Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2023/1479 E. 2023/1433 K. 28.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2023/1479
KARAR NO : 2023/1433

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ :İZMİR FİKRİ VE SINAİ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 06/06/2018 (Dava) – 17/09/2019 (Karar)
NUMARASI : 2018/158 Esas – 2019/148 Karar
DAVA : Markaya Tecavüzün ve Haksız Rekabetin Tespiti, Önlenmesi, Maddi ve Manevi Tazminat
BAM KARAR TARİHİ : 28/09/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 28/09/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen İzmir Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 17/09/2019 tarihli 2018/158 Esas ve 2019/148 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı firmanın marka ihlali oluşturan ürünleri CMAU 556 186 – 3 kodunu taşıyan konteyner içinde İzmir Gümrük Müdürlüğüne getirdiğini, Gümrük Müdürlüğü tarafından el koyma talebi yapacağımız öngörülerek giriş beyannamesi düzenlenmediğini, sınai hak ihlali olan ve haksız rekabet olan eyleminin durdurulup, önlenmesi, ürünlerin imhası, yükleme ve saklama giderlerinin davalıya yüklenmesi, fazla hakları saklı 1.000 TL maddi tazminatın 151/a, manevi ve itibar tazminatının haksız fiilinden işleyen ticari faiziyle tahsilini, ilan yapılmasını ve ayrıca tedbir verilmesini istemiştir.
CEVAP :
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; ürünlerin marka hakkına tecavüz iddia edilse de; sahibinin başka bir şirket olduğunu, gümrüğün durdurma kararı incelendiğinde görüleceğini, husumet nedeniyle itiraz ettiklerini belirterek davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI :
Mahkemece, ”…Davalı … A.Ş.’nin taklit markalı malları ihracata, ticari bulundurmaya, taşımaya konu etmesinin marka ihlali ve haksız rekabet oluşturduğunu tespitine, önlenmesine, giderilmesine, maddi ve itibar tazminatı şartları kanıtlanamadığından reddine, 1.000’er TL manevi tazminatın davalıdan alınarak, dava tarihinden işleyen ticari faiziyle davacılara ödenmesine, karar kesinleştiğinde, hüküm özetinin ulusal çapta yayın yapan gazetede giderleri davalıya yüklenerek, ilan edilmesine, ilan için kararın kesinleşmesinden itibaren 3 ay içinde başvuru gerektiğine, 3 ay içinde başvurulmadığı takdirde ilan hakkının düşeceğine…” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ :
Davalı … Şirketi Vekili İstinaf Başvuru Dilekçesinde Özetle; davaya konu ürünlerin sehven müvekkil … A.Ş.’ye gönderildiğini ve SMK 29/c maddesinde sayılan fiillerden herhangi biri gerçekleşmemiş olup, transit rejime tabi sehven müvekkili adına gönderilen malların marka ihlali ve haksız rekabet oluşturduğu yönünde tesis edilen hükmün hatalı olduğunu, Marka Hakkına Tecavüz sayılan fiillerin Sınai Mülkiyet Kanunun 29. maddesinde belirtildiğini, Sınai Mülkiyet Kanunu 29. maddesi c fıkrası uyarın marka hakkına tecavüzden bahsedebilmek için tecavüz yolu ile kullanılan markayı taşıyan ürünleri satmak, dağıtmak, ticaret alanına çıkarmak, ithal işlemine tabi tutmak, ihraç etmek, ticari amaçla elde bulundurmak veya bu ürüne dair sözleşme yapmak için öneride bulunmak fiillerinden en az birisinin varlığının gerektiğini oysa olayımızda bu fillerin hiçbirinin mevcut olmadığını, zira dava konusu ürünlere ilişkin 18TR35030000323470/04/06/2018 Sayı tarihli Transit beyannamesinin düzenlendiğini, transit beyannamesinin düzenlenmesinin sebebinin ise gönderici Çin firmasının müvekkilinin mallarını yükler iken bir kısım malları yanlış yüklenmesi olduğunu, Çin Firmasının müvekkiline yazdığı yazı ile durumu bildirdiğini, yanlış yüklenen malların gerçek sahibine transit olarak gönderilmesini talep ettiğini, bunun üzerine müvekkilinin de bu mallara ilişkin 04/06/2018 tarihinde transit beyannamesi açtığını, dolayısı ile yurda giriş yapmış bir üründen söz edilemeyeceği gibi kanunun aradığı “ithal etmek” fiilinin de oluşmadığını, bir ürünün Türkiye Gümrüğünden yurda girişinin ancak ithalat beyannamesinin tescili ile mümkün olduğunu, dolayısı ile 07/05/2019 tarihli Uzman Raporunda da belirtildiği gibi dava konusu ürünlerin henüz müvekkilinin hüküm ve tasarrufunda bulunmadığından, bu ürünlerin gerçek sahibi müvekkili olmadığından, Kanunun 29. maddesi c fıkrasında belirtilmiş fiiller mevcut olmadığından davanın reddine karar verilmesi gerekirken davanın kabulüne karar verilmiş olmasının hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu belirterek hukuka aykırı olarak verilen kararın bozularak ortadan kaldırılmasına, yargılama giderleri ile ücreti vekaletin davacılar üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Dava Dışı … A.Ş. Vekili İstinaf Başvuru Dilekçesinde Özetle; her iki şirketin birbirinden bağımsız ve farklı tüzel kişiliklere sahip olduğundan, müvekkili … yönünden açılan haksız ve mesnetsiz davanın reddiyle lehlerine vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken bu konuda hüküm tesis edilmemiş olmasının hukuka aykırılık arz ettiğini, HMK. 124 uyarınca taraf değişikliği karşı tarafın muvafakati ile gerçekleştirilebilirken maddi hata bulunması, dürüstlük kuralına aykırı olmaması veya yanlışlığın kabul edilebilir bir yanılgıya dayanması halinde ise karşı tarafın muvafakati aranmaksızın hakim tarafından kabul edilmek suretiyle yapılabildiğini; ancak bu durumda da aleyhine dava açılmasına sebebiyet vermeyen kişi lehine yargılama giderine (vekalet ücreti) hükmedilmesi gerektiğini, HMK 124/son “(4) Dava dilekçesinde tarafın yanlış veya eksik gösterilmesi kabul edilebilir bir yanılgıya dayanıyorsa, hâkim karşı tarafın rızasını aramaksızın taraf değişikliği talebini kabul edebilir. Bu durumda hâkim, davanın tarafı olmaktan çıkarılan ve aleyhine dava açılmasına sebebiyet vermeyen kişi lehine yargılama giderlerine hükmeder.”
şeklinde hüküm içerdiğini belirterek, hukuka aykırı olarak verilen kararın bozularak ortadan kaldırılmasına, yargılama giderleri ile ücreti vekaletin davacılar üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, marka hakkının ihlalinin önlenmesi, sınai hak ihlali olan ve haksız rekabet olan eyleminin durdurulup, önlenmesi, ürünlerin imhası, yükleme ve saklama giderlerinin davalıya yüklenmesi, maddi ve manevi tazminat ile itibar tazminatı istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Mahkemece; davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olup, karar davalı ve dava dışı … A.Ş. vekilince istinaf edilmiştir.
1-Dava dışı … A.Ş. Vekili İstinaf Başvurusu Yönünden Yapılan Değerlendirmede;
… A.Ş. davada taraf sıfatı bulunmamakla birlikte HMK 124 maddesi gereği, “Dava dilekçesinde tarafın yanlış veya eksik gösterilmesi kabul edilebilir bir yanılgıya dayanıyorsa, hâkim karşı tarafın rızasını aramaksızın taraf değişikliği talebini kabul edebilir. Bu durumda hâkim, davanın tarafı olmaktan çıkarılan ve aleyhine dava açılmasına sebebiyet vermeyen kişi lehine yargılama giderlerine hükmeder.” şeklindeki düzenlemeye göre, mahkemece davanın tarafı olmaktan çıkarılan gerçek kişi veya tüzel kişi lehine yargılama giderlerine hükmedilip hükmedilmeyeceğinin değerlendirilmesinin gerekeceği, bu nedenle, mahkemece lehlerine vekalet ücretine hükmedilmemesi nedeniyle dava dışı şirketin mahkeme kararına karşı istinaf yoluna başvurabileceği kabul edilerek istinaf başvurusunun değerlendirilmiştir.
Somut uyuşmazlıkta, davacıların 29/03/2018 tarihli şikayet dilekçelerinde … A.Ş.’yi şüpheli olarak gösterdikleri, İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı 2018/72947 numaralı soruşturma dosyası kapsamında düzenlenen 28/03/2019 tarihli iddianamede şüpheli olarak … A.Ş. temsilcisi … ile … A.Ş. şirketi temsilcisi …’ın şüpheli olarak yer aldığı;davacılar vekili 06/06/2018 tarihli dava dilekçesinde ….A.Ş.’yi davalı olarak gösterdiği; 26/04/2018 tarihli ,2018/2784 D.İŞ. Sulh Ceza Mahkemesi el koyma tutanağında da ….A.Ş’nin mal sahibi olarak yer aldığı, Çin firmasının malı gönderen şirketin düzenlediği ilk belgede alıcının önce ….A.Ş. Olarak yazılmış olması mal henüz yolda iken yapılan değişiklik ile alıcıyı … A.Ş. olarak belirtmiş olması nedeniyle meydana gelen karışıklıktan dolayı, Gümrük Müdürlüğünün tüm yazışmalarında malların sahibinin ….A.Ş.olarak göstermiş olması, ancak dava tarihinden sonraki 18/06/2018 tarihli yazıda ilk olarak emtia sahibini ….A.Ş. olarak belirtilmiş,Ticaret Sicil Müdürlüğü’nden getirtilen kayda göre, davalı … A.Ş.’nin … A.Ş. unvanını taşıdığı ve unvanını 07/09/2017 tarihli genel kurul kararı ile değiştirildiği, adresinin “… Bulvarı No:… … /… ” olduğu bu adresin Ticaret Sicili Gazetesinde aynı zamanda … Şti. iken değişiklik ile … A.Ş. ünvanlı firmanın da adresi olduğunun anlaşıldığı, …. A.Ş.’nin temsilcisi Cumhuriyet Başsavcılığındaki ifadesinde dava dışı Çin Ülkesindeki dava konusu emtiayı gönderen şirket ile de iş yapmış olduklarını, yine … A.Ş. ile bir süre beraber çalıştıklarını, hatta temsilcisi olduğu şirketi … A.Ş. vekilinden devraldığını beyan ettiği bu hususun da düzenlenen iddianamede yer aldığı anlaşılmıştır.
Davalının cevap dilekçesi ile husumet itirazında bulunması üzerine, davacı vekili sunduğu 06/05/2019 tarihli dilekçe ile İzmir Kaçakçılık Şube Müdürlüğünün mal sahibi olarak ….A.Ş.’yi olarak bildirdiğini, şirket adreslerinin de aynı olduğunu belirterek taraf değişikliği talebinde bulunduğu, yine duruşmada de Gümrük Müdürlüğünün mal sahibini …. A.Ş. olarak bildirmesi ve sicil gazetesinde de …’nın … olarak değiştirildiğinin görülmesi üzerine ….A.Ş.’yi davada davalı taraf gösterdiklerini belirterek taraf değişikliği talebinde bulunmuş, mahkemece 08/05/2019 tarihli duruşmada talebin kabulüne karar vermiştir. Davacılar vekilinin dava dilekçesindeki açıklamalarından davayı esasen … A.Ş.’ye yöneltmek istediği, ancak belirtilen hususlardan kaynaklı olarak yanılgıya dayalı olarak davalı tarafı yanlış gösterdiğini yargılama sırasında fark ederek HMK’nın 124/3. maddesine göre taraf değişikliği isteminde bulunduğu açıktır.
Davanın dava dışı … A.Ş.’ye karşı açıldığı, adı geçen şirket ile davalı şirketin farklı tüzel kişiliklere sahip olduğu; HMK’nın 124. maddesi uyarınca taraf değişikliği karşı tarafın muvafakati ile gerçekleştirilebilirken maddi hata bulunması, dürüstlük kuralına aykırı olmaması veya yanlışlığın kabul edilebilir bir yanılgıya dayanması halinde ise karşı tarafın muvafakati aranmaksızın hakim tarafından kabul edilmek suretiyle yapılabileceği; bu nedenle, mahkemenin bu yöne ilişkin kabulünün yerinde olduğu anlaşılmıştır.
Bu itibarla, yukarıda belirtilen nedenler ile davacılar vekilinin başta davalı olarak … A.Ş.’yi yazmış olmasının kabul edilebilir hatalardan kaynaklandığı; ancak her ne kadar davalı ….A.Ş. kendisini vekille temsil ettirmiş ise de, davacının husumet değişikliğinde kusuru olmayıp, hataya sebebiyet verebilecek makul kabul edilebilecek yanılgıdan kaynaklandığından, mahkemece ….A.Ş.lehine vekalet ücreti takdir edilmemiş olması isabetli olup bu yöne ilişkin itirazın reddi gerekmiştir.
2-Davalı ….A.Ş. vekilinin İstinaf İtirazı Yönününden Yapılan Değerlendirmede;
Dosya kapsamının incelenmesinde, İzmir Gümrük Muhafaza Kaçakçılık ve İstihbarat Müdürlüğünce düzenlenen 08/05/2018 tarihli, 15/05/2018 tarihli ve 17/05/2018 tarihli tutanaklarda …. A.Ş. olarak gösterildiği, çıkış limanında dava dışı … A.Ş. adına Çinli firma tarafından gönderilen dava konusu ürünlerin içerisinde bulunduğu CMAU 556186-3 numaralı konteynerin henüz limana ulaşmadan alıcı bilgilerinde değişiklik yapılarak gönderinin davalı adına olacak şekilde yeniden düzenlenmiş olduğu, davacıların 29/03/2018 tarihli şikayet dilekçelerinde … A.Ş.’yi şüpheli olarak gösterdikleri, İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı 2018/72947 numaralı soruşturma dosyası kapsamında düzenlenen 28/03/2019 tarihli iddianamede şüpheli olarak … A.Ş. temsilcisi … ile … A.Ş. şirketi temsilcisi …’ın şüpheli olarak yer aldığı; iddianame içeriğine göre, …’ın … A.Ş.’nin sahibi ve yetkilisi olduğunu, daha önce … A.Ş.’nin sahibi … ile birlikte çalıştıklarını, hatta şirketi … A.Ş.’yi diğer şüpheli olan …’nın sahibinden devraldığını, …’ın … A.Ş.’in sahibi … adına gönderilecek ürünlerin yanlışlıkla kendi şirketi … adına gönderildiğini, ancak ürünler limana gelmeden alıcı şirketin ürün alıcısının … A.Ş. olarak düzeltildiğini, kendisinin böyle bir ürün siparişi vermediğini beyan etmiş; şüpheli … savunmasında … A.Ş.’nin sahibi ve şirket temsilcisi olduğunu, … A.Ş. ‘nın önce Ltd. iken A.Ş. olarak değiştirildiğini, dava konusu kendisine ait olmayan ürünleri faturada gördüğünde ürünleri gönderen firma ile yaptığı görüşmede İran’da bir firmaya gönderilmesi gereken ürünlerin aynı konteyner ile Türkiye’ye gönderildiğini öğrendiğini; ürünlerin yine kendi adına … A.Ş. şirketine gönderilecek iken yanlışlıkla … A.Ş. şirketi adına gönderildiğini, ancak ürünler limana gelmeden Çin’de bulunan şirketin yanlışlığı farkederek … A.Ş. adına beyan düzeltmesi yaptığını Gümrük Muhafaza ve Kaçakçılık Müdürlüğünden öğrendiğini, davacı markalara ait şalların kendisine ait olmadığını, orjinal olup olmadıklarını bilmediğini, … A.Ş. ile resmi bağlarının olmadığını, şalların İran’a gitmesi gerekirken yanlışlıkla Türkiye’ye gönderilen ürünler olduğunu belirttiği; İzmir 1. Fikrî Ve Sınaî Haklar Ceza Mahkemesinin 2019/163 Esas sayılı dosyasının kapsamında iddianamenin kabul edildiği anlaşılmıştır.
Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı, İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı 2018/72947 numaralı soruşturma dosyasında patent vekilinden alınan 22/02/2019 tarihli raporda müşteki markalara iktibas veya iltibas yolu ile tecavüzü bulunduğunun tespit edilmiş olması, İzmir 1. Fikrî Ve Sınaî Haklar Ceza Mahkemesinin 2019/163 Esas sayılı dosyası kapsamında İzmir CBS tarafından yürütülen soruşturma sonucunda düzenlenen iddianamenin kabul edildiği, dosya kapsamında mali müşavir bilirkişi ve marka vekili tarafından düzenlenen 26/02/2019 tarihli raporda iltibaslı ve iktibaslı kullanım olduğunun tespit edildiği, dosya kapsamında alınan raporun soruşturma dosyası kapsamında alınan rapor ile uyumlu olduğu; her ne kadar davalı söz konusu olayın Çin firmasının müvekkilinin mallarını yükler iken bir kısım malları yanlış yüklemiş olmasından kaynaklandığını, Çin Firmasının müvekkiline yazdığı yazı ile durumu bildirdiğini, dava dışı malları gönderen firmanın malları yanlış yüklediğini beyanla geri istediği ya da başka şirkete gönderecekken yanlış yüklediğinden transit işlemi yapılmasını talep ettiğini, bu nedenle beyanname verilmeden önce yanlış yüklenen malların gerçek sahibine transit olarak gönderilmesi talebinde bulunulduğunu iddia etmiş ise de, söz konusu belgenin aralarında ticari ilişki olan şirketler arasında anlaşmalı olarak her zaman düzenlenebileceği açıktır.
Kaldı ki, dosya kapsamına göre; içinde ürünlerin bulunduğu konteynerin önce alıcısının dava dışı … A.Ş.olarak belirtildiği ancak ürünler henüz limana ulaşmadan yolda iken gönderi alıcı bilgilerinin yeniden davalı şirket olarak gösterilerek düzenlenmiş olduğu yönündeki iddialar nazara alındığında, gönderilen ürünlerin aslında başka bir ülkeye gönderilmek istenirken yanlışlıkla dava dışı … A.Ş. şirketi adına gönderilmiş olsa bile, daha sonra alıcısının davalı şirket olarak değiştirildiği sırada dahi aslında emtianın İran’a gönderilmesi gerektiği hususunun halen fark edilmeyerek basiretli tacir gibi davranılması beklenen gönderici tacirin bu hususta ikinci kez hata yaparak alıcı olarak davalı şirketi göstermiş olabileceğinin kabulüne imkan bulunmadığı, marka tecavüzü oluşturan emtianın davalının kendi konteynırında bulunduğu ve işlem yapıldığı, dolayısı ile dosya kapsamına göre dava konusu ürünlerin davalı adına gönderildiği; İzmir CBS soruşturma dosyası kapsamında ve mahkemece alınan uzman raporuna göre el konulan ürünlerin marka tecavüzü oluşturduğu anlaşılmaktadır.
SMK’nın “Marka hakkına tecavüz sayılan fiiller” başlıklı 29. Maddesinin birinci bendinin (a) fıkrası uyarınca konteynerda bulunan dava konusu emtianın üretiminin davacıların markasına tecavüz teşkil ettiği; aynı Kanunun (c) fıkrası uyarınca da “… Markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markanın taklit edildiğini bildiği veya bilmesi gerektiği hâlde tecavüz yoluyla kullanılan markayı taşıyan ürünleri satmak, dağıtmak, başka bir şekilde ticaret alanına çıkarmak, ithal işlemine tabi tutmak, ihraç etmek, ticari amaçla elde bulundurmak veya bu ürüne dair sözleşme yapmak için öneride bulunmak” şeklinde marka tecavüzü sayılacak hallerin belirtildiği; yine aynı Kanunun 30. Maddesinin birinci bendindeki” Başkasına ait marka hakkına iktibas veya iltibas suretiyle tecavüz ederek mal üreten veya hizmet sunan, satışa arz eden veya satan, ithal ya da ihraç eden, ticari amaçla satın alan, bulunduran, nakleden veya depolayan kişi bir yıldan üç yıla kadar hapis ve yirmi bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır” şeklindeki düzenlemeye göre davalı tarafından söz konusu mallar gümrükten çıkarılmamış olsa dahi ithalinin, ticari amaçla satın almanın, taşımasını sağlamanın, taklit marka taşıyan malları gümrük alanına sokma şeklinde gerçekleşen davalının eyleminin, marka hakkına tecavüz oluşturduğu anlaşılmaktadır. Mevcut yasal düzenlemeler karşısında mahkemece, davacılar adına tescilli markalara tecavüz oluşturduğu tespit edilen ürünlerin ithal edilmesi ve davalı için taşınmasının da tecavüz oluşturacağı yönündeki kabulünün yasaya uygun olduğu; dava konusu malların davacıların tescilli markasına tecavüzünün tespit edilmiş olması nedeniyle, henüz gümrükten çıkışı yapılmamış olsa bile ithali ve taşınması yasak olduğundan davacılar lehine manevi tazminata hükmedilmesinin yerinde olduğu anlaşılmakla, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde; davalı ve davalı olmaktan çıkartılan … A.Ş vekilinin istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı … A.Ş. vekilinin ve … A.Ş. vekilinin İzmir Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 17/09/2019 tarihli 2018/158 Esas ve 2019/148 Karar sayılı kararına yönelik istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b.1 maddesi gereğince ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE,
2-İSTİNAF AŞAMASINDA; alınması gereken 269,85-TL istinaf karar harcından peşin alınan 54,40-TL’nin mahsubu ile eksik kalan 215,45-TL’nin davalı … A.Ş. ‘den alınarak Hazineye gelir kaydına,
Davalı olmaktan çıkarılan … A.Ş.’ nin istinafı yönünden alınması gereken 269,85-TL istinaf karar harcından peşin alınan 179,90-TL’nin mahsubu ile eksik kalan 89,95-TL’nin davalı … A.Ş. ‘den alınarak Hazineye gelir kaydına, (harç işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine),
3-İstinaf edenler tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendileri üzerinde bırakılmasına,
4-HMK 333.maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde varsa taraflarca yatırılan gider avansından kalan bakiyenin yerel mahkemece hesaplanarak ilgili olduğu tarafa iadesine,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
6-Kararın, temyize tabi bulunması nedeniyle Dairemizce taraflara tebliğine,
Dair; dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren 2 haftalık süre zarfında Yargıtay’a temyiz yolu açık olmak üzere oybirliği ile karar verildi. 28/09/2023