Emsal Mahkeme Kararı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi 2023/1036 E. 2023/951 K. 07.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İZMİR
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
20. HUKUK DAİRESİ

DOSYA NO : 2023/1036
KARAR NO : 2023/951

T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I

İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : MANİSA ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 08/11/2022 (Dava) – 31/01/2023 (Karar)
NUMARASI : 2022/1011 Esas – 2023/50 Karar
DAVA : Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
BAM KARAR TARİHİ : 07/06/2023
KARARIN YAZIM TARİHİ : 07/06/2023
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen Manisa Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 31/01/2023 tarihli 2022/1011 Esas ve 2023/50 Karar sayılı dosyasının incelemesi tamamlanmış olmakla HMK’nın 353. ve 356. maddeleri gereğince; dosya içeriğine ve kararın niteliğine göre sonuca etkili olmadığından duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda;
GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
DAVA:
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; davalı tarafın, Akhisar İcra Müdürlüğü’nün 2021/2022 sayılı takip dosyası ile 17.02.2020 tarihli 180.000-TL tutarlı senedin ödenmediği iddiası ile kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile icra takibi başlattığını, takibe konu senetle ilgili olarak … tarafından 19.02.2020 tarihli ödememe protestosu çekildiğini, bu süreçten sonra taraflar arasında yapılan görüşmeler neticesinde anlaşma sağlandığını ve ödeme yapıldığını, tarafların anlaşması dolayısıyla davalı … Şirketi tarafından, …na 08.10.2020 tarihinde ”Bankanızca protesto edilmiş olan 17.02.2020 tarihli 180.000-TL tutarlı borçlu …’e ait senetten alacağımız kalmamıştır.” şeklinde borcun ödendiğine ilişkin yazı yazılarak gönderildiğini, görüldüğü üzere müvekkillerinin takibe konu senetten dolayı hiçbir borcu bulunmayıp, takibe konu senedin ödendiğinin sabit olduğunu, davalı tarafından başlatılan icra takibi nedeniyle işbu menfi tespit davasını açmalarının zorunlu olduğunu belirterek, Akhisar İcra Müdürlüğünün 2021/2022 sayılı dosyasındaki takibin iptaline ve davalı aleyhine alacağın %20’sinden az olmamak kaydıyla kötü niyet tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, davacıların müvekkili şirkete birçok hukuki sebebe dayalı borcu bulunmakla birlikte müvekkili şirket muhasebecisinin kendilerine yanlış senedi vermesinden kaynaklı olarak dava konusu senet için sehven icra takibine başlandığını, dava açılmasıyla müvekkili şirket yetkililerine bu durumun bildirildiğini ve muhasebeci tarafından yapılan yanlışlığın müvekkili şirket yetkilileri tarafından fark edildiğini, akabinde davacılar aleyhine yapılan takipten vazgeçildiğini, ancak davacıların, belirttikleri gibi müvekkili şirkete başka borçlarının da bulunduğunu, bu nedenle müvekkili şirketin kötü niyetli olmadığını, istenilen %20 icra inkar tazminatının reddi gerektiğini, ayrıca davanın konusunun zorunlu arabuluculuk kapsamında bulunmaması sebebiyle arabuluculuk giderlerinden müvekkili şirketin sorumlu tutulmayıp davacılar üzerinde bırakılması gerektiğini beyanla, dava konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilmesini, ayrıca müvekkili şirketin kötü niyetli olmaması sebebiyle aleyhine %20 icra inkar tazminatına hükmedilmemesini talep etmiştir.
YEREL MAHKEME KARARI:
Mahkemece, “…..Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; davacılar tarafından Akhisar İcra Müdürlüğü’nün 2021/2022 sayılı dosyasında takip dayanağı 30/09/2019 keşide, 17/02/2020 vade tarihli ve 180.000,00 TL bonoya ilişkin borcun bulunmadığı iddiası ile işbu davanın açıldığı, dava dilekçesinin ekine davalı … ……Ltd.Şti. tarafından takip dayanağı olan 17/02/2020 vade tarihli ve 180.000,00 TL bedelli bono nedeniyle davacı …’den alacak kalmadığına ilişkin …’na verilen belge suretinin sunulduğu, davalı tarafın cevap dilekçesinde, muhasebecilerinin yanlış senedi vermesi nedeniyle dava konusu senedin sehven işleme konulduğunu, daha sonra Akhisar İcra Müdürlüğü’nün 2021/2022 sayılı takibinden vazgeçildiğini beyan ettikleri, takip dosyasının incelenmesi neticesinde; alacaklı vekilinin takipten vazgeçme talebi üzerine tahsil harcının ikmali ile 18/11/2022 tarihinde icra dosyasının kapatıldığı anlaşılmakla, davanın konusuz kaldığı, davalı tarafın davanın açılmasına sebebiyet verdiği, bu nedenle yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesi gerektiği kanaatine varıldığı, diğer yandan davacı tarafın takibin kötü niyetli olarak yapıldığını belirterek, % 20 oranında kötü niyet tazminatı talebinde bulunduğu, öğretiye ve Yargıtay uygulamasına göre, alacağının bulunmadığını bildiği veya bilmesi gereken bir durumda olduğu halde, icra takibine girişen alacaklının kötüniyetli kabul edileceği, bu nedenle somut olayda davalı tarafın bilmesi gereken bir durumda olduğu halde bedelsiz kalan bonoyu takibe koyduğu anlaşılmakla, şartları oluştuğundan takip konusu asıl alacağın %20’si oranında kötü niyet tazminatının davalıdan alınarak davacılara verilmesine şeklinde karar verilmesi gerekmekle, sonuç olarak; DAVA KONUSUZ KALDIĞINDAN KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA, şartları oluştuğundan takip konusu asıl alacağın %20’si oranında kötü niyet tazminatının davalıdan alınarak davacılara verilmesine…” şeklinde karar verilmiştir.
İSTİNAF İTİRAZLARI:
Davalı vekili tarafından, “…Müvekkili şirketin kötü niyetli olduğundan bahisle kötüniyet tazminatı ödemesine karar verilmiş ise de, bunun davacı tarafından ispatlanamadığını, söz konusu yanlışlığın muhasebeci tarafından yapıldığını ve olayın akabinde hemen sehven konulan takipten vazgeçildiğini, akabinde davacıların borçlu olduğu birçok senet ve cari hesabın icraya konulduğunu, kaldı ki davacılar tarafından verilen beyan dilekçesiyle davacıların müvekkili şirkete borçlu olduğunu açıkça kabul ettiklerini ve arabuluculuk görüşmesi sırasında yapılan görüşmeleri yerel mahkemeye bildirerek gizliliği ihlal ettiklerini, ancak asıl olanın; müvekkili şirket tarafından birçok kez sorulmasına rağmen tabiri caizse ‘usul olsun’ şeklinde arabuluculuk sürecine başvuranın da sonlandıranın da davacıların bizzat kendileri olması olduğunu, işbu sebeple kötü niyet tazminatına hükmedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, kaldı ki Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 2011/5189 E.- 2011/14316 K.sayılı kararından da anlaşılacağı üzere menfi tespit davası sonucunda alacaklının kötüniyet tazminatı ile sorumlu tutulabilmesi için takibin haksız olmasının yeterli olmadığını, davalı alacaklının ayrıca takipte kötüniyetli olduğunun da kanıtlanması gerektiğini, bu yönde birçok kararın bulunduğunu, asıl davacıların kötü niyetli olduğunu, müvekkili şirkete borçlarını ödememeleri ve haksız olarak halen ödememeye devam etmeleri söz konusu iken müvekkili şirketin kötü niyetli olduğundan bahsedilmesinin tabiri caizse abesle iştigal olduğunu, işbu sebeple müvekkili şirket aleyhine hükmedilen kötü niyet tazminatından sorumlu tutulmasının mümkün olmadığını, yine hükmedilen vekalet ücretinde de hataya düşüldüğünü, sehven yapılan takipten müvekkili şirketin henüz ön inceleme duruşması yapılmadan vazgeçtiğini ve davanın konusuz kalması sebebiyle karar verilmesine yer olmadığına dair karar verildiğini, AAÜT madde 6’da; ‘…Anlaşmazlık, davanın konusuz kalması, feragat, kabul, sulh veya herhangi bir nedenle; ön inceleme tutanağı imzalanıncaya kadar giderilirse, bu Tarife hükümleriyle belirlenen ücretlerin yarısına hükmedilir.’ denildiğini, davacı yararına vekalet ücretinin yarısına hükmedilmesi gerekirken tamamına hükmedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, yine yerel mahkemece arabuluculuk ücretinin 18/A-13 maddesi gereğince müvekkili şirket tarafından ödenmesine karar verilmiş ise de söz konusu davanın, dava açıldığı sırada zorunlu arabuluculuk kapsamında olmadığını, bundan dolayı davacılar tarafından arabuluculuk ücretinin ihtiyari olarak ödenmesi gerekirken müvekkili şirket aleyhine hükmedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu…” beyanla, mahkeme kararı istinaf kanun yoluna getirilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, bonoya dayalı takip nedeniyle menfi tespit istemine ilişkindir.
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda; yukarıda yazılı gerekçelerle davanın konusuz kalması nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına dair karar verildiği, karara karşı davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulduğu anlaşılmıştır.
Davalı vekilinin ilk istinaf itirazının kötüniyet tazminatına ilişkin olduğu görülmekle, bu kapsamda yapılan değerlendirmede; davalı şirket tarafından davacılara yönelik olarak 23.06.2021 tarihinde 180.000-TL bedelli bonoya dayalı olarak icra takibi başlatıldığı, oysa bizzat davalı şirket tarafından bankaya verilen 08.10.2020 tarihli yazılı, imzalı ve kaşeli dilekçe ile takibe konulan senetten dolayı alacaklarının kalmamış olduğunun beyan edilmiş olduğu, davalı tarafça bu senedin muhasebecinin hatası nedeniyle icra takibine konulduğunu ve dava açılmasıyla bu durumu fark ettiklerini, takipten vazgeçip kapattıklarının beyan edildiği ve 16.11.2022 tarihli e-imzalı dilekçe ile takipten vazgeçildiği görülmüşse de, kötüniyet tazminatına hükmedilmesi için takibin yapıldığı tarihte haksız ve kötüniyetli olması gerekmektedir. Somut uyuşmazlık bu yönde incelendiğinde; davacılar hakkında haksız olarak icra takibi başlatıldığı açıktır. Ayrıca, davalı bir ticari şirket olup, basiretli davranma yükümlülüğü altındadır. Bu kapsamda davacılardan takibe konu edilen senetten dolayı alacaklı olup olmadığını titizlikle araştırarak sonucuna göre icra takibi başlatması gerekirken, başka bir deyişle davalı şirketin davacı taraftan takibe konu edilen bonodan dolayı alacaklı olup olmadığını bilmesi gerekmekte olduğu ve bilebilecek durumda olduğu açıkken, eylemlerinden sorumlu olduğu muhasebecinin hatasıyla takip başlattıkları gerekçesine dayanarak icra takibinin başlatılmasında gereken özeni göstermemesini mazur göstermesi mümkün değildir. Buna göre, icra takibi haksız olduğu gibi, davalı şirket tarafından kötüniyetle başlatıldığı anlaşılmakla, bu yöndeki istinaf itirazlarının kabulü mümkün görülmemiştir (Aynı yönde bknz. Yargıtay 11. HD 2020/8246 E.-2021/7010 K.).
Davalı vekilinin diğer istinaf itirazı arabuluculuk ücretine ilişkin olup, yapılan değerlendirmede; dava tarihi itibariyle yürürlükteki mevzuat hükümleri uyarınca; bir ticari davanın açılmasından önce arabulucuya başvurulmuş olmasının dava şartı olabilmesi için, konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talebi şeklinde olması gereklidir. Bu nitelikte bir talep içermeyen menfi tespit davasını açmak isteyen kişinin önce arabulucuya başvurması (7445 S.Yasanın 31.maddesi ile menfi tespit davaları da zorunlu arabuluculuk kapsamına alınmış ise de, bu düzenlemenin aynı yasanın 43.maddesi uyarınca 01.09.2023 tarihinde yürürlüğe girecek olmasına ve dava tarihi olan 08.11.2022 itibariyle menfi tespit davaları zorunlu arabuluculuk kapsamında olmamasına göre) zorunlu değildir. Davacı tarafça arabuluculuğa başvurulmaksızın dava açılabilecekken, arabuluculuğa başvurulmuş olduğu anlaşılmakla, mahkemece sarf edilen 1.640,00 TL arabuluculuk ücretinin davacı tarafa yüklenmesi gerekirken, davalı taraftan tahsiline karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Son istinaf itirazı vekalet ücretine yönelik olup; davalı vekili, cevap dilekçesi ile takibin sehven yapıldığını beyan edip takipten vazgeçtiklerini de bildirmiş olmakla, davanın ön inceleme duruşmasından önce konusuz kalmış olmasına rağmen, mahkemece 33.256,42 TL vekalet ücretine hükmedildiği görülmüştür. AAÜT’ nin 6. maddesinde anlaşmazlığın davanın konusuz kalması nedeni ile ön inceleme tutanağı imzalanıncaya kadar giderildiği hallerde tarife hükümleri ile belirlenen ücretin yarısına hükmedileceği açıkça düzenlenmiş olmakla, mahkemece tarife hükümlerine göre belirlenecek nispi vekalet ücretinin yarısına hükmedilmesi gerekirken tamamına hükmedilmesi doğru olmamış, davalı vekilinin bu itirazının da kabulü gerekmiştir.
Ancak anılan bu yanlışlıkların giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, Dairemizce HMK 353/1-b-2.madde uyarınca kararın kaldırılarak açıklanan şekilde düzeltilmesi suretiyle yeniden hüküm tesis edilmesi gerekmiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle ve kamu düzenine ilişkin hususlarla sınırlı olarak yapılan inceleme neticesinde; davalı vekilinin istinaf itirazlarının HMK 353/1-b-2. maddesi uyarınca kısmen kabulü ile yerel mahkeme kararının kaldırılarak Dairemizce yeniden hüküm tesisine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davalı vekilinin istinaf itirazlarının KISMEN KABULÜ ile, Manisa Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2022/1011 Esas – 2023/50 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/1-b-2. maddesi uyarınca KALDIRILMASINA, KALDIRILAN KARARIN YERİNE GEÇMEK ÜZERE;
“a-Dava konusuz kaldığından KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
b-Şartları oluştuğundan takip konusu asıl alacağın %20’si oranındaki 36.000-TL kötü niyet tazminatının davalıdan alınarak davacılara verilmesine,
c-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 179,90-TL harcın davacı tarafça dava açılırken yatırılan 3.690,75-TL’den mahsubu ile bakiye kalan 3.510,85-TL’nin karar kesinleştiğinde ve istek halinde davacıya iadesine,
d-Davacılar, davanın açıldığı andaki mevzuat ve içtihat durumuna göre dava açmakta haklı olduğundan, 179,90-TL peşin harç gideri, 80,70-TL başvuru harcı ve davacı tarafça yatırılan gider avansından kullanılan 19,00-TL olmak üzere toplam 279,60-TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacılara verilmesine,
e-Dava konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesine göre, dava açıldığı tarihteki haklılık durumu ve AAÜT 6.madde gözetilerek, davacılar lehine hesap ve takdir edilen 16.628,21-TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacılara verilmesine,
f-6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanununun 18/A-13 maddesi gereğince UYAP sistem üzerinden arabuluculuk dosyasında yapılan inceleme neticesinde, sarf kararında 1.640,00-TL arabuluculuk ücretinin Adalet Bakanlığı tarafından karşılandığı görülmekle, sözkonusu arabuluculuk ücretinin davacıdan tahsili ile Hazine’ye irat kaydına,
g-Taraflarca yatırılan gider avansından kullanılmayan kısmın karar kesinleştiğinde kendilerine iadesine “
ŞEKLİNDE YENİDEN HÜKÜM TESİSİNE,
2-Davalı vekilinin sair istinaf itirazlarının REDDİNE,
3-İSTİNAF AŞAMASINDA; davalıdan alınan 179,90-TL istinaf karar harcının talep halinde davalıya iadesine,
4-İstinaf incelemesi esnasında davalı tarafça yapılan 492,00-TL istinaf kanun yolu başvuru harcı, 113,00-TL posta ve tebligat gideri olmak üzere toplam 605,00-TL istinaf yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından vekalet ücretine hükmedilmesine yer olmadığına,
6-Kararın taraflara tebliği, kesinleştirme, harç ve avans iade işlemlerinin ilk derece mahkemesince yerine getirilmesine,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda 6100 sayılı HMK’nın 362/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 07/06/2023