Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2023/1369 E. 2023/1249 K. 13.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2023/1369
KARAR NO : 2023/1249

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 12/12/2022 (Dava) – 05/04/2023 (Karar)
NUMARASI : 2022/977 Esas – 2023/315 Karar
DAVA : Alacak
BAM KARAR TARİHİ : 13/09/2023
KARARIN YAZIM TARİHİ : 13/09/2023
İstinaf incelemesi için Dairemize gönderilen İzmir 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 05/04/2023 tarihli 2022/977 Esas – 2023/315 karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin uzun yıllardan beri İzmir’de balata ve benzeri oto yedek parçaları pazarlama işini yaptığını, müvekkilinin yurtdışından ve yurtiçinden edindiği oto yedek parçalarını toptan ve perakende olarak piyasaya sattığını, müvekkili şirketin kimi zaman nakit ihtiyacı duyduğunda bankalardan kredi de kullandığını, müvekkili şirketin 2015 yılında davalı bankadan da kredi kullandığını, kullanılan kredinin teminatı olarak şirket ortağının maliki bulunduğu taşınmazlar ipotek edildiğini, ayrıca davacı şirket bankanın talebi üzerine kredi borcunun temin ve tahsili için müşteri çeklerini de ciro ederek tahsil edilmek ve kredi vesair şirket borcundan mahsup edilmek üzere teslim edildiğini, müvekkili şirket tarafından davalı banka şubesine tahsil cirosuyla 2015 ve 2016 yılında teslim edilen çekler ibraz süresi içerisinde muhatap bankaya ibraz edildiğini, davalı bankanın karşılıksız olduğunu iddia ettiği çekleri icra işlemine tabi tutmadığı gibi müvekkili şirket yetkililerine iade ederek tahsili için gerekli işlemi yapmaları konusunda da uyarıda bulunmadığını, müvekkili şirket yetkililerinin talebine rağmen çekler, kredinin teminatı olduğundan bahisle iade edilmediğini, 12 adet çekin teslim edildiği ve bunların iadesi için ibra şartı getirildiği beyan edilmiş ise de; bu çekler dışında ayrıca 15.11.2015 vade tarihli, 16.04.2015 teslim tarihli, 8017869 nolu, 15.000,00 TL bedelli, …’nun borçlu olduğu … Bankası çeki, 15.11.2015 vade tarihli, 01.06.2015 teslim tarihli, 7034976 nolu,10.000,00 TL bedelli, …’nun borçlu olduğu çek, 25.01.2016 vade tarihli, 01.07.2015 teslim tarihli, 7034935 nolu, 20.000,00 TL bedelli, …’nun borçlu olduğu 3 adet çek aslının da halen bankada bulunduğunu, 15 adet çekin 171.500,00 TL tutarlı olduğunu, çek listesi ve taahhütname muhteviyatı incelendiğinde çeklerin 2015 ve 2016 yıllarında keşide edilmiş oldukları ve yasada belirtilen 3 yıllık zaman aşımı süresinin dolmuş olduğu ve müvekkili şirketin artık çekleri tahsil etme kabiliyetinin bulunmadığını, davalı bankanın öncelikli olarak kendisine tahsil edilmek üzere verilmiş olan bu çekleri karşılıksız işlemine tabi tutmuş ise çek bedellerin tahsili için gerekli hukuki ve cezai işlemleri yapmaktan ibaret olduğunu, davalı bankanın iddia ettiği gibi çekler karşılıksız ise bankanın ibraz anında muhatap bankaca ödenmesi taahhüt edilen çek bedelini tahsil, karşılıksız çek keşide etmek suçunu işleyen keşideci hakkında şikayette bulunması, çek bedelinin tahsili için keşideci ve cirantalar aleyhine icra takibi ve gerekirse ihtiyati haciz işlemi işlemlerini yapmakla mükellef olduğunu, davalı banka kendisine tahsil edilmek üzere verilen çeklerle ilgili olarak belirtilen işlemlerin hiçbirini yapmadığı gibi bu işlemlerin ifası için çek asıllarını talebe rağmen müvekkili şirkete de iade etmediğini, böylece çek bedellerinin tahsil edilmemesinden dolayı müvekkili şirkete karşı sorumlu olduğunu, çekin karşılıksız çıkması halinde çek hamilinin çek bedelini talep etmesi dışında Türk Ticaret Kanunu’na göre %10 çek tazminatı, %3 komisyon ve ticari faiz talep etme hak ve yetkisi olduğunu, banka çekleri icraya koymamak ve tahsil için hiçbir işlem yapmamakla müvekkilini zarara uğrattığını, çekleri icra işlemine tabi tutsaydı müvekkilinin borcu çek bedelleri kadar azalacağını, davalı banka çekler sebebiyle hiçbir tahsilat yapmayarak hem görevini ihmal etmiş hemde müvekkilinin alacağını tahsil etmesini engellediğini, müvekkilinin çek bedelleri, çek tazminatı, komisyon ve işlemiş faiz tutarı kadar bankadan alacağının olduğunu, banka çekleri zamanında işleme tabi tutup kısmen yada tamamen tahsil etmiş olsaydı müvekkilinin bankaya olan borçları azalacak daha az faiz vb. yükümlülükler sebebiyle bankaya ödeme yapmış olacağını, borcun ödemesinin uzaması halinde bankanın sözleşmeden doğan faiz, BSMV vb. Pek çok maliyeti kredi kullanan kişiye yüklediği bilindiğini, bankanın ihmali sebebiyle müvekkili uzun yıllar boyunca gerekmediği halde bankaya kredi borcu vb. ek ödemeler yapmak zorunda kaldığını, bunların da bankadan tahsilinin gerektiğini, bankaların müşterilerin haklarına ilişkin sorumluluklarının esaslarından birisi de; bankalar müşterilerine verilen hizmetlerden kaynaklanan her türlü sorularına cevap verecek bir sistem kurmak ve bu sistemle ilgili olarak müşterilerini bilgilendirmek zorunda olduklarını, bir güven kurumu olan bankaların TTK 20 hükmüne göre bütün işlemlerinde basiretli bir tacir gibi davranma yükümlülükleri bulunduğunu, bu nedenle bankanın senedin tahsili sürecinde göstermiş olduğu en ufak bir ihmal bile yukarıda anılan maddeler gereğince bankayı sorumlu kılmaya yeteceğini, söz konusu bankanın bahsettiğiniz olayda ihmali olduğu ve bu ihmali neticesinde ortaya çıkan zararı yukarıda belirtilen yasa hükümleri çerçevesinde üstlenmek zorunda olduğunu, bankanın açık bir ihmali olduğunu, davalı banka, kendisine tahsil etmesi için verilen çekleri işe koymadığı gibi müvekkiline de iade etmemiş olduğunu, davalı bankanın geçen sürede çekteki alacakların tamamı zamanaşımına uğramış olup tahsil kabiliyetini de yitirdiğini, bu nedenle doğan zarardan sorumlu olduğunu, fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla, 10.000,00 TL tazminatın ticari faiziyle birlikte tahsiline, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafından müvekkili banka aleyhine tümüyle dayanaktan yoksun ve yersiz olarak, huzurdaki dava ikame edilmişse de dava dilekçesinde müvekkili banka aleyhine yer verilmiş olan tüm iddia, beyan ve anlatımlar tümüyle haksız, mesnetsiz, gerçek dışı ve yanıltıcı olduğunu, bunlara istinaden ileri sürülmüş olan taleplerin de hukuka aykırı bulunduğunu, davacı ile müvekkili bankanın kredili çalışmaları 19.07.2009 tarihinde başladığını, davacıya tahsis edilen çek iskonto iştira kredisi nedeniyle dava konusu toplam 15 adet çekin müvekkili banka tarafından kredinin teminatına alındığını, davacı ile olan kredili çalışmalar, Temmuz/2015 tarihine kadar sorunsuz olarak devam ettiğini, ancak davacının mali bünyesinde meydana gelen sorunlar nedeniyle Temmuz/2015 tarihinden sonra anılan çeklerin karşılıksız işlemine konu olması, davacı hakkında alacaklıları tarafından icra takiplerini girişilmesi ve devam eden kredilerinde gecikmeler yaşanması neticesinde müvekkili banka tarafından davacıya keşide edilen ihtarnameler ile kredilerine konu borçlarının muaccel hale geldiği belirtilerek muaccel hale gelen borcunun ödenmesi, aksi halde yasal yollara başvurulacağı ihtar edildiğini, davacı lehine tahsis edilmiş çek iskonto/iştira kredileri nedeniyle teminata alınmış olan dava konusu toplam 15 adet çek de Ekim/2015 tarihinden itibaren vadelerinde ödenmemesi üzerine karşılıksız olarak belgelendirildiğini, söz konusu çeklerin yasal yükümlülük bedelleri ve tahsil edilen kısmi tutarlar dava dilekçesinde iddia olunanın aksine müvekkili banka tarafından Şube cirosu ile tahsil edilmiş ve davacının kredi bakiyelerinden mahsup edildiğini, müvekkili banka ile davacı arasında yapılan görüşmeler ve bankanın iyi niyetli tutumu neticesinde, davacının kullandığı kredide yapılandırılmalara gidildiğini, bu tarihten itibaren davacının mali bünyesindeki bozulma nedeniyle takibe gitmeden kredilerini kapatabilmesi için müvekkili banka tarafından her türlü girişimde bulunulmuş, taksitlerini ödeyemediği ve müvekkili bankadan da bu konuda destek istediği her durumda yapılandırma yapılarak davacıya zaman tanındığını, teminata alınan 15 adet çek ile ilgili olarak davacı ile müvekkili Banka arasında imzalanan “Rehin Sözleşmesi”‘nde; “… Bankanıza bir tevdi bordrosuyla veya doğrudan tevdi etmiş olduğumuz ve tevdi edeceğimiz, hamili olduğumuz gerek Bankanız ve Şubeleri gerekse başka banka ve şubeleri nezdindeki hesaplar üzerine keşideli çek ve/veya lehtarı veya hamili olduğumuz senetleri, Bankanızın adımıza muhafaza etmeye, ibraz süresi içinde veya ibrazının mümkün olduğu herhangi bir tarihte dilediği anda ya da vadesinde veya vadesinden sonra tahsil etmek üzere Şubelerinize/Muhatap Banka ve Şubelerine veya borçlularına ibraz etmeye yetkili olduğunu ve tahsil edilecek bedellerin tamamının Bankanıza rehinli olduğu, Bankanızın tahsil edilecek bedelleri … A.Ş. … Şubesi nezdindeki … numaralı … hesabımıza yatırmaya yetkili olduğunu, Bankanızca tahsil edilecek söz konusu çek ve senet bedelleri ile … A.Ş. … Şubesi nezdindeki … numaralı … hesabımızda doğmuş ve doğacak tüm alacaklarımızın, tarafımızın … A.Ş.’ye karşı doğmuş doğacak her türlü borçlarının teminatı olarak; … A.Ş. lehine rehin edilmiş olduğunu, söz konusu çek ve senet bedelleri ile … A.Ş. … Şubesi nezdindeki … numaralı … hesabımızda doğmuş ve doğacak tüm alacaklarımızın üzerinde … A.Ş.’nin rehin ve hapis hakkı bulunduğunu ve söz konusu rehinli meblağlardan … A.Ş.’nin tarafımızdan doğmuş ve doğacak alacaklarını, herhangi bir bildirimde bulunmaya gerek olmaksızın tarafımız Bankanıza karşı doğmuş ve doğacak borçlarından herhangi bir kısmı veya tamamı için takas ve mahsup etme hak ve yetkisinin olduğunu gayrikabili rücu olarak kayıtsız ve şartsız kabul, beyan ve taahhüt ederiz.” şeklindeki sözleşme metni, davacı tarafından kaşelenerek imzalandığını, dava konusu çekler de bu kapsamda, davacının müvekkili bankaya olan kredi borcu kapsamında rehnedilmiş çekler olduğunu, müvekkili banka tarafından da gerek mevzuata gerekse taraflar arasındaki anılan Sözleşmeye istinaden çeklerin iadesinden önce müvekkili bankanın hak sahipliğinin sona erdirilmesi ve cirosu nedeniyle ileride haksız bir biçimde müvekkili banka sorumluluğuna gidilmesinin önlenmesini teminen gerekli işlemler gerçekleştirildiğini, her ne kadar davacı tarafından dava dilekçesinde çekleri iade talebinin müvekkili banka tarafından reddedildiği iddia edilmişse de davacının iddiası gerçeği yansıtmadığını, müvekkili banka dava konusu çekleri davacıya iade etmek için gerekli prosedürleri tamamlamaya çalışmış ancak davacı hem bu prosedürlere uygun davranmamış ve çekleri iade almamış hem de müvekkili banka’nın çekleri kendisine iade etmediğinden bahisle zarara uğradığını iddia ederek haksız, mesnetsiz ve yersiz davayı açtıklarını, müvekkili bankanın davacıdan ibra yazısı istemesinin nedeni kullandırmış olduğu krediye teminat olarak almış olduğu çeklere istinaden herhangi bir sorumluluğun bulunmadığını, davacının çekleri iade alarak dava dilekçesinde iddia ettiği üzere bedellerini tahsil etmesi müvekkili banka açısından hiçbir zarar doğurmayacağı gibi bu durumun müvekkili bankanın yararına olacağını, ticari bir kuruluş olan müvekkili bankanın kullandırmış olduğu kredi kapsamında teminat olarak almış olduğu ve halihazırda da teminat değerliliğini yitirmiş olan çekleri davacıya iade ederken ibra yazısı istemesinde hukuki yararı bulunduğunu, iskonto iştira kredisinin teminatı olarak müvekkili bankaya davacı tarafından dava konusu çekler verildiğini, çeklerin karşılıklarının bulunmaması üzerine müvekkili bankanın iyi niyetli tutumu neticesinde, ipotek teminatına bağlı olarak kredi yapılandırıldığını, müvekkili banka tarafından yapılandırma yoluna gidilmeyebileceği burada göz önünde bulundurulması gerektiğini, davacı, mahkeme’yi yanıltma çabası içerisinde olduğunu, davacının kullandığı çek iskonto/iştira kredisinin ana teminatı çekleri olduğunu, dava dilekçesinde, müvekkili banka tarafından dava konusu çeklerin ek teminat olarak istenildiği yönünde açıklamalar bulunsa da bu açıklamalar gerçeği yansıtmadığı gibi iyi niyetli de olmadığını, dava dilekçesinde de dava konusu edilen çeklerin müvekkili banka tarafından davacıya iade edilmesi konusunda müvekkili banka tarafından gerekenin yapıldığı ikrar edildiğini, davacı, müvekkili banka tarafından kendisine iade edilen çekleri, müvekkili bankanın sorumlu olduğunu düşünmesi nedeniyle iade almadığını açıkça beyan ettiğini, çek bedellerinin tahsil edilememesinden dolayı müvekkili bankanın dava dilekçesinde iddia edildiği şekilde sorumlu tutulması mümkün olmadığını, davacının faize ilişkin söz konusu taleplerinin de reddine karar verilmesini talep ettiklerini, haksız ve mesnetsiz olarak ayrıca iyi niyetli olmayacak şekilde müvekkili bankaya yöneltilen davanın reddine, yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:
İlk derece mahkemesince; “…Dava dilekçesinde de mezkûr meblağların zarar kalemi olarak nitelendirildiği ve bu yönü ile hadisenin ve davanın kül halinde kıymetli evrak çek hükümlerine tâbi olacağı…” gerekçesiyle Zamanaşımı def’inin kabulü ile davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesince verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, davanın davalı bankanın müvekkilinin kendisine teslim ettiği çekleri herhangi bir tahsilat işlemine konu etmemesi veya tahsilat işlemine konu etmesi için müvekkiline iade etmemesinden ve ihmalinden dolayı doğan zararının tazminine yönelik olduğunu, TTK. 814. maddesinde düzenlenen zaman aşımı süresinin değil haksız fiilden kaynaklanan veya davacı ile banka arasında imzalanan sözleşmelerden doğan zaman aşımı süresinin uygulanması gerektiğini, dava konusu çeklerin tamamının davalı banka elinde olduğunu, tahsil cirosuyla davalıya teslim edilen çeklerle ilgili işlem yapıldığına dair bir delil sunulmadığını, davalı bankanın süresinde kendisine teslim edilen çekleri tahsil işlemine konu etmemesi sebebiyle müvekkillinin zarara uğradığına dair bir kanıt olmadığına dair tespitin hatalı olduğunu, müvekkili tarafından çeklerin tutanak ile davalı bankaya teslim edildiğini, davalı bankanın öncelikli olarak kendisine tahsil edilmek üzere verilmiş olan dava konusu çekleri karşılıksız işlemine tabi tutmak, karşılıksız çıkmaları halinde icra takibi açmak ve karşılıksız çek keşide etme suçunun işlendiği gerekçesiyle şikayette bulunmak zorunda olduğunu, davalı banka tarafından belirtilen işlemlerin yapılmadığını, bu işlemlerin ifası için talebe rağmen müvekkili şirkete çek asıllarının iade edilmediğini, davalı bankanın ihmali nedeniyle müvekkili şirketin çeklerden doğan alacağını tahsil edemediğini, dava bankanın çekler nedeniyle müvekkilinin kredi borçlarından dolayı herhangi bir indirime gitmediğini, müvekkilinin çek tutarlarını tahsil etmesinin davalının haksız eylemleri nedeniyle mümkün olmadığını, müvekkilinin zararı ile davalı bankanın ihmali hareketi arasında illiyet bağı bulunduğunu, bu sebeple müvekkilinin vermiş olduğu talimata uygun hareket etmeyen vekil durumundaki banka, BK’nın 389/2 maddesi hükmü gereğince ortaya çıkan zararları üstlenmek durumunda olduğunu belirterek ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını, istinaf itirazları doğrultusunda yeniden hüküm kurulmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; davacı şirket tarafından davalı bankadan kullanılan kredilerin teminatını teşkil etmek üzere bankaya teslim edilen 15 adet çekin, kredi borçları ödenmesine rağmen çek asıllarının teslim edilmemesi ve çeklerin işleme konulmaması nedeniyle uğranılan zararın tazmini istemine ilişkindir.
Mahkemece; davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiş olup, hüküm davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
İstinaf incelemesi HMK.nun 355. maddesi uyarınca istinaf sebebleri ile sınırlı olarak ve kamu düzeni yönünden yapılmıştır.
1-Somut olayda; ilk derece mahkemesi tarafından 6102 sayılı TTK’ nın 814. maddesine davanın 3 yıllık zamanaşımı süresine tabi bulunduğu ve dava tarihinden önce 3 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğu gerekçesiyle davanın reddine karar vermiştir. Ancak, TTK’ nın 814. maddesi somut olaya uygun düşmemektedir. Zira, davacının çeklerin hamili olmadığı, çeklerin davacı elinde bulunmadığı, bankanın da çeklerin borçlusu sıfatına sahip olmadığı, dolayısıyla olayda TTK’ nın 814/2 maddesinin uygulanma yerinin bulunmadığı açıktır. Bu durumda, dava konusu olaya ilişkin özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediğinden ve taraflar arasında sözleşme ilişkisi bulunduğundan, olayda TBK’ nın 146. maddesi uyarınca 10 yıllık genel zamanaşımı süresinin uygulanması suretiyle sonuca gidilmesi gerekir.
2-Kabule göre ise;
6100 sayılı HMK’ nın 297/2 maddesine göre; Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.
Ancak mahkemece; hüküm kısmında sonuç bölümü dışında gerekçeye dair açıklamalar yapılmak suretiyle hüküm kurulması tekniğine aykırı uygulama yapıldığı görülmekle, bu hususta usul ve yasaya aykırı olmuştur.
Açıklanan tüm bu gerekçelerle; davacının istinaf başvurusunun esastan kabulüne; kararın açıklanan gerekçeler doğrultusunda kaldırılmasına, davacının sair istinaf nedenlerinin kararın kaldırılması nedenine göre bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, davanın yeniden görülmesi için 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353-(1)-a)-6) maddesi gereğince; dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekmiştir.

HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1-Davacı vekilinin istinaf itirazlarının yukarıda açıklanan gerekçelerle ESASTAN KABULÜNE; İzmir 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 05/04/2023 tarihli 2022/977 Esas – 2023/315 Karar sayılı kararının HMK 353/1-a-6. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
2-Davacı vekilinin diğer istinaf itirazlarının kararın kaldırılması sebep ve şekline göre şimdilik incelenmesine YER OLMADIĞINA,
3-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,
4-İSTİNAF AŞAMASINDA; davacı tarafından yatırılan istinaf karar harcının talep halinde mahkemesince davacıya iadesine,
5-İstinaf aşamasında istinaf eden tarafından yapılan yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek nihai kararda ele alınmasına,
6-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
7-Kararın taraflara tebliği, harç ve gider avansı iade işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair; dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 362/1-g maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 13/09/2023