Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2023/1372 E. 2023/1163 K. 12.07.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2023/1372
KARAR NO : 2023/1163

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 09/09/2022 tarihli ara karar
NUMARASI : 2022/687 Esas (derdest dosya)
DAVANIN KONUSU : Haksız Rekabetin Tespiti ve Önlenmesi
TALEP KONUSU : İhtiyati Tedbir
BAM KARAR TARİHİ : 12/07/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 12/07/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA :
Davacı/ihtiyati tedbir isteyen vekili talep ve dava dilekçesinde özetle; davalının sözleşmeden dönme öncesi görüşme yapmadıkları savunmasının çöktüğünü, davalının bir inşaat firması olduğunu, arsa payı karşılığı inşaat ve satış vaadi sözleşmelerinin iki tarafa edim yükleyen sözleşme olduğunu, ihtar ile feshedilmediğini ve mahkeme kararı gerektiğini bildiğini, iki bağımsız bölüm maliki olan müvekillinin davalı ile yapılan sözleşmede imzası olmadığını, 6306 sayılı Kanuna göre imza atmayanların hissesi satıldığından sözleşmelerin natamam olduğunun da söylenemeyeceğini, davalının sözleşmeyi bozmak için daha düşük teklif verdiğinin yapılan sözleşmeden belli olduğunu, aynı zamanda kat maliki olan ve 1/3 azınlık içinde bulunan müvekkilinin de payının satışı yapılacağından satışın tedbiren durdurulması gerektiğini belirterek İzmir Çevre Şehircilik İl Müdürlüğünün 18.05.2023 günü saat 10:00 da yapılacak satışın ve sonrasındaki işlemlerin tedbiren durdurulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ :
Mahkemece 09/09/2022 tarihli ara kararı ile; “….Davacının iş bu talebe konu dilekçesi ile dava konusu taşınmazda bulunan hissesinin 6306 Sayılı Yasa kapsamında dava dışı Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İzmir İl Müdürlüğü tarafından satışına karar verildiği gerekçesi ile satışın ve işlemlerin durdurulması isteğinde bulunduğu, ancak dava dışı Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İzmir İl Müdürlüğü iş bu uyuşmazlığın tarafı olmadığı gibi satış işlemlerinin durdurulması talep edilen taşınmazında iş bu dava konusu uyuşmazlığın niteliğine göre dava konusu olmadığı, 6100 sayılı HMK’nın 389. vd. maddeleri uyarınca ihtiyati tedbirin sadece dava konusu edilen hususlar yönünden değerlendirilebileceği, talep yönünden yasal koşulların oluşmadığı anlaşılmakla davacının ihtiyati tedbir talebinin reddine….” şeklinde karar verildiği görülmüştür.
İSTİNAF NEDENLERİ :
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesinin tedbir isteminin reddine dair tarihli kararının kaldırılmasına ve satış ve sonrası işlemlere ilişkin tedbir isteminin kabulüne karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :
Dava; haksız rekabetin tespiti ve önlenmesi istemine ilişkindir.
Talep konusu ise; davalının sözleşmeden dönme öncesi görüşme yapmadıkları savunmasının çöktüğü, davalının bir inşaat firması olduğu, arsa payı karşılığı inşaat ve satış vaadi sözleşmelerinin iki tarafa edim yükleyen sözleşme olduğu, ihtar ile feshedilmediği ve mahkeme kararı gerektiğini bildiği, iki bağımsız bölüm maliki olan müvekillinin davalı ile yapılan sözleşmede imzası olmadığı, 6306 sayılı Kanuna göre imza atmayanların hissesi satıldığından sözleşmelerin natamam olduğunun da söylenemeyeceği, davalının sözleşmeyi bozmak için daha düşük teklif verdiğinin yapılan sözleşmeden belli olduğu, aynı zamanda kat maliki olan ve 1/3 azınlık içinde bulunan müvekkilinin de payının satışı yapılacağından satışın tedbiren durdurulması gerektiğini belirterek İzmir Çevre Şehircilik İl Müdürlüğünün 18.05.2023 günü saat 10:00′ da yapılacak satışın ve sonrasındaki işlemlerin tedbiren durdurulması talebine ilişkindir.
Mahkemece; davacının ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmiş olup, ara kararı davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
6100 sayılı HMK.’nın “ihtiyati tedbirin şartları”na ilişkin 389/2. maddesinde; “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir” düzenlemesi bulunmaktadır.
Aynı Kanunun 390/3. maddesinde ise; “Tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır” hükmü bulunmaktadır.
Geçiçi hukuki koruma yargılamasını asıl hukuki koruma yargılamasından ayıran özelliklerden biri ispat ölçüsü noktasındadır. HMK.’nun ihtiyati tedbirle ilgili 390. maddesinin gerekçesinde geçici hukuki korumalarda ispat hususu üzerinde durulmuştur. Kanunda açıkça öngörülmemişse ya da işin niteliği gerekli kılmıyorsa, bir davada (normal bir yargılamada yaklaşık ispat değil, tam ispat aranır. Çünkü, hakim, mevcut ispat ve delil kuralları çerçevesinde, tarafların iddia ettiği bir vakıa konusunda tam bir kanaate varmadan o vakıayı doğru kabul edemez.

Ancak kanun koyucu bazen ya doğrudan kendisi düzenleme yaparak ya da işin niteliği ve olayın özelliği gereği hakime, bu durumu belirterek, ispat olgusunu düşürme imkanı vermiştir. Bu düşürülmüş ispat ölçüsü çerçevesinde, tam kanaat değil, kuvvetle muhtemel, yaklaşık bir kanaat yeterli görülmektedir. Doktrinde bu yön karar verilmesi için tam ispat ölçüsü yerine yaklaşık ispat ölçüsü olarak ifade edilmektedir. Ancak, yaklaşık ispatla yetinilmiş olması, ispatın aranmayacağı ya da ispat kurallarının tamamen dışına çıkılacağı anlamına gelmez.
Bir taraf iddiasını mahkeme önüne ne kadar inandırıcı şekilde getirirse getirsin, bu sadece bir iddiadan ibarettir. İddia edilen vakıanın sabit yani doğru kabul edilebilmesi için, ispat yükü üzerine düşen tarafın bunu kanundaki delil sistemi içinde yine kanunun aradığı ispat ölçüsü çerçevesinde ispat etmesi gerekir.
Tam ispatın arandığı durumlarda bu ölçü tereddütsüz ortaya konmalıdır. Yaklaşık ispat durumunda ise hakim o iddianın ağırlıklı ihtimal olarak doğru olduğunu kabul etmekle birlikte, zayıf bir ihtimal de olsa, aksinin mümkün olduğunu gözardı etmez. Bu sebepledir ki, genelde geçici hukuki korumalara, özel de ihtiyati tedbire ve ihtiyati hacze karar verilirken haksız olma ihtimalide dikkate alınarak talepte bulunandan teminat alınması öngörülmüştür.
Geçici hukuki korumalarda, bazen karşı tarafın dinlenmemesi, tüm delillerin ayrıntılı bir biçimde incelenmesine yeterli zamanın olmaması gibi sebeplerle yaklaşık ispat yeterli görülmüştür; bu çerçevede, aslında ispat ölçüsü bakımından HMK.’nda bir yenilik getirilmemekle birlikte, “yaklaşık ispat” kavramı kullanılarak doktrinde kabul gören ifade tasarıya alınmış, ayrıca burada hem tam ispatın aranmadığı belirtilmiş hem de basit bir iddianın yeterli olmadığı vurgulanmak istenmiştir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde; davacının iddialarının yargılamayı gerektirdiği, mevcut dosya kapsamı, delil durumu ve yargılamanın bulunduğu aşama itibariyle davacının ihtiyati tedbir kararı verilmesi için haklılığını yasaya uygun ve yaklaşık olarak ispat edemediği anlaşılmakla, mahkemece ihtiyati tedbir taleplerinin reddine karar verilmesinde usul ve yasaya aykırı bir husus bulunmamaktadır.
Tüm bu açıklamalara, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle, yasaya uygun gerektirici nedenlere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmamasına, HMK.nun 355. maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin konularda da kararın esasına etkili bir aykırılık bulunmaması nazara alınarak davacı/ihtiyati tedbir isteyen vekilinin istinaf sebebleri yerinde görülmediğinden istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2022/687 Esas sayılı ve 09/09/2022 tarihli ara karar sayılı kararına karşı davacının istinaf başvuru sebeplerinin HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Davacının yatırmış olduğu 492,00 TL istinaf başvuru harcı ve 179,90 TL istinaf karar harcı olmak üzere toplam 671,90 TL harcın hazineye gelir yazılmasına,
3-İstinaf eden tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf eden tarafından yatırılan istinaf avansından kullanılmayan kısmının HMK’nın 333. maddesi uyarınca; karar kesinleştikten sonra ilk derece mahkemesince istinaf edene iadesine,
5-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
6-Kararın 6100 sayılı HMK.”nun 359-(3) maddesi uyarınca ilk derece mahkemesince taraflara TEBLİĞİNE,
7-Dosyanın mahkemesine gönderilmesine,
Dair; dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK 362/1-f maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 12/07/2023