Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2023/1553 E. 2023/1431 K. 28.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2023/1553
KARAR NO : 2023/1431

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 08/11/2022 (Talep) – 05/04/2023 (Ara Karar)
NUMARASI : 2022/931 Esas (Derdest Dosya)
DAVA : Ticari Şirket (Şirket Ortaklık Payı Alacağının Tahsili Kaynaklı)
TALEP : İhtiyati Tedbir ve Kayyım Atanması
BAM KARAR TARİHİ : 28/09/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 28/09/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 05/04/2023 ara karar tarihli ve 2022/931 Esas sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA :
Davacı … vekili ihtiyati tedbir talepli dava dilekçesiyle; müvekkili … ile kardeşleri …, …, … tarafından 04.02.1985 tarihinde %25’er hisse ile … Kollektif Şirketi …-…-…-… şirketini Kurduklarını, şirketin 28.05.1996 tarihinde davalı olarak gösterilen … Taş. San. Tic. Ltd. Şti’ne dönüştürüldüğünü, davalı şirketin ilk olarak kollektif şirket olarak güven esasına dayanılarak kurulduğunu, müvekkilinin şirket kurulduğundan itibaren sermaye ödeme yükümlülüğünü yerine getirmesine rağmen şirketin işleri ve işleyişinden diğer ortaklar tarafından uzak tutulduğunu, şirket haklarından yararlandırılmadığını, müvekkilinin davalı şirketten 2018 – 2019 – 2020 – 2021 – 2022 yıllarına ilişkin kar payı alacağı olduğunu, şirket hesaplarını inceleme ve hesapları kontrol etme hakkından mahrum bırakıldığını, müvekkilinin Selçuk Noterliğinin 27.07.2011 tarihli ve 5061 yevmiye numarasıyla geçmiş yıllar da dâhil olmak üzere kar payı alacağının kendisine ödenmesi amacıyla ihtarname gönderildiğini, ihtarnamenin 01.08.2011 tarihinde şirket çalışanlarından …’a teslim edildiğini, ihtarnameye rağmen müvekkiline şirket karından hakkı olan payın ödenmediğini, müvekkilin davalı şirketten dava konusu 2017-2016-2015-2014-2013 yıllarına ilişkin kar payı alacağı için İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2018/754 E. Sayılı dosyası ile dava açtığını, davanın İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2011/499 E. Sayılı dosyası ile birleştirildiğini, mahkemece asıl dava yönünden davanın kabulüne, 10.000,00 TL kar payı alacağının dava tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, birleşen İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/754 Esas sayılı dava dosyası yönünden davanın kısmen kabulüne, 15.891,11-TL kar payı alacağının dava tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte davacıya verilmesine karar verildiğini, kararın istinaf edildiğini ve istinaftan dönmediğini, yine İzmir 5.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/1063 Esas sayılı dosyası ile şirketten çıkma talepli dava açıldığını, dosyanın derdest olduğunu, bu davanın konusunun müvekkilinin davalı şirketten olan 2018 – 2019 – 2020 – 2021 – 2022 yıllarına ilişkin kar payı alacağına ilişkin olduğunu, müvekkilinin şirketin kurulduğu tarihten bu yana şirket karından pay alamaması sebebiyle ortaklık hakkının zedelendiğini, davalının şirketteki payını devrettiğine dair iddialarda bulunarak hileli yollara başvurduğunu, müvekkilinin kardeşleri olan şirketin diğer ortaklarına güvene dayalı olarak imzaladığı boş kâğıdın üzerini, müvekkilin güveninin aksine hisse devri sözleşmesi gibi doldurularak müvekkilinin şirket hissesini devrettiğinin iddia edildiğini, TTK m. 595’e göre limited şirkette hisse devri için yazılılık ve imzaların noterce onaylanması gerektiğini, buradaki şekil şartının geçerlilik şartı olduğunu, söz konusu sözleşme doğrudan müvekkiline imzalatılmış olsa dahi şekil şartı yerine getirilmediğinden geçerli olmayacağını, İzmir 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2011/499 Esas sayılı dosyasında mevcut bilirkişi raporunda hisse devri sözleşmesi ile ilgili Hisse Devri sözleşmesinin kanunun açık hükmü gereği geçerli olmadığının ve müvekkilinin davalı şirketteki % 25 payının devri sonucunu doğurmayacağının tespit edildiğini, TTK m. 630/2 ve 639/3 uyarınca davalı şirket müdürünün, özen ve bağlılık yükümü ile diğer kanunlardan ve şirket sözleşmesinden doğan yükümlülüklerini ihlal ettiğinden azli ile tedbir olarak davalı şirkete kayyım atanması gerektiğini, davalı şirketin müvekkilini şirket iş ve işleyişinden uzak tuttuğu gibi şirket toplantılarına girmiş gibi göstererek yerine imza atıldığını, Selçuk Asliye Ceza Mahkemesi 2014/136 E. 2014/442 K. Sayılı dosyasında, davalı şirketin karar defterinde 2010/25 karar sıra numaralı 05.05.2010 karar tarihli 2009 yılı kar dağıtılmamasına ilişkin kar dağılımı konulu belgede 29. Sayfada, 2011/1 karar sıra numaralı 17.02.2011 karar tarihli depo kiralama konulu belgede ve 30. Sayfadaki 2011/2 karar sıra numaralı 13.10.2011 karar tarihli irtibat bürosu kiralanması konulu belgedeki imzaların müvekkile ait olmadığının tespit edildiğini, TTK m. 632 de müdürlerin görevlerini tüm özeni göstererek yerine getirmek ve şirketin menfaatlerini, dürüstlük kuralı çerçevesinde, gözetmekle yükümlü olduğu düzenlendiğini, bu kapsamda şirket müdürünün azlinin, yani görevden alınmasının gerektiğini, davalı şirket ortaklarının müvekkilini şirkete girmesine izin vermediğini, şirketin gidişatı konusunda müvekkilinin denetim yapmasının engellendiğini, müvekkili yerine şirket toplantılarına girmiş gibi yerine imza atıldığını, diğer ortaklar ve yöneticinin müvekkiline 2005 yılında şirketten para aldığına ilişkin boş kağıt imzalattıklarını, bu kağıdı daha sonra hisse devri sözleşmesi gibi gösterdiklerini, müvekkilinin davalı şirketteki tüm haklarını ve yetkilerini şirket ortaklarından …’a devretmiş olarak göründüğünü, davalı şirket yönetici ve ortaklarının kar payı dağıtımı yapmadığını, müvekkilinin özellikle 2009 yılından itibaren fiili olarak davalı şirkete giremediğini, şirkete ait gelirlerin diğer ortakların şahsi ticari hayatlarında kullanıldığını, davalı şirkete kayyum atanması gerektiğini, müvekkilinin 2018 – 2019 – 2020 – 2021 – 2022 yıllarına ait davalı şirketten olan her bir yıllık alacağı için şimdilik 5.000,00 TL olmak üzere toplamda 25.000,00 TL kar payı bedelinin dava tarihinden itibaren işleyecek mevduata uygulanan en yüksek faiz oranı ile birlikte davalıdan tahsiline, TTK m. 630/2 ve 639/3 gereği davalı şirket müdürünün azli ile tedbir olarak davalı şirkete kayyım atanmasına, davalı şirket adına kayıtlı …, …, … , …, …, …, …, …, …, …, …, …, … plakalı araçlar ile yine şirkete ait taşınmazlar üzerinde ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep etmiştir.
CEVAP :
Davalı … San. Tic. Ltd. Şti. vekili 03.04.2023 ve 03.05.2023 tarihli beyan dilekçesiyle; davanın arabuluculuk dava şartına tabi olduğunu ve bu dava şartının yerine getirilmediğini, davanın usulden reddinin gerektiğini, ayrıca kar payı dağıtım kararının alınmadığını, bu konuda herhangi bir genel kurul kararı bulunmadığından HMK m. 114/1-h bendi gereğince davanın reddinin gerektiğini, ayrıca İzmir 5 ATM nin 2017/1063 Esas 2019154 Karar sayılı, İzmir 2 ATM 2011/499 Esas 2021/699 Karar sayılı İzmir 2 ATM’nin bu dosyası ile birleşen İzmir 5 ATM 2018/754 Esas 2018/716 Karar sayılı dosyalarının bekletici mesele yapılmasını talep ederek davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI :
Mahkemece, ”… şirketin araçları ve taşınmazları üzerine tedbir konulması için şartların bulunmadığı, davacının talebinin dilekçeden de belirlendiği üzere kar payı bedelinin tahsiline yönelik olduğu, ancak şirketin zarara girdiği ve yöneticilerin sorumluluğu yönünde bir davanın açılmadığı, bu nedenle tedbirin şartlarının tespit edilemediği anlaşıldığından bu yöndeki tedbir talebinin reddine karar verilmiştir. Ayrıca TTK m. 630/2 ve 639/3 hükümlerine dayanarak davalı şirket müdürünün görevden azline ve şirkete kayyum atanmasına ilişkin talebinin de yaklaşık ispat kurallarına göre ispatlanamadığı gibi haklı sebeplerin bulunduğu belirlenemediği ve davanın niteliği gereği kar payı dağıtımına ilişkin bir dava olması…” gerekçesiyle; ”…Davacının tedbir şartları tespit edilemediğinden tedbir talebinin reddine…” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; her ne kadar talep sonuçlarında ihtiyati tedbir talebinde bulunmuş iseler de dava dilekçesinde de bir para alacağını güvence altına almak istediklerinin açık olduğunu, asıl olan isteklerinin davalı şirketin taşınır ve taşınmazları üzerine ihtiyati haciz konulması talebinden ibaret olduğunu ancak ilk derece mahkemesinin” hakimin davayı aydınlatma yükümlülüğüne uymayıp ” bu konuda açıklamada bulunmaları için taraflarına herhangi bir hak tanınmadığını, bu konuda yüksek mahkeme içtihatlarının da ” talebin ihtiyati tedbir mi yoksa ihtiyati haciz mi olduğu konusunda belirsizlik varsa bu durumda hakimin davayı aydınlatma ödevi çerçevesinde öncelikle bu belirsizliği gidermesi ve ona göre hareket etmesi gerekir ” yönünde olduğunu, bu olaylara uygulanacak hukuk kurallarını bulmak ve uygulamanın, başka bir söyleyişle bu olayların hukuksal niteliğini ve nedenini tayin etmenin Türk yasalarını kendiliğinden ( re’sen ) uygulamakla yükümlü olan ( HMK 33 ) hakime ait olduğunu, mahkemenin taleplerini ihtiyati tedbir şartları yönünden değerlendirdiğini, ihtiyati haciz şartları yönünden değerlendirmediğini, talepleri ihtiyati haciz şartları yönünden değerlendirilecek olduğunda ihtiyati haczin tüm şartları mevcut olduğu gibi dava dilekçesinde de açıkladıkları üzere yaklaşık ispatın da sağlandığını, İİK’nın ihtiyati haciz koşullarını düzenleyen 257. maddesinde, vadesi gelmiş ve rehinle temin edilmemiş bir para borcunun alacaklısının borçlunun yedinde veya üçüncü şahısta olan taşınır ve taşınmaz malları ve alacakları ile diğer haklarını ihtiyaten haczettirebileceğinin düzenlendiğini, İİK’nın 258/1. maddesi hükmüne göre ihtiyati haciz kararı verilebilmesi için mahkemenin ”alacağın varlığı hakkında kanaat edinmiş olmasının” yeterli olduğunu, 2004 sayılı İİK’nın 258/1. maddesi hükmüne göre ihtiyati haciz kararı verilebilmesi için mahkemenin ”alacağın varlığı hakkında kanaat edinmiş olmasının” yeterli olduğunu, Mahkemenin ”alacağın varlığına kanaat edinmiş olmasından” anlaşılması gerekenin alacağın usul hukuku kurallarına göre kesin veya tam olarak ispat edilmesi olmadığını, diğer hukuki himaye tedbirlerinde olduğu gibi ihtiyati hacizde de amacın davaya ilişkin yargılamadan farklı olarak, maddi hukuka dayanan hak bakımından nihai bir karar verip, uyuşmazlığı esastan sona erdirmek olmadığını, yani ihtiyati haciz kararı verilebilmesi için ispat gerekmediğini, yaklaşık ispat için delil sunulması yeterli olup, alacaklının ilişkisinin varlığını ve muaccel olduğunu tam ve kesin olarak ispat etmesinin aranmadığını, davalı şirkete tedbiren kayyım atanması taleplerinin dava süreci devam ettiği sürece müvekkilinin ve şirketin herhangi bir zarara uğramaması adına şirkete tedbiren kayyım atanması olduğunu, dava sonucunda karar verilmesini istedikleri taleplerinin ise şirket müdürünün azli olduğunu ancak ilk derece mahkemesinin davalı şirkete tedbiren kayyım atanması taleplerini yanlış bir kanaatle dava sonunda karara bağlanabilecek bir talep olarak değerlendirdiğini ve açılan davada verilecek karar ile ulaşılacak sonuca ihtiyati tedbir kararı ile ulaşılamayacağını gerekçe olarak gösterdiğini ancak ilk derece mahkemesinin bu gerekçesi yerinde olmadığı gibi iddiaları doğrultusunda hiç bir araştırma ve inceleme yapmayarak sanki dava sonucunu öne almış gibi bir karar verdiğini, açılan davada verilecek karar ile ulaşılacak sonuca ihtiyati tedbir kararı ile ulaşılamayacağı dikkate alındığında hiç bir araştırma ve inceleme yapılmadan hukuka uygun olmayan bir gerekçe ile taleplerinin reddedilmesinin hukuka aykırı olduğunu, nitekim ilk derece mahkemesinin öncelikle şirket müdürünün azli veya temsil yetkisinin sınırlandırılmasını gerektiren haklı sebeplerin varlığının iddiaları doğrultusunda mevcut olup olmadığını araştırarak , dayandıkları deliller toplanmak ve şirket kayıtları üzerinde denetime elverişli bilirkişi incelemesi yaptırılmak ve sonuçta haklı sebeplerin gerçekleşip gerçekleşmediği tespit edilmek suretiyle sonucuna göre karar vermek yerine , ara kararla bu konuda hüküm kurmasının kabul edilemez olduğunu, içtihatlar gereğince de iddialarının yeteri kadar araştırılmadığını ve dava sonunda verilebilecek bir hükmün ara kararla verildiğini, ayrıca şirket müdürünün azli davası devam ederken görevden alınması istenen müdür hakkında ihtiyati tedbir kararı istenebileceğini, HMK m. 389 vd. Maddeleri gereğince de, şirketin yönetim organının görevini gerektiği gibi yerine getirmemesinden hareketle açılan azil davasının yanı sıra, tedbiren kayyım atanması talebinde de bulunulabileceğini, bunun yanı sıra, kayyım atanması talebinde bulunulmuşsa mahkemeler tarafından bu talebin zamanına da dikkat edilmesi gerektiğini belirterek 05.04.2023 tarihli ihtiyati tedbir talebinin reddine dair kararının hukuka aykırı bulunarak kaldırılmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; davacının ortak olduğu … San. Tic. Ltd. Şti.’den olan kar payının tahsili ve ödenmesi, şirket müdürünün azli ile davalı şirkete tedbiren kayyım atanması, davalı şirket adına kayıtlı …, …, … , …, …, …, …, …, …, …, …, …, … plakalı araçlar ile yine şirkete ait taşınmazlar üzerinde ihtiyati tedbir kararı verilmesi istemine ilişkindir.
Talep, ihtiyatı tedbir talebinin reddi kararının kaldırılması istenmiştir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Mahkemece, davacının ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmiş olup, karar davacı vekilince istinaf edilmiştir.
Davacının niteliği ve dosya kapsamına göre yapılan inceleme neticesinde, şirketin maddi malvarlığı yönünden acze düşme ihtimali bulunduğu tedbir kararı verilmemesi halinde ileride telafisi güç zarar oluşacağına dair kanaat oluşturacak şekilde dosyada herhangi bir bilgi ve belgenin bulunmadığı, ayrıca dosyaya davacının iddialarını tevsik edici yaklaşık ispat kurallarına göre talebi ispatlayacak bir delil ibraz edilmediği, bu durumda davacının alacağının olup olmadığı, var ise alacağın tutarı yargılama sonucu belli olacağı hususu da gözetilerek tedbir ve kayyım atanması talepleri şartlarının oluşmadığı, ilk derece mahkemesince davacının tedbir taleplerinin reddine karar verilmesinde ve mahkeme kararının gerekçesinde usul ve yasaya aykırı bir husus bulunmamakla davacı vekilinin istinaf itirazının reddi gerekmiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde; davacı/ihtiyati tedbir isteyen vekilinin istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı/ihtiyati tedbir isteyen vekilinin İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 05/04/2023 ara karar tarihli ve 2022/931 Esas sayılı sayılı ara kararına yönelik istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-İSTİNAF AŞAMASINDA; alınması gereken 269,85-TL istinaf karar harcından peşin alınan 179,90-TL’nin mahsubu ile eksik kalan 89,95-TL’nin davacıdan alınarak Hazineye gelir kaydına (harç işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine),
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
4-HMK 333.maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde varsa taraflarca yatırılan gider avansından kalan bakiyenin yerel mahkemece hesaplanarak ilgili olduğu tarafa iadesine,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
6-Kararın taraflara tebliği işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair; dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK’nın 362/1-f maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 28/09/2023