Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2023/131 E. 2023/508 K. 23.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2023/131
KARAR NO : 2023/508

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 04/10/2022 (Karar tarihi)-25/12/2008 (Dava Tarihi)
NUMARASI : 2022/120 Esas – 2022/723 Karar
DAVA : İtirazın İptali (Kasko Poliçesinden Kaynaklanan)
BAM KARAR TARİHİ : 23/03/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 23/03/2023

İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 04/10/2022 tarihli 2022/120 Esas – 2022/723 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin … plakalı aracını davalı sigorta şirketine “Motorlu Kara Taşıt Araçları Tüm Oto Sigorta Poliçesi” ile kasko hasarlarına karşı sürücüler … ve … için 15/08/2017-15/08/2018 tarihlerini kapsayacak şekilde sigorta ettirdiğini, 10/04/2008 tarihinde dava dışı …’ın cebinden anahtarlarının çalınarak dava konusu aracında çalındığını ve aracın Muğla ilinde polisin aracı takip ettiği ve meçhul şahısların kaçması neticesinde hasarlı olarak bulunduğunu, sigorta kapsamında çekici yardımının bulunmasına rağmen davalı sigorta şirketinin bu yardımı karşılamadan müvekkilinin kendi imkanları ile aracı İzmir’e getirdiğini, müvekkilinin davalı sigorta şirketi nezdinde hasar dosyası açılarak aracın … de incelenmesi için ekspertiz gönderilmesine ilişkin başvurusunun sonuçsuz kaldığını, araçta meydana gelen hasar tespiti için İzmir 10. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2008/311 D.İş sayılı dosyası ile tespit yaptırdıklarını ve bu tespit sonucunda dava konusu araçta 20.584,00-TL hasar tespit edildiğini, hasar tespitinden sonrada müvekkile bir ödeme yapılmadığından müvekkilin alacağını tahsil amacıyla İzmir 1.İcra Dairesi’nin 2008/12422 esas sayılı dosyası ile takip yapıldığını, davalı tarafın bu takibe itiraz ettiğini ve takibin durduğunu bu nedenle davalı tarafın haksız itirazlarının iptalini ve davalı sigorta şirketinin kötü niyetli olarak itiraz etmiş olmaları nedeniyle sigorta şirketi aleyhine icra inkar tazminatı da hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; söz konusu olayda aracın emniyet-i suistimal eylemi sonucunda çalındığını ve müvekkil sigorta şirketi tarafından bu zarar bedelinin davacıya ödenmesinin hukuken mümkün olmadığını, davaya konu aracın malik tarafından kendi rızası ile aracı çaldığı iddia edilen şahsa verildiğini, sigortalının kendi ifadesi dışında anahtarı kendi rızası ile vermediğine dair herhangi bir delil bulunmadığını, bu nedenle gerçekleşen olayın hırsızlık değil emniyet-i suistimal olduğunu ve Yargıtay kararlarında da emniyet-i suistimal eylemleri sonucu oluşan hasarın kasko poliçesi teminatı dışında kaldığını, ayrıca karakol ifadelerinden de anlaşılacağı üzere aracın gerçek malikinin dava dışı … olduğunu, ayrıca sigorta poliçesi incelendiğinde poliçe ile sigorta teminatı kapsamına alınan araç için “sürücü şartı” getirilmiş olup sürücü olarak davacı ile dava dışı … belirlenerek sigorta poliçesi üzerine şerh düşüldüğünü, bu nedenlerle öncelikle açılan soruşturma veya ceza dosyası sonucunun bekletici mesele yapılmasına, davanın reddine ve kötü niyetli olarak dava açılmış olduğu için davacı tarafın HUMK m. 422’de öngörülen para cezasını ödemeye mahkum edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNCE VERİLEN 29/11/2018 tarihli KARAR:
Mahkemece;….”davacının elinden aracı alan …’ın eyleminin hırsızlık olarak kabul edildiği ve …’ın davacı …’a yönelik eyleminden dolayı hırsızlık suçu nedeni ile verilen cezanın kesinleştiği ve ceza mahkemesi tarafından hırsızlık olarak kabul edilen eylemin davalının düzenlemiş olduğu kasko sigorta poliçesi kapsamında olduğu ve davanın alınan bilirkişi raporuna göre kısmen kabulü ile davalının İzmir 1.İcra Müdürlüğünün 2008/12422 esas sayılı dosyasında yapmış olduğu itirazın 19.500,00-TL asıl alacak üzerinden iptaline, takibin 19.500,00-TL asıl alacak üzerinden devamına, fazlaya ilişkin istemin reddine, alacak yargılamayı gerektirdiğinden icra inkar tazminatı talebinin reddine….” karar verilmiştir.
Karara karşı davalı sigorta şirketi vekilince istinaf başvurusunda bulunulması üzerine, Dairemizce verilen 13/01/2022 tarihli, 2020/818 Esas, 2022/48 karar sayılı ilamı ile “.. ispat külfeti kendisine düşen davalı sigorta şirketine özel şartın poliçe metninde bulunduğuna dair savunmasını ispat zımnında, davacının imzasını içeren poliçe aslını ibraz etmesi, özel şartın poliçe metninde bulunduğuna ilişkin tüm kesin delillerini sunması, gerektiğinde davalı sigorta şirketi ile poliçeyi düzenleyen acentenin tüm ticari defter ve kayıtlarında uyuşmazlık konusu özel şartın davacının imzasını içeren poliçe metninde bulunup bulunmadığı konusunda uzman bilirkişi incelemesi yaptırılması, sigortalının imzasının ve özel şartın mevcut olduğu poliçenin varlığı halinde davacının özel şarttan haberinin olduğunun kabulü; aksi halde ise davacının özel şarttan haberinin olmadığı, davalının bilgilendirme yükümlülüğüne uymadığının kabulü ile sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu biçimde eksik inceleme ile hüküm tesisi doğru görülmemiştir. ..” gerekçesiyle davalının istinaf kanun yolu başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1-a-6. madde uyarınca kaldırılarak dosyanın mahkemesine iadesine karar verilmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN İSTİNAFA KONU KARARI:
Mahkemece; “…davanın kısmen kabulüne; İzmir 1.İcra Müdürlüğünün 2008/12422 esas sayılı dosyasına davalı borçlu tarafından yapılan itirazın kısmen iptali ile, 19.500-TL asıl alacak üzerinden takibin devamına, fazlaya ilişkin itirazın iptali isteminin reddine, koşulları bulunmadığından davacının icra inkar, davalının kötü niyet tazminat talebinin reddine…” şeklinde hüküm kurulmuştur.
Karara karşı davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
İSTİNAF NEDENLERİ:
Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; İzmir BAM 20.H.D. kaldırma kararında teminat dışı hali kabul etmiş ise de davaya konu poliçenin bağlı bulunduğu “bilgilendirme yönetmeliği”nin yönetmeliği hatalı vermek ile “ispat külfetini sigortacıya yükleyerek” mahkemeye yanlış gerekçe sunduğunu, yerel mahkemeye BAM kararının tebliğini müteakip iki yönetmelik de sunularak, davaya konu poliçenin tanzim tarihi itibari ile bağlı olduğu yönetmelik ibraz edilerek “sigortacının bilgilendirme yükümlülüğü”nün olmadığı ifade edilmiş ise de itibar edilmediğini, BAM 20.H.D. kaldırma kararında “özel şartları kabul etmiş ve fakat bunu değerlendirmek için 28/10/2007 tarihli resmi gazete’de yayınlanan yönetmeliğin 5.maddesindeki ispat külfeti kısmı gereğince sigortacının bilgilendirmeyi davacı sigortalıya yaptığını “imzalı poliçe ile ispatlamalıdır” şeklinde bir görüş bildirmiş ise de davaya konu poliçe akit tarihini vermesine rağmen bağlı bulunduğu yönetmeliği yanlış verdiğini, davaya konu poliçe davacı tarafça da 02/03/2009 tarihli replik dilekçesi ekinde sunulmuş olup, … İzmir şb kaşesi ile ibraz edildiği incelendiğinde de tanzim tarihinin 15/08/2007 olduğunu, teminat tarihinin 15/08/2007 – 15/08/2008 tarihli olduğunun görüleceğini, BAM 20.H.D. kaldırma kararında 28/10/2007 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan yönetmelik ekte olup yayınlandığı tarih poliçe tanziminden sonra, yine madde 15.maddesinde de yürülük tarihinin 01/03/2008 olduğunun belirtildiğini, yani davaya konu poliçeyi bağlamadığını, anılan yönetmelik gereğince “sigortacı tarafından belirtildiği şekilde sigortalının bilgilendirildiğinin ispat külfeti” gibi bir hüküm bulunmadığı gibi, bilgilendirme formu zorunluluğunun da henüz getirilmediğini, İzmir BAM 20.H.D. bir içtihat sunarak buna dayanmış ise de anılan içtihatın da bahsi geçen 2008 tarihinde yürürlüğe giren yönetmelik içerikli olup kabul edilemeyeceğini, diğer yandan davacı tarafça da sunulduğu üzere “teminat dışı özel şart o dönemde bilgilendirme formu zorunluluğu olmadığından” ayrıca verilmeksizin doğrudan poliçe üzerine dercedilmiş olup, ikinci sayfada araç hırsızlığındaki teminat dışı durumların açıkça belirtildiğini, bu anlamda İzmir BAM 20.H.D. teminat dışı durumları düzenleyen ve davalı tarafından mahkemeye ibraz edilen açık yargıtay içtihatlarını görmediğini, sonraki tarihli bir yönetmeliğe göre bilgilendirmeye dayandığını, kasko sigortası ile sigortalanan aracın çalınması halinde teminat dışı haller genel ve özel şartlarda sayılmış olup poliçenin üzerine dercedildiğini, olaya ilişkin olarak teminat dışı hallerden biri “emniyet-i suistimal” durumu olup olmadığının belirlenmesi için ceza dosyası beklenmiş olup, olayda emniyet-i suistimal olmadığını, hırsızlık olduğunun belirlendiğini, ceza dosyasında itibar edilen ifadelere göre … ’ın anlattığı şekilde gerçekleşmişse madde 2’de düzenlenen “güven oluşturan bir eylemle aracın anahtarı ele geçirilmiş” ; madde 3’te düzenlenen “zor, şiddet ve cebir kullanmaksızın aracın anahtarı ele geçirilmiş”; madde 5’te düzenlenen “sürücünün algılama zayıflığından ve içinde bulunduğu hal ve şartlardan yararlanılarak anahtar ele geçirilmiş” olduğunu, dolayısı ile davaya konu olayın kasko özel şartları sebebi ile teminat dışında kaldığı sabit olup, mahkece mevzuat de res’en değerlendirilmeyerek yanlış mevzuat çerçevesinde hüküm kurulduğundan kararın kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep ettiklerini beyan ederek belirterek istinaf isteminde bulunmuştur.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; tüm oto kasko sigorta poliçesinden kaynaklanan tazminatın tahsiline ilişkin icra takibine itirazın iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece; davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
İstinaf incelemesi HMK.nun 355. maddesi uyarınca istinaf sebepleri ile sınırlı olarak ve kamu düzeni yönünden yapılmıştır.
Dava tarihinde yürürlükte bulunan 6102 sayılı TTK hükümlerine göre, sigorta sözleşmesi hiçbir şekle tabi tutulmamıştır. Sigorta ilişkisinin doğması için sigortacı ile sigorta ettirenin sözleşmenin zorunlu unsurları üzerinde yazılı veya sözlü olarak anlaşmaları yeterlidir. Bütün sözleşmeler gibi sigorta sözleşmeleri de iki tarafın karşılıklı ve birbirine uygun irade beyanlarıyla oluşur. Sigorta poliçesi taraflar arasında bir sigorta sözleşmesinin bulunduğu ispata yarar. Poliçenin bulunmadığı hallerde ise 6100 sayılı HMK’nın 200.maddesi hükmüne göre ticari defterler tarafların beyanları vs. gibi delillerden yararlanılarak sözleşmenin varlığı ispat edilebilir. 6102 sayılı TTK’nun 1423/1.maddesinde “sigortacı ile acentesinin, sigorta sözleşmesinin kurulmasından önce gerekli inceleme süresi de tanınmak şartıyla kurulacak sigorta sözleşmesine ilişkin tüm bilgileri, sigortalının haklarını, sigortalının özel olarak dikkat etmesi gereken hükümleri, gelişmelere bağlı bildirim yükümlülüklerini sigorta ettirene yazılı olarak bildireceği düzenlenmiş, 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nun 11/3.maddesinde “sigorta şirketleri ve sigorta acenteleri tarafından gerek sözleşmenin kurulması, gerekse sözleşmenin devamı sırasında sigorta ettiren, lehtar ve sigortalıya yapılacak bilgilendirmeye ilişkin hususların yönetmelikte düzenleneceği” öngörülmüş, anılan Yasa hükmüne dayanılarak Hazine müsteşarlığınca çıkarılan ve 28.10.2007 günlü Resmi Gazetede yayınlanan Sigorta Sözleşmelerinde Bilgilendirmeye İlişkin Yönetmeliğin 5.maddesinde “sigortacının bilgilendirme yükümlüğünün sigortacı tarafından sigorta ettirene ve sigorta sözleşmesine, taraf olmak isteyen kişilere karşı sözlü ve yazılı şekilde yerine getirileceği, bilgilendirmenin yazılı yapılmasının esas olduğu, sigortacının asgari bilgilendirmenin yapıldığını ispatla yükümlü bulunduğu, bilgilendirme yükümlülüğünün sigorta sözleşmesinin kurulmasından önce başlayacağı ve sözleşmenin geçerli olduğu süre içinde de devam edeceği, sigortacının dürüstlük ilkeleri çerçevesinde davranmak, sigorta ettireni yanıltıcı her türlü hal ve davranıştan kaçınmak sorunda bulunduğu”, Yönetmeliğin 7.maddesinde “bilgilendirme yükümlülüğünün gereği gibi yerine getirilmemiş, bilgilendirme formu gereği gibi teslim edilmemiş veya bilgiler gerçeğe aykırı düzenlenmiş ise bu hallerden herhangi birinin sigorta ettirenin kararına etkili olmuş ise sigorta ettirenin sigorta sözleşmesini feshedebileceği ve uğradığı zararın tazminini de talep edebileceği”, Yönetmeliğin 8.maddesinde “bilgilendirme formu içeriğinden akdedilecek sözleşmeye ilişkin genel uyarılar, sözleşme ile verilen teminatlar, sözleşmeye eklenebilecek özel hükümler…vs. bulunacağı”, Yönetmelin 9.maddesinde “bilgilendirme formunun en az iki nüsha düzenlenerek sigortacı tarafından kaşelenip imzalandıktan sonra bir nüshasının sözleşmeye taraf olmak isteyen kişiye imza karşılığı verileceği, imzanın sigorta ettirenin sigorta sözleşmesi ve işleyişi hakkında bilgi sahibi olduğu hususunda aksi ispat edilebilir karine teşkil edeceği” öngörülmüştür.
Davaya konu sigorta poliçesinin 15/08/2007 tarihinde düzenlenmiş ve 15/08/2007 – 15/08/2008 tarihleri arasında teminat geçerliliği bulunmaktadır. Davalı sigorta vekili istinaf itirazlarında her ne kadar 28/10/2007 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan Yönetmelik hükümlerinin, taraflar arasında akdedilen sigorta poliçesi için uygulanmayacağını ileri sürmüş ise de anılan yönetmeliğin yürürlükte bulunan sigorta sözleşmelerine de uygulanacağı sabit olduğundan, mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamıştır.
Tüm bu açıklamalara, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle, yasaya uygun gerektirici nedenlere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına, hükme esas alınan bilirkişi raporunun denetime elverişli ve yeterli olmasına, ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmamasına, HMK.nun 355. maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin konularda da kararın esasına etkili bir aykırılık bulunmaması nazara alınarak, davalı vekilinin istinaf sebepleri yerinde görülmediğinden istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 04/10/2022 tarihli 2022/120 Esas ve 2022/723 Karar sayılı kararına karşı davalı vekilinin istinaf başvuru sebeplerinin HMK’nın 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-a)İstinaf kanun yoluna başvuran davalı tarafından alınması gereken 1.332,04-TL istinaf karar ve ilamı harcından, istinafa gelirken peşin alınan 333,01-TL harcın mahsubu ile bakiye 999,03-TL harcın davalıdan alınarak hazineye gelir olarak kaydına,
b)İstinaf başvuru harcı olarak davalıdan alınan 220,70-TL nin hazineye gelir olarak kaydına,
3-Davalı sigorta şirketince istinaf yargılaması sırasında yapılan giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf yargılaması sırasında duruşma açılmadığından karşı taraf yararına istinaf vekalet ücreti verilmesine yer olmadığına,
5-İstinaf eden tarafından yatırılan istinaf avansından kullanılmayan kısmının HMK’nın 333. maddesi uyarınca; ilk derece mahkemesince istinaf edene iadesine,
6-Kararın tebliği, kesinleştirme, harç ve yargılama giderlerinin iadelerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair; dosya üzerinden yapılan inceleme neticesinde HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince miktar itibariyle kesin olmak üzere 23.03.2023 tarihinde oybirliği ile karar verildi.