de olmadığı, vergi yönünden şirketin 30.06.2016 tarihinde terkin edilmiş olduğu, diğer ortağın vefat tarihi itibariyle dosya kapsamındaki bilgilere göre şirket özvarlığının yarısı olan 161.235,96-TL’nin davacı tarafın hissesine düşen pay olduğu kanaatine varıldığının bildirilmiş olduğu, buna göre heyet bilirkişiden dosyada mevcut belgelerle sınırlı olarak rapor alınabildiği, zira davalı tarafça şirketin defter ve belgelerinin sunulmadığı, yine şirket aracının satışından bahsedilip buna dair fatura da sunulmadığı, davalı tarafın bizzat ödeme yaptığına dair sunduğu SGK/vergi dairesi ödemeleri ve yapılandırmalarına dair evraklar ile, muhasebecinden arşivin yok olduğu beyanına ek yalnızca 2013-2016 arası BA-BS formlarının sunulabileceğine dair beyan uyarınca bu belgeler de gözetilerek ek rapor alındığı, ek raporda şirkete ve yönetimine dair farklı bir görüş oluşmayıp kök rapordaki değerlendirmelerin geçerli olduğu yönünde görüş bildirilmiş olduğu, mahkemece davanın kısmen kabulü ile; “..Müdürlük görev ve yetkisinin kaldırılması davasının KABULÜNE, … Ticaret Sicil Müdürlüğünün Merkez … sicil nosunda kayıtlı ‘… Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi’ni münferiden temsil ve ilzama yetkili olan davalı …’in tek başına temsil yetkisi ve müdürlük görevinin KALDIRILMASINA, davalı şirkete yönetim kayyımı tayin edilmesi talebinin REDDİNE” şeklinde hüküm tesis edildiği görülmüştür.
Dosya kapsamına göre, davalı şirketin yönetiminde zaafiyet bulunduğu, defter ve kayıtlarının dahi dosyaya sunulamadığı, araç, ekipman ve demirbaşlarının akıbetinin belgeleri ile ispatlanamadığı, şirketin zarara uğratıldığı açık olmakla, davalı tarafın yalnızca şirketin vergi/SGK borcunu yapılandırıp ödediğinden bahisle, şirketi iyi yönettiğine dair itirazlarının kabulü mümkün görülmemiştir.
Bununla birlikte, dosyada mevcut ticaret sicil kayıtlarından açıkça anlaşıldığı ve taraflarca da dile getirildiği üzere, davalı şirket iki ortaktan (aynı zamanda müştereken yetkili) oluşmakta iken, davacının babası olan ortak …’ın vefatı ile yetkili olarak yalnızca davalı …’in kaldığı, davacının da mirasçı sıfatı ile %50 pay sahibi olduğu, davacının davalının müdürlükten azli ile şirkete yönetim kayyımı atanmasını taleple işbu davayı açtığı, dosya kapsamındaki bilgi ve belgelere göre, şirket fiilen faal değil ve vergi kaydı yönünden terk olarak görülmekte ise de, şirketin ticaret sicil kaydının silindiğine dair bir bilginin bulunmadığı, bu nedenle şirketin ticaret sicilinden terkini ve öncesinde gerekli prosedür için dahi şirket yetkilisinin bulunması gerektiği açık olup, mahkemenin kararı ile ise, müphem ve çelişkili bir durum yaratılarak, şirketin tek yetkilisinin münferiden yetkisinin kaldırıldığı ancak şirkete yönetim kayyımı atanmamış olduğunun görüldüğü, buna göre işbu karar ile ticaret sicilinde halen kayıtlı olan davalı şirketin organsız bırakılmış olacağı anlaşılmakla, mahkemece yapılacak iş; şirketin son güncel durumlarına dair tüm ticaret sicil kayıtları da getirtilerek, açıklanan hususlar da gözetilerek yapılacak bir değerlendirme sonucunda bir karar verilmesinden ibarettir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde; davalı … vekilinin istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-a-6. maddesi gereğince kısmen kabulüne karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı … vekilinin istinaf itirazlarının KISMEN KABULÜ ile; Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2022/426 Esas – 2023/377 Karar sayılı kararının HMK 353/1-a-6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
3-Davalı … vekilinin sair istinaf itirazlarının REDDİNE,
4-İSTİNAF AŞAMASINDA; davalı … tarafından yatırılan 179,90 TL istinaf karar harcının istek halinde bu davalıya iadesine,
5-İstinaf aşamasında davalı … tarafından yapılan yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda ele alınmasına,
6-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
7-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ve avans iade işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair; dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 353/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi.18/10/2023