Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2023/1540 E. 2023/1376 K. 27.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2023/1540
KARAR NO : 2023/1376

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR FİKRİ VE SINAİ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 04.04.2017 (Dava) – 03/05/2023 (Karar)
NUMARASI : 2022/152 Esas – 2023/26 Karar
DAVA : Tasarımın Hükümsüzlüğü
BAM KARAR TARİHİ : 27/09/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 27/09/2023
İstinaf incelemesi için Dairemize gönderilen İzmir Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2022/152 Esas – 2023/26 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili -karşı davasını süresinde açmaması nedeniyle tefrik edilen dosyadaki- dava dilekçesinde özetle; davalının tasarımının hükümsüzlüğünü dava ettiklerini, bunun ön mesele olarak görülmesini, bu ürünün dünyada ve Türkiye’de müvekkili ve davalı dahil pek çok firma tarafından tescilden önce zaten kullanıldığını, kamuya sunulmuş olduğunu, bunun mutlak objektif hükümsüzlük nedeni olduğunu, davadışı … Ltd.Şti’nin söz konusu tasarımın tescilinden önceki tarihlerde bu şişeleri çeşitli firmalara ürettiğini, davalının şirketine de ürettiğini ve bu suretle satışa sunulduğunu, fason üretimler yapıldığını, anılan şirketin 2006 yılı kataloğunu ve 2013 yılındaki bir faturalarını ekte sunduklarını, ürünün yaygın olduğunu, çeşitli firmalar tarafından aynı şişenin dezenfektan, şişeli alkol olarak satılmakta olduğunu beyanla, 2014/02338 nolu tasarımın hükümsüzlüğünü talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; şişelerin hepsinin tüm makinalara uyumlu olduğu iddiasının doğru olmadığını, sadece … makinalara şişenin monte edilebileceğini, bu yüzden kapak ve boyun yapısı ile şişenin özel tasarım ve tescilli olduğunu, sadece …’te hortum ucundaki orijinal kapağa vidalanıp monte edilebildiğini, bu yüzden tasarımlarının tescilli olduğunu, şişenin bir yerinin diğerine benzemesinin davanın konusu olmadığını, burada önemli olanın şişenin her yönüyle birebir aynısının yapılması olduğunu, karşı tarafın bu iddialarının tamamen davayı karıştırmak ve özden uzaklaştırmak amaçlı olduğunu, davalının şirketi olan … firmasının yurt dışından ithal ettiği mürekkepleri de … marka ve etiketi ile müvekkilinin müşterilerine sattığını, ürün etiketlerinin ve ibarelerinin tamamen görsel olarak taklit şeklinde olduğunu, … firmasının mesnetsiz, konu dışı ifade ve söylemlerle yaptıkları haksız rekabeti ve tecavüzü örtbas etme çabasını sürdürmekle birlikte, mahkemeyi yanıltmaya çalışarak konuyu saptırma çabasında olduğunu, … firmasının halen müvekkilinin tescilli diğer başka tasarımlarını da taklit ettiğini ve satmakta olduğunu beyanla, hükümsüzlük istemli davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DAİREMİZİN KALDIRMA KARARI: Mahkemece daha önceden “asıl davanın reddi/karşı davanın kabulü” ne dair karara karşı yapılan istinaf incelemesi neticesinde, Dairemizin 08.12.2021 tarihli, 2020/697 E.- 2021/1297 K.sayılı kararı ile; “…6100 Sayılı HMK’ nın “Karşı davanın açılması ve süresi” başlıklı 133. maddesinde; “1) Karşı dava, cevap dilekçesiyle veya esasa cevap süresi içinde ayrı bir dilekçe verilmek suretiyle açılır. (2) Süresinden sonra karşı dava açılması hâlinde, mahkeme davaların ayrılmasına karar verir.” denilmiştir. Somut uyuşmazlıkta, asıl davanın dava dilekçesinin davalıya 10.04.2017’de tebliğ edildiği, 2 haftalık yasal süre sonundan itibaren geçerli olmak üzere cevap süresinin mahkemece 25.04.2017 tarihli kararla 2 hafta daha uzatılmış olduğu, bu suretle cevap süresinin (ve karşı dava açma süresinin) son gününün 08.05.2017 olduğu, ancak karşı dava dilekçesinin davalı tarafça mahkemeye teslim tarihinin 09.05.2017 olduğu, UYAP kayıtlarında da daha önceki tarihli bir karşı dava dilekçesi bulunmadığı görülmekle, HMK’nın yukarıda belirtilen 133/2.maddesi hükmü gereğince mahkemece karşı davanın ayrılmasına karar verilmesi gerekirken, bu hususa dikkat edilmemiş olması doğru görülmemiştir. Asıl dava bakımından yapılan incelemede; mahkemece alınan tasarım bilirkişi heyet raporunda, yivli yapı dışında bir görünüm sergilemeyen 2, 4, 6 nolu tasarımların teknik zorunluluk gereği 6769 sayılı kanunun 58. maddesinin 4 fıkrasının ( b) bendi gereği koruma dışı hal sergilediği, teknik bir amaca yönelik zorunlu görünümlerin yasanın 58/4.b maddesi gereğince koruma dışı olduklarının tartışmasız olduğu, 1, 3, 5 nolu tasarımlarla aynı görünüm özelliğine sahip ürünlerin başvuru tarihi olan 26.03.2014 tarihinden önce kamuya sunulduğu, davalı … firmasına ait iş yerinden elde edilen ürünlerin 2014 02383 /3 nolu tasarımla aynı görünüm özelliğine sahip olduğu, şişe ağız ve boyun yapısının 4 nolu tasarımla aynı görünüm özelliğine sahip olduğu belirtilmiş, mahkemece de bu rapor esas alınarak yazılı şekilde karar verilmiştir. Ancak, davacı/karşı davalı vekilinin sözkonusu rapora ayrıntılı ve gerekçeli olarak itiraz etmiş olduğu, yerel mahkemece itirazlara dair rapor alınmadan ve sözkonusu itirazlar gerekçeli kararda da karşılanmadan hüküm tesis edildiği görülmüş olup, eksik inceleme ile hüküm tesis edilemez. Mahkemece, aralarında sektör bilirkişisinin de olduğu üç kişilik yeni bir heyetten davacı/karşı davalı vekilinin itirazlarını ve ayrıca haksız rekabete ilişkin iddialarını da karşılayacak şekilde ayrıntılı rapor alınarak sonucuna göre bir karar verilmesi için HMK 353/1-a-6.madde uyarınca kararın kaldırılmasına…” karar verildiği anlaşılmıştır.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:
Mahkemece karşı davanın tefrik edilip eldeki dosya esasına kaydı sonrasında yeniden yapılan yargılama sonucunda, “….Somut olayda görünümden kaynaklanan bir tasarımın söz konusu olduğu, başvuru veya rüçhan tarihinden önce dünyanın herhangi bir yerinde tasarımın bu şekilde kamuya sunulması durumunda bu tasarımın Türkiye’de yeni kabul edilebilmesine yasal olanak bulunmadığı, buradan hareketle yurt dışında var olan veya kamuya sunulmuş olan herhangi bir tasarımın Türkiye’ye ilk kez getirilerek sahiplenilmesinin tasarıma kanuni himaye bahşetmeyeceği, tasarıma ilişkin yenilik kriterinin mevzuat ve yüksek yargı içtihatlarında bu şekilde değerlendirilmekte olduğu, ayırt edicilik vasfına ilişkin olarak söz konusu tescilli tasarıma tecavüz fiilinin değerlendirilmesinde, tasarımın bilgilenmiş kullanıcı üzerinde bıraktığı genel izlenimin dikkate alınması gerektiği, somut olayda davalı tarafın tescilli bir tasarıma sahip olduğu anlaşılmakta ise de, söz konusu bu tescilli tasarımın aldırılan bilirkişi raporlarında, davaya konu tasarımın tescil tarihi olan 26/03/2014 tarihinden önce 21/02/2013 tarihinde Alman menşeli … isimli firmaya ait facebook hesabında … adresli url linkinde yayınlandığı, yine Alman menşeli … isimli firmaya ait … alan adlı internet sitesinde 15/11/2012 tarihinde yayınlandığı, yine aynı sitede 19/11/2011 tarihinde yayınlandığının anlaşıldığı, bu şekilde söz konusu tasarımın tescil tarihinden önce kamuya sunulmuş olduğu, yenilik ve ayırt edicilik vasıflarını taşımadığının anlaşılmakta olduğu, bu sebeple, davalının tescilli tasarımlarının, tasarım hukukuna göre korunamayacağı ve davalı adına tescilli tasarımın hükümsüzlüğüne karar verilmesi gerektiği sonucuna ulaşıldığı, mahkemece daha önce verilen 2017/51 Esas- 2018/132 Karar sayılı kararın istinaf incelemesi neticesinde kaldırıldığı, İzmir Bam 20. Hukuk Dairesi tarafından 2020/697 Esas-2021/1297 Karar sayılı kaldırma kararı kapsamında gerekli bilirkişi raporunun aldırıldığı, kaldırma kararında değinilen taraf itirazlarının da karşılandığı anlaşılan bu raporun bilimsel ve teknik verilere, dosya kapsamına uygun bulunarak bu dosyada da benimsendiği, sonuç olarak; DAVANIN KABULÜNE, … adına kayıtlı 2014/02383 numaralı TASARIMIN HÜKÜMSÜZLÜĞÜNE, SİCİLDEN TERKİNİNE…” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davalı vekili tarafından, “…İzmir Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 2021/167 Esas sayılı davasında davacı açısından ‘tasarıma tecavüz ve haksız rekabet’ davasının derdest olup o davada da istinaf yoluna başvurularının olduğunu, davacı yanın kötü niyetli eylemlerinin hukuk tarafından korunamayacağını, bir yandan haksız rekabet yapıp bir yandan da bu davayı açarak haksız rekabete zemin hazırlamanın hakkın kötüye kullanılması olduğunu, davacının bu davasına karar verilebilmesi için öncelikle diğer davanın sonuca ulaşması gerektiğini, davacının tecavüzü ya da haksız rekabeti kabul edilirse bu davanın da reddedilmesi gerektiğini, daha önce verilen kararda bilirkişi raporlarına yapılan itirazların cevaplanmadığını ve özellikle dosyanın TTK haksız rekabet hükümleri yönünden de irdelenmesi gerekip bu konuda eksik inceleme olduğu belirtilmişse de, bu kez de yine ne gelen raporun sorularına cevap verdiğini, ne de TTK haksız rekabet hükümlerinin irdelendiğini, gerekçe cümlesinin bile hukuka aykırı olduğunu, haksız rekabet ve korunmanın sadece ve sadece tescilli tasarımlar için olmadığını, tescilsiz ürünlerin de korunabileceği, mahkemenin bir önceki Bölge Adliye Mahkemesi kararından sonra tensiple bilirkişi heyeti oluşturduğunu, hiç bir görüş sorulmadan dosyanın hatalı bir heyete tevdi edildiğini, bu heyetin de hatalı bir rapor verip sadece tasarım ve tasarımdan kaynaklı haksız rekabete dayalı rapor hazırladığını, rapora karşı itirazlarının haksız olarak reddedildiğini, ek rapor dahi alınmadığını, tüm bunların eksik inceleme sonucu hatalı bir karara zemin hazırladığını, bu davada alınmış bir bilirkişi raporu olmadığını, oysa marka kadar haksız rekabet hükümlerinin de göz önüne alınması gerektiğini, heyetteki hiçbir bilirkişinin haksız rekabet konusunda özel bir ihtisasa, ehliyete, sertifikaya sahip olmadığını, makine mühendisi seçiminin ise başlı başına hatalı olduğunu, zira kimya mühendisi olması gerektiğini, Bölge Adliye Mahkemesi kararına uygun olarak haksız rekabet kısmı ile ilgili halen sağlıklı bir şekilde rapor alınamadığını, bilirkişilerin haksız rekabetle ilgili rapor düzenleme yetkinliğine sahip olmadığını, kaldı ki bu dosyada rapor da olmadığını, bu nedenle itirazlarını tekrar ettiklerini, heyette üniversitelerin Hukuk Fakültesi Ticaret Ana Bilim dalından seçilecek bir öğretim üyesi yerine, hem marka hem de tasarım bilirkişisi seçilmesinin isabetli olmadığını, bunlardan bir tanesinin yeterli olduğunu, bu nedenle raporun yetersiz, konuyu aydınlatmaktan uzak, daha önce istinaf mahkemesince de yeterli görülmeyen raporun başka cümlelerle yazılmış hali olduğunu, bu ve önceki rapordaki en önemli eksik yönün heyetin raporu hazırlarken tasarımları ve olayları, olguları hep parça parça değerlendirmesi olduğunu, davacının tüm eylemleri bir arada ele alınarak haksız rekabet ile ilgili sonuca ve karara varılması gerektiğini, … – … arasında karıştırılabilir bir benzerlik olduğunu, bu konuda bilirkişi görüşüne katılmadıklarını, ayrıca Yargıtay’ın bir çok kararında iltibasta, halkın bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde herhangi bir sebeple bağlantı kurma ihtimalinin yeterli kabul edildiğini, kaldı ki; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.06.2016 tarihli kararında; ‘markalar arasındaki iltibas tehlikesi araştırmasının hukuki bir araştırma olduğu, bu konuda bilirkişi incelemesine başvurulması hukuken mümkün olmadığı gibi başvurulmuşsa da alınan görüşün bağlayıcı olmayacağına karar verilmiştir.’ denildiğini, … firmasının da verdiği cevapta bu şişeye benzer bir şişe ürettiğini ve piyasaya sunduğunu, ancak bu boyun yapısı ile birlikte sadece müvekkili şirkete üretim yaptığını, bu şekilde bir şişeyi başka kimseye üretmediğini ve zaten bu kalıpların da müvekkili şirkette olduğunu, sadece üretim sırasında kalıpları teslim alıp üretim yaptığını beyan ettiğini, davacı sadece 3 no.lu tasarımı kullansa belki bir dereceye kadar haklı olacağını, bilirkişilerin hem 3 hem de 4 no.lu tasarımlarını tek bir şişede kullanarak piyasadaki şişelerinin birebir aynısını kullandıklarını tespit ettiklerini, kaldı ki bu şişenin aynısı olmasının teknik bir zorunluluk da olmadığını, şişelerinin hem fiziki yapısı, hem direnç şekilleri, formu, boyun yapısı, yiv yapısı, ölçüsü, her şeyiyle bir tasarım edilerek bir kompozisyon yaratıldığını ve bu kompozisyon tasarımının tescil edildiğini, davacının da bu kompozisyonu birebir taklit ettiğini, tasarımlarının ister tescilli olsun ister olmasın haksız rekabet karşısında korunması gerektiğini, davacı tarafın, hiçbir şekilde piyasaya sundukları bu şişenin aynısının piyasaya daha önce sunulduğunu somut olarak ortaya koyamadığını, bilirkişilerin diğer davadaki tüm tespitlerinin ekran görüntülerine dayanmakta olduğunu, ekran görüntüsünün ne üç boyutlu olduğunu ne de ürünün tam somut halini ortaya koyduğunu, ekran görüntüsünden yola çıkarak ayırt edilemeyecek kadar benzer diye bir yargıya varılamayacağını, bunun tamamen soyut, varsayımsal bir görüş olup davayı aydınlatmaya yetmediğini, bu davada sadece şişe değil, isim, etiket, içine konulan ürüne boya (kendi ürünlerinde renk verenin boya değil, donmayı ve tıkanmayı önleyen özel kimyasal katkılar olduğu) katılarak taklit edilmesinin de davada irdelenmesi gerektiğini, davacının tüm eylemlerinin bir arada ele alınması gerektiğini, davacının bu taklit ürünlerini, sadece satışını yaptıkları … marka inkjet makine kullanan firmalara tedarik ettiğini, ayrıca bilirkişi raporunda da belirtildiği gibi ürün etiketinin de neredeyse kendi ürün etiketlerinin aynısı şeklinde bastırıldığını, davacının tanığı …’ın müvekkilinin kardeşi olduğunu, yıllarca müvekkilinin yanında çalışıp sonra davacı ile hareket etmesinin müvekkilinin müşteri piyasasına girip haksız kazanç elde ettiklerinin en güzel ispatı olduğunu, diğer davadaki bu rapora itirazları üzerine yeni rapor alınmadığı gibi ek rapor dahi alınmadığını, bu dosyada ise hiç bir rapor olmadığını, açılan bu haksız davanın reddine karar verilmesini…” beyanla, mahkeme kararı istinaf kanun yoluna getirilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, tasarımın hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda; yukarıda yazılı gerekçelerle davanın kabulüne karar verildiği, karara karşı davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulduğu anlaşılmıştır.
Tasarımın hükümsüzlüğüne dair eldeki dava dosyasının, Dairemizin 2013/1526 E.sayılı dosyasına konu “tasarıma tecavüz ve haksız rekabet” dosyası ile bağlantılı olduğu, karşı davanın yasal süresinde açılmamış olmasından dolayı tefrikinin gerektiği anlaşılmakla, her iki dosya birlikte değerlendirmeye alınmıştır.
Daha önce istinaf incelemesi neticesinde bilirkişi raporundaki birtakım eksikliklere dayalı olarak da kararın kaldırılmış olduğu, bahse konu diğer dosya olan aynı mahkemeni 2021/167 Esas – 2023/25 Karar sayılı dosyasından bilirkişi heyet raporu alınmış olduğu, anılan rapor, diğer dava dosyası kapsamı ve tüm işbu dosya kapsamı incelendiğinde; işbu tefrike konu dosya için ayrıca rapor alınmamış ise de, diğer dosya ile açık bağlantısı ve taleplerin birbirine bağlılığı gözetildiğinde usul ekonomisi uyarınca dosyada bir eksiklik bulunmadığının anlaşılmakta olduğu, buna göre, davanın “şişe tasarımı” na dayandırılmış olduğu, farklı heyetlerden alınan raporların birbiri ile uyumlu olduğu, buna göre; bahse konu tasarımlarda ürünün teknik fonksiyonunun zorunlu kıldığı görünümler bakımından davalının tasarımının koruma kapsamı dışında olduğu, ayrıca yenilik ve ayırt edicilik unsurlarının bulunmadığı, davalının tescil başvurusuna konu şişe tasarımının ayrıntılı incelenen URL link adreslerine ve tarih bilgilerine göre daha önce 3.kişilerce ve hatta davalı tarafça da 12 aylık hoşgörü süresinden de önce kamuya sunulmuş olduğu, dosyada davadışı birtakım şirketlerden (… …AŞ, … AŞ., … AŞ…vs) gelen müzekkere cevaplarının da bahse konu şişe tasarımının farklı sektörler de dahil olmak üzere piyasada birçok şirket tarafından tescil öncesinde de kullanılmakta olduğunu ortaya koyduğu, bahse konu şişenin ayırt ediciliği ya da davalıya münhasırlığı bulunmadığı anlaşılmakla, mahkemece “tasarımın hükümsüzlüğü” ne dair verilen kararda usul ve esas yönünden hukuka aykırı bir yön görülmemiş, davalı vekilinin istinaf itirazlarının reddi gerekmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı vekilinin İzmir Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2022/152 Esas – 2023/26 Karar sayılı kararına yönelik istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-İSTİNAF AŞAMASINDA; alınması gereken 269,85 TL istinaf karar harcından peşin alınan 179,90 TL’nin mahsubu ile eksik kalan 89,95 TL’nin davalıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına,
3-Davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
4-HMK 333.maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde varsa taraflarca yatırılan avansdan kalan bakiyenin yerel mahkemece hesaplanarak ilgili olduğu tarafa iadesine,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
6-Kararın, Dairemizce taraflara tebliğine,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre zarfında Yargıtay’a temyiz yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 27/09/2023