Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2023/1424 E. 2023/1312 K. 20.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2023/1424
KARAR NO : 2023/1312

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 20/12/2022 (Talep) – 07/06/2023 (Ara Karar)
NUMARASI : 2022/1083 Esas (Derdest Dosya)
TALEP : İhtiyati Tedbir (Şirkete Kayyım Atanması)
BAM KARAR TARİHİ : 20/09/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 20/09/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2022/1083 Esas sayılı dosyasından verilen 07/06/2023 tarihli ara kararının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA/TALEP:
İhtiyati tedbir talep eden/davacı vekili dava/talep dilekçesinde özetle; davalı şirketin yönetiminin, müvekkiline çağrı yapılmadan toplandığını, Ticaret Sicili tarafından tespit edilen yok hükmündeki 23/05/2022 tarihli genel kurul ile fiili olarak değiştirildiğini ve yönetimin gasp edildiğini, müvekkilinin davalı … Sanayi Ticaret Anonim Şirketinin pay sahibi olduğunu, payların %50’sine sahip olduğunu, dolayısıyla şirketin genel kurullarında müvekkilinin iradesinin aksi yönünde bir karar alınmasının mümkün olmadığını, şu an için davalı şirketin yönetiminde fiilen bulunan … ve … tarafından yok hükmündeki genel kurul aracılığı ile aşağıda ayrıntısıyla açıklanan süreç sonunda yönetimin tam anlamıyla gasp edildiğini, …’nun, şirketin pay sahibi olarak Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesi’nden şirketin genel kurul toplantısının yapılması için çekişmesiz yargı işi kapsamında Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesi’nden talepte bulunduğunu, dilekçenin davalı şirkete tebliğinin sağlandığını ve söz konusu talebin birlikte hareket eden … tarafından yetkisiz şekilde kabul edildiğini, talepte bulunan …’nun, … Sanayi A.Ş.’nin hâkim pay sahibi ve yöneticisi olduğunu, …’nin ise, … AŞ’nin mali işler müdürü olduğunu, dolayısıyla talebin ve bunun kabulünün muvazaalı olduğunun açık olduğunu, yukarıdaki tertip sonucunda, Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından 20/4/2022 tarihinde, 2022/739 E.- 2022/243 K. sayılı karar ile …’na genel kurulun kararda belirtilen gündem ile çağrısı konusunda yetki verildiğini, müvekkiline çağrı yapılmadan 23/05/2022 tarihli genel kurulda yönetimin değiştirildiğini ve bu durumun Ticaret Sicil Müdürlüğü tarafından tespit edilmesi gerektiğini, söz konusu çağrı yetkisinin verilmesinin, müvekkili pay sahibine ve diğer pay sahiplerine çağrıda bulunmadan genel kurulu toplama yetkisi vermediğini, çağrı konusunda TTK m. 414’teki usule tam olarak uyulmasının şart olduğunu, ne var ki, müvekkiline davalı şirketin 23/05/2022 tarihli genel kurul çağrısının hiç yapılmadığını, sadece toplantının ilânıyla yetinildiğini, önemle belirttikleri üzere bu durumu tespit eden (…) Ticaret Sicil Müdürlüğü tarafından 26/05/2022’de tanzim edilen “İnceleme Sonucu” başlıklı belgede çağrı belgeleri sunulmadığı için tescil isteminin reddedildiğini, pay sahipliği oranı %50 olan müvekkiline çağrı yapılmadan toplanan 23/05/2022 tarihli Olağan Genel Kurul’da alınan bütün kararların Yargıtay’ın istikrarlı kararları uyarınca yok hükmünde olduğunu (11. Hukuk Dairesi, 2014/11946 E., 2014/18708 K.) ve bu durumun, mahkemenin huzurundaki fesih davası açısından yönetimin fiili olarak gasp edilmesi anlamına geldiğini, davalı şirketin … tarafından … AŞ ve diğer şirketlerin menfaatine olmak üzere borçlandırıldığını ve şirketin malvarlığının boşaltıldığını, şirketin fiili olarak faaliyetlerine son verildiğini, merkezi bir iş hanındaki boş bir odadan ibaret olduğunu, şirketin 31/10/2022 tarihli olağan genel kurulu sürecinde müvekkili pay sahibi adına finansal tablolar üzerinde inceleme hakkının kullanıldığını ve kendilerine şirketin mizanlarının gönderilmesinin sağlandığını, şu şirketler lehine çok yüksek miktarlar üzerinden borçlandırıldığının tespit edildiğini, … AŞ. … Sanayi ve Ticaret AŞ, … AŞ … Sanayi A.Ş.nin ayrıca şirketin yönetiminde bulunan … ve …’ın şirkete karşı fiktif işlemler sonucunda alacaklı konuma getirildiklerinin şirket mizanının hesap kodlarından anlaşıldığını, oysaki, davalı şirketin fiilî olarak yürüttüğü ticari bir faaliyetinin olmadığını, adresinin boş bir oda olduğunu, öyle ki, davalı şirketin 31/10/2022 tarihli Genel Kurulunun dahi … AŞ’nin fabrikasında yapıldığını, gerek müvekkili pay sahibinin şirket yönetiminin dışına hukuksuz bir şekilde atılması gerekse de yönetimi ele geçiren pay sahiplerinin mali yönden şirketi sürekli zarara uğratmalarının, kendi ilişkili oldukları şirketler lehine olmayan alacak hakları yaratmalarının müvekkili açısından şirketin haklı sebeple feshi için yeterli sebep teşkil ettiğini, söz konusu olguların müvekkili pay sahibi açısından anonim ortaklığın devamını çekilmez hale getirdiğini, yönetimi haksız şekilde fiili olarak ele geçirilen ve hukuki açıdan yönetim kurulu bulunmayan şirket için tedbiren kayyım atanmasını talep ettiklerini, davalı şirketin fiilî olarak yönetimindeki bulunan kişilerin herhangi bir yetkisinin mevcut olmadığını, genel kurulun yok hükmünde bulunması sebebiyle şirketin yönetim organının bulunmadığını, müvekkilinin şirketteki pay sahipliği oranının %50 olduğu da dikkate alındığında, davalı şirketin mevcut fiilî yönetiminin müvekkiline telafisi mümkün olmayan zararlara sebebiyet verdiğinin ve vermeye devam edeceğinin ortada olduğunu, ayrıca davalı şirketin kullanılarak, borsaya kayıtlı şirketlerin bilançolarının fiktif şekilde iyileştirilmesinin de, kamusal menfaatlerin korunması için söz konusu tedbire karar verilmesini zorunlu kıldığını, bu çerçevede, davalı şirketin yönetiminin usulüne uygun olarak seçilmesine kadar, şirket için yönetim kayyımı atanmasını tedbiren talep ettiklerini, söz konusu tedbirin teminatı olarak müvekkili şirketteki paylarını rehin olarak göstermeye hazır olduğunu da belirtmek istediklerini belirterek, davalı şirketin TTK m. 531 uyarınca haklı sebeple feshine karar verilmesini, şirketin yönetim ve temsil yetkilerini kullanabilmesi için tedbiren yönetim kayyımı atanmasına, kayyım masraflarının davalı şirketten karşılanmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın reddinin gerektiğini, şöyle ki; TTK m. 531 hükmünün, fesih yerine davacı pay sahiplerine paylarının gerçek değerleri ödenmek suretiyle onların şirketten çıkarılmalarına veya başka bir alternatif çözüme karar verme konusunda tanınan geniş yetki ile şirketin devamlılığının önemsenmesi gerektiğini gösterdiğini, haklı sebeplerin varlığı değerlendirilirken, davacı pay sahipleri dışında kalan diğer menfaat sahiplerinin haklarının da dikkate alınması gerektiğini, davacının annesi olan ve şirket yönetim kurulu üyesi olan …’nın şirketin işleyişini engelleyici davranışları ve şirketle olan husumeti nedeniyle şirketin iki kişiden oluşan yönetim kurulunun genel kurul toplanma kararını iki kez alamadığını, son olarak dava konusu edilen 2020 yılı genel kurulun da diğer yönetim kurulu üyesinin genel kurulu toplantıya çağırma konusunda mahkemeden yetki alması üzerine yapılabildiğini, şahsi ilişkilerin bir sermaye şirketi olan anonim ortaklıklarda fesih sebebi olarak görülmesinin mümkün olmadığını ve mümkün de olmaması gerektiğini, anonim şirketin feshinin son çare olması ilkesinin, TTK m. 531 hükmünde de açıkça görüldüğünü (Yargıtay 11. H.D. 2015/2939 E.- 2016/937 K), anonim şirketlere kayyım atanmasının istisnai bir çözüm yolu olduğunu ve aslında şirketi, başta organsız kalması nedeniyle sona ermekten kurtaran geçici bir çare olduğunu, ancak zaten müvekkili şirketin organsız kalması ve yönetilememesi gibi bir durumun söz konusu olmadığını (11. H.D. 2019/ 5350 E.- 2021 / 5513 K.), davacı tarafça, 23.05.2022 tarihli 2020 yılına ait olağan genel kurul toplantısında alınan kararların yok hükmünde olduğunun tespiti ve sözkonusu kararların durdurulması talebi ile İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2022/897 E. sayılı dosyasından açılan davada tedbir taleplerinin reddedildiğini, halihazırda bu dava dosyasının derdest olduğunu, mahkemece yaptırılacak bilirkişi incelemesinde de bu hususların ortaya konulacağını, halka açık şirketler ile yapılan işlemlerin nevinin de celbi ile de davacı tarafın iddialarının asılsız olduğunun ortaya konulacağını beyanla, davanın reddini talep etmiştir.
DAİREMİZİN KALDIRMA KARARI:
Mahkemece daha önceden verilen “…..Davalı şirketin 23/05/2022 tarihli olağan genel toplantısının ve alınan kararların yok hükmünde olduğuna ilişkin bir mahkeme kararının bulunmaması, dava dilekçesinde ileri sürülen bu ve diğer iddiaların yargılama sırasında değerlendirilecek olması, halihazırda davalı şirkette organ boşluğunun bulunmaması, davalı şirketin yöneticisi var iken, yönetici kayyımı atanamayacak olması ve 6100 sayılı HMK’nın 389. ve 390. maddelerindeki koşulların gerçekleşmemiş bulunması karşısında; DAVACI TARAFIN DAVALI ŞİRKETE TEDBİREN KAYYIM ATANMASINA İLİŞKİN İSTEĞİNİN REDDİNE…” dair karar ilişkin Dairemizce 2023/672 E.- 2023/679 K. sayılı 26/04/2023 tarihli istinaf incelemesi neticesinde “…Kural olarak, yönetim kayyımı atanabilmesi için şirketin yönetim kurulunun bir şekilde oluşturulmasının mümkün olmaması ve bu boşluğun başkaca hukuki yollarla giderilmemiş olması şarttır. Şirketin seçilmiş yönetim kurulu bulunduğu takdirde organ yokluğundan sözetmek mümkün değildir. Genel kural bu olmakla birlikte, somut uyuşmazlıkta %50 hissedar olan davacıya hiçbir çağrı olmaksızın şirket genel kurul toplantısı yapıldığı iddia edilmekte olup, hiçbir çağrı bulunmadan anılan GK’nın yapılması halinde alınan kararların yok hükmünde olacağı ve bunun re’sen gözetilmesi gerektiği açıktır. Dosya kapsamındaki bilgi ve belgelerin incelenmesinde; bu konuda görülmekte olan bir dava olduğu (İzmir 4.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2022/897 E.) da ileri sürülmüş olmakla birlikte, bu davaya dair bilgi ve belgeler dosyada bulunmadığı gibi, Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün toplantıya çağrıya dair evraklar sunulmadığından bahisle tescil talebini reddettiği de davacı tarafça ileri sürülmüş olup, gerçekten dosyaya sunulan birtakım evraklarda da … Ticaret Sicil Müdürlüğünce bu evrakların eksik olduğu şeklinde yazı yazıldığı görülmektedir. Ticaret Sicil Müdürlüğünün 31.05.2022 tarihli ilan metninde ise 23.5.2022 tarihli GK kararının tescil ve ilan edildiği yazılı olup, davacı tarafça bu tescil ve ilanın ne surette yapıldığına dair bilgi talebinde bulunulduğu da görülmekle, oluşan çelişkinin giderilmesi gerektiği açık olmakla, yerel mahkemenin ihtiyati tedbir talebini red kararında bu hususlarda hiçbir değerlendirme yapılmadığı, gerekçenin talebi karşılamadığı gibi, dosya kapsamına göre kararın eksik incelemeye dayalı olduğu da anlaşılmakla, ilgili ticaret müdürlüğünden bu husus özellikle sorulmak ve 23.05.2022 tarihinde yapılan GK toplantı çağrı belgeleri de dahil tüm bilgi ve belgeler dosyaya getirtilip incelenerek sonucuna göre bir karar verilmek üzere, kararın HMK 353/1-a-6.madde uyarınca kaldırılması gerekmiştir…” şeklinde karar verilmiştir.
YEREL MAHKEME KARARI:
Mahkemece istinaf kararı sonrasında yeniden yapılan incelemede; “…Yapılan inceleme ve değerlendirme sonucunda; mahkemenin 2022/897 Esas- 2023/387 Karar sayılı dava dosyasında; ‘..davalı şirket yönetim kurulunun seçildiği 23/05/2022 tarihli genel kurulun çağrısız genel kurul olmadığı, olağan genel kurul toplantı çağrısının usulüne uygun yapılmamasının çağrıya ilişkin bir eksiklik olduğu ve davacıya iptal davası açma hakkı vereceği, iptal davasının da 3 aylık süre içerisinde açılması gerektiği, bu sürenin hak düşürücü süre olduğu, davanın 3 aylık süre içerisinde açılmadığı…’ gerekçesiyle reddine karar verildiği, kararın henüz kesinleşmediği, bu karar karşısında davalı şirkette organ boşluğu bulunduğundan söz edilemeyeceği, zira; 23/05/2022 tarihli genel kurulda yönetim kurulu üyeliğine getirilen kişilerin görevlerinin devam ettiği, Daire’nin kararında da belirtildiği şekilde; şirketin seçilmiş yönetim kurulu bulunduğu takdirde organ yokluğundan sözetmenin mümkün olmadığı, bu koşullar altında davalı şirkete kayyım atanması koşulunun bulunmadığı kanaatine ulaşılmakla; DAVACI VEKİLİNİN DAVA DİLEKÇESİNDEKİ DAVALI ŞİRKETE KAYYIM ATANMASI YÖNÜNDEKİ İSTEĞİNİN REDDİNE…” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF İTİRAZLARI:
İhtiyati tedbir talep eden/davacı vekili tarafından, “…İstinaf Mahkemesi tarafından verilen kaldırma kararı temel alınarak ilk derece mahkemesine başvuru yapıldığını, ilk derece mahkemesinin duruşma açmaksızın tekrardan ret kararı tesis ettiğini, ilk derece mahkemesinde ileri sürülen talebin anonim şirketin haklı sebeplerle feshi talebi olduğunu, bu talep kapsamında mahkemenin şirketin malvarlığı unsurlarının koruması amacıyla gerekli tedbirleri almasının zaruri olduğunu, ilk derece mahkemesine, şirkette usulsüz işlemler icra edildiğini, şirketin pay sahiplerinin usulsüz işlemler icra ettiğine ilişkin kamu platformlarında bildirimlerin olduğunu, şirketin bilançosundaki aktif değerlerin azaldığı ve pasif değerlerin artış gösterdiğini, şirketin hortumlandığının dayanakları ile birlikte sunulduğunu, ilk aşamada şirkete yönetim kayyımı ataması talep edildiğini, sonrasında malvarlığının korunmasını temin amacıyla bahse konu paranın tasarrufu ile sınırlı olmak üzere tasarrufu kısıtlar mahiyette tedbir kararı verilmesi ya da bu kapsamda kayyım ataması yapılmasının talep edildiğini, burada tedbiren kayyım atanması isteminin geçici hukukî koruma talebi olduğunu, nihaî hukukî koruma olmadığını, 4721 sayılı Türk Medeni Kanununda yer alan kayyımlık ile karıştırılmaması gerektiğini belirtmek istediklerini, ilk derece mahkemesinin, istinaf mahkemesinin kararını dikkate almaksızın karar verdiği neticesine ulaştıklarını, ilk derece mahkemesinin organsız kalma nitelendirmesi üzerinden bir değerlendirme yaptığını, müvekkiline çağrı yapılmaması durumunda kararın yok hükmünde olacağı yönündeki tespiti hiçe saydığını, kayyım atamasının organsız kalma hâli ile sınırlandırılmasına ilişkin hüküm mülga 6762 sayılı Türk Ticaret Kanununun 504/2 maddesinde (ortak sayısının azalması ya da organsız kalmaya ilişkin) yer aldığını, bu hüküm çıkartılarak 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 636/4 maddesine konulduğunu ve fesih davaları için genel hüküm hâline getirildiğini, şirket yöneticilerinin, yönetim yetkilerini kötüye kullanıyor ve şirketin düzenli olarak zarara uğramasına yol açıyorlar ise haklı sebeple feshi istenen bir şirkete kayım atanmasını engelleyen bir kanun hükmünün mevcut olmadığını, müvekkilinin şirkette %50 pay sahibi olduğunu, şirketin müvekkiline herhangi bir çağrı yapmaksızın genel kurul toplantısı yaptığını, salt olarak yönetim kurulu üyelerinin değiştirileceği genel kurul toplantısının bildirilmediğini, sonrasında icra edilen toplantıların e-posta kanalıyla da olsa bildirildiği dosya içerisindeki belgelerden sabit olduğunu, ilk derece mahkemesinin, başkaca bir kararında çağrı yapılmaksızın alınan genel kurul kararını iptal edilebilir olarak nitelendirdiğini ve dolayısıyla aslında ortada geçerli bir karar bulunduğunu tespit ettiğini, bu sebeple de organ yokluğuna ulaşılamayacağını belirtmek ise de kendi kararının doğru olduğu varsayımına dayanarak bir neticeye vardığını, gelinen aşamada ilk derece mahkemesinin herhangi bir çağrı yapılmaksızın icra edilen genel kurul toplantısında alınan kararın geçerli olduğu tespitiyle haklı sebeple fesih davasındaki tedbir taleplerini külliyen reddettiğini, bu durumun şirketin malvarlığı değerlerinin korunmasını imkansız kıldığını ve müvekkilinin mülkiyet hakkını ihlâl ettiğini, tedbir talebinin reddine ilişkin kararın kaldırılmasına, tedbir talebinin kabulüne karar verilmesini…” beyanla, mahkeme kararı istinaf kanun yoluna getirilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Talep, anonim şirketin haklı sebeple feshi davasında şirket yönetiminin usulsüz oluşturulduğu iddiasına dayalı olarak şirkete yönetim kayyımı atanması istemine ilişkindir.
Mahkemece; yukarıda yazılı gerekçelerle talebin reddine karar verildiği, karara karşı ihtiyati tedbir talep eden/davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulduğu anlaşılmıştır.
Kaldırma kararı üzerine mahkemece Ticaret Sicil Müdürlüğüne müzekkere yazıldığı ve kaldırma kararında bahsi geçen mahkeme dosyasının da incelendiği anlaşılmakta olup, Uyap sisteminde mevcut ilgili belgeler de incelendiğinde; 20.04.2022 tarihinde mahkemeden toplantıya çağrı konusunda alınan yetki uyarınca 28.04.2022 tarihinde Ticaret Sicil Gazetesinde gerekli ilanlar yapılarak 23.05.2022 tarihli GK toplantısına çağrının yapılmış olduğu, GK’da alınan kararlar ile yönetimin oluşturulduğu, şirketin organsız olma durumunun sözkonusu olmadığını, GK’da alınan kararların yok hükmünde olduğunun tespitine dair mahkeme dosyasının henüz derdest olduğu, davacı tarafça ileri sürülen mevcut yönetimin kötü idaresine, yetkilerini kötüye kullandıklarına ve şirketin boşaltıldığına dair beyanların ise yargılamaya muhtaç olup, bu aşamada bu konuda yaklaşık ispat ölçüsünde bir delil sunulmadığının anlaşılmasına göre, ihtiyati tedbir talep eden/davacı vekilinin istinaf itirazlarının esastan reddi gerekmiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde; ihtiyati tedbir talep eden/davacı vekilinin istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1- İhtiyati tedbir talep eden/davacı vekilinin İzmir 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2022/1083 Esas sayılı dosyasından verilen 07/06/2023 tarihli ara kararına yönelik istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-İSTİNAF AŞAMASINDA; alınması gereken 269,85-TL istinaf karar harcından peşin alınan 179,90-TL’nin mahsubu ile eksik kalan 89,95-TL’nin ihtiyati tedbir talep eden/davacıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına,
3-İhtiyati tedbir talep eden/davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
4-HMK 333.maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde varsa taraflarca yatırılan avansdan kalan bakiyenin yerel mahkemece hesaplanarak ilgili olduğu tarafa iadesine,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
6-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ve avans iade işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair; dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, HMK’nın 362/1-f maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 20/09/2023