Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2023/1433
KARAR NO : 2023/1313
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 07/06/2016 (Dava) – 05/04/2023 (Karar)
NUMARASI : 2022/992 Esas – 2023/271 Karar
DAVA : Maddi Tazminat
BAM KARAR TARİHİ : 20/09/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 20/09/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 05/04/2023 tarihli 2022/992 Esas ve 2023/271 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı işçi … arasında imzalanan belirli süreli iş sözleşmesi ile davalının, hafta içi her gün 07.45-09.15 arası … A.Ş.’de, pazartesi-çarşamba-cuma günleri saat 12.00-13.30 arasında diğer davalı … Ltd Şti.’nde işyeri hekimi olarak çalışmak üzere istihdam edildiğini, davalı … ile müvekkili arasında imzalanan belirli süreli hizmet sözleşmesinin “Rekabet Yasağı ve Sır Saklama Yükümlülüğü” başlıklı 6. maddesinin b bendinin; “Hekim, işyerinde çalıştığı sürece veya bu sözleşmenin herhangi bir sebeple sona ermesinden itibaren 12 ay süreyle işbu Hizmet Sözleşmesi kapsamında çalıştığı işveren Şirket’in anlaşmalı işyerleri ve bu anlaşmalı işyerlerinin şirketlerine bağlı firmalar ile gerek kendisi, gerek üçüncü kişilerin nam ve hesabına işyeri hekimliği yahut benzeri sağlık hizmeti işi yapmamayı kabul ve taahhüt etmiştir.” hükmünü içerdiğini, taraflar arasında rekabet yasağı sözleşmesi olduğunu, iş sözleşmesinin 07/01/2016 tarihinde davalı-işçinin ihbarnamesi ile son bulduğunu ve davalıya tüm işçilik alacaklarının ödendiğini, iş sözleşmesinin sonlanması sonrası, müvekkilince 10/04/2013 tarihinden beri iş güvenliği ve işçi sağlığı hususlarında hizmet verilen davalı … San. ve Ltd. Şti.’nin müvekkili ile arasında imzalanan “İş Sağlığı ve Güvenliği Hizmet Sözleşmesi” ni 09/03/2016 tarihinde tek taraflı olarak feshettiğini, müvekkilinin, daha sonra ticari çevresinden aldığı bilgi ile davalı …’nun, henüz 12 ay geçmeden müvekkilinin hizmet verdiği anlaşmalı iş yeri olan diğer davalı … San. ve Ltd. Şti. bünyesinde iş yeri doktoru olarak çalışmaya başladığını öğrendiğini, davalı … San. ve Ltd. Şti.’nin müvekkiliyle olan sözleşmeyi feshetmesinin nedeninin, davalı …’nun müvekkili ile arasındaki hizmet sözleşmesine aykırı olarak tam zamanlı iş yeri doktoru olarak davalı … San. ve Ltd. Şti.’nde çalışmaya başlaması olduğunu, davalının hizmet sözleşmesi ile müvekkili şirkette çalıştığı süre boyunca vakıf olduğu müşteri çevresi bilgisini kullanarak hizmet sözleşmesine aykırı olarak davalı … Ltd. Şti. şirketinde işe başladığını, diğer davalı … Ltd. Şti.’nin de müvekkili ile işçisi arasındaki rekabet yasağı sözleşmesinden haberdar olduğu halde kötü niyetli olarak davalıyı işe aldığını, bu hususun tanık beyanları ile ispat olunacağını, müvekkilinin, davalı … Ltd. Şti.’nin sözleşmesini feshetmesi ve diğer davalı ile tam zamanlı iş sözleşmesi imzalaması sebebi ile yaşanan gelir kaybı sonucu maddi zarara uğradığını ve kazanacağı kardan mahrum kaldığını, yapılacak bir bilirkişi incelemesi ile müvekkilinin uğradığı zararın ve mahrum kaldığı karın hesaplanmasının mümkün olduğunu belirterek, rekabet yasağına aykırı davranan davalıdan fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla zararı tam belirleyemedikleri için belirsiz alacak davası olarak, şimdilik 5.000-TL zararın tahsil edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiş, talep arttırımı ile istemini 6.438,81-TL’ ye çıkardığı anlaşılmıştır.
CEVAP:
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle, iş akdinin karşı tarafın kabulünde olduğu üzere müvekkilinin haklı nedenlerle feshetmesi ile son bulduğunu, davacı şirketin müvekkilinin işçilik alacaklarını zamanında ödememesi ve bunu sürekli hale getirmesi nedeniyle iş akdinin haklı nedenlerle fesih edilmek zorunda kalındığını, işçilik alacakları için davacı aleyhine Manisa 5. İcra Müdürlüğünün 2016/1442 sayılı icra dosyası ile başlatılan takip nedeniyle davacı tarafından ödeme yapıldığını, akdedilen belirli süreli iş sözleşmesinin içeriğindeki rekabet yasağı hükmünün hukuki bir geçerliliğinin olmadığını, rekabet yasağının davacının iddia ettiği şekilde mutlak ve sınırsız olmadığını, aksi şekilde yorumlanmasının sözleşme yapma hürriyeti, çalışma hürriyeti gibi anayasa ile güvence altına alınan özgürlüklerin kısıtlanması sonucunu doğuracağını, Yargıtay’ın konuyla ilgili kararları dikkate alındığında; işçinin, iş sözleşmesini işverenin kusuru ile haklı nedenlerle fesih etmesi halinde rekabet yasağının son bulduğunu, akdedilen belirli süreli iş sözleşmesindeki rekabet yasağına ilişkin düzenlemenin tüm Türkiye’yi kapsar nitelikte olduğunu, müvekkilinin ekonomik mahvına sebep verdiğini, doğduğu iddia edilen zarar ile müşteriyi tanıma veya iş sırlarını öğrenme arasında illiyet bağı olmadığını, işçinin kişisel yetenek niteliklerinden ileri gelen rekabet yasağının geçerli olmadığını, avukatlık, doktorluk, diş hekimliği, kuaförlük gibi mesleklerin kişisel yeteneğe dayandığını, müvekkilinin hekim olduğunu ve bu niteliğine istinaden aynı hizmeti anlaşma yaptığı herkese verdiğini beyanla, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … San. ve Ltd. Şti. vekilinin cevap dilekçesi sunmadığı, ancak sonradan sunduğu beyan dilekçesinde özetle; davacının talebinin sonucu ile bağlı olduğunu, talep sonucunu dilediği zaman dilediği gibi değiştiremeyeceğini, davanın genişletilmesine muvafakatlerinin olmadığını, dava dilekçesinde rekabet yasağına aykırı davranan davalıdan fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla zararı tam belirleyemedikleri için belirsiz alacak davası alarak şimdilik 5.000-TL zararın tahsil edilmesine şeklinde talepte bulunduğunu, müvekkili …’ın, davacı ile diğer davalı … arasında imzalanmış bulunan belirli süreli hizmet sözleşmesinin tarafı olmadığı aşikar olduğundan davacının talep sonucunda bahsettiği davalının müvekkili … olmadığının da izahtan vareste olduğunu, bu halde müvekkili …’ın huzurdaki davanın tarafı dahi olmadığını, bu nedenle müvekkiline yöneltilmeyen davaya cevap da verilmediğini, davacının 30.12.2016 tarihli dilekçesinde müvekkilinin davalı gösterilmesi hususunda “dava dilekçesinin sonuç ve talep kısmındaki tüm taleplerinin davalı … Ltd. Şti yönünden de kabulünü talep ettiğimizi açıklamak zarureti doğmuştur.” şeklinde bir açıklama yaptığını, davacının davayı ıslah etmeksizin salt böyle bir açıklama ile müvekkilinin de davaya dahil edilmesinin mümkün olmadığını, davanın genişletilmesine ve değiştirilmesine muvafakat etmediklerini, davacı, talebini müvekkili …’a da yöneltmek istiyorsa davasını ıslah etmek zorunda olduğunu, dava dilekçesinin sonuç ve talep kısmında yer alan “davalıdan” ibaresinin HMK m.183 hükmündeki maddi hata kapsamında kabul edilerek ”davalılardan” şeklinde değiştirilmesi talebinin kabul edilemeyeceğini, ayrıca müvekkilinin davacı ile arasında herhangi bir rekabet yasağı veya böyle bir yükümlülüğü bulunmadığını, müvekkilinin davacı ile olan sözleşmesini verilen hizmetlerdeki aksaklıklar (bilgi verilmeden ve onay alınmadan iş yeri hekimi değişikliği yapılması, Çalışma Bakanlığı denetiminde eksiklikler bulunması ve bunların müfettişler tarafından raporlanmış olması vs.) nedeniyle feshettiğini ve feshi müteakip iş sağlığı ve güvenliği mevzuatı gereği zorunlu olduğundan aynı konuda hizmet almak üzere … (… OSGB) firması ile yeni bir sözleşme akdettiğini, müvekkili …’ın, davalı …’nu hiçbir zaman istihdam etmediğini, davalının … OSGB bünyesinde bulunup bulunmamasının müvekkilini ilgilendiren bir husus olmadığını, müvekkilinin …’nun imzalamış olduğu kişiye özel iş akdinde rekabet yasağı olduğunu bilmek zorunda da olmadığını beyanla, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DAİREMİZİN KALDIRMA KARARI:
Mahkemece daha önceden verilen “davanın reddi” ne dair kararın, Dairemizin 23.11.2022 tarihli 2020/1729 E.-2022/1768 K. sayılı kararı ile; “…Davalı …’nun, davacı ile imzaladığı rekabet yasağı hükmünde yapılan sınırlamalara göre bu hükmün geçerli olduğu, davalının davacıyla olan iş akdini feshettikten sonra (rekabet hükmündeki 12 aylık süre içinde) daha önceden davacı şirket bünyesinde iken işyeri hekimliği hizmeti verdiği davalı şirkette işyeri hekimi olarak göreve başlamasının (ve bunun sonucu olarak davalı şirketin de davacı ile olan sözleşmesini feshetmiş olmasının), başka bir şirket adı altında da olsa aralarındaki rekabet yasağı maddesindeki ‘…gerek kendisi gerek 3.kişilerin nam ve hesabına..’ şeklindeki açık hüküm uyarınca rekabet yasağına aykırılık teşkil edeceği anlaşılmaktadır. Bununla birlikte, mahkemece öncelikle davalı …’nun iş akdini feshinin tartışılması gerekmektedir. Taraflar arasındaki rekabet yasağına dair hükümde ‘fesih hangi nedenle olursa olsun’ denilmiştir. Davalı işçi tarafından gönderilen ihbarnamede, ‘ödenmesi gereken hizmet bedellerinin düzensiz ve zamansız ödendiği, ocak 2016 itibariyle çalışma süreleri değiştiği halde yeni çalışma sürelerinin belirlenmediği’ gerekçeleriyle sözleşmenin tek taraflı olarak feshedildiği bildirilmiştir. Bu ihbarnamenin tarihi 07.01.2016 olup, davacı ile anılan davalı arasındaki yenilenen iş akdinin tarihinin ise 01.01.2016 olduğu da görülmektedir. İş akdinin içeriğinde çalışma saatlerinin düzenlenmiş olduğu, ayrıca davalı işyeri hekiminin geçmiş yıllardan kaynaklı 12.000-TL tutarında kullanılmayan yıllık izin ücreti olduğunun yazılı olduğu görülmektedir. Davalı tarafça davacıya karşı yapılan icra takibinde 8.000-TL ödendiğine ve davacının ibra edildiğine dair dosyaya sunulan evrakın, davalının birikmiş yıllık izin ücreti alacağı da dikkate alınarak değerlendirilmediği, ayrıca taraflar arasında herhangi bir iş mahkemesinde görülen dava dosyası bulunup bulunmadığı ve ilaveten davalı … tarafından davacıya (fesih ihbarı öncesinde) ücretler ve çalışma saatleri konusunda gönderilmiş herhangi bir ihtarname olup olmadığı hususlarının irdelenmemiş olduğu görülmekle, mahkemece iş akdinin davalı tarafça haklı olarak feshedilip edilmediğine dair eksik inceleme ve değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesis edilmesi yerinde görülmemiştir. Mahkemece yapılması gereken iş; belirtilen hususların araştırılarak feshin haklı olup olmadığına karar verilerek sonuca gidilmesi, tazminat sorumluluğunun kabulü halinde de davacı tarafın tazminat tutarına ilişkin itirazları gözetilerek tazminat miktarının hesaplanmasından ibaret olup, yerel mahkeme kararının HMK 353/1-A-6. MADDE UYARINCA KALDIRILMASINA…” şeklinde karar verilmiştir.
YEREL MAHKEME KARARI:
Mahkemece yeniden yapılan yargılama sonucunda, “…Dosyada yer alan tüm bilgi ve belgelerin incelenmesi ile; davacı ile davalı … arasında önce 01.10.2015 başlangıç tarihli 1 yıl süreli, daha sonra ise 01.01.2016 başlangıç tarihli 1 yıl süreli belirli süreli hizmet sözleşmesinin imzalandığı, sözleşmenin 6/b maddesinde rekabet yasağı hükmünün bulunduğu, 01.01.2016 tarihli sözleşmenin 5. maddesinde çalışma yer ve saatlerinin belirlendiği, aynı sözleşmenin 4/c maddesinde davalı …’in geçmiş çalışmalarından kalan 30 iş günü yıllık izin ücreti alacağına karşılık 45 günlük maaş tutarı olan 12.000,00-TL nin 11.01.2015-15.01.2015 tarihleri arasında iş veren tarafından peşin olarak ödenmesinin kararlaştırıldığı, davalı … … 07.01.2016 tarihli ihtarname ile hizmet bedellerinin düzensiz ve zamansız ödendiği, iş yeri çalışma sürelerinin belirlenmediği belirtilerek, 30 iş günü yıllık izin ücreti alacağı ile 2015 yılı Aralık ayı ücretinin ödenmesinin ve sözleşmenin feshedildiğinin ihtar edildiği, daha sonra girişilen Manisa 5. İcra Dairesinin 2016/1442 sayılı takibinde, 12.500,00-TL işçilik alacaklarının tahsilinin istendiği, daha sonra 8.000,00-TL ödeme karşılığında davacının ibra edildiğinin anlaşıldığı, davalı …’nun iş akdinin feshinden sonra Manisa 5. İcra Dairesinde girişilen icra takibinden başka işçilik alacakları konusunda başka bir dava ve takip açmadığı dikkate alındığında, ihtara konu işçilik alacağının 01.01.2016 tarihli hizmet sözleşmesinde de belirtilen geçmiş yıllara ait 30 iş günü izin ücreti alacağına ilişkin olduğu, ancak 01.01.2016 başlangıç tarihli hizmet sözleşmesinin 4/c maddesinde bu alacağın iş veren tarafından 01.01.2015-15.01.2015 tarihleri arasında ödeneceği konusunda tarafların anlaştığı, sözleşmede belirlenen ödeme süresi dolmadan bu nedenle iş akdinin feshinin davalı … yönünden haklı nedene dayanmadığının değerlendirildiği, bunun yanı sıra, ihtarda iş yeri çalışma sürelerinin belirlenmediğinden bahsedilmiş ise de, 01.01.2016 tarihli sözleşmede çalışılacak iş yeri ve sürelerinin belirlendiği, bu yönü ile hizmet bedellerinin düzenli ödenmediği konusunda her hangi bir delil sunulmamış olduğundan, bu yönü ile de akdin feshinin haklı nedene dayanmadığı kanaatine varıldığı, sonuç olarak; davalı …’nun rekabet yasağı hükmü içeren belirli süreli hizmet sözleşmesinin feshinde haklı nedene dayanmadığı, rekabet yasağı hükmü ile ve sonuçları ile bağlı olduğu, …’nun davacı ile olan hizmet sözleşmesinin feshinden sonra davacı ile iş yeri hekimliği sözleşmesi bulunan davalı … Şirketinin 09.03.2016 tarihinde feshettiği davalı …’nun … OSB adına … şirketinde iş yeri hekimi olarak çalışmaya başladığı anlaşılmakla, davacının … Ltd. Şti. ‘nden elde edeceği kardan mahrum kaldığının saptandığı, davacının rekabet yasağı süresinin hizmet sözleşmesinin feshinden itibaren 12 ay olup, 07.01.2016 tarihinden sonra 12 aylık süre dikkate alınması gerektiği, … Ltd. Şti. ‘nin davacı ile olan sözleşmesine 09.03.2016 tarihinde feshettiği dikkate alındığında davalı … …nun 09.03.2016 tarihinden 31.12.2016 tarihine kadar davacının gelir kaybından sorumlu olduğunun değerlendirildiği, bilirkişiler tarafından bu dönem için davacının zararı 4.630,52-TL olarak hesaplanmakla, davanın … aleyhine bu miktar üzerinden kabulüne, ıslah ile ortaya konulan fazlaya dair talebin reddine karar vermek gerektiği, davalı … şirketi ile davacı arasında rekabet yasağı konusunda sözleşmenin bulunmadığı, davalı …’ın davalı … ile davacı arasında rekabet yasağı sözleşmesi olduğunu bilerek ve davacıyı zararlandırma kastı ile davacı ile olan sözleşmesini feshettiği ve davalı ile iş ilişkisine girdiğinin ispatlanamadığı dikkate alınarak davalı … ltd. Şti. aleyhine açılan davanın reddine karar vermek gerekmekle, sonuç olarak; DAVALI … SAN VE TİC. LTD ŞTİ ALEYHİNE AÇILAN DAVANIN REDDİNE, DAVALI … ALEYHİNE AÇILAN DAVANIN KISMEN KABULÜNE 4.630,52 TL’NİN DAVALI …’NDAN ALINARAK DAVACIYA VERİLMESİNE, fazlaya ilişkin talebin reddine…” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF İTİRAZLARI:
DAVACI VEKİLİ TARAFINDAN, “…Her ne kadar yerel mahkemece davalı … firması yönünden davanın reddine karar verilmişse de; bu yöndeki kabul ve gerekçenin hukuken hatalı olduğunu, zira, müvekkili ile davalı … arasındaki iş sözleşmesinin sonlanması sonrasında, davalı … şirketi ile müvekkili şirket arasındaki hizmet sözleşmesinin davalı şirketçe hiçbir neden ileri sürülmeksizin tek taraflı olarak sona erdirildiğini, davalı şirketin iş sağlığı ve güvenliği konulu hizmet sözleşmesini tek taraflı olarak sona erdirme nedeninin; davalı …’nun davalı şirkette işyeri doktoru olarak çalışmaya başlaması olduğunu, nitekim, hizmetin konusu ve iş akdini sonlandırma tarihi ile hizmet sözleşmesinin fesih tarihleri arasındaki bağlantı ile, davalı şirketin hizmet sözleşmesini hiçbir neden göstermeksizin tek taraflı feshetmiş olduğu gerçeği bir arada değerlendirildiğinde; iyi niyetinden bahsedilmesinin hayatın olağan akışına ters düştüğünü, mahkemenin, davalı firmanın taraflar arasındaki rekabet yasağı hükmünü bildiği ve müvekkilinin zararını bilerek hareket ettiğinin ispat edilemediği yönündeki gerekçesini kabul etmemekle beraber; bir an için yerel mahkemenin bu husustaki kabulünün doğru sayılacak olması halinde dahi ortaya çıkan zarardan davalı şirketin sorumlu olmadığından bahsedilmesinin hukuken mümkün bulunmadığını, zira, davalı şirketin, basiretli tacir gibi hareket etme ve rekabet yasağına dair gereken araştırmayı yapma yükümlülüğü altında olması nedeni ile sonuçlarına katlanma yükümlülüğü altında olduğunu, mahkemece eksik incelemeye dayalı olarak değerlendirme hatası yapılmış olduğunun sabit olduğunu, davanın, davalı … yönünden kabul edilen kısmına ilişkin olarak ise yerel mahkemece davacının zararı 4.630,52-TL olarak hesaplanmakla, davanın … aleyhine bu miktar üzerinden kabulüne, ıslah ile ortaya konulan fazlaya dair talebin reddine karar vermek gerektiği şeklindeki gerekçe ile fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmesinin de hukuka aykırı olduğunu, şöyle ki, mahkemece istinaf kaldırma kararı öncesi tanzim edilmiş bilirkişi raporu esas alınarak bu yönde karar tesis edilmişse de, bilirkişi raporuna itiraz dilekçesinde de izah etmeye çalıştıkları üzere, ‘Kar yoksunluğu zararlarında, zarar verici olay meydana gelmeseydi genelde mamelekte bir çoğalma oluşacağı da kuşkusuz olmak gerekir. Belirtmek gerekir ki kar yoksunluğu farazi bir hesaba istinat etmektedir. Burada zarar, mamelekin olaydan sonraki vaziyeti ile çoğalma ihtimali tahakkuk etseydi arz edeceği farazi vaziyet arasındaki farkı teşkil eder…’ tespite esas verilerin; rapora açık, net ve gerekçeli bir şekilde aktarılmadığını, bu yönüyle, hükme esas raporun denetime elverişlilikten de uzak olduğunu, sözleşmenin sona erme tarihinden sonra müvekkilinin benzer nitelikteki hizmet akdini imzalayabilmesi için gereken minimum sürenin de tetkik edilerek bu sürenin zarar hesabına dahil edilmesi gerektiğini, hükme esas alınan bilirkişi raporunda bu hususta da hiçbir araştırma yapılmadığı anlaşıldığından, hükme esas raporun bu yönüyle de eksik tetkike dayandığı hususu sabit olduğu gibi; bu husustaki araştırma talepleri hakkında da mahkemece herhangi bir karar verilmemiş olmasının da ayrıca usul ve yasaya aykırılık teşkil ettiğini, yine davalıca savunulanın aksine, davalının talep etmiş olduğu alacak kalemleri haciz ve icra tehdidi altında davalıya ödendiğini, …’nun iş akdini haklı nedenle feshetmiş olduğu ve davalının müvekkilinden alacaklı olduğu tespitlerini içerir hiçbir mahkeme kararı olmadığı gibi; müvekkilinin icra tehdidi altında icra takibine konu borcu ödemiş olmasının; iş akdinin haklı nedenle feshedildiği kabulü sonucunu doğurmayacağının izahtan vareste olduğunu, kaldı ki; iş akdinin haklı nedenle sona erdirildiği iddiasının davalı yanca hiçbir surette ispat edilemediğini..” beyanla, mahkeme kararı istinaf kanun yoluna getirilmiştir.
DAVALI … VEKİLİ TARAFINDAN, “…İşbu davanın belirsiz alacak olarak açıldığını, davacı şirketin davanın açıldığı tarihte alacağının varlığını ve miktarını belirleyebilecek durumda olduğunu, yargılamanın her aşamasında re’sen dikkate alınacak bu hususun yerel mahkemece dikkate alınmadan karar verildiğini, talep edilen alacakların zamanaşımına uğradığı dikkate alınmayarak davanın kabulü yönünde karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, mahkemenin sözleşmedeki ödeme süresinin dolmadığı bu sebeple feshin haklı nedene dayanmadığı tespitinin yerinde olmadığını, iş akdinin, müvekkilinin alacaklarının ödenmemesi ve başkaca sebepler ile haklı nedenle iş akdini fesih etmesi ile son bulduğunu, bu sebeple feshin haklı nedene dayandığının açıkça ortada olduğunu, sunulan hizmet sözleşmesinde görüleceği üzere ödemeyi taahhüt ettiği yıllık iznine karşılık olan 12.000-TL’yi bile zamanında ödemediğini, gerçekten de davacı şirketin davalı müvekkiline; 2015 Aralık ayı maaşını ve yıllık izin alacaklarını ödemediği ve bu hususun da davacı şirkete İzmir 8.Noterliği’nin 00165 yevmiye sayılı 07.01.2016 tarihli ihtarı ile bildirildiğinin görüldüğünü, ayrıca Manisa 5. İcra Dairesinin 2016/1442 E. sayılı açılan icra takibine yapılan ödemeden de anlaşılacağı üzere davacının ödemesi gereken hizmet bedellerini ödemediğini gösterdiğini, bu hususun davacının dilekçelerinde de belirtilmiş olup davacının hizmet bedellerini düzenli ödemediğini gösterdiğini, sözleşmeye “fesih hangi nedenle olursa olsun” şeklinde yapılan ekleme kanunun emredici hükümlerine aykırı olduğunu, ayrıca bu hükmün TBK 27/2’ye göre kesin hükümsüz olduğunu, zira işverenden kaynaklanan bir fesih sebebinin varlığı halinde işverenin rekabet yasağının ihlaline ilişkin bir tazminat almasını sağlayacağını, bu durumun TMK 2. maddesinde düzenlenen dürüstlük kuralına da aykırılık teşkil edeceğini, feshin geçerli olması sebebiyle davacının haksız rekabetten kaynaklanan tazminat isteminin reddedilmesi gerekirken usul ve yasaya aykırı olarak yerel mahkeme tarafından kısmen kabulüne karar verildiğini…” beyanla, mahkeme kararı istinaf kanun yoluna getirilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, rekabet yasağına aykırılık nedeniyle tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece yeniden yapılan yargılama sonucunda; yukarıda yazılı gerekçelerle davanın kısmen kabulüne karar verildiği, karara karşı davacı vekili ve davalı … vekilince istinaf kanun yoluna başvurulduğu anlaşılmıştır.
1-Davalı … vekilinin istinaf isteminin incelenmesinde; mahkemece anılan davalı aleyhine hükmedilen tutarın 4.630,20-TL olduğu, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verildiği anlaşılmakta olup bilindiği gibi 2023 yılı için istinaf kesinlik sınırı 17.830-TL olduğundan, davalı vekilinin istinaf itirazlarının kararın miktar itibariyle kesin olmasından dolayı reddi gerekmiştir.
2-Davacı vekilinin istinaf itirazlarına gelince; davacı tarafça davanın 5.000-TL üzerinden belirsiz alacak davası olarak açıldığı, bilirkişi raporu alındıktan sonra talep arttırım dilekçesi verilerek talebin 6.438,81-TL’ ye çıkarıldığı, ancak fazlaya dair hakların saklı tutulduğu anlaşıldığından, esasa dair yapılan değerlendirmede; davalı … ..Şirketi bakımından, dosya kapsamına ve dosyada mevcut delil durumuna göre mahkemenin davayı reddinde ve red gerekçesinde usul ve yasaya aykırı bir yön görülmemiştir.
3-Davacı vekilinin, diğer davalı … bakımından kısmen değil, davanın tümden kabulü gerektiğine dair itirazının da kabulü mümkün görülmemiştir. Zira, mahkemece alınan heyet raporunun hesaplama yönü itibariyle hüküm kurmaya elverişli olduğu, rekabet yasağı süresinin bir kısmında diğer davalı şirket ile sözleşmesel ilişkinin devam ettiği gözetildiğinde, hükmedilen tutarda usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde; davalı … vekilinin istinaf talebinin 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 341/2. ve 346. maddeleri gereğince kararın miktar itibariyle kesin olması nedeniyle usulden reddine, davacı vekilinin istinaf itirazlarının ise HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1-İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2022/992 Esas – 2023/271 Karar sayılı kararına yönelik davalı … vekilinin istinaf başvurusunun HMK 341/2. ve 346. maddeleri gereğince miktar itibariyle USULDEN REDDİNE,
2-Davacı vekilinin istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
3-İSTİNAF AŞAMASINDA;
a-Davacıdan alınması gereken 269,85-TL istinaf karar harcından peşin alınan 179,90-TL’nin mahsubu ile eksik kalan 89,95-TL’nin davacıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına,
b-İstinaf eden davalı tarafından yatırılan 492,00-TL istinaf kanun yolu başvuru harcı ve 179,90-TL istinaf karar harcının talep halinde istinaf eden davalıya iadesine,
4-Davacı ve davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendileri üzerinde bırakılmasına,
5-HMK 333.maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde varsa taraflarca yatırılan avansdan kalan bakiyenin yerel mahkemece hesaplanarak ilgili olduğu tarafa iadesine,
6-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
7-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ve avans iade işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair; dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 20/09/2023