Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2023/1358 E. 2023/1164 K. 12.07.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2023/1358
KARAR NO : 2023/1164

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 18/04/2023
NUMARASI : 2023/306 Esas – 2023/300 Karar
DAVA : Haksız Rekabetten Kaynaklanan Tazminat
BAM KARAR TARİHİ : 12/07/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 12/07/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen İzmir 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 18/04/2023 tarihli 2023/306 Esas ve 2023/300 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin tekstil bazlı havalandırma sistemleri konusunda faaliyet gösterdiğini, müvekkili şirkette bölge satış mühendisi olarak çalışan davalı …’in müvekkili şirketteki yaklaşık 5,5 yıllık çalışmasını 22/08/2022 tarihine istifa ile sonlandırdığını, müvekkili şirket ile davalı … arasında imzalanmış olan 02/01/2017 tarihli iş sözleşmesinin 11. ve 14. maddelerine aykırı davranarak istifasından 3 gün sonra …ne kayıtlı olan diğer davalı …ni kurduğunu, müvekkilinin şirket müşterilerine davalılar tarafından teklifler verildiğini ve müşterilerinin davalı şirket ile anlaştığının fark edilmesi üzerine davalı …’ın şirket açtığının fark edildiğini, müvekkili firmanın davalı …’ın da kendi uhdesinde çalıştığı tarihlerde; … Projesi için 30.05.2022 tarihinde Projeyi Üstlenen Müşteri … Ltd. Şti. firmasına Kumaş Havalandırma Kanal ve ekipmanlarının satışını, … A.Ş. Projesi için 24.03.2022 tarihinde Projeyi üstlenen … A.Ş.’ye Kumaş Havalandırma Kanal ve ekipmanlarının satışını ve Tören Gıda Projesi için Projeyi Üstlenen Müşteri … firmasına Kumaş Havalandırma Kanal ve ekipmanlarının satışını yaptığını, satışların davalı …’ın da müvekkili şirkette çalıştığı zamanda ve fiyat hesaplama tablolarına, şirket yazılım sistemine ulaşımı nedeniyle davalının bilgisi dahilinde yapılan satışlar olduğunu, bahsedilen projelerin yine devamı projelerine istifa ettikten sonra kurduğu diğer davalı şirket aracılığı ile teklif verdiği ve söz konusu tekliflerin müvekkil fiyat politikasını bilmesi nedeniyle aynı projeye müvekkil tarafından verilen tekliflerin az bir miktar altında teklifler olduğu, davalıların müvekkili nezdindeki çalışmasında öğrendiği fiyatlandırma ve müşteri portföyünü kanuna aykırı şekilde kendileri lehine kullandığı tespit edildiğini, yine müvekkili firmanın şifahen öğrendiği üzere, davalı şirketini kurar kurmaz tüm müvekkil firma müşterilerini ziyaret etmiş, firma kurduğunu ifade ederek “… sizi kazıklıyor, ben size uygun fiyata mal veririm, benle çalışın.” şeklinde iftira niteliğinde beyanlarda bulunduğu öğrenildiğini, davalıların söz konusu hukuka aykırı eylemleri neticesinde müvekkili şirket maddi zararı 700.000,00-TL’nin üzerinde olduğunu belirterek davalı … yönünden iş sözleşmesinin 14. maddesi uyarınca “Sır Saklama Yükümlülüğü’nün İhlali” nedeniyle maddi ve manevi zararlara ilişkin haklarımız saklı kalmak kaydıyla son brüt maaşının 2 katı tutarında olan 35.020,00-TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte tahsiline, tüm davalılar yönünden davalıların haksız rekabete yol açan fiilleri sonucu haksız kazanç elde etmeleri ile müvekkili şirketi kar kaybı ve maddi zararlara uğratmaları, davalı …’ın rekabet etmeme yükümlülüğünü ihlali nedenleriyle bilirkişi incelemesi ve toplanacak deliller sonucu ortaya çıkacak gerçek zarar miktarına ilişkin belirsiz alacak talebimize konu olmak ve fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak üzere 294.980,00-TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline ve yine tüm davalılar yönünden, davalıların hukuka aykırı eylemleri neticesinde müvekkili şirketin itibar kaybına uğrması, müşterileri nezdinde güven kaybetmesi gibi nedenlerle 20.000,00-TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI :
İlk derece mahkemesince; “….Açılan davanın usulden reddi ile, 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 1. maddesi uyarınca İzmir Nöbetçi İş Mahkemesinin görevli olduğu anlaşıldığından 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114/1-c. maddesi atfıyla aynı Kanun’un 115/2. maddesi gereğince mahkememizin görevsizliğine, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 20. maddesi gereğince, tarafların görevsizlik kararının kesinleşmesinden itibaren iki hafta içerisinde mahkemeye başvurarak dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesini talep edebileceklerinin, aksi takdirde davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin ihtarına, tarafların görevsizlik kararının kesinleşmesinden itibaren iki hafta içerisinde mahkememize başvurarak dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesini talep etmeleri durumunda dosyanın görevli İzmir Nöbetçi İş Mahkemesine gönderilmesine, yargılama giderlerinin görevli mahkemece dikkate alınmasına….” şeklinde hüküm kurulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; müvekkil şirket … A.Ş.; tekstil bazlı havalandırma sistemleri konusunda faaliyet gösterdiğini, şirket merkezi … Bul. No: … … … olduğunu, müvekkil şirkette bölge satış mühendisi olarak çalışan davalılardan …, müvekkil şirketteki yaklaşık 5.5 yıllık çalışmasını 22.08.2022 tarihinde istifa ile sonlandırdığını, müvekkil şirket ile davalı … arasında imzalanmış olan 02.01.2017 tarihli iş sözleşmesinin 11. Maddesinde “sayılan illerde iş sözleşmesinin sona erme tarihinden itibaren 1 yıl içerisinde rekabet teşkil edecek faaliyetlerden uzak duracağı ve başka bir firmada her ne sıfatla olursa olsun görev almayacağı”nın düzenlendiğini; yine iş sözleşmesinin “Sır Saklama Yükümlülüğü” başlıklı 14. Maddesinde de; “şirketin müşteri portföyü, fiyatlandırma politikası vb ticari sırlarını iş ilişkisi sona erdikten sonra 2 yıl süre ile koruma ve gizleme yükümlülüğünün davalı tarafından üstlenildiğini, ancak davalı …’ın; aşağıdaki maddelerde ayrıntılı olarak ifade edecekleri dava konusu eylemlerini gerçekleştirebilmek için istifasından 3 gün sonra; …’ne kayıtlı olan … Mersis nolu diğer davalı … Ltd. Şti’ni kurduğunun öğrenildiğini, söz konusu öğrenme, müvekkil şirket müşterilerine sunulan tekliflerin davalılar tarafından verildiğinin öğrenilmesi ve müşteri firmaların davalı … firması ile anlaştığının fark edilmesi üzerine sicil kaydı sorgusu sonucu öğrenildiğini, dava dilekçesindeki beyanlarını tekrarla, diğer davalı … şirketi de davalı istifasından sonra kurulduğunu ve müvekkil müşterilerine, müvekkil fiyat politikasınında bilinmesinin verdiği avantaj ile yakın ama düşük fiyatlar vererek iş alımlarının gerçekleştirildiğini, davalıların müşterek fiilleri ile müvekkile zarar verdiği ve haksız kazanç elde ettiğini, anlatılan ve Başkanlıkça re’sen nazara alınacak nedenlerle; istinaf itirazlarının kabulüne, görevli mahkemenin İzmir 7. Asliye Ticaret Mahkemesi olarak belirlenmesine, davalarının kabulüne, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalılara yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; davacı … Anonim Şirketi ile davalı … arasındaki 02/01/2017 tarihli belirsiz iş sözleşmesi kapsamında davacı şirkette bölge satış mühendisi pozisyonunda çalıştığı iddia edilen davalının iş sözleşmesini 22/08/2022 tarihinde istifa yoluyla sonlandırması akabinde sözleşmenin 11. maddesinde yer alan rekabet yasağı hükümlerine aykırı olarak … Limited Şirketini kurarak, davacı şirkete ait fiyatlandırma ve müşteri portföyünü kullanmak suretiyle davacı şirketin çalışmakta olduğu şirketlere teklifler vererek projeleri aldığı iddiasıyla, davacı şirketin müşteri kaybı sebebiyle uğradığı kazanç kaybı ve maddi zarar bedelinin dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen, sözleşmenin 14. maddesi çerçevesinde son brüt maaşının iki katı tutarındaki cezai şart bedelinin ise dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalı …’ten alınarak davacı şirkete verilmesi talebine ilişkindir.
Mahkemece; mahkemenin görevsiz olması nedeniyle dosya üzerinden yapılan inceleme ile davanın usulden reddine karar verilmiş olup, hüküm davacı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
İstinaf incelemesi HMK.nun 355. maddesi uyarınca istinaf sebepleri ile sınırlı olarak ve kamu düzeni yönünden yapılmıştır.
Dava konusu rekabet yasağı ve buna dayalı cezai şarta ilişkin olarak taraflarca hizmet sözleşmesi dışında, hizmet sözleşmesinin eki niteliğindeki rekabet etmeme ve gizlilik sözleşmesi başlıklı bir sözleşme akdedilmiştir. Bahsi geçen bu sözleşmeye işçi aleyhine rekabet yasağı öngörülmüş ve yasağın ihlali ceza koşuluna bağlanmıştır.
Rekabet yasağı 6098 sayılı TBK’nın Genel Hizmet Sözleşmesi hükümleri içinde 444 ilâ 447. maddelerinde düzenlenmiştir.
TBK’nın 444. maddesi uyarınca, fiil ehliyetine sahip olan işçi, işverene karşı, sözleşmenin sona ermesinden sonra herhangi bir biçimde onunla rekabet etmekten, özellikle kendi hesabına rakip bir işletme açmaktan, başka bir rakip işletmede çalışmaktan veya bunların dışında, rakip işletmeyle başka türden bir menfaat ilişkisine girişmekten kaçınmayı yazılı olarak üstlenebilir. Öte yandan, TBK’nın 445/1. maddesi hükmüyle, rekabet yasağı kaydının işçinin ekonomik geleceğini hakkaniyete aykırı olarak tehlikeye düşürecek biçimde yer, zaman ve işlerin türü bakımından uygun olmayan sınırlamalar içeremeyeceği hüküm altına alınmıştır. Bununla birlikte Kanun’un 445/2. maddesinde ise hakime, sözleşmede yer alan aşırı nitelikte rekabet yasağını kapsam ve süre yönünden sınırlayabilme yetkisi verilmiştir.
İş görme ve sadakat borçları, açıkça kararlaştırılmasa bile her iş sözleşmesinde vardır. Sözleşme sona erdikten sonraki dönemde rekabet etmeme borcu ise ancak iş sözleşmesi taraflarının açıkça kararlaştırmaları halinde ortaya çıkar. İş sözleşmesi devam ederken, işçinin rekabet sayılacak davranışları ise “doğruluk ve bağlılığa uymayan davranışlar olup” İş Kanunu’nun 25/II-e kapsamına girer ve işveren için haklı fesih nedeni oluşturur. Rekabet yasağına aykırı hareket edilmesi halinde ise işçi, zararı tazmin ile mükelleftir. Bu kapsamda, iş akdinin devamı sırasında işçinin sadakat borcundan kaynaklanan rekabet etmeme yasağına aykırılık halinde, bu tür davalara bakmakla görevli mahkeme İş Mahkemesidir (Yargıtay 22. H.D. 2016/27017 E., 2020/665 K.).
Ancak; somut olayda davacının ceza koşulu alacağı, hizmet sözleşmesi sona erdikten sonra davalı …’ ın davacı şirket ile aynı alanda faaliyet gösteren davalı şirketi kurarak çalışmaya başlamış olmasına dayandırılmaktadır. Yani, dava konusu eylem, davalı işçinin, hizmet sözleşmesi sona erdikten sonraki rekabet yasağını ihlal ettiği iddiasıdır. Davacının talebinin, TBK’nın 444 ve devamı maddelerinde düzenlenen rekabet yasağı sözleşmesine aykırı eylemler nedeniyle sözleşme ile kararlaştırılan ceza koşununun tahsili olduğu anlaşılmıştır.
Bu durumda, 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu yürürlüğe girdikten sonra, hizmet sözleşmesinin sona ermesinden sonraki döneme ilişkin rekabet yasağı anlaşmasına aykırılık iddiasıyla açılan davalarda iş mahkemesinin mi yoksa asliye ticaret mahkemesinin mi görevli olduğunu ortaya koymak gerekir.
İlk derece mahkemesi, görevsizlik kararını 12.10.2017 tarihli, 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 5. maddesindeki görev düzenlemesine dayandırmaktadır. Anılan madde ile iş mahkemelerinin görev alanı düzenlenmiş ve mülga 5521 sayılı Kanun’un 1. maddesinden farklı olarak, İş Kanunu kapsamında kalmayan ve sadece TBK’nın hizmet sözleşmesi hükümlerine tabi hizmet sözleşmelerinden kaynaklanan uyuşmazlıklar da iş mahkemelerinin görev alanına alınmıştır.
Yani, mülga 5521 sayılı Kanun’un 1. maddesi, “İş Kanununa göre işçi sayılan kimselerle (o kanunun değiştirilen ikinci maddesinin Ç, D ve E fıkralarında istisna edilen işlerde çalışanlar hariç) işveren veya işveren vekilleri arasında iş akdinden veya iş Kanununa dayanan her türlü hak iddialarından doğan hukuk uyuşmazlıklarının çözülmesi ile görevli olarak lüzum görülen yerlerde iş mahkemeleri kurulur.
” şeklinde bir düzenleme getirmiş iken 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 5. maddesinde, “(1) İş mahkemeleri; a) 5953 sayılı Kanuna tabi gazeteciler, 854 sayılı Kanuna tabi gemiadamları, 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanununa veya 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun İkinci Kısmının Altıncı Bölümünde düzenlenen hizmet sözleşmelerine tabi işçiler ile işveren veya işveren vekilleri arasında, iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden veya kanundan doğan her türlü hukuk uyuşmazlıklarına, b) İdari para cezalarına itirazlar ile 5510 sayılı Kanunun geçici 4 üncü maddesi kapsamındaki uyuşmazlıklar hariç olmak üzere Sosyal Güvenlik Kurumu veya Türkiye İş Kurumunun taraf olduğu iş ve sosyal güvenlik mevzuatından kaynaklanan uyuşmazlıklara, c) Diğer kanunlarda iş mahkemelerinin görevli olduğu belirtilen uyuşmazlıklara, ilişkin dava ve işlere bakar.” düzenlemesi getirilmiştir (Basın İş Kanunu ve Deniz İş Kanunu kapsamındaki uyuşmazlıklar, eski Kanun döneminde de iş mahkemelerinin görev alanı içinde kalmaktaydı).
Görüldüğü üzere, iş mahkemelerinin görev alanını düzenleyen her iki kanun da iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden veya kanundan doğan her türlü hukuk uyuşmazlıklarına bakma görevini iş mahkemelerine vermiştir. Aralarındaki fark ise, İş Kanunu kapsamında kalmayıp sadece TBK’nın hizmet sözleşmesine ilişkin hükümlerine tabi olan sözleşmelerden kaynaklı hukuk uyuşmazlıklarının da iş mahkemesinin görev alınına alınmasından ibarettir.
Bu husus, 7036 sayılı Kanun’un 5. Maddesinin gerekçesinde ; ” Maddenin birinci fıkrasının (a) bendinde yapılan düzenleme ile, iş mahkemelerinin görev alanı genişletilerek 5521 sayılı Kanunda düzenlenen uyuşmazlıkların yanı sıra 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun İkinci Kısım Altıncı Bölümünde düzenlenen hizmet sözleşmelerinden (genel hizmet sözleşmesi, pazarlamacılık sözleşmesi ve evde hizmet sözleşmesi) kaynaklanan işçi ve işveren uyuşmazlıkları da kapsama alınmaktadır. Ayrıca sadece 4857 sayılı İş Kanununa tabi işçiler değil 5953 sayılı Basın Mesleğinde Çalışanlarla Çalıştıranlar Arasındaki Münasebetlerin Tanzimi Hakkında Kanun kapsamındaki gazeteciler ile 854 sayılı Deniz İş Kanunu kapsamındaki gemiadamları da kapsama alınmakta ve bunlar ile işveren veya işveren vekilleri arasında, iş ilişkisi nedeniyle sözleşmeden veya kanundan doğan her türlü hukuk uyuşmazlıklarına iş mahkemelerinin bakacağı kabul edilmektedir. Bu düzenlemeler 5953 sayılı Kanunun ek 4 üncü maddesi ve 854 sayılı Kanunun 46 ncı maddesiyle de uyumludur. Böylece iş mahkemeleri, işçi ve işveren arasındaki tüm ihtilafları çözmekle görevlendirilerek tam bir ihtisas mahkemesi olarak kabul edilmektedir. Bu yaklaşımla, işçi ve işveren arasında iş ilişkisinden kaynaklanan uyuşmazlıklarda istikrarlı kararların verilmesi sağlanacak, uzmanlık sebebiyle kısa sürede daha güvenilir sonuçlar elde edilecek ve yargı yoluna başvuranların hakları daha iyi korunacaktır ” şeklinde ifade edilmiştir. Görüldüğü üzere, Kanun gerekçesinde, TTK’nın 4/1-c maddesinin yürürlükten kaldırıldığına dair bir iradenin varlığından bahsedilmemiştir.
7036 sayılı Kanun’un genel gerekçesi ve 5. maddesinin gerekçesi göz önünde bulundurulduğunda, bu düzenleme ile kanun koyucunun TTK’nın 4/1-c ve dolayısıyla aynı Kanun’un 5. maddesindeki düzenlemeyi bertaraf etmek gibi bir arzu ve iradesinin bulunmadığı, aksine TTK’nın anılan hükümlerinin 1956 tarihli eski TTK’dan bu yana hiç değişmeden gelmesinin kanun koyucunun bu uyuşmazlığın asliye ticaret mahkemesinde görülmesi yönündeki iradesinin ne derece güçlü olduğunu gösterdiği, sonuçta 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu ile TTK arasında üstünlüğün TTK’ya tanınması gerektiği ve TBK’nın 444 vd. maddelerinde düzenlenen rekabet yasağı anlaşmasından doğan uyuşmazlıklarda görevli mahkemenin Asliye Ticaret Mahkemesi olduğu kabul edilmelidir. (İbrahim Çağrı Zengin, “Pazarlamacının -ve İşçinin- Taraf Olduğu Rekabet Yasağı Sözleşmesinden Doğan Uyuşmazlıkların Çözümünde Görevli Mahkeme- 7036 Sayılı (Yeni) İş Mahkemeleri Kanunu Bakımından Değerlendirme”, İÜHFM, C: LXXV, S: 2, 2017, s.809).
Ticari davaları düzenleyen TTK’nın 4/1-c maddesi gereğince, işçinin rekabet yasağına ilişkin TBK’nın 444 ilâ 447. maddelerinde düzenlenen uyuşmazlıklar mutlak ticari dava olup, bu tür dava ve uyuşmazlıklara ticaret mahkemelerince bakılması gerekir. Ayrıca davacının iddiası iş sözleşmesi sona erdikten sonraki dönemde, davalının ticari sırlara vakıf olduğundan bahisle ticari sırların paylaşılacağı iddiasına dayalı olup, ticari sır kavramının ve niteliğinin de tayin ve tespitinin Ticaret Mahkemesi tarafından yapılması gerekmektedir. (Yargıtay 11. HD’nin yerleşik içtihadı da bu yöndedir: Yüksek 11. HD’nin 2014/19137 E- 2015/1379 K sayılı, 06.02.2015 tarihli kararı; aynı Dairenin 2015/4187 E- 2015/5893 K sayılı, 27.04.2015 tarihli kararı; aynı Dairenin 2016/11603 E- 2018/3697 K sayılı, 17.05.2018 tarihli kararı; Yargıtay HGK’nun 29.02.2012 tarih ve 2011/11-781 Esas, 2012/109 karar sayılı kararı).
Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında, 7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 5. maddesinde yapılan düzenlemenin, TTK’nın 4/1-c maddesini ortadan kaldırdığından söz edilemez. O halde, mutlak ticari dava niteliğinde olan uyuşmazlığa ticaret mahkemesince bakılması gerekirken, göreve ilişkin dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olmuştur.
Açıklanan tüm bu gerekçelerle; davacı vekilinin istinaf başvurusunun açıklanan gerekçelerle esastan kabulüne; kararın HMK nın 353/1-a-3. maddesi uyarınca açıklanan gerekçeler doğrultusunda kaldırılmasına ve yeniden yargılama yapılması için dosyanın mahkemesine gönderilmesine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun açıklanan gerekçelerle ESASTAN KABULÜNE; İzmir 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 18/04/2023 tarihli 2023/306 Esas ve 2023/300 Karar sayılı kararının HMK’nın 355. ve 353/1-a-3 maddeleri uyarınca KALDIRILMASINA,
2-HMK 353/1-a-3 maddesi gereğince yeniden yargılama yapılmak ve davanın esası hakkında bir karar verilmek üzere dosyanın MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE,
3-İstinaf eden davacı tarafından yatırılan istinaf karar harcının talep halinde ilk derece mahkemesi tarafından istinaf eden davacıya iadesine,
4-İstinaf eden tarafın istinaf başvurusu için yapılan giderlerin, esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesi tarafından yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine,
5-Kararın 6100 sayılı HMK’nın 359-(3) maddesi uyarınca; ilk derece mahkemesi tarafından taraflara tebliğine,
6-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
7-İstinaf eden tarafından yatırılan istinaf avansından kullanılmayan kısmının HMK’nın 333. maddesi uyarınca; karar kesinleştikten sonra ilk derece mahkemesince istinaf eden ilgilisine iadesine,
Dair; dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda HMK’nın 353/1-a-3 ve 362/1-c maddesi uyarınca kesin olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 12/07/2023