Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2023/1408 E. 2023/1372 K. 27.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2023/1408
KARAR NO : 2023/1372

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 30/03/2015 (Dava) – 12/12/2017 (Karar)
NUMARASI : 2015/371 Esas – 2017/1096 Karar
DAVA : Maddi Tazminat ( Haksız Rekabetten Kaynaklanan )
BAM KARAR TARİHİ : 27/09/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 27/09/2023
İstinaf incelemesi için Dairemize gönderilen İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/371 Esas – 2017/1096 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili “…” ın kente özel ve uluslararası standartlarda akıllı ulaşım sistemleri, donanım ve yazılımları ürettiğini, davacının, 15.03.1999 tarihinden (16 yıldır) bu yana Müdürlüğünün aynı konuda düzenlediği müteaddit ihaleleriyle uzun süre Elektronik Ücret Toplama, Araç Takip, Yolcu Bilgilendirme, Durak Yolcu Bilgilendirme Sistemlerini ve Bayilik ağını kurduğunu, halen sistemin yazılım ve donanımlarını sağlayarak işletim ve teknik destek hizmetlerini verdiğini, Müdürlüğünün 13.01.2015 tarihinde gerçekleştirdiği “Elektronik Ücret Toplama Sistemi İşletim Hizmeti” ihalesine davacı ile birlikte davalı şirketin de katıldığını, ihaleye karşı Kamu İhale Kurumu Başkanlığına (KİK) itirazda bulunulduğunu, itirazın henüz sonuçlanmadığını, ihalenin kesinleşmesi halinde 31 Mart 2015 tarihi itibariyle davacının yükümlülüğünün sona ereceğini, bu noktadan sonra davalının haksız rekabete konu fiillerinin başladığını, müvekkilinin KİK nezdinde yapmış olduğu şikayet inceleme aşamasında olmasına rağmen, davalıların piyasada sanki ihale kesinleşmiş gibi söylentiler yaymaya başladıklarını, davacının artık elektronik ücret toplama işi yapamayacağı ve İzmir bürosunu kapatacağı vb. asılsız iddialarla müvekkilinin ticari itibarını sarsmaya çalıştığını, TTK m.54 gereğince “Başkalarını veya onların mallarını, iş ürünlerini, fiyatlarını, faaliyetlerini veya ticari işlerini yanlış, yanıltıcı veya gereksiz yere incitici açıklamalarla kötülemek” eyleminin haksız rekabet olduğunu, müvekkilinin uluslararası projelerinin halen sürdüğünü, müvekkilinin tek işinin anılan ihale ile yapılacak iş olmadığını, yenilikçi fikirler ve projeler üzerinde ciddi yatırımlar yaptığını ve başarılı sonuçlar aldığını, bir başka şirketin müvekkili ile aynı noktaya gelmesinin büyük zaman ve maliyet gerektirdiğini, davalı şirketin bu iş için aranan yeterliliğe sahip olmadığını, bu nedenle de müvekkili şirketin kilit konumlarında çalışan kişiler ile irtibata geçerek, bu kişilere “Müdürlüğünün gerçekleştirdiği ihaleyi şirketlerinin kazandığını, … A.Ş.’nin artık elektronik ücret toplama işini yapamayacağını, davacı şirketin anılan çalışanlarının tecrübe, bilgi ve birikimlerinden faydalanmak istediklerini, kıdem tazminatı ve diğer tazminatları karşılayacaklarını, hak ettikleri ücreti de alacaklarını” söyleyerek kendileri ile çalışmalarını teklif ettiklerini, çalışanlarla telefonla irtibat kuran davalı şirketin, bir çalışana e-posta yolu ile de teklifte bulunduğunu, davalı şirket adına irtibatı davalılar …, …, …, … ve … isimli kişilerin kurduğunu, çalışanların bu durumu düzenledikleri tutanaklar ile müvekkili şirkete bildirdiklerini, çalışanlardan …’e … tarafından gönderilen e-postanın da ekli olduğunu, davalı tarafından haksız rekabet konusu teklifler yapılan müvekkili şirket çalışanlarının; …, …, …, …, …, …, …, …, …, … olduğunu, irtibat kurulan çalışanların tümünün özellikle “Elektronik Ücret Toplama Sistemi” konusunda davacı şirketin ürettiği yazılım ve donanım kaynakları hakkında tüm üretim ve iş sırlarına vakıf olduklarını, Yasanın 55/b-3 maddesinin “İşçileri, vekilleri veya diğer yardımcı kişileri, işverenlerinin veya müvekkillerinin üretim ve iş sırlarını ifşa etmeye veya ele geçirmeye yöneltmek” fiilini haksız rekabet halleri arasında saydığını, ayartmanın, akdi bir bağla bağlı üçüncü kişiye, onunla işletme sahibi arasında hali hazırda mevcut olan akdi ilişkiyi sona erdirip bizzat kendisiyle veya başka bir üçüncü kişiyle yeni bir akit yapması için harekete geçirtmek amacıyla etki icra ettiğini, ekonomik açıdan meseleye bakıldığında, çalışan ya da çalışanların kaybının, davacı müvekkili açısından bir know-how’un kaybı olduğunu, çalışanın ayartılmasının, işletme açısından, sadece, bu kişilerin sahip olduğu bilgi ve tecrübelerin kaybı anlamına gelmeyeceğini, işverenin, çalışanların bilgi ve tecrübe sahibi olması için büyük bir yatırım yapmış olduğu ihtimali de göz önüne alındığında, çalışanın işletmeden ayrılmasının, bu yatırımın boşa gitmesi sonucunu da beraberinde getireceğini, keza, yardımcı şahsın know-how’ı, teknik işletmeler açısından, işletmenin değerinin tespitinde önemli bir faktör olan “goodwill”i de belirleyeceğinden, bu kişilerin ayartılmasının işletme açısından büyük bir ekonomik değerin kaybı anlamına geleceğinin aşikar olduğunu, personelin ayartılmasında da, bu şahısların kararını etkileyebilecek hususlar hakkında yanıltıcı ve aldatıcı bilgiler verilmesinin, müvekkilinin ayartılmak istenen işçinin gözünde küçük düşürmek amacıyla ortaya dökülen asılsız iddiaların haksız rekabet olduğunu, davalıların, davacı şirket personeline kıdem tazminatı tutarında bir bedeli nakit olarak ödemeyi vaad ettiklerini, rekabet hukuku açısından parazit davranışların da haksız rekabet olduğunu, parazit davranışlardan, başkasının emeğinden, fikrinin sonuçlarından, ününden menfaat sağlamak söz konusu olduğunda bahsedildiğini, bu bağlamda, başkasının işletme veya ticari sırlarından faydalanmak suretiyle ticari başarı elde etmeye yönelik davranışların parazit rekabet davranışlar olduğunu, bir işletmeye ait ticari veya işletme sırlarını elde etmek amacıyla ayartma eyleminin gerçekleştirilmiş olmasının haksız rekabet teşkil edeceğini, işletme sırlarını ifşa etmesi için ayartılmış olan işçi, yeni işverenine bu sırları açıklamasa dahi, yeni işverenin ayartma eyleminin bu bent kapsamında haksız rekabet teşkil edeceğini, zira, 8’inci bent hükmünün uygulanmasının, işçiyi bu bent yönünde iğfal edenin amacına ulaşmış olup olmamasına bağlı olmadığını, davalıların bu pozisyondaki personeli elde ederek eksiklerini davacının tecrübe ve iş sırları ile tamamlamak niyetinde olduğunu, davalıların, davacının çalışanlarının bilgi ve tecrübe sahibi olması için yaptığı büyük bir yatırımı haksız şekilde elde etmek peşinde olduğunu, gerçek kişi davalıların, davalı … şirketinin yetkili, temsilci ve çalışanları olduğunu, TTK. m.27’de; “Haksız rekabet fiili, hizmetlerini veya işlerini gördükleri sırada çalışanlar veya işçiler tarafından işlenmiş olursa, 56 ncı maddenin birinci fıkrasının (a), (b) ve (c) bentlerinde yazılı davalar, çalıştıranlara karşı da açılabilir.” denildiğini, davalıların kusurlu olduğunu ve müvekkilinin zararına neden olduklarını, ihalede Elektronik Ücret Toplama Sistemi İşletim Hizmeti işinin davalı … AŞ.’nin uhdesinde kaldığını ve ekonomik açıdan en avantajlı ikinci teklif sahibinin ise müvekkili … AŞ. olduğunu, davalıların anılan ihaleden sonra yaşanan ve haksız rekabete konu fillerinin davalı … A.Ş.nin ihaleyi alma yeterliliğine sahip olmamasına rağmen, davacının yatırım yapıp yetiştirdiği personel ile projeyi yürütmeyi planladığını gösterdiğini, davalının dürüstlük kurallarına aykırı davranışları ile müvekkilinin uzun yıllara dayanan bilgi ve tecrübe birikimi ile yapacağı işe engel olduğunu, TTK m.57 1/e’de; “Davacı lehine ve (d) bendi hükmünce tazminat olarak hâkim, haksız rekabet sonucunda davalının elde etmesi mümkün görülen menfaatin karşılığına da karar verebilir.” denildiğini, davalıların, ihaleye düşük bedel verirken rekabet kuralları dışına çıktığını ve müvekkilinin “üretim sırlarına” ulaşma planı yaptığını, müvekkilinin yaptığı AR-GE, personel yetiştirme vb yatırımları aynı şekilde davalı şirketin yapması halinde bu ihaleye aynı rakamı teklif etmesinin mümkün olmadığını, davalıların, müvekkilinin kilit personelini “ayartmak” ve bu şekilde “üretim sırlarına ulaşmak” suretiyle bir menfaat elde edeceğinin açık olduğunu belirterek, davalıların, müvekkili yanında çalışan işçileri, işverenlerinin üretim ve iş sırlarını ifşa etmeye veya ele geçirmeye yöneltmek amacı ile yaptığı iş teklifi vb fiillerinin, haksız olduğunun tespitine, haksız rekabetin men’ine, haksız rekabet sonucunda davalının elde etmesi mümkün görülen menfaatin karşılığı tutarında tazminat bedeli talebinin belirsiz alacak davası olarak kabulü ile belirsiz alacak miktarının bilirkişi ve keşif marifetiyle tespit edilmesine, yapılacak tespit halinde ıslah hakları saklı kalmak kaydıyla, yasal faizi ile birlikte şimdilik 100.000,00- (yüzbin) TL maddi tazminata, gideri davalıdan alınmak üzere, hükmün kesinleşmesinden sonra kararın ilan edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalılar …. AŞ., … ve … vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin 2001 yılında kurulduğu tarihten bugüne Türkiye’de 300’e yakın çalışanı, dünyada 50’yi aşkın iş ortağı ve distribütörü ile, beş kıtadaki 100’den fazla müşterisi için yüksek teknoloji odaklı hizmetler ve ürünler sunmaya devam ettiğini, müvekkili şirket …’in, Müdürlüğünün gerçekleştirdiği Elektronik Ücret Toplama ihalesine katıldığını, ihalenin müvekkilinin üzerinde kalması ile davacı tarafın Müdürlüğü’ne şikayette bulunduğunu, söz konusu idarenin şikayetini inceleyip reddettiğini, bunun üzerine, …ın, itirazen şikayet yoluna başvurduğunu, itirazların, Kamu İhale Kurulu’nun 2015/UH.III-985 numaralı ve 08.04.2015 tarihli kararı ile reddedilip yayınlandığını, işbu haksız rekabet davasında da gündeme getirilen ihaleye ilişkin itirazların böylelikle KİK tarafından açıklığa kavuşturulduğunu, Türk Ticaret Kanunu’nun 54. maddesi ve devamı hükümlerine göre; haksız rekabetin varlığından söz edebilmek için bu ilkelerin ihlalinin tek başına yeterli olmadığını, ayrıca söz konusu ihlal fiilleri ile uygun illiyet bağı içerisinde gerçekleşen zararın varlığının da arandığını, bu noktada, müvekkiline yüklenen TTK’nın 54. maddesinde yer alan kötüleme fiili sonucunda zarar meydana geldiğinin tespit edilmesi gerektiğini (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2010/8615 E.-2012/611 K.), müvekkilinin, kötüleme eylemlerini gerçekleştirdiğini kabul ettikleri anlamına gelmemek ile birlikte bir an için aksi düşünülse bile, …’ı harekete geçiren en önemli zararın, ihalenin … üzerinde kalması olduğunu, bahsedilen kötüleme fiili ile ihaleyi kaybetmeleri arasında uygun bir illiyet bağının kesinlikle olmadığını, zira davacı tarafın, dilekçelerinde açıkça: “bu noktadan sonra”, yani ihaleyi kaybetmelerinden sonra kötüleme iddialarında bulunduklarını, dolayısıyla, müvekkilinin dürüstlük kuralları çerçevesinde ve hukuka uygun bir şekilde ihaleye katılıp kazandığını, uzmanlık alanlarından birinde ihale kazanması için rakip şirketi aşağılayıcı davranışlarda bulunmasına gerek olmadığını, kötülemenin, yanlış veya yanıltıcı açıklamalar ile gerçekleşeceğini, …’in ihaleyi kazandığını dile getirmesinde ise yanlış bir ifade bulunmadığını, … için de itibar zedeleyici bir husus olmadığını, ihaleyi kaybettiğini anlayınca her türlü yola başvuran davacı tarafın, mesnetsiz ve hukuki dayanaktan yoksun iddialarla müvekkilini zor durumda bırakmayı hedeflediğini, müvekkillerinin, dava dilekçesinde listelenmiş olan … çalışanları ile görüşmüş olmasının, tek başına TTK 55/B-3. maddesi uyarınca haksız rekabet teşkil etmediğini, …’ın çalışanlarının ayartılmasının söz konusu olmadığını, müvekkili şirketin insan kaynakları uygulamaları sonucunda yazılım sektöründen yüzlerce aday ile görüşüldüğünü, bunlardan bazılarının …’ın çalışanlarının olmasının olağan olduğunu, iş başvurusunda bulunan tarafın iş talep eden işçiler olduğunu, taraflarınca işçilerin ayartılması gibi bir durumun söz konusu olmadığını, …’ın çalışanları ile planlı bir görüşme yapılmadığını, haksız rekabet teşkil etmesi için, bu görüşmelerin “üretim ve iş sırlarını ifşa etmeye veya ele geçirmeye yöneltmek” amacıyla gerçekleşmiş olması gerektiğini, iş sırrı veya gizli bilginin söz konusu olmadığını, zira “firma sırları” ifadesi kapsamında yer alan yazılımların, donanımların, yazılım ve donanımlara ait kodlar ve tasarımların … firmasının … ile yapmış olduğu sözleşme gereğince Belediyenin mülkiyetinde olduğunu, hizmet sözleşmesi sona erdiğinde …ın bu sistemi ve sisteme ait tüm know how’ı belediyeye devretmekle yükümlü olduğunu, ticari sır olarak ifade edilen bilgilerin teknik şartname hükümleri kapsamında tüm isteklilerin incelemesine sunulduğunu, teknik şartnamenin 14. maddesi gereğince ihaleye teklif verecek olan isteklilerin, teklif vermeden önce idarenin gözetiminde Elektronik Ücret Toplama Sistemi’ni oluşturan tüm bileşenleri görebildiğini, bunun da ‘ticari sır’ vasfına ait olacak bir bilginin bulunmadığını gösterdiğini, bir an olsun bir ticari sır/gizli bilgi olduğu düşünülse bile bunun yalnızca idarenin mülkiyetinde olduğunu, bu noktada işbu davanın ihaleyi düzenleyen idare olan Müdürlüğüne ihbar edilmesini talep ettiklerini, … firmasında yer alan personel üzerinde hiçbir baskı ve zorlama olmadan sadece telefon ile projede yer almaya devam etmek istemeleri durumunda kendileri ile görüşebileceklerinin belirtildiğini ve görüşmeyi düşünmeyen kişilerle tekrar iletişime geçilmediğini, görüşmeye sıcak bakan adaylarla görüşüldüğünü, görüşme yapılan personellerden …’e diğer ulusal projelerde de birlikte çalışacaklarını ve ileriye dönük bir kariyer planlaması yapılabileceği bilgisinin verildiğini, görüşmenin olumlu şekilde sonuçlandığını, kendisine iş teklifi yapıldığını, …’nın, ihale kapsamında bu sistemi tüm bileşen ve know how’ı ile birlikte belediyenin … işletimine devredeceğini ve bu kapsamda çalışmak isteyip istemediğinin sorulduğunu, kendisinin bu soruya olumlu yanıt verdiğini, …’nın yöneticisinin olumsuz davranışlarından dolayı mutsuz olduğunu söylediğini, ayrıca aynı departmanda çalışan bir arkadaşının kendisinden yüksek maaş aldığını öğrendiği için ayrılmaya sıcak baktığını belirttiğini, müvekkili şirketin kendisini PMO Departmanın yöneticisi olarak önerebileceklerini belirttiğini, PMO departmanının henüz faaliyete geçmemiş olmaması nedeniyle görüşmenin bu şekilde sonlandırılarak kendisine herhangi bir iş teklifi yapılmadığını, …’ın müvekkillerinden … tarafından arandığını, geçmişe dayanan dostluk ilişkileri gözetilerek birlikte bir öğle yemeği yeme önerisi olduğunu, bunun üzerine yapılan görüşmede bunun dışında hiçbir şey konuşulmadığını, sayılan personel ile yapılan görüşmeler dışında yapılan diğer görüşmelerde, … firması tarafından geliştirilen ve işletilen belediyeye ait Elektronik Ücret Toplama Sistemine yönelik yapılan ihale kapsamında bu sistemi tüm bileşen ve know how’ı ile birlikte belediyenin … işletimine devredeceğini ve bu kapsamda çalışmayı düşünüp düşünmediklerinin sorulduğunu, olumsuz yanıt alındığı için tekrar irtibata geçilmediğini, müvekkili şirket tarafından, bu adaylar dışında ilanlarının aktif olup, her gün onlarca aday ile bu kapsamda görüşmeler yapılmaya devam edildiğini, dolayısıyla yapılan çalışmanın …’ın personeline özel bir çalışma olmadığını, yapılan teklifleri kabul edip etmemenin işçilerin özgürlüğü olduğunu beyanla, haksız davanın reddini talep etmiştir.
Davalı … cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin 2003-2013 tarihleri arasında … A.Ş.’de proje yöneticisi görevinde, 2013 tarihinden itibaren … firmasında proje geliştirme görevinde çalıştığını, 17.04.2015 tarihinden itibaren ise … A.Ş.’de çalışmaya başladığını, ihalenin … şirketi üzerinde kalması ile davalı şirket adına müvekkili …’in irtibata geçtiğinin iddia edildiğini, haksız rekabetin varlığından söz edebilmek için bu ilkelerin ihlalinin tek başına yeterli olmadığını, ayrıca söz konusu ihlal fiilleri ile uygun illiyet bağı içerisinde gerçekleşen zararın varlığının da arandığını, müvekkiline yüklenen TTK’nın 54. maddesinde yer alan kötüleme fiili sonucunda zarar meydana geldiğinin tespit edilmesi gerektiğini, …’in dürüstlük kuralları çerçevesinde ve hukuka uygun bir şekilde ihaleye katılıp kazandığını, müvekkili …’in … çalışanları ile iletişime geçip iş teklifinde bulunduğu iddialarının tamamıyla mesnetsiz ve hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, kötülemenin, yanlış veya yanıltıcı açıklamalar ile gerçekleşeceğini, …’in ihaleyi kazandığını dile getirmesinde yanlış bir ifade bulunmadığını, müvekkilinin, dava dilekçesinde listelenmiş olan … çalışanları ile görüşmüş olmasının, tek başına TTK 55/B-3. maddesi uyarınca haksız rekabet teşkil etmediğini, …’ın çalışanlarının ayartılmasının söz konusu olmadığını, müvekkilinin eski çalıştığı işyerindeki çalışanlarla iletişime geçip görüşmesinde bir sakınca olmadığını, haksız rekabet teşkil etmesi için, bu görüşmelerin “üretim ve iş sırlarını ifşa etmeye veya ele geçirmeye yöneltmek” amacıyla gerçekleşmiş olması gerektiğini, ortada ticari sır vasfına ait bir bilginin bulunmadığını beyanla, haksız davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin yalnızca 1999- 2007 yılları arasında … A.Ş.’de proje liderliği görevinde bulunduğunu, 09.01.2012’den itibaren ise proje geliştirme görevinde çalıştığını, dolayısıyla … ile olan iş ilişkisinin 2007 yılında sona erdiğini, henüz kesin bir başlangıç tarihi belirlenmemiş olmakla birlikte, müvekkilinin … tarafından iş teklifi aldığını, yapılan iş görüşmeleri sonucunda Elektronik Ücret Toplama ihalesinin Ocak-2015 itibariyle … üzerinde kaldığını öğrendiğini, kötülemenin yanlış veya yanıltıcı açıklamalar ile gerçekleşebileceğini, …’in ihaleyi kazandığını dile getirmesinde yanlış bir ifade bulunmadığını, müvekkilinin dava dilekçesinde listelenmiş olan … çalışanları ile görüşmüş olmasının tek başına TTK 55/B-3. maddesi uyarınca haksız rekabet teşkil etmediğini, … tarafından iddia edildiği üzere …’ın çalışanlarının ayartılmasının söz konusu olmadığını, müvekkilinin, eski çalıştığı işyerindeki çalışanlarla iletişime geçip görüşmesinde bir sakınca olmadığını, haksız rekabet teşkil etmesi için, bu görüşmelerin “üretim ve iş sırlarını ifşa etmeye veya ele geçirmeye yöneltmek” amacıyla gerçekleşmiş olması gerektiğini, iş sırrı veya gizli bilgi söz konusu olmadığını da belirtmeleri gerektiğini, yazılımların, donanımların, … firmasının … ile yapmış olduğu sözleşme gereğince belediyenin mülkiyetinde olduğunu, ticari sır olarak ifade edilen bilgilerin zaten teknik şartname hükümleri kapsamında tüm isteklerinin incelenmesine sunulduğunu beyanla, haksız davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İhbar olunan … vekili beyan dilekçesinde özetle, ihale sürecinde davacı … AŞ.’nin idareye şikayet başvurusunda bulunduğunu, başvurunun idarenin 06/02/2015 tarihli yazısı ile reddedildiğini, bunun üzerine … AŞ tarafından Kamu İhale Kuruluna itirazen şikayet başvurusunda bulunulduğunu, ancak Kamu İhale Kurulunun 08/04/2015 tarih 2015/UH.III-985 sayılı kararı ile şikayetin reddine oybirliği ile karar verdiğini, süreç sonunda ihalenin en uygun teklifi veren davalı … AŞ. üzerinde bırakıldığını ve 30/04/2015 tarihinde idare ile yüklenici … arasında 01/06/2015 başlangıç-31/03/2017 bitiş tarihli yeni bir ”Elektronik Ücret Toplama Sistemi İşletim Hizmeti Alımına Ait Sözleşme” imzalandığını, davanın idareye ihbar edilmesinin hukuki dayanağının bulunmadığını, kanun hükmüne göre ihbar yapılacak kişinin tarafın davayı kaybetmesi halinde kendisine rücu edilecek veya onun rücu edeceği kimse olması gerektiğini, ancak idarenin davanın tarafları ile olan ilişkisinin davanın konusu itibariyle rücuyu gerektirir mahiyette olmadığını, yapılan ihbarı kabul etmediklerini bildirdikleri anlaşılmıştır.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:
Mahkemece, “….Toplanan tüm delillerin değerlendirilmesi sonucunda; ihbar olunan …’ nün 13/01/2015 tarihinde gerçekleştirdiği ‘Elektronik Ücret Toplama Sistemi İşletim Hizmeti’ ihalesine davacı şirket ile davalılardan … A.Ş’nin katıldığı, ihalenin davalı şirket üzerinde kaldığı, davacı tarafça ihalenin sonuçlanmasından sonra davalı şirket ve bir kısım davalı şirket elemanlarının, davacı şirketin kilit konumda çalışan elemanlarına yönelik olarak, telefon ve e-posta aracılığıyla irtibat kurarak davacı şirket çalışanlarına iş tekliflerinde bulundukları, yapılan eylemlerin haksız rekabet teşkil ettiğinin iddia edildiği, TTK’ nin 54/2. maddesinde; ‘Rakipler arasında veya tedarik edenler ile müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar haksız ve hukuka aykırıdır’ denilerek, TTK’ nın 55. maddesi hükmündeki başlıca haksız rekabet hallerinin örnek olarak sayıldığı, TTK’ nın 55/1-a/1 maddesinde; ‘Başkalarını veya onların mallarını, iş ürünlerini, fiyatlarını, faaliyetlerini veya ticari işlerini yanlış, yanıltıcı veya gereksiz yere incitici açıklamalar ile kötülemek’ düzenlemesinin, TTK’ nin 55/1-b.2 maddesindeki: ‘Üçüncü kişilerin işçilerine, vekillerine ve diğer yardımcı kişilerine hak etmedikleri ve onların işlerinin ifasında yükümlülüklerine aykırı davranmaya yöneltebilecek yararlar sağlayarak veya önererek kendisine veya başkalarına çıkar sağlamaya çalışmak’ düzenlemesinin bulunduğu, dava konusu edilen olayda ihaleyi davalı şirketin kazanmasını takiben davalı gerçek kişilerin davalı şirket adına davacı şirketin üst kademe personelini telefon ile arayarak ihaleyi kendilerinin kazandığı, davacı … A.Ş’ nin İzmir’ de elektronik ücret toplama hizmetini vermeyeceği ve İzmir ofisini kapatacağı söylemleriyle davalı şirkette çalışmaları halinde kıdem tazminatı ve diğer tazminatlarının, hak ettikleri ücretlerin verileceğini söylemelerinin, davacının ihale konusu işi bıraktığı ya da İzmir ofisini kapatacağı hususlarının ispatlanamaması karşısında ve davacı şirkette takım lideri konumunda olan kişilere davalı şirkette çalışmaları halinde tazminat ve ücretlerinin verileceği önerilerinde bulunulmasının davacı yardımcılarını işlerini ihlale sevk anlamında olması sebepleriyle, TTK md. 55/1-a.1′ e göre kötüleme fiili teşkil ettiği gibi, TTK md 55/1-b.2′ ye göre de yardımcılara yararlar önererek kendisine çıkar sağlamak fiilini oluşturduğu ve haksız rekabetin gerçekleşmiş bulunduğu, davacı tarafça davalı şirket dışında, şirket çalışanlarına karşı da dava açılmışsa da, haksız rekabet eyleminin şirket tarafından gerçekleştirilmiş olduğu, gerçek kişi davalıların şirket adına gerekli görüşmeleri yaptığı, bu sebeple davalı … dışındaki gerçek kişiler yönünden haksız rekabetin tespitine yönelik davanın reddinin gerektiği, davacı tarafça haksız rekabet sebebiyle maddi tazminat talebinde de bulunulduğu, haksız rekabete dayalı davada tazminat talep edilebilmesi için hem kusurun hem de zararın varlığının kanıtlanmasının arandığı, davalı şirketin kusurunun varlığının kanıtlandığı, ancak davalı tarafından davacı çalışanlarına yapılan iş teklifleri sonucunda, yalnızca dava dilekçesinde kendisine iş teklifi yapıldığı belirtilenlerden … ‘ nın dava tarihinden sonra 29/02/2016 tarihinde işten ayrıldığı, ancak davalı yanında çalışmadığı, dilekçede adı geçen diğer davacı çalışanların işten ayrılmadığı, dava dilekçesinde ismi geçen çalışanlar dışında davacı şirket çalışanlarından …’ nun 05/05/2015 tarihinde davacı şirketteki işinden ayrıldığı ve … A.Ş’ de çalışmaya başladığı, daha sonra 01/08/2015 tarihinde davalı şirkette çalışmaya başladığı, …’ in davacı şirketten ihaleden önce 02/09/2013 tarihinde, …’ ın yine ihaleden önce 11/05/2013 tarihinde, …’ in 08/04/2008 tarihinde, …’ nın 25/06/2014 tarihinde, …’ ın 31/01/2009 tarihinde, …’ in 31/01/2013 tarihinde işten ayrıldıkları, davalının fiilleri dolayısıyla davacının herhangi bir elemanının davalıya ait iş yerinde çalışmaya başlamadığı, bu durumda dava dilekçesinde belirtilen maddi zararın gerçekleştiğinin ispatlanamadığı ve davacının maddi tazminat talebinin reddinin gerektiği, davacı tarafça davalı … ile ilgili açılan davadan feragat edildiği, feragatin davaya son veren taraf işlemlerinden olup davacı vekilinin vekaletnamesinde feragat yetkisinin bulunduğu incelenen tüm dosya kapsamı ile anlaşılmakla, davanın davalı … A.Ş yönünden kısmen kabulüne, diğer davalılar yönünden ise reddine karar verilerek; DAVANIN DAVALI … . A.Ş YÖNÜNDEN KISMEN KABULÜ İLE, davalının davacı yanında çalışan işçilere yaptığı iş teklifi vb … fiillerin TTK’ nin 54 – 55/1a-1 ve 55/1-b.2 maddeleri gereğince haksız rekabet olduğunun TESPİTİNE, DAVACININ MADDİ TAZMİNAT TALEBİ İLE DAVALI GERÇEK KİŞİLERE KARŞI AÇILMIŞ HAKSIZ REKABET TESPİTİ TALEBİNİN REDDİNE…” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ:
DAVACI VEKİLİ TARAFINDAN, “…Davacının akıllı ulaşım sistemleri, donanım ve yazılımları ürettiğini, Müdürlüğünün 13.01.2015 tarihinde gerçekleştirdiği ‘Elektronik Ücret Toplama Sistemi İşletim Hizmeti’ ihalesine davacı ile birlikte davalı şirket …’in de katıldığını, davacının, ihaleye ilişkin KİK nezdinde yapmış olduğu şikayet inceleme aşamasında olmasına rağmen davalıların, piyasada sanki ihale kesinleşmiş gibi söylentiler yaydığını, davacının artık elektronik ücret toplama işi yapamayacağını, İzmir bürosunu kapatacağı vb. asılsız iddialarla davacının ticari itibarını sarsmaya çalıştıklarını, davalı şirketin, davacı şirketin kilit konumlarında çalışan kişiler ile irtibata geçerek, ihaleyi şirketlerinin kazandığını, … A.Ş.’nin artık elektronik ücret toplama işini yapamayacağını, davacı şirketin anılan çalışanlarının tecrübe, bilgi ve birikimlerinden faydalanmak istediklerini, kıdem tazminatı ve diğer tazminatları karşılayacaklarını, hak ettikleri ücreti de alacaklarını söyleyerek kendileri ile çalışmalarını teklif ettiklerini, telefonla, e-posta yolu ile de teklifte bulunduğunu, çalışanların durumu düzenledikleri tutanaklar ile müvekkili şirkete bildirdiklerini, irtibat kurulan çalışanların tümünün, özellikle ‘Elektronik Ücret Toplama Sistemi’ konusunda müvekkili şirketin ürettiği yazılım ve donanım kaynakları hakkında tüm üretim ve iş sırlarına vakıf olduğunu, davanın, Türk Ticaret Kanununun 54 vd. maddeleri uyarınca açıldığını, yasanın 55/b-3 maddesinde; ‘İşçileri, vekilleri veya diğer yardımcı kişileri, işverenlerinin veya müvekkillerinin üretim ve iş sırlarını ifşa etmeye veya ele geçirmeye yöneltmek’ fiilinin haksız rekabet halleri arasında sayıldığını, Türk Ticaret Kanunu’nun 56’ncı maddesi anlamında haksız rekabetten bahsedilebilmesi için, kusura gerek olmadığı gibi haksız rekabeti oluşturan eylem dolayısıyla başkasının ekonomik yönden zarar görmüş ya da zarar görme tehlikesine maruz kalmış olmasının da şart olmadığını, ‘Davalıların fillerinin TK.m.54, m.55/1/a/1 ve TK. m.55/1/b.2 çerçevesinde haksız rekabet eylemi teşkil ettiği’nin bilirkişi raporu ile belirlendiğini, nitekim davalıların, davacı şirket çalışanları ile görüştüklerini kabul ettiklerini, mahkemenin ise ‘haksız rekabet eyleminin şirket tarafından gerçekleştirilmiş olduğu, gerçek kişi davalıların şirket adına gerekli görüşmeleri yaptığı’ gerekçesi ile gerçek kişi davalılar yönünden davanın reddine karar verdiğini, bunun, usul ve yasaya aykırı olduğunu, mahkemenin, ‘davalının fiilleri dolayısıyla davacının her hangi bir elemanının davalıya ait iş yerinde çalışmaya başlamadığı’ gerekçesi ile tazminat talebinin reddine karar verdiğini, Türk Ticaret Kanununun 56. maddesi gereğince; ‘Haksız rekabet sebebiyle müşterileri, kredisi, meslekî itibarı, ticari faaliyetleri veya diğer ekonomik menfaatleri zarar gören veya böyle bir tehlikeyle karşılaşabilecek olan kimse; zarar ve zıyanın tazminini … isteyebilir.’ denildiğini, maddenin (e) bendi ile de; ‘…Davacı lehine ve (d) bendi hükmünce tazminat olarak hâkim, haksız rekabet sonucunda davalının elde etmesi mümkün görülen menfaatin karşılığına da karar verebilir.’ hükmünün düzenlendiğini, davalının elde etmesi mümkün görülen menfaatin bilirkişi marifetiyle hesap edilmesi yasa gereği iken, ‘davalının fiilleri dolayısıyla davacının her hangi bir elemanının davalıya ait iş yerinde çalışmaya başlamadığı’ gerekçesi ile tazminat talebinin reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, Danıştay Onüçüncü Dairesinin 2016/2944 Esas-2016/3841 Karar sayılı ve 23.11.2016 tarihli kararı ile davalı … Tic. A.Ş.’nin ihaleye girerken sunduğu ‘Teknolojik Ürün Deneyim Belgesi’ nin ihale konusu iş için yeterli olmadığının ortaya çıktığını, kararın dava dosyasına sunulduğunu, davalı şirketin ihale konusu iş için yeterli tecrübe ve deneyime sahip olmamasının işbu dava konusu edilen haksız rekabet fiilinin de esas sebebi olduğunu, davalı şirketin bu açığını haksız rekabete konu filleri ile gidermeye çalıştığını, bu şekilde elde ettiği menfaatin kazandığı ihale olduğunun tartışmasız olduğunu, davalıların fillerinin haksız rekabet olduğu belirlendiğine göre davalı şirketin elde ettiği menfaatten hareketle tazminatın da hesaplanması gerektiğini…” beyanla, mahkeme kararı istinaf kanun yoluna getirilmiştir.
DAVALI … A.Ş. VEKİLİ TARAFINDAN, “…İzmir Cumhuriyet Başsavcılığının 2015/31062 soruşturma numaralı dosyası üzerinden verilen haksız rekabetin olmadığına yönelik bilirkişi raporunun işbu davada nazara alınmadığını, savcılık makamı tarafından hukuk fakültelerinin ceza hukuku ve ticaret hukuku bölümlerinde görev yapan 3 öğretim görevlisi görevlendirilerek bilirkişi heyet raporu alınmasının talep edildiğini, bilirkişi heyet raporu alındığını, bu raporun sonuç bölümünde; ‘…haksız rekabet eyleminin varlığını gösterir deliller mevcut olmadığı, şüphelilerin müşteki firmayla rekabet içerisinde olmadıklarının da tartışmasız olduğu, salt rakip müşteki firmanın mahfına sebebiyet vermek amacıyla hareket ettiğini kanıtlar herhangi bir somut olgunun mevcut olmadığı, iş teklifi iddiasının salt müşteki şirket çalışanlarının beyanlarına dayanmakta olup, bunun karşılığında şüphelilerin de kendi beyanlarıyla suçlamaları reddettikleri, ibraz edilen, facebook sosyal ağı üzerinden yapılan yazışma içeriğinin ise TTK kapsamında haksız rekabet suçu teşkil edecek nitelikte bulunmadığı, ihalenin kazanıldığı, gizli bilgilerin istendiğine ilişkin iddialara ilişkin telefon konuşmalarının içeriğinin sadece o konuşmaya muhatap olanların beyanlarından ibaret olduğu, telefon konuşmaları içeriğinin gerçeke ve doğruluğunu destekler herhangi bir somut olgu mevcut olmadığı, şikayet edilen şirketin ihaleyi kazanmış olduğunun ve müşteki şirketin KİK başkanlığına yaptığı şikayetin reddedilmiş olduğunun dosyadaki bilgi ve belgelerden tespit edildiği, iddia edilen teknik bilgilerin idareye ait olduğunun tespit edildiği, müştekinin işbu bilgilerin şüpheliler tarafından haksız ve hukuka aykırı olarak elde edildiğini de ispatlayamadığı, açıklanan gerekçelerle şüphelilerin eylemlerinin haksız rekabet teşkil etmediği sonuç ve kanaatine varıldığı’ nın belirtildiğini, anılı raporun 08.02.2017 tarihli bilirkişi raporuna itiraz dilekçesinin ekinde sunulduğunu, ancak mahkemece dikkate alınmadığını, nitekim bu rapor sonucunda kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiğini ve bu kararın kesinleştiğini, müvekkilleri aleyhine ispatlanamayan ve vuku bulmayan fiiller isnat edilerek yerel mahkemece karar verildiğini, bu iddiaya ilişkin olarak davacı tarafından kanıtlanan tek bir belge veya bilgi bulunmadığını, müvekkilleri tarafından söylenmeyen sözlerin gerekçeli karara dayanak oluşturduğunu, bu kararın hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, ispatın dedikodu ile değil somut olgulara dayanması gerektiğini, telefon konuşması gibi yalnızca davacı şirketin maaşlı çalışanlarının tek taraflı beyanlarına dayanarak haksız rekabet koşullarının oluşmasının mümkün olmadığını, davacının hiçbir çalışanın müvekkili şirkette çalışmadığını, bu hususun SGK kayıtları ile sabit olduğunu, hal böyle iken haksız rekabetin varlığından söz etmenin mümkün olmadığını, kötüleme fiili için açıkça bir şirketin haksız ve hukuka aykırı olarak kötülenmesi gerektiğini, davacının ihaleyi kaybetmesi ve İzmir ilinde elektronik ücret toplama işletim hizmeti vermeyeceğinin hangi kısmı itibarı ile kötüleme fiili gerçekleştirdiğinin, hangi yararla davacı şirket çalışanlarının ikna edildiğinin anlaşılamadığını, davacının herhangi bir elemanının müvekkiline ait iş yerinde çalışmaya başlamadığını, dolayısıyla haksız rekabete ilişkin olarak tek bir fiilin meydana gelmediğinin de anlaşıldığını, kaldı ki; rakip işlerde çalışanların iş değiştirdiği kabul edilse dahi somut verilerin olmadığı bir durumda haksız rekabetten bahsedilmesinin mümkün olmadığını, Yargıtay uygulamasının da bu yönde olduğunu, müvekkili şirketin insan kaynakları departmanı olup, işe alımlara insan kaynakları departmanı tarafından karar verildiğini, özgeçmişlerini müvekkili şirkete göndermeyen ve iş başvurusu talebinde bulunmayan adayların işe alımının mümkün olmadığını, gönderilen özgeçmişlerin dava dosyasına sunulduğunu, gerçekte var olmayan içeriği bilinmeyen telefon konuşmalarında iddia edilen kişilerin işe alıma yetkili olmadığını, kaldı ki; eğer bu konuşmalar gerçek olsaydı konuşulan kişilerin tamamının müvekkil şirkette çalışıyor olacağını, bu sebeplerle haksız rekabet olgusunun gerçekleştiğinden söz edilemeyeceğini…” beyanla, mahkeme kararı istinaf kanun yoluna getirilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, haksız rekabetin tespiti, men’i, ilanı ve maddi tazminat istemlerine ilişkindir.
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda; yukarıda yazılı gerekçelerle davanın kısmen kabulüne karar verildiği, karara karşı davacı vekili ve davalı … AŞ. vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulduğu anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, 6102 S. TTK’nın 54. vd. maddelerinde düzenlenen haksız rekabet, ekonomik rekabetin objektif iyi niyet kurallarına aykırı her türlü suiistimali olarak tanımlanmıştır. Yasada haksız rekabet halleri örnek olarak sayılmış, bir sınırlama getirilmemiştir. Yasa koyucu, anılan düzenlemelerle bir yandan rakiplerin ekonomik çıkarlarını korumak amacı taşırken, diğer yandan da sağlıklı ve kurallara dayalı ekonomik yapının ortaya çıkması ve korunmasını hedeflemiştir.
Somut uyuşmazlıkta davacı şirket, daha önceki yıllarda kendilerince yürütülen “elektronik ücret toplama sistemi işletim hizmeti” ne dair ihalenin bu defa davalı şirket tarafından kazanıldığını, ancak davalı şirketin bu iş için yetersiz olup ihalenin iptali için gerekli başvuruları yaptıklarını, davalı şirketin sözkonusu işte yetersiz olmasından dolayı davacı şirkette yıllardır bu işi yapmakta olan personelle iletişime geçerek davacıdaki işlerinden ayrılıp davalı şirkette işe başlamaları yönünde cazip teklifler sunduğunu, bu nedenle birtakım çalışanlarının işten ayrıldığını, davalının bu şekilde, davacı şirketin yıllara dayanan bilgi birikimini haksız olarak ele geçirmek amacıyla hareket ettiğini iddia ederek eldeki davayı açmış, davalı tarafın ise savunmalarında; iddiaların doğru olmadığını, davacının ihaleyi kaybettiğini söylemelerinin kötüleme niteliğinde kabul edilemeyeceğini, davacı personeli üzerinde de hiçbir baskı ve zorlama kurmadan sadece telefon ile kendi projelerinde yer almak isteyip istemeyeceklerinin sorulduğunu ve yalnızca sıcak bakan adaylarla görüşüldüğü, çalışanların ayartılmasının sözkonusu olmadığını, ortada iş sırrı ve gizli bir bilginin de sözkonusu olmadığını beyan etmiştir.
Dosya kapsamındaki bilgi ve belgelerin incelenmesinde; davalı şirketin davacı şirketteki çalışanları telefonla aradığına dair davacı şirket çalışanlarının dilekçeleri, dosyada mevcut e-posta içeriği ile özellikle davalı tarafın da savunmasında davacı şirket çalışanlarını telefonla aradıklarına dair tevilli ikrar içeriği birlikte dikkate alındığında, davalı şirketin, davacı şirkette bahse konu “elektronik ücret toplama sistemi işletim hizmeti” üzerinde çalışan elemanlarına telefon ile ulaştığı, bu hususun gerçek kişi davalılar tarafından da kabul edilmekte olduğu, bir kısmının eski davacı çalışanları olmasından dolayı eski iş ve arkadaşlık ilişkilerini de kullanmak suretiyle telefon görüşmeleri yaptığının anlaşıldığı, bu şekilde görüşülen çalışan sayısı dikkate alındığında, bu durumun insan kaynaklarının yaptığı rutin iş görüşmelerinden olduğuna dair savunmaya itibar edilemeyeceği anlaşılmakla, ayartma ve kötüleme suretiyle haksız rekabetin gerçekleştiğinin kabulü gerekmiştir.
Mahkemece de davalı şirket yönünden bu eylemin sabit olduğu kabul edilmiş, ancak davacı şirketin bir zararının oluşmadığı gerekçesi ile maddi tazminat isteminin reddine karar verilmiş, yine dosyadaki bilgi ve belgeler ile beyan dilekçeleri üzerinde yeterli değerlendirme yapılmadan davalı gerçek şahıslar bakımından da davanın reddine dair yazılı şekilde hüküm tesis edildiği görülmüştür. Haksız rekabet teşkil eden eylemler sonucunda zararın gerçekleşmesi gerekmemekte olup, zarar tehlikesinin varlığı da yeterlidir. Yine, ihale öncesi ve sonrası davalı şirkette işe girenler şeklinde bir ayrım yapılarak zarar doğmadığı tespitinde bulunulduğu görülmüşse de, davanın, ihaleye yönelik bir dava olmayıp haksız rekabete ilişkin olması karşısında, ihalenin aşamaları ve sonucundan bağımsız olarak, davalı şirketin davacı şirkete yönelik eylemleri neticesinde çalışanlarının şirketin kötülenmesi ve birtakım vaatlerle ayartılması eylemlerine göre bir değerlendirme yapılması gerekmektedir. Bu konuda, mahkemece getirtilen SGK kayıtları yönüyle dosyada yapılan bir araştırma ve bu yönde bir rapor olmadığı gibi, davacı şirketin çalışanlarına harcadığı emek ve mesaisiyle kayıplarından dolayı uğradığı zarar ile davalının somut olaydaki haksız rekabetten dolayı kazanımları birlikte gözetilip, zararın hesaplanması konusunda “taraf itirazlarını da karşılar şekilde” bilirkişi heyet raporu alınmak suretiyle maddi tazminatın takdir edilmesi gerekmektedir.
Kabule göre de, hükümde yalnızca davalı şirket aleyhine dava kısmen kabul edildiği halde, davacı yararına vekaletin bu davalı adı belirtilmeden “davalıdan tahsiline” şeklinde belirtilmek suretiyle, hükmün müphem şekilde ve infazda sorun teşkil edecek nitelikte kurulmuş olması doğru olmadığı gibi, dava dilekçesindeki “ilan” istemine dair olumlu-olumsuz bir karar verilmemiş olması da yerinde görülmemiştir.
Yine son olarak, davalı … bakımından, davanın feragat nedeniyle reddedildiği gerekçede belirtilmiş ise de, hüküm kısmında buna dair hüküm kurulmaması da doğru olmamıştır.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde; davalı … AŞ. vekilinin istinaf itirazlarının kısmen kabulüne, davacı vekilinin istinaf itirazlarının kabulü ile, yerel mahkeme kararının HMK 353/1-a-6. madde uyarınca kaldırılarak dosyanın mahkemesine iadesine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf itirazlarının KABULÜ ve davalı … AŞ. vekilinin istinaf itirazlarının KISMEN KABULÜ ile; İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/371 Esas – 2017/1096 Karar sayılı kararının HMK 353/1-a-6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
3-Davalı … AŞ. vekilinin sair istinaf itirazlarının REDDİNE,
4-İSTİNAF AŞAMASINDA;
a-Davacı tarafından yatırılan 44,40 TL istinaf karar harcının istek halinde davacı tarafa iadesine,
b-Davalı … AŞ. Tarafından yatırılan 44,40 TL istinaf karar harcının talep halinde bu davalıya iadesine,
5-İstinaf aşamasında taraflarca yapılan yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda ele alınmasına,
6-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
7-Kararın taraflara tebliği, harç ve avans iade işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair; dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK 353/1-a maddesi gereğince kesin olarak oy birliği ile karar verildi. 27/09/2023