Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2023/1526 E. 2023/1375 K. 27.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2023/1526
KARAR NO : 2023/1375

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR FİKRİ VE SINAİ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 04.04.2017 (Dava) – 03/05/2023 (Karar)
NUMARASI : 2021/167 Esas – 2023/25 Karar
DAVA : Tasarıma Tecavüzün Tespiti, Önlenmesi, Maddi ve Manevi Tazminat
BAM KARAR TARİHİ : 27/09/2023
KARARIN YAZIM TARİHİ : 27/09/2023
İstinaf incelemesi için Dairemize gönderilen İzmir Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2021/167 Esas – 2023/25 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA:
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili … ‘ın diğer müvekkili şirketin sahibi olduğunu ve 2014/02383 tescil numarası ile bazı tasarımlarını kendi adına tescil ettirdiğini, bu tescilli ürünlerin müvekkili şirkette kullanılmakta olduğunu, müvekkilinin yıllardır Alman şirket olan …’in kodlama makinaları ile bu makinalarda kullanılan mürekkep ve solvent gibi maddelerin distribütörlüğünü yapmakta olduğunu, bu mürekkep ve solventler için şişe tasarımı yaratıp tescil ettirdiğini, bu davanın konusunun da davalının tescilli bu tasarım şişelerine yönelik tecavüz eylemleri olduğunu, davalı hakkında aynı mahkemenin 2015/38 Değ.İş sayılı dosyasında işyerinde yapılan keşif sonucunda taklit ürünlerin tespit edildiğini, bilirkişi raporunda bu ürünlerin müvekkilinin ürünleriyle ayırt edilemeyecek derecede benzer olduğu tespitinin yapıldığını, davalının Çin’den ithal getirdiği makinelerin müvekkilinin distribütörlük yaptığı Alman … firmasının taklidi olduğunu, nitekim internet tanıtımlarında “Alman Teknolojisi” tabirini kullandıklarını ve aynı tür üründe müvekkilince tasarımı tescillenmiş olan şişeleri kullandıklarını, davalının satışını yaptığı … markasının şişesini kullanmak yerine müvekkili ürününü taklit ettiğini, ayrıca müvekkilinin yanından ayrılan iki işçinin de davalı tarafından işe alındığını, tüm bunların davalının kötüniyetini göstermekte olduğunu, davalının ürünleri daha ucuza satarak da haksız rekabette bulunduğunu, müvekkilinin ticari itibarının zarara uğraması nedeniyle yasal mevzuat uyarınca ayrıca tazminat istenebileceğini, müvekkilinin bu durumdan büyük üzüntü de duyduğunu belirterek, bilirkişi raporu ile tespit edilecek olan zararları bakımından fazlaya dair hakları saklı kalmak üzere, tecavüzün men’ine, ürünlerin üretim ve satışının durdurulmasına, zarar ve kazanç kaybı nedeniyle şimdilik 250.000,00-TL maddi tazminatın ve ayrıca 50.000-TL manevi tazminatın tespit tarihi olan 27.05.2015’den itibaren ticari faiziyle davalıdan tahsiline, kararın ulusal bir gazetede ilanına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı şirketin taraf sıfatının bulunmadığını, davanın haksız ve yersiz olduğunu, kaldı ki tasarımın da yenilik taşımadığını, davacının tescilinden çok önce kamuya sunulmuş olduğunu, ayırt edici nitelikte de olmadığını, davacının tazminat taleplerinin dayanaksız olduğunu beyanla, davanın reddini talep etmiştir.
DAİREMİZİN KALDIRMA KARARI:
Mahkemece daha önceden “asıl davanın reddi/karşı davanın kabulü” ne dair karara karşı yapılan istinaf incelemesi neticesinde, Dairemizin 08.12.2021 tarihli, 2020/697 E.- 2021/1297 K.sayılı kararı ile; “…6100 Sayılı HMK’ nın “Karşı davanın açılması ve süresi” başlıklı 133. maddesinde; “1) Karşı dava, cevap dilekçesiyle veya esasa cevap süresi içinde ayrı bir dilekçe verilmek suretiyle açılır. (2) Süresinden sonra karşı dava açılması hâlinde, mahkeme davaların ayrılmasına karar verir.” denilmiştir. Somut uyuşmazlıkta, asıl davanın dava dilekçesinin davalıya 10.04.2017’de tebliğ edildiği, 2 haftalık yasal süre sonundan itibaren geçerli olmak üzere cevap süresinin mahkemece 25.04.2017 tarihli kararla 2 hafta daha uzatılmış olduğu, bu suretle cevap süresinin (ve karşı dava açma süresinin) son gününün 08.05.2017 olduğu, ancak karşı dava dilekçesinin davalı tarafça mahkemeye teslim tarihinin 09.05.2017 olduğu, UYAP kayıtlarında da daha önceki tarihli bir karşı dava dilekçesi bulunmadığı görülmekle, HMK’nın yukarıda belirtilen 133/2.maddesi hükmü gereğince mahkemece karşı davanın ayrılmasına karar verilmesi gerekirken, bu hususa dikkat edilmemiş olması doğru görülmemiştir. Asıl dava bakımından yapılan incelemede; mahkemece alınan tasarım bilirkişi heyet raporunda, yivli yapı dışında bir görünüm sergilemeyen 2, 4, 6 nolu tasarımların teknik zorunluluk gereği 6769 sayılı kanunun 58. maddesinin 4 fıkrasının ( b) bendi gereği koruma dışı hal sergilediği, teknik bir amaca yönelik zorunlu görünümlerin yasanın 58/4.b maddesi gereğince koruma dışı olduklarının tartışmasız olduğu, 1, 3, 5 nolu tasarımlarla aynı görünüm özelliğine sahip ürünlerin başvuru tarihi olan 26.03.2014 tarihinden önce kamuya sunulduğu, davalı … firmasına ait iş yerinden elde edilen ürünlerin 2014 02383 /3 nolu tasarımla aynı görünüm özelliğine sahip olduğu, şişe ağız ve boyun yapısının 4 nolu tasarımla aynı görünüm özelliğine sahip olduğu belirtilmiş, mahkemece de bu rapor esas alınarak yazılı şekilde karar verilmiştir. Ancak, davacı/karşı davalı vekilinin sözkonusu rapora ayrıntılı ve gerekçeli olarak itiraz etmiş olduğu, yerel mahkemece itirazlara dair rapor alınmadan ve sözkonusu itirazlar gerekçeli kararda da karşılanmadan hüküm tesis edildiği görülmüş olup, eksik inceleme ile hüküm tesis edilemez. Mahkemece, aralarında sektör bilirkişisinin de olduğu üç kişilik yeni bir heyetten davacı/karşı davalı vekilinin itirazlarını ve ayrıca haksız rekabete ilişkin iddialarını da karşılayacak şekilde ayrıntılı rapor alınarak sonucuna göre bir karar verilmesi için HMK 353/1-a-6.madde uyarınca kararın kaldırılmasına…” karar verildiği anlaşılmıştır.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:
Mahkemece yeniden yapılan yargılama sonucunda, “…Davanın mahkemenin 2021/167 Esas sırasına kaydedildiği, kaldırma kararındaki bahsi geçen hükümsüzlüğe ilişkin davanın dosyadan tefrik edilerek mahkemenin 2022/152 Esas sırasına kaydedildiği, somut olayda davacı tarafın tescilli bir tasarıma sahip olduğu anlaşılmakta ise de, aldırılan bilirkişi raporlarında, davaya konu tasarımın tescil tarihi olan 26/03/2014 tarihinden önce 21/02/2013 tarihinde Alman menşeli … isimli firmaya ait facebook hesabında https://www.facebook… adresli url linkinde yayınlandığı, yine Alman menşeli … isimli firmaya ait … alan adlı internet sitesinde 15/11/2012 tarihinde yayınlandığı, yine aynı sitede 19/11/2011 tarihinde yayınlandığı, söz konusu tasarımın tescil tarihinden önce kamuya sunulmuş olduğu, yenilik ve ayırt edicilik vasıflarını taşımadığının anlaşıldığı, bu sebeple, davalının tescilli tasarımlarının, tasarım hukukuna göre korunamayacağı, daha önce verilen 2017/51 Esas- 2018/132 Karar sayılı kararın istinaf incelemesi neticesinde İzmir Bam 20. Hukuk Dairesi tarafından 2020/697 Esas -2021/1297 Karar sayılı kaldırma kararı kapsamında gerekli bilirkişi raporunun aldırılmış olup, kaldırma kararında değinilen taraf itirazlarının karşılandığı, raporun bilimsel ve teknik verilere, dosya kapsamına uygun bulunarak mahkemece benimsendiği ve hükme esas alınabilir olarak kabul edildiği, diğer yandan mahkemenin 2022/152 Esas sayılı dosyasında yenilik ve ayırt edicilik unsuru bulunmadığı gerekçesiyle davaya konu tasarımın hükümsüzlüğüne karar verilmiş olduğu, yukarıda değinildiği üzere yenilik ve ayırt edicilik vasfı bulunmayan ve bu nedenle mahkemenin başka bir dosyasından hükümsüzlüğüne karar verilen tescilli tasarım nedeniyle tecavüz, haksız rekabet ve bunlara bağlı maddi ve manevi tazminat talepleri hakkında herhangi bir değerlendirme yapılabilmesine yasal olanak da bulunmadığı, bu itibarla davacı tarafın bu taleplerine itibar edilmemekle, bahsi geçen yasal düzenlemeler ve kabuller karşısında DAVANIN REDDİNE…” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacılar vekili tarafından, “…Ret kararının Bölge Adliye Mahkemesince verilen karara uygun olmadan verilmiş bir karar olup kaldırılması gerektiğini, bilirkişi raporlarına yapılan itirazlarının cevaplanmadığını ve özellikle dosyanın TTK haksız rekabet hükümleri yönünden de irdelenmesi gerektiğini, eksik inceleme olduğu belirtilmişse de gelen raporun sorularına cevap vermediğini ve TTK haksız rekabet hükümlerinin irdelenmediğini, haksız rekabet ve korunmanın sadece tescilli tasarımlar için olmadığını, tescilsiz ürünlerin de korunabileceğini, mahkemenin tensiple bilirkişi heyeti oluşturduğunu, dosyanın hatalı bir heyete tevdi edildiğini, bu heyet tarafından da hatalı bir rapor verildiğini, rapora karşı itirazlarının haksız olarak reddedildiğini, ek rapor dahi alınmadığını, eksik inceleme sonucu hatalı bir karara zemin hazırlandığını, kurulan heyette uzmanlığı sadece marka olan avukat ve makine mühendisi görevlendirildiğini, oysa avukat bilirkişi seçilemeyeceğini, davada ise marka kadar haksız rekabet hükümlerinin de göz önüne alınması gerektiğini, heyetteki hiçbir bilirkişinin haksız rekabet konusunda özel bir ihtisasa, ehliyete, sertifikaya sahip olmadığını, makine mühendisi seçilmesinin hatalı olduğunu, kimya mühendisi seçilmesi gerektiğini, Bölge Adliye Mahkemesi kararına uygun olarak sağlıklı bir şekilde rapor alınamadığını, Yargıtay kararları ile raporun açıkça çeliştiğini, tüm itirazlarında sektör bilirkişisinin mürekkep konusunda uzman olması gerektiği belirtildiği halde, onun yerine makine mühendisi bir bilirkişi seçildiğini, oysa dava konusunun bir makine değil bir sarf malzemesi olduğunu, yine heyette üniversitelerin Hukuk Fakültesi Ticaret Ana bilim dalından seçilecek bir öğretim üyesi yerine hem marka hem de tasarım bilirkişisi seçilmesinin isabetli olmadığını, bunlardan bir tanesinin yeterli olduğunu, bu nedenle raporun yetersiz ve Yargıtay’ın aradığı kriterlere uygun olmadığını, en önemli eksik yönün heyetin raporu hazırlarken tasarımları ve olayları, olguları parça parça değerlendirmesi olduğunu, özellikle haksız rekabet açısından bakıldığında davalının tüm eylemleri bir arada ele alınarak haksız rekabet ile ilgili sonuca ve karara varılması gerektiğini, tek tek şişeyi, … – … ismini karşılaştırarak, jet kelimesi irdelenerek haksız rekabet konusunun çözülemeyeceğini, … jet – … jetin karıştırılabilir benzerlikte olduğunu, bu konuda bilirkişi görüşünün hatalı olduğunu, 3 ve 4 no.lu tescillerin bir araya geldiği bir şişe üretildiğini ve bunu dava dışı … firmasına özel olarak (kalıpları müvekkilinde olmak üzere) yaptırdığının dosyada sabit hale geldiğini, nitekim … firmasının da sadece müvekkili şirkete üretim yaptığını, bu şekilde bir şişeyi başka kimseye üretmediğini ve zaten bu kalıpların da müvekkili şirkette olduğunu beyan ettiğini, davalının sadece 3 no.lu tasarımı kullansa belki bir dereceye kadar haklı olacağını, davalı da bunun farkında olduğu için cevap dilekçelerinde birebir aynısını kullanmadıklarını belirttiklerini, ama hem ilk rapordaki hem de son rapordaki bilirkişilerin ise davalının hem 3 hem de 4 no.lu tasarımı tek bir şişede kullanarak piyasadaki şişelerin birebir aynısını kullandığını tespit ettiğini, kaldı ki bu şişenin aynısı olmasının teknik bir zorunluluk olmadığını, mesela aynı boyuna yuvarlak şişe de yapabilir olduğunu, birebir aynısını yapmalarının teknik bir zorunluktan kaynaklanmadığını, şişenin hem fiziki yapısı, hem direnç şekilleri, formu, boyun yapısı, yiv yapısı, ölçüsü, her şeyiyle tasarım edilerek bir kompozisyon yaratılmış olduğunu ve bu kompozisyon tasarımının tescil edildiğini, davalının da bu kompozisyonu birebir taklit ettiğini, isminde jet eki bile olmasının, etiketinin benzerliğinin dahi savunmaların samimi olmadığını gösterdiğini, tasarımın ister tescilli olsun ister olmasın haksız rekabet karşısında korunması gerektiğini, Yargıtay kararlarının haklılıklarını ortaya koyduğunu, hala davalının taklit ürün kullanma çabasında olduğunu, davalı tarafın hiçbir şekilde piyasaya sunulan bu şişenin aynısının piyasaya daha önce sunulduğunu somut olarak ortaya koyamadığını, bilirkişilerin diğer tüm tespitlerinin ekran görüntülerine dayandığını, ekran görüntüsünün üç boyutlu olmadığını ve ürünün tam somut halini ortaya koyamayacağını, ekran görüntüsünden yola çıkarak ayırt edilemeyecek kadar benzer diye bir yargıya varılamayacağını, bunun tamamen soyut, varsayımsal bir görüş olup davayı aydınlatmaya yetmeyeceğini, davalı tarafından bu şişeden bir tane dahi dosyaya sunulamadığını, tespit edilen benzer ürün görselinin de satışı yapılan …’in ve diğerinin de müvekkilinin internet sitesi olduğunu, diğer linklerdeki tarihlerin ise davadan sonra 2016 yılına ait olduğunu, bu davada sadece şişe değil, isim, etiket, içine konulan ürüne boya (ürüne renk verenin boya olmayıp, donmayı ve tıkanmayı önleyen özel kimyasal katkılar olduğu) katılarak taklit edilmesinin de davada irdelenmesi gerektiğini, bilirkişiler tarafından ürün kalitesi bakımından haksız rekabet olmaz denildiğini, ancak burada bahsedilenin ürün kalitesinden çok rengin bile aynı verilmesi olduğu, ki bu rengi veren özel bir katkı malzemesi olduğu halde davalının da ürününde bunu boya ile vermekte olduğunu, davalının tüm eylemleri bir arada değerlendirildiğinde, müvekkilinin satışını yaptığı … makinalarını kullanan müşteri pazarına girebilmek için, davalının, hem şişeyi, hem boyun yapısını, hem etiketini, hem ismini, hem içindeki ürünün rengini, hem sitelerinde Alman tasarımı demeleri (ki olmadığı), hem çalışanlarını işe alıp piyasaya ve portföye girmeleri suretiyle, taklit ederek piyasaya kalitesi daha düşük bir ürünü sanki müvekkiline ait ürünle aynıymış gibi sürdüğünün açıkça görüleceğini, mahkemeden taleplerinin, davaya sadece şişe ve tasarım gibi dar bir kalıpla değil, tüm eylemlerin bir arada gözetilerek hem tasarım hem de haksız rekabet hükümlerini de göz önüne olarak değerlendirmesi olduğunu, ancak bu taleplerinin kabul görmediğini, davalının satışını yaptığı … ın kendi şişesinde satış yapmayıp, müvekkilinin şişelerini birebir kullanıp, … makinası kullanan firmalarla iletişime geçip müşterilerine bu ürünü sattıklarını, şişe taklidi ile birlikte, işyerinden ayrılan birkaç personeli de işe alıp, bu personellerin müvekkili firma ve ürünler hakkında bilgi ve becerilerinden faydalanıp, firma ve makinalar hakkında edindiği bilgiler ile solvent ve mürekkeplerin benzerlerini oluşturup, bu taklit şişe ile 13 yıldır Türkiye tedarikçisi oldukları … marka kullanan müşterilere haksız ve hileli, yanıltıcı olarak ürünleri ve dökme mürekkepleri orjinalmiş gibi pazarlayıp yüksek kazançlar elde ettiklerini, davalının bu taklit ürünlerini, sadece satışını yaptığı … marka inkjet makine kullanan firmalara tedarik ettiğini, demek ki bu tasarımın bu makine için ayırt edici ve tercih edilir bir özellikte olduğunu, davalı … firmasının kullandığı solventin dahi hileli olduğunu, ayrıca ürün etiketinin de neredeyse müvekkili firmaya ait ürün etiketinin aynısı şeklinde bastırılmış olduğunu, davalının Çin malı ürünlerini tanıtırken ‘kompakt dizayn, kullanımı ve servisi kolay özel Alman tasarımı’ şeklinde ifade kullandığını, neden Çin markasına Alman tasarımı dediklerinin anlaşılamadığını, davalı tarafın hiçbir şekilde iyi niyetli olmadığını, davalının tanığı …’ın müvekkilinin kardeşi olduğunu, yıllarca müvekkilinin yanında çalışıp sonra davalı ile hareket etmesinin müvekkilinin müşteri piyasasına girip haksız kazanç elde ettiklerinin ispatı olduğunu, bunların hepsinin bir tesadüf olmadığını, haksız rekabetin, tasarıma tecavüzün bir delili olduğunu, maalesef bilirkişi raporunda tüm bu konuların cevaplanmadığı, Yargıtay kriterlerine aykırı bir rapor olduğunu, ek rapor dahi alınmadığını, son olarak vekalet ücretinin de yanlış hesaplandığını, davada tazminatın tamamı reddedildiği için maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken 38.000,00 TL’ ye hükmedilmesinin hatalı olduğunu…” beyanla, mahkeme kararı istinaf kanun yoluna getirilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, endüstriyel tasarımın ihlali ve haksız rekabet nedeniyle tazminat, tecavüzün önlenmesi ve giderilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda; yukarıda yazılı gerekçelerle davanın reddine karar verildiği, karara karşı davacılar vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulduğu anlaşılmıştır.
Aynı mahkemenin 2022/152 E.-2023/26 K. sayılı dosyasında “tasarımın hükümsüzlüğü” ne dair yargılama yapılıp, davanın kabulüne karar verildiği ve o dosyanın da Dairemizin 2013/1540 E. sayılı dosyasında kayıtlı olduğu görülmekle, aralarındaki bağlantı nedeniyle her iki dosya birlikte değerlendirilmiştir.
Dosya kapsamındaki bilgi ve belgelerin incelenmesinde; Dairemizce verilmiş olan kaldırma kararından sonra, süresinde açılmayan karşı davanın HMK 133.maddesi gözetilerek dosyadan tefrik edildiği, ayrıca itirazlar gözetilerek farklı bir heyetten yeniden rapor alındığı görülmüştür. Davacının tescil ettirmiş olduğu şişe tasarımınının davalı tarafça haksız yere tecavüz suretiyle kullanıldığına, aynı zamanda haksız rekabet teşkil eden eylemleri nedeniyle de davalarının kabulü gerektiğine dair tüm iddia ve delillerinin incelenmesi neticesinde; kaldırma kararı öncesi ve sonrasında farklı heyetlerden alınan raporların birbiri ile uyumlu olduğu, buna göre, bahse konu tasarımlarda ürünün teknik fonksiyonunun zorunlu kıldığı görünümler bakımından davacının tasarımının koruma kapsamı dışında olduğu, ayrıca yenilik ve ayırt edicilik unsurlarının bulunmadığı, sözkonusu tescil başvurusunun ayrıntılı inceledikleri URL link adreslerine ve tarih bilgilerine göre daha önce 3.kişilerce ve hatta davacı tarafça da 12 aylık hoşgörü süresinden de önce kamuya sunulmuş olduğu, dosyada davadışı birtakım şirketlerden (… AŞ, … AŞ., … AŞ…vs) gelen müzekkere cevaplarının da bahse konu şişe tasarımının farklı sektörler de dahil olmak üzere piyasada birçok şirket tarafından tescil öncesinde de kullanılmakta olduğunu ortaya koyduğunu, haksız rekabet yönünden de davacının hak talep edemeyeceği, zira davalının ürün etiketinde açıkça kendi “…” markasını kullandığı, başka bir deyişle ürün üzerinde davalının kendi tanıtıcı işaretinin üstelik birden fazla kez kullanılmak suretiyle yer aldığı, “…” kelimesinin ise solvent(inceltici) anlamında olup şişe içindeki ürünü belirten bir kelime olduğunu, yine etiketteki “…” kelimesinin de ürünün kullanılacağı makine olan “…”i işaret etmekte olup ayırt ediciliği ya da davacıya münhasırlığı bulunmadığı, davalı etiketinde “…” kelimesinin küçük harflerle, davacıda ise daha büyük olarak yazılı olduğu, tüm bu hususlar karşısında müşterilerin ürünün kaynağı konusunda yanılmalarının ya da yanıltılmalarının sözkonusu olmadığı, ürün içeriği ya da kalitesindeki farklılığının başkasının malları ile iltibasa yol açmayacağı, davanın konusunun ürün kalitesine yönelik olmadığı, davacının haksız rekabete dair iddiaları bakımından ispata yarar hiçbir delil de sunamadığı anlaşılmakla, mahkemece verilen kararda usul ve esas yönünden hukuka aykırı bir yön görülmemiş, davacılar vekilinin istinaf itirazlarının reddi gerekmiştir.
Davacılar vekilinin 38.000-TL’lik vekalet ücreti bakımından yapmış olduğu istinaf itirazının ise AAÜT 13/4. madde uyarınca kabulü gerekmiştir. Ancak, bu husus yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, HMK 353/1-b-2.madde uyarınca kararın Dairemizce kaldırılıp düzeltilmesine karar verilmiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde; davacılar vekilinin istinaf itirazlarının kısmen kabulü ile, hükmün HMK’nın 353/1-b.2. maddesi uyarınca kaldırılıp düzeltilerek yeniden hüküm tesisiyle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacılar vekilinin İzmir Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2021/167 Esas – 2023/25 Karar sayılı kararına yönelik istinaf itirazlarının KISMEN KABULÜ ile, HMK’nın 353/1-b.2. maddesi gereğince KALDIRILMASINA, KALDIRILAN KARARIN YERİNE GEÇMEK ÜZERE;
“a-Davanın REDDİNE,
b-Tasarıma tecavüz ve haksız rekabet talepleri yönünden davalı duruşmada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden AAÜT.’ne göre hesap ve takdir edilen 15.000,00 TL vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalıya verilmesine,
c-Davalı duruşmada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden manevi tazminat davası reddedilmekle AAÜT.’ne göre hesap ve takdir edilen 15.000,00 TL vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalıya verilmesine,
ç-Davalı duruşmada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden maddi tazminat davası reddedilmekle AAÜT.’ne göre hesap ve takdir edilen 15.000,00 TL vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalıya verilmesine,
d-Yargılama giderlerinin davacılar üzerinde bırakılmasına,
e-Alınması gereken 269,85 TL karar harcının davacılar tarafından yatırılan 5.123,25 TL karar harcından alınarak, fazla harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacılara tarafa iadesine,
f-Davacılar tarafından yapılan yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,
g-Davalı tarafından yapılan toplam 332,70 TL yargılama giderinin, davacıdan alınarak, davalı tarafa ödenmesine,
h-Kalan ve kullanılmayan gider avanslarının karar kesinleştiğinde talep beklenmeksizin ilgili taraflara iadesine”,
ŞEKLİNDE YENİDEN HÜKÜM TESİSİNE,
2-Davacılar vekilinin sair istinaf itirazlarının REDDİNE,
3-İSTİNAF AŞAMASINDA; istinaf başvurusu sırasında davacılardan alınan 179,90 TL istinaf karar harcının talep halinde kendilerine iadesine,
4-İstinaf incelemesi esnasında davacılar tarafından yapılan 30,00 TL tebligat ücreti, 108,82 TL posta ücreti ve 492,00 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcına ilişkin toplam 630,82‬ TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacılara verilmesine,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
6-Kararın, Dairemizce taraflara tebliğine,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre zarfında Yargıtay’a temyiz yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 27/09/2023