Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2023/127 E. 2023/220 K. 16.02.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2023/127
KARAR NO : 2023/220

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İZMİR 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 09/12/2022 (Ara Karar)
NUMARASI : 2022/822 Esas (Derdest dosya)
DAVA : Menfi Tespit
TALEP : İhtiyati Tedbir
BAM KARAR TARİHİ : 16/02/2023
KARAR YAZIM TARİHİ : 16/02/2023

İstinaf incelemesi için Dairemize gönderilen İzmir 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 09/12/2022 ara karar tarihli ve 2022/822 Esas sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
TALEP:
İhtiyati tedbir talep eden/davacılar vekili dava ve talep dilekçesinde özetle; ipotek alacaklısı … Bankası A.Ş tarafından İzmir 5. İcra Müdürlüğü’nün 2016/1947 esas sayılı dosyasında … A.Ş hakkında ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla bir takip başlatıldığını,… A.Ş’nin yabancı ortağının yaşadığı mali sorunlar nedeniyle şirket hakkında başlatılan icra takibi sonrası ulusal bankaların kredileri geri çağırması üzerine iflas erteleme müessesine müracaat etmek zorunda kaldığını, iflas erteleme davası devam ederken yabancı ortağın ve bir kısım müdahilin gerçek dışı iddialar ile yarattıkları etki ile Manisa 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2015/907 Esas 2019/103 Karar sayılı 28/02/2019 tarihli kararı ile … A.Ş ile birlikte 5 grup şirketin iflasına karar verildiğini, temyiz olunan iflas kararının Yargıtay 23. Hukuk Dairesinin ilamı ile 4 şirket yönünden bozulduğunu, … A.Ş yönünden onandığını, müflis … A.Ş hakkında Manisa 3. İcra İflas Müdürlüğünün 2019/2 İflas sayılı dosyasında iflasın tasfiyesinin açıldığını, müflis… A.Ş yetkilisi ….’ın şirket lehine dava dışı birçok mahkeme nezdinde kıymet takdirine, usul ve yasaya aykırı takibe, icra müdürlüğü ve iflas idaresi kararlarına karşı şikayet ve muhtelif davalar açtığını, İzmir 3. İcra Hukuk Mahkemesinin 2020/625 Esas 2022/236 Karar sayılı kararı ile hesap kat ihtarının usulüne uygun tebliğ edilmediği, borcun muaccel hale gelmediği değerlendirilmesi ile icra emrinin iptal edildiği dolayısıyla borçluların temerrüte düşürülmediği nazara alındığında davalı bankanın temerrüt faizi işletmesinin mümkün olmadığını, iptal kararı doğrultusunda İzmir 5. İcra Müdürlüğünün 2016/1947 Esas sayılı dosyasına asıl alacağa akdi faiz uygulanarak dosya kapak hesabının yapılmasını talep edildiğini, İzmir 5. İcra Müdürlüğünün 2016/1947 Esas sayılı dosyasında taleplerine istinaden 04/08/2022 tarihli karar ile takibin durdurulmasına, temerrüt faizi yerine akdi faiz uygulanması talebinin yargılamayı gerektirdiği yönünde karar verildiğini, bu nedenle tespit talebinde bulunmalarının gerektiğini, takipteki icra emrinin Mahkemece iptal edilmesi sonucu alacak kalemlerinde değişiklik olduğu gerekçesi ile iflas idaresine müracaat edildiğini, iflas idaresince 11/08/2022 tarihinde alınan karar ile banka alacağının esasına yönelik değerlendirme yetkilerinin olmadığı ve alacağın esasına yönelik bir genel mahkeme kararı dosyaya ibraz edilmediği gerekçesi ile reddedildiğini, davalı bankanın mevzuata ve sözleşmeye aykırı bir akdi faiz üzerinden temerrüt faizi uygulayarak iflas masasına fahiş tutarda kaydettirdiği alacak tutarının belirsiz ve tartışmalı hale geldiğini, satışı talep edilen fabrika dışındaki rehinli gayrimenkulün değerinin davalının gerçek alacağını karşıladığı halde ısrarla fabrikanın satışına gidilmesi sonucu borçlu şirketlerin gerektiğinden fazla taşınmazlarının füzulen satılacağını, davalı bankanın İzmir 3. İcra Hukuk Mahkemesi kararı ile borcun muaccel hale gelmediği, dolayısıyla borcun temerrüte düşmediği anlaşıldığı halde kaydettirdiği haksız alacak tutarını düzeltmek yerine şirkete ait … … … Mahallesi … Ada … Parselde kayıtlı 24.983.885 TL kıymet takdir edilen fabrika vasıflı ve … ada … parselde kayıtlı 4.546.000 TL kıymet takdir edilen arsa vasıflı taşınmazların satışına gidildiğini, satışlardan elde edilecek ihale bedellerinin davalı bankanın tespit edilecek gerçek borcundan oldukça yüksek olacağını, borcun çok üstünde tahsilat yapılacağını ve gayrimenkulün füzulen satışının yapılacağını ve telafisi imkansız zararlara sebebiyet verileceğinin görüldüğünü, davalı bankanın ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla başlattığı icra dosyasında satışa gidilmesinin mümkün olmadığını, bu aykırılığı gidermeden iflas idaresince yapılacak satışın usul ve yasaya aykırılık teşkil edeceğini, davalı bankanın satışını talep ettiği fabrikanın satılmasının tüm tarafların ciddi hak kayıplarına sebebiyet vereceğini, şirketin asıl işlevini yerine getiren fabrikası elden çıktığı için şirketin iflastan çıkması ve ticari hayatına devam etmesinin mümkün olamayacağını, davalı bankanın fahiş faiz talebiyle başlatmış olduğu ipoteğin paraya çevrilmesi takibindeki icra emrinin şikayetleri üzerine iptal edildiğini, davalı banka lehine ipotekli olan fabrika dışında müflis şirketin borcunu fazlasıyla karşılayacak davalı banka lehine 1.derece ve 1.sırada ipotekli çok sayıda taşınmaz bulunduğunu bildirerek öncelikle satışına gidilen … İli … İlçesi … Mahallesi … ada … parselde kayıtlı 24.983.885 TL kıymet takdir edilen yağ fabrikası dahil 5 adet yüksek değere sahip taşınmazın davalı lehine ipotekli olduğu, fabrika dışındaki 4 adet taşınmazın banka alacağını karşılar değerde olduğu nazara alınarak teminat aranmaksızın aksi halde uygun görülecek makul bir teminat karşılığında sadece fabrika vasıflı taşınmazın satışının tedbiren durdurulmasına, olası ihale bedelinin yine tedbiren alacaklıya ödenmemesine, İzmir 3. İcra Hukuk Mahkemesinin 24/03/2022 tarih 2020/625 esas 2022/236 Karar sayılı kararı ile borcun muaccel hale gelmediği hükmedildiğinden temerrüte düşmediği anlaşılan borca %72 gibi fahiş bir temerrüt faizi uygulayarak haksız ve fazla faiz talep eden bankanın 28/02/2019 tarihi itibariyle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla değişen faiz alacağının tespitine, tespit edilecek fazla faizin %20den aşağı olmamak üzere davalı adına kötüniyet tazminatı olarak karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP:
Karşı taraf/davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; dava dilekçesinde ileri sürülen hususların hiçbirinin yasal dayanağı ve müflis borçlu firma adına kayıtlı … … … Mahallesi … ada … parselde kayıtlı taşınmazın iflas dosyasındaki satış işlemlerini durdurulması gerektirir bir tarafının bulunmadığını, davacı yanın İcra ve İflas Hukukundan kaynaklı sebeplerle ve taşınmazın iflas tasfiye süreci kapsamında satışa çıkartıldığı gözardı edilerek 2016 yılından beri sürüncemede kalmasını sağladığı müvekkili bankaya ipotekli taşınmazın satışını ve müvekkili bankanın alacağının tahsilini geciktirmeye yönelik olarak işbu davayı açtığını, davanın ve tedbir taleplerinin reddi gerektiğini, dava her ne kadar davacı yanca menfi tespit davası olarak açılmış ise de; Manisa 3. İflas Müdürlüğünün 2019/2 İflas sayılı dosyasından düzenlenen 02/09/2019 tarihli sıra cetvelinde yer verilen alacağın faiz kısmına itiraz niteliğinde olduğunu, dolayısıyla davanın İİK’nun 235.maddesi uyarınca açılan bir sıra cetveline itiraz davası olarak nitelendirilmesi gerektiğini, davacı müflis firma tarafından daha önce 02/09/2019 tarihli sıra cetveline ilişkin açılan davada aynı şeklide alacaklı bankaların alacaklarına gerçek miktarlarının çok üstünde yer verildiği ileri sürüldüğünü, neticede Manisa 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2019/569 Esas 2020/104 Karar sayılı kararı ile davacı müflis firma yetkilisinin dava açma yetkisi bulunmadığı gerekçesiyle davanın aktif husumet yokluğundan reddine karar verildiğini, borçluların temerrütü üzerine İzmir 5. İcra Müdürlüğünün 2019/1946 Esas sayılı dosyası üzerinden ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla İzmir 17. İcra Müdürlüğünün 2015/17969 sayılı dosyası üzerinden ilamsız takip başlatıldığını, … firması hakkındaki iflas erteleme davası neticesinde Manisa 2. Asliye Hukuk mahkemesinin 28/02/2019 tarih 2015/907 Esas ve 2019/103 Karar sayılı kararı ile iflas kararı verilerek kararın kesinleştiğini, firmanın tasfiye işlemlerinin Manisa 3. İcra ve İflas Müdürlüğünün 2019/2 Esas sayılı iflas dosyası üzerinden yürütüldüğünü, müflis … firmasının gerek asaleten gerekse … firmasına kefaleti dolayısıyla sorumlu olduğu kredilerden doğan alacaklarının iflas tarihi itibariyle hesaplanarak iflas masasına kayıt talebinde bulunulduğunu ve alacak kayıt taleplerinin iflas idaresince kabulü ile müvekkili banka alacağının tamamına davaya konu 02/09/2019 tarihli sıra cetvelinde 4.sırada yer verildiğini, davacı yanın iddialarının haksız ve dayanaksız olduğunu, müvekkili banka alacaklarının kredi hesaplarının kat edilmesi ile muaccel hale geldiğini, davacı borçlular aaçısından temerrüt koşullarının gerçekleşmiş olması yanında İİK’nun 196.madde hükmü uyarınca müvekili bankanın asıl alacak tutarına temerrüt faizi işletilmesinde hiçbir hukuki engelin söz konusu olmadığını, davacıların imzaladığı kredi çerçeve sözleşmesinin 4.maddesinde bankanın hesapları kesme, muacceliyet verme ve sözleşmeyi fesih yetkisi başlığında müşterinin sözleşme hükümlerine göre ödemesi gereken ödemeleri süresinde ödememesi üstenilen yükümlülükleri yerine getirmemesi ya da sözleşmeye aykırı hareket edilmesi hallerinde borçların muacceliyet kazanacağını, ayrıca sözleşme eki ödeme tablosunda yer alan taksitlerden birinin vadesinde ödenmemesi durumunda diğer taksitlerin de muaccel hale geleceği hükmünün temerrüt hükümleri bölümünde tümürrütün doğduğu tarihten itibaren aynı tür krediler ve hesaplar için banka tarafından TC Merkez Bankasına bildirilen yüksek cari akdi faiz oranının %100 fazlası olarak belirlenen oranda ve bu oranın değişmesi halinde değişen oranda temerrüt faizi uygulanmasının ve bu tutarların ödeneceğinin kabul edildiğini, müvekkili bankanın TC Merkez Bankasına en yüksek faiz oranını %36 olarak bildirdiğini, buna göre bildirilen en yüksek cari akdi faiz oranının %100 fazlasının temerrüt faizi olarak uygulanmasında yasal engel bulunmadığını, İzmir 3. İcra Hukuk Mahkemesinin 2020/625 Esas ve 2022/236 Karar s ayılı kararı ile belirtildiği şekilde iddianamenin tebliğ usulsüzlüğü sebebiyle icra emrinin iptaline karar verilmiş ise de söz konusu kararın istinaf aşamasında olup kaldırılmasının ihtimal dahilinde olduğunu ve kararın maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmediğini, icra emrinin iptali kararının yanlızca ipotekli taşınmaz açısından sonuç doğuracak netelikte olup davacı firma hakkındaki iflas dosyası yönünden bağlayıcı olmadığını, icra emrinin iptali kararı kesinleşse dahi alacağın esasına, miktarına, alacak yönünden temerrüt koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediğine, alacağa hangi oranda faiz uygulanması gerektiğine yönelik bir bağlayıcılığının söz konusu olmadığını, hesap kat ihtarnamelerin davacı firmaların KÇS’lede belirttikleri ve aynı zamanda Ticaret Sicildeki kayıtlı olan adreslerine gönderildiği ve söz konusu adreslerde usulüne uygun tebliğ edildiğini, hesap kat ihtarnamesinin davacıların kredi çerçeve sözleşmelerinde belirttikleri adreslerine yöneltilmesinin yeterli olduğunu, iade edilse dahi ilgili adrese ulaşması ile ihtarname tebliğ edilmiş sayılacağından tebliğlerin yapılmış sayılması gerektiğini, davacılar yönünden temerrüt koşullarının ihtarname tebliği ile gerçekleştiğini, davacılar tarafından aynı gerekçelerle ihtiyati tedbir yoluyla satışın durdurulması talebinin Manisa Asliye Ticaret Mahkemesinin 07/09/2022 tarih 2022/319 D.İş -2022/332 K.sayılı kararı ile reddine karar verildiğini, davacı tarafından sıra cetveline itiraz davaları sonuçlanmadan satış yapılamayacağı gerekçesi ile iflas dosyasında satışın durdurulması talebinin iflas idaresinin 19/09/2022 tarihli kararıyla reddine ve satış işlemlerinin devamına karar verildiğini, İİK’nun 185.maddesi hükmü uyarınca iflasın açılması ile zerlerindeki rüçhan hakları saklı kalmak üzere iflas masasına dahil olan rehinli malların iflas idaresince en yakın ve uygun zamanda paraya çevrilmelerinin esas olduğunu bildirerek davacı tarafın satışın durdurulması talebinin, davanın ve kötüniyet tazminat talebinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:
İlk derece mahkemesince; “…davacılar tarafından davalı taraf aleyhine işbu davada; Manisa 3. İcra ve İflas Müdürlüğünün 2019/2 İflas Masasına yazdırılan faiz miktarının fahiş olduğu, İzmir 3. İcra Hukuk Mahkemesinin kararı ile borcun muaccel hale gelmediğine karar verildiğinden temerrütün söz konusu olmadığı halde davalının %72 oranında fahiş faiz oranı uygulamak suretiyle alacak kayıt talebinde bulunduğu, 28/02/2019 tarihi itibariyle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla değişen faiz alacağının tespiti ile fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 35.000.000 TL faiz miktarı için menfi tespit davası açılarak satışına gidilen … İli … İlçesi … Mahallesi … ada … parseldeki kayıtlı fabrika vasıflı taşınmazın satışının tedbiren durdurulmasına, olası ihale bedelinin tedbiren alacaklıya ödenmemesi yönünden ihtiyati tedbir talep edilmiş ise de; incelenen dosya kapsamı ile iddia ve talebin yargılamayı gerektirdiği, HMK’nun 389 ve 390.maddeleri kapsamında yasal koşulları oluşmadığı…” gerekçesiyle davacı tarafın ihtiyati tedbir talebinin REDDİNE karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ:
İhtiyati tedbir talep eden/davacılar vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle; yerel mahkemece tedbir taleplerinin reddine karar verildiğini, davanın konusunun, davalının gerçek alacağının iki katı oranında fazla bir tahsilata yönelmesinin oluşturduğunu, davalının hukuka aykırı fahiş faiz uygulamaları ile tahakkuk ettirdiği alacağının tahsili amacıyla müflis şirketin üretim tesisi olan … ili, … İlkesi, … Mahallesi, … ada, … parselde kayıtlı taşınmazın satışına yöneldiğini, ihtiyati tedbir uygulanmaması halinde dava devam ederken davalı tarafça şirketin iştigal alanını oluşturan yağ fabrikasının satışının gerçekleştirilebilecek ve telafisi imkansız zararlara sebebiyet verileceğini, satışa konu yağ fabrikası dışındaki davalı lehine ipotekli diğer taşınmazların alacağı fazlasıyla karşılar düzeyde olduğunu, bu durumda şirketin asli unsurlarından ve davalı lehine ipotekli olan yağ fabrikasının satışının tedbiren durdurulmasının, davalının hak ve menfaatlerini zedeleyeceğini, şirketin iflastan çıkma sürecinin olumsuz etkileyeceğini, telafisi imkansız hak ve kayıplara sebebiyet vereceğini, davalı bankanın satışını talep ettiği fabrikanın satılmasının, tüm tarafların ciddi hak kayıplarına sebebiyet vereceğini, şirketin ticari bütünlüğünün bozarak iflastan çıkmasını olumsuz etkileyeceğini, satışa konu fabrikanın gayrimenkul olması sebebiyle ertelenecek bir satışta, değerinde bir kayıp yaşanmayacağını, aksine değerinin artırarak koruyacağını, davalı bankanın alacağını rehinle teminat altına aldığını, fabrika dışındaki diğer ipotekli taşınmazların değerlerinin banka alacağını fazlasıyla karşılar düzeyde olduğunu, bu durumda ipotekli taşınmazlardan birisi olan yağ fabrikasının satışının bir süreliğine durdurulmasının bankanın hiç bir alacak kaybına sebebiyet vermeyeceğini belirterek, İzmir 6. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2022/822 Esasında tedbir talebimizin reddine ilişkin verilen 09.12.2022 tarihli ara kararın kaldırılmasına, yağ fabrikası dışında kalan ve davalı banka lehine ipotekli 4 adet taşınmazın, davalının alacağını fazlasıyla karşılar değerde olması sebebiyle … İli, … İlçesi, … Mahallesi, … ada, … parselde kayıtlı “yağ fabrikası” niteliğindeki taşınmazın Manisa 3. İcra ve İflas Müdürlüğünün 2019/2 İflas dosyasından yapılacak olan satışının teminat aranmaksızın tedbiren durdurulmasına, aksi takdirde, uygun görülecek makul bir teminat karşılığında sadece fabrika vasıflı taşınmazın satışının tedbiren durdurulmasına, olası ihale bedelinin yine tedbiren alacaklıya ödenmemesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak kaydıyla karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; icra takibinden sonra açılan menfi tespit istemine ilişkindir.
Talep konusu ise; İzmir 6. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2022/822 Esasında tedbir talebimizin reddine ilişkin verilen 09.12.2022 tarihli ara kararın kaldırılmasına, yağ fabrikası dışında kalan ve davalı banka lehine ipotekli 4 adet taşınmazın, davalının alacağını fazlasıyla karşılar değerde olması sebebiyle … İli, … İlçesi, … Mahallesi, … ada, … parselde kayıtlı “yağ fabrikası” niteliğindeki taşınmazın Manisa 3. İcra ve İflas Müdürlüğünün 2019/2 İflas dosyasından yapılacak olan satışının teminat aranmaksızın tedbiren durdurulmasına, aksi takdirde, uygun görülecek makul bir teminat karşılığında sadece fabrika vasıflı taşınmazın satışının tedbiren durdurulmasına, olası ihale bedelinin yine tedbiren alacaklıya ödenmemesi talebine ilişkindir.
Mahkemece; davacıların ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmiş olup, ara kararı davacılar vekili tarafından istinaf edilmiştir.
6100 sayılı HMK.’nın “ihtiyati tedbirin şartları”na ilişkin 389/2. maddesinde; “Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hâle geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir” düzenlemesi bulunmaktadır.
Aynı Kanunun 390/3. maddesinde ise; “Tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkça belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır” hükmü bulunmaktadır.
Geçiçi hukuki koruma yargılamasını asıl hukuki koruma yargılamasından ayıran özelliklerden biri ispat ölçüsü noktasındadır. HMK.’nun ihtiyati tedbirle ilgili 390. maddesinin gerekçesinde geçici hukuki korumalarda ispat hususu üzerinde durulmuştur. Kanunda açıkça öngörülmemişse ya da işin niteliği gerekli kılmıyorsa, bir davada (normal bir yargılamada yaklaşık ispat değil, tam ispat aranır. Çünkü, hakim, mevcut ispat ve delil kuralları çerçevesinde, tarafların iddia ettiği bir vakıa konusunda tam bir kanaate varmadan o vakıayı doğru kabul edemez.
Ancak kanun koyucu bazen ya doğrudan kendisi düzenleme yaparak ya da işin niteliği ve olayın özelliği gereği hakime, bu durumu belirterek, ispat olgusunu düşürme imkanı vermiştir. Bu düşürülmüş ispat ölçüsü çerçevesinde, tam kanaat değil, kuvvetle muhtemel, yaklaşık bir kanaat yeterli görülmektedir. Doktrinde bu yön karar verilmesi için tam ispat ölçüsü yerine yaklaşık ispat ölçüsü olarak ifade edilmektedir. Ancak, yaklaşık ispatla yetinilmiş olması, ispatın aranmayacağı ya da ispat kurallarının tamamen dışına çıkılacağı anlamına gelmez.
Bir taraf iddiasını mahkeme önüne ne kadar inandırıcı şekilde getirirse getirsin, bu sadece bir iddiadan ibarettir. İddia edilen vakıanın sabit yani doğru kabul edilebilmesi için, ispat yükü üzerine düşen tarafın bunu kanundaki delil sistemi içinde yine kanunun aradığı ispat ölçüsü çerçevesinde ispat etmesi gerekir.
Tam ispatın arandığı durumlarda bu ölçü tereddütsüz ortaya konmalıdır. Yaklaşık ispat durumunda ise hakim o iddianın ağırlıklı ihtimal olarak doğru olduğunu kabul etmekle birlikte, zayıf bir ihtimal de olsa, aksinin mümkün olduğunu gözardı etmez. Bu sebepledir ki, genelde geçici hukuki korumalara, özel de ihtiyati tedbire ve ihtiyati hacze karar verilirken haksız olma ihtimalide dikkate alınarak talepte bulunandan teminat alınması öngörülmüştür.
Geçici hukuki korumalarda, bazen karşı tarafın dinlenmemesi, tüm delillerin ayrıntılı bir biçimde incelenmesine yeterli zamanın olmaması gibi sebeplerle yaklaşık ispat yeterli görülmüştür; bu çerçevede, aslında ispat ölçüsü bakımından HMK.’nda bir yenilik getirilmemekle birlikte, “yaklaşık ispat” kavramı kullanılarak doktrinde kabul gören ifade tasarıya alınmış, ayrıca burada hem tam ispatın aranmadığı belirtilmiş hem de basit bir iddianın yeterli olmadığı vurgulanmak istenmiştir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde; davacıların iddialarının yargılamayı gerektirdiği, mevcut dosya kapsamı, delil durumu ve yargılamanın bulunduğu aşama itibariyle davacıların ihtiyati tedbir kararı verilmesi için haklılığını yasaya uygun ve yaklaşık olarak ispat edemediği anlaşılmakla, mahkemece ihtiyati tedbir taleplerinin reddine karar verilmesinde usul ve yasaya aykırı bir husus bulunmamaktadır.
Tüm bu açıklamalara, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle, yasaya uygun gerektirici nedenlere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmamasına, HMK.nun 355. maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin konularda da kararın esasına etkili bir aykırılık bulunmaması nazara alınarak davacılar vekilinin istinaf sebebleri yerinde görülmediğinden istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1- İzmir 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 09/12/2022 tarih ve 2022/822 Esas sayılı sayılı ara kararına karşı ihtiyati tedbir talep eden/davacıların istinaf başvuru sebeplerinin HMK 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-İhtiyati tedbir talep eden/davacıların yatırmış olduğu 220,70 TL istinaf başvuru harcının hazineye gelir yazılmasına,
3-Alınması gereken 179,90 TL istinaf karar harcından, peşin yatırılan 80,70 TL harcın mahsubu ile bakiye 99,20 TL harcın ihtiyati tedbir talep eden/davacılardan tahsili ile hazineye gelir kaydına, (harç işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,)
4-İstinaf edenler tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,
5-İstinaf edenler tarafından yatırılan istinaf avansından kullanılmayan kısmının HMK’nın 333. maddesi uyarınca; karar kesinleştikten sonra ilk derece mahkemesince istinaf edenlere iadesine,
6-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
7-Kararın 6100 sayılı HMK.”nun 359-(3) maddesi uyarınca ilk derece mahkemesince taraflara TEBLİĞİNE,
8-Dosyanın mahkemesine gönderilmesine,
Dair; dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK 362/1-f maddesi gereğince kesin olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 16/02/2023