Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2023/1046 E. 2023/1264 K. 13.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2023/1046
KARAR NO : 2023/1264

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : AYDIN ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 23/05/2022 (Dava) – 04/04/2023 (Karar)
NUMARASI : 2022/467 Esas – 2023/206 Karar
DAVA : Destekten Yoksun Kalma Tazminatı
BAM KARAR TARİHİ : 13/09/2023
KARARIN YAZIM TARİHİ : 13/09/2023
İstinaf incelemesi için Dairemize gönderilen Aydın Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 04/04/2023 karar tarihli 2022/467 Esas – 2023/206 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 03.09.2021 tarihinde, davalı … A.Ş. tarafından 105807696 poliçe numarası ile zorunlu trafik sigortası yapılan … plaka sayılı kamyonun freninin tutmaması nedeniyle karşı şeride geçerek ve kendi şeridinde ilerleyen, müvekkilinin sevk ve idaresindeki … plaka sayılı otomobile çarptığını, söz konusu kazada yolcu konumunda olan müvekkilinin eşi … T.C. kimlik numaralı … kaza mahallinde vefat ettiğini, müvekkilinin ise ağır yaralandığını, trafik kazası tespit tutanağı ve Söke 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2022/31 E. Sayılı dosyasında düzenlenen bilirkişi raporu uyarınca, kazanın meydana gelmesinde kamyon sürücüsü …’ın % 100 kusurlu olduğunu, müvekkilinin murisin mirasçısı olduğunu, müteveffa …’ın öğretmen olduğunu, müvekkilinin … 50 yıllık eşinin desteğinden yoksun kaldığını, davalı tarafa 14.01.2022 tarihinde, …’a ödenmesi lazım gelen destekten yoksun kalma tazminatının ödenmesi için mail yolu ile başvuruda bulunulduğunu, sigorta firması tarafından başvurunun sürüncemede bırakıldığını belirterek davanın kabulü ile destekten yoksun kalma tazminatının davalı sigortaya başvuru tarihi olan 14.01.2022 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davadan önce müvekkil sigorta şirketine usulüne ve mevzuata uygun başvuru yapılmamış olup, dava şartı noksanlığı nedeniyle dava usulden reddini talep etmiş, esasa ilişkin beyanlarında ise sigortalı araç sürücüsünün kazanın meydana gelmesinde kusurunun bulunup bulunmadığı, var ise kusur oranı adli tıp kurumu trafik ihtisas dairesince belirlenmesi gerektiğini, müvekkili şirketin nezdindeki poliçe sebebiyle davacıya karşı sorumluluğunun doğabilmesinin sigortalı aracın kazanın oluşumunda kusurlu olmasına bağlı olduğunu ve sorumlu olacağı miktar sürücünün kusur oranına göre belirlenmesi gerektiğini belirterek; kazanın meydana gelmesinde sigortalı araç sürücüsünün kusuru bulunmadığından davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI:
İlk derece mahkemesince; “…03.09.2021 tarihinde meydana gelen trafik kazasında; sigortalı araç … plakalı aracın freninin tutmaması neticesinde karşı şeride geçmesi ve kendi istikametinde seyir halinde olan davacının sevk ve idaresindeki … plakalı araçta yolcu konumunda bulunan müteveffa …’ın vefat etmesi nedeniyle davacı eşinin destekten yoksun kalma tazminatının davalıdan tahsilini talep ettiği anlaşılmaktadır. Dava konusu olaya ilişkin Söke 1. ACM’nin 2022/31 E, 308 K sayılı dosyasında sigortalının tam kusurlu olduğu ve davacının kusurunun bulunmadığı belirlenmiştir. Olay yeri tespit tutanağı, Söke 1. ACM dosyası kapsamında verilen gerekçeli karar ve olayın oluş şekli dikkate alındığında olayda dava dışı sigortalının tam kusurlu olduğu kanaatine varılmış ve yeniden kusura ilişkin rapor alınması gerekmediği kanaatine varılarak yargılamaya devam olunmuştur. Kaza tarihinde müteveffanın gelir durumu SGK’dan sorulmuştur. Dosyada davacının tazminat alacağının hesabı için aktüer bilirkişiden rapor alınmıştır. Bilirkişi tarafından AGİ’siz asgari ücret üzerinden, TRH-2010 tablosu dikkate alınarak ve teknik faiz uygulanmaksızın hesaplama yapılmıştır. Bilirkişi raporunun hüküm kurmaya elverişli olduğu…” gerekçesiyle davacının davasının kabulü ile 330.592,29 TL’nin 24/01/2022 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde; ilk derece mahkemesince verilen kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu, mahkemece kusur değerlendirmesi yapılmadan ceza mahkemesi değerlendirmesi ile sigortalı araç sürücüsünün kusurlu olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğunu, kabul anlamına gelmemek kaydıyla mahkemece alınan bilirkişi hesap raporunda TRH Prograsif rant hesabı yapılarak zarar tutarı tespit edilmesinin hatalı olduğunu, Trafik Sigortası genel şartlar gereği TRH 1,8 hesabı yapılması gerektiğini, 01.06.2015 tarihinde yürürlüğe giren Yeni genel şartlar uyarınca sürekli sakatlık tazminatı hesaplamaları Türk Borçlar Kanunu hükümlerine göre değil, genel şart ekinde yer alan esaslara göre hesaplanması gerektiğini, Genel şartların EK-2 başlıklı maddelerinde, destekten yoksun kalma tazmınatı hesaplaması sırasında; THR 2010 yaşam tablosunun dikkate alınacağı, hesaplamalarda iskonto oranının (teknik faizin) 1,8 olarak kabul edileceği, hesaplamalarda ölen kişinin vergilendirilmiş gelirinin belgelenmiş olması halinde dikkate alınabileceği, belge sunulamaması durumunda ise asgari ücretin dikkate alınacağı, yine tazminat hesaplanırken “ devre başı ödemeli belirli süreli rant” formülünün uygulanacağı nihayetinde hesaplamaya ilişkin standartların hazine müsteşarlığı tarafından belirleneceğinin düzenlendiğini, davacı tarafın sgk’dan herhangi bir ödeme alıp almadığı / kendisine maaş bağlanıp bağlanmadığı belirlenmesi gerektiğini belirterek; İlk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılmasını, istinaf itirazları doğrultusunda yeniden karar verilmesini talep etmiştir.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava; trafik kazasından kaynaklanan karşı araç ZMM sigortacısından destekten yoksun kalma tazminatı talebine ilişkindir.
Mahkemece; davanın kabuulüne karar verilmiş olup, hüküm davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
İstinaf incelemesi HMK.nun 355. maddesi uyarınca istinaf sebebleri ile sınırlı olarak ve kamu düzeni yönünden yapılmıştır.
Somut olayda; kaza tarihi olan 03.09.2021 tarihinde, davalı … A.Ş. tarafından 105807696 poliçe numarası ile zorunlu trafik sigortası yapılan … plaka sayılı kamyonun karşı şeride geçerek ve kendi şeridinde ilerleyen, davacının sevk ve idaresindeki … plaka sayılı otomobile çarptığı, söz konusu kazada yolcu konumunda olan davacının eşi …’ ın kaza mahallinde vefat ettiği ve davacının ise ağır yaralandığı, davacının eldeki davada eşinin desteğinden mahrum kalması nedeniyle destekten yoksun kalma tazminatı talep ettiği anlaşılmaktadır.
1-Mahkemece dosyada kusur raporu alınmadığı ve davalıya sigortalı araç sürücüsünün ta kusurlu kabul edildiği ve ceza dosyasındaki kusur raporu, kaza tespit tutanağı ve ceza dosyasındaki bilgi ve belgelerle sonuca gidildiği anlaşılmaktadır.
Söke 1. Ağır Ceza Mahkemesi’ nin 2022/31 esas sayılı dosyasının UYAP’ tan yapılan incelenmesinde; 01/07/2022 tarihli ve 2022/31 esas – 2022/308 karar sayılı ilamı ile dava dışı sürücünün tam kusurlu kabul edildiği ve mahkumiyet hükmü kurulduğu, kararın istinaf incelemesi sonucu İzmir BAM 19. C.D’ nin 04/05/2023 tarihli ve 2022/2263 esas – 2023/1195 karar sayılı ilamı ile dava dışı sürücü … hakkındaki tam kusura dayalı mahkumiyet hükmü yönünden istinaf başvurusunun esastan reddine, dava dışı işleten … yönünden ise ; fenni muayenesi süresi dolmuş ve yenilenmemiş olan … plakalı aracı, firmasına ait işlerde kullanılmak üzere çalışanı olan diğer sanık …’a teslim etmesi ve sanık … ‘in de kusurlu hareketiyle söz konusu kazaya neden olması şeklinde gelişen eylemde, sanık … yönünden, aracın fenni muayene tarihinin dolduğunu bilmesine rağmen, bu aracı çalışanına kullandırması nedeniyle kusurlu olduğu, sanık …’un “..Araç yaklaşık 1 aydır bakımdaydı. Bakımlara ilişkin belgeler bende mevcuttur. Aracın muayenesi araç sanayide bakımdayken bitti. Bakımdan sonra hemen işe başladığı için muayenesini yaptırma fırsatımız olmadı..” şeklindeki savunması karşısında, aracın fenni muayene süresinin dolduğunu bildiği göz önüne alındığında, olayda bilinçli taksirin yasal koşullarının oluştuğu, bu nedenle sanık …’a TCK’ nun 22/3 maddesinin uygulanma olasılığına göre CMK’nın 226. maddesi gereğince ek savunma hakkı tanınarak mahkumiyet hükmü kurulması gerektiği gerekçesiyle, işleten yönünden hükmün kaldırılmasına karar verilmiştir.
Dolayısıyla, kazanın meydana gelmesinde davacının herhangi bir kusurunun bulunmadığı, kamyon sürücüsü …’ ın tam kusurlu şekilde kazaya sebebiyet verdiği istinaf ilamı ile 04/05/2023 tarihinde kesinleşmiştir.
6098 Sayılı TBK’nun 74.maddesi gereğince; hukuk hakimi ancak ceza mahkemesinde tespit edilen maddi vakıa ile bağlı olup zarar verenin kusurunun bulunup bulunmadığı hakkında karar verirken ceza hakiminin kusurun değerlendirilmesine ve zararın belirlenmesine ilişkin kararı şüphesiz hukuk hakimini bağlamayacaktır.
Ceza yargılaması kapsamında kusur değerlendirmesine ilişkin olarak maddi olgu belirlemesinin yapıldığı ve dava dışı sürücünün tam kusurlu bulunduğu belirtilerek cezalandırılmasına karar verilmiş olup anılan karar 04/05/2023 tarihinde kesinleşmiştir.
Buna göre, ceza dosyasında alınan 07/04/2022 tarihli kusur bilirkişi raporu, kaza tespit tutanağı ve kesinleşen ceza mahkemesi kararı ile; dava dışı sürücünün karşı şeride geçtiği ve şerit tecavüzü yaparak karşı şeritten nizami bir şekilde seyir halinde bulunan davacının kullandığı araca çarpması sonucu kazanın meydana geldiği maddi olgu olarak tespit edilmiş bulunmaktadır.
Yukarıdaki açıklamalar ışığında konuya ilişkin yargısal süreç değerlendirildiğinde; hukuk hakimi ceza mahkemesince belirlenmiş ve kesinleşmiş olan maddi olgu ile bağlı olduğu, olayda davalı dışı sürücünün kusuru ceza yargılaması sonucunda maddi olgu (vakıa) olarak tespit edildiği, hukuk hakiminin ceza mahkemesindeki maddi olgu ile bağlı olacağı, davacının kendi şeridinde nizami olarak seyrettiği, kazanın önlenmesi için alabileceği herhangi bir güvenlik tedbiri bulunmadığı, davacının başkaca bir kural ihlalinin mevcut olmadığı, dolayısıyla kazanın meydana gelmesinde dava dışı sürücünün tam kusurlu olduğunun sabit olduğu, bu hususta herhangi bir kuşku bulunmadığı anlaşılmakla, Anayasanın 141/son ve HMK’ nın 30. maddelerinde düzenlenen usul ekonomisi ilkesi uyarınca yeniden kusur raporu alınmamış olmasında usul ve yasaya aykırı bir husus bulunmadığından davalı vekilinin bu yöne ilişen istinaf itirazları yerinde görülmemiştir.
2-Mahkemece alınan aktüer bilirkişi raporu hükme esas alınmıştır. Bu rapor, davalı vekiline 16/01/2023 gününde tebliğ edilmiştir. HMK’nın 281’inci maddesinde yer alan “iki hafta içerisinde itiraz edilebileceği, itiraz edilmediği takdirde bilirkişi raporuna itiraz etme hakkından vazgeçilmiş sayılacağı” ihtarına da yer verilmiştir. Ancak, davalı vekilleri hükme esas alınan hesap raporuna itiraz etmemişlerdir.
HMK’nın 281’inci maddesine göre taraflar bilirkişi raporunun kendilerine tebliği tarihinden itibaren iki hafta içerisinde eksik gördükleri hususların bilirkişiye tamamlattırılmasını, belirsizlik gösteren hususlar hakkında bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilirler. İki haftalık süre madde gerekçesinde de belirtildiği üzere hak düşürücü süredir. Taraf, iki hafta içinde bilirkişi raporuna tamamen veya kısmen itiraz etmezse, rapor itiraz etmediği kısımlar bakımından onun hakkında kesinleşir. Bilirkişi raporunda itiraz edilmeyen husus diğer taraf bakımından usuli kazanılmış hak oluşturur. (Prof.Dr. Ejder YILMAZ, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Şerhi, Yetkin Yayınları, 2’inci Baskı, sayfa 1279 vd.).
Yargıtay da, yargılama sırasında yanlardan birinin bilirkişi raporuna itiraz etmemesi halinde itiraz eden lehine usuli kazanılmış hak oluşacağını, taraflardan birinin bilirkişi raporuna itiraz etmemesi, diğer tarafın itirazı üzerine ya da mahkemece kendiliğinden yeni bir bilirkişi raporu alınması ve sonuncu raporun önceki rapora itiraz edenin daha da aleyhine olması halinde, önceki rapor, itirazda bulunmayan yönünden kesinleşeceğinden, itiraz eden taraf lehine oluşan usuli kazanılmış hak gereği mahkemece itiraz edenin lehine olan bilirkişi raporuna göre karar verileceğini benimsemektedir.( Yargıtay 17. Hukuk Dairesi, 28.02.2017 gün ve 2014/17879 E,.2017/2082 K . )
Davalı hükme esas alınan hesap raporuna itiraz etmemiştir. Dolayısıyla hesap raporundaki belirlemeler davacı yönünden usuli kazanılmış hak oluşturmuştur. Hesap raporunda bazı hatalar olduğuna ilişkin ilk kez istinaf dilekçesiyle ileri sürülen itirazlar da bu nedenle yerinde değildir.
3-Davalı vekili, davacı tarafın SGK’dan kendisine herhangi bir aylığın bağlanıp bağlanmadığı ve SGK’dan herhangi bir ödeme alıp almadığının belirlenmesi gerektiği gerekçesiyle, istinaf yoluna başvurmuştur.
Ancak, mahkemece bu hususta inceleme ve araştırma yapıldığı, SGK’ dan elen 12/10/2022 tarihli yazı cevabında, davacıya eşinin ölümü nedeniyle dul aylığı bağlandığının bildirildiği görülmektedir.
Davalı taraf, yukarıda açıklandığı üzere hesap bilirkişi raporuna itiraz etmediğinden ve davacı lehine usuli kazanılmış hak oluştuğundan, davacıya bağlanan dul aylığının tazminat miktarından düşülmesi suretiyle hesaplama yapılması gerektiği yönündeki istinaf itirazlarının dinlenilmesi mümkün değildir.
Kaldı ki; davacıya bağlanan dul aylığı, desteğin belli bir süre prim ödemesinin karşılığı olarak davacıya bağlanan dul aylığı olup, peşin sermaye değeri hesaplanmayan ve rücuya tabi olmayan aylıklardandır. Bu nedenle, hesaplanan tazminattan davacıya bağlanan dul aylığının mahsup edilmesi gerekmemektedir.
4-Somut olayda, mahkemece müterafik kusur yönünden herhangi bir değerlendirme yapılmadığı anlaşılmaktadır.
Zararın meydana gelmesinde veya artmasında mağdurun da kusurunun bulunması halinde söz konusu olan müterafik kusur Borçlar Kanunun 44.(6098 sayılı TBK’nın 52.)maddesinde düzenlenmiştir. Mağdurun kusurunun zararın meydana gelmesinde başlıca etken olması halinde zarar verenin sorumluluğunun kalkması söz konusu olabileceği gibi belirlenen kusura göre zarar ve ziyandan indirim yapılmasını da gerektirebilir.
Somut olayda desteğin ön yolcu koltuğunda oturduğu, emniyet kemerinin takılı olup olmadığının belirsiz olduğu ve İzmir Adli Tıp Kurumunun 22/11/2021 tarihli otopsi tutanağında genel beden travması, beyin kanaması, iç kanama, iç organ (akciğer) yaralanması ve vücuttaki seri kemik kırıkları sonucu hayatını kaybettiği tespit edilmiştir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay irdelendiğinde; desteğin kaza esnasında aracın sağ ön koltuğunda oturmakta olduğu, kamyonun çarpma noktasının daha çok desteğin bulunduğu aracın sağ tarafı olduğu, çarpmanın çok şiddetli bir şekilde meydana geldiği, desteğin araçtan fırlamadığı, ölüm nedeninin birden fazla olduğu, davalı tarafça da desteğin emniyet kemeri takmadığının, müterafik kusurlu olduğunun ve ölüm olayı ile emniyet kemeri takılmamış olması arasında illiyet bağının bulunduğunun iddia ve ispat edilmediği, ileri sürülmediği anlaşılmakla kararda müterafik kusur nedeniyle indirim yapılmamış olmasında da bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
Tüm bu açıklamalara, dosya kapsamına, kararın dayandığı delillerle, yasaya uygun gerektirici nedenlere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmamasına, HMK.nun 355. maddesi uyarınca kamu düzenine ilişkin konularda da kararın esasına etkili bir aykırılık bulunmaması nazara alınarak davalı vekilinin istinaf sebebleri yerinde görülmediğinden istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1-Davalı vekilinin Aydın Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 04/04/2023 karar tarihli 2022/467 Esas – 2023/206 Karar sayılı kararına yönelik istinaf itirazlarının HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-İSTİNAF AŞAMASINDA; alınması gereken 22.582,75 TL istinaf karar harcından 179,90 TL ve 5.465,00 TL olmak üzere ayrı ayrı yatırılan toplam 5.644,9‬0 TL’nin mahsubu ile eksik kalan 16.937,85‬ TL istinaf karar harcının davalıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına,
3-Davalı tarafından karşılanan istinaf yargılama giderlerinin kendisi üzerinde bırakılmasına,
4-HMK 333.maddesi uyarınca karar kesinleştiğinde varsa taraflarca yatırılan avansdan kalan bakiyenin yerel mahkemece hesaplanarak ilgili olduğu tarafa iadesine,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
6-Kararın, temyize tabi bulunması nedeniyle Dairemizce taraflara tebliğine,
Dair; dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay İlgili Hukuk Dairesine TEMYİZ yasa yolu açık olmak üzere oy birliğiyle karar verildi. 13/09/2023